Jump to content

Kuranda kölelikle ilgili ayetler


Recommended Posts

  • İleti 284
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

"Ma maleket eymaneküm" ibaresi, Pezevenk-i Ekber'in satılmış avukatlarının hasır altı edemeyeceği kadar açıktır. Hem El-Müminun/6'da hem de Mearic/30'da özdeş ifadeler kullanılmıştır. Ayet analizleri, kütüb-i hadisiye, tefsirler ve İslam'ın anavatanındaki 14 yüzyıllık gelenekler şairin bahsettiği zümrenin savaş esirleri olduğunu net bir şekilde gösteriyor. Karpuz gibi yazıp üst üste aynı mesajı gönderdiğinizde bir şey çürütmüş olmuyorsunuz. Kuran-ı Şekerim'in 29 ayetinde geçen kölelik İslam'ın bir sosyoekonomik kurumdur. Kuran köle ve hür ayrımını doğal düzenin bir parçası olarak onaylamıştır. Sanırım İslam bu konuda Aristo'nun görüşleriyle paralel:

‘’Doğanın kendisi köleciliği yaratmıştır. Hayvanlar erkek ve dişiye ayrılmaktadır. Erkek daha mükemmel olup egemendir. Dişi daha az mükemmel olup boyun eğendir. Aynı şekilde insan cinsinde de, tıpkı vücudun ruhun altında ya da hayvanın insanların daha altında olduğu gibi, ötekilerinin çok altında bulunanlarda vardır; bunlar yalnızca fiziksel iş yapabilen, daha mükemmel bir şey yaratmaktan aciz varlıklardır. Bu yaratıklar için başkalarına boyun eğmekten daha iyi bir şey olmadığından, doğa tarafından köleliğe mahkum edilmişlerdir… Köle ve hayvan arasında bu kadar büyük bir fark var mıdır? Çalışmaları birbirine benzemektedir, ancak vücutları ile bize yararlıdırlar. Bu ilkelerden hareketle, doğanın belli insanları özgürlük, ötekilerini kölelik için yarattığını, yani kölenin boyun eğmesinin yararlı ve adil olduğu sonucunu çıkarıyoruz.’’

(Aktaran Rosa Luxemburg Ulusal Ekonomiye Giriş Syf.160)

tarihinde Zavallı tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Sevgili modest,

Bu kurallar İslam tarihinden gelen uygulamalarla da desteklenmiştir. Bunların üzerini örtmeye çalışmanın da bir anlamı yoktur.

Fıkıha göre cariye ile sahibinin cinsel ilişkisi zina değildir. Cariye zaten sahibine tümüyle aittir. Bu sebeple ekstra nikah gerektirmez.

Sadece hür kadın alacak güç olmadığı zaman(mehir, para, servet veremeyecek durumdaysan) soyunu devam ettirmek ve doğacak çocuğuna kendi adını vermek istersen cariye ile evlenebilirsin, yoksa cariyeden doğan çocuğun miras hakkı olmaz. Zira o da köle olarak doğacaktır.

Bunu süsleyip İslam'da böyle şeyler yoktur demek, Osmanlı padişahlarının da yaptığı aynı uygulamaları görmezden gelmek, bu tür şeyleri laik bir toplumda tasvip etmeyen bizlerin sıkıntısıdır. Araplarınsa keyfi yerindedir. Bir bizim insanımızın vesvesesi vardır bu konularda.

Sevgili sertanyaril,

Ben birşeyin üzerini kapatmıyorum. Anladığımı yazıyorum.

Atalarım bunu böyle yapmış yada yapmamişlarda demiyorum. Cariye, anlam bakımından el altına alınmış kadın,sadece cinsel ihtiyaç giderici olarak düşünmek doğru değildir diyorum. Benim tek eşim var bura beni ilgilendirmez diyerek bu yazıları geçmiş zamandır diyip okursam,ahlak kurallarımada uymuyor diyip kesip atarsam okuduğum dan ne anlarım kendi yaptıklarımda ne görmem gerektiğini nerden bileceğim.! "Aynı köle kavramı gibi herkez köle olmuşken 1400 yıl önceki köleligi konuşmanın ne faydası var"

Herkez kendinden sorumlu osmanlı yada araplar da öyle kalplerinde kayma olanlar bunu allah emretti der yapar. Bu sadece onun arzusudur. Allah adına yalan söyler. Allah adaleti emreder pisliği men eder. Allahın erkeklerin uçkurunu düşünecek bir sıfat ta anılması çok acı.

Erkek ile kadın arasında fark vardır. Bu fark insana yazıyla yaşanmı olay üzerinden mana vererek insana bir şeyler öğretir !

Link to post
Sitelerde Paylaş

Şu yazıyı herkesin okumasında fayda var diye düşünüyorum islamiyet hakkında ön yargılarınız gerçekleri bilmeemeniz sizi her türlü

bilgisiz ve asılsız suçlamalara ve gerçeklere kapalı bir yalana hayatınızı heba etmeniz ve cahalet içinde gerçekleri bilmeden yaşayıp gitmeniz olacaktır. oysa hayat gerçekleri tanımamız için bize sunulmuş bir nimettir.

Kölelik ve cariyelik kavramlarını açıklar mısınız?

Kölelik ve cariyelik kavramlarının, toplumumuzda ayrı kavramlar olarak algılandığını ve özellikle câriye kelimesinin çok yanlış manalarda kullanıldığını esefle müşahede ediyoruz. Bu sebeple kelime ve kavramlar üzerinde kısaca duracağız.

Burada önemle ifade edilmesi gereken husus şudur: Köle tabiri ile câriye tabiri arasında hukukî muhteva itibariyle hiçbir mana farklılığı yoktur. Her ikisi de rıkkıyet yani kölelik manasını ifade etmek üzere kullanılmıştır. Sadece köleliğe maruz erkekler için kul veya köle tabiri kullanılırken, köleliğe maruz kadınlar hakkında da câriye veya eme tabiri kullanılmaktadır.

Toplumda yerleşen mana ise, câriye denilince, "sahibinin ve efendisinin istediği zaman cinsi duygularını tatmin için bir zevk aleti olarak kullandığı kadınlar" şeklindedir ki, bu mana İslâm Hukuku açısından doğru değildir. Câriye denilen kadın köleler ile efendilerinin, İslâm Hukukunun aradığı şartlara uymak kuralıyla karı-koca münâsebetine girmeleri ve meşru’ dairede bunu bir evlilik müessesesi gibi yürütmeleri mümkündür. Ancak her câriye, efendisi ile karı-koca münâsebetine giriyor demek değildir. Kur'ân-ı Kerim'deki şu âyet de bahsettiğimiz ayırımı açıkça ifade etmektedir:

"Aranızdaki bekârları, erkek kölelerinizden ve cariyelerinizden (Kur'ân, burada kadın köleler için imâ kelimesini kullanmıştır) durumu müsait olanları evlendiriniz. Eğer bunlar fakir iseler, Allah kendi lütfü ile onları zenginleştirir."
(Nur, 24/32)

Şimdi sormak gerekmiyor mu? Eğer her câriye, efendisinin cinsî münasebetleri için kullandığı bir zevk âleti ise, bir efendi, Kur'ân'ın bu emri gereği başkasıyla (Bu, hür veya köle bir erkek olabilir) evlendirdiği cariyesi ile yine karı-koca münasebetini sürdürecek midir? Hâşâ.. Böyle bir hükmü İslâmiyet tasdik edemez. Peki nasıl olacak? Efendi, cariyesini evlendirecek. Cariyesi, başkasının karısı olacak. Ancak tıpkı bugün özellikle evlerde çalışan hizmetli kadınlar gibi, fakat kölelik statüsünde olarak efendisinin evine gelip hizmetlerini görmeye devam edecek. Efendisinin kölesi ve kocasının da karısı olacak. Demek ki, câriye demek, kadın köle demektir; efendisiyle istediği gibi karı-koca hayatı yaşayan ortalık kadını demek değildir.

Peki cariyelik kavramında, efendisi ile karı-koca hayatı yaşayan köle kadın manası yok mudur? İslâm hukukunda, câriye ile karı-koca hayatı yaşama hakkına "istifraş hakkı" veya "teserri" denmektedir. Şerî şartlar ve hükümler çerçevesinde, bu statüde olan cariyeler de vardır. Ancak bunlar, evli kadınlardan çok az hükümlerle ayrılmaktadır. Sadece efendisi ile yatıp kalkmakta ve bunun için de belli sınırlar bulunmaktadır.1

Kölelik ve cariyeliği ilk defa İslâm Hukuku mu vazetmiş ve daha önce yokken yeni mi ortaya koymuştur?

Maalesef kölelik ve cariyelik müessesesi İslâmiyet'ten önce yokmuş da, İslâmiyet getirmiş gibi İslama hücum edilmektedir. Halbuki İslâm'ın hükümleri iki kısımdır:

Birincisi; İslâmiyet'in, daha önceki hukuk sistemlerinde yok iken, ilk defa kaide olarak ortaya koyduğu yani İslâm'ın müessisi olduğu hükümlerdir. Zekât gibi, miras payları gibi. İslâm âlimlerinin açıklamasına göre, bu çeşit hükümler, yüzde yüz insanoğlunun yararınadır; insanlar tarafından anlaşılmasa da hikmetleri ve maslahatları vardır.

İkincisi; İslâmiyetin ilk defa ortaya çıkarmadığı ve belki daha evvel var olup da İslâmiyetin sonradan tadil yoluna gittiği yani İslâmiyetin muaddil olarak rol oynadığı hükümlerdir. Yani İslâmiyet bu hükümleri ilk defa ortaya çıkarmış değildir. Belki bu hükümler, daha önceden çeşitli toplumlarda ve hukuk sistemlerinde vardır ve vahşî bir şekilde uygulanmaktadır. İslâmiyet, bu tür hükümleri, birden bire kaldırmak insan yaratılışına aykırı olduğu için, tadil etmiştir. Vahşî bir suretten medenî bir kalıba sokmuştur.

Kölelik ikinci çeşit hükümlerdendir. İslâmiyet, daha evvelki toplumlarda yok iken köleliği getirmiş değildir. Belki daha önceki toplumlarda var olan köleliği tadil ederek kabul eylemiştir.

Gerçekten de İslâmiyet geldiği zaman, Arap Yarımadasında yaşayan insanların yarıya yakını köle idi. Her insanın evinde mevcut olan nüfusun yarıya yakını ve bazen fazlası kölelerden oluşuyordu. Eğer İslâmiyet, kölelik müessesesini birden kaldırsaydı, hem köle sahibi efendiler ve hem de kölelerin kendileri açısından çok büyük sıkıntılar meydana gelecekti. Efendilerin, asırlardır alıştıkları bu işten birden bire vazgeçmeleri fıtratlarını değiştirmek kadar zor olacaktı; belki de İslâmiyetin kaldırıcı emrine itiraz ettikleri gibi, bazı zulümlere de yol açacaklardı. Köleler ise, çoğunlukla aile hayatından kopuk ve uzak bir hayat yaşadıklarından dolayı, sokağa atılmış sahipsiz yetim çocuklar gibi olacaklardı. Bu da sosyal ve ekonomik bir felâket demekti. Ahmed Cevdet Paşa'nın ifadesiyle "Müslümanlıkta köle almak, köle olmaktır."

İslâmiyet neden köleliği birden bire ortadan kaldırmadı?

"Neden İslâm hukuku, bu tür müesseselerle köleliği tedricen kaldırmayı gaye edindiği halde, birden bire köleliği lağvetmedi?" sorusuna Hz. Peygamber (asv), sosyo-ekonomik açıdan çok önem arz eden bir cevap vermektedir: Bilindiği gibi âyette mükâtebe akdi "Eğer onlar hakkında hayırlı olduğunu biliyorsanız" şartına bağlanmıştır. Bu hayırlı olmayı, Hz. Peygamber (asv) şu ifadeleri ile açıklamaktadır:

"Yani bir san'at sahibi olup da kendi geçimlerini temin edecek durumda iseler ve hayatı tek başına yürütebilecek güç kendilerinde var ise, akid yapınız. Aksi takdirde onları insanların üzerine yırtıcı köpekler gibi salıvermeyiniz."

Yani ister mükâtebe akdiyle veya isterse başka yollarla köleleri hürriyetlerine kavuşturarak âzâd etmek de her zaman hayırlı değildir. Düşünün ki, cemiyeti teşkil eden fertlerin yüzde ellisi köledir. Bir anda bunları hürriyetlerine kavuşturup sokaklara başıboş salıverdiğinizi tasavvur ediniz. Cemiyet hayatı felç olacaktır. Yıllarca belki asırlarca başkalarının yanında çalışmaya alışmış ve müstakil hayatı hiç denememiş insanları birden sokağa salıverirseniz, hem sosyal açıdan ve hem de ekonomik açıdan bu insanları felâkete sürüklemek manası taşıyacaktır. Köleliğin tedricî olarak kaldırılmasının en önemli hikmetlerinden birisi de budur2.

İslâmiyet kölelikle ilgili yeni olarak ne getirmiştir? Diğer sistemlerden farklı olan yönleri nelerdir?

İslâmiyet, daha önceki hukuk sistemlerinde bulunan kölelik müessessini iki açıdan medenî bir kalıba sokmuştur:

Evvelâ; köleliğin sebeplerini hafifleştirmiştir. Daha önce ve özellikle Roma ve benzeri hukuk sistemlerinden dokuz ona çıkan kölelik sebeplerini ikiye indirmiştir. Ayrıca insanlığın fıtratına ters olan bu müesseseyi ortadan kaldırmak için çeşitli tedbirler almıştır. Köle âzâd etmenin manen teşvik edilmesi; kölelere imkân tanınarak bedelini ödemek şartıyla âzâd olabilme imkânının verilmesi (mükâtebe); kölelerin bu durumdan kurtarılması için onlara zekât verilmesinin tavsiye edilmesi ve zıhâr, yemin bozma ve benzeri bazı suçlardan dolayı dinî bir müeyyide olarak konulan keffâretlerin birinci alternatifi olarak köle âzâd etmeyi şart koşması, bunlara misâl olarak verilebilir.

Saniyen; köleliğin medeni hale sokulmaya çalışılmasının ikinci yolu da mevcu kölelelere meşru dairede iyi muâmele edilmesini ısrarla tavsiye etmesidir. Bugün bile bir kısım Müslümanlar sırf Müslüman oldukları için, medeniyim diyen insanlar tarafından öldürülürken ve onlara temel hak ve hürriyetleri dahi çok görülürken; İslâmiyet, köleri, bulundukları ailenin fertleri gibi kabul etmiş ve korumuştur. Hatta Osmanlı arşivlerinde bulunan mahkeme kararlarında Hristiyan kölelerin yemin ederken dinî inançlarına uygun tarzda yemin etmesi ve mesela "İncil'i Hz. İsa'ya indiren Allah'a yemin ederim ki ..." demesi, bu zikrettiklerimize en müşahhas delilidir.

O halde İslâm hukukundaki kölelik müessesesini, esirlik ve kölelikten hürriyete geçiş safhası olarak vasıflandırabiliriz. Bunun nasıl yürüdüğünü biraz sonra tafsilatıyla nlatacağız. İslâm Dini geldiğinde, kölelik, bütün dehşetiyle devam eden sosyal bir vakıaydı. İslâm hukuku, yukarıda izah ettiğimiz şekilde tedbirler alarak, köleliği istisna bir müessese haline getirdi.

Toplumun yarıya yakınının köle olduğu bir durumda, kölelik müessesesini birden ilga etmek, hem köle sahipleri ve hem de daima bir efendinin yanına sığınmış olan köleler için, sosyal ve ekonomik açıdan mümkün değildi. Hedefi insanları küfürden kurtarmak olan bir Peygamber (asv)'in, senelerce toplum fertlerinin ülfet ettiği, ahlaken ve hayat itibariyle imtizaç ettikleri bu müesseseyi, birden bire ilga etmesi, irşadın ruhuna da aykırıdır. İşte bu sebeple İslâmiyet kölelik müessesesini hemen ilga etmemiştir. Fakat olduğu gibi de bırakmamıştır. Tedricen ortadan kaldırmak için, önce köleliğin menbaını kurutmaya, izlerini azaltmaya ve o günlerde câri olan hükümlere aykırı olarak kölelere de normal insan gibi nazar etmeye insanları teşvik etmiştir. Burada Gustav Lebon'un şu tesbitlerini aktarmak yerinde olur kanaatindeyim:

"Rık yani kölelik kelimesi, otuz sene önce kaleme alınan Amerikan romanlarını okumaya alışan bir Avrupalının önünde telaffuz olunursa, derhal hatırına, ayaklarına ağır zincirler, ellerine demir kelepçeler takılan, sopalarla dövülerek hayvan sürüleri gibi bir yerden bir yere sevk edilen, bedbaht ve yeterli ekmeğe bile kavuşamayan, karanlık bir taşdan başka evi ve barınağı olmayan o Amerikan köleleri gelir. Ben burada bu durumu isbât etmek üzere ayrıntılara girecek değilim. Fakat gerçek şudur ki, İslâmiyet'teki kölelik Hristiyanların anladığı manadaki kölelik müessesesine tamamen aykırıdır."3

Yani bu ikinci nokta ile söylemek istediğimiz şudur: İslâmiyetteki kölelik ve cariyelik müessesesi, Hristiyan âleminde bilinen köleliğe benzememektedir ve İslâmı bilmeyen insanların anlattıkları gibi değildir.

İslâm Hukukunda cariyelerin hukukî statüleri nelerdir? Efendiler cariyeleri ile karı koca hayatı yaşayabilirler mi? Bunun kaynağı nedir?

Acaba, İslâm hukukunda cariyelerle efendileri sınırsız bir karı-koca münasebetine sahip midir? Cariyeler, bugünkü metresler gibi, her gücü yeten hür erkek ile yatıp kalkmakta mıdırlar? Cariyeler, cinsî zevkleri tatmin için kullanılan zevk âleti midirler? Maalesef cariyelik müessesesi denilince, bugün için kamuoyunda bu tür manalar akla geldiğinden, bu soruları sorarak konuya girme mecburiyetini hissettik. Aslında buraya kadar yaptığımız izahlar ve özellikle kölenin hukukî statüsü ile ilgili hükümler, bütün bu soruların cevabının "Hayır!.." olduğunu haykırıyor. Câriye, kadın köle demektir. Cariyeler de diğer köleler gibi, İslâm Hukukunun köleler için tesbit ettiği hukukî statüye sahiptir.

İslâm Hukukundaki cariyelerin çoğunluğu, asrımızdaki işçi kadınlar veya evlere gelen hizmetçi kadınlar gibidirler; değişen sadece isimleridir. Yani her câriye ile illa da karı koca münasebeti akla gelmemelidir. Başkalarının hanımı bulunan ve sadece efendisinin evindeki hizmetleri görmekle mükellef olan cariyelerin sayısı, belli şartlar çerçevesinde karı-koca hayatı yaşanılan cariyelere nisbetle en az on katıdır. Bugün hizmetli kadınlar ile işverenleri arasında hangi münâsebet varsa, İslâm Hukukunda da câriye-efendi arasında o münâsebet vardır. Kendisi ile efendinin karı-koca hayatı yaşayan cariyenin efendisiyle olan münâsebeti ise, çok az hükümler dışında hür kadın ile kocası arasındaki münâsebet gibidir.

Efendinin, cariyesi ile karı-koca hayatı yaşama hakkına "istifrâş hakkı" diyoruz. Efendinin köle veya câriye üzerinde sahip olduğu mülk-i menfaatten kaynaklanan onları çalıştırma hakkına ise "istihdam hakkı" diyoruz. Câriye demek, efendinin birinci derecede istihdam hakkı bulunduğu kadın köle demektir. Efendilerin istifrâş hakkına, yani istedikleri zaman cinsî münasebet hakkına sahip oldukları cariyelerin hususî statüleri vardır.

Bu hususî statü incelendiğinde görülecektir ki, bugün gayri meşru bir şekilde yürütülen ve adına metres, sevgili yahut aşk hayatı denilen gayri meşru ilişkilere göre aranan şartlar altında câriye hayatını devam ettirmek, zikredilenlere kıyasla evlilik kadar mükemmeldir. Nitekim bu manayı Kur'ân da tesbit etmiş ve özellikle cariyeler üzerindeki eğer var ise, istifrâş hakkının şartları çerçevesinde ve fuhşa sevk etmeyecek şekilde kullanılmasını ısrarla tavsiye etmiştir:

"Şimdi cariyeleri efendilerinin izniyle nikahlayın ve herhangi bir mazeret ileri sürmeden maruf bir şekilde mehirlerini verin; ancak iffet sahibi cariyelerle zinadan ve onları gizli dost hayatı yaşamaktan yani metres edinmekten şiddetle kaçınmak şartıyla..."
(Nisa, 4/25)

Fuhşa zorlanan cariyelerin Mâlikî ve Hanbelî hukukçulara göre hürriyetlerine kavuşacaklarını biliyoruz.

Diğer taraftan ise, Kur'ân, cariyeleri mümkün mertebe evlendirmeyi ve onları aile hayatına kavuşturmayı tavsiye ve teşvik eylemektedir:

"... Cariyelerinizden evlenmeye uygun olanları evlendirin; eğer onlar fakir iseler de, Allah onları fazlu ihsanı ile zenginleştirir."
(Nur, 24/32)

Bu kısa genellemeden sonra şimdi de cariyelerin ayrı ayrı statülerini görelim: Yukarıdaki hükümlerden anladık ki, köle olan kadınlar yani cariyelerin iki ayrı statüsü vardır: Birincisi; "hizmetçi" statüsündeki cariyeler. İkincisi; bazı farkları ile birlikte "istifrâş hakkı" bulunan eş statüsündeki cariyeler. Bu kısımla ilgili ayrıntılı bilgiyi, Fâtih döneminde verdiğimizden burada ayrıntıya girmiyoruz4.

Hizmetçi statüsündeki cariyeler ne demektir? Bunlarla karı-koca ilişkisi mümkün değil midir?

Bunlardan kasıt, efendilerinin kendileri üzerinde istifrâş hakkı bulunmayan yani cinsi münasebet hakkı olmayan, sadece istihdam hakkı bulunan cariyelerdir. Bu tür cariyelerle efendisi dahil kimsenin cinsi münâsebet kurma hakkı yoktur. Bu cariyeler, İslâm hukukunun hükümlerine göre, efendilerinin iznini alarak hür veya köle başka erkeklerle evlenmişlerdir veya evlenebileceklerdir. Daha evvel zikrettiğimiz gibi, başka erkeklerle evlenmek için kasden efendinin cariyesine izin vermemesi halinde, mahkeme yoluyla cebredilebilir. Biraz önce zikrettiğimiz âyet de bu manaya işaret etmektedir.

Cariyesi başkası ile evli ve nikâhlı olan efendinin câriye üzerindeki istihdam hakkı ortadan kalkmaz. Çünkü başkasının cariyesi ile evli olan hür veya köle bir erkeğin eşinin diğer eşlerden farkı da buradan kaynaklanmaktadır. Böyle bir câriye, kocasına karşı sorumlulukları olduğu kadar, bugünkü tabirle hizmetçisi ve o günkü tabirle cariyesi olması hasebiyle efendisi ile de bir iş münâsebeti vardır.

Cariyenin kocasının tebvi'e hakkı yoktur. Tebvie hakkından kasıt, başkasıyla evli olan cariyenin kocasının evinde onunla birlikte olması ve efendisinin evinde veya işinde ona hizmet etmemesi demektir. Kocamla beraberim diyerek, efendisi olan insanın hizmetini ihmâl edemez. Ancak efendisi bu hakkı cariyesine verebilir.

Bu durumdaki cariyenin, efendisi ile münasebeti, sadece iş münâsebetidir. Efendisine yemesinde, içmesinde, temizliğinde veya başka işlerinde hizmet edecektir. Kocası ile karı-koca hayatı yaşayayım diye efendisinin hizmetlerini ihmal eylemeyecektir. Kocası ile "tebvie hakkını" elde etmişse, efendisi artık nafakasını temin etmekten vazgeçer. Yani asıl olarak kocası ile yaşayan ve efendisine arada sırada uğrayıp bazı hizmetlerini gören cariyenin nafaka hakkı, kocası üzerinedir. Tebvie hakkı olmayan ve asıl itibariyle efendisinin hizmetleriyle meşgul olan cariyenin nafaka hakkı ise, efendisine aittir.

Tesbit ettiğimiz kadarıyla, bugün Türkiye'nin meşhur zenginlerinin birinin İstanbul Boğazı'ndaki yalısında yirmiye yakın kadın hizmetçi vardır. Her halde bu hizmetçilerle, bunları hizmetçi olarak çalıştıran zenginimizin cinsî münâsebete girdiğini düşünemezsiniz. Bu hizmetçilerin görevleri, sabahtan gelip ve hatta bazıları köşkte gece de kalıp yalının yemek, temizlik ve benzeri hizmetlerini yürütmektir. Bu hizmetleri karşılığında işvereninden ücretini alacaktır. Hizmetçi statüsündeki cariyelerin de bunlardan isim ve bazı hükümler dışında ciddi bir farkı yoktur.

Osmanlı Sarayı'nın Harem kısmında bazı tarihçiler tarafından verilen "60, 70 ve hatta 100 câriye vardı" şeklindeki ifadelerden de, hizmetçi statüsündeki cariyeleri anlamak icabettiğini arşiv belgelerinden öğreniyoruz. Böyle bir cariyenin, kocası olan hür veya köle erkek ile münâsebeti ise, tamamen karı-koca münâsebetidir. Ancak eş olarak münâsebetleri, efendisi ile olan iş münâsebeti sebebiyle sınırlandırılmıştır. Hatta bazı hukukçular, işini ihmal eder korkusuyla, kocasından çocuk sahibi olma konusunda efendisinin rızâsına baş vuracaktır demektedirler. Hizmetçi statüsündeki cariyelerin, başkalarının hanımı olan hür kadınlardan ayrıldığı bir nokta da, efendisinin evinde ve işinde onun hizmetlerini ifa ederken, hür kadınlara göre daha serbest davranmasıdır5.

Hizmetçi statüsündeki cariyeler, kiminle karı-koca hayatı yaşârlar?

Bu sorunun cevabını da kısaca izah etmek gerektir:

Birinci ihtimâl, bunlar, ya kendileri gibi köle olan bir erkek ile efendilerinin iznini alarak evlenebilirler. Havâss-ı Kostantiniyye Kanunnâmesi'nde cariyelerin kullar yani erkek kölelerle evlenmeleri konusunda ayrıntılı hükümler bulunmaktadır. Burada beytülmala ait hâssa kullar ile hâssa cariyelerin yani devlete ait olan cariyelerin hangi şartlarda ve nasıl evlenecekleri konusunda uzun bilgiler bulunmaktadır. Kendileri gibi köle erkeklerle evlenmeleri durumunda, doğacak çocukları da doğumla kölelik statüsüne sahip olurlar. Önemle ifade edelim ki, köleler, Hanefi hukukçulara göre en fazla iki cariye ile evlenebilirler. Yani onlarda birden fazla evliliğin sınırı, ikidir. Mâlikî Hukukçular, tıpkı hür erkekler gibi dört câriye veya hür kadınla evlenebileceklerini kayd etmektedirler.

Osmanlı Hukukunda zikredilen şer'î hükümlerin aynen tatbik edildiğini gösteren Havâss-ı Kostantınıyye'nin 19-25. maddeleri açıkça isbât eylemektedir. Bu maddelere göre, hanımı vefat eden kullar veya hizmete yeni girmiş mücerred yani bekâr kullar, cariyelerle evlenirler. Eğer cariyeler, onlarla evlenmeyi reddeder ve hâricden hür erkeklerle evlenmeyi isterlerse, kullar da zaruret gereği gayri müslim hür kadınlar ile evlenebilirler. Ayrıca Müslüman kullarla cariyelerin birbiriyle evlenmeleri için cebredilmemesi şer'an tavsiye edilmektedir. Kulların hür kadınlarla evlenmesi durumunda çocuklarının hür olması durumu Kanunnâme'de özellikle belirtilmektedir ve hatta bir çok kölenin bu yolla neslini hür hale getirdiği de ifade edilmektedir. Dikkatimizi çeken noktalardan biri de "gerdek resmi"nin hür kadınların bakire olanları için 60 akçe ve dul olanları için 30 akçe olmasına rağmen, cariyelerden evleneceklerin bakire olanlarına 30 ve dul olanlarına 15 akçe gerdek resmi veya resm-i arûs denilen verginin takdir edilmiş olmasıdır.

İkinci ihtimâl, cariyelerin hür erkekler ile evlenmeleri halidir. Kur'ân-ı Kerim, hür erkeklerin cariyelerle nikâh yaparak evlenmelerini, Müslüman hür kadınlarla ile evlenebilme gücü ve imkânı bulunmama şartına bağlamaktadır. Bu şart gerçekleşmesi halinde de, ayrıca cariyelerin Müslüman veya Ehl-i kitap olmaları şartı aranmaktadır. Hanefi hukukçular, hür bir erkeğin câriye ile evlenebilmesi için, hür bir kadınla evlenmeye imkânının bulunmamasını, aksi takdirde evlenmenin gayri sahih ve bazılarına göre de mekruh görüldüğünü beyân etmektedirler.

Bir kısım hukukçular, bu durumun hür erkeğin birinci hanımının hür bir kadın olması halinde söz konusu olduğunu, halbuki hür bîr kadınla evlenme imkânı varken, önceden hür bir kadınla evli olmamak şartıyla, câriye ile evlenmesinin sahih ve caiz olduğunu ifade etmektedirler. Fetvaya esas olan da bu olduğundan dolayı, Osmanlı Padişahları, hür bir kadınla evlenme imkânları bulunmasına rağmen, cariyelerle evlenmeyi âdet haline getirmişlerdir. Osmanlı Devletinin resmî Kanun-i Umûmîsi sayılan Mültekâ'dakî ifade aynen şöyledir:

"Hür bir erkeğin, daha evvel evlendiği hür bir kadın yoksa, Ehl-i kitap veya Müslüman olan bir câriye ile evlenmesi, hür bir kadınla evlenme imkânı bulunsa dahi, sahih ve caizdir. Hür bir kadınla evli olan hür erkeğin bir câriye ile evlenmesi ise sahih değildir. Zira Hz. Peygamber (asv),
"Hür bir kadın üzerine câriye ile evlenmek sahih olmaz."
buyurmuşlardır. Bu hususda İmâm Mâlik, hür kadının rızasıyla böyle bir evliliğin caiz olacağını ifade ederken, İmâm Şâfii de kocanın köle olması halinde böyle bir evliliğin caiz olduğunu söylemektedir."

II. Bâyezid döneminde tedvîn edilen Havâss-ı Kostantinıyye Kanunnâmesinde konuyla ilgili tatbikattan örnekler yer almaktadır. Yukarıda da belirttiğimiz üzere, böyle bir evlilikte, nikâh akdinde aksine şart yoksa ve cariyelerin evlendikleri erkekler kendi efendileri değilse, doğan çocuklar, anneye tabi olarak, köle statüsünde doğarlar. Efendi kendi câriyesiyle evlenmesi durumunda ise, doğan çocukların hür olacaklarını ve "Ümm-i veled" müessesesinin devreye gireceğini biliyoruz. Bu sebeple, cariyeler, kendi efendileri ile evlenmeyi isterler veya ondan çocuk sahibi olmayı arzu ederler. Ayrıca erke kölelerin, genellikle hür kadınlar ile evlenmeyi istemeleri de neseblerinin hür olara devam etmesi arzularındandır6.

Kaynaklar:

1. Kur'ân, Nur, 32; Bu konular, İslâm Hukukunda Kölelik-Câriyelik Müessesesi ve Osmanlı'da Harem adlı eserimizde bütün ayrıntılarıyla açıklandığından, ayrıntıya girmiyoruz ve merak edenleri söz konusu eserimizi tavsiye ediyoruz.

2. Kur'ân, Nisa Suresi, Âyet, 3; Kurtubî, Muhammed bin Ahmed, El-Câmi' li U Ahkâm’il- Kur’an, Beyrut 1965, V/17-18; Kâsânî, Bedâyi'us-Sanâyi', IV/134; Kâmil Miras, Sahîh-i Buhâri Muhtasar-ı Tecrid-i Sarih Tercemesl ve Şerhi I-XIII, 3. Baskı, Ankara, 1973-1975, VII/465-467.

3. Zerka, Mustafa Ahmed, EI-Fıkh'ul-İslâmî Fî Sevbih'il-Cedîd, Dımaşk 1967-1968, I/44; Gustav Lebon, Arap Medeniyeti adlı kitaptan naklen Ahmed Şefik Beğ, Er-Rıkku Fil-İslâm, İstanbul 1314, sh. 50-51

4. Kur’an, Nisa, 24; Nur, 32.

5. Damad, Mecma'ul-Enhür, I/364-365.

6. Kur'an, Nisa, 25; Damad, Mecma'ul-Enhür, II/328 vd.; 364 vd.; A. Akgündüz, Osmanlı Kanunnameleri, II/311 vd.

Not: Geniş bilgi için bk. Prof. Dr. Ahmed AKGÜNDÜZ, İslâm Hukukunda Kölelik-Cariyelik Müessesesi ve Osmanlı'da Harem; Prof. Dr. A. AKGÜNDÜZ – Doç. Dr. Said ÖZTÜRK, Bilinmeyen Osmanlı, s. 312-318

Link to post
Sitelerde Paylaş

"Şimdi sormak gerekmiyor mu? Eğer her câriye, efendisinin cinsî münasebetleri için kullandığı bir zevk âleti ise, bir efendi, Kur'ân'ın bu emri gereği başkasıyla (Bu, hür veya köle bir erkek olabilir) evlendirdiği cariyesi ile yine karı-koca münasebetini sürdürecek midir? Hâşâ.. Böyle bir hükmü İslâmiyet tasdik edemez. Peki nasıl olacak? Efendi, cariyesini evlendirecek. Cariyesi, başkasının karısı olacak. Ancak tıpkı bugün özellikle evlerde çalışan hizmetli kadınlar gibi, fakat kölelik statüsünde olarak efendisinin evine gelip hizmetlerini görmeye devam edecek. Efendisinin kölesi ve kocasının da karısı olacak. Demek ki, câriye demek, kadın köle demektir; efendisiyle istediği gibi karı-koca hayatı yaşayan ortalık kadını demek değildir."

Bu hoca, "Evli kadınlarla evlenmeniz size haram kılındı, sağ elinizin sahip oldukları müstesna." ayetini okumamış sanırım. Nisa 24...

Link to post
Sitelerde Paylaş

sağ elinizin sahip oldukları ne demek

“Sağ elin sahip olduğu” deyiminden maksat nikah mülkiyeti veya nikah sahibi olmaktır.

Bu kavramın maksadı insanları zinadan menetmek ve yeni bir nikah bulunmaksızın veya eğer kadın memluke (esir, köle) ise nikah sahibi olmaksızın onlarla cinsi temasta bulunmaktan men etmektir. Cenabı-ı Hak bunu “sağ elin sahip olduğu” ile ifade etmiştir. Çünkü “sağ elin sahip olduğu” hem nikah ile evlenilen kadınlar hem de mülk olarak sahip olunan kadınlar hakkında söz konusudur (Razi)

Demek ki savaşta esir alınan kadınlar, mübadele (esir değişimi) veya serbest bırakma söz konusu değilse, siyasi olarak esaret altında olurlar fakat onlarla cinsel ilişkiye girilemez.Bunun için her normal kadınla yapıldığı gibi ayrıca nikah kıyılması gerekir. Buna ise “eş” denilir. İslam vicdanı her ne şekilde olursa olsun “nikahsız” ilişkiye cevaz vermez.

Ayette geçen “Ezvâcuhum ev ma meleket eymânuhum” ifadesi, “Yalnızca eşleri veya cariyeleri ile birlikte olanlardır.” değil; “Yalnızca eşleri yani meşru şekilde sahip oldukları ile birlikte olanlardır” manasına gelmektedir. Kadın erkek bütün eşleri kapsamaktadır.

tarihinde Mikelanjo007 tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

sağ elinizin sahip oldukları ne demek

“Sağ elin sahip olduğu” deyiminden maksat nikah mülkiyeti veya nikah sahibi olmaktır.

Bu kavramın maksadı insanları zinadan menetmek ve yeni bir nikah bulunmaksızın veya eğer kadın memluke (esir, köle) ise nikah sahibi olmaksızın onlarla cinsi temasta bulunmaktan men etmektir. Cenabı-ı Hak bunu “sağ elin sahip olduğu” ile ifade etmiştir. Çünkü “sağ elin sahip olduğu” hem nikah ile evlenilen kadınlar hem de mülk olarak sahip olunan kadınlar hakkında söz konusudur (Razi)

Demek ki savaşta esir alınan kadınlar, mübadele (esir değişimi) veya serbest bırakma söz konusu değilse, siyasi olarak esaret altında olurlar fakat onlarla cinsel ilişkiye girilemez.Bunun için her normal kadınla yapıldığı gibi ayrıca nikah kıyılması gerekir. Buna ise “eş” denilir. İslam vicdanı her ne şekilde olursa olsun “nikahsız” ilişkiye cevaz vermez.

Ayette geçen “Ezvâcuhum ev ma meleket eymânuhum” ifadesi, “Yalnızca eşleri veya cariyeleri ile birlikte olanlardır.” değil; “Yalnızca eşleri yani meşru şekilde sahip oldukları ile birlikte olanlardır” manasına gelmektedir. Kadın erkek bütün eşleri kapsamaktadır.

sağ elinin sahip oldukları demek - nikahlı sahip oldukların demekse.....adam zaten EVLİ demektir.......ne halt demeye ayette kalkıp da - EVLENMEYE güç yetiremeyenler sağ elinin altındakilerle YETİNSİNLER diyor o zaman ?

adam zaten EVLİ ise ?

alakası yok dediğinle....İSLAMI kurtarmak için beyhude saçmalıklardan biri daha sadece bu savunman.....

sağ elinin altındakiler KÖLELERDİR - CARİYELERDİR.....

Link to post
Sitelerde Paylaş

Her yeri her seyi yaratan bir tanri tarafindan gönderildigi iddia edilen kuran aslinda kadinlari kullanma kilavuzu kitabidir.

O kitabin her tarafindan rezillikler kepazelikler ahlaksizliklar ve pislikler akmaktadir...

Kuran ayetlerinin büyük cogunlugu suc unsuru teskil ederler... Demokratik hukuk ülkelerinde yasayan müslüman inanclilarin bu kitabin icindekilere inanip savunma lüksleri yoktur. Eger yaparlarsa riyakar sahtekar ve yüzsüzlerdir.

Bu kadar kesin ve net.

Isteyen ciksin bu ayetleri gelismis ülkelerde ki hukukculara anlatip düsüncelerini sorsunlar. Gelismis ülkelerin cogunda insanlar kuranin icinde neler olduklarini bilmemektedirler. Anlatinca gözleri fal tasi gibi acilip yerlerinden disariya ugramaktadir.Örnegin Hollanda Ateistlerinin geneli konu hakkinda bilgileri bulunmamakta.

Ayni Levia gibiler yabanci insanlara kurani allayip pullayip icinde ask, börtü, böcek, cicek, sevgi varmis gibi anlatmaktadirlar. Peki bu sahtrekarlik degilde nedir?

Herhangi bir sex klubunun bile bu sekilde cinsel icerikli manifestosu yoktur.

Levia...

Tartisilacak bes kurusluk ahlaki ve insani düsüncelerinin olmadigi gün gibi su yüzüne cikti.Ben senin kadin olduguna da hic inanmadim ve o düsüncemi de kanitlar sekilde ilerlemektesin.

Allahin kuyrugu üzerine dolansin.

Link to post
Sitelerde Paylaş

sağ elin sahip olduğu demek birinci dereceden akrabalar demek tir.zaten dikkat ederseniz önce birinci dereceden akrabalar sayılmış

23 - Size şunları nikahlamak haram kılındı: Anneleriniz, kızlarınız, kız kardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, erkek ve kız kardeşlerinizin kızları, sizi emziren süt anneleriniz, süt kızkardeşleriniz ve karılarınızın anneleri, ve kendileri ile zifafa girdiğiniz kadınlarınızdan olan ve evlerinizde bulunan üvey kızlarınız. Eğer üvey kızlarınızın anneleri ile zifafa girmemişseniz onlarla evlenmenizde size bir günah yoktur. Sulbünüzden gelen (öz) oğullarınızın hanımları ile evlenmeniz ve iki kız kardeşi birlikte nikahlamanız da haramdır. Ancak cahiliyyet devrinde geçen geçmiştir. Şüphesiz ki Allah gafur (çok bağışlayıcı) ve çok merhamet edicidir.

bunlar sağ elinizin sahip olduğu birinci dereceden akrabalarınızdır.

<a name="24">24 -sahibi bulunduğunuz cariyeler müstesna, evli kadınlarla evlenmeniz de size haram kılındı. Bütün bunlar Allah'ın üzerinize farz kıldığı hükümlerdir. Bunların dışında kalanlar ise iffetli olarak zina etmeksizin mallarınızla mehir vermek suretiyle evlenmek istemeniz size helal kılındı. O halde onlardan nikah ile faydalanmanıza karşılık mehirlerini kendilerine verin ki, bu farzdır. O mehri takdir edip kesinleştirdikten sonra birbirinizi razı etmenizde bir mahzur yoktur. Şüphesiz ki Allah her şeyi çok iyi bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.

birde diyor bunların dışında evli kadınlarda size haram diyor.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bu dogmatiklerin çırpındıkça dogma bataklığına batmaları çok keyif verici. İşimizin bu kadar kolay olması aslında sıkıcı. Bu islam dogmasının ipliğini pazara çıkarmak her dogmadan çok kolay. Hani yani şöyle bir iler tutar savunulur yanı olsa da dogmatikler biraz direnebilseler daha aksiyon olacak. Ağızlarını açar açmaz batmaları biraz sıkıcı.

Demek muta zevk nikahı ha? Vay dedemin köse sakalı! Hayır bu dogmatik itiraftan da utanıp sıkılmıyor! Bu madeni iyi bulduk biz burda! Yav yoksa bu bizim sandığımız şekilde trol değil, tersi trol mü be? :D Aslında gerçek ateist de islamı batırmak için mi müslüm ayakları yapıyor? Müslümler böyle şeyleri asla kabul etmezler. "Mecaz o mecaz, senin bildiğin gibi değil o değil" deyip sayıklarlar.

Ya da bu zevahiri hadisle kurtarabilirim zannında olacak kadar dogmaya boğazına kadar batmış, boğulmak üzere. Zaten bir ara asmıştı kendisini avatarında, ayağından bir bileklik filan sallanıyordu! Acımasız olmak istemem ama dogma canavarı insanlara hiç acımadığı için ben dogmaya asla acımam. Yerin dibine sokup ters taraftan uzaya püskürtmek bir insanlık görevidir. Bu dogma canavarına asla ve asla acınmaz, merhamet edilmez. Bu şahıs depresyonda, kesin. Ama ona asla acıyamam. Böyle bir lüksüm maalesef yok. Ne zaman dogma canavarı insanlara acır, o zaman belki... Biz bunların zihnindeki allah gibi "müntakim" değiliz.

Şimdi: Hadis öne sürüp öyle seferde zevk için esirlere tecavüz edilir demekle zevahirin kurtulmadığı çok açık. Bunlar çırpındıkça daha batıyorlar. Demek kafirler diye baskın yap, insanları öldür, yakınları öldürülmüş kadınları acılarıyla bırakma, bir de tecavüz et! Bi gidin be! Pis dogmanızı da alıp bir defolun gidin ahlaksız insanlık dışı canavar mahluklar... Sizi insan yerine koymak hatanın en büyüğü...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Kusura bakma da sağ elinin sahip oldukları demek savaş esiri köle kadın anlamındadır. Bu bütün islam alemince bilinir. Siz kendinizi kandırmaya devam edin.

Uydurmanın da bir dozu olsun değil mi ama?

http://www.kuranmeali.org/4/nisa_suresi/3.ayet/kurani_kerim_mealleri.aspx

http://en.m.wikipedia.org/wiki/Ma_malakat_aymanukum

Bu terim ne anlama geliyormuş öğrenip gelin de öyle tartışalım.

Link to post
Sitelerde Paylaş
birinci dereceden akrabalar

Bu zırvayı ömrümde duymamıştım! Bu ne yahu? Saçmalamanın da bir sınırı var. Ne akrabası yahu? Lan evli kadınlar haram, elinizin altındakiler değil diyor be! Oha artık! Çüşşş! Çarpıtmanın bu kadarına daha ben ne diyebilirim? Ooooha! Evli kadınlar haram ama evde anan bacın kız kardeşlerin değil olur mu be?

Olur lan olur... Bunlardan beklenmeyecek bir şey varsa ben de Andromeda'yım! Oha diyoru, başka da diyecek söz bulamıyorum: Oha! Levia'yı sollamakta kararlı biri çıktı! Ben daha dogmatiğim, ben daha dogmatiğim diye daha beter çırpınıyor! Ömrümde böyle bir şey duyacağım aklımdan geçmezdi. Daha neler duyacağız bakalım. Bunlar iyice çıldırdı! Dogmalarının saçmalığını anladıkça akli dengeyi bozacak bunlar...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sevgili sertanyaril,

Ben birşeyin üzerini kapatmıyorum. Anladığımı yazıyorum.

Atalarım bunu böyle yapmış yada yapmamişlarda demiyorum. Cariye, anlam bakımından el altına alınmış kadın,sadece cinsel ihtiyaç giderici olarak düşünmek doğru değildir diyorum. Benim tek eşim var bura beni ilgilendirmez diyerek bu yazıları geçmiş zamandır diyip okursam,ahlak kurallarımada uymuyor diyip kesip atarsam okuduğum dan ne anlarım kendi yaptıklarımda ne görmem gerektiğini nerden bileceğim.! "Aynı köle kavramı gibi herkez köle olmuşken 1400 yıl önceki köleligi konuşmanın ne faydası var"

Herkez kendinden sorumlu osmanlı yada araplar da öyle kalplerinde kayma olanlar bunu allah emretti der yapar. Bu sadece onun arzusudur. Allah adına yalan söyler. Allah adaleti emreder pisliği men eder. Allahın erkeklerin uçkurunu düşünecek bir sıfat ta anılması çok acı.

Erkek ile kadın arasında fark vardır. Bu fark insana yazıyla yaşanmı olay üzerinden mana vererek insana bir şeyler öğretir !

Ben size hitaben yazmamıştım. Levia hanım için demiştim üstünü kapatmak ifadesini.

1400 Yıl öncesini konuşmamızın sebebi şu: şimdi insanlık suçu sayılan, neredeyse insan öldürmekle eş değer tutulan bir uygulamayı(köleliği) Allah böyle istiyor diye yapmışlar diye bilindiği için konuşuyoruz.

Link to post
Sitelerde Paylaş

"Şimdi sormak gerekmiyor mu? Eğer her câriye, efendisinin cinsî münasebetleri için kullandığı bir zevk âleti ise, bir efendi, Kur'ân'ın bu emri gereği başkasıyla (Bu, hür veya köle bir erkek olabilir) evlendirdiği cariyesi ile yine karı-koca münasebetini sürdürecek midir? Hâşâ.. Böyle bir hükmü İslâmiyet tasdik edemez. Peki nasıl olacak? Efendi, cariyesini evlendirecek. Cariyesi, başkasının karısı olacak. Ancak tıpkı bugün özellikle evlerde çalışan hizmetli kadınlar gibi, fakat kölelik statüsünde olarak efendisinin evine gelip hizmetlerini görmeye devam edecek. Efendisinin kölesi ve kocasının da karısı olacak. Demek ki, câriye demek, kadın köle demektir; efendisiyle istediği gibi karı-koca hayatı yaşayan ortalık kadını demek değildir."

Bu hoca, "Evli kadınlarla evlenmeniz size haram kılındı, sağ elinizin sahip oldukları müstesna." ayetini okumamış sanırım. Nisa 24...

Sen sadece arapça degil, turkçe de okudugunu anlamiyor olabilirsin. Bak oku :

Seferlerde bu uygulaniyordu, sen hiç mi hadis kitabi açmadin ?

"Onlar ki eşleri ve cariyeleri dışında mahrem yerlerini herkesten koruyorlar. Doğrusu bunlar yerilmezler. Bu sınırı aşmak isteyen olursa işte bunlar haddini aşanlardır." mealindeki ayeti kerime konusunda, ibn Abbas ayette belirtilen meşru evlilikle ilgili ve o devirdeki esir cariyeleri kastederek : "Bu ikisi dışındaki evliliklerin hepsi artık haramdır" demişti. (Tuhfet'ul ahvezi c.4, s. 226 Hadis No: 1131 a.bkz. Fethül Kadir ve kenarı İnaye c. 2, s.385.)

* Burada ibn Abbas cariyelerle nikahdan bahsediyor. Neden ? Basit : her cariye ile nikah söz konusu degil idi de ondan. Baska hangi dilde yazarsam bunu anlayacaksiniz ?

@ Mikelanjo. Tesekurler, nihayet okuyup arastirmadan kalkip uydurmayan birisi. Tsekurler Mekelanjo.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sayın Levia,

Size cariye ile nikahın nasıl durumlarda olduğunu anlattım ama okumamışsınız, hala aynı tas aynı hamam gidiyorsunuz. Gidip biraz okuyup araştırın.

Ben arapça bilmesem de arap fıkıhçılarının İngilizceye çevrilmiş yazılarını okurum.

Cariye tabii ki savaşta olur. Cariyeyi nasıl elde edeceksiniz, savaşarak tabii ki. Savaştınız elinizde köleniz var cariye, bununla ilişkinizden dolayı kınanmazsınız diye ayet bile var. Ayette yazıyor mu savaş sırasında ilişki yaşarsanız diye? Savaş bitmiş cariye hala cariyedir. İki üç hacının hocanın yazdığı toz pembe yazıları okuyup koskoca İslam Tarihi ve Uygulamalarını okumazsanız olacak olan budur.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Dogmatik dayanışması! :lol: Göz yaşartıcı! "Dogma bataklığında boğulmak üzere olan bir ben değilim, başka boğulanlar da var!" :D"Elle gelen düğün bayram!" :lol: "Bu kadar kişi boğulduğuna göre demek boğulmak kader!" :D

Yav bu saçmacı dogmacılar olmasa gerçekten eğlence olmaz! Şunlar haram, şunlar da, yalnız şunlar müstesna diyor, çıkardıkları anlama bak, alakaya çay demle! Hiç bu kadar keyifle dogmatik çırpınması izlememiştim! Yardıma gelin müslüler, kardaşlarınız dogma savunacağız diye yırtınıyorlar, s.o.s veriyorlar yahu, koşun, yok mu başka eğlencelik karagöz?

"Yar bana bir eğlence medet!"

"Bak kızıyorum Hacivat!" :lol:

tarihinde democrossian tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Sayın Levia,

Size cariye ile nikahın nasıl durumlarda olduğunu anlattım ama okumamışsınız, hala aynı tas aynı hamam gidiyorsunuz. Gidip biraz okuyup araştırın.

Ben arapça bilmesem de arap fıkıhçılarının İngilizceye çevrilmiş yazılarını okurum.

Cariye tabii ki savaşta olur. Cariyeyi nasıl elde edeceksiniz, savaşarak tabii ki. Savaştınız elinizde köleniz var cariye, bununla ilişkinizden dolayı kınanmazsınız diye ayet bile var. Ayette yazıyor mu savaş sırasında ilişki yaşarsanız diye? Savaş bitmiş cariye hala cariyedir. İki üç hacının hocanın yazdığı toz pembe yazıları okuyup koskoca İslam Tarihi ve Uygulamalarını okumazsanız olacak olan budur.

Sana o halde soralim, cariyelerle sahipleri otomatikman cinsellik kuruyor idiyse, nasil oluyor da Kuranda onlarla evlenme izni ve tavsiyeleri geliyor ? Sen ingilizce ne okudun bilmiyorum, ama Mikelanji ve ben burada sayfalardir kaynaklarla yazilar yapistirmis bulunuyoruz : bunlari anlamayan BELLI.

(Bakara, 2:221) : " İman etmedikleri sürece Allah’a ortak koşan kadınlarla evlenmeyin. Allah’a ortak koşan kadın hoşunuza gitse de, mü’min bir cariye Allah’a ortak koşan bir kadından daha hayırlıdır. İman etmedikleri sürece Allah’a ortak koşan erkeklerle, kadınlarınızı evlendirmeyin. Allah’a ortak koşan hür erkek hoşunuza gitse de; iman eden bir köle, Allah’a ortak koşan bir erkekten daha hayırlıdır. Onlar ateşe çağırırlar, Allah ise izniyle, cennete ve bağışlanmaya çağırır. O, insanlara âyetlerini açıklar ki, öğüt alıp düşünsünler. "

(Nisa, 4:24) : " Evli kadınlarla evlenmek de haram; ancak sahibi olduğunuz cariyeler müstesna. Allah'ın yazısı bu, emri bunlar size ve bunlardan başkalarını, evlenmeniz ve zinada bulunmamanız için arayıp istemeniz helal edilmiştir size. Kadınlardan biriyle evlenerek faydalandığınız takdîrde mehirlerini kararlaştırıldığı veçhile verin. Miktarını tâyin ettikten sonra gönül hoşluğuyla herhangi bir hususta uyuşursanız suç yok size. Şüphe yok ki Allah her şeyi bilir, hüküm ve hikmet sahibidir. "

(Nisa, 4:25) : " Sizden, imanlı hür kadınlarla evlenmeye gücü yetmeyen kimse, sahip olduğunuz iman etmiş cariyelerinizden alsın. Allah sizin imanınızı daha iyi bilir. Siz birbirinizdensiniz. Öyle ise iffetli yaşamaları, zina etmemeleri ve gizli dost da tutmamaları şartı ile ve sahiplerinin izni ile onlarla evlenin, mehirlerini de güzelce verin. Evlendikten sonra fuhuş yaparlarsa, onlara hür kadınlara verilen cezanın yarısı verilir. Bu (izin) içinizden sıkıntıya düşmekten korkanlar içindir. Sabretmeniz ise sizin için daha hayırlıdır. Allah çok bağışlayıcıdır, merhamet edicidir. "

(Nur, 24:33) : " Evlenme imkanını bulamayanlar ise, Allah, lütfu ile kendilerini varlıklı kılıncaya kadar iffetlerini korusunlar. Ellerinizin altında bulunanlardan (köleler ve cariyelerden) mükatebe yapmak isteyenlerle, eğer kendilerinde (hürriyete kavuşmalarında kendileri için) bir iyilik görüyorsanız, hemen mükatebe yapın. Allah'ın size vermiş olduğu malından siz de onlara verin. Dünya hayatının geçici menfaatlerini elde edeceksiniz diye, namuslu kalmak isteyen cariyelerinizi fuhşa zorlamayın. Kim onları zor altında bırakırsa, bilinmelidir ki, zorlanmalarından sonra Allah (onlar için) çok bağışlayıcı ve merhametlidir. "

tarihinde Levia tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Ciddiyim ben, müslüler toptan bunalımdalar. Bunlar seçim kazandıklarına filan hiç sevinemiyorlar. Bir tane "biz kazandık biz kazandık" diye sevinen müslü görmedim. Seçim kursaklarında kaldı. Lan kazandınız işte, sevinin? Yok. Sanırsın yıkıldı, kaybettiler.

Tabii bu hüznün nedenleri var. Cemaatle yaka paça oldular, bunun hüznünü hiç atamıyorlar. Anaları babaları ölmüş gibi mahzunlar garipler. Asıl neden ise, bunların dini tepe tepe kullandıkları, kendi aralarında "milleti ne kekliyoruz, sallıyoruz twitten bi ayet, gelsin beğeniler, gelsin oylar, yaz gogıla, bu gün ne, şu, bunla ilgili ayet, ne çıkarsa salla gitsin. bakara çok makara..." diyenlerin aynen devam etmesi çok zorlarına gidiyor.

Ben müslüleri iyi tanırım. Her gün dalaşmadan durmayız. Her yerde çevremdeler. Eskisi kadar atılmıyorlar dogma savunmak için. Keşke yine öyle hevesli olsalar. Eşekten düşmüş karpuz etmek eğlenceli oluyor. Beni bunlar ateist ettiler. Daha doğrusu açıklamama neden oldular. Yoksa içimden ateisttim. Neme gerek bu dogmatikler, canları cehenneme diyordum. İlla açıklattılar ateist olduğumu.

Artık dua ettiklerinde ayıp olmasın diye elimi filan da kaldırmıyorum. Nasılsam öyle duruyorum, toparlanmıyorum da... Dogmaları tamuya gitsin. Bunlara zerre acımak yok... Önceleri biraz hadi ayıp olmasın diyordum. Şimdi kesinlikle yok. Saygı bitti... İsterse seksen yaşında zavallı bir yaşlı olsun. Acımak yok... Önce yaşlılara acıyordum. Zavallıya bu yaşta yazık diyordum. Çünkü allahı filan inkar ettiğimde ağlamaya başlıyorlar yani... İçime dokunuyordu. Bitti... Acıma diye bir şey yok. Kendileri kaşındılar.

tarihinde democrossian tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Bunlar adı üzerinde tavsiyedir. Yapmak zorunda olduğun şeyler değillerdir, farz değillerdir. Sonuçta kölelerin vardır, yaşlısındır, kadınla kızla işin olmaz o zaman yapabilirsin. Yoksa, açıkça evli dahi olsa cariyeyle ilişki helal edilmiştir. Öyle sağdan soldan hadis toplayarak değil kapı gibi ayet ile helal edilmiştir.

Benim okuduğum arap fıkıhçıları günümüz tatlı su müslümanlarının vicdanında yaralar açabilecek şeyler yazarlar. Zira onlar işlerine gelmiyor diye uygulamayı değiştirmek, insancıllaştırmak istemiyorlar. Zaten onlara göre bu helaldir. Sen Allah'ın helal kıldığını kendine haram kılamazsın.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...