Jump to content

Sekiz kişiden biri aç


Recommended Posts

  • İleti 48
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Top Posters In This Topic

Peki,

adamın biri çıkıp benim Adana da çırçır, iplik.kumaş olmak üzere tekstil fabrikam var!

PORŞE ye binmeyi hak ediyorum.Eşimde KÜRK, kızımda ABD de BURSLU okumayı, oğlumda bir JEEP i hak ediyor. Derse ona ne diyeceğiz?

tarihinde subatotuz tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Kimse urettiginden fazla tuketmezse buyuk oranda adaletli kaynak paylasimi olur.

Zaten öyle ki. Çünkü farkettiysen para denilen birşey var. Senin elinde bulunan para senin diğer insanlara sunduğun üretimin miktarını sembolize ediyor, para birimi de herkesçe kullanılıp kabul edilmiş bir konvansiyon olduğu için insanlar "ne kadar ürettin ki tüketecen" sorusuna cevap verebilmek için bir kıstasa sahip oluyor. Tabi siz süperzeka olduğunuz için "para olmasın, herkes kardeş olsun" falan diye aklınızca milletin sırtından yaşamanın kolay yolunu bulacaksınız. Bırakın olum bu işleri. Çalışın. Sosyalistliğiniz de, sahte ahlak taslamalığınız da, "merhamet" göstermeniz de yalan. Biyolojik olarak zaten temeldeki bencilliğinizi aşmanız mümkün değil (Darwinci olmayan çakma materyalistlerdensen tabi başka). Sadece bencilliğinizi aklınızca çok iyi kamufle ediyorsunuz, insanları gene bencil amaçlarınız doğrultusunda kelime oyunlarıyla, en basit yüzeysel duygularına en ilkel utanmaz bir demagoji ile hitap edip manipüle ediyorsunuz. Merhamet, eşitlik, şu bu hikayeleriyle aklınızca çalışmadan güzel yaşayacaksınız, geleceğinizi garanti altına alacaksınız. Bırakın bu işleri oğlum. Biraz büyüyün. İktidara gelince komunistlerin aslında ne kadar "merhametli", "ahlaklı" ve "insan canlısı" olduğunu en az bir düzine ülkede gördük geçen yüzyılda. Artık bu çocukça hikayelerle gelmeyin. Ciddi olun. Felsefe bu değil. Nietzsche sizin ikiyüzlü zihniyetinizi 140 sene önce çoktan ifşa edip rezil etmişti. Hala utanmıyorsunuz.

tarihinde jojo tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Zaten öyle ki. Çünkü farkettiysen para denilen birşey var. Senin elinde bulunan para senin diğer insanlara sunduğun üretimin miktarını sembolize ediyor, para birimi de herkesçe kullanılıp kabul edilmiş bir konvansiyon olduğu için insanlar "ne kadar ürettin ki tüketecen" sorusuna cevap verebilmek için bir kıstasa sahip oluyor. Tabi siz süperzeka olduğunuz için "para olmasın, herkes kardeş olsun" falan diye aklınızca milletin sırtından yaşamanın kolay yolunu bulacaksınız. Bırakın olum bu işleri. Çalışın. Sosyalistliğiniz de, sahte ahlak taslamalığınız da, "merhamet" göstermeniz de yalan. Biyolojik olarak zaten temeldeki bencilliğinizi aşmanız mümkün değil (Darwinci olmayan çakma materyalistlerdensen tabi başka). Sadece bencilliğinizi aklınızca çok iyi kamufle ediyorsunuz, insanları gene bencil amaçlarınız doğrultusunda kelime oyunlarıyla, en basit yüzeysel duygularına en ilkel utanmaz bir demagoji ile hitap edip manipüle ediyorsunuz. Merhamet, eşitlik, şu bu hikayeleriyle aklınızca çalışmadan güzel yaşayacaksınız, geleceğinizi garanti altına alacaksınız. Bırakın bu işleri oğlum. Biraz büyüyün. İktidara gelince komunistlerin aslında ne kadar "merhametli", "ahlaklı" ve "insan canlısı" olduğunu en az bir düzine ülkede gördük geçen yüzyılda. Artık bu çocukça hikayelerle gelmeyin. Ciddi olun. Felsefe bu değil. Nietzsche sizin ikiyüzlü zihniyetinizi 140 sene önce çoktan ifşa edip rezil etmişti. Hala utanmıyorsunuz.

Nietsche nin hangi kiabını okudunuz arkadaşım.Biz kimiz? Bizi nasıl ifşa etmişti? Bizi aydınlatsana...

tarihinde subatotuz tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Nietsche nin hangi kiabını okudunuz arkadaşım.Biz kimiz? Bizi nasıl ifşa etmişti? Bizi aydınlatsana...

Socialism ― or the
tyranny
of the meanest and the most brainless, ―that is to say, the superficial, the envious, and the mummers, brought to its zenith, ―is, as a matter of fact, the logical conclusion of “modern ideas” and their latent anarchy: but in the genial atmosphere of democratic well-being the capacity for forming resolutions or even for coming
to an end
at all, is paralysed. Men follow―but no longer their reason. That is why socialism is on the whole a hopelessly bitter affair: and there is nothing more amusing than to observe the discord between the poisonous and desperate faces of present-day socialists―and what wretched and nonsensical feelings does not their style reveal to us! ―and the childish lamblike happiness of their hopes and desires. Nevertheless, in many places in Europe, there may be violent hand-to-hand struggles and irruptions on their account: the coming century is likely to be convulsed in more than one spot, and the Paris Commune, which finds defenders and advocates even in Germany, will seem to have but a slight indigestion compared with what is to come. Be this as it may, there will always be too many people of property for socialism ever to signify anything more than an attack of illness: and these people of property are like one man with one faith, “one must possess something in order
to be
some one.” This, however, is the oldest and most wholesome of all instincts; I should add: “one must desire more than one has in order to
become
more.” For this is the teaching which life itself preaches to all living things: the morality of Development. To have and to wish to have more, in a word,
Growth
―that is life itself. In the teaching of socialism “a will to the denial of life” is but poorly concealed: botched men and races they must be who have devised a teaching of this sort. In fact, I even wish a few experiments might be made to show that in socialistic society life denies itself, and itself cuts away its own roots. The earth is big enough and man is still unexhausted enough for a practical lesson of this sort and
demonstratio ad absurdum
― even if it were accomplished only by a vast expenditure of lives―to seem worth while to me. Still, Socialism, like a restless mole beneath the foundations of a society wallowing in stupidity, will be able to achieve something useful and salutary: it delays “Peace on Earth” and the whole process of character-softening of the democratic herding animal; it forces the European to have an extra supply of intellect, ―it also saves Europe awhile from the
marasmus femininus
which is threatening it.

The Complete Works Friedrich Nietzsche, Vol XIV: The Will to Power : An Attempted Transvaluation of All Values, tr. by Anthony M. Ludovici and edited by Oscar Levy, Edinburgh and London: T.N. Foulis, § 125, p. 102-103. Internet Archive.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Çaktırma.

Çok belli oluyo ama. Hoşgeldin.

Yalnız alııntıladığın kitab ''will to power'' nietzsche öldükten sonra kızkardeşi tarafından derlenmişti. Tabi kızkerdeşinin de siyasete ve hitlere yakınlığı o döneminde siyasal çıkarcılığı göz önüne alınırsa nietzsche nin yarım kalmış yazıları üzerinde bazı ''işine gelen'' değiştirmeler ve eklemeler yaptığı doğrudur.

Özellikle bu alıntıladığın kısım kızkardeşinin ''editlediği'' kısımlardan biri olma olasılığı büyük.

emin değilim tabi, sadece söylüyorum.

tarihinde ad hominem tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Çok belli oluyo ama. Hoşgeldin.

Teşekkürler.

Yalnız alııntıladığın kitab ''will to power'' nietzsche öldükten sonra kızkardeşi tarafından derlenmişti. Tabi kızkerdeşinin de siyasete ve hitlere yakınlığı o döneminde siyasal çıkarcılığı göz önüne alınırsa nietzsche nin yarım kalmış yazıları üzerinde bazı ''işine gelen'' değiştirmeler ve eklemeler yaptığı doğrudur.

Özellikle bu alıntıladığın kısım kızkardeşinin ''editlediği'' kısımlardan biri olma olasılığı büyük.

emin değilim tabi, sadece söylüyorum.

Nietzsche'nin yazmadığı birşey olsaydı Nietzsche uzmanı felsefe tarihçileri bunları çoktan ortaya çıkarırdı.

Nietzsche'yi bilen biri olarak sen de Nietzsche'nin sosyalist düşünceye karşı olan hissiyatını tahmin etmen lazım aslında. Hristiyanlık'a karşı çıkma sebeplerini bilen biri aynı sebeplerle sosyalist ideolojinin de Nietzsche'ye tiksinç ve ikiyüzlü geleceğini görebilir.

tarihinde jojo tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

NİTÇE...

ruhsağlığı bozuk olan adam mı?

Modernizmden sermaye düzeninin akıl ile olan ilişkisinden nefret eder,

kapitalizmin insanından ve yaşamından tiksinir,

sıkışmayı derinden hisseder ama en önemlisi korkar ve şöyle haykırır: "Yıkılana bir tekme de sen vur." Yıkma süreci son derece psikolojik, birey merkezlidir; bu yüzden "insan üst insana giden yolda bir iptir" soyutlanmasına ihtiyaç duyar.

Örneğin Marksizm'de tarihin ilerletici gücü sınıflar mücadelesiyken Nietzsche, tarihin ancak güçlü kişilerce ileriye doğru taşınabileceğini ileri sürer.

Marksizm'deki sınıfsal kavrayışın aksine Nietzsche toplumu bireyler ve niteliksiz yığınlar, sürüler olarak algılar. Usa karşı iradeyi çıkaran öğretisi, halk yığınlarından tiksinmenin ideolojisini sergiler. Bazıları Nietzsche'yi Avrupa ve dünya faşizminin öncüsü, ortak yaratıcısı ve ideologu olarak görür. Toplumun tüm bireylerini sürü olarak görüp, insan varoluşunun anlamsızlığını felsefenin merkezine koyunca siyasal ve toplumsal eşitlik inancına büyük bir düşmanlık besler.

Vay be ne rezil etmiş herif bizi...

Bu sosyalist düşmanlığının çaresi bizde yok arkadaş ne büyük hastalıkmış...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Nüfus artışını da hesaba kattın değil mi? Sen süperzekasındır. Kesin katmışsındır. Boş laf konuşmazsın.

Kendi verdiğin rakamlarda Sahra-Altı Afrika'da (yani daha açık renkli olan Kuzey Afrikalıların güneyinde kalan Afrika) "açlık oranı yüzde 32,7'den yüzde 24,8'e düşmüş". Peki nüfus 20 senede ne kadar artmış orada? Hem nüfus katlşanarak artıyor hem de açlık sınırı aşağıya düşüyor. Nasıl oluyor bu işler?

5-10 senede bir vuran kıtlık ve 30 senedir süren iç savaşa rağmen Somali'de nüfus 30 senede üçe katlandığını biliyor muydun?

4AOLJJw.jpg

Peki bugünkü nüfus artış hızları ile 2100'de Afrika'nın Çin ve Hindistanın da önünde en kalabalık kıta olacağını da biliyor muydun? Sence açlıktan ölüyorlar mı? O yüzden mi nüfusları katlanarak artıyor bu adamların? Gerizekalı adam, bu adamların torunları senin ırkının soyunu kesecek ilerde, sen ağlayıp zırlarken. Batı'nın tüm zekası ve yaratcılığının ürünlerini beleşe alıp (tarım teknolojileri, haşere ile mücadele teknikleri, çocuk ölümlerini tarihe gömen aşılar), adamların sempatisini de (Bill Gates'in bugünlerde ne ile meşgul olduğunu paracıklarını nerelere harcadığını bir araştır mesela) sömürüp nüfuslarını ışık hızıyla arttırıyorlar. 100 sene sonraki kaynak savaşlarında da beyazların da bizim de soyumuzu onlar kurutacak. Sen gerizekalı mısın peki sırf beyazlara karşı acınası bir kıskançlıktan doğan bir nefretin var diye sana da düşman bir ırka karşı sahte sempati gösterisi yapıyorsun?

Afrika 1800lere kadar binlerce senedir nüfus artışı %1-2 hızında seyrederken beyazlar bilimi teknolojiyi sanayiyi ve "kaptalizmi" icat ettiğinden beri nüfuslarını 200 senede 10'a katladılar. İKİYÜZ SENEDE ONA KATLADILAR. %1000 bir artıştan bahsediyoruz burada. 200 senede. Beynin basmıyor biliyorum ama tekrar oku bence.

Sahra Altından kastedilen Afrikanın boydan olarak ortasının batı kıyıları gibi diyebilirim.Somali ise bas baya Doğu Afrikada.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Zaten öyle ki. Çünkü farkettiysen para denilen birşey var. Senin elinde bulunan para senin diğer insanlara sunduğun üretimin miktarını sembolize ediyor, para birimi de herkesçe kullanılıp kabul edilmiş bir konvansiyon olduğu için insanlar "ne kadar ürettin ki tüketecen" sorusuna cevap verebilmek için bir kıstasa sahip oluyor. Tabi siz süperzeka olduğunuz için "para olmasın, herkes kardeş olsun" falan diye aklınızca milletin sırtından yaşamanın kolay yolunu bulacaksınız. Bırakın olum bu işleri. Çalışın. Sosyalistliğiniz de, sahte ahlak taslamalığınız da, "merhamet" göstermeniz de yalan. Biyolojik olarak zaten temeldeki bencilliğinizi aşmanız mümkün değil (Darwinci olmayan çakma materyalistlerdensen tabi başka). Sadece bencilliğinizi aklınızca çok iyi kamufle ediyorsunuz, insanları gene bencil amaçlarınız doğrultusunda kelime oyunlarıyla, en basit yüzeysel duygularına en ilkel utanmaz bir demagoji ile hitap edip manipüle ediyorsunuz. Merhamet, eşitlik, şu bu hikayeleriyle aklınızca çalışmadan güzel yaşayacaksınız, geleceğinizi garanti altına alacaksınız. Bırakın bu işleri oğlum. Biraz büyüyün. İktidara gelince komunistlerin aslında ne kadar "merhametli", "ahlaklı" ve "insan canlısı" olduğunu en az bir düzine ülkede gördük geçen yüzyılda. Artık bu çocukça hikayelerle gelmeyin. Ciddi olun. Felsefe bu değil. Nietzsche sizin ikiyüzlü zihniyetinizi 140 sene önce çoktan ifşa edip rezil etmişti. Hala utanmıyorsunuz.

jojo,

Bir cumlemden bunlari cikarmissin. Eger beni bu kadar iyi tanidigini dusunuyorsan soyle, ben bir sey yazmayayim, sen benim yerime de konus. Iki kafadan ses cikmasin.

Bir zahmet bu cumlemden bunlari nasil cikardigini da yazarsan sevinirim. Belki kendimle ilgili bilmedigim baska seyler de ogrenmis olurum.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Peki,

adamın biri çıkıp benim Adana da çırçır, iplik.kumaş olmak üzere tekstil fabrikam var!

PORŞE ye binmeyi hak ediyorum.Eşimde KÜRK, kızımda ABD de BURSLU okumayı, oğlumda bir JEEP i hak ediyor. Derse ona ne diyeceğiz?

Benim soyledigim bir kural degil, bir hayat anlayisi. Kimsenin ne kadar urettigini/tukettigini metrik olarak olcmek mumkun degil. Parası varsa bu fabrikator istedigini alabilir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Zaten öyle ki. Çünkü farkettiysen para denilen birşey var. Senin elinde bulunan para senin diğer insanlara sunduğun üretimin miktarını sembolize ediyor, para birimi de herkesçe kullanılıp kabul edilmiş bir konvansiyon olduğu için insanlar "ne kadar ürettin ki tüketecen" sorusuna cevap verebilmek için bir kıstasa sahip oluyor. Tabi siz süperzeka olduğunuz için "para olmasın, herkes kardeş olsun" falan diye aklınızca milletin sırtından yaşamanın kolay yolunu bulacaksınız. Bırakın olum bu işleri. Çalışın. Sosyalistliğiniz de, sahte ahlak taslamalığınız da, "merhamet" göstermeniz de yalan. Biyolojik olarak zaten temeldeki bencilliğinizi aşmanız mümkün değil (Darwinci olmayan çakma materyalistlerdensen tabi başka). Sadece bencilliğinizi aklınızca çok iyi kamufle ediyorsunuz, insanları gene bencil amaçlarınız doğrultusunda kelime oyunlarıyla, en basit yüzeysel duygularına en ilkel utanmaz bir demagoji ile hitap edip manipüle ediyorsunuz. Merhamet, eşitlik, şu bu hikayeleriyle aklınızca çalışmadan güzel yaşayacaksınız, geleceğinizi garanti altına alacaksınız. Bırakın bu işleri oğlum. Biraz büyüyün. İktidara gelince komunistlerin aslında ne kadar "merhametli", "ahlaklı" ve "insan canlısı" olduğunu en az bir düzine ülkede gördük geçen yüzyılda. Artık bu çocukça hikayelerle gelmeyin. Ciddi olun. Felsefe bu değil. Nietzsche sizin ikiyüzlü zihniyetinizi 140 sene önce çoktan ifşa edip rezil etmişti. Hala utanmıyorsunuz.

Paranın değeri nasıl bulunuyor?

Paranın değeri sunduğun mal değildir.

Paranın sabit bir değeri olmadığı için ne kadar ürettin ki tüketeceksin sorusuna cevap veremez.

http://www.ateistforum.org/index.php?showtopic=55973 mercek fiyatları neden pahalıdır diye başlık açtım.

Aynı şekilde takma diş protezleri neden pahalıdır?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Para, tüketimin tam karşılığı değil ki.

Saatlerce çalışan bir işçi asgari ücret alırken onun yarısı kadar çalışan patronu kat be kat fazlasını alıyor. İşçiler çok bulunabildiği için değerleri düşüyor.

Paranın ne olduğunu anlamıyorsun. Para rakamsal birşey olarak birşeyin ölçüsüdür. Herkesin elinde biraz var, sendeki 10 lira ile bendeki on lira birbirine eşittir. Ben ile sen bu iki aynı banknotu birbirimizle değişiriz, bu para oyununu kabul etmişiz. Peki bu 10 lira neyin miktarıdır? Neyi sembolize ediyor? Ki aramızda bu tarz bir iletişim kanalı açabiliyor? Ve bu tarz bir iletişim kanalı niye gerekli ki insanlar milattan önce parayı icat etme gereği duymuş?

İnsanların aylık kazancına bakarak onların o toplumda ürettikleri ve topluma sundukları "ekonomik değerin" miktarını bilmiş olursun. Çünkü para bu manaya gelir. Senin elinde bulunan para başka insanların üretiminden ne kadar alabileceğini belirtir. Ama elindeki paranın miktarını da senin topluma sunduğun üretim belirler. Açıklayalım.

Ekonomik değer inter-subjektif birşeydir. Yani senin yaptığın veya yapabildiğin şey (mesela: kolbastı oynayabilme, tavla oynayabilme, elinle insanlara yelpaze yapabilme kabiliyeti, bir su hidroforu tasarlama kabiliyeti, üç-beş kişiyi bir araya getirip organize şekilde ağaçlardan tahta kaşık ve masa yapabilme kabiliyeti, 3 ülkede 50,000 kişiyi bir araya getirip organize şekilde seri üretim milyonlarca bilgisayar işlemcisi veya buzdolabı veya plastik kullan-at enjektör veya serum şişesi yapabilme kabiliyeti, vs) tek başına bir ekonomik değer değildir. Ekonomik değer olması için diğer insanların resmin içine girmesi gerekir. Senin yaptığın ve yapabildiğin şey eğer ki diğer insanların bir şekilde kendi kişisel amaçları ve zevkleri doğrultusunda ilglerini çeken birşey olduğu sürece, ve bu insanların senin yaptığın veya yapabiidiğin şeye "değer" verdikerli oranda değerlidir. Ve olayın içine birçok aktör girince de iktisatçıların "arz talep dengesi" dediği olayın vuku bulması ile, ve büyülü şekilde değil tamamen teorik olarak matematiksel olarak açıklanabilecek (ama milyon faktöre sahip olduğu için pratikte imkansız olan) ve sürekli devam eden bir süreç ile insanların birbirlerine sunduğu (tabii ki onların sunduğu ve senin değerli şeyleri karşılık olarak onlardan alabilmek gibi gayet basit ve temel bir motivasyon ile) değerlerin birbiriyle "piyasa" veya "pazar" dediğimiz ve bu yukarda bahsettiğimiz insanlar arası ekonomik bir iletişim kanalında varolan bir "ortamda" karşılaşıp bu mal ve hizmetlerin birbirlerinin değerini (gene insanların inter-subjektif değerlendirmesi sonucu tabi ki) milyon tane faktöre sahip ve her saniye devam eden bir süreç içersinde değiştirmeleri ile ortaya çıkan tabloda senin elindeki paranın "değeri" ve senin o topluma ne "üretip" sunduğun, ve buna mukabil onlardan ne alıp "tüketeceğin" ortaya çıkıyor.

Bu piyasadaki değerlendirmenin ve "ekonomik değer" denilen şeyin ortaya çıkmasının da milyon faktörlü, her saniye devam eden ve her ekonomik aktörün yerel bir merkez olduğu bir süreç olduğunu bilerek de şunu anla ki para olmasa insanlar bu hesabı yapamaz.

Sen şimdi diyorsun ki (aynı Muhammed'in ve diğer eski insanların "faiz haramdır" demesindeki ekonomik-matematik anlayış yoksunluğunda olduğu gibi) işçi patrondan daha ağır fiziksel iş yapıyor, o yüzden onun topluma katkısı daha fazla. "Topluma katkının" ölçüsü de elindeki paradır dedik, o zaman işçilerin patrondan az alıyor olması gariptir diyorsun. Ama demek ki fiziksel olarak yorulmakla değer üretmek aynı şey değildir. Öyle olsaydı en çok hamallar yoruluyor, en az yorulan da sadece kağıt kalem kullanan bir fizik profesörü. Hangisinin bir saatlik emeği topluma daha fazla katkı sağlıyor? O halde işçinin fiziksel yoruluyor olması onun patrondan daha fazla değer ürettiğini göstermez. Sana ev ödevi de bu patron denilen varlıkların ne yapıyor olup da işçiden daha fazla ekonomik değer ürettiklerini bulman. Sırf beyin egzersizi olarak birkaç tahminde bulun. Önyargılarını kenara bırak, felsefe yapalım.

tarihinde jojo tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Nüfus artışını da hesaba kattın değil mi? Sen süperzekasındır. Kesin katmışsındır. Boş laf konuşmazsın.

Kendi verdiğin rakamlarda Sahra-Altı Afrika'da (yani daha açık renkli olan Kuzey Afrikalıların güneyinde kalan Afrika) "açlık oranı yüzde 32,7'den yüzde 24,8'e düşmüş". Peki nüfus 20 senede ne kadar artmış orada? Hem nüfus katlşanarak artıyor hem de açlık sınırı aşağıya düşüyor. Nasıl oluyor bu işler?

5-10 senede bir vuran kıtlık ve 30 senedir süren iç savaşa rağmen Somali'de nüfus 30 senede üçe katlandığını biliyor muydun?

4AOLJJw.jpg

Peki bugünkü nüfus artış hızları ile 2100'de Afrika'nın Çin ve Hindistanın da önünde en kalabalık kıta olacağını da biliyor muydun? Sence açlıktan ölüyorlar mı? O yüzden mi nüfusları katlanarak artıyor bu adamların? Gerizekalı adam, bu adamların torunları senin ırkının soyunu kesecek ilerde, sen ağlayıp zırlarken. Batı'nın tüm zekası ve yaratcılığının ürünlerini beleşe alıp (tarım teknolojileri, haşere ile mücadele teknikleri, çocuk ölümlerini tarihe gömen aşılar), adamların sempatisini de (Bill Gates'in bugünlerde ne ile meşgul olduğunu paracıklarını nerelere harcadığını bir araştır mesela) sömürüp nüfuslarını ışık hızıyla arttırıyorlar. 100 sene sonraki kaynak savaşlarında da beyazların da bizim de soyumuzu onlar kurutacak. Sen gerizekalı mısın peki sırf beyazlara karşı acınası bir kıskançlıktan doğan bir nefretin var diye sana da düşman bir ırka karşı sahte sempati gösterisi yapıyorsun?

Afrika 1800lere kadar binlerce senedir nüfus artışı %1-2 hızında seyrederken beyazlar bilimi teknolojiyi sanayiyi ve "kaptalizmi" icat ettiğinden beri nüfuslarını 200 senede 10'a katladılar. İKİYÜZ SENEDE ONA KATLADILAR. %1000 bir artıştan bahsediyoruz burada. 200 senede. Beynin basmıyor biliyorum ama tekrar oku bence.

Aptal adam.

Açlıktan ölümün çözümü nufus artışı mıdır?

Açlıktan ölümün çözümü olduğu halde hala birileri ölüyor.

verdiğin grafik aptallığın grafiği.

Bill gates gibiler müslümanlar gibi balık tutmayı öğretmez.Balık verir.

Afrika onun için bir akvaryum.

Akvaryum sahibi ne yapar balıklarını besler.

Üremelerini ölümlerini seyrettikçe zevk alır.

Akvaryumdaki balıklar besleyene bağımlıdırlar.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Aptal adam.

Açlıktan ölümün çözümü nufus artışı mıdır?

Açlıktan ölümün çözümü olduğu halde hala birileri ölüyor.

verdiğin grafik aptallığın grafiği.

Bill gates gibiler müslümanlar gibi balık tutmayı öğretmez.Balık verir.

Afrika onun için bir akvaryum.

Akvaryum sahibi ne yapar balıklarını besler.

Üremelerini ölümlerini seyrettikçe zevk alır.

Akvaryumdaki balıklar besleyene bağımlıdırlar.

Olaya bir de şu yönden bakalım.

Tarih farklı gelişseydi de siyahlar diğer tüm ırklardan önce bilimi sanayiyi teknolojiyi geliştirmiş olsalardı, beyazlar da hala ataları gibi ilkel kabileler halinde yaşıyor olsalardı, o zaman (1) siyahlar beyazlara gidip beleşe teknoloji öğretip, onları kendi refah seviyelerine çıkartırlar mıydı? (2) Siyahlar beyazların varlığından ve onların ilkel ve sefalet içindeki varoluşlarından haberdar oldukları anda onlara gidip zenginliklerini eşit olarak vermek gibi bir ahlaki ödev ortaya çıkar mıydı?

Bakalım cidden derdin siyahların refahı mı? Yoksa olayın sadece anti-beyaz bir ırkçılıktan mı ibaret?

tarihinde jojo tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Olaya bir de şu yönden bakalım.

Tarih farklı gelişseydi de siyahlar diğer tüm ırklardan önce bilimi sanayiyi teknolojiyi geliştirmiş olsalardı, beyazlar da hala ataları gibi ilkel kabileler halinde yaşıyor olsalardı, o zaman (1) siyahlar beyazlara gidip beleşe teknoloji öğretip, onları kendi refah seviyelerine çıkartırmlar mıydı? (2) Siyahlar beyazların varlığından ve onların ilkel ve sefalet içindeki varoluşlarından haberdar oldukları anda onlara gidip zenginliklerini eşit olarak vermek gibi bir ahlaki ödev ortaya çıkar mıydı?

Bakalım cidden derdin siyahların refahı mı? Yoksa olayın sadece anti-beyaz nbir ırkçılıktan mı ibaret?

Neden siyah beyaz ayrımı yapayım?Sorun genel sorun.

Siyahlar beyazları sömürseydi onları eleştirirdim.

Beyazlarda var aynı sorun.Beyazlarda açlıktan ölüyor.

Aşağıda ki linkte beyazın beyaza bulduğu çözüme bak.Evsizlere gözüme batma şehirde görüntü kirliliği yapıyorsun diyor.

Evsizler sokaktan da kovuldu

Macaristan’da evsizleri zor günler bekliyor. Macaristan Parlamentosu, evsizlerin geceyi sokakta geçirmesini yasaklayan bir karar aldı.

Yeni düzenleme prensipte evsizlerin Macaristan'ın Dünya Kültür Mirası Listesi'nde olan bölgelerde kalmamalarını ön görüyor. Bunun da ötesinde belediyeler kendi belirledikleri bölgelerde evsizlerin barınmasını yasaklayabilecekler. Düzenlemeyi dikkate almayan evsizler kamu hizmetlerinde çalıştırılma ya da para cezası alacaklar.

Macaristan İçişleri Bakanı Sandor Pinter'in hazırladığı yasa, üçte iki çoğunluğa sahip merkez sağ parti FIDESZ'in oyları ile parlamentodan geçti. Muhalefet partileri Cumhurbaşkanı Janos Ader'i yasayı veto etmeye çağırdı. Muhalefetteki Macaristan Sosyalist Partisi (MSZP) yasanın insanlık dışı olduğunu, düzeni bozmadıkları halde evsizlerin peşine düşüleceğini ileri sürdü. Muhalefet, evsizlerin durumunun hükümetin ‘başarılıyız propagandası'na gölge düşürdüğü için yasayı çıkarttığını savundu.

Evsizler yasayı protesto etti

Parlamento binası önünde yüzlerce evsiz suçlu durumuna düşürüldükleri gerekçesi ile yasayı protesto etti. Tahminlere göre yalnızca Budapeşte de 8000 ila 10.000 evsiz yaşıyor. Hizmete sunulan evsizler yurtlarının kapasitesi ise 6 bin. Başbakan Victor Orban'ın hükümeti, tüm evsizlerin barınabileceği kadar yer olduğunu, ancak tüm kapasitenin kullanılmadığını belirtiyor. Macaristan hükümeti, kışın soğukta pek çok evsizin donarak öldüğünü, yasanın onların yararına olduğunu savunuyor.

http://m.dw.de/turkish/mobile.A-17130531-10201.html

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...