Jump to content

Biraz gülümseyelim lütfen ...


Recommended Posts

Dünyanın En İnce Kitapları:

 


1. Arap Demokrasileri Rehberi
2. Latin Amerika'nın Demokrasi Tarihi
3. Sosyalizmin Başarıya Ulaştığı Ülkeler
4. Türkiye'nin Dostu Olan Ülkeler
5. İsveç'li Peygamberler Tarihi
6. İtalyan Savaş Kahramanları
7. İslam Tarihinde Heykeltraşlık
8. Bayburt'un Jeopolitik Ve Jeostratejik Önemi
9. Amerikan Tarzı Tevazu
10. Tayyip Erdoğan Tarzı Nezaket Ve Tutumluluk
11. Tayyip Erdoğan'ın Entelektüel Birikimi
12. Etiyopya'lı Bilim İnsanları Listesi
13. Nobel Ödülü Almış Türkler
14. Türkiye'de Demokrasi Tarihi Boyunca Seçim Kampanyalarında Verilip De Tutulan Sözler
15. Erkeklerin Kadınlar Hakkında Bildiği Her Şey
16. Evlenmeye Değer Feministler Albümü
17. Kadınları Memnun Etmenin Yolları
18. Bilim Tarihinde Kadınların Yeri ve Önemi
19. Astrolojinin Dayandığı Bilimsel Gerçekler
20. Hindular İçin Biftek Tarifleri
21. Eskimolar İçin Mayo Modelleri
22. İzmir'li Çirkin Kızlar
23. Çingeneler'de Görgü Kuralları 
24. Latin Amerika'da Ahlak
25. PKK'nın İnsani Yüzü
26. Türk Milli Futbol Takımının Deplasman Başarıları
27. Türk Milli Futbol Takımının Dünya Kupası Başarıları
28. San Marino Milli Futbol Takımının Kazandığı Maçlar
29. Tarih Bölümü Mezunları İçin Kariyer İmkanları
30. Somali Mutfağından Resimli Yemek Tarifleri
31. Kanseri Diş Fırçasıyla Tedavi Etme Yolları
32. Plutoniumun Evlerde Kullanılışı
33. Salaklar İçin Kuantum Fiziği Dersleri
34. Uçan Denizaltılar Konusundaki Son Gelişmeler
35. Piranalarla Başarılı Ortak Yaşam Deneyleri
36. Elmaya Benzeyen, Elma Gibi Kokan Fakat Elma Olmayan Meyveler Ansiklopedisi
37. Ölü Kedilerin Faydaları
38. A Harfinin Anagramları
39. Kurbağaların Sağlık Sorunları
40. Suşi Pişirme Sanatı
41. Sahra Çölündeki Mercan Adaları Antolojisi
42. Doğal Güzelliğin Sırları (Yazan: Ajda Pekkan)
43. Mutlu Bir Evlilik (Yazan: Seda Sayan)
44. Başarılı Seçim Kazanma Stratejileri (Yazan: Deniz Baykal)
45. En Beğendiğim Galatasaray Antrenörleri (Yazan: Hıncal Uluç)
46. Toplum Yaşamında Kadınların Rolü (Yayınevi: Taliban Üniversitesi, Kâbil, 2010)
47. Kentimizin Bar ve Diskolar Rehberi (Yozgat Belediyesi Kültür Müdürlüğü Yayını)
48. Sevdiğim Yahudiler (Yazan: Adolf Hitler)
49. Sevdiğim Yahudiler (Yazan: Yaser Arafat)
50. Sevdiğim Yahudiler (Yazan: Kadir Mısıroğlu)

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 363
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Top Posters In This Topic

Posted Images

Bir yazıda harflerin sıralanışı önemli değilmiş, ilk ve son harf doğru yazıldığında hemen okunuyormuş. Zira kelimeler bütün olarak algılanırmış. Örnek verelim:

 

 

Kleimleirn hrfalreiinn hnagi srıdaa yzalıdkılraı ömneli dğeliimş.

 

Öenlmi oaln brinci ve snonucnu hrfain yrenide omlsaımyış.

 

Ardakai hfraliren srısaı krıaışk oslada ouknyuorumş.

 

Çnükü kleimlrei hraf hraf dğeil bri btüün oalark oykuorumuşz.

 

 

(Tek okuyuşta anlayabildiniz mi?:))

Link to post
Sitelerde Paylaş

Genç deve, annesine sormuş:
- Anne bizim ayaklarımız niye bu kadar büyük?

 

Anne cevap vermiş:
- Çölde kuma batmamak için.

 

Genç deve tekrar sormuş:
- Peki kirpiklerimiz niye bu kadar gür?

 

Anne tekrar cevap vermiş:
- Çölde kum fırtınalarında kum kaçmasın diye.

 

Genç deve bir soru daha sormuş:
- Bizim niye hörgüçlerimiz var?

 

Anne deve sabırla yanıtlamış:
- Çölde çok uzun süre susuz idare edebilmek için suyu hörgüçlerimizde depolarız.

 

Sonunda dayanamayan genç deve sormuş:

 

- Ya o halde biz Ankara Hayvanat Bahçesi'nde ne halt ediyoruz???

Link to post
Sitelerde Paylaş

İngiltere'nin saygın Kız Kolejlerinden birinde biyoloji öğretmeni, öğrencilerden Miss Perkins'e sormuş:

 

"Söyle bakalım, insan vücudunda, uyarıldığında normal büyüklüğünün altı katına ulaşan organ hangisidir?"

 

Öğrenci, yüzü kızararak, "bana bu soruyu sorduğunuzdan ailemin haberi olacak" demiş.

 

Öğretmen başka bir öğrenciye dönmüş ve "sen söyle Miss Sarah" demiş.

 

Sarah, "loş ışıkta gözbebeği" yanıtını vermiş.

 

Öğretmen "aferin" dedikten sonra Miss Perkins'e dönmüş ve "sana üç şey söyleyeceğim" demiş.

 

1. dersine hiç çalışmamışsın, bundan ailenin haberi olacak.
2. aklın fikrin sürekli kötü şeylerde.
3. ileride çok büyük hayal kırıklığına uğrayacaksın.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 1 month later...

Nasıl yani, bu kısa pantolonu burada giyemez miyim?

Nasıl?

İslami değil mi?

Pantolonuma ne olmuş ki?

Domuz derisinden mi imiş?

Hayır! Bu pantolon Bangladeş´te üretildi.

Yani bundan daha fazla helal olamaz!

tarihinde kavak tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
29 dakika önce, FascistAtheist yazdı:

Ben hiç gülümseyemiyorum, anksiyete bozukluğu denilen bir durum yaşıyorum uzun zamandır. Devam ederse 2 sene içinde intihar edebilirim.

Boşverin intiharı mintiharı falan, hayat bizden korksun...

 

Siz de gülmeyiverin... :D
Ancak sürekli somurtarak nereye kadar gidilir ve kime ne faydası olur?
Bence en iyi mi her fırsatta hayattan dalga geçmek lazım, çünkü içinde yaşadığımız ve parçası olduğumuz bu yaşam hiç kimseyi umursamamıştır ve umursamıyor.
Amanııın, bu konuya göre çok fazla ciddi oldu galiba.

 

Geldik bir kere bu diyara...tıksırıncaya kadar gülümseyelim o zaman!
Bağırmak mı istiyorsun, sesin kısılana kadar bağır.
Ağlamak mı istiyorsun, gözlerin kuruya kadar ağla.
Gülmek mi istiyorsun, kahkahalarla gül.
Somurtmak mı istiyorsun, tamam somurt ama fazla uzatma, çünkü çok somurtanlara kız vermiyorlarmış. :D

 

Link to post
Sitelerde Paylaş

Şu şirin fıkra, "zamanı" habire küçümseyen dindarlara gelsin.


Bizim Temel´in köyü olan Temelköy´de feci bir trafik kazası meydana gelir ve nikăhlanmaya giden gelin ile damat olay yerinde hayatını kaybeder. İkisi de cennete vardıklarında, yarım kalan nikahlarının orada tamamlanmasını rica ederler, çünkü delicesine birbirlerine aşık olmuşlardı. Mălum tanrı biraz düşünür ve onay verir ancak bir süre beklemeleri gerektiğini onlara iletir. Aradan 1 sene, 10 sene, 50 sene geçmesine rağmen mălum tanrıdan ses seda gelmez. Nihayet 100 sene sonra mălum tanrı ikisini de huzuruna çağırır ve bir imamın önünde nikăhları kıyılır.

 

İlk başlarda ikisi de çok mutluydu ancak zamanla birbirlerine olan aşkları sönmeye başlar. Aşağı yukarı 20 sene sonra ebediyen bir arada yaşayamayacaklarına karar verirler. Yine mălum tanrının huzuruna çıkarlar ve derler ki: "Ebediyen birbirimizi seveceğimizi ve mutlu olacağımızı zannetmiştik. Ancak çok yanılmışız ve aşılması güç farklılıklarımız olduğuna kanaat getirdik. Tekrar boşanmamız mümkün mü?"

 

"Benimle dalga mı geçiyorsunuz?" diye çıkışır malum tanrı ve söylenmeye devam eder "Sırf siz mutlu olasınız diye, bir tane imamı buraya getirebilmek için 100 seneye ihtiyacım oldu. Bir tane boşanma avukatını buraya getirebilmem hiç mümkün değil."   

 

tarihinde kavak tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 2 weeks later...

Bu şirin fıkrayı, habire İslam güzellemesi yapanlara hediye ediyorum...

 

Bizim Temel´in hemşerisi olan dini bütün Pakize Nine, günlerden birgün, çekine çekine köyün yeni hocası Saftirik Mahmut Efendi´ye yakınır: "Hocam, bir problemim var. Ben de iki tane dişi papağan var. Bunların bütün gün söyledikleri tek şey şu: Merhaba, biz orospuyuz. Eğlenmek istiyor musunuz?"

 

Saftirik Mahmut Efendi: "Aman, ne kötü!. Ama ben bu problemin çözümünü biliyorum. Bende de iki tane erkek papağan var ve bunlar bütün gün dua ediyorlar. En iyisi mi, siz, papağanlarınızı bize getirin ki adam akıllı düzgün konuşmayı öğrensinler!"

 

Hocanın cevabı Pakize Nine´nın aklına yatar. İki dişi papağanını getirdiği vakit, Hoca´nın erkek papağanları malum kutsal kıtabı sesli okumakla meşgüllerdi.
Bizim iki dişi papağan hemen başlarlar: "Merhaba, biz orospuyuz. Eğlenmek istiyor musunuz?"

Bunu duyan erkek papağanlar birbirlerine bakarlar, sonra birisi diğerine söyler: "At şu kutsal kitabı, nihayet dualarımız kabul oldu!"

 

tarihinde kavak tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
18 dakika önce, kavak yazdı:

Bu şirin fıkrayı, habire İslam güzellemesi yapanlara hediye ediyorum...

 

Bizim Temel´in hemşerisi olan dini bütün Pakize Nine, günlerden birgün, çekine çekine köyün yeni hocası Saftirik Mahmut Efendi´ye yakınır: "Hocam, bir problemim var. Ben de iki tane dişi papağan var. Bunların bütün gün söyledikleri tek şey şu: Merhaba, biz orospuyuz. Eğlenmek istiyor musunuz?"

 

Saftirik Mahmut Efendi: "Aman, ne kötü!. Ama ben bu problemin çözümünü biliyorum. Bende de iki tane erkek papağan var ve bunlar bütün gün dua ediyorlar. En iyisi mi, siz, papağanlarınızı bize getirin ki adam akıllı düzgün konuşmayı öğrensinler!"

 

Hocanın cevabı Pakize Nine´nın aklına yatar. İki dişi papağanını getirdiği vakit, Hoca´nın erkek papağanları malum kutsal kıtabı sesli okumakla meşgüllerdi.
Bizim iki dişi papağan hemen başlarlar: "Merhaba, biz orospuyuz. Eğlenmek istiyor musunuz?"

Bunu duyan erkek papağanlar birbirlerine bakarlar, sonra birisi diğerine söyler: "At şu kutsal kitabı, nihayet dualarımız kabul oldu!"

 

:)

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bu hikaye Jim Huber´e aittir. Bu forumda da ara sıra bu hikayeden bahsedilir. Bilhassa safkan dindarlar okusunlar ki o dar ufukları azıcık genişlesin. Olmayacak şey değil yani.
Orijinalini şuradan http://www.jhuger.com/kissing-hanks-ass  okuyabilirsiniz. Hatta bunun bir filmi bile var: https://www.youtube.com/watch?v=zaFZQBb2srM

 

Hank´in kıçını öpmek

 

Bu sabah, kapım çalındı. Açtığımda, karşımda iyi giyimli, bakımlı bir çift gördüm. Adam önce konuştu: “Merhaba, ben John ve bu da Mary”.
Mary: Merhaba, sizi bizimle birlikte gidip Hank’in kıçını öpmeye davet ediyoruz.

Ben: Pardon?! Ne demek istiyorsunuz? Hank de kim? Ve ben niye onun kıçını öpmek isteyeyim?

John: Eğer Hank’in kıçını öpersen, sana 1 milyon dolar verecek; eğer öpmezsen seni eşşek sudan gelinceye kadar dövecek.

Ben: Ne? Bu bir tür mafya taktiği mi? Ne oluyor?

John: Hank bir milyarder. Bu kasabayı o kurdu. Buranın sahibi o. İstediği her şeyi yapabilir ve sana 1 milyon dolar vermek istiyor. Fakat kıçını öpmeden parayı alamayacaksın.

Ben: Bu çok saçma. Neden?

Mary: Sen kim oluyorsun da Hank’in hediyesini sorguluyorsun? 1 milyon dolar istemiyor musun? Bir kıç öpmeye değmez mi onun için?

Ben: Belki, eğer yasalsa, fakat ..

John: Öyleyse, gel bizimle Hank’in kıçını öp.

Ben: Hank’in kıçını sık sık öper misiniz?

Mary: Elbette, devamlı…

Ben: Peki 1 milyon doları aldınız mı?

John: Yok, kasabayı terk etmeden parayı alamazsın.

Ben: Öyleyse neden hemen kasabayı terk etmiyorsunuz?

Mary: Hank söylemeden kasabayı terk edemezsin. Yoksa parayı alamazsın ve seni eşşek sudan gelinceye kadar döver.

Ben: Peki, Hank’in kıçını öpen, sonra da kasabayı terk edip 1 milyon dolar alan birini biliyor musunuz?

Mary: Annem Hank’in kıçını yıllarca öptü. Gecen yıl da kasabayı terk etti. Eminim parasını da almıştır.

Ben: Onunla konuşmadın mı o zamandan beri?

John: Elbette hayır. Hank buna izin vermiyor.

Ben: Öyleyse, eğer parayı alan herhangi biriyle konuşmadıysanız, parayı aldıklarını nereden biliyorsunuz?

Mary: Kasabadan gitmeden önce biraz veriyor. Belki maaşına bir zam alıyorsun, belki küçük bir loto kazanıyorsun, ya da caddede 20 dolarlık banknot buluyorsun.

Ben: Peki bunların Hank’le ne ilgisi var?

John: Hank’in bazı dostları var.

Ben: Kusura bakmayın ama bu tuhaf bir üçkağıtçılık gibi geliyor kulağa.

John: Fakat 1 milyon dolar burada söz konusu olan. Şansa bırakabilir misin bunu? Ve unutma, eğer öpmezsen seni dövecek.

Ben: Belki, eğer Hank’le konuşursam, ayrıntıları ondan öğrenirsem..

Mary: hayır, hiç kimse Hank’i göremez. Hiç kimse Hank’le konuşamaz.

Ben: Peki o zaman nasıl kıçını öpüyorsunuz?

John: Bazen ona bir öpücük gönderiyoruz ve kıçını düşünüyoruz. Diğer zamanlarda Karl’ın kıçını öpüyoruz ve o Hank’e iletiyor.

Ben: Karl da kim?

Mary: Karl bir arkadaşımız. Bize Hank’i ve onun kıçını öpmekle ilgili konuyu öğreten o. Karl için tek yapmamız gereken birkaç kez onu yemeğe çıkarmak oldu.

Ben: Yani Hank diye biri olduğu, onun kıçını öpmeniz gerektiği ve böylece Hank’in sizi ödüllendireceği konusunda sadece Karl’ın sözüne güvendiniz öyle mi?

John: hayır, hayır! Karl’da bir mektup var. Hank tarafından kendisine yıllar önce gönderilmiş. Bütün meseleyi açıklıyor orada. Bak işte bu da bir kopyası. Al kendin de gör.

 

John bana üzerinde “Karl’ın ofisinden” yazılı bir fotokopi uzattı. Üzerinde 11 maddelik bir liste vardı.

 

1. Hank’in kıçını öp ve o da sana kasabayı terk ettiginde 1 milyon dolar versin.
2. Yanında alkol iç.
3. Senin gibi olmayan insanları eşşek sudan gelinceye kadar döv.
4. İyi yemek ye.
5. Bu listeyi Hank’in kendisi yazdırdı.
6. Ay yeşil peynirden yapılmıştır.
7. Hank’in söylediği her şey doğrudur.
8. Her tuvalete gittiğinde ellerini yıka.
9. İçki içme.
10. Sosislerini sosis ekmeği içinde ye, yanında bir şey alma.
11. Hank’in kıçını öp, yoksa seni eşşek sudan gelinceye kadar döver.

 

Ben: Bu bana Karl tarafından yazılmış gibi geliyor.

Mary: Hank’in kağıdı yoktu, onun için.

Ben: Bana öyle geliyor ki, eğer kontrol etseydik, bu yazı Karl’ın el yazısı çıkardı.

John: Elbette, Hank söyledi, Karl yazdı.

Ben: Kimsenin Hank’i göremediğini zannediyordum?

Mary: Şu anda öyle. Ama yıllar önce Hank bazı kişilerle konuştu.

Ben: Hank’in iyi birisi olduğunu söylediğinizi zannetmiştim. Hangi tür iyi insan, sırf farklılar diye başkalarını döver?

Mary: Hank’in isteği bu ve Hank her zaman haklıdır.

Ben: Nereden biliyorsun bunu?

Mary: 7. madde “Hank’in her dediği doğrudur” diyor. Bu benim için yeterli.

Ben: Belki de arkadaşınız Karl uydurdu bütün meseleyi.

John: Kesinlikle hayır. 5. madde bu listeyi Hank’in kendisinin yazdırdığını söylüyor. Ayrıca, 4. maddede iyi yiyin, 8. maddede de tuvaletten sonra ellerinizi yıkayın diyor. Bunların doğru olduğunu herkes bilir. Demek ki gerisi de doğru olmalı.

Ben: Fakat 9. maddede içmeyin diyor, ki bu ikinci maddeyle çelişiyor. Ayrıca 6. maddede ayın yeşil peynirden yapıldığını söylüyor ki bu tamamen yanlış.

John: 9 ile 2 arasında hiçbir çelişki yok. 9 sadece 2’yi açıklıyor. 6’ya gelince, aya hiç gitmedin, dolayısıyla doğru olup olmadığını bilemezsin.

Ben: Bilim adamları ayın kayalardan oluştuğunu söylüyorlar ama..

Mary: Fakat kayanın dünyadan ya da uzaydan gelip gelmediğini bilmiyorlar. Yani ay hala yeşil peynirden yapılmış olabilir.

Ben: Bir uzman değilim ama ayın dünyadan geldiği teorisinin çürütüldüğünü zannediyorum. Ayrıca, kayanın nereden geldiğini bilmiyor olmak onu peynir yapmaz.

John: İşte, bilim adamlarının hata yaptığını sen de kabul ettin. Fakat Hank’in her zaman haklı olduğunu biliyoruz!

Ben: Biliyor muyuz?

Mary: Elbette, 5. madde öyle diyor.

Ben: Diyorsun ki, Hank haklıdır, çünkü liste öyle diyor ve liste doğrudur, çünkü onu Hank yazdırdı. Ve Hank’in yazdırdığını biliyoruz, çünkü liste öyle diyor. Bu döngüsel mantık. “Hank haklıdır, çünkü Hank haklıdır” demekten farksız.

John: İşte şimdi anlamaya başlıyorsun Hank’in düşünce biçimini.

Ben: Fakat, … Her neyse, boş ver. Peki bu sosislerle ilgili konu da ne?

Mary, yüzünü buruşturdu.

John: Sosisler sosis ekmeği içinde yenir. Yanında bir şey yenmez. Hank’in yolu bu. Başka türlüsü yanlış.

Ben: Ya sosis ekmeğim yoksa?

John: Sosis ekmeğin yoksa, sosis yiyemezsin. Sosis ekmeksiz sosis yanlıştır.

Ben: Yanında ketçap, hardal da mı yok?

Mary, çok sert bir şekilde baktı.

John: Böyle bir dil kullanmanın hiçbir gereği yok! Sosis yanında yenecek her türlü şey yanlıştır.

Ben: Yani biraz turşu, içine doğranmış sosis tarzı bir şey mümkün değil mi?

Mary kulaklarını tıkadı ve “Dinlemiyorum bile bunu, la la la la…”

John: Bu iğrenç. Ne tür bir şeytani mahluk yiyebilir böyle bir şeyi.

Ben: çok güzel bir şey o. Ben hep yerim.

Mary kendinden geçti ve John onu tutu: “Eğer o tiplerden biri olduğunu bilseydim vaktimi hiç harcamazdım bile seninle. Hank seni eşşek sudan gelinceye kadar döverken, ben de orada olacağım ve paramı sayıp sana güleceğim. Hank’in kıçını da senin için öpeceğim, seni sosis ekmeksiz, turşu yiyici”

Ardından, John Mary’yi sürükleyip dışarıda bekleyen arabaya taşıdı ve ayrıldılar.
 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş

Forumda cirit atan yorumsuz incilerden(!) bazıları:

 

Çürüttüm,
ispatladım,
sikimde değilsin,
önümde diz çökeceksin,
yavşak,
kefereler,
Hrıstiyan misyonerleri,
benimle aşık atacağını sanıyor,
salak,
ilerici dinsizler,
nasıl olsa cehennemde anlarlar,
kölelik olmadan hayat yürümez,
kadınlardan bir halt olmaz,
ve daha niceleri...  

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...