Jump to content

Recommended Posts

Elimdeki bir eşyaya bakıyorum. Mavi olduğunu görüyorum. Ama mavi değil. Mavi diye bir şey yok. Görünür ışığın morötesi veya kızılötesi ışıktan farkını anlayamıyorum. Ben maviyi kastederken belirli bir frekanstaki ışıktan başka bir şeyi kastediyorum. Maviyi benim beynim yaratıyor. Eğer kızılötesi ışıkları görebilseydik algımızın nasıl olacağı hakkınızda bir fikriniz var mı peki? Renkler sadece beynimin bir yanılsamasından ibaret. Hiç renk görmemiş birine herhangi bir rengi anlatabilir misiniz?

Konu sadece renk de değil. Sesler de aynı şekilde. 5 hertz'i kafanızda canlandırabiliyor musunuz? Köpek kovucu aygıtların çıkardığı seslerin köpeklerde nasıl bir algı oluşturduğunu hayal edebiliyor musunuz?

Etrafımızda bulunan dünyayı yorumlayıp yanılıyoruz. Mavi gök yok. Kırmızı ateş yok. Yeşil orman yok. Benim algımın yanılsamaları sadece. Gördüğüm şeyler sadece beynimin bana sundukları.

Şu an içimden radyo dalgaları geçiyor. Ama onları göremiyorum. Ne renk olduklarını tahayyül edebiliyor musunuz?

Algılamanın yanılmak olduğunu düşünüyor musunuz?

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 95
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Biraz konu dışı olacak ama birçok öğretinin bunun farkında olduğunu düşünüyorum. Mesela Hayyam'ın şöyle bir şiiri var:

ben olmayınca bu güller, bu serviler yok.

kızıl dudaklar, mis kokulu şaraplar yok.

sabahlar, akşamlar, sevinçler, tasalar yok.

ben düşündükçe var dünya, ben yok o da yok!

Hatta belki bu:

Dün özledim de seni coştum birden bire;

Çıktım senin yerin dedikleri göklere.

Bir ses yükseldi ta yukarda, yıldızlardan:

Gafil, dedi; bizde sandığın Tanrı sende!

Belki farklı bir şey kastetmiştir, emin olamıyorum. Mesela şu şiirde de entropiye dokundurmuş olabilir:

Ey kör ! Bu yer, bu gök, bu yıldızlar boştur boş !

Bırak onu bunu da gönlünü hoş tut hoş !

Şu durmadan kurulup dağılan evrende

Bir nefestir alacağın, o da boştur boş !

tarihinde Comfortably Numb tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Elimdeki bir eşyaya bakıyorum. Mavi olduğunu görüyorum. Ama mavi değil. Mavi diye bir şey yok. Görünür ışığın morötesi veya kızılötesi ışıktan farkını anlayamıyorum. Ben maviyi kastederken belirli bir frekanstaki ışıktan başka bir şeyi kastediyorum. Maviyi benim beynim yaratıyor. Eğer kızılötesi ışıkları görebilseydik algımızın nasıl olacağı hakkınızda bir fikriniz var mı peki? Renkler sadece beynimin bir yanılsamasından ibaret. Hiç renk görmemiş birine herhangi bir rengi anlatabilir misiniz?

Konu sadece renk de değil. Sesler de aynı şekilde. 5 hertz'i kafanızda canlandırabiliyor musunuz? Köpek kovucu aygıtların çıkardığı seslerin köpeklerde nasıl bir algı oluşturduğunu hayal edebiliyor musunuz?

Etrafımızda bulunan dünyayı yorumlayıp yanılıyoruz. Mavi gök yok. Kırmızı ateş yok. Yeşil orman yok. Benim algımın yanılsamaları sadece. Gördüğüm şeyler sadece beynimin bana sundukları.

Şu an içimden radyo dalgaları geçiyor. Ama onları göremiyorum. Ne renk olduklarını tahayyül edebiliyor musunuz?

Algılamanın yanılmak olduğunu düşünüyor musunuz?

Hakikatin çölüne hoşgeldin

http://www.ateistforum.org/index.php?showtopic=34544

Link to post
Sitelerde Paylaş

Algiladigimiz her sey, temelde saf enformasyondan mütesekkildir. Sadece renk veya sesler degil, isi, tat, koku, hatta boyutlar ve zaman dahi zihnimizde biçimlendigi sekilde zihnimizin haricinde yoktur.

Kütlesi olmayan isik fotonlarinin cisimler çevresinde yön degistirdigi gözlemlenmistir, bu boslugun cisimler etrafinda sekil degistirmesi gerektiginin ispatidir. Pek iyi, günes etrafinda bosluk nasil sekil degistirebilir, ve biz bunu nasil olur da göremeyiz, nasil olur da evrenin kalan kisminda yirtilma veya bozulmaya yol açmaz ? Tipki akseleratörlerde hiz kazandirilan partiküllerin ömrünün uzamasindaki gibi (ve tam Einstein'in göresellik teorisinin gerektirdigi ayarlara uygun bir biçimde), dördüncü boyutunda gerçekten etkisi vardir. Newton fizigi fotonlarin istikametini tam göresellik mekaniginin öngördügü ayarda sapmasini açiklayamiyor... Göresellik mekanigince, evrenin iki ayri noktasinda zaman ayni hizla akmiyor. Mesela bir karadelik çevresinde, fezanin boslugunda, veya dünyanin yüzunde zaman ayri hizla akmakta.

http://www.ateistfor...20#entry1089823

Ayni biçimde, Aspect entrike olan iki partikülün her ne kadar ayri zanedilsede, aslinda tek bir bütün oldugunu yüz standard sapmaya kadar ispat etmistir. Nasil sekerli tad atomlarda yoksa (molekülleri degistirip aci molekülü, tatli kilabiliriz), nasil ses yine beynimizin bir etkilesimi olup, disarida sadece titresim varsa... Boyutlar da hakikatte beynimizde canlandirdigimiz biçimde yoktur. Bunun için, iki cismin nasil arada hiç bir bag yok iken etkilesebilmelerinin sirrina aklimiz ermiyor. Aslen mesafeler yok, bu yuzden sanki aralikli gibi görünen cisimler " sihirli " bir biçimde mesafeye ragmen etkilesebiliyor. Evrim sürecinde bu tür felsefi ve ince sorular, ve kozmik boyuttaki " uzay burusmasi " ile karsilasmadigimizdan, beynimiz bu parametreleri içeren " simülasiyon " gelistirmemistir. Yoksa boyut diye bir hakikat olsa, bir çok fiziksel gözlem açiklanamaz olarak kalacakti.

Natalia-Vodianova-parfum-de-femme_article_landscape_pm_v8.jpg

Bu resimdeki kadin tamamen zihninde olusuyor, aslinda ne renkleri, ne kokusu, ne isisi, hata sekilleri bile ve içinde tasarladigimiz boyutlar dahi hiç yoktur. Sadece saf enformasyon vardir. Zihnimizin disinda bosluk dahi, algiladigimiz biçimde yoktur.

tarihinde Levia tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Algiladigimiz her sey, temelde saf enformasyondan mütesekkildir. Sadece renk veya sesler degil, isi, tat, koku, hatta boyutlar ve zaman dahi zihnimizde biçimlendigi sekilde zihnimizin haricinde yoktur.

Kütlesi olmayan isik fotonlarinin cisimler çevresinde yön degistirdigi gözlemlenmistir, bu boslugun cisimler etrafinda sekil degistirmesi gerektiginin ispatidir. Pek iyi, günes etrafinda bosluk nasil sekil degistirebilir, ve biz bunu nasil olur da göremeyiz, nasil olur da evrenin kalan kisminda yirtilma veya bozulmaya yol açmaz ? Tipki akseleratörlerde hiz kazandirilan partiküllerin ömrünün uzamasindaki gibi (ve tam Einstein'in göresellik teorisinin gerektirdigi ayarlara uygun bir biçimde), dördüncü boyutunda gerçekten etkisi vardir. Newton fizigi fotonlarin istikametini tam göresellik mekaniginin öngördügü ayarda sapmasini açiklayamiyor... Göresellik mekanigince, evrenin iki ayri noktasinda zaman ayni hizla akmiyor. Mesela bir karadelik çevresinde, fezanin boslugunda, veya dünyanin yüzunde zaman ayri hizla akmakta.

http://www.ateistfor...20#entry1089823

Ayni biçimde, Aspect entrike olan iki partikülün her ne kadar ayri zanedilsede, aslinda tek bir bütün oldugunu yüz standard sapmaya kadar ispat etmistir. Nasil sekerli tad atomlarda yoksa (molekülleri degistirip aci molekülü, tatli kilabiliriz), nasil ses yine beynimizin bir etkilesimi olup, disarida sadece titresim varsa... Boyutlar da hakikatte beynimizde canlandirdigimiz biçimde yoktur. Bunun için, iki cismin nasil arada hiç bir bag yok iken etkilesebilmelerinin sirrina aklimiz ermiyor. Aslen mesafeler yok, bu yuzden sanki aralikli gibi görünen cisimler " sihirli " bir biçimde mesafeye ragmen etkilesebiliyor. Evrim sürecinde bu tür felsefi ve ince sorular, ve kozmik boyuttaki " uzay burusmasi " ile karsilasmadigimizdan, beynimiz bu parametreleri içeren " simülasiyon " gelistirmemistir. Yoksa boyut diye bir hakikat olsa, bir çok fiziksel gözlem açiklanamaz olarak kalacakti.

Natalia-Vodianova-parfum-de-femme_article_landscape_pm_v8.jpg

Bu resimdeki kadin tamamen zihninde olusuyor, aslinda ne renkleri, ne kokusu, ne isisi, hata sekilleri bile ve içinde tasarladigimiz boyutlar dahi hiç yoktur. Sadece saf enformasyon vardir. Zihnimizin disinda bosluk dahi, algiladigimiz biçimde yoktur.

Neden peki bu kadının resmi yerine canlısını isteriz?:)

Link to post
Sitelerde Paylaş

Hoş bulduk.

Levia, boyutlar nasıl bizim zihnimizin yansıması oluyor?

Bence görmenin en önemli ayağı algılamadır. Bir manzaraya baktığımda neyin ne olduğunu algılayabiliyorum. O gösterdiğiniz kadını arkadakilerden ayıran bir şey var. Onu ayrı bir bütün olarak algılıyorum. O resim benim için bir piksel dizisinden çok daha farklı şeyler ifade ediyor. Biz bunu nasıl yapıyoruz? Bana bir resim gösterdiğiniz anda ne olduğunu anlayabiliyorum. İster bir kadın olsun, ister çay bardağı, veya bir heykel olsun. Araba, uçak, çiçek böcek herhangi bir şey olabilir. Ben bunları bütün olarak algılayabildiğim sürece ne olup bittiğini anlıyorum. Hareketleri anlamlandırabiliyorum. Hatta bir resimdeki insan koşuyor mu, yoksa yürüyor mu anlayabiliyorum. Bütünü görmek en önemli yetilerden biri kesinlikle.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Birde benim gibi tinnitus hastası olanlar var.

Sürekli sabit frakansta 50±10hz ile 10000±1000 hz sesler duyuyorum.

250 hz altı ile 10000 hz üstündeki sesleri duyma yeteneğimide kaybettim.

250 hz altındaki sesleri kulağım yerine midem ve ayaklarım ile duyuyorum. :lol:

Link to post
Sitelerde Paylaş

Hoş bulduk.

Levia, boyutlar nasıl bizim zihnimizin yansıması oluyor?

Bence görmenin en önemli ayağı algılamadır. Bir manzaraya baktığımda neyin ne olduğunu algılayabiliyorum. O gösterdiğiniz kadını arkadakilerden ayıran bir şey var. Onu ayrı bir bütün olarak algılıyorum. O resim benim için bir piksel dizisinden çok daha farklı şeyler ifade ediyor. Biz bunu nasıl yapıyoruz? Bana bir resim gösterdiğiniz anda ne olduğunu anlayabiliyorum. İster bir kadın olsun, ister çay bardağı, veya bir heykel olsun. Araba, uçak, çiçek böcek herhangi bir şey olabilir. Ben bunları bütün olarak algılayabildiğim sürece ne olup bittiğini anlıyorum. Hareketleri anlamlandırabiliyorum. Hatta bir resimdeki insan koşuyor mu, yoksa yürüyor mu anlayabiliyorum. Bütünü görmek en önemli yetilerden biri kesinlikle.

Tipki duygylar, ses, tat ve renk gibi, zihnimizin disinda, uç boyutlu, her noktasi digerinden ayri koordinatlarda bulunan bir bosluk, mesafeler, ve sekiller de zihnimizde simule edilmekte, ve onun disinda o sekilde yoklar.

Bell esitsizliginin 100 standart sapmaya kadar yanlislanmis olmasi, Aspect turu deneyimler sayesinde, iki belirli sartlarda birbirine degen parçaciklarin artik tek bir obje olduklari ve goresel olarak ayrilsalar da, birisi uzerindeki bir etkinin digerinde etkisinin sistematik olarak gorulmesiyle, her noktasi digerlerinden ayri koordinatlara sahip olan ayirismis bir boslugun zihnimizin disinda olmasinin tutarsiz ve bir illuzyon oldugu ispat edilmistir.

Ornegin, iki entrike parçacigi biri Tokyo digeri Mars'a gondersek, Tokodaki parçacik uzerinde spin olçulunce, aninda bu Marsda bulunan parçacigin spininde de saptanacaktir. Bu ise, mesafenin tamamen goresel oldugunun kesin saptanmasi demektir.

Bundan nasil emin olabiliyoruz ? Parçasiklarin spin durumu kor tesadufle olçum sirasinda belirip, olçum oncesinde belirsizdir. Bu spinal durumu sadece Kuantum Mekanigi ongormektedir, ve baska turlu asla bilinemez. Oysa, kagit uzerinde kesindir bu : bu spin durumu olçum oncesinde belirli degil. Halbuki, K.M. birbirine degmis olan iki parçacigin spin durumunun bir tek obje olmasini ongormektedir. Bunu Einstein ve arkadaslari, bu belirsizligin Kuantum mekaniginin eksik olmus olmasi için karsi ornek olarak sunulmustu. Zirabu ayrilmis iki paracigin sihirli etkilmesni gerkirmesi greird degilse : bu saçma sayilmaktadydi

Bell, bu spin etkisinin olçum oncesinde zaten belli olup, K.M. inin eksik olup olmamasi için, yanlislanabilecek bir teori gelistirmistir. Eger bu etkilesim, gizli degisken sayesinde saglaniyorsa, olçumle K.M. nin ongordugu sonuçlarla deneyimler arasinda Hilbert geometrisi içinde 41 açisinda bir esitsizlik gozlemlenmeliydi. Zira Kuantum Mekanigi bu denkligi %100 olarak ongoruyordu. Oysa boyle bir denklik K.M. nin eksik olmas, ve aslinda spin dumunun gizli degiskenle olusmasi durumunda, bir belili esitsizlik saptanmaliydi.

Bu teori tasarlandiginda, gerçek cihazlarla laboratuvar sartlarinda olçulmesi henuzimkanszdi. Hatsiz olçum cihazlri gerekiyordu. Bunun için, laboratuvar ortaminda denetlenebilemesi için, cihazlarin olçum sinirari hesaba katilarak, yogun statistik bir yanlislanabilinir metod tasarlanmistir bu Bel esitsizliginin denelenmesi için. Ve 100 stardart sapmayla bu esitsizlik, sisematik bir biçime, fizik kurallarinda nadir olan bir bilimsel saptanmala kesin yalanlanmitir. Yani zihnimizn haricinde hernoktasi digerlerine ayri bir bosluk olmadgi kesin olaral saptanmistir.

Bu aslnda sevinç, sicaklik, veya tat kadar kuvveli biçimdezihnimizde olusan bu hayali boyutlar hissnin de tamamen bir simulsyonolduguna sasmamiz dogal. Ancak, gerçekte Mars ile biz arasinda bir mesafe ve bosluk yok.

tarihinde Levia tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Bu gerçekten inanilmasi guç ve sasirtici bir saptama, ama gerçek, ve suphe göturmez derecede saglam bir biçimde yanlislanabilir sekilde kesin ispat edimistir.

Aslinda, biz bunu dogdugumuzdan bu yana hissettigimiz için, bunun zihni bir illuzyon olduguna inanmamamiz aslinda normal. Ama az ducununce, bunun gerçek ve zorunlu oldugunu anlayabiliriz.

Örnegin, belirli mesafe ile ayri bildigimiz içi cisim, nasil çekim gucu sagliyorlar ? Yani, nasil madeten böyle bir sey mumkun ? Bu saçma... Arada cisimcikler bile gedis-gelis yapsa, bu asla aklen mumkun degil.

Yine, mesela gunes etrafindaki boslugun buzulmesi, saçma. Böyle uç boyutlu buzulme olsa, nasil olurda evrenin kalaninda toptan bir buzulmeye neden olmaz, veya yirltilmaz ?

Zihnimizdeki boyut ve mekan kavrami, tipki hisler, duygu, korku, sevinç, tat ve saire kadar net olusmasindan, bunun bir simulasyon olmasina inanmakta zorlaniyoruz. Oysa durum ortada : evrenin her hangi yerinde bulunan iki parçacik tek bir obje olup, aslinda ayri ayri iki parçacik olmayabiliyorlar. Bunun tek bir açiklamasi var : her noktasi ayri koordinatlere sahip olan ayrismis bir gerçek mekan zihnimizin haricinde yok.

Zaten Einstein, göresellikle zamanin iki noktada ayni hizla akmadigini, hatta iki ayri yerde, veya hareket hizina göre boyutlarin etkilendigini, burustugunu ispat etmekle buna bir gereksinim oldugunu saptamisti. Artik bu su göturmez biçimde kesin, ayirismis bir bosluk ve gerçek ayri boyutlar ve sekiller yok.

Evrim surecinde, çevremizi simule ederek, bulundugumuz ortamda hayat mucadelesinde avantaj saglandigi için, bu duyu ve hisler olusmus ve gelismisler. Mesela, kendi boyutumuzda zaman yavaslamasi veya hizlanmasi, veya boslugun burusmasi ile karsilasmadigimiz için, uç boyutlu tasarim simulasyonu yerlesmistir. Oysa, hiz farki, ve evren ölçutunde bu simulasyonun yaniltici oldugu saptanmistir. Ayni sekilde, maddenin kitetik enerji ile cisimlesmesi, zamanin akimindaki surat degismeleri, mekan ve bosluk buzulmesi, cisimlerin mesafeler ötesinden çekim ve etkilesimleri bunun gerçegi yansitmadiginin kesin ve suphesiz kanitlaridirlar.

Hatta enerjinin maddeye dönusmesi, veya zamanin hizlandirilmis bir ömru kisa parçacign ömrunun uzamasi için gevsemesi gibi gözlemler, hatta bir partçacigin spin, mayetik ani, koordinatlari, kutlesi, ve saire, mekansal ve zamansal olarak tamamen ayirilistirabiliyor olmasi, temelde saf enformasyon oldugunun kanitidir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

İlginç. Bazen sağa dönüyor, bazen sola..

Demek senin beynindeki iki lobdan biri digerinden önde gitmiyor. Normalde, sol veya sag lob önceligine göre sadece bir tarafa dönuyor gibi bir his olusuyor. Ancak zorlanmayla diger tarafa dönuyor hisi olusuyor. Aslinda tabi ki dönmuyor, sadece sekil degistiren bir resim var. Hatta, dikkat edince, mesela göguslerin sekli bir parça resmin " bize dogru " dönmesi aninda sanki az da olsa görunebiliyor. Buda tamamen beynimizin bir simulasyonu.

Mesela ayin ufukta " yatisi sirasinda " daha buyuk görunmeside bir simulasyon... Ay dunyamiza asagi yukari 400.000 kiometre mesafede ve o anda yakinlasmiyor. Ancak, paralaks etkisiyle, beyin onun gerçek mesafesini çok daha yakin olarak tasarliyor, ve adeta zihinsel bir zumlamayla, daha buyuk gibi algiliyoruz. Hatta uzerindeki detaylari daha net algilayabiliyoruz ? :D

tarihinde Levia tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

j%E9sus.jpg

Ustteki resmin orta tarafindaki dört ustuste noktalara otuz saniye odaklanip, sonra gözlerinizi kapatiniz. Bir iluzyon olusacak zihninizde.

impossible-montre-illusion-optique.jpg

...

tarihinde Levia tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Elimizle aya değebilir miyiz?

Algı canlıdan canlıya değişen bir şey olmalı. Hayal edemeyeceğimiz şeyler hissedebilir diğer canlılar. Onların nasıl algıladığını bilebilir miyiz acaba?

Birçok canlı ultraviyole ve infrared ışıkları görebiliyor. Nasıl algılıyorlar onları? Ne renkte görüyorlar? Bilemeyiz...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Aya degebilirmiyiz ? Aslinda, içiçeyiz. Bunu kuantum mekanigiyle aliskin olmayan bir kimseye izah etmek çok zor, ama sadelestirilmis bir özetleme deneyelim ?

Iki entrike olan parçacik göresel olarak ayrilsalarda, aslinda tek bir obje olusturmuslardir. Birisi uzerindeki bir etki, ayni anda digeri uzerinde, nerede ve göresel olarak ne kadar uzakta da olsa, gözlemlenebilecektir. Oysa, big bang aninda, butun bilinen evren tek bir noktada birlesikti, ve ilk genisleme anindaki olusan butun parçaciklar entrike oldular. Bu, zaten bir bakima, kuarklarin ayni özellik çesitleri, tepki vermeleri ve simetrilerinin derin bir nedenidir.

Bu tek obje olus, sistemik olarak baska bir parçacikla bir etkilesme sirasinda, parametrelerdeki bu sirrin belirli ayarlarda ayrismasiyla sonuçlansada, entrike olan partikuller, dezentrike olma surecinde hiç bir zaman tamamen bagimsiz iki ayi obje olmayacaklardir. Bu sonsuz bir zaman gerektirecektir... Yani asla fiziki olarak söz konusu degildir. Bu nedenle, zaten ay ile sen ve ben zaten iç-içeyiz.

Diger canlilar nasil etraflarini algilarlar ? Buna bir hayli cevaplar olmakla birlikte, birçok da soru isaretleri var. Örnegin, evrim surecinde bizimle ayni soy agacinda bulunmalari nedeniyle, memeliler ve omurgalilar bizdekinden çok farkli algilamiyorlar çevrelerini. Retinadaki molekuler yapi, bazi renk testleriyle hangi renkleri ayirt edebildiklerini saptayabiliyoruz. Mesela köpekler siyah beyaz göruyorlar. Kaplumbaga yesi tonlarinda... Bir örumcek bir bayagi farkli algiliyor, çounku çevresinin buyuk bir bölumunu ayni anda göruyor. Ama muhtemeler, bizden çok farkli, belki daha çok hareket bazli göruyor. Insanlarda da iki görme yolu var bagimsiz, bazen kör olan bir insan, hareket halinde irkilebiliyor, çunku bilinç alti hareket algilaniyor, tenis oynayan bir oyuncu, servisdeki topu görmeksizin bilinç-alti tespit diyor. Yoksa onu aslinda göruntu olarak göremiyor.

Yarasalardaki gözler, sadece aydinlikmi gecemi onu belirliyor, tipki bazi yilanlarin baslarinin ortasindaki uçuncu gözuyle oldugu gibi. Ama ses yansilamariyla etrafini algiliyor...

tarihinde Levia tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Kuantum dolanıklık(entanglement) ile dolanmış parçacıklar tek bir obje oluşturuyorlar, bu kısımda problem yok. Ama her şeyin iç içe olması işi karıştıran asıl unsur. Bizim bunu hissetmememiz her ne kadar gerçek olsa da inandırıcılığı etkiliyor.

Birden çok gözü olan hayvanların zihninde nasıl bir algı oluştuğunu bilemeyiz. Biraz da benlik tartışmasına gidiyor konu.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Kuantum dolanıklık (entanglement) ile dolanmış parçacıklar tek bir obje oluşturuyorlar, bu kısımda problem yok. Ama her şeyin iç içe olması işi karıştıran asıl unsur. Bizim bunu hissetmememiz her ne kadar gerçek olsa da inandırıcılığı etkiliyor.

Birden çok gözü olan hayvanların zihninde nasıl bir algı oluştuğunu bilemeyiz. Biraz da benlik tartışmasına gidiyor konu.

Evet, bunu hissetmiyoruz, ve bu nedenle inanilmasi zor. Ancak, fiziksel hesap ve tespitlere göre bu böyle. big bang sirasinda bütün olusmakta olan parçaciklarin bu sekilde " deistigi " için, evrendeki her parçacik çok kompleks bir biçimde dogrudan etkilesmektedirler. Kuarklarin standart tepkileri ve ayarlari statistik olarak dogrudan bu ilk andaki dolaniklikla olusmustur.
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...