Jump to content

Ateistler Kuran-ı Kerim'i neden bitiremiyor


Recommended Posts

iyide arkadaşım bunun yaratılış sıralama manasında olduğunu nerden çıkarıyorsun.

''bakara 29/ O yeryüzünde olanların hepsini sizin için yarattı, sonra göğe yönelip onları yedi gök halinde düzenleyendir...'

benzer mana sonra

önce dünyayı yarattım sonra yıldızları diyor değil mi

sen aklını kaçırmışsın.

sıralama falan yok birlikte yaratılmış.

enbiya30/ gökler ve yer bitişik idi, biz onları ayırdık. senin verdiğin ayettede aynı şey belirtiliyor. 'isteyerek veya istemeyerek gelin dedik.'/11

"Ben evi düzenledim sonra işe gittim."

Bu cümleden önce evde olduğum sonra iş yerinde olduğum sonucunu çıkarmak aklını kaçırmaksa, sizin ki gibi yerinde durmadığı iyi olmuş.

ÖZETLE Bakara 29:

Yeryüzünde olanları yarattı sonra yedi göğü.

İlginç olan dün

"anladımda yalnız şu önce kuran a göre önce dünya sonra yıldızlar yaratıldı kısmını getir sonrada bilimin önce uzay sonra yıldızlar kısmını koy yada net açıklayan bilimsel link ver. bak bu iddian ele avuca gelir ama dediğim gibi net olacak.

kuran:önce dünya sonra yıldızlar diyor

bilim:önce yıldızlar sonra dünya diyor

evet işte bir argüman. koy ortaya bunu net şekilde, kıvırmadan dosdoğru öğrenelim hepimiz."

dediniz yani argümanı kabul ettiniz. Bugün kabul etmiyorsunuz. Şaşırmadım.

tarihinde Deschain tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 287
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

"Ben evi düzenledim sonra işe gittim."

Bu cümleden önce evde olduğum sonra iş yerinde olduğum sonucunu çıkarmak aklını kaçırmaksa, sizin ki gibi yerinde durmadığı iyi olmuş.

Senin yaptığın yanlış 7 kat göğün içine yıldızları da alman. Yıldızlar zaten vardı 7 kat gök yaratılınca ilk katı yıldızlarla süslenmiş oldu. Yani anlayacan biz hala evrenin 1. katını gözlemleyebiliyoruz. 2 katı keşfedilirse Müslüman olursun artık. Böylece evren neyin içinde genişliyor sorusu cevap bulmuş olur bir nebze

tarihinde ecel_63 tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Senin yaptığın yanlış 7 kat göğün içine yıldızları da alman. Yıldızlar zaten vardı 7 kat gök yaratılınca ilk katı yıldızlarla süslenmiş oldu. Yani anlayacan biz hala evrenin 1. katını gözlemleyebiliyoruz. 2 katı keşfedilirse Müslüman olursun artık

Yıldızlar göksüz mü duruyordu?

-se -sa ile düşüncelerim şekillenmez. Ben müslümandım. Sen bilime biraz yaklaşırsan bir şey olmana gerek kalmaz zaten.

tarihinde Deschain tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Senin yaptığın yanlış 7 kat göğün içine yıldızları da alman. Yıldızlar zaten vardı 7 kat gök yaratılınca ilk katı yıldızlarla süslenmiş oldu. Yani anlayacan biz hala evrenin 1. katını gözlemleyebiliyoruz. 2 katı keşfedilirse Müslüman olursun artık

2. katta neler var? Hani keşfettiğimiz zaman sürpriz olmasın diye soruyorum.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Hangi ayetten çıktı o

Ayet değil, siz dediniz ki: "Yıldızlar zaten vardı 7 kat gök yaratılınca ilk katı yıldızlarla süslenmiş oldu. Yani anlayacan biz hala evrenin 1. katını gözlemleyebiliyoruz. 2 katı keşfedilirse Müslüman olursun artık."

Yıldzılar zaten varsa, 7 gök yaratılıncaya kadar nerede duruyordu?

Eğer yıldızlar 7 gök kat ile birlikte yapılmışsa, o halde dünyadan sonra oluşmuştur.

tarihinde Deschain tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

"Ben evi düzenledim sonra işe gittim."

Bu cümleden önce evde olduğum sonra iş yerinde olduğum sonucunu çıkarmak aklını kaçırmaksa, sizin ki gibi yerinde durmadığı iyi olmuş.

ÖZETLE Bakara 29:

Yeryüzünde olanları yarattı sonra yedi göğü.

İlginç olan dün

"anladımda yalnız şu önce kuran a göre önce dünya sonra yıldızlar yaratıldı kısmını getir sonrada bilimin önce uzay sonra yıldızlar kısmını koy yada net açıklayan bilimsel link ver. bak bu iddian ele avuca gelir ama dediğim gibi net olacak.

kuran:önce dünya sonra yıldızlar diyor

bilim:önce yıldızlar sonra dünya diyor

evet işte bir argüman. koy ortaya bunu net şekilde, kıvırmadan dosdoğru öğrenelim hepimiz."

dediniz yani argümanı kabul ettiniz. Bugün kabul etmiyorsunuz. Şaşırmadım.

arkadaşım dün okumadığım için iddian ele avuca gelir demiştim. ama gördüm ki iddian saçma. yaratılış sıralaması falan yok. gerçekten bir sıralama görseydim ayeti anlamak adına bilgilerimi kontrol eder araştırmaya girirşirdim. ama ne yazıkki böyle bir durum yok. sende orada bir sıralama olmadığını biliyorsun.kandırmayalım birbirimizi

Link to post
Sitelerde Paylaş

arkadaşım dün okumadığım için iddian ele avuca gelir demiştim. ama gördüm ki iddian saçma. yaratılış sıralaması falan yok. gerçekten bir sıralama görseydim ayeti anlamak adına bilgilerimi kontrol eder araştırmaya girirşirdim. ama ne yazıkki böyle bir durum yok. sende orada bir sıralama olmadığını biliyorsun.kandırmayalım birbirimizi

"Evi temizledim sonra yemek yaptım."

Bu cümlede sıralama yok mu?

Dünyayı yarattım sonra 7 kat gökleri.

Bu cümlede sıralama yok mu?

tarihinde Deschain tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Ayet değil, siz dediniz ki: "Yıldızlar zaten vardı 7 kat gök yaratılınca ilk katı yıldızlarla süslenmiş oldu. Yani anlayacan biz hala evrenin 1. katını gözlemleyebiliyoruz. 2 katı keşfedilirse Müslüman olursun artık."

Yıldzılar zaten varsa, 7 gök yaratılıncaya kadar nerede duruyordu?

Eğer yıldızlar 7 gök kat ile birlikte yapılmışsa, o halde dünyadan sonra oluşmuştur.

Öyle bir soru sordun ki Büyük patlamadan öncesini de anlatayım mı sana? 7 kat gök olmadan önce gök hiç yoktu anlamını çıkartamazsın. Sadece 7 kat halini almamıştı. Enbiya 30.Ayet gökler ve yer birdi biz onları ayırdık der

tarihinde ecel_63 tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

"De ki: Siz yeri iki günde yaratan Allah'ı gerçekten inkâr ediyor musu­nuz?" buyruğundaki: Siz... gerçekten... musunuz" buyruğu iki hem-zeli olup ikinci hemze belli belirsiz okunur. ise iki hemze arasında bir "elif" ile okunur, bu ise azar anlamında bir istifhamdır. Yüce Allah ona (peygamberine) onları azarlamayı ve yaptıkları işten dolayı hayret etmesini emretmiştir. Yani O, gökleri ve yeri yaratan olduğu halde ne diye Allah'ı in­kâr ediyorsunuz?

"İki günde" pazar ve pazartesi günleri kastedimektir.

"Ve O'na ortaklar" zıtlar ve eşler "koşuyor musunuz? İşte O, alemlerin Rabbidir."

"Orada" yani yeryüzünde "üstünden sabit dağlar yerleştirdi." Vehb dedi ki: Allah yeri yaratınca, suyun üzerinde çalkalandı. Cebrail'e: Ey Ceb­rail onu sağlamlaştır, dedi. Bunun üzerine yere inip onu tuttu, fakat rüzgar­lara karşı koyamadı. Rabbim dedi, sen daha iyi biliyorsun ya bu konuda ben karşı koyamadım. Bunun üzerine yüce Allah yeri dağlarla tesbit edip sağlamlaştırdı ve oraya dağlan kazık gibi yerleştirdi.

"Orayı" içinde yaratmış olduğu faydalı şeylerle "bereketlendirdi." es-Süd-dî dedi ki: Orada ağaçları bitirdi.

"Ve gıdalarını... takdir etti." es-Süddî ve el-Hasen dedi ki: Orada yaşa­yanların rızıklarını ve işlerinin görülmesi için gerekenleri takdir etti.

Katade ve Mücahid de şöyle demiştir: Orada oranın ırmaklarını, ağaçla­rını ve diğer canlı varlıkları salı ve çarşamba günlerinde yarattı.

İkrime ve ed-Dahhak dediler ki: "Orada gıdalarını... takdir ettik" buy­ruğunun anlamı orada yaşayanların rızıklarını ve geçimleri için uygun olan çeşitli ticaretleri, ağaçları ve her beldede diğerinde bulunmayan türlü men­faatleri yaratmıştır. Böylelikle ticaret ve bir yerden bir yere yolculuk yapmak suretiyle birbirlerinden sağlayacakları menfaatlerle yaşayabilsinler.

İkrime dedi ki: Hatta bazı yerlerde altın ile tuzu dengi dengine alıp satı­yorlar,

Mücahid ve ed-Dahhak dediler ki: Sabur elbisesi Sabur'dan, Taylasan Rey'den, Yemen elbiseleri Yemen1 den geır...

"Dört günde" dördüncü günün bitiminde demektir. Bunun bir örneği de bir kimsenin: Basra'dan, Bağdad'a on günde çıkıp, gittim, Kufe'ye de onbeş günde yani onbeşinci günün bitiminde (Kufe'ye vardım) demektir. Bu anlam­daki açıklamayı İbnu'l-Enbarî ve başkaları yapmıştır.

"İsteyenler için müsavi olarak" buyruğu ile ilgili olarak el-Hasen dedi ki: Tam ve eksiksiz dört günde demektir. el-Ferra da diyor ki: İfadede tak­dim ve tehir vardır. Yani ihtiyaç duyanlar için eşit olarak gıdalarını orada tak­dir etmiştir. Taberî de bunu tercih etmiştir.

Hasan-ı Basrî ile Yakub el-Hadramî: "İsteyenler için müsavi olarak" an­lamındaki buyruğu: şeklinde cer ile okumuşlardır. İbnu'l-Ka'ka'dan ise; şeklinde reP ile okuduğu nakledilmiştir. Nasb ile okun­ması ise mastar kabul edilmesine göredir. "Müsavi olarak"; "Eşit ola­rak" demek olup, Müsavi oldu" demektir. Bunun hal olarak ve kat' ile nasbedildiği de söylenmiştir.

Cer ile "dört" ya da "günde" anlamındaki lafızların sıfatı olarak okunmuş­tur. Yani" Tam ve müsavi dört günde" demek olur. Ref ile okun­ması ise mübteda kabul edilmesine göredir, haberi ise; "isteyenler için" an­lamındaki lafızdır yahutta "işte bu, isteyenler için müsavidir" takdirine bina­en böyle okunabilir.

Meanî alimleri derler ki: "İsteyenler İçin müsavi olarak" buyruğu ve is­temeyenler (bu konuda soru sormayanlar) için de böyledir, demektir. Yani yeri ve içinde bulunanları isteyenler için de istemeyenler için de yaratmış­tır, O, dilekte bulunana da bulunmayana da verir.

"Sonra duman halinde bulunan semaya yöneldi." Yani onu yaratmaya yöneldi ve orayı düzenlemeyi kastetti. Buradaki "istiva" bu husustaki görüş­lerin bir çoğuna göre yüce Allah'ın fiil sıfatlarındandır. Buna da yüce Allah'ın: "Sonra göğe yönelip de onları yedi gök halinde düzenleyen O'dur" (el-Baka-ra, 2/29) buyruğu delil teşkil etmektedir. Orada (el-Bakara, 2/29. âyet, 5. baş­lıkta) buna dair açıklamalar geçmiş bulunmaktadır.

Ebu Salih, İbn Abbas'tan yüce Allah'ın: "Sonra... semaya yöneldi" buy­ruğu hakkında: Yani emri semaya yükseldi, dediğini rivayet etmektedir, el-Hasen de böyle demiştir.

Bunun zâid bir zatî sıfat olduğunu söyleyenler de şöyle derler: O ezelde sıfatlarıyla istiva etmiştir.

Sonra" buyruğu semanın duman halinden kesiflik haline getirilme­si ile alakalıdır. Bu duman ise, daha önce Bakara Sûresi'nde (az önce belir­tilen yerde) İbn Mesud'dan ve başkalarından nakledildiği üzere, suyun ne­fes alıp vermesinden (buharlaşmasından) meydana gelmiş idi.

"Ona ve yere: İsteyerek veya istemeyerek gelin, dedi." Ben sizde yarat­mış olduğum menfaatler ve maslahatlar ile birlikte geliniz ve onları yaratık­larım için ortaya çıkartınız, demektir.

İbn Abbas dedi ki: Yüce Allah semaya: Güneşini, ayını ve yıldızlarını çı­kart. Rüzgarlarını ve bulutlarını yürüt, dedi. Yere de: Irmaklarını yar, ağaç­larını ve meyvelerini çıkart. Her ikiniz de isteyerek veya istemeyerek bunu yapınız, dedi. "İkisi de: İsteyerek geldik, dediler."

İfadede hazfedilmiş lafızlar da vardır. Biz senin emrine "isteyerek geldik" dediler, demektir.

Bir başka açıklamaya göre: Buradaki emir müsahhar kılmak demektir. Ya­ni onlara: Olun dedi, onlar da oluverdiler. Yüce Allah'ın: "Bir şeyi dilediği­miz zaman sözümüz ona sadece: " dememizden ibarettir, o da derhal olu­verir" (en-Nahl, 16/40) buyruğunda olduğu gibi. Buna göre yüce Allah bu­nu, onları yaratmadan önce söylemiş olur. Ancak birinci görüşe göre bu söz­leri onlara, onları yarattıktan sonra söylemiştir. Cumhurun (çoğunluğun) ka­bul ettiği görüş budur.

Yüce Allah'ın bu buyrukları onlara nasıl verdiği hususunda da iki açıkla­ma vardır. Bu açıklamaların birisine göre o, kelam ile söylediği bir sözdür, ikincisine göre ise onlar tarafından anlaşılan onlara zahir olan O'nun bir kud­reti ile olmuştur. Bu da maksadın gerçekleştirilmesi bakımından söz söyle­mek durumunda olmuştur. Bunu el-Maverdî zikretmektedir.

"İkisi de: İsteyerek geldik dediler" buyruğu hakkında da iki türlü açık­lama sözkonusudur. Birincisine göre emre itaat ederek, emri kabul ederek itaatleri ortaya çıkması ile bunu söylemiş gibi oldular. Böylelikle onların ita­ati söz söyleme yerini tutmuştur. Recez vezninde şairin şu beyiti de bu an­lamdadır:

"Havuz doldu ve yeter bana dedi.

Yavaş ol, yavaş karnımı doldurdun (dedi)." Bu husus (yani dolduğu) onda açıkça göründü demektir.

İlim ehlinin çoğunluğu da şöyle demiştir: Yüce Allah yerde ve gökte ko­nuşma kabiliyetini yarattı. Onlar da yüce Allah'ın irade buyurduğu şekilde konuştular.

Ebu Nasr es-Seksekî dedi ki: Yerden Ka'be'nin bulunduğu yer konuştu, semadan da onun karşısındaki yer konuştu. Yüce Allah da Haremini oraya koydu.

Yüce Allah'ın: "İsteyerek geldik" diye buyurup, (üç ve yukarısı için kul­lanılan çoğul kipi ile) kullanarak lafza uygun olarak: "İkimiz iste­yerek geldik" diye, ya da anlama uygun olarak: diye buyurmaması, her ikisinin de (tek sema değil) birçok semalar (yerin de bir yer değil, bir­çok) yerler olduklarından ötürüdür. Çünkü O, hem onlar hakkında, hem de onların içinde bulunanlar hakkında haber vermiş olmaktadır.

Şöyle de açıklanmıştır: Yüce Allah akıl sahibi varlıkların niteliklerinden olan söz söylemek ve cevap vermekle onları nitelelendirince, onlar için kullanı­lan zamir bakımından da akıl sahibi varlıklar gibi değerlendirmiştir. Yüce Al­lah'ın: "Gördüm ki, onlar bana secde ediyorlardı" (Yusuf, 12/4) buyruğu da buna benzemektedir. Daha önceden (bu hususa dair açıklamalar -belirtilen âyetin tefsirinde-) geçmiş bulunmaktadır.

Bir hadiste de belirtildiğine göre Musa (a.s): Ey Rabbim demiş, eğer gök­ler ve yer Sen kendilerine: "İsteyerek veya istemeyerek gelin" dediğinde Sa­na karşı gelmiş olsalardı, onlara ne yapacaktın? Yüce Allah: Yarattığım can­lılardan birisine emrederdim, o ikisini yutardı diye cevab verdi. Tekrar: Rabbim, peki bu canlı varlık nerede? diye sordu. Yüce Allah: Benim mera­larımdan birisinde, dedi. Musa (a.s): Rabbim o mera nerede? diye sordu. Yü­ce Allah: İlmimden bir ilim içinde, diye buyurdu. Bunu es-Sa'lebî zikretti.

İbn Abbas, Mücahid, Said b. Cübeyr ve İkrime "gelin" anlamındaki buy­ruğu: şeklinde med ve üstün ile okumuşlardır. "İsteyerek geldik" buy­ruğunu da böylece okumuşlardır. Yani itaat ettiğinizi ortaya koyunuz, demek olur. Onlar da "isteyerek" itaat ediyoruz "dediler". Buna güre iki mef'ul bir­likte hazfedilmiş olmaktadır. Bundan daha güzeli bunun: şeklinde ol­ması da mümkündür, bu durumda tek bir meful hazfedilmiş olur. Bu şekil­de okuyanların okuyuşuna göre, içimizdekilerle birlikte geldik, demek olur. Daha önce birden çok yerde açıklaması geçtiği gibi. Yüce Allah'a hamdol-sun.

"Böylece onları yedi gök olmak üzere iki günde yarattı." Yani onları ta­mamladı ve bitirdi. Onları sağlamlaştırdı, muhkem kıldı, diye de açıklanmış­tır. Nitekim şair (aynı kökten gelen kelimeyi kullanarak) şöyle demektedir:

"Üzerlerinde iki zırh var ki, onları sağlam yapmıştır,

Davud ya da boydan boya örten zırhları çok güzel yapan Tubba' (yapmıştır)."

"İki günde" yani yeri yarattığı dört günün dışında iki günde. Böylece gök­lerle yerin yaratılması altı günde tamamlanmış olmaktadır. Nitekim yüce Al­lah daha önce el-Araf Sûresi'nde açıklandığı gibi: "Gökleri ve yeri altı gün­de yarattı" (el-Bakara, 2/54) diye buyurmaktadır.

Mücahid dedi ki: Bu altı günün bir günü sizin saymakta olduğunuz bin yıl gibidir. Abdullah b. Selam'dan da şöyle dediği rivayet edilmiştir: Allah yeri iki günde yarattı. Orada gıdalarını da iki günde takdir etti, gökleri de iki gün­de yarattı. Yeri pazar ve pazartesi gününde yarattı, gıdalarını orada salı ve çarşamba günleri takdir etti, gökleri de perşembe ve cuma günleri yarattı. Cu­ma gününün son anında da yüce Allah Adem'i acelece yarattı. İşte kıyame­tin içinde kalkacağı saat da budur. Yüce Allah'ın yaratmış olduğu bütün can­lılar -insanlarla, cinler müstesna- cuma günü mutlaka korkar ve dehşete ka­pılırlar.

Tefsir bilginleri bunu kabul etmişlerdir. Ancak Müslim'in rivayet ettiği Ebu Hureyre yoluyla gelen hadiste şöyle denilmektedir: Rasûlullah (sav) elimi tut­tu ve: "Allah toprağı cumartesi günü yarattı..." diyerek hadisi zikretmektedir. Biz bu hadisin senedine dair el-En'am Sûresi'nin baş taraflarında (6/1. âyet, 3. başlıkta) gerekli açıklamaları yapmış bulunmaktayız.

"Herbir göğe ona ait olan emri vahyetti" buyruğu hakkında Katade ve es-Süddî şöyle demektedir: Herbirisinde güneşini, ayını, yıldızlarını ve yörüngelerini yarattı. Herbir semada oraya ait olan melekleri ve içinde deniz­lerin, dağların, dolu ve karların bulunduğu yaratıkları yarattı. İbn Abbas'ın görüşü de budur, o şöyle demektedir: Yüce Allah'ın her semada meleklerin hac ve tavaf ettikleri ve Kabe'nin hizasında bulunan bir evi vardır. Dünya se­masında olan ise el-Beytu'1-Ma'mur'dur.

Bir başka açıklamaya göre Allah herbir semada vahiy indirdi. Yani orada dilediği şeyleri ve emrettiği hususları vahyetti. Vahyetmek, emir vermek anlamında olabilir. Çünkü yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Çünkü Rabbin ona vahyetmiştir." (ez-Zilzal. 99/5) Bir başka yerde de: "Hani havarilere... diye vahyetmiştim el-Maide. 5/111) Bu da, onlara emrettim anlamın­dadır ve bu emir tekvini bir emirdir.

"Dünya göğünü de kandillerle süsledik." Aydınlatan yıldızlarla süsledik demektir. Her semada aydınlık saçan yıldızlar olduğu söylendiği gibi, hayır yıldızlar dünya semasına mahsustur da denilmiştir.

"Ve koruduk" buyruğu Ve orayı özel bir şekilde koruduk" demektir. Yani Biz gökten gizlice haber çalmak isteyen şeytanlara karşı ko­ruduk. Bu da daha önce el-Hicr Sûresi'nde (15/17. âyetin tefsirinde) geçti­ği üzere şeytanların kendileri ile taşlandığı yıldızlarla korumaktır.

Bu âyet-i kerimenin zahiri dünyanın semadan önce yaratıldığına delildir. Bir başka âyet-i kerimede de: "Yoksa göğü mü ki, onu bina etti" (en-Naziat, 79/27) diye buyurduktan sonra: "Bundan sonra da yeri yayıp döşedi" (en-Naziat, 79/30) diye buyurmaktadır. Bu ise semanın önce yaratıldığına delil­dir. Bazıları da şöyle demiştir: Yer semadan önce yaratılmıştır. Yüce Allah'ın: "Bundan sonra da yeri yayıp döşedi" (en-Naziat, 79/30) buyruğunda geçen "ed-dahvu: yayıp, döşemek" yaratmaktan başka bir şeydir. Yüce Allah önce yeri yarattı, sonra semaları yarattı. Sonra yeri yaydı, yani onu uzatıp yaydı, döşedi. Bu açıklamayı İbn Abbas yapmıştır. Bu anlamdaki yeterli açıklama­lar daha önceden el-Bakara Sûresi'nde (2/29. âyet, 5 ve 6. başlıklarda) geç­miş bulunmaktadır. [4]

Yüce Allah'a hamdolsun.

"Bu, gücüne karşı konulamayan mutlak galibin (Azizin), herşeyi en iyi bilenin takdiridir."

Link to post
Sitelerde Paylaş

arkadaşım dün okumadığım için iddian ele avuca gelir demiştim. ama gördüm ki iddian saçma. yaratılış sıralaması falan yok. gerçekten bir sıralama görseydim ayeti anlamak adına bilgilerimi kontrol eder araştırmaya girirşirdim. ama ne yazıkki böyle bir durum yok. sende orada bir sıralama olmadığını biliyorsun.kandırmayalım birbirimizi

Ayrıca siz dün önce yıldızların sonra dünyanın oluştuğu hakkında bilgi sahibi olmadığınızı açıkça gösterip benden kaynak istediniz. Hiç birini okumadan önce yıldızların sona dünyanın oluştuğunu nereden biliyorsunuz? Dün bilmiyordunuz ki! Onca kaynaktan sonra şunu dediniz:"uzun olduğundan bütün yazdıklarını okuyup anlıyayım cevap vereyim,, haklıysan haklısın derim gocunmam." Daha konu hakkında bilimsel bir yorumunuz dahi yoktu.

Yani haklı olup olmadığımı bilmiyordunuz.

Bugün ayeti yanlış yorumladığımı söyleyip bilimselliğe hiç girmiyorsunuz.

Tartışma bitmiştir. Umarım genç arkadaşlar için pusula olur. Zihin körelten ve bilimsellikten uzak her şeyin ne kadar tehlikeli ve hapsedici olduğunu görmeleri dileğiyle.

tarihinde Deschain tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

ENBİYA 30.AYET: "İnkâr edenler, göklerle yer bitişikken, bizim onları ayırdığımızı ve diri olan her şeyi sudan meydana getirdiğimizi görmediler mi? Hâlâ inanmayacaklar mı?" Sanki bu ayet evrenin tek bir noktan başladığını ima ediyor sizce de öylemi?

tarihinde ecel_63 tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

"De ki: Siz yeri iki günde yaratan Allah'ı gerçekten inkâr ediyor musu­nuz?" buyruğundaki: Siz... gerçekten... musunuz" buyruğu iki hem-zeli olup ikinci hemze belli belirsiz okunur. ise iki hemze arasında bir "elif" ile okunur, bu ise azar anlamında bir istifhamdır. Yüce Allah ona (peygamberine) onları azarlamayı ve yaptıkları işten dolayı hayret etmesini emretmiştir. Yani O, gökleri ve yeri yaratan olduğu halde ne diye Allah'ı in­kâr ediyorsunuz?

"İki günde" pazar ve pazartesi günleri kastedimektir.

"Ve O'na ortaklar" zıtlar ve eşler "koşuyor musunuz? İşte O, alemlerin Rabbidir."

"Orada" yani yeryüzünde "üstünden sabit dağlar yerleştirdi." Vehb dedi ki: Allah yeri yaratınca, suyun üzerinde çalkalandı. Cebrail'e: Ey Ceb­rail onu sağlamlaştır, dedi. Bunun üzerine yere inip onu tuttu, fakat rüzgar­lara karşı koyamadı. Rabbim dedi, sen daha iyi biliyorsun ya bu konuda ben karşı koyamadım. Bunun üzerine yüce Allah yeri dağlarla tesbit edip sağlamlaştırdı ve oraya dağlan kazık gibi yerleştirdi.

"Orayı" içinde yaratmış olduğu faydalı şeylerle "bereketlendirdi." es-Süd-dî dedi ki: Orada ağaçları bitirdi.

"Ve gıdalarını... takdir etti." es-Süddî ve el-Hasen dedi ki: Orada yaşa­yanların rızıklarını ve işlerinin görülmesi için gerekenleri takdir etti.

Katade ve Mücahid de şöyle demiştir: Orada oranın ırmaklarını, ağaçla­rını ve diğer canlı varlıkları salı ve çarşamba günlerinde yarattı.

İkrime ve ed-Dahhak dediler ki: "Orada gıdalarını... takdir ettik" buy­ruğunun anlamı orada yaşayanların rızıklarını ve geçimleri için uygun olan çeşitli ticaretleri, ağaçları ve her beldede diğerinde bulunmayan türlü men­faatleri yaratmıştır. Böylelikle ticaret ve bir yerden bir yere yolculuk yapmak suretiyle birbirlerinden sağlayacakları menfaatlerle yaşayabilsinler.

İkrime dedi ki: Hatta bazı yerlerde altın ile tuzu dengi dengine alıp satı­yorlar,

Mücahid ve ed-Dahhak dediler ki: Sabur elbisesi Sabur'dan, Taylasan Rey'den, Yemen elbiseleri Yemen1 den geır...

"Dört günde" dördüncü günün bitiminde demektir. Bunun bir örneği de bir kimsenin: Basra'dan, Bağdad'a on günde çıkıp, gittim, Kufe'ye de onbeş günde yani onbeşinci günün bitiminde (Kufe'ye vardım) demektir. Bu anlam­daki açıklamayı İbnu'l-Enbarî ve başkaları yapmıştır.

"İsteyenler için müsavi olarak" buyruğu ile ilgili olarak el-Hasen dedi ki: Tam ve eksiksiz dört günde demektir. el-Ferra da diyor ki: İfadede tak­dim ve tehir vardır. Yani ihtiyaç duyanlar için eşit olarak gıdalarını orada tak­dir etmiştir. Taberî de bunu tercih etmiştir.

Hasan-ı Basrî ile Yakub el-Hadramî: "İsteyenler için müsavi olarak" an­lamındaki buyruğu: şeklinde cer ile okumuşlardır. İbnu'l-Ka'ka'dan ise; şeklinde reP ile okuduğu nakledilmiştir. Nasb ile okun­ması ise mastar kabul edilmesine göredir. "Müsavi olarak"; "Eşit ola­rak" demek olup, Müsavi oldu" demektir. Bunun hal olarak ve kat' ile nasbedildiği de söylenmiştir.

Cer ile "dört" ya da "günde" anlamındaki lafızların sıfatı olarak okunmuş­tur. Yani" Tam ve müsavi dört günde" demek olur. Ref ile okun­ması ise mübteda kabul edilmesine göredir, haberi ise; "isteyenler için" an­lamındaki lafızdır yahutta "işte bu, isteyenler için müsavidir" takdirine bina­en böyle okunabilir.

Meanî alimleri derler ki: "İsteyenler İçin müsavi olarak" buyruğu ve is­temeyenler (bu konuda soru sormayanlar) için de böyledir, demektir. Yani yeri ve içinde bulunanları isteyenler için de istemeyenler için de yaratmış­tır, O, dilekte bulunana da bulunmayana da verir.

"Sonra duman halinde bulunan semaya yöneldi." Yani onu yaratmaya yöneldi ve orayı düzenlemeyi kastetti. Buradaki "istiva" bu husustaki görüş­lerin bir çoğuna göre yüce Allah'ın fiil sıfatlarındandır. Buna da yüce Allah'ın: "Sonra göğe yönelip de onları yedi gök halinde düzenleyen O'dur" (el-Baka-ra, 2/29) buyruğu delil teşkil etmektedir. Orada (el-Bakara, 2/29. âyet, 5. baş­lıkta) buna dair açıklamalar geçmiş bulunmaktadır.

Ebu Salih, İbn Abbas'tan yüce Allah'ın: "Sonra... semaya yöneldi" buy­ruğu hakkında: Yani emri semaya yükseldi, dediğini rivayet etmektedir, el-Hasen de böyle demiştir.

Bunun zâid bir zatî sıfat olduğunu söyleyenler de şöyle derler: O ezelde sıfatlarıyla istiva etmiştir.

Sonra" buyruğu semanın duman halinden kesiflik haline getirilme­si ile alakalıdır. Bu duman ise, daha önce Bakara Sûresi'nde (az önce belir­tilen yerde) İbn Mesud'dan ve başkalarından nakledildiği üzere, suyun ne­fes alıp vermesinden (buharlaşmasından) meydana gelmiş idi.

"Ona ve yere: İsteyerek veya istemeyerek gelin, dedi." Ben sizde yarat­mış olduğum menfaatler ve maslahatlar ile birlikte geliniz ve onları yaratık­larım için ortaya çıkartınız, demektir.

İbn Abbas dedi ki: Yüce Allah semaya: Güneşini, ayını ve yıldızlarını çı­kart. Rüzgarlarını ve bulutlarını yürüt, dedi. Yere de: Irmaklarını yar, ağaç­larını ve meyvelerini çıkart. Her ikiniz de isteyerek veya istemeyerek bunu yapınız, dedi. "İkisi de: İsteyerek geldik, dediler."

İfadede hazfedilmiş lafızlar da vardır. Biz senin emrine "isteyerek geldik" dediler, demektir.

Bir başka açıklamaya göre: Buradaki emir müsahhar kılmak demektir. Ya­ni onlara: Olun dedi, onlar da oluverdiler. Yüce Allah'ın: "Bir şeyi dilediği­miz zaman sözümüz ona sadece: " dememizden ibarettir, o da derhal olu­verir" (en-Nahl, 16/40) buyruğunda olduğu gibi. Buna göre yüce Allah bu­nu, onları yaratmadan önce söylemiş olur. Ancak birinci görüşe göre bu söz­leri onlara, onları yarattıktan sonra söylemiştir. Cumhurun (çoğunluğun) ka­bul ettiği görüş budur.

Yüce Allah'ın bu buyrukları onlara nasıl verdiği hususunda da iki açıkla­ma vardır. Bu açıklamaların birisine göre o, kelam ile söylediği bir sözdür, ikincisine göre ise onlar tarafından anlaşılan onlara zahir olan O'nun bir kud­reti ile olmuştur. Bu da maksadın gerçekleştirilmesi bakımından söz söyle­mek durumunda olmuştur. Bunu el-Maverdî zikretmektedir.

"İkisi de: İsteyerek geldik dediler" buyruğu hakkında da iki türlü açık­lama sözkonusudur. Birincisine göre emre itaat ederek, emri kabul ederek itaatleri ortaya çıkması ile bunu söylemiş gibi oldular. Böylelikle onların ita­ati söz söyleme yerini tutmuştur. Recez vezninde şairin şu beyiti de bu an­lamdadır:

"Havuz doldu ve yeter bana dedi.

Yavaş ol, yavaş karnımı doldurdun (dedi)." Bu husus (yani dolduğu) onda açıkça göründü demektir.

İlim ehlinin çoğunluğu da şöyle demiştir: Yüce Allah yerde ve gökte ko­nuşma kabiliyetini yarattı. Onlar da yüce Allah'ın irade buyurduğu şekilde konuştular.

Ebu Nasr es-Seksekî dedi ki: Yerden Ka'be'nin bulunduğu yer konuştu, semadan da onun karşısındaki yer konuştu. Yüce Allah da Haremini oraya koydu.

Yüce Allah'ın: "İsteyerek geldik" diye buyurup, (üç ve yukarısı için kul­lanılan çoğul kipi ile) kullanarak lafza uygun olarak: "İkimiz iste­yerek geldik" diye, ya da anlama uygun olarak: diye buyurmaması, her ikisinin de (tek sema değil) birçok semalar (yerin de bir yer değil, bir­çok) yerler olduklarından ötürüdür. Çünkü O, hem onlar hakkında, hem de onların içinde bulunanlar hakkında haber vermiş olmaktadır.

Şöyle de açıklanmıştır: Yüce Allah akıl sahibi varlıkların niteliklerinden olan söz söylemek ve cevap vermekle onları nitelelendirince, onlar için kullanı­lan zamir bakımından da akıl sahibi varlıklar gibi değerlendirmiştir. Yüce Al­lah'ın: "Gördüm ki, onlar bana secde ediyorlardı" (Yusuf, 12/4) buyruğu da buna benzemektedir. Daha önceden (bu hususa dair açıklamalar -belirtilen âyetin tefsirinde-) geçmiş bulunmaktadır.

Bir hadiste de belirtildiğine göre Musa (a.s): Ey Rabbim demiş, eğer gök­ler ve yer Sen kendilerine: "İsteyerek veya istemeyerek gelin" dediğinde Sa­na karşı gelmiş olsalardı, onlara ne yapacaktın? Yüce Allah: Yarattığım can­lılardan birisine emrederdim, o ikisini yutardı diye cevab verdi. Tekrar: Rabbim, peki bu canlı varlık nerede? diye sordu. Yüce Allah: Benim mera­larımdan birisinde, dedi. Musa (a.s): Rabbim o mera nerede? diye sordu. Yü­ce Allah: İlmimden bir ilim içinde, diye buyurdu. Bunu es-Sa'lebî zikretti.

İbn Abbas, Mücahid, Said b. Cübeyr ve İkrime "gelin" anlamındaki buy­ruğu: şeklinde med ve üstün ile okumuşlardır. "İsteyerek geldik" buy­ruğunu da böylece okumuşlardır. Yani itaat ettiğinizi ortaya koyunuz, demek olur. Onlar da "isteyerek" itaat ediyoruz "dediler". Buna güre iki mef'ul bir­likte hazfedilmiş olmaktadır. Bundan daha güzeli bunun: şeklinde ol­ması da mümkündür, bu durumda tek bir meful hazfedilmiş olur. Bu şekil­de okuyanların okuyuşuna göre, içimizdekilerle birlikte geldik, demek olur. Daha önce birden çok yerde açıklaması geçtiği gibi. Yüce Allah'a hamdol-sun.

"Böylece onları yedi gök olmak üzere iki günde yarattı." Yani onları ta­mamladı ve bitirdi. Onları sağlamlaştırdı, muhkem kıldı, diye de açıklanmış­tır. Nitekim şair (aynı kökten gelen kelimeyi kullanarak) şöyle demektedir:

"Üzerlerinde iki zırh var ki, onları sağlam yapmıştır,

Davud ya da boydan boya örten zırhları çok güzel yapan Tubba' (yapmıştır)."

"İki günde" yani yeri yarattığı dört günün dışında iki günde. Böylece gök­lerle yerin yaratılması altı günde tamamlanmış olmaktadır. Nitekim yüce Al­lah daha önce el-Araf Sûresi'nde açıklandığı gibi: "Gökleri ve yeri altı gün­de yarattı" (el-Bakara, 2/54) diye buyurmaktadır.

Mücahid dedi ki: Bu altı günün bir günü sizin saymakta olduğunuz bin yıl gibidir. Abdullah b. Selam'dan da şöyle dediği rivayet edilmiştir: Allah yeri iki günde yarattı. Orada gıdalarını da iki günde takdir etti, gökleri de iki gün­de yarattı. Yeri pazar ve pazartesi gününde yarattı, gıdalarını orada salı ve çarşamba günleri takdir etti, gökleri de perşembe ve cuma günleri yarattı. Cu­ma gününün son anında da yüce Allah Adem'i acelece yarattı. İşte kıyame­tin içinde kalkacağı saat da budur. Yüce Allah'ın yaratmış olduğu bütün can­lılar -insanlarla, cinler müstesna- cuma günü mutlaka korkar ve dehşete ka­pılırlar.

Tefsir bilginleri bunu kabul etmişlerdir. Ancak Müslim'in rivayet ettiği Ebu Hureyre yoluyla gelen hadiste şöyle denilmektedir: Rasûlullah (sav) elimi tut­tu ve: "Allah toprağı cumartesi günü yarattı..." diyerek hadisi zikretmektedir. Biz bu hadisin senedine dair el-En'am Sûresi'nin baş taraflarında (6/1. âyet, 3. başlıkta) gerekli açıklamaları yapmış bulunmaktayız.

"Herbir göğe ona ait olan emri vahyetti" buyruğu hakkında Katade ve es-Süddî şöyle demektedir: Herbirisinde güneşini, ayını, yıldızlarını ve yörüngelerini yarattı. Herbir semada oraya ait olan melekleri ve içinde deniz­lerin, dağların, dolu ve karların bulunduğu yaratıkları yarattı. İbn Abbas'ın görüşü de budur, o şöyle demektedir: Yüce Allah'ın her semada meleklerin hac ve tavaf ettikleri ve Kabe'nin hizasında bulunan bir evi vardır. Dünya se­masında olan ise el-Beytu'1-Ma'mur'dur.

Bir başka açıklamaya göre Allah herbir semada vahiy indirdi. Yani orada dilediği şeyleri ve emrettiği hususları vahyetti. Vahyetmek, emir vermek anlamında olabilir. Çünkü yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Çünkü Rabbin ona vahyetmiştir." (ez-Zilzal. 99/5) Bir başka yerde de: "Hani havarilere... diye vahyetmiştim el-Maide. 5/111) Bu da, onlara emrettim anlamın­dadır ve bu emir tekvini bir emirdir.

"Dünya göğünü de kandillerle süsledik." Aydınlatan yıldızlarla süsledik demektir. Her semada aydınlık saçan yıldızlar olduğu söylendiği gibi, hayır yıldızlar dünya semasına mahsustur da denilmiştir.

"Ve koruduk" buyruğu Ve orayı özel bir şekilde koruduk" demektir. Yani Biz gökten gizlice haber çalmak isteyen şeytanlara karşı ko­ruduk. Bu da daha önce el-Hicr Sûresi'nde (15/17. âyetin tefsirinde) geçti­ği üzere şeytanların kendileri ile taşlandığı yıldızlarla korumaktır.

Bu âyet-i kerimenin zahiri dünyanın semadan önce yaratıldığına delildir. Bir başka âyet-i kerimede de: "Yoksa göğü mü ki, onu bina etti" (en-Naziat, 79/27) diye buyurduktan sonra: "Bundan sonra da yeri yayıp döşedi" (en-Naziat, 79/30) diye buyurmaktadır. Bu ise semanın önce yaratıldığına delil­dir. Bazıları da şöyle demiştir: Yer semadan önce yaratılmıştır. Yüce Allah'ın: "Bundan sonra da yeri yayıp döşedi" (en-Naziat, 79/30) buyruğunda geçen "ed-dahvu: yayıp, döşemek" yaratmaktan başka bir şeydir. Yüce Allah önce yeri yarattı, sonra semaları yarattı. Sonra yeri yaydı, yani onu uzatıp yaydı, döşedi. Bu açıklamayı İbn Abbas yapmıştır. Bu anlamdaki yeterli açıklama­lar daha önceden el-Bakara Sûresi'nde (2/29. âyet, 5 ve 6. başlıklarda) geç­miş bulunmaktadır. [4]

Yüce Allah'a hamdolsun.

"Bu, gücüne karşı konulamayan mutlak galibin (Azizin), herşeyi en iyi bilenin takdiridir."

Emeğine sağlık. Şimdiden sabrına da...

Son bir katkı yapıp kendi adıma bitiriyorum:

TDK'ya göre "sonra" zaman zarfının anlamı ve görevi.

sonra

zf. (so'nra) 1. Daha ileri bir zamanda, müteakiben, önce karşıtı: Önce parasız temsiller verilirken sonra paralı verilmeye başlandı. -M. And. 2. Daha uzak ve ileri bir yerde: Bahçeden sonra geriye dönerek biraz da sokaklarda dolaştık. -R. N. Güntekin. 3. Makam, sıra, değer ve önemde arkada oluşu bildiren bir söz. 4. Yoksa, aksi hâlde: Tembellik etmesin, sonra sınıfta kalır. 5. a. Arkadan gelen bölüm veya zaman: Bunun sonrası yok. Bu işi sonraya bırakmamalı.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ayrıca siz dün önce yıldızların sonra dünyanın oluştuğu hakkında bilgi sahibi olmadığınızı açıkça gösterip benden kaynak istediniz. Hiç birini okumadan önce yıldızların sona dünyanın oluştuğunu nereden biliyorsunuz? Dün bilmiyordunuz ki! Onca kaynaktan sonra şunu dediniz:"uzun olduğundan bütün yazdıklarını okuyup anlıyayım cevap vereyim,, haklıysan haklısın derim gocunmam." Daha konu hakkında bilimsel bir yorumunuz dahi yoktu.

Yani haklı olup olmadığımı bilmiyordunuz.

Bugün ayeti yanlış yorumladığımı söyleyip bilimselliğe hiç girmiyorsunuz.

Tartışma bitmiştir. Umarım genç arkadaşlar için pusula olur. Zihin körelten ve bilimsellikten uzak her şeyin ne kadar tehlikeli ve hapsedici olduğunu görmeleri dileğiyle.

sen ayeti çarpıtarak başlamıkcaktın arkadaş. yok öyle birşey orda. hala kendin ekleme yapıyorsun.Dünyayı yarattım sonra 7 kat gökleri.yok böyle bir cümlede anlamda.kendince verdiğin örnekte seni doğrulamıyor. fussilet 11 numaralı ayeti iyi oku.asla yaratma geçmiyor yalan söylüyorsun. as buraya ayeti okusun herkes.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Emeğine sağlık. Şimdiden sabrına da...

Son bir katkı yapıp kendi adıma bitiriyorum:

TDK'ya göre "sonra" zaman zarfının anlamı ve görevi.

sonra

zf. (so'nra) 1. Daha ileri bir zamanda, müteakiben, önce karşıtı: “Önce parasız temsiller verilirken sonra paralı verilmeye başlandı.” -M. And. 2. Daha uzak ve ileri bir yerde: “Bahçeden sonra geriye dönerek biraz da sokaklarda dolaştık.” -R. N. Güntekin. 3. Makam, sıra, değer ve önemde arkada oluşu bildiren bir söz. 4. Yoksa, aksi hâlde: Tembellik etmesin, sonra sınıfta kalır. 5. a. Arkadan gelen bölüm veya zaman: Bunun sonrası yok. Bu işi sonraya bırakmamalı.

Sonra ile ilgili sıkıntımız yok. Ama sonra olanın 7 kat gök olduğu yani sonradan olanın yıldızlar olmadığını kabul etmelisin

tarihinde ecel_63 tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Sonra ile ilgili sıkıntımız yok. Ama sonra olanın 7 kat gök olduğu yani sonradan olanın yıldızlar olmadığını kabul etmelisin

Boşverelim yıldızları.

Ortak paydada gidelim. Sonra olanın 7 kat gök olduğunu kabul ediyorsunuz, ben de öyle.

O daha vahim. Önce dünya sonra uzay oluştu iddiasına ait bilimsel bir kaynak var mı?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Boşverelim yıldızları.

Ortak paydada gidelim. Sonra olanın 7 kat gök olduğunu kabul ediyorsunuz, ben de öyle.

O daha vahim. Önce dünya sonra uzay oluştu iddiasına ait bilimsel bir kaynak var mı?

"41-FUSSİLET: 11 - Sonra duman halinde bulunan göğe yöneldi. Ona ve yerküreye: "İsteyerek veya istemeyerek buyruğuma gelin." dedi. Her ikisi de: "İsteyerek geldik" dediler." ORTADA GÖK VAR ANCAK 7 KAT HALİNİ ALMAMIŞ. Ne yazik ki yine olmadı tarihinde ecel_63 tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

"41-FUSSİLET: 11 - Sonra duman halinde bulunan göğe yöneldi. Ona ve yerküreye: "İsteyerek veya istemeyerek buyruğuma gelin." dedi. Her ikisi de: "İsteyerek geldik" dediler." ORTADA GÖK VAR ANCAK 7 KAT HALİNİ ALMAMIŞ. Ne yazik ki yine olmadı

Ortada gök var, katlı değil. Ama yıldızlar var. İlk kata koyulacak. Bu sırada dünya var. Doğru anlamış mıyım?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ortada gök var, katlı değil. Ama yıldızlar var. İlk kata koyulacak. Bu sırada dünya var. Doğru anlamış mıyım?

Ortada gök var derken tam ortada gök var demedim. Gök mevcut yani sadece 7 kat halini almamış. Sen gök yokken nasıl oldu dedin ya ayeti iyi okusan anlayacan zaten

tarihinde ecel_63 tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...