Jump to content

Evrimleşmiş modern insanlar Afrikadan çıktıysa açık renk saç ve göz nasıl oluştu ?


Recommended Posts

Deri rengimiz, temel olarak melanin denen bir pigmentin üretimine bağlı olarak değişmektedir. Hepimizin bildiği üzere insan türünde deri rengi beyazdan siyaha kadar çok geniş bir yelpazede bulunabilir ve kan damarlarının yüzeye uzaklığına göre pembe deri renkleri bile görmek mümkündür. Deri rengi, kalıtsal bir özelliktir ve evrimsel kökenleri üzerindeki çalışmalar hala sürmektedir. En çok renk çeşitliliği Sahra-Altı Afrika'da görülmektedir. Ayrıca bildiğimiz üzere, deri rengimiz güneşte kalma miktarımıza göre değişmekte ve koyulaşmaktadır (bronzlaşmak). Bu modifikasyonun (kalıtsal olmayan fenotipik değişim) sebebi, güneş ışınlarının fazla artmasının vereceği zararlara veya mor-ötesi ışınların vücudumuzdaki folik asit (folat) dengesine vereceği zararlara karşı derimizin adapte olmasıdır. Akılda tutulması gereken nokta şudur: Siyah renk, güneş ışınlarını bloke eder ve vücuda geçirmez. Beyaz renk ise güneş ışınlarını bolca geçirir (normalde güneş bol olduğunda açık renkli giyiniriz çünkü açık renkler güneşi yansıtır ancak derimiz için tam tersi geçerlidir; çünkü giysilerinizde biyokimyasal reaksiyonlar gerçekleşmez ve derinize renk veren madde, giysilerinize renk veren sentetik maddeler aksine, organik bir molekül olan melanin'dir; farkı bu yaratır).

Utah Üniversitesi'nden Evrimsel Genetik Profesörü olan Alan Rogers ve ekip arkadaşlarının 2004 yılında Current Anthropology dergisinin 45. sayısında yayınladıkları araştırmalarında anlattıkları üzere, yaptıkları uzun ve ayrıntılı çalışmalar süresince, Dünya'nın dört bir yanından insan ve şempanzelerin MC1R (Melanocortin 1 Receptor) isimli bir genlerini karşılaştırdılar. Bu araştırma gösterdi ki, bundan yaklaşık 6 milyon yıl önce, şempanzeler ve insanlar birbirinden ayrılmaya ve türleşmeye ilk başladıklarında, bu iki türün ortak atasının deri rengi açık renkli veya beyazdı ve üzeri siyah kıllarla örtülüydü. Zaman içerisinde, bundan 1.2 milyon yıl öncesine kadar olan sürede (yaklaşık 4.8 milyon yıl boyunca), gitgide insansı türler vücutlarındaki kılları dökmeye başladılar. Bunun sebebi olarak tüysüz vücutlarının daha kolay terlemesi ve böylece daha kolay ısı kaybının gerçekleşmesi gösterilmektedir (Penn State Üniversitesi Antropoloji Departmanı'ndan Prof. Nina Jablonski ve Prof. George Chaplin'in araştırmalarına ve makalelerine bakabilirsiniz, aşağıda da daha ayrıntılı olarak anlatacağız). Ayrıca cinsel seçilimin de etkisi olduğu düşünülmektedir. Ancak ne olursa olsun, araştırmalar göstermektedir ki, 1.2 milyon yıl önce Homo ergaster türünden Homo sapiens'in evrimleşmesi sırasında Dünya'daki günümüzde yaşayan bütün insanların ortak atasının deri rengine ait genler, günümüzde Afrika'da yaşan insanlarınkiyle aynıdır. Bunun sebebi, açık ten rengine sebep olan genlerin ürettikleri açık ten renkli bireylerin kavurucu Afrika güneşine dayanamayarak ölmeleridir. Böylece her zaman koyu ten renkliler Doğal Seçilim sonucu seçildiler ve varlıklarını sürdürebildiler. Bu sebeple de, bundan 1.2 milyon yıl öncesinden yaklaşık 100.000 yıl öncesine kadar bütün insanlar siyah ten renkliydi.

Daha sonra, insan türü Afrika'dan çıkarak göç etmeye başlamıştır. Bu, yaklaşık olarak 100.000 ila 70.000 yıl önce meydana geldi. Kuzey bölgelere göç eden insanoğlu, Afrika'daki sıcak ve kavurucu güneş ışınlarından kurtuldu ve siyah ten rengi bu defa dezavantajlı konuma geldi. Bunun sebebi olarak, beyaz ten rengine sahip bireylerin daha fazla Vitamin D (cholecaliferol) üretebilmeleri, azalan güneş ışınları sebebiyle folat moleküllerinin daha az parçalanması vb. etmenler gösterilebilir. Bunlara da az sonra değineceğiz.

İşte bu gibi çevresel ve genetik etmenler sonucunda, Afrika'dan ayrılan insanların renkleri beyaza doğru açılmaya başladı. Doğu Asyalılar ve Avrupalıların yaklaşık ten renklerine sahip olmasının sebebi, kuzey bölgelere yerleşmeleri sırasında birbirine yakın seçilimsel baskılar hissetmeleridir.

Şimdi, daha ayrıntılı olarak genel kronolojik sıraya bakacak olursak:

Bundan 6 milyon yıl önce, insanlar ile şempanzelerin ortak atasının derileri açık renkliydi ve vücutları bol kıllarla örtülüydü.

4.5 milyon yıl öncesiyle 2 milyon yıl öncesine kadar deri rengimiz günümüz şempanzeleri ile aynı renklere sahipti. (Bkz: Jablonski). Bu tarihler arasında, insanı atalarımız yağmur ormanlarından çıkarak (eski maymunsu atalarımızın evleri) Afrika savanlarına yerleştiler. Burada, eskiden olduğundan kat be kat fazla güneş ışınlarına maruz kaldılar. Üstelik besin bulmak için de çok daha fazla çaba ve güneş altında zaman harcamak zorundaydılar. Burada önemli bir bilgi şudur: İnsan beyni, sıcaklık değişimine inanılmaz hassastır. Sadece 5-6 derecelik bir artış, aşırı ısınmaya ve şok geçirmenize sebep olabilir. Bu yüzden, çok özel bir adaptasyon gerekliydi. Buna, insan ırkı ve daha doğru olarak doğa, güzel bir yöntem buldu: Terlemek.

İlk insansı atalarımızda, 4.5 ila 2 milyon yıl öncesinde şempanzeler kadar az ter bezi bulunmaktaydı ve çoğu, şempanzelerdeki gibi avuç içerisinde veya ayakların alt yüzeyindeydi. Ancak genetik çeşitlilik burada da değer kazandı ve daha fazla ter bezine veya daha aktif ter bezlerine sahip olabilen insansı bireyler avantajlı konuma geçtiler. 2.5 milyon yıllık Doğal Seçilim Süreci sonucu atalarımızın vücudu pek çok yeni ter beziyle donandı. Günümüzdeki insanların vücudunda yaklaşık 2 milyon adet ter bezi bulunur ve bu sayede çok aktif olarak, çok sıcak günlerde bile terlemeyle ısı kaybedebiliriz.

Buna karşılık, insan vücudu kıllarını kaybetmeye başladı. Bunun birincil sebebi, artık işe yaramaz olmalarıydı. Sadece hassas veya önemli bölgelerimizin korunması (kafatasını saran bölge, yüz bölgesi, cinsel organların çevresi, vb.) gereken yerlerde, oldukça seyrelmekle birlikte varlığını sürdürdü. İkincil olarak ise, kılsız bir vücudun çok daha hızlı kuruması gösterilmektedir. California Santa Cruz Üniversitesi'nden Adrienne Zihlman'ın sözleriyle: "Duştan çıktığınızda uzun saçlı bir bireyle, kısa saçlı bir bireyin saçlarını kurutma süresi farkını bir düşünün, ne demek istediğimizi anlayacaksınız."Ayrıca bazı bilim insanları tarafından cinsel seçilim de (daha kılsız bireylerin cinsel olarak tercih edilmesi) sebep olarak gösterilmektedir.

İşte kılların dökülmesi, yepyeni bir sorunu doğurdu: Güneş ışınları. Güneş ışınları vücutta folat moleküllerinin oluşmasını tetikliyordu ve bu moleküller vücudumuza oldukça zararlıdır. Çünkü sperm oluşumuna engel olur veya zarar verir ve bu moleküller süt bezleri yoluyla insan yavrularına geçtiğinde sinir kordonu hasarlarına sebebiyet verir. Bunlar, Joblanski'nin araştırmalarının sonuçlarıydı.

Ayrıca Prof. Farnsworth Loomis'in 1960'daki hipotezinin bir kısmı günümüzde geçerliliğini yitirse de, gelecek araştırmaların önünü açmış olması açısından önemlidir: Vücudun Vitamin D'ye ihtiyacı vardır ve güneş bunun üretimini tetikler. Beyaz tenli insanlar, mor-ötesi ışınları çok daha kolay yakalarlar ve Vitamin D üretimini arttırırlar. Bu sebeple kuzeye göç eden insan türleri beyaz tenli hale gelmiştir. Ekvator bölgesi ve çevresinde yaşayanlar ise siyah tenlidir, çünkü siyah renk güneş ışınlarını bloke eder ve insanın aşırı Vitamin D üretmesine engel olur.

Jablonski'nin araştırmaları, insan vücudunun asla aşırı Vitamin D üretemeyeceğini ortaya koymuştur. Ancak Loomis'in hipotezinden yola çıkan Joblanski, Loomis'in Vitamin D ile ilgili iddialarını ve kendisi ile eşinin folat molekülleriyle ilgili çalışmalarını harmanlayarak insan deri renginin değişimini ve evrimini net bir şekilde açıklamıştır:

Ekvator çevresinde yaşayan insanlar siyah veya siyahi renkli tene sahiptirler, çünkü siyah ten rengi güneş ışınlarına engel olur ve vücudun folat deposunun güneş ışınlarınca yıkılmasına engel olur. Kuzey bölgelerde yaşayan insanlar ise beyaz ten renklidirler, çünkü bol güneş ışınına ihtiyaç duyarlar ve bu sayede uzun kış günlerinde düşen seyrek güneş ışınlarını toplayabilirler ve ihtiyaçları olan Vitamin D'yi üretebilirler.

Araştırmaları sırasında Jablonski, insanların kuzeye yerleşebilmesinde Vitamin D açısından zengin olan balığın bolca avlanmasının öğrenilmesinin de çok önemli olduğunu ortaya koymuştur.

.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 3 months later...

2008 yılında yapılan bir araştırma mavi gözlü insanların tek bir ortak atadan geldiğini ortaya koymuştu. Bilim adamları mavi göze yol açan bir genetik mutasyonun izini takip etmiş ve bu genin tam olarak HERC2 geninin 86. intronunun bir mutasyonu olduğunu keşfetmişlerdi. Araştırmaya göre bu mutasyonun, muhtemelen (Karadeniz bölgesinin kuzeybatı kesiminde, yani bugünkü Romanya'da) yaşayan tek bir kişiden ve günümüzden yaklaşık 6,000-10,000 yıl önce ortaya çıkmış olabileceği sonucuna varılmıştı. Yani mavi gözler insanın evrim tarihinde henüz çok yeni ve tüm insanların orijinal göz rengi aslında kahverengidir.

Sarı saçlara gelince (yani bildiğimiz tipik Avrupai sarışın insanlara), insanlarda saç rengini belirleyen genin ismi MC1R genidir ve bu genin Avrupa kıtasında 7 farklı varyasyonu bulunmaktadır. 2006 yılında 3 farklı Japon Üniversiteleri tarafından yapılan ortak bir araştırma, Avrupa'da sarı saçlara yol açan genetik mutasyonun tarihinin son buzul çağında, günümüzden yaklaşık 11.000 yıl önce izole edildiğini ortaya çıkarmıştı. Avrupa dışındaki sarı saçlar, mesela siyah tenli Melanezya yerlilerinde görülen kıvırcık sarı saçlar ise ayrı bir mutasyon sonucu (tam olarak TYRP1 proteinindeki bir amino asitin farklılaşmasıyla) ve başka bir zaman diliminde ortaya çıkmıştır.

170px-Blonde_girl_Vanuatu.jpg

Melanezyalı bir kız çocuk

Açık renkli saçların evrimi tam olarak insanların D vitami sentezine olan gereksinimi ve güneş ışığının Kuzey Avrupa'daki mevsimsel eksikliği ile ilgili bir olay. Sarı saçlar daha az pigmentlere sahiptir ve bu yüzden kahve rengi veya siyah saçlara oranla daha çok güneş ışığı geçirirler. Bu da D vitaminin sentezini kolaylaştırır. Bu anlamda Kuzey enlemlerde daha yaygın olarak görülen açık saç rengi, aynı zamanda güneş ışığının düşük seviyelerde olduğu bu bölgelerde ortaya çıkan açık ten adaptasyonun bir sonucudur ve D vitamini eksikliğinden kaynaklananı raşitizmin görülme sıklığını azaltır (Örneğin Türkiye'de Denizli'de bulunan ve 500.000 yıl öncesine ait 20-40 yaşlarında, siyah tenli bir erkeğe ait olduğu saptanan Homo erectus iskeletinin yeteri kadar vitamin D sentezi yapamadığı için çok zayıf bir bağışıklık sistemine sahip olduğunu ve zatüre hastalığına yakalandığının tespit edildiğini burada hatırlatmakta yarar var).

Şimdi şu soru da sorulabilir: Eğer kuzey enlemlerinde güneş ışınlarının eksikliği yüzünden koyu ten rengi evrim açısından bir dezavantaj teşkil ediyorsa o halde daha kuzeyde yaşayan Eskimolar (yani İnuitler) neden Avrupa'da olduğundan daha koyu ten rengine sahip olup buna karşın sarışın saçlara sahip değiller?

Bunun açıklaması daha kuzeyde yaşayan bu yerlilerin diyetlerinde (yani besinlerinde) daha bol deniz ürünlerine rastlanması ve neredeyse sadece balık, fok gibi tümüyle deniz canlılarıyla beslenmeleri. Deniz ürünleri çok yüksek miktarda D vitamini içerdiği için D vitamini eksikliği bu yerlilerde açık renk pigmentasyon için seçici bir baskı oluşturmuyor.

Link to post
Sitelerde Paylaş

2008 yılında yapılan bir araştırma mavi gözlü insanların tek bir ortak atadan geldiğini ortaya koymuştu. Bilim adamları mavi göze yol açan bir genetik mutasyonun izini takip etmiş ve bu genin tam olarak HERC2 geninin 86. intronunun bir mutasyonu olduğunu keşfetmişlerdi. Araştırmaya göre bu mutasyonun, muhtemelen (Karadeniz bölgesinin kuzeybatı kesiminde, yani bugünkü Romanya'da) yaşayan tek bir kişiden ve günümüzden yaklaşık 6,000-10,000 yıl önce ortaya çıkmış olabileceği sonucuna varılmıştı. Yani mavi gözler insanın evrim tarihinde henüz çok yeni ve tüm insanların orijinal göz rengi aslında kahverengidir.

Sarı saçlara gelince (yani bildiğimiz tipik Avrupai sarışın insanlara), insanlarda saç rengini belirleyen genin ismi MC1R genidir ve bu genin Avrupa kıtasında 7 farklı varyasyonu bulunmaktadır. 2006 yılında 3 farklı Japon Üniversiteleri tarafından yapılan ortak bir araştırma, Avrupa'da sarı saçlara yol açan genetik mutasyonun tarihinin son buzul çağında, günümüzden yaklaşık 11.000 yıl önce izole edildiğini ortaya çıkarmıştı. Avrupa dışındaki sarı saçlar, mesela siyah tenli Melanezya yerlilerinde görülen kıvırcık sarı saçlar ise ayrı bir mutasyon sonucu (tam olarak TYRP1 proteinindeki bir amino asitin farklılaşmasıyla) ve başka bir zaman diliminde ortaya çıkmıştır.

170px-Blonde_girl_Vanuatu.jpg

Melanezyalı bir kız çocuk

Açık renkli saçların evrimi tam olarak insanların D vitami sentezine olan gereksinimi ve güneş ışığının Kuzey Avrupa'daki mevsimsel eksikliği ile ilgili bir olay. Sarı saçlar daha az pigmentlere sahiptir ve bu yüzden kahve rengi veya siyah saçlara oranla daha çok güneş ışığı geçirirler. Bu da D vitaminin sentezini kolaylaştırır. Bu anlamda Kuzey enlemlerde daha yaygın olarak görülen açık saç rengi, aynı zamanda güneş ışığının düşük seviyelerde olduğu bu bölgelerde ortaya çıkan açık ten adaptasyonun bir sonucudur ve D vitamini eksikliğinden kaynaklananı raşitizmin görülme sıklığını azaltır (Örneğin Türkiye'de Denizli'de bulunan ve 500.000 yıl öncesine ait 20-40 yaşlarında, siyah tenli bir erkeğe ait olduğu saptanan Homo erectus iskeletinin yeteri kadar vitamin D sentezi yapamadığı için çok zayıf bir bağışıklık sistemine sahip olduğunu ve zatüre hastalığına yakalandığının tespit edildiğini burada hatırlatmakta yarar var).

Şimdi şu soru da sorulabilir: Eğer kuzey enlemlerinde güneş ışınlarının eksikliği yüzünden koyu ten rengi evrim açısından bir dezavantaj teşkil ediyorsa o halde daha kuzeyde yaşayan Eskimolar (yani İnuitler) neden Avrupa'da olduğundan daha koyu ten rengine sahip olup buna karşın sarışın saçlara sahip değiller?

Bunun açıklaması daha kuzeyde yaşayan bu yerlilerin diyetlerinde (yani besinlerinde) daha bol deniz ürünlerine rastlanması ve neredeyse sadece balık, fok gibi tümüyle deniz canlılarıyla beslenmeleri. Deniz ürünleri çok yüksek miktarda D vitamini içerdiği için D vitamini eksikliği bu yerlilerde açık renk pigmentasyon için seçici bir baskı oluşturmuyor.

sizin mesleğiniz nedir ne işle uğraşıyorsunuz?
Link to post
Sitelerde Paylaş

2008 yılında yapılan bir araştırma mavi gözlü insanların tek bir ortak atadan geldiğini ortaya koymuştu. Bilim adamları mavi göze yol açan bir genetik mutasyonun izini takip etmiş ve bu genin tam olarak HERC2 geninin 86. intronunun bir mutasyonu olduğunu keşfetmişlerdi. Araştırmaya göre bu mutasyonun, muhtemelen (Karadeniz bölgesinin kuzeybatı kesiminde, yani bugünkü Romanya'da) yaşayan tek bir kişiden ve günümüzden yaklaşık 6,000-10,000 yıl önce ortaya çıkmış olabileceği sonucuna varılmıştı. Yani mavi gözler insanın evrim tarihinde henüz çok yeni ve tüm insanların orijinal göz rengi aslında kahverengidir.

Sarı saçlara gelince (yani bildiğimiz tipik Avrupai sarışın insanlara), insanlarda saç rengini belirleyen genin ismi MC1R genidir ve bu genin Avrupa kıtasında 7 farklı varyasyonu bulunmaktadır. 2006 yılında 3 farklı Japon Üniversiteleri tarafından yapılan ortak bir araştırma, Avrupa'da sarı saçlara yol açan genetik mutasyonun tarihinin son buzul çağında, günümüzden yaklaşık 11.000 yıl önce izole edildiğini ortaya çıkarmıştı. Avrupa dışındaki sarı saçlar, mesela siyah tenli Melanezya yerlilerinde görülen kıvırcık sarı saçlar ise ayrı bir mutasyon sonucu (tam olarak TYRP1 proteinindeki bir amino asitin farklılaşmasıyla) ve başka bir zaman diliminde ortaya çıkmıştır.

170px-Blonde_girl_Vanuatu.jpg

Melanezyalı bir kız çocuk

Açık renkli saçların evrimi tam olarak insanların D vitami sentezine olan gereksinimi ve güneş ışığının Kuzey Avrupa'daki mevsimsel eksikliği ile ilgili bir olay. Sarı saçlar daha az pigmentlere sahiptir ve bu yüzden kahve rengi veya siyah saçlara oranla daha çok güneş ışığı geçirirler. Bu da D vitaminin sentezini kolaylaştırır. Bu anlamda Kuzey enlemlerde daha yaygın olarak görülen açık saç rengi, aynı zamanda güneş ışığının düşük seviyelerde olduğu bu bölgelerde ortaya çıkan açık ten adaptasyonun bir sonucudur ve D vitamini eksikliğinden kaynaklananı raşitizmin görülme sıklığını azaltır (Örneğin Türkiye'de Denizli'de bulunan ve 500.000 yıl öncesine ait 20-40 yaşlarında, siyah tenli bir erkeğe ait olduğu saptanan Homo erectus iskeletinin yeteri kadar vitamin D sentezi yapamadığı için çok zayıf bir bağışıklık sistemine sahip olduğunu ve zatüre hastalığına yakalandığının tespit edildiğini burada hatırlatmakta yarar var).

Şimdi şu soru da sorulabilir: Eğer kuzey enlemlerinde güneş ışınlarının eksikliği yüzünden koyu ten rengi evrim açısından bir dezavantaj teşkil ediyorsa o halde daha kuzeyde yaşayan Eskimolar (yani İnuitler) neden Avrupa'da olduğundan daha koyu ten rengine sahip olup buna karşın sarışın saçlara sahip değiller?

Bunun açıklaması daha kuzeyde yaşayan bu yerlilerin diyetlerinde (yani besinlerinde) daha bol deniz ürünlerine rastlanması ve neredeyse sadece balık, fok gibi tümüyle deniz canlılarıyla beslenmeleri. Deniz ürünleri çok yüksek miktarda D vitamini içerdiği için D vitamini eksikliği bu yerlilerde açık renk pigmentasyon için seçici bir baskı oluşturmuyor.

Mavi Göz geni Romanya civarlarında ortaya çıkmış ancak Romanyaya binlerce kilometre uzak olan Norveç , İzlanda , İngiltere gibi ülkelerde çok daha fazla mavi gözlü var Romanyaya göre.Çok ilginç :)

Birde şunu sormak istiyorum sadece bir adamda oluşan mutasyonla mavi göz çıktıysa şuan nasıl dünyada onmilyonlarca mavi gözlü insan var ? Adam sanırsam binlerce çocuk yapmış.

tarihinde Audaz tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

3 yıl önce, aile hekimimden bir ricâda bulundum. Şöyle: "De vitramini içeren tüm besin ürünlerinden tiksiniyorum."

O da hepsini saydı.

Ben: "İşte bunların hepsi bende tiksinti yapıyor. Ayrıca, gerektiği kadar güneşe çıkamıyorum."

Onun önerisi: "Eczaneden 25 mg'lık haplar isteyin. Ama fazla almayın; ters etki yapar."

Kozmopolite, bu güzel açıklama için teşekkür ediyorum. :)

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bunlar gayet güzel ve sofistike bilimsel açıklamalar.

Ama aslında o kadar sofistike olmaya da gerek yok. Olayın bütün canlıları ilgilendiren çok daha basit ve temel bir açıklaması var.

O da şu:

Mutasyon (veya diğer genetic değişiklikler)+ doğal seçilim = evrim.

Afrika'dan çıkıp kuzeye yönelen insanlarda da mutasyona bağlı pigmentasyon değişiklikleri vuku bulmaktadır. Bu bir zorunluktur. Mutasyonlar muntazam aralarla vuku bulurlar. Onlara olan doğal baskılar mutasyonların yararlı veya zararlı olmasından sorumludur.

Yukarda sarışın bir Afrikalı kız çocuğu resmi var. O çocuk Afrika'da yaşadığı ve yoğun UV ışınlarına maruz kalacağı için, pigment eksikliği onda bir handikaptır. O kız çocuğu muhtemelen genlerini yeni nesillere geçirmeden deri kanserinden ölecektir.

Ama aynı mutasyon kuzeye gitmiş zencide yararlı etkilere neden olacaktır. Cildi beyaz olduğundan,UV ışınlarından yararlanarak vitamin D sentez edecektir ama UV ışınları kuzeyde yoğun olmadıkları için, deri kanserinden ölmeyecektir. Genlerini yeni nesillerde devam ettirebilecektir.

Bu basit olay bize mutasyonlar hakkında da ilginç bilgiler vermektedir. Aynı mutasyon çevreye gore hem zararlı olabilmektedir, hem de yararlı...

Bütün mutasyonların zararlı olduğu bir efsanedir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Mavi Göz geni Romanya civarlarında ortaya çıkmış ancak Romanyaya binlerce kilometre uzak olan Norveç , İzlanda , İngiltere gibi ülkelerde çok daha fazla mavi gözlü var Romanyaya göre.Çok ilginç :)

Mavi göz rengi geninin Buzul çağında Avrupa'nın biraz güneyinde, kuzeye nazaran daha az soğuk olan Kuzeybatı Karadeniz bölgesinde ortaya çıktığını, buzullar yüzünden Kuzey Avrupa coğrafyasında insan nüfusunun neredeyse boşaldığını ama buzulların geri çekilmeye başlamasıyla birlikte insan popülasyonların da Karadeniz bölgesinden giderek daha kuzeylere, bir çok besin kaynağı barındıran sahipsiz, rekabet edecek komşuların olmadığı bu geniş alanlara doğru göç etmeye başladığını, çünkü o günün Romanya ve Ukrayna bölgesine ise daha güneyden (Balkanlar ve Anadolu'dan) artan oranda giderek daha fazla insan göçlerinin (daha ziyade kahve rengi gözlere sahip insanların) yerleşmeye başladığını göz önünde bulundurursak göz renklerinin coğrafi kaymasını sanırım daha iyi tasavvur edebiliriz.

Birde şunu sormak istiyorum sadece bir adamda oluşan mutasyonla mavi göz çıktıysa şuan nasıl dünyada onmilyonlarca mavi gözlü insan var ? Adam sanırsam binlerce çocuk yapmış.

İlk mavi gözlü insan atanın bir kadın olmuş ihtimali kanımca daha yüksek. Çünkü buzul devrinin çok zor şartları altında avlanmak zorunda kalan erkeklerin daha çok risk almak zorunda kaldığı, avlanma sırasında ölümlere daha sık maruz kalacağı (buna sınırlı besin kaynakları yüzünden kabileler arasında olan savaşları ve bu savaşlarda ölen erkek savaşçıları da ekleyebiliriz) erkek ölüm oranlarının daha yüksek seyretmiş olacağını düşünebiliriz. Eğer bu doğruysa bu durumda bir kadın fazlalığı ama erkek kıtlığı olmuş olması gerekiyor. Yani bir erkeğe seçebilecek çok sayıda kadın kalıyordu. Bu kadar kadın çokluğunda, birbirleriyle rekabet etmek zorunda kalan kadınlardan mavi göze + sarı saça sahip olan kadınlar erkekler için daha cezbedici olmuş olabileceğini ve eş bulmada diğer kadınlara göre daha şanslı olabileceklerini düşünebiliriz. Yani kadınlarda mavi göz (belki de sarı saç kombinasyonuyla birlikte) seksüel seleksiyona (cinsel seçilime) pozitif bir etki etmiş olabilir. Bundan 10.000 yıl önce dünyada hiç bir mavi gözlü insan yoktu. Bugün ise Avrupalıların nereseyse % 20 ile 40'ı mavi gözlü. Demek ki bu gen insanlar için iyi bir şey yapıyor. Bu onları bir şekilde daha çok çocuk sahibi yapıyor.

tarihinde kozmopolit tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

http://www.ateistfor...69#entry1057332

Bu konu üzerine açtığım başlığa bakabilirsin.

Harika bir yazı, tebrik ederim. Acaba bu iki başlık birbirleriyle birleştirilebilir mi diye düşünüyorum. Ayrı ayrı durmaları biraz da yazık oluyor verilen emeğe ve içerdiği bilgiye. Kimse diğer başlığa pek cevap da yazmamış. Oysa birbirleriyle yakın ilgili konular bunlar.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Afrikadan bir tek çikis olmamistir. Giris-çiçislar olmustur. Ve insanlarin ataergil soy agacinda ve anaergil soyacinda dunyadaki butun insanlarin atasal genetik soy agaçlarinin, genetik kesisme noktalari vardir : Spence Wells böylece insanlarin çogunlugunun 60.000 yil önce yasamis bir ortak babadan genler tasidigini saptamis, Fluvio Cruciani, 2011'de yeni ve daha eski y kromozom haplotipi kesfetmis, ki bu ortak evrensel dedenin 142.000 sene önce yasamis oldugu ve "mitokondial Eve" döneminde Afrikada yasadigini saptamistir, hatta 2013'te, Michael Hammer Kuzey Afrikada A00 bir haplotip daha kesfetti, ki bu Y kromozomu, hybridlesmekle bundan 338.000 yil baska bir agaca mensup bir insan bransindan bir gen artigi oldugu saptanmistir...

Homo erektus Afrikadan çikinca, kemiklerinin incelenmesine göre siyah tenli insanlarda rastlanan rahatsizligi oldugu saptanip, siyah oldugu tespit edilmisti... Ve yakin zamanda, baslik girisinde sunulan genetik arastirmalarca dogrulanmistir. Ancak, Erektus'un diger Avrupa bölgesindeki Neanderthal nesilleri beyaz tenli, ve kizil saçli imisler. Zira orada hava soguktu.

Gunumuz insanlarinda, Neandertal, Flores insani ve baska branslardaki insanlarla ortak hybrid genleri saptanmistir... Buna göre, bizdeki beyaz ten ve açik göz ile saç tenleri, Sibirya ve paleolitikteki Avrupanin soguk hava sartlarinda yasayan degisik insan turleriyle hybridlesme sonucu, bundan 142.000 sene önce Afrikadan çikis yapan yapan modern Sapiens atalarimiza hybridlesme yoluyla aktarilmistirlar.

tarihinde Levia tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

http://www.eurekalert.org/pub_releases/2007-12/uota-mac120407.php

Ustteki linkde, John Kappelman ve ekibinin Turkiyede 500.000 yil önce yasamis bir homo Erektus'un kafa tasinda tüberküloz izine rastlandi... Uzman ve ekibi, bunun Afrikanin sicak ikliminden soguk iklime geçisiyle irtibatlandirmaktadir. Söyleki, sicak iklimde koyu deri rengine sahip insanlarda D vitamin ihtiyaci daha kolay, guneslemekle temin edilmekte. Oysa, Afrikadan çikinca, gunes yetersiliginden, D vitamini uretiminde azalmayla ilgili tüberküloza egilim yukselmis, ve beyaz tenli, az melanin ureten insanlar Avrupa ve Sibiryanin soguk ikliminde avantajlanmakla çogalmis, koyu renklerin zamanla yok olmuslardir.

Raşitizm ve Tuberkuloz o dönemin Avrupa ve Asya bölgesindeki soguk iklimin yuzunden, böylece bu homininelerin beyaz tenli olmasina sebeb olmustur. Sapiensler ise, Afrikadan çikinca siyal ve koyu renklilerdi. Ancak, Dmanisi adami, Neandetal adami gibi beyaz insanlarla hibridleserek hizli sekilde avrupa ve asya kitalarindaki modern insanlar beyazlasmislar, Afrikanin sicak ikliminde kalanlar ise hibridlesmemis siyah tenlerini muhafaza etmislerdir.

Homo_pongoides.jpg

Ustte, Neandertal adaminin ilk kesfinde uzmanlarca çizilen vahsi ve maymunsu resmi. :D

Neandertal adaminin rasitizm ve D vitamini kitligindan kambur, çarpik bacakli hali, antropologlarca insan ve maymun arasi bir vahsi insan olarak göruluyordu. Hatta, yakin zamana kadar, Sapiens'in Neandertal ile bulusma sirasinda teklikleriyle ondan ileri oldugu saniliyordu. Ve bu ustunlukle Neandertalin Sapeinsce yok edildigi, ve yeryuzunden yok olup gittigi sanilmaktaydi.

Oysa, geçen aylarda, Sapiensle Neandertal arasi hibridlesmeyle, Sapiens'in hizla yayilirken, hiç çatisma olmaksizin Neandertallerin nufusunun azalip nihayet silindigi saptandi. Zira hibridlerin, baska turlerde de bilinen, yönlu kisirlasmasi Sapienslere avantaj saglarken, Neandertallerin onlarin içinde erimesiyle sonuçlanmistir. Bugun, beyaz insanlarda Dmanisi ve Neandertal genleri tespit edilmesinin sirri buymus.

http://news.nationalgeographic.com/news/2011/11/111125-neanderthals-sex-humans-dna-science-extinct/

Link to post
Sitelerde Paylaş

Mavi göz rengi geninin Buzul çağında Avrupa'nın biraz güneyinde, kuzeye nazaran daha az soğuk olan Kuzeybatı Karadeniz bölgesinde ortaya çıktığını, buzullar yüzünden Kuzey Avrupa coğrafyasında insan nüfusunun neredeyse boşaldığını ama buzulların geri çekilmeye başlamasıyla birlikte insan popülasyonların da Karadeniz bölgesinden giderek daha kuzeylere, bir çok besin kaynağı barındıran sahipsiz, rekabet edecek komşuların olmadığı bu geniş alanlara doğru göç etmeye başladığını, çünkü o günün Romanya ve Ukrayna bölgesine ise daha güneyden (Balkanlar ve Anadolu'dan) artan oranda giderek daha fazla insan göçlerinin (daha ziyade kahve rengi gözlere sahip insanların) yerleşmeye başladığını göz önünde bulundurursak göz renklerinin coğrafi kaymasını sanırım daha iyi tasavvur edebiliriz.

İlk mavi gözlü insan atanın bir kadın olmuş ihtimali kanımca daha yüksek. Çünkü buzul devrinin çok zor şartları altında avlanmak zorunda kalan erkeklerin daha çok risk almak zorunda kaldığı, avlanma sırasında ölümlere daha sık maruz kalacağı (buna sınırlı besin kaynakları yüzünden kabileler arasında olan savaşları ve bu savaşlarda ölen erkek savaşçıları da ekleyebiliriz) erkek ölüm oranlarının daha yüksek seyretmiş olacağını düşünebiliriz. Eğer bu doğruysa bu durumda bir kadın fazlalığı ama erkek kıtlığı olmuş olması gerekiyor. Yani bir erkeğe seçebilecek çok sayıda kadın kalıyordu. Bu kadar kadın çokluğunda, birbirleriyle rekabet etmek zorunda kalan kadınlardan mavi göze + sarı saça sahip olan kadınlar erkekler için daha cezbedici olmuş olabileceğini ve eş bulmada diğer kadınlara göre daha şanslı olabileceklerini düşünebiliriz. Yani kadınlarda mavi göz (belki de sarı saç kombinasyonuyla birlikte) seksüel seleksiyona (cinsel seçilime) pozitif bir etki etmiş olabilir. Bundan 10.000 yıl önce dünyada hiç bir mavi gözlü insan yoktu. Bugün ise Avrupalıların nereseyse % 20 ile 40'ı mavi gözlü. Demek ki bu gen insanlar için iyi bir şey yapıyor. Bu onları bir şekilde daha çok çocuk sahibi yapıyor.

Mavi göz rengi geninin Buzul çağında Avrupa'nın biraz güneyinde, kuzeye nazaran daha az soğuk olan Kuzeybatı Karadeniz bölgesinde ortaya çıktığını, buzullar yüzünden Kuzey Avrupa coğrafyasında insan nüfusunun neredeyse boşaldığını ama buzulların geri çekilmeye başlamasıyla birlikte insan popülasyonların da Karadeniz bölgesinden giderek daha kuzeylere, bir çok besin kaynağı barındıran sahipsiz, rekabet edecek komşuların olmadığı bu geniş alanlara doğru göç etmeye başladığını, çünkü o günün Romanya ve Ukrayna bölgesine ise daha güneyden (Balkanlar ve Anadolu'dan) artan oranda giderek daha fazla insan göçlerinin (daha ziyade kahve rengi gözlere sahip insanların) yerleşmeye başladığını göz önünde bulundurursak göz renklerinin coğrafi kaymasını sanırım daha iyi tasavvur edebiliriz.

İlk mavi gözlü insan atanın bir kadın olmuş ihtimali kanımca daha yüksek. Çünkü buzul devrinin çok zor şartları altında avlanmak zorunda kalan erkeklerin daha çok risk almak zorunda kaldığı, avlanma sırasında ölümlere daha sık maruz kalacağı (buna sınırlı besin kaynakları yüzünden kabileler arasında olan savaşları ve bu savaşlarda ölen erkek savaşçıları da ekleyebiliriz) erkek ölüm oranlarının daha yüksek seyretmiş olacağını düşünebiliriz. Eğer bu doğruysa bu durumda bir kadın fazlalığı ama erkek kıtlığı olmuş olması gerekiyor. Yani bir erkeğe seçebilecek çok sayıda kadın kalıyordu. Bu kadar kadın çokluğunda, birbirleriyle rekabet etmek zorunda kalan kadınlardan mavi göze + sarı saça sahip olan kadınlar erkekler için daha cezbedici olmuş olabileceğini ve eş bulmada diğer kadınlara göre daha şanslı olabileceklerini düşünebiliriz. Yani kadınlarda mavi göz (belki de sarı saç kombinasyonuyla birlikte) seksüel seleksiyona (cinsel seçilime) pozitif bir etki etmiş olabilir. Bundan 10.000 yıl önce dünyada hiç bir mavi gözlü insan yoktu. Bugün ise Avrupalıların nereseyse % 20 ile 40'ı mavi gözlü. Demek ki bu gen insanlar için iyi bir şey yapıyor. Bu onları bir şekilde daha çok çocuk sahibi yapıyor.

Dünyada şimdi baksan neredeyse yüzmilyonlarca açık renkli göze sahip insan var.Bir kadın ne kadar çocuk doğurabilirki ? Bence ilk mavi göz bir adamda oluştu ve birsürü çocuk sahibi oldu.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Dünyada şimdi baksan neredeyse yüzmilyonlarca açık renkli göze sahip insan var.Bir kadın ne kadar çocuk doğurabilirki ? Bence ilk mavi göz bir adamda oluştu ve birsürü çocuk sahibi oldu.

Kesinlikle daha inandirici. Gök mavisi göz rengi olan bir iri erkege hangi bayan hayir der ? :wub:
Link to post
Sitelerde Paylaş

Dünyada şimdi baksan neredeyse yüzmilyonlarca açık renkli göze sahip insan var.Bir kadın ne kadar çocuk doğurabilirki ? Bence ilk mavi göz bir adamda oluştu ve birsürü çocuk sahibi oldu.

Kesinlikle daha inandirici. Gök mavisi göz rengi olan bir iri erkege hangi bayan hayir der ? :wub:

Değil mi... galiba bilim adamları ekseri bay olduğu için olaya tek yönlü bakıyor. Yok mavi gözlü dişiler çekiciymiş... peki mavi gözlü baylar çekici olamaz mı? olurmuş, aha dedin işte; sormuyorlar ki dişilere...

tarihinde Temple Grandin tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 1 month later...

İlginç gelecek ama biraz daha araştırınca şu bilgiyi buldum.

İlk mavi göz mutasyonu oluştuğunda bu mutasyona sahip olan erkeğin veya kadının kendisi kahverengi gözlüymüş.

Çünkü insanlarda göz rengini belirleyen 2 adet gen varmış. Birisi anneden diğeri de babadan kalıtımla geçiyormuş.

Eğer bir kadında veya erkekte bir adet mavi göz rengi ve bir adet de kahverengi göz rengi varsa bu durumda o insan kahverengi baskın olduğundan kahverengi gözlü olurmuş.

Bir insanın mavi gözlü olabilmesi için hem anneden hem de babadan her iki mavi göz genine de sahip olması gerekiyormuş.

Bu yüzden ilk mavi göz mutasyonuna sahip olan insan bir mavi göz mutasyonlu gene, bir de önceden tanımlanmış kahverengi göz genine sahip olacağı için kahverengi gözlüymüş..

Ancak zaman ilerledikçe mavi göz mutasyonunu içlerinde taşıyan bir kadın ve bir erkek ilk kez eşleştiğinde dünyanın ilk mavi gözlü bebeği de dünyaya gelmiş.

Türkiye'de, Hindistan'da, Ürdün'de ve İskandinavya'daki mavi gözlü insanların DNA dizilimleri incelendiğinde bu insanların DNA'sının sadece benzer değil ama özdeş de olduğu ortaya çıkmış.

Yani bu insanların tümü akrabaymış ve ortak bir atadan geliyormuş.

Yani eğer mavi gözlüyseniz bu sizin Brad Pitt, Courteney Cox, Uma Thurman, Kate Walsh, Reese Witherspoon ve Elijah Wood ile akraba olduğunuz anlamına geliyormuş.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Birde şunu sormak istiyorum sadece bir adamda oluşan mutasyonla mavi göz çıktıysa şuan nasıl dünyada onmilyonlarca mavi gözlü insan var ? Adam sanırsam binlerce çocuk yapmış.

Biraz şansla ilgili. Bir şekilde mavi gözlüler neslini devam ettirme şansı bulmuşlar bulamasalar mavi göz olmadı. Belki bunun gibi sarı gözlüler kırmızı gözlüler 3 gözlüler falanda vardı ama şans bulamadılar :P

Mavi gözlü adam bir şekilde kızları kapmışa benziyor. Belkide mavi gözlerini ilk kez görenler onu kutsal bir bok sanmışlardır ve onun mevkisi yükselmiştir. Sonra her kadını mavililer kapmaya başlamıştır vs. Yada sadece tesadüftür. Mavi gözlü çok zeki ve güçlü bir tiptir. Tüm erkekleri dövüp kızları kapmıştır. 1000 yılda bir soy çok hızlı ilerleyebilir. Düşün her kişi ortalama her kişi 3 büyüyüp üremeyi başaran çocuk dünyaya getirse(her çift 4) her nesile 30 yıl versen 2-4-8-16-32-64-128-256-512-1024... 3000 yılda 1000lere ulaştık. Tabi bu kadar başarılı ilerlemeyebilir. Ama şans bulan bir genin 1000 yılda 10 binlere ulaşması gayet olası bir şey. Zaten ırklar böyle izole ortamlarda kendi aralarında üreyip sonra gerçekleşen nüfus patlamalarından oluşyorlar.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...