Jump to content

Digital bir evrende mi yaşıyoruz


Recommended Posts

  • İleti 55
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Bu durumda analog hayır demek mi oluyor.

Digital evren, hiçbirşeyin kalıcı olmadığı olamadıgı bir evrendir çünkü işleyişi tanımlandığı frekans aralığında geçerlidir. Yani 100 Mhz hızlı bir bilgisayar için 200 MHz in oluşturduğu periyodun bir anlamı/değeri yoktur.

(Konuyu yavaş yavaş açıyorum ki konuyu okuyan arkadaşlar şok geçirmesinler)

Link to post
Sitelerde Paylaş

Evren digital değil..

Bizim evreni algılamamız digital.

Evrenin ne olduğunu bilmiyoruz.

Önce analog yöntemlerle araştırdık.

Çünkü yalnız o yöntemi biliyorduk.

Ardından digital yöntemi bulduk..

Evreni anlamak için onu çok daha farklı bir yöntemle incelenmek zorundayız.

Onun ne olduğunu şu anda bilmiyoruz.

Ve belki de asla bilemeyeceğiz..

Bu kadar kötümser olmamalıyım.

Geleceği bilmeye olanak yok..

Evren ne digital, ne de analog...

Hatta evren belki de nano'dan bile daha küçük birimlerden oluşan bir varlık..

Natoteknolojiyi daha yeni keşfetmeye başladık..

Link to post
Sitelerde Paylaş

Dijital sistemlerde ölçüler en küçük değerin katları olabilir.

En küçük zaman birimi Planck zamanı 5.39121 × 10-44 saniye ise ve bu değer evrenin her yerinde sabit ise evren dijitaldir.

frekans =1 / Planck zamanı 5.39121 ×10 -44 hertz olur.:)

Planck uzunluğu = 1.616252 × 10−35 m

Planck mass = 2.17645 × 10−8 kg

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bir aralar otomotik deyimi vardı, herkes bu makina otomatik midir? diye birbirine sorardı.

Sanra bilgisayarlar. Bilgisayar, program, kaç program. Sonra Digital, evet hepsi digital, bir de Digital Kale var.

Sonra başka şey çıkacak ve tanımlama ona göre yapılacak.

Sonra "bu dünya soğuyacak hem de bir yıldız gibi soğuyacak"

Link to post
Sitelerde Paylaş

Digital dünyada bir şeyin kopyasını yapabildiğiniz gibi (bilgisayarda bir resmi bir dosyayı kopyalamak gibi) , o şeyin aynısını yapmak için gereken bilgiyi de kaydedip kullanabilirsiniz.

Yüksekliği 2 metre, taban alanı 1x1=1m2 olan bir dörtgen küp düşünelim. Cebbarin verdiği en küçük birimleri kullanarak bu küpü küçük küplere bölebilir her birimin özelliklerini ve koordinatlarını belirterek bunu bir yere kaydedebiliriz.

Bir insanın, varlığın birebir kopyasını yapmak teorik olarak mümkündür. Bu klonlama ile aynı şey değildir. Klonlamada DNA dizilimi aynı bir bireyin doğmasını sağlayabiliyorsunuz. Buradaki olay ise insanın bir anındaki durumunun tüm bilgisini alıp onu kaydederek, o insanın bilginin kaydoldugu andaki halinin tıpkısını yeniden üretmektir.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Buradaki olay ise insanın bir anındaki durumunun tüm bilgisini alıp onu kaydederek, o insanın bilginin kaydoldugu andaki halinin tıpkısını yeniden üretmektir.

Peki ama nasıl?

Ölünce tüm bilgiler siliniyor, harddisk'de bad sectorler oluşuyor. Ölmeden bir insanın benlik bilgisini nasıl depolarız? Ve bu bilgiyi nasıl ve nereye aktarabiliriz?

Zec.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Çok güzel sorular. Önemli olan zaten soruyu sormak, yanıt üzerinde düşündükçe iyi veya kötü yanıtlar verilebiliyor.

Sorularına kendimce yanıt verebilirim elbette, ama bu güzel sorular üzerinde yorum yapma önceliğini sana bırakmak daha dürüstçe bir yaklaşım olur.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bunlar benliğin alt yapısı,

Halbuki benlik üstyapıdır. Doğum sonrası öğrenilen bilgilerdir.

Sosyal çevrenin ve üretim ilişkilerinin oluşturduğu düşünce ve davranış biçimleridir.

Silinip yeniden doldurulabilir,

Yarılıp iki kişilik haline gelebilir. vs.

Sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bence benliğin hem altyapısı hem üstyapısı Mamuli'nin bahsettiklerinden ibarettir. Sonradan edinilmiş bilgiler de pekâlâ kopyalanabilir. Beynimizdeki her kıvrım, her nöron parçacığı birebir kopyalandığı takdirde bence bir insan hem fiziksel hem de zihinsel olarak kopyalanmış olur. Nasıl sorusuna ben de takıldım. Eğer iyice uçmak serbestse bişeyler sallayayım:

Mesela insan vücudu atomlarına ayrılıp elementlere farklı frekansta değerler verilir. Bir başka yerde ise bir element depomuz olabilir. Dev bir panele doğru atomlara ayrılmış adamımızın tüm birim parçalarını ışınlar gibi yollarız. Panel üzerinde maksimum düzeyde hassasiyet sağlayabilmişsek panelimizin tetik görevi görmesini sağlarız. Atomlara ayrılmış element depomuzdan panele çarpan elementlerin frekans değerine göre elementler iki yönde fırlatılır ve iki ayrı kaynakta tekrar bir araya getirilir. Çarpma hızı, sırası ve frekansının organizmanın bütünlüğünü koruyacağını umuyorum. Teknik olarak orjinal bireyi yoketmiş ama onun iki adet birebir kopyasını yaratmış oluruz.

Detay sormayın, sallarken ben bile nereden destek aldığımı bilmiyorum. :)

tarihinde thecrow tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
Evren digital değil..

Bizim evreni algılamamız digital.

Peki evreni algılayışımız digital ise nasıl oluyorda "evren digital değil" diyorsun?

Digital olmayabilir desen anlarım

Sen bir ara görelilik konusunda da ışık hızının ivmesiz hareket eden tüm gözlem çerçevelerinde aynı olmasını aklına yatıramadıgın için bir gerçek hız birde gözlenen hız gibi iki ayrı kavram icat etmiştin hacı. Sen olayı "bu bizim hatalı algımız" boyutuna çekiyorsun anlamadıgın şeyleri sanki

tarihinde kenzo tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
Bu durumda analog hayır demek mi oluyor.

Digital evren, hiçbirşeyin kalıcı olmadığı olamadıgı bir evrendir çünkü işleyişi tanımlandığı frekans aralığında geçerlidir. Yani 100 Mhz hızlı bir bilgisayar için 200 MHz in oluşturduğu periyodun bir anlamı/değeri yoktur.

Digital bir evrende belirsizlik (kuantum belirsizliği) kaçınılmazdır diyebiliriz

Link to post
Sitelerde Paylaş
Peki evreni algılayışımız digital ise nasıl oluyorda "evren digital değil" diyorsun?

Digital olmayabilir desen anlarım

Sen bir ara görelilik konusunda da ışık hızının ivmesiz hareket eden tüm gözlem çerçevelerinde aynı olmasını aklına yatıramadıgın için bir gerçek hız birde gözlenen hız gibi iki ayrı kavram icat etmiştin hacı. Sen olayı "bu bizim hatalı algımız" boyutuna çekiyorsun anlamadıgın şeyleri sanki

Evrenin ne olduğu bir şey.

Onu bizim nasıl algıladığımız ve nasıl değerlendirdiğimiz ayrı bir şey...

Başka bir deyişle:

Benim senin aklından geçenleri anlamam bir şey..

Senin ne olduğun ve aklından nelerin geçtiği çok ayrı bir şey..

Bu arada benim ışık hızı hakkındaki görüşlerim konusunda saçmalamışsın..

Link to post
Sitelerde Paylaş

Eskiden halk deyişine göre; bir insan, anne babanın yedi nesil gersinden gelen karışık özellikler barındıran karakter olarak tanımlanırdı. Ki, genetik bilimi gündemde yoktu.

Her insanın karakteristik özellikleri genetik biliminin geldiği dönemsel aşamada henüz somut verilerle açıklanabilmiş değil.

Psikoloji alanının soyut kavramı olarak işlenmekte.

İnsan sosyal bir varlık olarak sadece çevre etkileşimi ile mi öğrenmekte ve biçimlenmekte? Olanaksız. Öyle olsaydı, sosyal psikolojide her şey çok kolay kategorize edilir, basit şablonlarla toplumlar yönlendirilirdi. Bireylerin her tepkileri ölçülebilir robottan farkı kalmazdı.

Ama ilerde DNA çözümlemelerinde hafıza kayıtlarına ulaşılabiliceğini düşünüyorum. İşte böylesi bir gelişme olağanüstü farklı dönüşümlere yol açar bence. Ürkütücü gelse de bence bilimsel araştırmalar bu yönde kaçınılmaz olacak.

Düşünüyorum da tekrar Atatürk canlandırılabilir mi acaba?..

Toplumsal yaşam böyle bir dönemde nasıl şekillenir?

Geçmişe yolculuk mümkün olacak gibi bu olasılıklarla...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Genetik bilimi ilerledikçe insanoğlunun arzu ettiği gibi genlerle oynayacağı açıktır. Bunun da ötesinde belki de yeni genler bulunacak.

Diğer tarafta ise, digital bir evrenin digital ortamda simülasyonu yeniden yaratılması da mümkün olmalıdır. Özetle digital evrende yaşıyorsak, ve herşey digital ise, düşüncelerimiz, kişiliğimiz, benliğimiz de digital ortama aktarılabilmelidir. Sanal ortamda gerçek hayatlar...

Tekillikten, günümüzdeki maddenin oluşumu, canlıların ortaya çıkışı, bilincin oluşması derken belki de sonraki adım sanal yaşamlar.

Tüm hayvani güdü ve ihtiyaçlardan arınmış saf aşklar ancak sanal ortamlarda yaşanabilir...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Soruya dönelim..

Dijital bir evrende mi yaşıyoruz?

Tam anlamı ile dijital değilse bile ona yakın bir evrende yaşıyoruz.

Yaşadığımız evrende quantum yasalar geçerli.

Quantum daha küçüğü olmayan değerler olarak tanımlanabilir.

Dijital de aşağı yukarı aynı anlama geliyor.

Daha küçüğü veya kısası olmayan sayılarla ifade ediliyor..

Ama şurası da bir gerçek ki, quantum fiziği ile Einstein fiziği birbirleri ile bağdaşmıyorlar.

Şu anda iki ayrı fizik kuramı var..

Einstein'ın genel görelik kuramı ki çekim gücünün alan kuramıdır..

Ve quantum fiziği ki atomaltı zerrelerle ilgili bir kuramdır.

Quantum fiziğinin çekim alan kuramı yoktur.

Çekim gücü atomaltı alemde ihmal edilecek kadar küçülmekte ve yok olmaktadır.

Dijital, analog, quantum terimleri biz insanların evreni anlamak için uydurdukları terimler ve kavramlardır.

Doğada onlardan birinin veya hepsinin ana tema olması mümkün değildir.

Doğanın doğasını henüz bilmediğimiz ve belki de asla öğrenemeyeceğimiz temel bir yasası var olmuş olabilir.

Onu bulmadıkça nasıl bir evrende yaşadığımızı bilmemiz mümkün olmayacaktır.

HACI

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...