Jump to content

Recommended Posts

insanlık tarihi incelendiğinde farklı tanrı kavramlarıyla karşılaşılır. Eğer varsa gerçek Tanrı bunlardan biri olmalıdır. Bu amaçla insanların henüz inanmaktan vazgeçmediği, günümüzde popüler olan, dinlerin ve felsefelerin önerdiği tanrı kavramlarının birçoğunu inceledim.

Doğamız gereği vicdan, adalet ve iyilik anlayışımız olduğunu düşünüyorum. Bana göre, eğer bu tarılardan biri, ben dahil herşeyi yaratmış ise, ben onu bulup anlamaya çalıştığımda; (1) ona hak vermeli, onu takdir etmeli ve savunmalıydım. Onunla rezonanansa geçip veya ona ibadet edip, hayatımı onun bildirdiği veya onun yaratımlarından anladığım ilkelere göre yaşadığımda (2) daha refah içinde olmalıydım. Çünkü bendeki bu manevi değerlerin kaynağı Tanrı ise, ve Tanrı incelemekte olduğum tanrı ise, ben onun kodladığı bu özellikler yoluyla, onunla yukarıdaki iki boyutta olumlu ilişki kurmalıydım. Böyle bir olgunluğa erişmemişsem ya henüz Tanrı'yı bulamamışımdır, ya da Tanrı yoktur.

Bu bağlamda ve belirttiğim türde olumlu deneyimleri yaşayıp hayatını şekillendirmiş veya bu kurgunun geçerli olamayacağını anlayarak ateizme ulaşmış kişilerin yaşamlarını ve yaklaşımlarını merak ediyorum. Bana yardımcı olan çıkar mı?

tarihinde woolfolk tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

tanrıyı arayıp bulamayanlara şunu tavsiye ediyorum

doğru yere bakmamış olabilirmmisiniz?

mesela tanrıyı ateist forumda aramak gibi

hakikaten tanrıyı aramakta ciddi isen

şunlara bak:

kainat ve dünya bir sanat üzerine yaratılmış

bilim adamları kainatı inceleyerek milyonlarca ciltlik kütüphaneler doldurmuş

bu bilgiler eşyanın öncesine ait değil

yani göz profesörü gözü incelemiş binlerce sayfalık bir kitaba imza atmış

hele o noktaya gelmek için yıllarca çalışmış ama gözden öncesini bilmiyor

bir gözün aynısını veya benzerini yapıp insana takma becerimiz 2014 yılında hala mümkün değil

yani gözü yapan bizim gözümüzle görecebileceğimiz bir güç değil

bu gözü yapan bütün gözleri yapan da odur çünkü temelde aynı

gözü yapan gözü görür gözün gördüğünü de görür

gözü yapan güneşi de yapmalı güneş olmadan gözün ışık fiziği ayna lens vb olmayacaktı

demek gözü yapan ışığı güneşi gözü besleyen biyolojik tüm faktörleri bilir

gözü yapan insanı da yapmalı yapması gerekir

tüm hayvanları da yaratmalı

tüm dünyayı ve güneş sistemini de bilmeli ona göre varetmeli

insanı yaratan insandaki duyguları da yaratmalı

sevgiyi merhameti en iyi bilmeli

bak bebekler ne güzel besleniyor

aciz ve zayıf oldukları için onları yaratan annelerine verdiği şefkatle

anneleri ona musahahar ediyor yani hizmetçi gibi çocuğu etrafında pervane oluyor

icabında bir anne evladı için canını veriyor

demek o bebeği yaratan ona çok merhametli ki anneyi de bu duygularla donatmış

annede bebeğin her dönemi için uygun besin hemen hazırlanıyor

demek bebeğin yaratıcısı bu bebeğe karşı kat kat şefkatli merhametlidir

demek yaratan hem yaratıcı hem merhametlidir

Bismillahirrahmanirrahim deki gibi

blis_bebek.jpg

bak bir damla sudan mükemmel insanlar yaratılıyor

bak bir çekirdekten tonlarca ağırlıkta ağaçlar oluyor

hiç mümkünmüdür ki bunlar kendi kendine olsun veya

kör tabiat yaratsın veya

cansız camid sebebler canlıları varetsin

demek bir Alimi Kadir Rahmanir Rahim daima yaratır.

Link to post
Sitelerde Paylaş

insanlık tarihi incelendiğinde farklı tanrı kavramlarıyla karşılaşılır. Eğer varsa gerçek Tanrı bunlardan biri olmalıdır. Bu amaçla insanların henüz inanmaktan vazgeçmediği, günümüzde popüler olan, dinlerin ve felsefelerin önerdiği tanrı kavramlarının birçoğunu inceledim.

Doğamız gereği vicdan, adalet ve iyilik anlayışımız olduğunu düşünüyorum. Bana göre, eğer bu tarılardan biri, ben dahil herşeyi yaratmış ise, ben onu bulup anlamaya çalıştığımda; (1) ona hak vermeli, onu takdir etmeli ve savunmalıydım. Onunla rezonanansa geçip veya ona ibadet edip, hayatımı onun bildirdiği veya onun yaratımlarından anladığım ilkelere göre yaşadığımda (2) daha refah içinde olmalıydım. Çünkü bendeki bu manevi değerlerin kaynağı Tanrı ise, ve Tanrı incelemekte olduğum tanrı ise, ben onun kodladığı bu özellikler yoluyla, onunla yukarıdaki iki boyutta olumlu ilişki kurmalıydım. Böyle bir olgunluğa erişmemişsem ya henüz Tanrı'yı bulamamışımdır, ya da Tanrı yoktur.

Bu bağlamda ve belirttiğim türde olumlu deneyimleri yaşayıp hayatını şekillendirmiş veya bu kurgunun geçerli olamayacağını anlayarak ateizme ulaşmış kişilerin yaşamlarını ve yaklaşımlarını merak ediyorum. Bana yardımcı olan çıkar mı?

Ben sizin belirttiğiniz bağlamda diğer etkili dinlerin kitaplarını okumuş ve onlarla olumlu ilişki kurmuş birisi değilim. O yüzden yazımı isterseniz gözardı edebilirsiniz.

Size kısaca söyleyeceğim şey şudur. Siz öyle anlaşılıyor ki hislerle hareket eden birisiniz. Doğru ve yanlışı ayırt edebilmek için hislerimiz bize yol gösteremezler. Hislerin hizmet ettiği amaç sadece kendi amacı içindir. Bugün ben de bilgisayarımın arkasında monitörün arkasında yeşil bir ejderin var olduğunu hissedebilirim...ama monitörü çevirip arkasına baktığımda, orada hiçbirşey göremem. Bu yüzden hisler, gerçek dünyayı yansıtmaz. Sadece gerçek dünyadan ne anladığımıza bakarak kendisine göre bir şekil ve tavır alırlar.

Doğru ile yanlışı birbirinden ayırt etmenin yolu...kanıttır. Birisi birşey söylediğinde, ben kanıt sorarım. Kanıt varsa, işte o zaman gerçek kabul ederim. Aksi halde bu sadece bir hayal olarak kalır.

Not: Eğer Tanrı varsa, etraftaki bilinen tanrı versiyonlarından biridir düşünceniz bir mantık hatasıdır. Sizin böyle bir karar vermeniz iyi bir gerekçeye dayanmıyor. Neyin esasında, neye dayanara siz böyle bir karar çıkarttınız? Yine hislerinize göre hareket etmiş olmayasınız? Belki tanrı vardır, ama insanların yaşamına karışmıyor? Bizler ölünce de yok olup gidiyoruz. Cennet ve cehennem diye bir şey belki yoktur? Tanrının bizimle özel bir ilgisi belki yoktur? Kitap göndermek gibi bir derdi yoktur? Sonuçta bunlar hepsi olası durumlardır. Bunlarla baş etmenin tek yolu, yine kanıta dayalı hareket etmektedir. Birşeyin doğru olup olmadığını kabul etmenin zamanı...ortada onunla ilgili kanıt varsa olur.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Gittiğiniz yoldan ateistliğe çıkmadım. Benim yolum doğrudan ortaokulda iken kuranı okuyup, küçüklüğümden beri belki de yüzlercesini okuduğum keloğlan ve benzeri masal kitaplarına benzerliğini görmemle başladı. Daha sonrasında anladım ki insanlar korktukları herşey için bir masal, bir efsane üretmişler. Tanrı kavramının da bu masallardan, efsanelerden çıktığını gördüm. Bir masal figürünü gerçek hayatta aramanın bir anlamı olmadığını anladım.

Doğamız gereği vicdan, adalet ve iyilik anlayışımız olduğunu düşünüyorum. Bana göre, eğer bu tarılardan biri, ben dahil herşeyi yaratmış ise, ben onu bulup anlamaya çalıştığımda; (1) ona hak vermeli, onu takdir etmeli ve savunmalıydım. Onunla rezonanansa geçip veya ona ibadet edip, hayatımı onun bildirdiği veya onun yaratımlarından anladığım ilkelere göre yaşadığımda (2) daha refah içinde olmalıydım. Çünkü bendeki bu manevi değerlerin kaynağı Tanrı ise, ve Tanrı incelemekte olduğum tanrı ise, ben onun kodladığı bu özellikler yoluyla, onunla yukarıdaki iki boyutta olumlu ilişki kurmalıydım. Böyle bir olgunluğa erişmemişsem ya henüz Tanrı'yı bulamamışımdır, ya da Tanrı yoktur.

Bir tanrı varsa ve evreni içendeki bildiklerimiz ve bilmediklerimiz ile yaratmak istemişse, bu durum hiçbir şekilde onu anlayabilmenizi ve hak verebilmenizi gerektirmez. Bu düşünce, islam gibi zırvaların insanın yaratılmışların en mükemmeli olması ve alemin insanlar için yaratılmış olması palavralarının bir yansımasıdır. Zira aynı tanrının yaratmış olduğu hayvanların bazılarının insanın kavrama yetisine sahip olmaması dolayısı ile tanrıyı anlayabilmeleri ve ona hak vermeleri mümkün değildir. Eğer onlar da kendilerince bir tanrı algılayıp ona hak veriyorlarsa, bu durumda zaten sizin uzun uzadıya bir arayışta olmanız anlamsızdır, zira tanrı en düşük kavrama yetisine sahip canlı tarafından bile algılanabiliyordur. Yok eğer siz de (insan türü) bazı hayvanlar gibi görece düşük bir algılama yetisine sahipseniz, zaten bir tanrı arayışının bir anlamı yoktur; zira o tanrı sizi zaten kendisini algılayamayacak durumda yaratmıştır. Yani bazı canlı türleri tanrıyı hiçbir şekilde anlayamayacak durumdadır ve bu türlerden birine mensup olup olmadığınızı bilemeyeceğiniz için, tanrıyı aramanız anlamsızdır.

Özetle: islamın alem insanlar için yaratılmıştır, yaratılmışların en mükemmeli insandır inancını bir kenara bırakmadan ilerlemeniz mümkün değil; çıkacağınız her basamak çürük ve sizi ilk sallantıda çökertecek halde olacaktır. Ya da daha kötüsü, kendinizi islamın kollarında bulmanızdır ki; bir insanın düşebileceği bundan daha derin bir çukur yoktur.

Bu bağlamda ve belirttiğim türde olumlu deneyimleri yaşayıp hayatını şekillendirmiş veya bu kurgunun geçerli olamayacağını anlayarak ateizme ulaşmış kişilerin yaşamlarını ve yaklaşımlarını merak ediyorum. Bana yardımcı olan çıkar mı?

Dediğim gibi, bu yoldan gitmedim. Ama size farklı bir bakış açısı verebilmek amacı ile deneyimimi özetleyebilirim:

- Tanrı kavramı doğadan korkan ilk insanların, onlara görümeyen ama doğa gibi şiddetli araçlarla onları cezalandırabilen bir varlığın olduğu düşüncesinden doğar

- Zamanla insanlar tanrıyı bir şekilde sakinleştirebileceklerini öğrenirler; kimi kendini yere atıp yakarınca, kimi kan döküldüğünde, kimi yiyecek sunulduğunda tanrın(lar)ın sakinleştiğiini farkeder. Aslında bunlar sadece tesadüf üzere edinilen deneyimlerdir. Örneğin şöyle bir inanç deneyi vardır: Bir güvercin , bir bölmeden içeri yem atılabilen bir kafese konur. Güvercine rastgele zamanlarda yemek verilir. Güvercin bir kaç hareketine denk gelen zamanlarda yemeğin geldiğini görünce, yemeği o davranışların getirdiğine inanmaya başlar ve o hareketleri tekrarlar durur. Örneğin kafasını sola yatırınca yemek geldiğine inenmışsa, bir daha gelmesi için sürekli onu tekrarlar. İnsanların doğayı üstelrine salan tanrıları memnun etmek için ürettikleri bu ritüellerin kaynağıda bu inanışlardır.

- Bu inanışlar zamanla o kadar çok kere ve o kadar fazla insan tarafından tekrarlanır ki, hem evrilir, hem bir sistematik halini alır. Buna din denir.

- İnsan aynı zamanda doğayı anlamaya başlar.

- Din sistematikleştikçe ve doğa anlaşıldıkça, Tanrılar onları doğuran doğa kaynaklı korkulardan koparlar, kendi sistemleri içinde varolmaya devam ederler. Yani tanrıyı doğuran korkular ortadan kalkmıştır. Fakat tanrı korkusu ortadan kalkmamıştır, çünkü kimse tanrının kaynağını bilmemekte, atalarından aldığı korkuyu devam ettirmektedir.

Yani sizin bu arayışınız, size aktarılan korkular nedeni ile tanrıyı bulmak üzerinedir. Korkuların kaynağını merak etmediğiniz sürece elbette günün birinde bir tanrı bulabilirsiniz. Ama o zaman tanrıyı mı bulduğunuz, yoksa aklınızı mı yitirdiğiniz konusunda asla emin olamazsınız.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Kuran'daki Allah Müslümanların tamamına yakını arayıp da bulduğu değil, gözünü dünyaya açtığında önüne sunulan Allah'tır.

Ben bana sunulan hazır yaratıcıyı aklımla,vicdanımla,duygularımla Kuran'da gerçekten bulmaya çalışırken bulduğum bu evreni yaratacak bir Allah değil, evreni yarattı diye sunulan ancak bir insanın imzasını taşıyacak kadar öfkeli,bencil,çıkarcı,kibirli,bağnaz tutarsızlıkları olan Arabistan çölleriyle sınırlı evrenden bihaber aciz bir tasvir.

Gerçek ne ben de çok merak ediyorum...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Benim tanrı arayışım olmadı. Kendimi tanrıya inanıyor olarak buldum. Çünkü varlığımın bilincine varmadan öncesinden itibaren çevremdeki herkes allahtan bahsediyordu. Kendimin farkına vardığımda allah diye bir şeyden bahsediliyor olarak buldum. Tanrı inancının bir tanrı aranarak oluştuğunu hiç düşünmüyorum. Kendini tanrı inancı içinde bulmayan birisinin, tanrı arayışı olabileceğini düşünemiyorum. Tanrı inancı zihinsel bir bulaşıktır.

Peki kendimi içinde bulduğum bu tanrı inancı, bir süre zihnimde neden yer etti? Tanrının olmadığını neden hemen anlamadım? Bunun çeşitli nedenleri olabilir. Başta geldiğini tahmin ettiğim etken, bana şans getirecek doğaüstü bir etken olmasını istemem diye düşünüyorum. Tanrıya inanan kişileri gözlemlediğimde, başta bu faktörün geldiğine inanıyorum. İnsanlar istiyor ki gizli bir doğa üstü el, onlara iltimas geçsin.

Bu iltimasa mazhar olabilmek için ise, tanrıya yalakalık yapmak gerektiği fikri, bence ahlakın katilidir. Torpilin, rüşvetin, yandaş kayırmanın, kazık atmanın, soymanın, aldatmanın kaynağı hep bu inançtır. Öyle ya, tanrı seni koruyacak, kollayacak, kayıracaksa birilerine de haksızlık yapacak öyle değil mi? Niye seni kayırıyor? Çünkü yalakasın.

Yeryüzünde ahlaksızlığın kaynağı tanrı inancıdır.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Benim tanrı arayışım olmadı. Kendimi tanrıya inanıyor olarak buldum. Çünkü varlığımın bilincine varmadan öncesinden itibaren çevremdeki herkes allahtan bahsediyordu. Kendimin farkına vardığımda allah diye bir şeyden bahsediliyor olarak buldum. Tanrı inancının bir tanrı aranarak oluştuğunu hiç düşünmüyorum. Kendini tanrı inancı içinde bulmayan birisinin, tanrı arayışı olabileceğini düşünemiyorum. Tanrı inancı zihinsel bir bulaşıktır.

Peki kendimi içinde bulduğum bu tanrı inancı, bir süre zihnimde neden yer etti? Tanrının olmadığını neden hemen anlamadım? Bunun çeşitli nedenleri olabilir. Başta geldiğini tahmin ettiğim etken, bana şans getirecek doğaüstü bir etken olmasını istemem diye düşünüyorum. Tanrıya inanan kişileri gözlemlediğimde, başta bu faktörün geldiğine inanıyorum. İnsanlar istiyor ki gizli bir doğa üstü el, onlara iltimas geçsin.

Bu iltimasa mazhar olabilmek için ise, tanrıya yalakalık yapmak gerektiği fikri, bence ahlakın katilidir. Torpilin, rüşvetin, yandaş kayırmanın, kazık atmanın, soymanın, aldatmanın kaynağı hep bu inançtır. Öyle ya, tanrı seni koruyacak, kollayacak, kayıracaksa birilerine de haksızlık yapacak öyle değil mi? Niye seni kayırıyor? Çünkü yalakasın.

Yeryüzünde ahlaksızlığın kaynağı tanrı inancıdır.

Küçüklükte akla yerleştirilen ve o zamanki mantıkla karşı koyamadığınız düşünceler büyüyünce de etkisini sürdürür o yüzden hemen çıkamadık. Aynen bir kurtu kücüklüğünde döven sahibinden kurtun büyüncede çekinmesi gibi.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Kurt yetiştirmiş birisini ben de tanıyorum. Herif hayvan hastasıydı. Yılan dahil beslemediği hayvan yoktu. Beslediği dört beş kurt vardı hem de... Sürü oluşturmuştu. Bunlar vahşi doğadan alınmış gerçek kurtlar mıydı, kurt köpeği miydi tam bilmiyorum. Ama son derece saldırgan ve vahşi idiler. Onları eğitmek için eline bir kırbaç alırdı. Kurtlar korkunç hırıltılarla etrafında döner, saldırırlar, fakat onları kırbaçla terbiye ederdi. Ömrümde böyle bir şey görmedim. Büyük ve bahçeli bir evi olmasına karşın komşuları ona nasıl tahammül ederdi bilmiyorum. Ben bu adamdan çocuk olmama rağmen korkmazdım. Kurtlarla yaptığı dansı da izleyebiliyordum yani, korkmuyordum. O eve girip çıkmak bir çocuğun harcı değildi, ama bir çok hayvanını görmeye yetecek kadar girip çıktım. Yılan odası vardı ve yılanların tırmanması için ağaç filan vardı odanın içinde.

Hatta bu çılgın herif beni etkilemiştir ve hayvanları halen çok severim. Hayvan beslemeden asla yapamam. Huzursuz olurum. İlla bir veya bir kaç hayvanım olacak. Hayvanlarımı kaybettiğimde aşırı üzülürüm.

Hayatta nelerle karşılaşmışsak, kişiliğimiz bunların total bileşkesidir diye düşünüyorum.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Kurt yetiştirmiş birisini ben de tanıyorum. Herif hayvan hastasıydı. Yılan dahil beslemediği hayvan yoktu. Beslediği dört beş kurt vardı hem de... Sürü oluşturmuştu. Bunlar vahşi doğadan alınmış gerçek kurtlar mıydı, kurt köpeği miydi tam bilmiyorum. Ama son derece saldırgan ve vahşi idiler. Onları eğitmek için eline bir kırbaç alırdı. Kurtlar korkunç hırıltılarla etrafında döner, saldırırlar, fakat onları kırbaçla terbiye ederdi. Ömrümde böyle bir şey görmedim. Büyük ve bahçeli bir evi olmasına karşın komşuları ona nasıl tahammül ederdi bilmiyorum. Ben bu adamdan çocuk olmama rağmen korkmazdım. Kurtlarla yaptığı dansı da izleyebiliyordum yani, korkmuyordum. O eve girip çıkmak bir çocuğun harcı değildi, ama bir çok hayvanını görmeye yetecek kadar girip çıktım. Yılan odası vardı ve yılanların tırmanması için ağaç filan vardı odanın içinde.

Hatta bu çılgın herif beni etkilemiştir ve hayvanları halen çok severim. Hayvan beslemeden asla yapamam. Huzursuz olurum. İlla bir veya bir kaç hayvanım olacak. Hayvanlarımı kaybettiğimde aşırı üzülürüm.

Hayatta nelerle karşılaşmışsak, kişiliğimiz bunların total bileşkesidir diye düşünüyorum.

karşına çevrendeki sıradan bir müslümanı alarak onu sorguladın mı? Samimi bir arkadaşında olabilir bu kişi. Ben yaptım ve ne kadar eksik, sığ, bilgisiz olduğunu gördüm. Her şeye rağmen ona inançsızlıktan bahsettiğimde feci şekilde ürperdi, benim inancım tam gibi şeyler söyledi :D ben masal anlatıyormuşum gibi davrandı, umursamak işine gelmedi. Ben dinden çıktığımda onun bilgisini 10 katlar 20 eklerdim ayrıca korkuyu tamamen bir kenara bırakarak sorgulayabilecek seviyedeydim. Ne yazıkki çocukluktan yerleşen fikirler ne olursa olsunlar zihinde etkili biçimde kalmaya devam ediyorlar.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Müslümanları sürekli gözlemliyorum, çünkü çevrem onlarla sarılı. Çevremde ateistler elbette var ve iletişim içindeyiz ama yani nasıl diyeyim... Bu ateistler içinde "tayipten allah razı olsun" diyen var, ötesini artık söylemeyeyim... Din baskısı ateistlerin kişiliklerinin yitimine, dejenere olmalarına yol açıyor. Tepki gösterirsem "yaaa salla gitsin, vatanı sen mi kurtaracaksın" diyorlar. Dincilerle samimi ilişkilere giriyorlar. Neden? Çıkar için. Dincileri basbayağı kullanıyorlar da.

Müslimler yani, içler acısı durumdalar... Ölmekten öyle tırsıyorlar ki, hastalık bu... Benim ölümü son derce doğal karşılamama hayret ediyorlar. Ölmekten gerçekten korkup korkmadığımı sık sık sorguluyorlar. Korkmadığıma inanmak istemiyorlar. Çünkü kendilerinin ödü patlıyor. Ölmekten ölesiye! :D korkuyorlar!

Ben de "bir dağda öleyim, cesedimi çakallar parçalasın istiyorum, yatakta ölmek istemiyorum" diye iyice onları ürpertiyorum. "Deli bu" diye baktıklarını hissediyorum bakışlarından.

Yahu adamlar "ölü incinir, sarsılmaz, nazik taşınır" diye inanıyorlar. Çakalların parçalaması dehşet bir şey bu zavallılar için! Lan ölü olum ölü, ne yapsan, yaksan, parçalasan, ne değişir, ağaç bile canlı siz onu acımasızca, merhametsizce parçalarken ama siz öldüğünüzde bir protein yığınından başka bir şey olmazsınız" diyorum, yok... Anlamıyorlar...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Müslümanları sürekli gözlemliyorum, çünkü çevrem onlarla sarılı. Çevremde ateistler elbette var ve iletişim içindeyiz ama yani nasıl diyeyim... Bu ateistler içinde "tayipten allah razı olsun" diyen var, ötesini artık söylemeyeyim... Din baskısı ateistlerin kişiliklerinin yitimine, dejenere olmalarına yol açıyor. Tepki gösterirsem "yaaa salla gitsin, vatanı sen mi kurtaracaksın" diyorlar. Dincilerle samimi ilişkilere giriyorlar. Neden? Çıkar için. Dincileri basbayağı kullanıyorlar da.

Müslimler yani, içler acısı durumdalar... Ölmekten öyle tırsıyorlar ki, hastalık bu... Benim ölümü son derce doğal karşılamama hayret ediyorlar. Ölmekten gerçekten korkup korkmadığımı sık sık sorguluyorlar. Korkmadığıma inanmak istemiyorlar. Çünkü kendilerinin ödü patlıyor. Ölmekten ölesiye! :D korkuyorlar!

Ben de "bir dağda öleyim, cesedimi çakallar parçalasın istiyorum, yatakta ölmek istemiyorum" diye iyice onları ürpertiyorum. "Deli bu" diye baktıklarını hissediyorum bakışlarından.

Yahu adamlar "ölü incinir, sarsılmaz, nazik taşınır" diye inanıyorlar. Çakalların parçalaması dehşet bir şey bu zavallılar için! Lan ölü olum ölü, ne yapsan, yaksan, parçalasan, ne değişir, ağaç bile canlı siz onu acımasızca, merhametsizce parçalarken ama siz öldüğünüzde bir protein yığınından başka bir şey olmazsınız" diyorum, yok... Anlamıyorlar... :lol:

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...