Jump to content

Recommended Posts

Diyelim ki 200 yıl sonra denizdeki dalgaları enerjiye çevirip bu güçle hareket eden gemiler çıkacak.Bunların çalışması için dalga yani rüzgar gerekli.Bu durumda Ukala Hazreleri'nin torunu bu ayette hiçbir sorun görmeyecektir büyük ihtimalle.

Ben şimdi böyle bir şeyi niye söyledim?Biraz ufkumuz açılsın diye.

Diyelim ki 200 yıl sonra (daha şimdi bile kullanılıyor) gemiler solar teknolojisi (güneş enerjisi) ıle çalışacak senın kurtarmaya çalıştığın bu ayete torunlarım kıçıyla gülecek

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 99
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Orada ince bir çizgi var Sağduyu. Allah tabi ki ay olmadan hatta hava olmadan dünyada yaşamı var edebilirdi. Ama öyle yapsaydı tek bir şey değişirdi; o da sen ateist olamazdın. Hepimiz imtihan dünyasındayız, dolayısıyla şuan yaşadığımız şartlarda "hava var, nefes alıyoruz", "ay var ki mevsimler oluşuyor." gibi maddi sebepler sayesinde seçim yapma özgürlüğündeyiz. Mesela sen "bunlar tesadüfen oluştu, o yüzden yaratıcı yok." diyorken, ben "bu muaazzam tasarımlar bizi yaratıcıya götürüyor." diye iman edebiliyorum. Ama bahsettiğin gibi ay olmadan, hava olmadan, toprak olmadna yaşam olsa bunları gören her insan direkt iman edecekti. Çünkü yaşam nasıl hiçbir "maddi" varsayıma bağlı olmadan oluşuyor diye düşününce bunu metafizik bir yaratıcının yaptığına kimse sorgusuz sualsiz inanmak zorunda kalacaktı. Fark işte bu...

Ateist olmayayım, ne olacak? Sana göre Allah beni sonsuza kadar yakacak da eline ne geçecek? Boyu mu uzayacak? İnsan yaratıp sonra yakmanın bir mantığı var mı?

Bütün insanlar iman edip cennete gitse ne zararı var? Neden bazı insanların sonsuza kadar işkence ile yakılmalarını istiyorsun?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Allah yani onun yaradıcısı muhammed pek tabiki bu dünyada yaşamış en zeki insanlardan biridir.

muhammedin zekasından cidden kuşkum yok

kendisi üstün yetenekleri olan islam ülkesinin kurucu kralıdır.

kurduğu ülkesini yönetmek için allah adında bir putu ortaya koymuştur ve inanmazsanız yakarım ezerim asarım keserim maymun yaparım gökten daş yağdırırım hiç olmadı çekirgelere yediririm fillere ezdiririm vs diyerek korkutup sindirmiştir.

özellikle ülkesinin kuruluş dönemlerinde ihtiyacı olan askeri gücüde muritlerine kendi uydurduğu bir cennete şehit olup bedava girme şansını vererek oluşturmuştur. böylece askerleri ölümüne savaşcaktır ölselerde cennetde sonsuz yaşam vardır. hayatta kalanlara ise savaş ganimeti.

ayrıca büyük bir devlet kurarken zevkinden sefasındanda vazgeçmemiştir bir çok kurucu kral bu lüks hayatı görememiştir.

muhammed büyük bir liderdir kurduğu ülkesi 1400 yıldan beri ayaktadır kendiside unutulmamıştır ve hatırlanmaktadır bu cidden üstün bir meziyettir. benim görüşüme göre her ne kadar duraklama dönemini çoktan bitirmiş ve yıkılma dönemine girmiş olsada bu yıkıma kısa vadede olmıcaktır.

muhammed kurduğu ülkesini din yalanı altına sokmuş ve peşinden insanları sürüklemiştir. asıl hayal ettiği saltanatını yaşadığı dönemde sürmüştür. belki kendisi bile bu kadar saçma bir yalanın bu kadar uzun süre süreceğine inanmamıştır lakin durum ortadadır.

ne yazık ki muhammed ve onun yarattığı allahı fazlasıyla zekidir.

deli kuyuya taş atmış desenizde o deli bize kuyuya taş attım deyip biz taşla uğraşırken o ganimeti götürmüştür :)

Link to post
Sitelerde Paylaş

Şöyle bir baktım şu ''kalp'' kelimesine internette nedir ne değildir diye.

Arapçadan geçmiş dilimize.

Biz organ olan kalp için ''yürek'' kelimesini de kullanıyoruz.

Bir de bizde ''gönül'' kelimesi var ki nelere ev sahipliği yapmıyor ki bu kelime.

gönül; (türkçe) kadın ismi 1. İnsanın manevi varlığının ifadesi, inancı ve hislerinin kaynağı. 2. İstek, arzu, heves, niyet. 3. duygu, his, aşk. 4. kibir, gurur. 5. tabiat, huy.

Şimdi bizim kullandığımız ''gönül'' kelimesi Arapça'dan dilimize geçen ''kalp'' kelimesiyle dost(kanka).

Nerede bizim gönlümüz, bir organ olmadığı için yok karşılığı dilimizde bir organ olarak.Ama biz ''gönül''den bahsederken kalbimizde,yüreğimizde bir merkez,alan olarak bahsediyor,bunu kastediyoruz.

Yani duyguların kaynağı,bulunduğu yer olarak kalbimizi düşünmüşüz aynı Kuran'da geçen bizdeki ''gönül'' kelimesinin karşılığı olarak ayetlerde kullanılan kalp gibi.

''gönül vermek,gönlüne girmek,gönül koymak,gönlüne göre yaşamak,gönlü huzura ermek'' deyimlerinde aynı zamanda kalple bağlantılı olarak da kullanıyoruz bu deyimleri.

''kalp kırmak,kalbi sızlamak,kalp kazanmak'' gibi deyimleri de duygularımızın kaynağı,yaşandığı yeri kalp olarak düşündüğümüz için kalple birlikte oluşturmuşuz.

Biz de Kuran'da geçen kalp kelimesi gibi hem ''gönül'' kelimesini, bu da yetmemiş doğrudan Arapçadan ''kalp'' kelimesini alarak bir de bu ''kalp'' kelimesini ''duyguların yaşandığı , duyguları algıladığımız yer'' anlamında kullanmışız, edebiyatımıza da bol kepçe serpiştirmişiz.

Başım ağrıdı, nasıl bir sonuç çıktığını bulup söylerseniz memnun olurum, hatalarımı da göstermeden geçmezsiniz.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sadece ay ve dünyayı düşünelim. Ay bırakın olmamayı, konumu bile farklı olsa dünyada yaşam olmaz, mevsimler oluşamazdı. Bu bile bu iki kütleyi belli bir yörüngeye bir aklın yerleştirdiğini gösterir. O akıl ulu evrenin aklı değildir tabi ki, tesadüfler hiç değildir (çocuklar bile gülüyor evrimcilerin tesadüf kavramına). O akıl yüce Allah'ın aklıdır, bizim zihnimizin çok ötesinde olduğu için ancak insan zekası çerçevesinde Allah'ın büyüklüğünü kavrayabiliyoruz. Çok daha ötesi var ama bizi aşıyor...

Evren seni aşar. En iyisi, sen, yerden başka gezegen, ay, güneş ve yıldızlardan başka gök cismi bilmeyen Muhammed'in yedi katlı (apartman misali) gökleriyle ve de bunların ötesindeki Arşla ve burada ikamet eden Allahıyla yetin. Evreni karıştırma altında kalırsın.

Mesela; hem ayet getirdiği söylenen, hem de yerden Arşa elli bin yılda çıktığı söylenerek, ayet getirmesinin imkansız olduğu ortaya konan Cebrail masalı...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Allah'a ve yaptıklarına hayranım.Bir iphone'u gördüğümüzde bile 'Vaoov,adamlar ne telefon yapmış be' diyorsak bir yaprağı veya bir güneş sitemini görünce bunun katlarca fazlası hayran kalmamız gerekir.Dünya tek bir gezegen olsaydı çevresinde milyonlarca ışık yılı genişliğinde uzay olmasaydı pek de etkileyici olmazdı diye düşünüyorum.Böylesi muazzamlığı ve sistemi görmemiz için çok daha iyi.Tabiki onun ilmine hayranım.Bütün övgüler onadır.

Evet, hayranlık söz konusu olduğunda, gözle görülen evrene yani göğe/göklere baktığımızda hayran olmamak hatta tapmamak elde değil. Hal böyleyken neden kendisine tapmıyorsunuz da, hayali bir varlığa/Allah'a tapıyorsunuz. Bu göğe/göklere ihanet değil mi?

Allah'ın verdiği ilim-yaratıloji, insanların ihtiyaçlarını karşılamadığı için, insanlar kendi bilim-teknolojilerini yaratmak zorunda kaldılar. Kıyaslamayı, bu açıdan bakarak yapmak gerekir. Hal böyle olunca, iphone'unun karşılığı yaratıcının yarattıkları arasında yok gibi ama ulaşım-taşıma söz konusu olduğunda, insanların tırlarının karşılığı Allah'ın devesi olabilir. Hangisini tercih ediyorsunuz? Yaratımında ve üretiminde hiç katkınız olmadığı halde neden ve ne hakla?...

Onun ilmi belli. Muhammed ne biliyor, görüyor ve algılıyorsa, Allah da o kadarını biliyor , görüyor ve algılıyordu. Çünkü ikisi de aynı varlık. Muhammed yeryüzünde ve gerçek, Allah ise gökte ve hayali...

Bir de ışık hızından bahsediyor, Muhammed'in ilkel göklerini bilimselleştirmeye çalışıyorsunuz. Önce Muhammedin üzerinde yaşadığı dünyada bulunan "Amerika Kıtasını" keşfettirin sonra uzaya açar ve açılırsınız. Malum, uzaya burayı keşfedenler açıldılar ve açılmaya devam ediyorlar.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Dostum D.A. acele etmişsin, bu konuya demogojiye sarılmadan kurandaki ayetlere dayanarak girecek müslüman çıkmasını bekleseydin zaten şu tanrının zekasıda ortaya kullarınca konulmuş olurdu. Arapça kalp=bizdeki yürek ile eştir. Beynin tam olarak ne işe yaradığı 17. yüzyıldan sonra yapılan (hücrenin keşfi) bilimsel araştırmalarla ancak geçtiğimiz yüzyılda net ortaya konulabilmiş ve artık tüm düşünme, duyguları kontrol ve tüm organları yönetme merkezi olarak beyin merkez, sinir sisteminde denetleyici yönetici rol aldığı bilinmekte.

Kalbin bu işlevi yaptığı inancı mısırlılardan, yunanlılara, uzak doğululara kadar çok eski kaynaklarda yer almakta ve dini inanışlarada buralardan geçmiş kutsal metinlerin hepsinde bu hata göze çarpmakta. Yani islama özgü değil, tüm dinlerin ortak yanılgısı, çünkü kalbin heyecan, korku vesaire gibi durumlardabariz varlığını hissettirmesi onu bu konuma koydurmuştur.

.M.Ö. 500 yılları10. yüzyıl başlarında bazı özelliklerin beyine ait olabileceği düşüncesi öne sürülmüş ancak görüş kabul görmemiş. Bu yüzden yaygın inanışın yaygın yanlışı bir ton kalbe atıf deyim, edebi eserler her coğrafyada ve dilde yerleşmiş, kullanılmış ve kullanılmakta. Şimdi bile sırf dinsel inanç uğruna bu bilgiyi rededip beyni yoksayan tonla çakma alim var.

Bir kaç yıl önce Bilim kongresinde gazinin bir profu bir çok yabancı bilim adamının karşısında bunu söyleyip dünyada alay konusu bile oldu, bizde ise takmadı bilimcik adamcıklarımız.Çünkü allahları kalp diyor. Beyinden anca salata oluyor. Onlardakide zaten ne beyni bilim çözemiyor.

Bakalım inanır dostlar dünyanın yaratılışı vede kalple düşünmeye ne tür bilimsel verilerle destek olacaklarda zekayı görcez?

Sevgi saygımla...

tarihinde e-teist tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Şöyle bir baktım şu ''kalp'' kelimesine internette nedir ne değildir diye.

Arapçadan geçmiş dilimize.

Biz organ olan kalp için ''yürek'' kelimesini de kullanıyoruz.

Bir de bizde ''gönül'' kelimesi var ki nelere ev sahipliği yapmıyor ki bu kelime.

gönül; (türkçe) kadın ismi 1. İnsanın manevi varlığının ifadesi, inancı ve hislerinin kaynağı. 2. İstek, arzu, heves, niyet. 3. duygu, his, aşk. 4. kibir, gurur. 5. tabiat, huy.

Şimdi bizim kullandığımız ''gönül'' kelimesi Arapça'dan dilimize geçen ''kalp'' kelimesiyle dost(kanka).

Nerede bizim gönlümüz, bir organ olmadığı için yok karşılığı dilimizde bir organ olarak.Ama biz ''gönül''den bahsederken kalbimizde,yüreğimizde bir merkez,alan olarak bahsediyor,bunu kastediyoruz.

Yani duyguların kaynağı,bulunduğu yer olarak kalbimizi düşünmüşüz aynı Kuran'da geçen bizdeki ''gönül'' kelimesinin karşılığı olarak ayetlerde kullanılan kalp gibi.

''gönül vermek,gönlüne girmek,gönül koymak,gönlüne göre yaşamak,gönlü huzura ermek'' deyimlerinde aynı zamanda kalple bağlantılı olarak da kullanıyoruz bu deyimleri.

''kalp kırmak,kalbi sızlamak,kalp kazanmak'' gibi deyimleri de duygularımızın kaynağı,yaşandığı yeri kalp olarak düşündüğümüz için kalple birlikte oluşturmuşuz.

Biz de Kuran'da geçen kalp kelimesi gibi hem ''gönül'' kelimesini, bu da yetmemiş doğrudan Arapçadan ''kalp'' kelimesini alarak bir de bu ''kalp'' kelimesini ''duyguların yaşandığı , duyguları algıladığımız yer'' anlamında kullanmışız, edebiyatımıza da bol kepçe serpiştirmişiz.

Başım ağrıdı, nasıl bir sonuç çıktığını bulup söylerseniz memnun olurum, hatalarımı da göstermeden geçmezsiniz.

İngilizcede de heart kelimesi bu tür anlamlarla kullanılır.Böyle eften püften şeylerle Kur'an'ı eleştirenleri samimi görmüyorum.Ciddi konuları tartışmaya eyvallah ama zaman kaybı şeylerle uğraşmayın lütfen(lafım sana özel değil).

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bizon ayetleri önüne yığarım, elbette heart kelimeside böyle anlamlarda kullanıldı, sen incilde yada tevratta beyinle düşünülür yazıyor mu sanıyorsun. Aynı hata hepsinde mevcut. Çünkü binlerce yıl beyin işe yaramaz organ sanılıyordu. Bunu insan yanlış biliyor, tanrı nasıl yanlış biliyorda aynen kullanıyor soracağına kuranda beyinden bahsedilirmiş gibi, kalbe beyin muamelesi çekilmiyor gibi geçiştirmeye çalışıyorsunuz.

Olmuyor, kalp ile düşünmez, anlamaz insan. Oysa kalp kelimesinin geçtiği aşağı yukarı her ayetde anlama, kavrama ile ilişkili yazılmıştır.

A'RAF SURESİ / 179)

Andolsun, cehennem için cinlerden ve insanlardan çok sayıda kişi yarattık (hazırladık). Kalbleri vardır bununla kavrayıp-anlamazlar, gözleri vardır bununla görmezler, kulakları vardır bununla işitmezler. Bunlar hayvanlar gibidir, hatta daha aşağılıktırlar. İşte bunlar gafil olanlardır. (

Hac Suresi(46)

Yeryüzünde gezip dolaşmadılar mı ki, düşünecek kalpleri, işitecek kulakları olsun? (Dolaştılar, ama ibret almadılar). Çünkü gerçekte gözler değil, göğüslerdeki kalpler (kalp gözleri) kör olur.

Muhammed Suresi(24)

Onlar Kur'an'ı düşünmüyorlar mı? Yoksa kalplerin üzerinde kilitleri mi var?

Nahl Suresi(22)

Sizin ilahınız tek bir ilahtır. Ahirete inanmayanların kalpleri bunu inkâr etmekte, kendileri de büyüklük taslamaktadırlar.

İsra Suresi(36)

Hakkında kesin bilgi sahibi olmadığın şeyin peşine düşme. Çünkü kulak, göz ve kalp, bunların hepsi ondan sorumludur.

İsra Suresi(46)

Kur'an'ı anlamamaları için kalpleri üzerine perdeler, kulaklarına da ağırlık koyarız. Kur'an'da (ibadete layık ilah olarak) sadece Rabbini andığın zaman arkalarına dönüp kaçarlar.

Kehf Suresi(57)

Kim, kendisine Rabbinin âyetleri hatırlatılıp da onlardan yüz çeviren ve elleriyle yaptığını unutandan daha zalimdir? Şüphesiz biz, onu anlamamaları için, kalplerine perdeler gerdik, kulaklarına da ağırlıklar koyduk. Sen onları hidayete çağırsan da artık ebediyen hidayet bulamazlar.

Link to post
Sitelerde Paylaş

1400 yıl önce kafanın içinde bulunan organın ne işe yaradığı biliniyor muydu?

Bana bir alternatif sunun.Şöyle bir ayet mi olmalıydı:'Siz kalple düşündüğünüzü sanıyorsunuz ama aslında kafanızın içindeki organ var ya aslında düşünme organınız odur.Umulur ki şükredersiniz.' bu mudur istediğiniz?

kalp diyince 1400 yıl önceki Arap'ın anladığı şey o kelimenin anlamıdır.Adı üzerinde 'ANLAM'.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bizon ayetleri önüne yığarım, elbette heart kelimeside böyle anlamlarda kullanıldı, sen incilde yada tevratta beyinle düşünülür yazıyor mu sanıyorsun. Aynı hata hepsinde mevcut. Çünkü binlerce yıl beyin işe yaramaz organ sanılıyordu. Bunu insan yanlış biliyor, tanrı nasıl yanlış biliyorda aynen kullanıyor soracağına kuranda beyinden bahsedilirmiş gibi, kalbe beyin muamelesi çekilmiyor gibi geçiştirmeye çalışıyorsunuz.

Olmuyor, kalp ile düşünmez, anlamaz insan. Oysa kalp kelimesinin geçtiği aşağı yukarı her ayetde anlama, kavrama ile ilişkili yazılmıştır.

A'RAF SURESİ / 179)

Andolsun, cehennem için cinlerden ve insanlardan çok sayıda kişi yarattık (hazırladık). Kalbleri vardır bununla kavrayıp-anlamazlar, gözleri vardır bununla görmezler, kulakları vardır bununla işitmezler. Bunlar hayvanlar gibidir, hatta daha aşağılıktırlar. İşte bunlar gafil olanlardır. (

Hac Suresi(46)

Yeryüzünde gezip dolaşmadılar mı ki, düşünecek kalpleri, işitecek kulakları olsun? (Dolaştılar, ama ibret almadılar). Çünkü gerçekte gözler değil, göğüslerdeki kalpler (kalp gözleri) kör olur.

Muhammed Suresi(24)

Onlar Kur'an'ı düşünmüyorlar mı? Yoksa kalplerin üzerinde kilitleri mi var?

Nahl Suresi(22)

Sizin ilahınız tek bir ilahtır. Ahirete inanmayanların kalpleri bunu inkâr etmekte, kendileri de büyüklük taslamaktadırlar.

İsra Suresi(36)

Hakkında kesin bilgi sahibi olmadığın şeyin peşine düşme. Çünkü kulak, göz ve kalp, bunların hepsi ondan sorumludur.

İsra Suresi(46)

Kur'an'ı anlamamaları için kalpleri üzerine perdeler, kulaklarına da ağırlık koyarız. Kur'an'da (ibadete layık ilah olarak) sadece Rabbini andığın zaman arkalarına dönüp kaçarlar.

Kehf Suresi(57)

Kim, kendisine Rabbinin âyetleri hatırlatılıp da onlardan yüz çeviren ve elleriyle yaptığını unutandan daha zalimdir? Şüphesiz biz, onu anlamamaları için, kalplerine perdeler gerdik, kulaklarına da ağırlıklar koyduk. Sen onları hidayete çağırsan da artık ebediyen hidayet bulamazlar.

Biri size taş kalpli adam dediğinde siz, ne salak adam benim kalbimin taştan olduğunu sanıyor mu diyorsunuz.

Ya da kalpsiz insan dediğinde aa cahile bak benim kalbimin olmadığını sanıyor mu diyorsunuz.

Harbi sizde beyin terk.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ateist olmayayım, ne olacak? Sana göre Allah beni sonsuza kadar yakacak da eline ne geçecek? Boyu mu uzayacak? İnsan yaratıp sonra yakmanın bir mantığı var mı?

Bütün insanlar iman edip cennete gitse ne zararı var? Neden bazı insanların sonsuza kadar işkence ile yakılmalarını istiyorsun?

İnsanları yaratan Allah olduğuna göre, kanunları da O koyar. Mesela istese herkesi melekler gibi günahsız yaratır, dünya toz pembe olurdu. Ama O takdirini iyi ve kötü kavramını ve bu kavramlar arasında doğruyu ya da yanlışı seçebileceğimiz bir nefis vererek kullanmış. Neden böyle yaptı diye soracak kimse yoktur. Bize düşen göre açık arkadaşım, ya nankörlük yapıp görmeyeceğiz bunca düzeni, nimeti ve inkar edeceğiz, şeytanla anlaşacağız. Ya da sayısız galaksi içinde bir hiç olduğumuzu, hayatımızın pamuk ipliğine bağlı bir biçimce inanılmaz dengeler sayesinde sürdüğünü anlayıp acziyetimizin farkında bir şekilde kulluk edeceğiz.

Seçim bizim, ya cehenneme gideceğiz, ya cennete...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bizon ayetleri önüne yığarım, elbette heart kelimeside böyle anlamlarda kullanıldı, sen incilde yada tevratta beyinle düşünülür yazıyor mu sanıyorsun. Aynı hata hepsinde mevcut. Çünkü binlerce yıl beyin işe yaramaz organ sanılıyordu. Bunu insan yanlış biliyor, tanrı nasıl yanlış biliyorda aynen kullanıyor soracağına kuranda beyinden bahsedilirmiş gibi, kalbe beyin muamelesi çekilmiyor gibi geçiştirmeye çalışıyorsunuz.

Olmuyor, kalp ile düşünmez, anlamaz insan. Oysa kalp kelimesinin geçtiği aşağı yukarı her ayetde anlama, kavrama ile ilişkili yazılmıştır.

A'RAF SURESİ / 179)

Andolsun, cehennem için cinlerden ve insanlardan çok sayıda kişi yarattık (hazırladık). Kalbleri vardır bununla kavrayıp-anlamazlar, gözleri vardır bununla görmezler, kulakları vardır bununla işitmezler. Bunlar hayvanlar gibidir, hatta daha aşağılıktırlar. İşte bunlar gafil olanlardır. (

Hac Suresi(46)

Yeryüzünde gezip dolaşmadılar mı ki, düşünecek kalpleri, işitecek kulakları olsun? (Dolaştılar, ama ibret almadılar). Çünkü gerçekte gözler değil, göğüslerdeki kalpler (kalp gözleri) kör olur.

Muhammed Suresi(24)

Onlar Kur'an'ı düşünmüyorlar mı? Yoksa kalplerin üzerinde kilitleri mi var?

Nahl Suresi(22)

Sizin ilahınız tek bir ilahtır. Ahirete inanmayanların kalpleri bunu inkâr etmekte, kendileri de büyüklük taslamaktadırlar.

İsra Suresi(36)

Hakkında kesin bilgi sahibi olmadığın şeyin peşine düşme. Çünkü kulak, göz ve kalp, bunların hepsi ondan sorumludur.

İsra Suresi(46)

Kur'an'ı anlamamaları için kalpleri üzerine perdeler, kulaklarına da ağırlık koyarız. Kur'an'da (ibadete layık ilah olarak) sadece Rabbini andığın zaman arkalarına dönüp kaçarlar.

Kehf Suresi(57)

Kim, kendisine Rabbinin âyetleri hatırlatılıp da onlardan yüz çeviren ve elleriyle yaptığını unutandan daha zalimdir? Şüphesiz biz, onu anlamamaları için, kalplerine perdeler gerdik, kulaklarına da ağırlıklar koyduk. Sen onları hidayete çağırsan da artık ebediyen hidayet bulamazlar.

Biri size taş kalpli adam dediğinde siz, ne salak adam benim kalbimin taştan olduğunu sanıyor mu diyorsunuz.

Ya da kalpsiz insan dediğinde aa cahile bak benim kalbimin olmadığını sanıyor mu diyorsunuz.

Harbi sizde beyin terk.

Taş kalpli, kalpsiz deriz ve anlamı bellidir, duygu yoksunluğudur

Düşünecek kalp yok demeyiz

Beyini bilen ve bu deyimi kullanan bir insan yoktur.

Sen kendine sor, cevabı bulursun

Burada sorun, beyini bilmemektir.

Beyini bilmeyen kim?...

tarihinde DRC tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

İnsanları yaratan Allah olduğuna göre, kanunları da O koyar. Mesela istese herkesi melekler gibi günahsız yaratır, dünya toz pembe olurdu. Ama O takdirini iyi ve kötü kavramını ve bu kavramlar arasında doğruyu ya da yanlışı seçebileceğimiz bir nefis vererek kullanmış. Neden böyle yaptı diye soracak kimse yoktur. Bize düşen göre açık arkadaşım, ya nankörlük yapıp görmeyeceğiz bunca düzeni, nimeti ve inkar edeceğiz, şeytanla anlaşacağız. Ya da sayısız galaksi içinde bir hiç olduğumuzu, hayatımızın pamuk ipliğine bağlı bir biçimce inanılmaz dengeler sayesinde sürdüğünü anlayıp acziyetimizin farkında bir şekilde kulluk edeceğiz.

Seçim bizim, ya cehenneme gideceğiz, ya cennete...

Bu kadar kasmana gerek yoktu, Allah insanları sonsuza kadar yakan sadist bir tanrıdır deseydin de olurdu. Senin tanrın kendisi yaratıp kendisi yakan bir tanrı işte, ne böyle olsaydı şöyle olurdu diye masal anlatıyorsun.

"Ben cehennemi insanlarla ve cinlerle dolduracağım." diye yemin eden bir tanrıdan ne bekliyorsun? Daha bu lafından niyeti belli oluyor. İyi niyetli bir tanrı olsa "Ben cenneti insan ve cinlerle dolduracağım, benim insanları yakmaya ihtiyacım yok." derdi.

Sakın kötülükten falan bahsetme çünkü senin tanrından daha kötü bir varlık yok bu evrende, eğer iş kötülük yapmaksa en başta kendisini yakması lazım. Bir depremle onbinlerce insanı çoluk çocuk, kadın erkek, iyi kötü demeden öldüren kendisi, bir yanardağ patlaması ile insanları yakarak öldüren o.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Şimdi sen bunları ironi olarak mı yazdın yoksa ciddimisin anlayamadım, ama yinede allahın ne kadar zeki olduğu ile ilgili bir ayet vereyim.

Şura

32 - Denizlerde yüce dağlar gibi gemilerin yürümesi de O'nun kudretinin delillerindendir.

33 - Eğer O dilerse rüzgarı durdurur da gemiler denizin üzerinde duruverirler. Şüphesiz ki bunda sabırlı olan ve çok şükreden kimseler için nice ibretler vardır.

İslamdan çok önceleri bile kürekle giden gemiler vardı.Ama islamın allahı gemilerin gitmesi için rüzgarın mutlaka gerekmediğini bilmediği için ''rüzgarı durdurursam gemiler gidemez'' sanıyor. Tabi bu allahın ne kadar zeki olduğunu gösterir. Ya günümüzdeki rüzgara hiç ihtiyaç gerek kalmadan giden motorlu gemiler için ne demeli artık okuyucuların insiyatifine bırakıyorum.

Ama ben bu kadar mantık dışı ve salakça ayetler karşısında gerçekten hayretler içinde kalıyorum.

Bu ayet ancak bu kadar saçma yorumlanabilirdi...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bu ayet ancak bu kadar saçma yorumlanabilirdi...

Peki senin yorumun ne? Niye saçma?

Şura:

32 - Denizlerde yüce dağlar gibi gemilerin yürümesi de O'nun kudretinin delillerindendir.

33 - Eğer O dilerse rüzgarı durdurur da gemiler denizin üzerinde duruverirler. Şüphesiz ki bunda sabırlı olan ve çok şükreden kimseler için nice ibretler vardır.

Link to post
Sitelerde Paylaş

İngilizcede de heart kelimesi bu tür anlamlarla kullanılır.Böyle eften püften şeylerle Kur'an'ı eleştirenleri samimi görmüyorum.Ciddi konuları tartışmaya eyvallah ama zaman kaybı şeylerle uğraşmayın lütfen(lafım sana özel değil).

Eski Mısırlıların mumyalama işlemiyle ilgili bir bilgi:

Şimdi isterseniz kısaca mumyalama işleminin nasıl yapıldığına göz atalım :

Vefat eden kişinin cesedi üç gün bekletilir, bu süre içinde bağırsak ve vücuttaki bakteriler yavaş yavaş organik yapı taşlarını yemeye ve bozmaya başlarlardı.

Daha sonraki üç günde ise, vücut potasyum banyosuna yatırılırdı. Nihayet birinci haftadan itibaren vücudun cisimleri çıkartılmaya başlanırdı. Ama işleme geçmeden önce vücudun değişik deliklerinden yani burun, kulak, makattan potasyum ile Terebentin verilerek organların bozulmadan şekillenmesi sağlanırdı. Bu arada yanaklar çökmesin diye ağız içi Nil yatağının çamuruyla doldurulur, göz yerine çakıl taşı, etrafı alçı kaplı soğan çekirdeği veya cam konurdu. Burundan bir çengelle girilip beyin parçalanır ve parça parça çıkarılıp atılırdı. Beynin korunmamasının nedeni Eski Mısırlılar’ ın beyine önem vermemelerindendir: Eski Mısır’da yaşam kalpten girer, kalpte yaşar, kalpten çıkardı. Eski Mısırlılara göre, düşünce merkezi de yine kalpti. Bu nedenle kalp çıkarıldıktan sonra mumyalanıp tekrar yerine konulmasına rağmen, beyin hiçbir şekilde saklanmamıştır, beyin önemsenmediğinden dolayı, hiyerogliflerde bile yer almamıştır.

Şimdi kalbi düşünme merkezi olarak gören, beyni çıkarıp atan Mısırlılara Kuran inmiş olsaydı, Kuran'da ''kalbi'' düşünme,idrak etme merkezi anlamında kullandığından dolayı, Mısırlıların bu bilgisini onaylamış olurdu..

Bugün biliyoruz ki ''kalb'' ne düşünme,ne anlama ne de duygularla ilişkisi olan bir organ, bu işlerin beyin tarafından yapıldığı ortaya çıktı.

Bu bilgiler ışığında Mısırlıların ''kalp'' ile ilgili yanlış bilgiye sahip olduğunu söyleyip Allah'ın indirdiği düşünülen ilahi kitapta da yanlış bir bilgiyi düzeltmesi gerekirken, Allah'ın kitapta ''kalp'' kelimesini aynı anlamda kullanması ve onaylaması durumuna karşılık, bir insanın bu konuyla ilgili ne düşünmesini beklersin.

Mısırlılar doğru biliyor diyebiliyor musun, Mısırlıların doğru bilmediğini söyleyeceksen Kuran'da da kalbin aynı anlamda kullanılmasının anlamı ne?

Allah'tan beklenen nedir bu konuyla ilgili, sonsuz ilim sahibi Allah'ın bu bilgiyi yanlışlamasını,onaylamamasını beklersin değil mi?

Ama hiç de böyle olmamış, Mısırlılar hangi anlamda kullanıyorsa Kuran'da da aynı anlamda kullanılmış ve bizim dilimize dahi, sen de İngilizce'den örnek verdin belki başka dillere bu ''kalp'' kelimesi ''düşünme,idrak etme,duyguların merkezi'' anlamlarında geçmiştir.

Bizim bugün ''gönül'' kelimesini kullanırken taşıdığı duygu anlamlarının merkezini ''kalp'' olarak düşünüyor olmamız da eskiden gelen bir yanlış bilginin ürünü.

Bu bilgiyi,anlayışı Allah mı düzeltti, Allah'ın yarattığı insanlar mı?

Bu çelişkiyi ortadan kaldırmak için ''Bak bizim dilimizde de başka dillerde de böyle kullanılmış'' demek sorunu ortadan kaldırmış mı oluyor?

Birileri kalbe yanlış bilgiyle anlam yüklemiş, o da hem Kuran'a hem de Arapça'dan bizim dilimize hem de başka dillerde bu kullanım devamedegelmiş.

Sen burada sorun görmüyor, eften,püften mesele diyorsan, konuyu tam manasıyla kavrayamadığının göstergesidir.

Allah yanlış bil inanışı,bilgiyi neden düzeltmemiştir, sorusunun cevabı, başka dillerde de yanlış kullanılmıştır, diyorsan sana da söylenecek başka bir şey yok zaten Sayın bizon.

tarihinde D.A. tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

1400 yıl önce kafanın içinde bulunan organın ne işe yaradığı biliniyor muydu?

Bana bir alternatif sunun.Şöyle bir ayet mi olmalıydı:'Siz kalple düşündüğünüzü sanıyorsunuz ama aslında kafanızın içindeki organ var ya aslında düşünme organınız odur.Umulur ki şükredersiniz.' bu mudur istediğiniz?

kalp diyince 1400 yıl önceki Arap'ın anladığı şey o kelimenin anlamıdır.Adı üzerinde 'ANLAM'.

A benim güzel dostum, siz şimdi allah 1400 yıl önce bilinenden öte doğruyla işi olmaz mı diyorsunuz? Benim istediğimle alakalı değil, doğru olanın söylenmesidir mesele. Alternatif değil tam ve doğru bilgi olması gerekmez mi tanrının sözleri ise. 1400 yıl öncede var bu organ, adıda belli, dimağ ile anlar insan tanrının kendi yarattığı organdan haberi mi yokta yanlış bilinenle devam ediyor? O halde neyin ahkamıdır kitap göndermek. İçinde doğru bilgi yazmayıp yanlış bilinen düzeltilmiyorsa neresi tanrısal? Hani her zamanaydı? uydumu şimdi bu bilgi doğruya ve bu zamana.

Gelelim postit denen beyinsize, okuman yok mu? İnsanların binlerce yıldır yanlış bildiği bu bilgi tüm dillerde aynen kendi deyimlerini oluşturmuştur. Taş kalpli denilmeside aynen kalbin düşünme anlama ve duyguların merkezi sanılmasının sonucu. Bu artık öyle kanıksanmış durumdaki senin gibi bir beyinsiz bunun nedenini sorgulamak yerine ve ayetlerde mecaz kullanılmadığını görmek yerine kör savunmaya geçiyorsunuz.

Kuranda bir tek yerde dahi beyin kelimesine rastlamazsın , çünkü muhammed çağının bilgisini olduğu gibi aktarmıştır ve koca bir hata yatığını bile farketmemiştir. İyi oku ayetleri öyle mecaz falan yok, anlama, düşünme duygular kalpçe üretilir, yönetilir sanan bir anlayış var ortada.Tanrı yanlış bilgiyi bile bile koymuş diyenler tanrılarını alçatmakla kalmıyor, kendi elleriyle inancını çöpe atıyor.

Ayrıca M.Ö. 500 yıllarında yunanlılarda kimi düşünürler beynin işlevi olduğunu ileri sürüyor ancak genel kabul bunu eziyor. Yunanlı bir kaç filozof kadar bilmiyor mu tanrınız? Yoksa tupkı önce dünyayı yarattığını söylemesi kadar habersiz olmasın tanrınız yarattıklarından.

Muhammedin uyduracağı tanrının bilgisi çağını aşamıyor, bilimle çelişiyor, savunmalara bak hizaya gel. Koskoca gazaliniz bile 10 yüzyılda beynin işlevi konusunda ilk kabullerin ağır basmasıyla işi sanal kalp uydurmakta buluyor. Kuranda kast edilen kalbin bildiğimiz kalp değil manevi bir kalp olduğu yalanına başvuruyor. Hayırdır gazali gibilerin bu kurtarma telaşı neden acep?

Kurandaki ayetler net, mecaz yok, tanrınız yanlış bilgi veren 7 yüzyıl bilgisinden başka bilgiye sahip olmayan çağımız açısından cehalet timsali bir insan o kadar,adı muhammed.Kabul etmek ne zor geliyor gerçekleri sizlere.

Kalbi beyin sanan, dünyayı evrenden önce oluşmuş sanan tanrınız bu çağda zeki durmuyor değil mi?

Sevgi saygımla...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Peki senin yorumun ne? Niye saçma?

Şura:

32 - Denizlerde yüce dağlar gibi gemilerin yürümesi de O'nun kudretinin delillerindendir.

33 - Eğer O dilerse rüzgarı durdurur da gemiler denizin üzerinde duruverirler. Şüphesiz ki bunda sabırlı olan ve çok şükreden kimseler için nice ibretler vardır.

Yelkenli gemi(rüzgar ile hareket ettiğinden) ve rüzgar...

Geminin hareketine sebep olan ne?

Rüzgar...

Yani hareketin sebebi rüzgardır..

Burada ki vurgu SEBEPLERİN YARATICISI da BENİMdir...

Yaşıyorsan ''yemen,içmen sebebiyledir'' , bu sebeplerin YARATICISI da ALLAHtır...

Yaşıyorsan '' kanunlar sebebiyledir'', bu sebeplerin YARATICISI da ALLAHtır..

Vs vs ....

Kısacası motorlu gemiler'' motoru ve onu harete geçiren kanunları sayesınde varsa'' yine bu kanunların yaratıcısının ALLAH olduğunu anlıyoruz...

Sebeplerin yaratıcısı yani MUTLAK GÜÇLÜ ALLAHtır..

''Sebep ve sebeplerin yaratıcısı'' vurgusu var bu ayette

tarihinde dottore tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Yelkenli gemi(rüzgar ile hareket ettiğinden) ve rüzgar...

Geminin hareketine sebep olan ne?

Rüzgar...

Yani hareketin sebebi rüzgardır..

Burada ki vurgu SEBEPLERİN YARATICISI da BENİMdir...

Yaşıyorsan ''yemen,içmen sebebiyledir'' , bu sebeplerin YARATICISI da ALLAHtır...

Yaşıyorsan '' kanunlar sebebiyledir'', bu sebeplerin YARATICISI da ALLAHtır..

Vs vs ....

Kısacası motorlu gemiler'' motoru ve onu harete geçiren kanunları sayesınde varsa'' yine bu kanunların yaratıcısının ALLAH olduğunu anlıyoruz...

Sebeplerin yaratıcısı yani MUTLAK GÜÇLÜ ALLAHtır..

''Sebep ve sebeplerin yaratıcısı'' vurgusu var bu ayette

Yorumun ayeti açıklayıcı nitelikte ve anlam itibariyle ayetle uyumlu Sayın dottore. :)

Şu kalp konusunda ne düşünüyorsun?

tarihinde D.A. tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...