Jump to content

DERSİM OLAYI


Recommended Posts

1920444_808112895870436_1430562037_n.jpg

Bu katliam, Atatürk'ün üzerine yıkılmaya çalışılsa da, katliamdan sorumlu olanlar bellidir ..

101 yaşında ölen er Eskerinin anlattıkları kan dondurdu...

"Kadın, çocuk herkesi diri diri yaktık. Allah, Muhammed’in ümmetini bir daha bu hale düşürmesin."

Dersim olaylarının yaşandığı dönem 2. Tabur, 9. Bölük’te görev yapan 101 yaşındaki Diyarbakırlı erlerden Eskeri Akyol, 74 yıl sonra “Kara Vagon” belgeselinde Dersim’de yaşanan korkunç olayları anlattı. Diyarbakır’ın Dicle ilçesi Altay köyünde iki kız ve iki erkek babası olan Eskerî Akyol ömrü boyunca Dersimde yaşanan vahşetin acı izlerini yüreğinde taşıdı.

‘Dersim Tenkil Harekâtı’ katliamın 74. yıldönümü olan 5 Mayıs’ta Bilgi Üniversitesi’nde yönetmenliğini Özgür Fındık’ın yaptığı “Kara Vagon” adlı belgeselde anlatılacak. Hasan Saltık arşivinden ilk defa yayınlanan fotoğrafların da yer aldığı belgeselde katliamın biri elden tanıkları konuşuyor. Katliam sırasında asker olan Eskeri Akyol şahit olduğu vahşeti anlatırken o anı tekrar yaşıyormuşçasına “Allah Muhammed’in ümmetini bir daha bu hale düşürmesin !..” diyor.

İşte katliamın son tanıklarından Eskeri Akyol’un yaşadıkları : “Biz Diyarbakır’dan yedi gün, yedi gece yürüyerek gittik Dersim’e gittikten sonra bizi Ali Boğazı’na verdiler. Gittiğimizde evler yakılıyordu. Askerler ulaştıkları evleri içindekilerle birlikte gazyağı döküp yakıyorlardı. Komutanımızın adı Ethem Atalay’dı. Elazığlı olduğunu söylüyorlardı.”

Öyle yaşlı benim gibi insanlar...

“... Kaçanların bir kısmı derelere, mağaralara sığınmışlardı. Daha dirençli olanlar, (Munzur) nehirden karşıya geçiyorlardı. Askerler öyle yetişir yetişmez ateşe veriyorlardı mağaraları. Sonra gittiğimizde/baktığımızda, öyle çoğu yaşlı benim gibi. Getirip üst üste yığıyordu askerler ve üzerlerine gazyağı döküp ateşliyorlardı. Öyle canlı canlı... Kadın, çoluk - çocukları da yakıyorlardı...”

Kutu Deresi’ni ceset kokusu sardı

“Dersimliler çok öldürüldüler! Kutu deresinden ceset kokusundan durulamıyordu.İnsanları öldürüp atmışlardı. Öylesine felaket görülmemiştir. Maalesef kötü askerler çoktu. Onlar kadın, çoluk-çocuk ayrımı yapmazlardı. Kadınları götürüp kötülükler yapıyorlardı. Allah, Muhammed’in ümmetini bu hale düşürmesin. Aynı bizim gibi Zazaydılar. Kurmançlar da vardı. Dersim köylülerinden de askerler vardı yanımızda. Biz aynı milletin çocukları idik ve birbirimizle savaşıyorduk.

Öldürdükleri kadınların altınlarını da alıyorlardı

Askerler evleri yaktığında, kimi kadınlar başlarını pencereden dışarı sarkıttıklarından, ölürken boyunlarında altınları ile öylecene kalıyorlardı. Piranlı Hecık’ın torunu, Husey’nin oğlu Mısfa ile Dersim’de birlikte askerdik. O (Mısfa), onbaşıydı. Biri daha vardı, adı: Hem’ın oğlu Zubey’ di, Akrag Köyü’ndendi. Meğer bu ikisi daha önceden tanışıyorlarmış. Baktım bu ikisi benden saklayarak suda bişeyler yıkıyorlar/oğuşturuyorlar.

Dedim:” Ağa o nedir?”

Dedi:” Hopekli bişey yoktur..”

Onlar gittikten sonra bir ara fırsat bulup torbalarına baktığımda, meğer ki altınlarmış. Beşi bir yerde, beşi bir yerde, ortasında da bir nuska vardı. On tane idi. Sonra dedim: “(Mısfa) bu altınları ne yapacaksın?

Dedi:” Götürüp karıma takacağım.”

Dedim:” Ne yaparsan yap, ama bunu yapma!..”

Dedi:” Valla takarım.” Daha yeni evli idi (...). Sonra da götürüp karısına takmış... Tanık olanlar, yemin ediyorlardı; diyorlardı: “Altınları karısının boyna takar takmaz, karısını bir titreme tutmuş ve ölmüş...” (...)

370 köylü elleri bağlı ölüme yürüdü Kara Vagon belgeselinde ilk kez Hasan Saltık arşivinden yayınlanan bazı fotoğraflarda yer alıyor. Dersim tenkim harekatı sırasında ‘asilere’ yardım ve yataklık yaptıkları gerekçesiyle Xeç (Demirkapı) Köyünden toplanarak elleri bağlanan köylüler Beyaz Dağ’a götürülerek infaz edildiler.

Yazar Emirali Yağan’ın Xeç köyü katliamı ile ilgili hazırladığı çalışmada yer alan bilgilere göre sadece Demirkapı Köyü’nden 370 kişi topluca öldürüldü..

DERSIM KATLIAMINI YAPANLARI AÇIKLIYORUZ;

Dersim Katliamı ve Dersim operasyonu farklı farklıdır.

İşin tuaf tarafı bilgi kirliliği halkımızı tamamen kuşatmış durumdadır. Devlet yönetimine hakim olan anlayış ise olayı görmemezlikten gelmeye devam ediyor. Zira hakim olan anlayış Atatürk’ün hakim kılmaya çalıştığı anlayış değildir. Hakım olan anlayış Yavuz (Zalim) sultan selim-İdris-i Bitlisi anlayışıdır. Bu anlayış beşyüzyıl boyunca Türkmenleri ve Ehlibeyt ocaklarını asimile etmek için her türlü yöntemi denemiştir. Aşiretlerin başına Kürt beylerini atamak, sürgünler yapmak, katlim yapmak gibi yöntemleri sürdürüp gelmiştir.

Dersim 38 gerçeğinin iki temel unsuru vardır.

1 – Mustafa Kemal Atatürk’ün Dersim’i islah etme projesi ve Dersim İsyanı

2 – Dersim katliamı

Mustafa Kemal Atatürk’ün Dersim’i islah etme projesi ve Dersim İsyanı konusunda daha sonra detaylı açıklama yapılacaktır.

Bu yazımızda Dersim katliamını anlatacağız. Dersim katliamını yapan anlayışı anlatacağız.

Öncelikle Atatürk’ün kurtuluş mücadelesine karşı çıkan kesimlerin Dersim katliamını görmezlikten gelmelerinin nedeni nedir.?

Atatürk’ün devrimlerine her fırsatta karşı çıkan kurtuluş savaşı komutanları ve öderlerinin Dersim katliamı konusunda hiç konuşmamaları ve dersim katliamını görmemezlikten gelmelerinin nedeni nedir.?

Kurtuluş savaşına katılan ve ilk meclise mebus olan Mustafa Zeki Saltık’tan nakil aşağıdaki bilgileri değerlendirmenize sunuyorum.

Atatürk Dersim’in sorunlarını çözmek için kalkınma hamlesi başlatıyor. Ayrıca dersim aşiretlerine çağrıda bulunarak Türkiye’nin istediğiniz bölgesinde yerleşme imkanı sunuyor.

Dersim’in kendine buyruk bazı aşiretleri ve beyleri Atatürk’ün bu projesine karşı geliyorlar.

Atatürk projesini Dersim milletvekillerine Dersimlilerin burnu dahi kanatılmayacak sözü ile başlatıyor. Ayrıca devlet görevlilerine kesinlikle Dersim’halkına zulüm yapılmayacak diye emir veriyor.

Dersim islah çalışmaları başlarken Osmanlı anlayışına göre yetişmiş devlet görevlileri bölge insanına “Katli Vacip” anlayışı ile davranıyorlar. Halkın desteğini ve güvenini almak için gerekli çalışmaları yapmıyorlar.

Fakat Atatürk’ün hastalığının arttığı dönemde Dersim’de eşi benzeri görülmemiş ve isyana iştirak etmemiş bilerce insan katlediliyor.

Mustafa zeki Saltık Sivas kongresinden sonra Atatürk ile Hacı Bektaş’a gelmiş, devamında ilk Mebus olarak kurtuluş mücadelesine katılmış Atatürk’ün devrimlerine tam destek vererek

Atatürk’ün en yakınında bulunmuş ve onun desteğini kazanmış bir kişidir. Saltuk beyliği ve Saru saltuk ocağının mensubu olması nedeni ile Dersim de çok sevilen ailenin mensubudur.

Mustafa Zeki Saltık:

- Dersim katliamını haşa, haşa, Atatürk yapmamıştır.

- Dersim katliamını yapan Başbakan Celal Bayar, Genel Kurmay Başkanı Maraşal Fevzi Çakmak, Orgeneral Salih Omurtak ve Orgeneral Kazım Orbay’dır.

Bu bilgi bizzat Mustafa Zeki Saltık’tan duyan Saru saltık evladı Haydar Dede’den alınmıştır.

Bu naklin delilini şöyle anlatacağım.

Eyüp El Ensari – Türbesi Eyüp’tedir.

Peygamber evlatlarını öldüren ve İslama uydurmalar ekleyen Emevi hükümdarı Muaviye ve Yezit’in ordusunda bayraktarlık yapmıştır. (Peygamberin gerçek dostları Emevi anlayışını asla benimsemez. Eyüp El Ensari’nin Emeviler ile ilgili bilginin uydurma olduğunu düşünüyoruz.)

Muaviye ve Yezit ayrıca Orta Asya da Türkmenlere büyük katliamlar yapmıştır.

İdris-i Bitlisi türbesi Eyüp’tedir.

Yavuz Sultan Selim ile anlaşma yaparak doğuda Türkmen Alevileri katleden ve geri kalanları da Şafi Kürt yaparak asimile eden sözde bir alimdir.

Ebusuud Efendi – Mezarı Eyüp’tedir.

Şeyhulislam-

Türkmen Alevilerin katlinin vacip olduğunu , kestiklerinin yenmediğini, çocuklarının ve kadınlarının helal olduğunu fetva vererek katliam yaptıran Osmanlı Şeyhulislamıdır.

Maraşal Fevzi Çakmak – Mezarı Eyüp’tedir.

Dersim Katliam emrini bizzat vererek binlerce Dersim’liyi katleden kişidir.

Bu sebeple dersim katliamı ikinci Kerbela vakası olarak değerlendirilmiştir.

Bu katliamın amacı Alevileri Mustafa Kemal Atatürk’ten koparmaktır. Bu kadro daha sonra Mustafa Kemal Atatürk’ün devrimlerini ortadan kaldırmak için karşı devrimi yapan kadronun için de yer almaktadır.

Mustafa Kemal Atatürk’ü Dersim Halkının gönlünden silip atamamışlardır.

Dersimliler Katliamı yapan zihniyetin Yavuz Sultan Selim – İdrisi Bitlisi anlayışı olduğunu çok iyi bilmektedirler.

Bunu gibi bir anıyı İstanbul Sütlüce’de tarihi bir mekan içinde kurbanlık satan Erzurum’lu bir kişiden dinlemiştim.

Kendisi Kürt kültürüne mensup olan bu beyin dedesi Dersim 38 hareketinde komutanların birinin emir askeri görevini yapmaktaymış.

Dersim 38 de Kutu deresi denilen bölgede askerler seher vakti bir gurup insana rastlarlar.

Komutan : Gidin bakın bakalım kim var.

Komutanın emri ile kalabalığa bakan emir askeri gelerek

Komutanım kadın ve çocuklar var…

Bunu üzerine komutan: hepsini öldürün… yılanın başını küçükken ezin…

Bunu üzerine askerler kadın ve çocuklardan oluşan kalabalığın üzerine yaylım ateşi açılarak tamamını katlediyorlar.

Bir başka gerçekte askerlerin çoğunun Kürt olması gerçeğidir. Zira Dini gericilikle büyüyen Kürtler Alevileri öldürünce cennete gideceklerine inanıyorlardı…

- Dersim katliam emrini veren Maraşal Fevzi Çakmak Atatürk’ün olayı duyması üzerine acele dersime gelerek katliamı yarıda kesmiş ve katledileme aşamasında yüzlerce kişinin katlini Atatürk’ün emri ile yine kendisi durdurmuştur.

- Köyümüzde 1938 yılında buna benzer bir olay yaşanmış köy meydanına toplatılan köylüler, kan ter içinde gelen bir atlının getirdiği ferman üzerine bırakılmış, haberi getiren atlının emrini öncelikle ret eden komutan haberi getiren atlının ısrarı üzerine katlim yapamamış köylülere hakaret ederek köylüleri bırakmıştır.

- Bölge halkı emri veren kişinin Maraşal Fevi Çakmak olduğunu bilmediği için son katledilenlerin Maraşal Fevzi Çakmak tarafından kurtarıldığını sanarak Maraşal Fevzi Çakmak’ı yad ettiler. Oysa Katliam emrini bizzat Maraşal Fevzi Çakmak vermiştir.

- Genelkurmay arşivlerinin derhal açıklanarak dersim katliamı sanıklarının kimler olduğu gözler önüne serilmelidir. Mustafa Kemal Atatürk’e iftira atanlar böylelikle açığa çıkacaktır.

- Düşmanına dahi insan muamelesi yapan ve dersim mebuslarını yanından ayırmayan Atatürk’ün katliam yapması mümkün değildir. Dersim mebusları bunun en canlı şahitleridir.

Dersimin meselesi Türklük, Kürtlük, Ermenilik değildir.

Dersimin davası 73 millete bir bakmaktır…İnsanlık yolundan gitmektir.

Dersimin davası Kerbelanın davasıdır.

Bunun en canlı örneği Seyit Rıza’nın ipi kendi boynuna takması ve Dersim’lilerin kan davası gütmemesidir.

https://www.facebook.com/photo.php?fbid=808112895870436&set=o.253421118073075&type=3&src=https%3A%2F%2Ffbcdn-sphotos-c-a.akamaihd.net%2Fhphotos-ak-ash3%2Ft1.0-9%2F1920444_808112895870436_1430562037_n.jpg&size=960%2C539

tarihinde Zavallı tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Türkiye'de yapılan yanlışlar

-Ekonomide devlet kontrollu kapitalist ekonominin uygulanması

-eğitim ve öğrenimde birliği sağlamamak (yabancı misyoner okulları,yerli tarikat okullarının bazıları kapatılmadı.)

-Kansız durdurulacak bir ayaklanmayı kanlı bir şekilde durdurmak

-silahlı silahsız ayırımı yapılmadan saldırmak

-devlet görevlilerinin dokunulmazlığı olması

-Atatürk'ü yapılan bu hatalardan sorumlu tutmamak

Link to post
Sitelerde Paylaş

Türkiye'de yapılan yanlışlar

-Ekonomide devlet kontrollu kapitalist ekonominin uygulanması

-eğitim ve öğrenimde birliği sağlamamak (yabancı misyoner okulları,yerli tarikat okullarının bazıları kapatılmadı.)

-Kansız durdurulacak bir ayaklanmayı kanlı bir şekilde durdurmak

-silahlı silahsız ayırımı yapılmadan saldırmak

-devlet görevlilerinin dokunulmazlığı olması

-Atatürk'ü yapılan bu hatalardan sorumlu tutmamak

Türkiye veya herhangi bir yerde yapılan sadece tek bir yanlış vardır; o da, alınan kararların sonuçlarını değerlendirmemektir, yani kontrol mekanizmasının çalışmamasıdır. Geri kalan herşey, sonuçlar değerlendirilmeksizin işleyişin sürdürülmesinin yansımasıdır.

Kansız durdurulacak ayaklanma dediğiniz nedir?

tarihinde bir_akil_insan tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Türkiye veya herhangi bir yerde yapılan sadece tek bir yanlış vardır; o da, alınan kararların sonuçlarını değerlendirmemektir, yani kontrol mekanizmasının çalışmamasıdır. Geri kalan herşey, sonuçlar değerlendirilmeksizin işleyişin sürdürülmesinin yansımasıdır.

Kontrol mekanizması yok ki çalışsın.dokunulmazlık,gizli ödenek vb.suça teşvik eden uygulamalar var.

Kansız durdurulacak ayaklanma dediğiniz nedir?

sivas olayı,gezi parkı,sendika eylemleri gibi.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Dersim konusu, cumhuriyetin son dayanak noktası olan Alevileri, cumhuriyete ve Atatürk'e düşman etmek için silah haline dönüştürülmüştür. Maalesef, cumhuriyete bağlı kesimler bu tuzağı fark edemiyor.

Atatürk döneminde, cumhuriyetin Alevilere dönük planlı bir şiddet ve sindirme politikası olmamıştır. Olması da mantığa aykıdır. Sünniliğin en büyük kurumsal yapısı olan hilafet makamını ortadan kaldıran bir gücün, Aleviler ile kavga ettiğini düşünmek aptalcadır.

İşin doğrusu, devlet Dersim'i bastırırken gerçekten çok sert davranmıştır. Şiddet çok yüksektir. Ancak bunu Aleviliğe saldırı olarak nitelemek casusluk faaliyetidir. Türkiye'de sadece Dersim'de Alevi yoktur. Bu olay dışında cumhuriyet devriminin Alevilik ile bir çatışması olmamıştır. 70'li yıllarda olan Maraş ve Çorum katliamları, Nato üyesi olduktan sonra palazlandırılan gerici terörün marifetidir. Cumhuriyet, ortaçağ kimliklerini tasfiyede tam anlamı ile başarılı olamamıştır. Maraş ve Çorum'da Allahuekber nidaları ile saldıranlar, cumhuriyetin evlatları değildir. Onlar Nato tarafından manipüle edilmiş, ortaçağ kafalı teröristlerdir.

Dersim'e dönecek olursak. Dersim'de devlet ortaçağ iktidarı ile çatışmıştır. Dönemin bütün sol ve demokrat akımları olayı bu şekilde değerlendirmiştir. Kullanılan şiddet yüksektir ancak "tanıklık" bahsi ile anlatılanların yalan olma ihtimali yüksektir. Türk ordusu mecburi askerlik ile oluşturulan bir ordudur. Böyle bir ordunun, bahsi geçen vahşeti yapması akla uygun görünmüyor. Bu tip katliamları, belli bir ideoloji ile donanmış özel ordular veya paralı ordular yapar. Canlı canlı insan yakma iddiasını net şekilde yalanlıyorum. Bunu söyleyen kişi yalancıdır.

Dersim konusu anlatılırken, üzerinde durulmayan bir konu da, Dersime sığınmış olan Ermeniler gerçeğidir. 1915 sürgününden kaçıp Dersim dağlarına sığınan ve kendini Kürt Alevisi olarak tanımlayan çok büyük bir Ermeni nüfus vardır. Dersim isyanı bastırılırken ortaya çıkan büyük şiddetin sebeplerinden birisi de budur. Bütün varlığını Türk düşmanlığı üzerine kuran Ermeni milliyetçiliği, büyük şiddeti ateşleyen güçtür. Daha sonra ortaya çıkan mazlum edebiyatı ve buna bağlı yalanların da Ermeni milliyetçiliğinin işi olduğunu düşünüyorum.

Dersim konusunun bu şekilde suistimali, laik Türkiye Cumhuriyeti'nin kalbine indirilmiş öldürücü darbedir. Hiçbir cumhuriyetçi, devletin yaptığı şiddeti sahiplenme yanlışına düşmemesi gerekir. Bu ülke vatandaşlarının acısı ortaktır. Şiddeti sahiplenmek ülkeyi parçalar. Aleviler haksız bir şiddete maruz kalmışlarsa ya da öyle düşünüyorlarsa buna saygı duyulmalıdır. Ama bu olayın yalanlarla bezenerek, cumhuriyete karşı silah haline dönüştürülmesine karşı çıkılmalıdır.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Türkiye'de yapılan yanlışlar

-Ekonomide devlet kontrollu kapitalist ekonominin uygulanması

-eğitim ve öğrenimde birliği sağlamamak (yabancı misyoner okulları,yerli tarikat okullarının bazıları kapatılmadı.)

-Kansız durdurulacak bir ayaklanmayı kanlı bir şekilde durdurmak

-silahlı silahsız ayırımı yapılmadan saldırmak

-devlet görevlilerinin dokunulmazlığı olması

-Atatürk'ü yapılan bu hatalardan sorumlu tutmamak

Boş boş sallama .

maddelerine cevap vermek bile gereksiz , sadece hezeyan.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Okurken içim ürperdi. Neler olmuş neler.

"Anılar" belge değildir. Bu tür anlatılar genellikle bire bin katarak yapılır. Bazen, anlatanlar da olayın içinde olmayan, ordan burdan duymuş veya para karşılığı figüranlık yapan insanlardır.

İranda kerbela katliamını anarken gözyaşyarı içinde, vücutlarını yaralayarak dolaşan sürülerle insan görürüsünüz. O insanlara göre ne çileli, ne berbat, ne haksızca katliamdır o. Katledilenlerin çektiği acı yanında kendilerinin yılda bir kez çektiği acının bir önemi yoktur onlara göre. Fakat aslında iktidar mücadelesindeki iki taraftan biri diğerini yoketmiştir. İki taraf da pisliktir. Adına ağıtlar yakılan Ali, kureyzada sabahtan akşama kadar kafa kesmekten yorulan adamdır.

şuna bir göz atın. 74 yıl sonra anlatan insanlar. Bu insanların arasında 78-79 yaşından büyük kaç tanesini görebiliyorsunuz? Çocukların önce-sonra, sebep-sonuç, hayal gerçek ilişkilendirmeleri 4-5 yaşlarından itibaren başlar. Bu yaşa kadar çocuklar için dünle yarın arasında, sebeple sonuç arasında hemen hiçbir fark yoktur. 60lı yaşlardan sonra da anıların pek değeri yoktur; çoğunlukla uydurmalardan ibarettirler. Bu yüzden çoğu meslekte kafanın turşuya dönmesi ihtimaline dayanarak üst yaş sınırı vardır.

Ama gördüğünüz gibi hepsi de ağlaya ağlaya, yana yakıla anlatıyorlar. Hepsi de dün gibi hatırlıyorlar. Nehre 400-500 kişi atıldı, mağaralara atıldı, gömüldü vs diyorlar. Yıllardır kimi yok edilen 100binler sayıyor, 100binler tutmayınca bu sefer azdılar ama çok berbat öldüler ağıtları başlıyor.

Gaz bombaları ile yokedildiler diyenler çıkıyor, gaz bombası ülkeye natoya girildikten sonra geldi deyince başka tele geçiyorlar.

Mağaralar insan cesetleri ile doluydu diyorlar, yığılı halde kemikler bulunan mağaralar, mezarlar bir türlü bulunamıyor.

http://www.radikal.com.tr/turkiye/atilla_olgac_kibrista_elleri_bagli_esiri_alnindan_vurmus-918171 bu iyi bir örnektir. Bu adam, daha sonra uydurdum ben onu ya diye çıktı. İnsanlar yalan söylerler. İnsanlar, istemeyerek bile yalan söylerler. Kendilerini bir şekilde bir anlatı, bir masal, bir anı ile bütünleştirdiklerinde, kendilerine o anlatıda rol biçerler.

Her ağlayana inanmaya hazır olanlar, bir süre sonra kendilerini fethullah gibi sümüklülerin eşeği olmuş halde bulurlar.

Link to post
Sitelerde Paylaş

"Anılar" belge değildir. Bu tür anlatılar genellikle bire bin katarak yapılır. Bazen, anlatanlar da olayın içinde olmayan, ordan burdan duymuş veya para karşılığı figüranlık yapan insanlardır.

İranda kerbela katliamını anarken gözyaşyarı içinde, vücutlarını yaralayarak dolaşan sürülerle insan görürüsünüz. O insanlara göre ne çileli, ne berbat, ne haksızca katliamdır o. Katledilenlerin çektiği acı yanında kendilerinin yılda bir kez çektiği acının bir önemi yoktur onlara göre. Fakat aslında iktidar mücadelesindeki iki taraftan biri diğerini yoketmiştir. İki taraf da pisliktir. Adına ağıtlar yakılan Ali, kureyzada sabahtan akşama kadar kafa kesmekten yorulan adamdır.

şuna bir göz atın. 74 yıl sonra anlatan insanlar. Bu insanların arasında 78-79 yaşından büyük kaç tanesini görebiliyorsunuz? Çocukların önce-sonra, sebep-sonuç, hayal gerçek ilişkilendirmeleri 4-5 yaşlarından itibaren başlar. Bu yaşa kadar çocuklar için dünle yarın arasında, sebeple sonuç arasında hemen hiçbir fark yoktur. 60lı yaşlardan sonra da anıların pek değeri yoktur; çoğunlukla uydurmalardan ibarettirler. Bu yüzden çoğu meslekte kafanın turşuya dönmesi ihtimaline dayanarak üst yaş sınırı vardır.

Ama gördüğünüz gibi hepsi de ağlaya ağlaya, yana yakıla anlatıyorlar. Hepsi de dün gibi hatırlıyorlar. Nehre 400-500 kişi atıldı, mağaralara atıldı, gömüldü vs diyorlar. Yıllardır kimi yok edilen 100binler sayıyor, 100binler tutmayınca bu sefer azdılar ama çok berbat öldüler ağıtları başlıyor.

Gaz bombaları ile yokedildiler diyenler çıkıyor, gaz bombası ülkeye natoya girildikten sonra geldi deyince başka tele geçiyorlar.

Mağaralar insan cesetleri ile doluydu diyorlar, yığılı halde kemikler bulunan mağaralar, mezarlar bir türlü bulunamıyor.

http://www.radikal.c...n_vurmus-918171 bu iyi bir örnektir. Bu adam, daha sonra uydurdum ben onu ya diye çıktı. İnsanlar yalan söylerler. İnsanlar, istemeyerek bile yalan söylerler. Kendilerini bir şekilde bir anlatı, bir masal, bir anı ile bütünleştirdiklerinde, kendilerine o anlatıda rol biçerler.

Her ağlayana inanmaya hazır olanlar, bir süre sonra kendilerini fethullah gibi sümüklülerin eşeği olmuş halde bulurlar.

Burada her yazılanın doğru yada yanlış olduğunu araştıracak ne zamanım nede imkanım var. O nedenle bir insan olarak sadece okuduklarımdan yola çıkarak (belkide yalandır) üzüldüm. Ama dersim olayları hakkında kesin konuşmak şu an çok zor. Hele bir üstünden 100-150 sene geçsin, gerçekler tarafsız tarihçiler tarafından masaya yatırılır.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Dersimde ırkçı Ermeni örgütlenmeleri dış güçler tarafından silahlandırılarak devlete isyan başlatılmıştır. Silahlı isyanı güller saçarak durduramazsınız. Bu sadece isyana cevap vermek.

Tuncelide sana alevi diye yutturulanlar Ermenidir !

Eğer katliamdan söz edeceksen; Azerbaycan hocalıda ve diğer yerlerdeki, Rusyanın lojistik desteği ile Ermenilerin yaptıkları soykırımları yazsan daha iyi olur.

Alevilerin cumhuriyete başkaldırmasına kargalar bile güler. Alevilerin nefes alması sadece cumhuriyet kurulmasıyla olmuştur. Alevi katliamını esas Osmanlı hanedanı yapmıştır. Yavuz sultan dönemini iyice araştırın. Osmanlı bitip, cumhuriyet kurulunca aleviler bayram yapmıştır.

Hem alevi ne demek Ali evi demek yani Ali'ye tabi olan. Ali kim ? Hz. Muhammed'in damadı. Yani 5 vakit namaz kılan, oruç tutan birisi. Alevilik diye din uyduranlara kapak olsun. Ali'ye tabi olacaksan, Hz. Ali gibi müslüman olacaksın önce.

tarihinde Z-karn-223 tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Öncelikle konu basligi "Dersim olayi" degil "Dersim katliami" olmaliydi.

Burada fazlasiyla midemi bulandiran bazi yazilar okudum onlara deginmek istiyorum.

Konu itibariyle Dersimde katledilen savunmasiz ve bircok seyden habersiz (filler tepinir cimenler ezilir misali) binlerce cocuk, kadin ve yasli insandan bahsediyoruz.

Kalkip bana devletin askerine ates edildi muhabbeti yapmayin. ben katledilen cocuk, kadin ve yaslilardan bahsediyorum.

madem niyetleri vatan savunmasiydiysa ya da her ne skimse o zaman sadece silahla ayaklananlara karsi savasirlardi. Ama burada hic insan birakmamacasina kökünü kurutma cabasina girisildigini görüyoruz.

Ama bazi omurgasizlar bu gercegi görmek istemiyorlar (devlet propagandasindan beslenenler aynen ne duymuslarsa burada aktariyorlar) ki bu da insanlik adina gercekten cok vahim bir durum.

Kimisi salyalarini akitarak zevkten dört köse olmus bir sekilde ölenlerin cezalarini buldugunu yaziyor. Ölenler kimlerdi? Savunmasiz cocuk, kadin ve yaslilar.. ne suc islemisler ki böylesine ölmeyi hak etmisler acaba?

Kimisi iddialarin abartildigini yazip durumu iyilestirmeye calisir.

Ben bizzat dedemden dinlemistim yasanan acilari. Ezilen degil de ezen tarafta oldugunuz icin (alevi veya dersimli olmayanlar) anlatilanlara bir türlü inanmak istemezsiniz.

Kimisi baska yerlerde katliamlarin oldugundan bahsedip onlardan niye bahsedilmediginden yakinir. Demek ki müslümanlarin katledildigi bir olay yazilsa (bosna mesela) bir yahudi de yahu almanyada milyonlarca yahudi katledildi vicdansizlar onlardan niye bahsetmiyorsunuz diyecek. o halde bu mantikla hicbir katliam konusulmasin.. öf neyse uzatmayayim yani bu tarz karsi cikisin sacma sapan bir muhalefetten baska bir sey olmadigi gayet aciktir.

Ne hikmetse hicbiri bir türlü bu insanlarin devlet tarafindan katledildigi gercegini görmek istemez. Bu durum sizleri bu kadar mi rahatsiz ediyor? Devletin imajina zarar verdigi icin mi?

O acikca belli olan ama itiraf edemediginiz nefret neden? Alevi olduklari icin mi?

O pis, hastalikli irkci fikirlerin agir bastigi, kendinden olmayani ezme, yok etme, yok sayma, olmuyorsa asimile etme arzusu nasil bir ego tatminidir ki insani kendinde vicdan muhasebesi, empati yapmaktan alikoyacak kadar insanliktan cikarir.

Bu nasil bir akil tutulmasidir ki yasadigimiz bu cagda bile hitler zihniyetiyle hic utanip sikilmadan savunmasiz, yoksul ve cileli insanlarin öldürülmesini mazur veya hakli gösterebilirler.

Dünyanin neresinde olursa olsun savunmasiz insanlar hunharca katlediliyorsa kendine insanim diyenin o insanlar icin milliyetine, kültürüne bakmadan empati yapabilmesi, isi arsizliga vurup bahaneler üretmek yerine acima duygusunu icinden ta derinlerden hissedebilmesi gerekir. Insan olmanin geregidir bu.

Keske siyasi, politik ve irkci kaygilari bir kenara koyup insana insan gözüyle bakabilmeyi, azicik insan olmayi basarabilseniz..

Link to post
Sitelerde Paylaş

Dersim olayları daha önce forumda tartışılmıştı.

Fikirlerini hiç sevmesem de Pante'nin bu konuda açtığı başlıklar olayları belgeleriyle birlikte aydınlatıcı niteliktedir.

Tarihsel olayların çözümlenmesinde tanık ifadeleri temel alınmaz; nesnel kanıtlara bakılır.

Çünkü tarih, yani geçmişte yaşanan olaylar gözlemcinin siyasal eğilimi doğrultusunda kolayca çarpıtılabilirler.

Dersim olayı da Kürtçü-Marksist dogmatik grupların en çok sömürdüğü vakalardan biridir.

Başlık tavan arasına gönderilmeli.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...