Jump to content

Aradın mı? (HAKDİNİSLAM)


Recommended Posts

Cehennem gibi bir azap hanede insanlar yanarken, cennet sefahat hanesinde keyif süren, cehennemde yananları gördükçe keyifleri zirve yapan yaratıklara insan demek insanlığa hakaret olur.

Aslında bu, bu yaratıkların da suçu değil, onları yaratan ve vahşeti, haksızlığı, adaletsizliği güzellik, hak, adalet diye göstererek cennet gibi bir kerhane vaat eden sadist ve sapık bir tanrının suçudur.

Örnek olarak verdiğiniz Şaron ve Hitler, sizin bu Allah'ınızın/Tanrınızın yanında melek sayılırlar.

Müslümanlar Yahudi düşmanıdır. Hitler de yahudi düşmanıdır ve bunu hiç bir Müslümanın yapmadığı/yapamayacağı (Muhammed hariç olabilir) biçimde kanıtlamıştır. En azından bu konuda Hitler yaptıklarıyla cenneti hak ediyor gibi...

Şaro'na gelince; Şaron'u,Yahudileri ve bunların karşılarında aciz kalan zavallı Müslümanları ve bu zavallılığı kim yarattı. Kader mi bu... Değilse, değiştirilebilinirse neden harekete geçmiyorsunuz da, oturduğunuz yerde/klavye başında sızlanıp, şikayetlenip duruyorsunuz.

Allah'ın adaletini; yani yaklaşık 70 yıllık bir dünya hayatı karşılığında elde edilen sonsuz ahiret (cennet/cehennem) hayatını matematiksel olarak ortaya koyalım...

Veriler ve istenen:

Dünya hayatı: 70 yıl

Ahiret hayatı:

Allah'ın adaleti. ?

Allah'ın adaleti = 70 yıllık dünya hayatı / sonsuz ahiret hayatı (cennet veya cehennem)

Allah'ın adaleti=70 / ∞ = 0 (Sayının sonsuza bölümü "sıfır" olduğundan)

Demek ki neymiş: Allah'ın adaleti "0"mış, yani boş sözden ibaretmiş...

Matematik/Rakamlar yalan söylemezmiş...

Alimlerimizin cevabı şudur:

Kafirler sonsuz yaşasaydı eğer, sonsuz küfür içinde olacaklardı sebep budur.

İkinci olarak Allah'ın adaleti ile kulun adaleti arasında fark vardır. Allah her şeyin sahibidir. Dört dörtlük bir müslümanı cehenneme atsa kimse bir şey diyemez. Benim bir patatesim olsa, onu haşlasam veya püre yapsam kimse bana hesap soramaz. İşte bunun gibi, Allah'a da kimse hesap soramaz çünkü sen varlığını ona borçlusun.

Allah merhametlidir elbette, iman edin sizin yarattığımla kalmayıp cennetime alayım diyor daha ne yapsın? İstediği şey iman etmeniz.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 548
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Alimlerimizin cevabı şudur:

Kafirler sonsuz yaşasaydı eğer, sonsuz küfür içinde olacaklardı sebep budur.

İkinci olarak Allah'ın adaleti ile kulun adaleti arasında fark vardır. Allah her şeyin sahibidir. Dört dörtlük bir müslümanı cehenneme atsa kimse bir şey diyemez. Benim bir patatesim olsa, onu haşlasam veya püre yapsam kimse bana hesap soramaz. İşte bunun gibi, Allah'a da kimse hesap soramaz çünkü sen varlığını ona borçlusun.

Allah merhametlidir elbette, iman edin sizin yarattığımla kalmayıp cennetime alayım diyor daha ne yapsın? İstediği şey iman etmeniz.

her halta saçma da olsa açıklaman var...

bu nedir ?

1555461_550339001729919_300864835_n.jpg

Link to post
Sitelerde Paylaş

her halta saçma da olsa açıklaman var...

bu nedir ?

1555461_550339001729919_300864835_n.jpg

Bu sorularla islamiyet de kıvırılması gereken yerde kıvırmıyor, kıvrılmasına ihtiyaç olmayan yerde kıvırıyor ehehe.

Açıklama yapayım:

Öncelikle sakinleş bir.

Şimdi tüm değer yargılarını bir unut. Yani dünyanın her yerine hoş karşılanacak olan sokaktaki kediye süt verme işleminin yanlış bir şey olabileceğine ihtimal ver. (Örnek uç bir örnektir, sadece hayal et diyorum. Yani demek istediğim ahlak insanlık hepsini unut)

Yani bunu şunun için örnek verdim değer yargılarımız, referansımız şu an Batı oldugu için zorlanıyoruz, mesela Tayland da mı ne gerdeği damat değilde başkası yapıyormuş damat uğraşmasın dyie Türkiyede böyle bir şey olsa kıyamet kopar elbette.

Ek olarak, şöyle düşün, Amerikan askerleri Irak'ta tecavüz etti, ama sokak ortasında, ve kan revan içinde bırakarak rezil rüsva ederek, İslam da ise tecavüz denemez, cariye efendisine bu yönden hizmet eder, efendisi onu dövmez, hele sokak ortasına asla .ne tecavüz, ne dövmek...... Hatta o bile zevk alır. Biliyorum, zorlanacaksınız diyeceksiniz ki o vücudunu paylaşmak istemiyordur falan da işte böyle. Yani biraz da iman işidir bu din. Diyeceksin ki dünyadaki en temiz din, (Zaten kendi kavramlarımıza göre temiziz de BATI kavramlarına göre bile daha temiziz Avrupadan, Amerikadan)

Ayrıca hikmetleri de vardır cariyeliğin. Cariye olunca, evlat doğurursa o hür olur. Sonra sanırım emin değilim o sahip vefat ederse kadın da özgür olur. Ayrıca kadın hem müslümanlarla tanışmış, onların iyiliğini görmüş olur, islama ısınır, müslüman olur EBEDİ HAYATI kurtulur.

Eğer böyle olmasaydı onca cariye müslüman olup dindar kişiler olmazdı, tarih bunların örnekleriyle doludur.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bu sorularla islamiyet de kıvırılması gereken yerde kıvırmıyor, kıvrılmasına ihtiyaç olmayan yerde kıvırıyor ehehe.

Açıklama yapayım:

Öncelikle sakinleş bir.

Şimdi tüm değer yargılarını bir unut. Yani dünyanın her yerine hoş karşılanacak olan sokaktaki kediye süt verme işleminin yanlış bir şey olabileceğine ihtimal ver. (Örnek uç bir örnektir, sadece hayal et diyorum. Yani demek istediğim ahlak insanlık hepsini unut)

Yani bunu şunun için örnek verdim değer yargılarımız, referansımız şu an Batı oldugu için zorlanıyoruz, mesela Tayland da mı ne gerdeği damat değilde başkası yapıyormuş damat uğraşmasın dyie Türkiyede böyle bir şey olsa kıyamet kopar elbette. (e bu da onların inancı...)

Ek olarak, şöyle düşün, Amerikan askerleri Irak'ta tecavüz etti, ama sokak ortasında, ve kan revan içinde bırakarak rezil rüsva ederek, İslam da ise tecavüz denemez, (Ya Ne denir ? Rızası Dışında Zorla ?) cariye efendisine bu yönden hizmet eder, efendisi onu dövmez, hele sokak ortasına asla .ne tecavüz, ne dövmek...... Hatta o bile zevk alır ( ZEVK ALIR?). Biliyorum, zorlanacaksınız diyeceksiniz ki o vücudunu paylaşmak istemiyordur falan da işte böyle. Yani biraz da iman işidir bu din. Diyeceksin ki dünyadaki en temiz din, (Zaten kendi kavramlarımıza göre temiziz de BATI kavramlarına göre bile daha temiziz Avrupadan, Amerikadan)

Ayrıca hikmetleri de vardır cariyeliğin. Cariye olunca, evlat doğurursa o hür olur (KISIRSA NE OLCAK?). Sonra sanırım emin değilim o sahip vefat ederse kadın da özgür olur. Ayrıca kadın hem müslümanlarla tanışmış, onların iyiliğini görmüş olur, islama ısınır, müslüman olur EBEDİ HAYATI kurtulur.

Eğer böyle olmasaydı onca cariye müslüman olup dindar kişiler olmazdı, tarih bunların örnekleriyle doludur.

tarih örneği ile doludur he....adamı öldürmüş peygamber. karısını da almış aynı gün koynuna sokmuş...(CARİYE YAPMIŞ AYNI ZAMANDA)

ya neyse...

anladığım kadarıyla sen bunu tasvip ediyorsun...

ozaman BOSNADA sırplar müslüman kadınlara tecavüz ettiler.....sonra da serbest bıraktılar..cariye de yapmadılar....onlar müslümandan daha insaflı yani ?

en azından tecavüze devam etmediler hayat boyu kadınlara.

Link to post
Sitelerde Paylaş

İşte böyleee,

Geçmişde yayınlanan bir yazımı gelin tekrer okuyalım.

Müslümenlerin bir yalanını daha yakaladım.

Müslümenlerin %99 idi yalanları,bulduğumuz bu yalanla yalancılıhları %100 e ulaştı.

Halıyla bu kıtapları okumayan saf ve akkaşık müslümenlere deyecegimiz birşey yoktur.

Gelin birlikte okuyalım bu yazıyı.

İSLAMİYET ÖNCESİ ARAP KADINI

İslam öncesi dönemi 'cahiliyye' olarak tanımlayanlar, bu dönemde Arap kadınının köle durumunda tutulduğunu, mal gibi alınıp satıldığını, oysa ki bu durumun Muhammed ile düzeltildiğini ve fakat daha sonra, yani İslami esasların ihmali (ve özellikle Türk işgalleri sonucu) nedeniyle kadın haklarının yok kılındığını iddia ederler. Bu iddianın tarihi gerçeklere oturmadığını kısaca belirtmekte yarar vardır.

CAHİLİYYE'DE ARAP KADINININ ÖZGÜRLÜĞÜ:

Tarihi gerçek o'dur ki İslam öncesi dönemde Arap kadını, toplumun şerefle sayar olduğu, s

iyasal ve sosyal haklarla donattığı bir varlıktı;

mal değil aksine hak süjesi durumundaydı

.

Erkeğini kendi seçer ve dilediği takdirde boş edebilirdi.

Giyim ve kuşamında olduğu gibi dilediği işleri görmede (örneğin ticaret) serbestti.

Bunun böyle olduğunu Arap kaynaklardan öğrenmek mümkündür.

Sebe melikesi özelliği

, '

cahilliyye' olarak küçümsenmek istenilen dönemlerde kadının devlet başkanlığına gelebildiğinin kanıtı olmak üzere ortadadır.*

*İzzettin, age, (1953) 29.

Kur'an'da Sebe Melikesi diye adı geçen Belkıs,

ilk Arap kadın hükümdarı sayılır.

Güya şeytana kanmış ve Allah'ı bırakmıştır.

Hüdhüd kuşu bunu Süleyman peygambere bildirmiş ve o da Sebe melikesine mektup yazarak muhteşem köşküne davet etmiş ve bunun üzerine Sebe Melikesi: 'Rabbim, şüphesiz ben kendime yazık etmişim. Süleyman'la beraber alemlerin Rabbi olan Allah'a teslim oldum' (Neml 20-45) diyerek inananlardan olmuştur.

'Kitab al-Muhabbar' yazarı Muhammed İbn Habib (el-Bağdadi) , İslam'dan önce Arap kadınının sosyal ve ekonomik haklara sahip olduğunu, evleneceği erkeği seçmekte ya da dilediği işleri görmekte özgür bulunduğunu kanıtlayan nice örnekler verir. (Eyyumu'l-Arab'da bu hususlar açıklanmıştır.) Bunlara eklenebilecek en ilginç örnek, hiç kuşkusuz, Muhammed'in ilk karısı Hatice'dir.

Bazı yazarlar, Cahilliyye'de Arap kadınının şahsiyet sahibi olmadığını, mal-mülk edinemediğini kanıtlamak gayretkeşliğiyle Hatice'nin işlerinin babası tarafından yürütüldüğünü ve fakat babasının bir savaş esnasında ölümü üzerine güç durumda kalıp ne yapacağını bilmediğini ve sırf işlerini yürütebilmek maksadıyla Muhammed'i işe aldığını ve Muhammed sayesinde kurtulduğunu iddia ederler.

Oysa ki gerçek bu değildir; zira Hatice, babasının ölümü üzerine ticarete başlamamıştır; çok daha önceden beri ticaretle meşgul olmuştur. İbn İshak ve İbn Hişam ya da Taberi gibi en sağlam kaynakların bildirdiğine göre Hatice Kureyş kadınları arasında neseb bakımından üstün, şeref ve servet bakımından yüksek, akıl ve idrakle iş gören, zeki bir kadındı

.

Ticaretle uğraşırdı; başkalarına mal ve para vererek ticaret eder, onlara kardan belli bir pay ayırarak karları paylaşırdı. Kureyş kavminden her erkeğin onda gözü vardı. Dul kaldığı andan itibaren her erkek onunla evlenmek için can atar, maksadına erişmek için paralar harcardı. Fakat o gönlüne yakın birini bulamadığı için hiç kimseye kulak asmazdı.

Fakat Muhammed'in 'güvenilir' bir kimse olduğunu işitince ona adamlarını göndererek Şam'a gidip alış verişte bulunmak üzere para ve mal vereceğini ve kölesi Meysere'yi de kendisine yardımcı katacağını bildirdi. Muhammed onun bu teklifini kabul etti. Hatice'den mal alarak ve yanında Meysere de olduğu halde Şam'a gitti. Malları satıp, paraları topladıktan sonra Mekke'ye döndü. Getirdiği malları Hatice'ye teslim etti. Hatice bu malları bir kat fazla fiyata sattı ve karı paylaştı

.

Hatice Meysere'den bilgi istediğinde Meysere kendisine, Şam'da bir Rahib'in Muhammed hakkında 'Bu zat bir peygamberdir' dediğini ve yolda gelirken iki meleğin Muhammed'i gölgelediğini söyledi. Bunun üzerine Hatice, adam göndererek kendisiyle evlenmek istediğini Muhammed'e bildirdi. Muhammed bunu amcalarına açıkladı

.

Ve amcası Hamza bin Abdülmüttalib, Hatice'nin babasının katına giderek ondan Muhammed için Hatice'ye talib oldu. Böylece Muhammed Hatice ile evlendi. (Taberi, Milletler ve Hükümdarlar Tarihi (Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları, İstanbul 1966; 2.cild; 68-71)

Vakidi'nin anlatışına göre Hatice'nin Muhammed'le evlenmesi şöyle olmuştur. Hatice Muhammed'e aracı göndererek ona evlenme teklifinde bulunur. Bu arada kendi babasına bolca şarap içirterek onu sarhoş kılar ve sonra Muhammed'e, amcasıyla birlikte gelmesini ister. İstediği gibi olur; Muhammed amcasıyla birlikte Hatice'nin babası Huvayilid'ten, kızına talib olduğunu ve onu Muhammed'le evlendirmesini söyler. O da denileni yapar ve kızını Muhammed'e verir. (İbid. 70)

İslam öncesi dönemde Arap kadınının kendi başına ticaretle uğraşabilecek, ya da erkeğe evlenme teklif edebilecek kadar açık fikirli olduğunu kanıtlayan bu örneğe benzer daha nicelerini burada sıralamak mümkündür.

Kitabu'l-Agani'de adı geçen Selma bint Amr, ki sadece şiirleriyle değil fakat güzelliğiyle de ün salmış bir kadındı, pek çok talipleri bulunmasına rağmen kendi kafasına ve gönlüne uygun birini bulana kadarevlenmeme kararında olduğundan sayısız taliplerini reddetmekle tanınmıştı. Evlenirken de, evlilik boyunca özgürlüğüne sahip kalacağına ve dilediği an kocasını boşayacağına dair şart koşmuştu.(Agani, XIII ve XVI. 124. İbn Hişam, age, 83)

Yine aynı şekilde, kadın şairlerden Bint Amru'l-Harise bin el-Şarid, ki üç kocaya varmış ve kocalarının hepsini de kendi seçmiş ve boşama şartı ile evlenmişti, zikredilebilecek bir başka örnektir.

İslamiyette kadının kocasını boşama hakkını nikah esnasında alabileceğine dair İlmihallerde yazılanlar aslında İslam'la değil,

Cahiliyye dönemiyle alakalı Arap Örfleridir

.

Kur'an'ın kadına bir tek yerde boşanabilme hakkı verdiğini görüyoruz.

O da eşine tazminat ödemesi şartıyla.

Evlilik birliğinin sona ermesinde eşin

kusurlu davranışları,

şiddet uygulaması

Kur'an için mühim görülmemiş, böyle eşlerden kadınların boşanabilmesi ancak o fena eşlere mehir olarak aldığını bırakmak,

yani tazminat ödemek şartına bağlanmıştır.

Oysa ki erkeklerin kadınları ne denli kolay boşayabildikleri Kur'an'daki düzinelerce ayette zikredilmiştir.

Muhammed'in dayısı Abdül-Muttalib b. Haşim'in annesi Selma binti Amr,

bu konuda verilecek nice örneklerden bir diğeridir ki, Cahilliyye döneminde Arap kadının özgürlüğünü temsil eder

.

En sağlam Arap kaynaklarından öğrenmekteyiz ki Selma, öylesine şahsiyetine ve özgürlüğüne sahip bir kadındı ki, evleneceği zaman kendi işlerinin kontrolünü kendi elinde tutacağına ve dilediği zaman kocasını boşayacağına dair şartı, evlilik akdinin şartı kılardı. (Sahih-i... I. sh. 49; VIII, sh. 410; İbn-i İshak, age, sh.59)

Hemen hatırlatalım ki İslamdan sonra Arap kadını,

kocasını seçme hakkını yitirmiştir

.

Aynı şekilde Cahiliyye'de kocasını boşama hakkına sahip iken,

İslamdan sonra bu hakkından da yoksun kalmıştır.

Zira Muhammed, muhtemelen kendi başına gelenlerden ders almış olarak, boşanma hakkını sadece kocanın hakkı olarak yerleştirmiştir.

Örneğin Hazrec'in kızı Leyla 'aramızdaki akdi boz' diyerek onunla ilişkisini bozanlardan biridir.

Öte yandan 'Müt'a evlilik' sistemi, İslam'dan önce Arap kadınının özgürlüğünün bir başka örneğidir

.

Arap lügat'lerine göre 'Zevk evlenmesi' anlamına gelen bir tür evliliktir, ki, belli bir süre boyunca birlikte yaşamak isteyen kadın ve erkek, hiç bir özel merasime gerek görmeden, aralarında yapılacak bir anlaşma ile evlenebilirlerdi

.

Evlilik akdi sırasında ne kadının babası ya da velisi ve ne de başkaca bir tanık hazır bulunurdu.

Böylece iki tarafın serbest iradesiyle geçici bir evlilik kurulmuş olurdu

.

Her ne kadar bu evliliğin, kadına verilen bir ücret karşılığında yapıldığı ve belli bir süre (örneğin üç gün) için geçerli olmak üzere akdolunduğu belirtilirse de, gerek akdin serbest iradeye dayalı bulunması ve gerek sürenin taraflarca istendiği gibi uzatılabilmesi nedeniyle ortada kadın bakımından kısıtlayıcı bir durum söz konusu değildi.

Kadınların müt'a suretiyle nikah edilmesi usulüne Muhammed yıllar boyu ses çıkarmamıştır

;

aksine izin verdiğini bazı hadis'leriyle açıklamıştır.

(Ali İbn-i Ebu Talib'den Buhari'nin rivayeti için bkz. Sahih-i... X, 272, hadis no 1613)

)

Hatta söylendiğine göre kendisi bile bundan yararlanmıştır.

. Ancak ne var ki usulün devamına izin vermesinin nedeni, yine İslam kaynaklarının bildirmesine göre; Kadın ihtiyacının şiddeti ve onların azlığı ve harb ve gaza gibi müstesna zamanlara ait bulunmasıdır, yoksa kıdının özgürlüğüne önem vermesinden değil

.

Bazı kaynaklar, Hayber günü bu usulü yasakladığını, ve Mekke'nin fethi seferinde yeniden serbest bıraktığını fakat Veda Haccı'nda kesin olarak ortadan kaldırdığını bildirirler

. Bununla beraber müt'a uygulamasını yasaklamadığını kabul edenler

,

ve hatta Kur'an'a koyduğu bir ayet ile 'ücret karşılığı kadın alma' olasılığını sağladığını söyleyenler de vardır

.

Nisa Suresinin 24. ayetinde: (Evli kadınlardan ve cariyeler'den) başkasını... mallarınızla istemeniz size helal kılındı ' diye yazılıdır. Bundan dolayıdır ki şii'ler arasında hala müt'a ile nikah usulü geçerlidir

.

O kadar ki Hürriyet Gazetesinin 3 Aralık 1990 günkü baskısından İran Devletinin bu usulü destekler nitelikte kararnameler yayımladığını öğreniyoruz

.

. Sunni'lerin dahi, müt'a ile nikah usulünü red etmiş olmakla beraber, bu aynı usulü başka bir şekil altında sürdürdükleri söylenir.

Şunu da eklemek gerekir ki cahilliye döneminde Arap kadını, sözünü geçiren ve erkeğini etkileyebilen, haysiyetine düşkün bir varlıktı

.

Kocasını saydığı kadar kocası da karısını sayardı; çocuklar baba otoritesine olduğu kadar ana otoritesine de bağlıydı. (Lichtestadter, age 65-83, 1935)

İlhan Arsel'in Şeriat ve Kadın isimli kitabından yararlanılarak hazırlanmış .

Tolonbeg

Link to post
Sitelerde Paylaş

Çırpındıkça batıyorsunuz.

Alimlerimizin cevabı şudur:

Kafirler sonsuz yaşasaydı eğer, sonsuz küfür içinde olacaklardı sebep budur.

Bunlar alim değil, zalim olabilirler. Allah ve peygamberi bile böyle bir kestirimde bulunmamışlar ama Allah'ı peygamberi bile sollayan alimler bunu rahatlıkla yapabiliyorlar. Yani Peygamberlikten de öte Allah'lık yapıyorlar, siz de bunların kulluğunu yapıyorsunuz.

Alimlerin referansları ayet ve hadislerdir, olmalıdır da... Hangi ayet ve/veya hadise göre böyle bir cevap veriyorlar söyler misiniz, kaynak verebilir misiniz?

Değil sonsuz hayat, 70 yıllık ömürde bile hiç bir kul, başka bir kulun son nefesini imanlı mı, imansız mı vereceğini bilemez ve böyla bir öngörüde bulunamaz

Örnekte olduğu gibi, sonsuz hayatı bu dünyaya taşırsanız, ölümsüzlük hayaliyle yaratılmış olan öbür dünya hayalini ve argümanlarını da zaten sıfırlamış olursunuz. Cenneti de, cehennemi de bu dünyada yaşarsınız, ki, yaşıyorsunuz zaten ama bilincinde değilsiniz.

İkinci olarak Allah'ın adaleti ile kulun adaleti arasında fark vardır. Allah her şeyin sahibidir. Dört dörtlük bir müslümanı cehenneme atsa kimse bir şey diyemez.

Ben farklı bir şey mi dedim, ben de onu diyorum zaten.

"Aslında bu, bu yaratıkların da suçu değil, onları yaratan ve vahşeti, haksızlığı, adaletsizliği güzellik, hak, adalet diye göstererek cennet gibi bir kerhane vaat eden sadist ve sapık bir tanrının suçudur.

Örnek olarak verdiğiniz Şaron ve Hitler, sizin bu Allah'ınızın/Tanrınızın yanında melek sayılırlar."

Aradaki fark; Hitler dünyanın astığı astık, kestiği kestik zalim diktatörüydü. Allah ise, yerin ve göklerin, insan yakmaktan başka ceza tanımayan narsist diktatörü... Tipini beğenmediği kulunu/yaratığını, Müslüman bile olsa cehenneme gönderecek kadar keyfi, kimseye hesap vermeyecek kadar sorumsuz, ki, kimse ona hesap soramaz zaten. Allah'ınızı böyle tanımlayacaksınız, sonra da utanmadan onun adaletinden söz edeceksiniz.

Benim bir patatesim olsa, onu haşlasam veya püre yapsam kimse bana hesap soramaz. İşte bunun gibi, Allah'a da kimse hesap soramaz çünkü sen varlığını ona borçlusun.

Allah, patatesi ve daha nicelerini insanlar yesin diye yaratmış. İnsanların haşlayıp püre yaparak vesaire yemeleri doğal bir olaydır. Biz bunu patatesi cezalandırmak için yapmıyoruz.

Allah'ın böyle yemek, içmek gibi bir sorunu olmadığına göre, insanları cehennemde patates gibi haşlamasının mantığı var mı? Bizi yemek için haşlasa, bir işe yaradığımızı bilir, teselli oluruz belki...

Allah merhametlidir elbette, iman edin sizin yarattığımla kalmayıp cennetime alayım diyor daha ne yapsın? İstediği şey iman etmeniz.

Onun sınırsızlığı, azameti karşısında senin gibi kulların sinek kadar bile hükmü yoktur, olmaması gerekir. Hal böyle olunca, bu kadar küçük, önemsiz yaratıklarıyla uğraşan bir tanrı da, o kadar küçülmüş ve değersizleşmiş olur.

tarihinde ilkeli tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

kölelik neden var ? cariye neden var ?

niçin cennette de arapça konuşulcak ? adem de arapça konuşuomuş neden ?.....tam müslüman olmak için neden ille arap gibi giyinmek - dua etmek - yaşamak zorundayız ? arap ırkçılığı değil mi bu ? allah ille arapça die tutturmuşsa eğer...allah da arap mı ?

Neden var?

Link to post
Sitelerde Paylaş

İcma hatası var orda yorum yapıyor hani kanıt olarak gösterilebilecek ayet falan?

Cariye korunmaya muhtaç kadındır . Onu koruyana bunların yapılması iğrençliktir.

he öle mi ?....

bak senin gibi TEİST sofi arkadaşın gerçeği olduğu gibi anlatmış...oku bak

Bu sorularla islamiyet de kıvırılması gereken yerde kıvırmıyor, kıvrılmasına ihtiyaç olmayan yerde kıvırıyor ehehe.

Açıklama yapayım:

Öncelikle sakinleş bir.

Şimdi tüm değer yargılarını bir unut. Yani dünyanın her yerine hoş karşılanacak olan sokaktaki kediye süt verme işleminin yanlış bir şey olabileceğine ihtimal ver. (Örnek uç bir örnektir, sadece hayal et diyorum. Yani demek istediğim ahlak insanlık hepsini unut)

Yani bunu şunun için örnek verdim değer yargılarımız, referansımız şu an Batı oldugu için zorlanıyoruz, mesela Tayland da mı ne gerdeği damat değilde başkası yapıyormuş damat uğraşmasın dyie Türkiyede böyle bir şey olsa kıyamet kopar elbette. (e bu da onların inancı...)

Ek olarak, şöyle düşün, Amerikan askerleri Irak'ta tecavüz etti, ama sokak ortasında, ve kan revan içinde bırakarak rezil rüsva ederek, İslam da ise tecavüz denemez, (Ya Ne denir ? Rızası Dışında Zorla ?)cariye efendisine bu yönden hizmet eder, efendisi onu dövmez, hele sokak ortasına asla .ne tecavüz, ne dövmek...... Hatta o bile zevk alır ( ZEVK ALIR?). Biliyorum, zorlanacaksınız diyeceksiniz ki o vücudunu paylaşmak istemiyordur falan da işte böyle. Yani biraz da iman işidir bu din. Diyeceksin ki dünyadaki en temiz din, (Zaten kendi kavramlarımıza göre temiziz de BATI kavramlarına göre bile daha temiziz Avrupadan, Amerikadan)

Ayrıca hikmetleri de vardır cariyeliğin. Cariye olunca, evlat doğurursa o hür olur (KISIRSA NE OLCAK?). Sonra sanırım emin değilim o sahip vefat ederse kadın da özgür olur. Ayrıca kadın hem müslümanlarla tanışmış, onların iyiliğini görmüş olur, islama ısınır, müslüman olur EBEDİ HAYATI kurtulur.

Eğer böyle olmasaydı onca cariye müslüman olup dindar kişiler olmazdı, tarih bunların örnekleriyle doludur.

BU DA BENİM ONA CEVABIM

tarih örneği ile doludur he....adamı öldürmüş peygamber. karısını da almış aynı gün koynuna sokmuş...(CARİYE YAPMIŞ AYNI ZAMANDA)

ya neyse...

anladığım kadarıyla sen bunu tasvip ediyorsun...

ozaman BOSNADA sırplar müslüman kadınlara tecavüz ettiler.....sonra da serbest bıraktılar..cariye de yapmadılar....onlar müslümandan daha insaflı yani ?

en azından tecavüze devam etmediler hayat boyu kadınlara.

tarihinde Zavallı tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Bu sorularla islamiyet de kıvırılması gereken yerde kıvırmıyor, kıvrılmasına ihtiyaç olmayan yerde kıvırıyor ehehe.

Açıklama yapayım:

Öncelikle sakinleş bir.

Şimdi tüm değer yargılarını bir unut. Yani dünyanın her yerine hoş karşılanacak olan sokaktaki kediye süt verme işleminin yanlış bir şey olabileceğine ihtimal ver. (Örnek uç bir örnektir, sadece hayal et diyorum. Yani demek istediğim ahlak insanlık hepsini unut)

Yani bunu şunun için örnek verdim değer yargılarımız, referansımız şu an Batı oldugu için zorlanıyoruz, mesela Tayland da mı ne gerdeği damat değilde başkası yapıyormuş damat uğraşmasın dyie Türkiyede böyle bir şey olsa kıyamet kopar elbette.

Ek olarak, şöyle düşün, Amerikan askerleri Irak'ta tecavüz etti, ama sokak ortasında, ve kan revan içinde bırakarak rezil rüsva ederek, İslam da ise tecavüz denemez, cariye efendisine bu yönden hizmet eder, efendisi onu dövmez, hele sokak ortasına asla .ne tecavüz, ne dövmek...... Hatta o bile zevk alır. Biliyorum, zorlanacaksınız diyeceksiniz ki o vücudunu paylaşmak istemiyordur falan da işte böyle. Yani biraz da iman işidir bu din. Diyeceksin ki dünyadaki en temiz din, (Zaten kendi kavramlarımıza göre temiziz de BATI kavramlarına göre bile daha temiziz Avrupadan, Amerikadan)

Ayrıca hikmetleri de vardır cariyeliğin. Cariye olunca, evlat doğurursa o hür olur. Sonra sanırım emin değilim o sahip vefat ederse kadın da özgür olur. Ayrıca kadın hem müslümanlarla tanışmış, onların iyiliğini görmüş olur, islama ısınır, müslüman olur EBEDİ HAYATI kurtulur.

Eğer böyle olmasaydı onca cariye müslüman olup dindar kişiler olmazdı, tarih bunların örnekleriyle doludur.

Mantığa bak hizaya gel.

Sokakta değil yatakta tecavüz etmek lütuf tabii.

Ayrıca o da zevk alıyor değil mi? Bu nasıl bir mantıktır arkadaş.

Şu rezilliği bile din adına savunuyorsunuz.

Kendini o cariye yerine koy diyeceğim ama işte empati nerede sizde...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Evet mesela dünya onun sayesinde ayakta kaldığını falan. Ayrıca Hinduizm ve Buduizmin başı felsefedir yani bir insanın düşüncesi .. Ben Yüce Varlık'ın düşüncesine inanıyorum..

Peki İslam neden insan yapımı değil.

Bak işte gör senin din kardeşin ne düşünüyor:

Ek olarak, şöyle düşün, Amerikan askerleri Irak'ta tecavüz etti, ama sokak ortasında, ve kan revan içinde bırakarak rezil rüsva ederek, İslam da ise tecavüz denemez, cariye efendisine bu yönden hizmet eder, efendisi onu dövmez, hele sokak ortasına asla .ne tecavüz, ne dövmek...... Hatta o bile zevk alır. Biliyorum, zorlanacaksınız diyeceksiniz ki o vücudunu paylaşmak istemiyordur falan da işte böyle. Yani biraz da iman işidir bu din. Diyeceksin ki dünyadaki en temiz din, (Zaten kendi kavramlarımıza göre temiziz de BATI kavramlarına göre bile daha temiziz Avrupadan, Amerikadan)

Ayrıca hikmetleri de vardır cariyeliğin. Cariye olunca, evlat doğurursa o hür olur. Sonra sanırım emin değilim o sahip vefat ederse kadın da özgür olur. Ayrıca kadın hem müslümanlarla tanışmış, onların iyiliğini görmüş olur, islama ısınır, müslüman olur EBEDİ HAYATI kurtulur.

Eğer böyle olmasaydı onca cariye müslüman olup dindar kişiler olmazdı, tarih bunların örnekleriyle doludur.

Hadi bu erkek empati yapamaz.

Sen kızsın Allah böyle bir şeye nasıl izin verir.

Sokakta değil yatak odasında tecavüz etmek makbul müdür? Bir de zevk alır diyor utanmadan. İşi bitince de pazarda satıp yenisini alacak.

Sonra ineğe tapmak mantıksızlık diyorsun iyi güzel de peki bu rezillik ne?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Peki İslam neden insan yapımı değil.

Bak işte gör senin din kardeşin ne düşünüyor:

Hadi bu erkek empati yapamaz.

Sen kızsın Allah böyle bir şeye nasıl izin verir.

Sokakta değil yatak odasında tecavüz etmek makbul müdür? Bir de zevk alır diyor utanmadan. İşi bitince de pazarda satıp yenisini alacak.

Sonra ineğe tapmak mantıksızlık diyorsun iyi güzel de peki bu rezillik ne?

Cariyeliği tasvip ediyormuşum gibi yazmayın .

Tecavüz demek rızasız zorla sahip olmak demektir. Eğer rıza yoksa tecavüzdür zinadır. Zina ise en büyük günahlardandır..

Link to post
Sitelerde Paylaş

Cariyeliği tasvip ediyormuşum gibi yazmayın .

Tecavüz demek rızasız zorla sahip olmak demektir. Eğer rıza yoksa tecavüzdür zinadır. Zina ise en büyük günahlardandır..

tecavüzü tasvip etmiyorsan...kurana karşı geliyorsun.....cariyeye sorulmaz...yatarmısın benle diye.....soyun lan...yat dersin..itaat eder.

kurana karşı geliyorsan sen de kafirsin o zaman...

Link to post
Sitelerde Paylaş

tecavüzü tasvip etmiyorsan...kurana karşı geliyorsun.....cariyeye sorulmaz...yatarmısın benle diye.....soyun lan...yat dersin..itaat eder.

kurana karşı geliyorsan sen de kafirsin o zaman...

O ayet hangisi cidden merak ettim?

Link to post
Sitelerde Paylaş

O ayet hangisi cidden merak ettim?

Nur suresi

33- Evlenme imkanını bulamayanlar ise, Allah, lütfu ile kendilerini varlıklı kılıncaya kadar iffetlerini korusunlar. Ellerinizin altında bulunanlardan (köleler ve cariyelerden) mükatebe yapmak isteyenlerle, eğer kendilerinde (hürriyete kavuşmalarında kendileri için) bir iyilik görüyorsanız, hemen mükatebe yapın. Allah’ın size vermiş olduğu malından siz de onlara verin. Dünya hayatının geçici menfaatlerini elde edeceksiniz diye, namuslu kalmak isteyen cariyelerinizi fuhşa zorlamayın. Kim onları zor altında bırakırsa, bilinmelidir ki, zorlanmalarından sonra Allah (onlar için) çok bağışlayıcı ve merhametlidir.

Biçare bu cariyeleri fuhşa zorlayan saygıdeğer Müslümanlara Allah;

Onları fuhşa zorlarsanız bu çok büyük günahtır diyor mu? hayır

Onları fuhşa zorlayanlara şu kadar sopa vurun diyor mu? hayır

Ya ne diyor?

Kim onları zor altında bırakırsa, bilinmelidir ki, zorlanmalarından sonra Allah (onlar için) çok bağışlayıcı ve merhametlidir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Nisa Suresi 24. Ayet: ''Savaş esiri evli kadınlarla ilişki helal kılındı''

Harb esîri olarak) sağ ellerinizin mâlik olduğu kadınlar (mülk-i yemininiz olan cariyeler) müstesna olmak üzere diğer bütün kocalı kadınlar (la evlenmeniz de size haram edildi. Bu hürmetler) üzerinize Allanın farzı olarak (yazılmışdır). Onlardan maadası ise ? namuskâr ve zinaya sapmamış (insanlar) haalinde (yaşamanız şartiyle) mallarınızla (mehir vermek veya satın almak suretiyle) ara (yıb nikâhla) manız için ? size halâl edildi. O halde onlardan hangisiyle faidelendiyseniz ücretini takdir edildiği vech ile verin. O mehrin mıkdarını ta'yin etdikden sonra aranızda gönül hoşluğu ile uyuşduğunuz şey (mıkdar) hakkında üstünüze bir vebal yokdur. Şübhesiz ki Allah hakkıyle bilicidir, mutlak hüküm ve hikmet saahibidir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Nur suresi

33- Evlenme imkanını bulamayanlar ise, Allah, lütfu ile kendilerini varlıklı kılıncaya kadar iffetlerini korusunlar. Ellerinizin altında bulunanlardan (köleler ve cariyelerden) mükatebe yapmak isteyenlerle, eğer kendilerinde (hürriyete kavuşmalarında kendileri için) bir iyilik görüyorsanız, hemen mükatebe yapın. Allah’ın size vermiş olduğu malından siz de onlara verin. Dünya hayatının geçici menfaatlerini elde edeceksiniz diye, namuslu kalmak isteyen cariyelerinizi fuhşa zorlamayın. Kim onları zor altında bırakırsa, bilinmelidir ki, zorlanmalarından sonra Allah (onlar için) çok bağışlayıcı ve merhametlidir.

Biçare bu cariyeleri fuhşa zorlayan saygıdeğer Müslümanlara Allah;

Onları fuhşa zorlarsanız bu çok büyük günahtır diyor mu? hayır

Onları fuhşa zorlayanlara şu kadar sopa vurun diyor mu? hayır

Ya ne diyor?

Kim onları zor altında bırakırsa, bilinmelidir ki, zorlanmalarından sonra Allah (onlar için) çok bağışlayıcı ve merhametlidir.

Bunun neresinde art niyet arıyorsunuz zorlamayın diyor bu bir günahtır faakt her günahın tövbesi var. bundan bahsediyor..

Ben dinimden de bunu beklerim.. Şirk eden bir kafir bile müslüman olunca günahları gidiyor.

O kadar tecavüzcü varki Allah onları ıslah eylesin günahlarını affetsin eğer hidayeti nasip ise..

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...