Jump to content

Recommended Posts

  • İleti 110
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

  • 4 months later...

Hadisler , Kur'an-ı Kerim değildir ve hak ile batıl birbirlerinden ayırılmıştır mantık olarak söyleyebileceğim; Kur'an-ı Kerim her şeyin açıklaması bende, tamamlandım, korundum (...) diyen bir kitaptır. Mantıken, kitaba uyanlar tam mesajı alırlarken, uymayanlar ise direkt olarak emir dışı davranış göstermiş ve yanlış olanları yapmasına neden olabilmektedir

Hadis 'in Osmanlıca ve Türkçe anlamı söz demektir. Kur'an-ı Kerim'e göre İslâm Kur'an-ı Kerim'dir. Mantık budur. Benim yazdığım da sizin yazdığı bu konular da birer hadistir ileride isminizi överek, mesajınızı bölüp parçalayıp kitaplamakla sizlerin söylemediği sözleri dahi bir kılavuz niteliğinde hazır etmeleri mantık olarak mümkün olabilir. Çünkü korunan tek kitap Kur'an-ı Kerim'dir bir benzeri yoktur ve asla olamaz diyen Kur'an-ı Kerim'dir. Ve çok daha fazlasını söyler.

Bir konumu sizlerin de düşüncelerine sunuyorum ;

Selam olsun kardeşlerim izahımını asla Kur'an-ı Kerim gibi olamayacağını, Yüce Rabbime sığınarak sizlere için görüşlerimi aktarmak ve karşılıklı bir selam yaymış olmayı da diliyorum Yüce Allah'tan. Öncelikle hiç kimseden emredilmeyen şekilde , zan ardı, güzel söz olmayan, sabredilmemiş yorumlar gelmemesini de Yüce Allah'tan diliyorum ve O dilemediği kişiyi saptırır diye bu giriş satırını sonlandırmayı, ümit ediyorum.

BİZler, Emir üzerine birlenip, ayrılmıyoruz. Peki bu BİZ kimdir? Müslüman değilsin deme demememiz emredildiği için HERKESTİR. Bunları ayetler bütününü düşünerek fark edebiliriz. Ancak sınırları var unutmayalım yani iyiliklerde yarışmama şeklini alırsa bu yoldan çıkmışlık olacaktır. Dolayısı ile hak ile batıl birbirinden ayrıdır bunun bilince olup hareketlerimizi belirlememiz, oyun ve eğlenceye de dalmamamız emirler gereğinde bize zorunludur uyarsak Yüce Allah dilerse bize iyilik olmuş olacaktır. Herkesin görüşünün bizim için birer görünür ayet tasdiki olduğunun bilinci içerisinde selametler ile ayrılmamız emiri yetire getirmemiz, kötü söze sabretmemiz ve asla kötü söz söylememiz zanlarda ve uydurmalarda bulunmamamız, zulme uğramadıkça bunu yaymamamız da emir gereği önemli elbette. Her şeyi bilen Yüce Allah bizlere böyle emretmiştir. Bunların neden ve sonuçlarını düşünüp , en doğruyu bulmayı dileyenlerden olmalıyız bu da emir gereği kısaca kitabın tümüne kendimiz uyarsak en güzeli oluyor.

Bir ayete dikkat çekmek isterim sizlere konuyu aktarırken konuyu en güzel şekilde izah edip sabrım ile zulmedilmediğim için net var akıcı bir şekilde aktarıyorum Yüce Allah'ın izni ile böylece biz Müslümanlar vakit israf etmeyeceğiz ve hak olanların üzerine daha da çok gidebileceğizdir ilerleme kaydedebileceğiz, hatalarımızı düzeltme fırsatlarına da kavuşacabileceğizdir (...) diye düşünüyorum Yüce Allah'ın izni ile.

Kendilerine gelen doğrulayıcı, açıklayıcı, tamamlanmış , korunan (...) Yüce Allah'ın kitabı Kur'an-ı Kerim'i tümüyle okumamış olan , kitabı okumasını bilmeyen , kitabın nasıl okunacağını Kur'an-ı Kerimdeki tarifinden habersiz kişiler, reddetmeyi düşünmeye, anlamaya değişmiş olan kişiler bir şekilde hata bulduklarını ifade edebilirken ortak yön olarak inanma eyleminde bulunmamakta ve kitabı terk edebilmektedirler. (...)

Kendilerine gelen, mükemmel bir açıklama ve ayetler arası uyumun gözlemlendiği bir kitabın söylediklerinin her ne kadar bilimsel, düşüncesel, felsefi olumlulukları olsa da Kitap'ın emirlerine uyum göstermemek, hak ile batılı karıştırmak için uğraşan kişiler görüyoruzdur elbette bu da Kur'an-ı Kerim'in bahsettiği bir şey aynı şekilde dolayısı ile bizler Yüce Allah'ın kitabının doğruluğuna daha da kanaat getirirken bizim gibi düşünemeyenler ise memniyet duyamayabilmektedir. (...)

İşin sonuna bakalım , hani Yüce Allah'a inanmayanlar Kur'an-ı Kerim'de söylenen bizin oluşum sürecini en baştan kabul etmemiş olabiliyorlar bununda mantıksal bir izahı bir ayeti düşünerek mümkün elbette. Kişiler ayetlere inanmadığı ve ayetlerden habersiz oldukları , emredilen şekilde Yüce Allah'a sığınarak, aralıksız, tane tane anlayıp düşünerek, hak ile batılı karıştırmadan bir kitap gibi okumadıkları için de olabilir.

Kur'an-ı Kerim'de Yüce Allah'ın emirine itaat etmeyen kovulmuş şeytan'ın eyleminden sonra var meydana gelmiş olan bizler için Yüce Allah'ın dilediğine öğretmesi, mantık sahibi olabilmesi vardır düşüncesindeyim. Daha sonra ise topraktan ilk insan yaratılmıştır ve yeryüzüne de topraktan olan insanlar yayılmıştır diye bir ayet bulunmaz düşünürsek cennette biz insanı en güzel bir biçimde yarattık diye bize anlatılan insanlar'a "haydi inin sizin için belirli bir zamana dek faydalanma(...) vardır " denilen insanlarız bizler Kur'an-ı Kerim' e göre. Dolayısı ile şunu da söylemek mümkün, çamurdan günümüz insan evrimi ihtimaline inanmayan İNSANLAR, balıktan gelebileceğine inanabiliyor diye düşüyorum halbuki daha yakın ihtimalde olanını red ediyorlar araştıranlar, düşünenler, felsefeyi zansız yapanlan bütüne yönelik görebilir bence.

Bir ayette de çamurdan yaratılan ilk insana inanmayanlar aynı zamanda O kıyamet gününe ve yeniden dirileceğimize inanmazlar diyor. Çok doğru bir bilgidir gözlemlediğim delillerdendir. Bunun devamında ise, kişilerin inanlarının bazı düşünceler ile birbirine bağlı olduğunu da söylemem doğru olabilir diye düşünüyorum hak gelir batıl yok olur diyen Kur'an-ı Kerim'dir. Çamur konusunu açıkladığımıza göre, gerçekten yok olduğunun ıspatlanamadığı bir çamurtadan yaratılan insanı görmeyen bizlerin öyle bir şeyin olduğunu yalanlaması yalancı bir şahitlik olurdu ve olmayan izahlara da var demesi bunu ben düşündüm demesi ancak kovulmuş şeytandandır. Kişinin dönüşü red etmesi ve kovulmuş şeytanın secde etmeyişi kıssalarına inanamamasından kaynaklı olabilir düşüncesindeyim. Hakkın gelmesi ancak batılı yok edicidir bunu da görebiliriz ve hak kendisine dosdoğru uyup en iyinin dilenip sürekli çalışmayı ve düşünmeyi emreder maksimum'u emreder, ama bunu düşünerek , yarışacak türlü şekillerde insanların yapması söz konuşu olabilir, bizler asla zanda bulunamayız, kişiler her zaman bizden hayırlı olabilir diyen Kur'an-ı Kerim'dir. Kişilere inandık diyip te kurtulamayacaklarını ayetlerinde bildirir. Kötülüğü af etmeyen, düşünmeyen , yardım etmeyen insanlar emirlere uymuş olmuyor buna bakacak olursak bir düşünen kişi onlardan daha hayırlı olabilecek olabilir bunu red edemeyiz, içimizdeki kini fısıldıyan kovulmuş şeytanı bilip bunun bilincinde olmalıyızdır BİZLER.

Kur'an-ı Kerim insandan çokça bahseder, bizlere aslında ihtiyaç olduğumuz iyilikleri ŞÜKRETMEMİZİ emrederek , dua etmemizi , kimden geldiğini tasdik etmemizi ve bu tasdikleri nasıl yapmamız gerektiğini emrederek bizlere dosdoğru olmayı emreder diyebilirim. İnsan yemeğine baksın der bunu düşünmek gerekir mükemmel tam da tarif edilen şekillerde meydana gelmiş olan yiyeceklerimiz bir çamur atımı gibi bizleri tiksindirmekte. Elbette düşünenler için her bir şey bizler için delil olabilir, bu mükemmel işler olan vücut sistemimizdendir. Yer çekimine aykırı olarak hareket eden kan dolaşımı eğer sistematik dönmez ise anatomi bilgimle konuşuyorum nasıl hareket ettiğini biliyorum, ölürüz. Peki ters akan bu kan dolaşım sistemi , nefes almamıza bağlı her şeyde mantık arayan insana mantık olarak var bu da bence yoksa oksijen aslında mikropları öldürseydi dünyada bakteri olmazdı kan temizliyor kanda üretilenleri ise bizim vücudumuz yapar bir şekilde teşvik alır gıdalardan hazır asla olamaz ancak tetiklenebilir bunu bilmeyi dileyenler bilebilir. Kan dolaşımı yer çekimine ters akar bu nedenle astronotlar belirli saatlerde spor ve yerçekimine ihtiyaç hissederler düşünen ve çalışan insanlar dünya çapında hem kazançlı hem yağsız kişiler olabilmiştirler ve az uyku onlara yetmiştir. Kur'an-ı Kerim'e uyarsak bizler daha iyi olabilir iddia ediyorum. Çünkü emredilen sistem vücut için en iyisidir, insanlar için en iyisidir.Kur’an-ı Kerim düşünmeyi hak olan bilgiler ile düşünmeyi emreden bir mantıktır, bu mantığı anlamadan yorumlamak ancak mantıksızlık olur.

Kan akışı nasıl ters olur ? Dolaşım demek, uzunlama bir sistem olan insan olan "en güzel bir biçimde yaratıldığı bizlere Kur'an-ı Kerim'de söylenen" insanda mantık olarak her yere kan gitmesi için aşağı giden kanın, yukarı çıkması gerekiyor ki buna biz döngü diyebilelim. Pompa yukarıdadır, insanların yaptığı her üründe pompa aşağıdadır çoğunlukla çünkü yerçekimi var diyeceğiz demi ne güzel mantıklı, hatta gerekirse üste de koyarız tek pompalı ve pompanın gücünün yetmeyip tasarruf ile çalışabilip bir ömür tayin edilebilecek bir sistem bildiğim kadarıyla üreticilerin her ne kadar işine gelecek olsa da yok turrr ve yapılabilecek te değildir bence insan aklı buna yetmez bence bekleyeceksek eğer bende bekleyenlerdenim elbette..

Öğrenirsek damarlarımızda iş böyle değil. Diyeceksiniz ki kalp güçlüdür hayır kalp yerli döngüyü sağlamaktan yorgunluk duyabilir çünkü sistem gücü bu şekilde yaratılmıştır ve damarımızın içindeki bu yardımcıları lastik olarak düşünürsek, ve aşırı çok kan akışının bizi ilerde ölüme götürebileceğini tespit etmiş olabiliriz "derler ya hızlı yaşa genç öl" gibi herşeyin en doğrusunu Yüce Allah bilir bizler emredilen şeyleri emredilen şekilde yaparsak ideal ölçüdür bence. Bu nedenle damarlarda geçen kanın akış yönünün tersine yani geri gitmesini engelleyici bir kısım çok önemli bir şekilde yer alıyor böylece kalbe binen yük azalıyor istenilse belki, bu sistem dikleme olan yerlerde ve hatta motorlarda kullanılarak tasarruf edilebilir belki de yapılıyordur bilmiyorum ben pekte bilgili bir insan değilim şuan neyse köpek balığına bakarak bile araba, kaplumbağadan tank, kuşlardan uçak , hayvanlara bakarak yapılanları dikkate alırsak insana göre yapılacakların çok daha üstün olacağı kesindir. Yüce Allah dilemesi ile. Ama nasıl amel ettirilir orasını bilemem , belki de insandan ilham alınan uygulamaların bu derece çağa göre ve diğer icatlara göre inanılmaz derecede geri uygulanabilmesinde bizler için bir ibaret vardır belki de gizli ama güzel çalışmalar da ola bilir zan etmek doğru değil tabi.

Şimdi kan tersine dönmesinin aslında bir döngünün var olmasının mantığının gereğini olduğunu anladık dolayısı ile kimisine göre bir mucizedir bu kimisine göre ise normal peki nasıl oluyor bu? Elbette Yüce Allah'ın dilemesi ile. Her şey gibi. Kanda da iyi ve kötüler vardır kötüler artınca hasta olursunuz Yüce Allah'ın dilemesi ile olmuştur ya imtihandır ya da yanlış seçimlerimizin sonucudur ya da ikisi bizden şimdi bizler zanla kişilere ve kendimize yaklaşırsak iyi olmaz diye düşünüyorum. Kin ve nefret, kötülükler kovulmuş şeytandan gelir sonra da onlara uymamızın bedelinin hesabını BİZ vermek mecburiyetinde kalabiliriz.

Kandaki kolestrol de, kanser olma da, hamile kalma da, sperm üretme de artışlar nedeni ile var olan eylemlerdir ve bu artışları sağlayan yaratılmış bir sistem vardır.Dolayısı ile bir başlangıcı vardır, insanının asla ondan önce, ondan önce sorularının bitmeyeceği düşünce sisteminde en mantıklı yaklaşım Yüce Allah’tır ve kitabı en doğru kitaptır, korunmuştur da bizler için ibret olarak ancak tümünü emredilen şekilde okumamış kişiler anlamayabilirler normal ve de mantıklı.

Doğruyu söyleyip, sabrı tavsiye edenlerden ve uyulmasını söyleyenlerden, terketmeyenlerden (...) kalarak Yüce Allah'ın izni ile kapılıp götürülmeyenlerden ve hüsrtana düşmeyenlerden olabiliriz diliyoruz ki.

İyilik ve kötülük ile ilgili bir düşüncemi söylemek istiyorum. Bizler Kur'an-ı Kerim'e göre hakka uyup , hak olan Kur'an-ı Kerim'i terk etmeyin emrine uymakla arınır ve korunur bir duruma gelip, daha sonra ise ayetlerdeki diğer emirlere uymak koşulu ile hem bu durumu müdaffa edebiliyor hem de daha güzel davranışlarda bulunabiliyoruz ya da bize bahsettiği gibi sapanlardan olabiliyoruz fakat tövbe etmeliyiz ve halimizi düzeltip elimizdeki rehberin ne kadar da doğru olduğuna daha da görebiliriz [Yüce Allah dilerse, ondan gelecek hayırları elbette istemeyenler olacaktır Kur'an-ı Kerim'de söylendiği üzere.]

tarihinde Gokhanx1 tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Kur'an-ı Kerim "başka söze kanmamamız" konusunda bizi uyarır.

Bakınız diyanet, kıl ve eşya tapınmacılığı, insanları ayırıma tabi tutmak, sarık takınca İslâmi görünüyor gibi görünmek insanlara Resul'e uyun deyip HAKKI gizleyip sömürmek ve insanların birbirine düşmesini teşvik etmek, sadaka ile ilgili ayeti çeviride "memurlar içindir" diye çevirmek! , hutberde faizciliğin Yüce Allah'ın nasıl anlattığı ve düşünülmesinin nasıl önüne geçilmek, istendiği ve daha da fazlasıyla şirk nedeni unsuru işlemek onlara göre kârdı ile hak ile batılı, karıştırmaktadırlar en doğrusunu Yüce Allah bilir....

tarihinde Gokhanx1 tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Kuran anlaşılmayan yalnız kalmış bir kitaptır günümüzde. Yanlış anlayanların söyledikleri alim diye geçinenlerin sözler ile tanımaya çalışılan bir kitap günümüzde.

sen tanımadığın birini ne kadar tarif edebilirsen Kuranıda bize o kadar anlatmışlardır. onun için anlaşılmayan ama anladığını sanan bir çok insanın olduğu günümüzde yalnız kalan bir varlıktır.

tarihinde ulak tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Kuran anlaşılmayan yalnız kalmış bir kitaptır günümüzde. Yanlış anlayanların söyledikleri alim diye geçinenlerin sözler ile tanımaya çalışılan bir kitap günümüzde.

sen tanımadığın birini ne kadar tarif edebilirsen Kuranıda bize o kadar anlatmışlardır. onun için anlaşılmayan ama anladığını sanan bir çok insanın olduğu günümüzde yalnız kalan bir varlıktır.

kuranda kaç kere yazıyor apaçık kitap diye , allah tarafından açıklandı diye bırakın bu gizemli kitap ayaklarını.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 2 weeks later...

kuranda kaç kere yazıyor apaçık kitap diye , allah tarafından açıklandı diye bırakın bu gizemli kitap ayaklarını.

Ben düşünmekten araştırmaktan yanayım. Doğruları gerçekleri öğrenmek için araştırıyorum.

kardeşim ne güzel söyledin evet açık bir kitaptır kuran ama İnsan olanlar için, çünkü kuranı kerim insanlara hitap eder ve manalarını insanlarla paylaşır. Zaten hepimiz insanız dersen, evet derim hepimiz görünüşte insanız. Gerçekte kaçımız insan?

Bir çok ayette de mealen kurana sıkı sıkıya sarılın o sizi hidayete ulaştırır? Ve senin dediğin gibi kuranı herkes anlıyorsa ve bu kadar sarılan insan varsa mutluluğa kurtuluşa ulaşan insanlar niçin bu kadar az? bu noktada iki soru geliyor akıla

ya kuran kendini anlatamıyor. yada o kendini anlatıyor ama onu anlayacak insanlar yok.

yada biz kuranı tanımıyoruz.

kuranı tanıtan daha önce okuduğum bir makaleyi okumanızı tavsiye ederim

Kuran-ı Kerim nedir? Bunun uzerinde biraz tefekkur edelim

Devamını oku: http://www.kardesimkuran.com/news/kuran-%c4%b1-kerim-nedir-bunun-uzerinde-biraz-tefekkur-edelim/

farklı bir bakış açısı.

Ben düşünmekten araştırmaktan yanayım. Doğruları gerçekleri öğrenmek için araştırıyorum. şunu da diyeyim insan ve kuran ikizdir hadisinin manalarında biride kuranda anlatılan hakikatler vicdanınızda kabul görür. Görmüyorsa bir yerde bir hata vardır. büyük olasılıkla size mana olarak ulaşan kelimelerdedir. neyse işte öyle.....

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ben düşünmekten araştırmaktan yanayım. Doğruları gerçekleri öğrenmek için araştırıyorum.

kardeşim ne güzel söyledin evet açık bir kitaptır kuran ama İnsan olanlar için, çünkü kuranı kerim insanlara hitap eder ve manalarını insanlarla paylaşır. Zaten hepimiz insanız dersen, evet derim hepimiz görünüşte insanız. Gerçekte kaçımız insan?

Bir çok ayette de mealen kurana sıkı sıkıya sarılın o sizi hidayete ulaştırır? Ve senin dediğin gibi kuranı herkes anlıyorsa ve bu kadar sarılan insan varsa mutluluğa kurtuluşa ulaşan insanlar niçin bu kadar az? bu noktada iki soru geliyor akıla

ya kuran kendini anlatamıyor. yada o kendini anlatıyor ama onu anlayacak insanlar yok.

yada biz kuranı tanımıyoruz.

kuranı tanıtan daha önce okuduğum bir makaleyi okumanızı tavsiye ederim

Kuran-ı Kerim nedir? Bunun uzerinde biraz tefekkur edelim

Devamını oku: http://www.kardesimkuran.com/news/kuran-%c4%b1-kerim-nedir-bunun-uzerinde-biraz-tefekkur-edelim/

farklı bir bakış açısı.

Ben düşünmekten araştırmaktan yanayım. Doğruları gerçekleri öğrenmek için araştırıyorum. şunu da diyeyim insan ve kuran ikizdir hadisinin manalarında biride kuranda anlatılan hakikatler vicdanınızda kabul görür. Görmüyorsa bir yerde bir hata vardır. büyük olasılıkla size mana olarak ulaşan kelimelerdedir. neyse işte öyle.....

İşinize gelen açıklamalar yapmadığımız için insanlıktan dışladınız bizi, müslüman ahlakı da zaten bunu gerektirir.

Ne hikmetse, şunu bir türlü düşünmüyorsunuz: Bunca insan kuranı anlamıyor; demek ki tanrı, onun anlaşılamayacağını bilemiyor ki onu gönderiyor.

Ya da: bunca bilgiye ve deneyime sahip, gelişmiş uygarlıklar bu kitabı anlamıyor, ama ne hikmetse kıçını yıkamayı düşünebilmekten aciz bedeviler onu çok iyi anlıyor, demek ki kuran ancak bu bedevilere hitap eden kısa ömürlü bir kitap.

Ya da: tanrı bunca insan görünümlü keresteyi yaratıp, onlara anlamayacakları bir kitap gönderip, onları o kitaptan sorumlu tutmuş ve ne hikmetse, kitabı anlamayacak şekilde yaratılan bu insanların cezası da yine onları yaratan tarıya göre cehennem.

...

Kuran ve benzeri zırvalar asla savunulamaz, çünkü hangi bahaneye sığınırsanız sığının, kendi tanrınızı aşağılamaktasınız. Ya kuranı kurtarıp, tanrınızı feda edeceksiniz, ya tanrınızı kurtarıp, kuranı feda edeceksiniz. Siz şimdilik kuranı kurtarmaya çalışırken, tanrınızı yerden yere vurmaktasınız.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Açıklamalarımızı tamamen yanlış anlamışşın. bedevilerden bahsedildi. başka kimseden. Kuran bizim kurtarmamıza da bizim açıklamamıza da ihtiyacı yoktur. üç beş kuruş menfaat kazanmak için uğraşanların da açıklamasına ihtiyaç duymaz. insanları bölmek için içlerine ayrılık tohumu dökmek isteyenlerinde açıklamalarına da ihtiyaç duymaz. O kendini kurtarır o kendini anlatır o zaten hayat sahibidir HAY dır. . asıl onun kelamını anlamamak onu basit sanmak Alahı aşşağılamak. hakkı bilmeyen kelamını bilemez. kelamını tanımayan hakkı tanıyamaz.

kısaca şunu diyeyim. aynı hadisin bir başka manası.

Dünya yüzündeki insanlara inen ve yüzlerce binlerce dilin konuşulduğu bir dünyaya inen hatta bütün kainata inen bir kitabı diğer insanlar nasıl anlayacak? Ön yargılarından sıyrılan herkes için açık ve anlaşılır olan bir kitabı

kendi varlığındaki kuranı okuyanlar kuranı anlayanlardır. Ezeli ve ebedi olanında kelamı ezeli ve ebedidir. sınırlandırılamaz bir cerçeve içine alınamaz. kuranı kerimin manası kelimelere sığmaz, sınırlandırılamaz. her an yenilenir. sanıldığı gibi bir kitaptan da ibaret değildir. O zaten kendini insanlara anlatıyor. Anlamak isteyen anlıyor. Arabça yazılmış olabilir ama Herkese kendi dilinde hitap ediyor ve gönüllere hitap ediyor. ilahi kelamda böyle olmalı. Bütün dilleri bilen Rabbimiz bütün kainata hitap eden kelamını.

Bunun böyle olması diğer insanlara haksızlık değil mi? Adil ismi nerede? bilmeyen sorumlu değil vs. hikayeleri geçelim. dünyaya ayak basan herkes sorumludur RABBİNİ BİLMEK ZORUNDADIR.

Bütün kainata hitap eden bir kitap manalarını daha dünyadaki insanlara ulaştıramıyorsa onun kapsayıcılığı onun evrenselliği onun ilahiliği nerede?

Allahu teala sana hiç bilmediğin dilde bir kitap gönderdi sen bundan sorumlusun dedi bu akla mantığa ne kadar uygun. ilahi merhamete ne kadar uygun bir davranış sizlerce? bir yandan da biz bunu size açıklıyoruz diyor?

Bütün bu çelişkiler ve diğerleri kuranı bir kalıba hapsetmekten kaynaklanır. sonsuz olanın kelamı da hitabeti de kelimelerinin manaları da sonsuzdur. insanların vermiş olduğu hiçbir mana ile sınırlandırılamaz o mana kalıplarına hapsedilemez. Her devire her zamana ayrı bir hitabı vardır. O devirdeki insanların sahip olduğu ilimlerin kat kat üzerinde bir ilimle kendini anlatır. kıyamete kadar gelecek bütün ilim dalları içinde mevcut iken soralım,

Anlayan müslümanlar nerede?

Link to post
Sitelerde Paylaş

İşinize gelen açıklamalar yapmadığımız için insanlıktan dışladınız bizi, müslüman ahlakı da zaten bunu gerektirir.

Ne hikmetse, şunu bir türlü düşünmüyorsunuz: Bunca insan kuranı anlamıyor; demek ki tanrı, onun anlaşılamayacağını bilemiyor ki onu gönderiyor.

Ya da: bunca bilgiye ve deneyime sahip, gelişmiş uygarlıklar bu kitabı anlamıyor, ama ne hikmetse kıçını yıkamayı düşünebilmekten aciz bedeviler onu çok iyi anlıyor, demek ki kuran ancak bu bedevilere hitap eden kısa ömürlü bir kitap.

Ya da: tanrı bunca insan görünümlü keresteyi yaratıp, onlara anlamayacakları bir kitap gönderip, onları o kitaptan sorumlu tutmuş ve ne hikmetse, kitabı anlamayacak şekilde yaratılan bu insanların cezası da yine onları yaratan tarıya göre cehennem.

...

Kuran ve benzeri zırvalar asla savunulamaz, çünkü hangi bahaneye sığınırsanız sığının, kendi tanrınızı aşağılamaktasınız. Ya kuranı kurtarıp, tanrınızı feda edeceksiniz, ya tanrınızı kurtarıp, kuranı feda edeceksiniz. Siz şimdilik kuranı kurtarmaya çalışırken, tanrınızı yerden yere vurmaktasınız.

+2

Link to post
Sitelerde Paylaş

Açıklamalarımızı tamamen yanlış anlamışşın. bedevilerden bahsedildi. başka kimseden. Kuran bizim kurtarmamıza da bizim açıklamamıza da ihtiyacı yoktur. üç beş kuruş menfaat kazanmak için uğraşanların da açıklamasına ihtiyaç duymaz. insanları bölmek için içlerine ayrılık tohumu dökmek isteyenlerinde açıklamalarına da ihtiyaç duymaz. O kendini kurtarır o kendini anlatır o zaten hayat sahibidir HAY dır. . asıl onun kelamını anlamamak onu basit sanmak Alahı aşşağılamak. hakkı bilmeyen kelamını bilemez. kelamını tanımayan hakkı tanıyamaz.

kısaca şunu diyeyim. aynı hadisin bir başka manası.

Dünya yüzündeki insanlara inen ve yüzlerce binlerce dilin konuşulduğu bir dünyaya inen hatta bütün kainata inen bir kitabı diğer insanlar nasıl anlayacak? Ön yargılarından sıyrılan herkes için açık ve anlaşılır olan bir kitabı

kendi varlığındaki kuranı okuyanlar kuranı anlayanlardır. Ezeli ve ebedi olanında kelamı ezeli ve ebedidir. sınırlandırılamaz bir cerçeve içine alınamaz. kuranı kerimin manası kelimelere sığmaz, sınırlandırılamaz. her an yenilenir. sanıldığı gibi bir kitaptan da ibaret değildir. O zaten kendini insanlara anlatıyor. Anlamak isteyen anlıyor. Arabça yazılmış olabilir ama Herkese kendi dilinde hitap ediyor ve gönüllere hitap ediyor. ilahi kelamda böyle olmalı. Bütün dilleri bilen Rabbimiz bütün kainata hitap eden kelamını.

Bunun böyle olması diğer insanlara haksızlık değil mi? Adil ismi nerede? bilmeyen sorumlu değil vs. hikayeleri geçelim. dünyaya ayak basan herkes sorumludur RABBİNİ BİLMEK ZORUNDADIR.

Bütün kainata hitap eden bir kitap manalarını daha dünyadaki insanlara ulaştıramıyorsa onun kapsayıcılığı onun evrenselliği onun ilahiliği nerede?

Allahu teala sana hiç bilmediğin dilde bir kitap gönderdi sen bundan sorumlusun dedi bu akla mantığa ne kadar uygun. ilahi merhamete ne kadar uygun bir davranış sizlerce? bir yandan da biz bunu size açıklıyoruz diyor?

Bütün bu çelişkiler ve diğerleri kuranı bir kalıba hapsetmekten kaynaklanır. sonsuz olanın kelamı da hitabeti de kelimelerinin manaları da sonsuzdur. insanların vermiş olduğu hiçbir mana ile sınırlandırılamaz o mana kalıplarına hapsedilemez. Her devire her zamana ayrı bir hitabı vardır. O devirdeki insanların sahip olduğu ilimlerin kat kat üzerinde bir ilimle kendini anlatır. kıyamete kadar gelecek bütün ilim dalları içinde mevcut iken soralım,

Anlayan müslümanlar nerede?

Ya kardişm güzel kardeşim burada o kadar uzun yazmışınki hiç tutarlı bir tarfı yok nedeni şu sen müslümansın dimi cevabın evet olacak. bende bunu kabülen sana ayet veriyorum lafı uzatamaya gerek yok sen bu ayetlerden nen anlıyorsun Allahın aşkına söylede bizde kendimize çeki düzen verelim dimi sen buraya din tebliyi etmeye geldiysen ala sana cennet bize açıkla sevap kazan. bizide kurtar bu ızdıraptan.

EzJYqz.jpg

n5r72N.jpgrm9QVa.jpg

Link to post
Sitelerde Paylaş

Kur'an dura dura okunacak olan yanisi çalışılacak olan, alemlerin rabbinden indirilen kati bilginin tam gerçeğidir!

Neden tam gerçeğidir? Çünkü en ince ayrıntısına kadar açıklar olacak olanı.

Bir örnek Kur'an da RUH/ATOM, MELEK ise MOLEKÜL demektir.

1.Önce Ruh konusunda çevirilerde yapılan bir hatayı tespit edelim.

"Onu kıvama erdirip içine ruhumdan üflediğimde, önünde secde ederek eğilin!" (Sad, 72)

Hicr 29, Secde 9, Enbiya 91, Tahrim 12 ayetleri de bu ayetin benzeri ayetlerdir.

Şimdi çözümlenmesi gereken kelimeleri tek tek alalım:

fihi min ruhi nefahtu/içine ruhumdan üflediğimde

fihi/onun içine

min ruhi/ruhumdan

nefahtu/üflediğimde

a.Ruh kelimesi R-v-h kökünden olup "Konumu belirli" demektir (Bunu "Sebe 12 ve Büyük Çeviri Hatası" makalemizde açıklamıştık). Ruh kelimesi de bilgi demektir. Yerleri ve gökleri Allah Kendi bilgisi ile yaratmış ve idare etmektedir. Bu bilgi O'na aittir. İnsanın böyle bir bilgiyi öğrenebilmesi imkan dahilinde değildir. Bizim bilebileceğimiz ve Kur'an'da yer alan bilgi insan için olan bilgidir. O sebeple ayette "ruhumdan/bilgimden" demesi mümkün değildir.

b.Üflemek olarak çevrilen nefahtu kelimesi ise vermek anlamındadır.

O halde "Fihi min ruhi nefahtu" ile kastedilen anlam "Ona ruh üflediğimde/Ona ruh verdiğimde/Ona bilgi verdiğimde" olmalıdır. fihi/onun içine ve ruh kelimesinin kök anlamı "Konumu belirli" kelimeleri dikkate alındığında ayet "Onun kalbine bilgi verdiğimde" anlamına gelir (Konumun kalp olması ile ilgili olarak “Kalp” makalemize ve Mücadile 22, Bakara 97, Şuara 193-195 ayetlerine bakılabilir).

O zaman bunları ayette yerli yerine oturtalım:

"Onu kıvama erdirip kalbine ruhtan/bilgiden verdiğimde (bilgilendirdiğimde), önünde secde ederek eğilin!" (Sad, 72)

2.

Ve sana ruhtan sorarlar. De ki: "ruh, Rabbimin emrindendir. Ve size, ilimden sadece az bir şey verilmiştir." (İsra, 85)

“Ruh, Rabbimin emrindendir” ne demek?

Ruh Rabbimin emirlerini içerir, demektir. Bunu birkaç örnekle açıklamaya çalışalım. Elimizde bir flaş bellek olduğunu varsayalım. Bu flaş bellek ruhtur. İçinde yer alanlar emrdir/yönergedir, yapılıp yapılmaması bildirilenlerdir. Ya da Ruh için, emrler/bilgiler içeren bilgi kapsülü de diyebiliriz.

Melekler ve Rûh, Rablerinin izniyle o gecede her bir emir için iner de iner! (Kadir, 4)

Kullarından dilediğine melekleri, emrinden olan ruh ile şöyle diyerek indirir: "Gerçek şu: Benden başka ilah yok, o halde benden sakının!" (Nahl, 2)

İşte böylece sana da emrimizden bir ruh vahyettik… (Şura, 52)

O Refî'dir, dereceleri yükseltendir; arşın sahibidir. Buluşma günü hakkında uyarmak için emrinden olan Rûh'u kullarından dilediğine indirir. (Mümin, 15)

Kısaca toparlayacak olursak; atom altı Allah’ın arşıdır/tahtıdır. Güneş, Ay, yıldızlar, hava, ağaçlar, kuşlar v.s atom altına kodlanmış emre/bilgiye uygun olarak görevlerini yerine getirir. İnsana da ruh verilir ve bu ruh emrler/bilgiler içerir. İnsan bu emrilere uymak ya da uymamak konusunda özgürdür.

Ve onlar göklerin ve yerin melekuti/yönetimine, Allah'ın oluşturmuş olduğu herhangi bir şeye …. bakmadılar mı? Artık bundan sonra başka hangi söze inanacaklar? (Araf, 185)

C.Melek:

Melaike, kelimenin çoğulu; Melek ise tekilidir. Melek kelimesi hakimiyet, egemenlik anlamındaki “M-l-k” kökünden türemiştir. Melek de hakimiyetin/egemenliğin vasıtasıdır.

Önce aşağıdaki ayete bakalım:

Hamt, Fâtır olan Allah'adır; gökleri ve yeri yaratan, melekleri ikişer, üçer, dörder ecnihatin/kanatlı elçiler yapan O'dur. Yaratışta/yaratılmışlarda dilediğini artırır O. Hiç kuşkusuz, Allah her şeye gücü yetendir. (Fatır, 1)

Ayette ilk dikkat edilecek husus, Fatır kelimesidir. Fatır, Yaratan, yoktan vareden anlamlarına gelir. Ayette Allah’ın gökleri ve yeri yoktan varettiği hususu melekler/egemenlik vasıtaları ile ilişkilendirilmiştir. Yanlış anlamalara sebep olan çeviri “Kanat” kelimesidir. Ecnihatin kelimesi C-n-h kelimesinden türemiştir. C-n-h, kanat demektir, kuş kanadı gibi. Ancak kelime burada kanat anlamında olmayıp “Çeşit, tür” anlamlarındadır. Şimdi molekülün ne olduğuna bakalım:

Moleküller yapılarında birden fazla atom içerirler. Bir su molekülü 3 atomdan oluşur; iki hidrojen ve bir oksijen. Bir hidrojen peroksit molekülü iki hidrojen ve iki oksijen atomundan oluşur. Diğer taraftanbir kan proteini olan gamma globulin 19.996 sayıda atomdan oluşmakla birlikte sadece 4 çeşit farklı atom içerir; hidrojen, karbon, oksijen ve nitrojen.

Görüldüğü üzere moleküller en az iki atom içerirler ve yapısında 19.996 gibi çok sayıda atom bulunduran gamma globulin proteini dahi sadece 4 çeşitatom barındırmaktadır. Bir molekül yapısında ne kadar çok atom barındırırsa barındırırsın ancak iki, üç ya da dört çeşit atomdan oluşur. Şimdi ayeti tekrar okuyalım:

Hamt, Fâtır olan Allah'adır; gökleri ve yeri yaratan, Melekleri/Molekülleri ikişer, üçer, dörder türden/atomdan oluşanelçiler yapan O'dur. Yaratışta/yaratılmışlarda dilediğini artırır O. Hiç kuşkusuz, Allah her şeye gücü yetendir. (Fatır, 1)

“Molekül” kelimesi Latince kökenli olup buradan Batı dillerine geçmiştir. Ancak biz bu kelimenin aslının Arapça olduğunu, Arapça’dan Batı dillerine geçtiğini oradan bize geldiğini düşünüyoruz. Bu sonuca da şuradan ulaşıyoruz: “Molekül” kelimesine Arapça kök bulma kurallarına göre baktığımızda (MoLeKül) Melek kelimesinin köküne sahip olduğunu görüyoruz. Bizce bu husus tesadüf sınırlarını zorlar niteliktedir.

Şimdi aşağıdaki ayete bakalım:

Melek de onun kenarlarındadır. Rabbinin arşını, o gün onların üstündeki sekiz taşır. (Hakka, 17)

Allah’ın arşının atom altı/kuantum olduğunu belirtmiştik. Allah Yaratışını bu alan sayesinde gerçekleştirmektedir. Kıyametle birlikte yaşadığımız Dünya ve evren ortadan kalkacak bunun yerine Allah, arşı olan atom altı ile içinde cennet ve cehennemi barındıran yeni bir yaratılış sergileyecektir. Biz bunun nasıl bir yaratılış olduğunu bugünden bilemiyoruz. Ancak bu ayetin bize verdiği ipucu, yeni yaratışın sekiz tür atomun bir araya gelmesi ile inşa edileceğidir. Yani ayetteki “Rabbinin arşını, o gün onların üstündeki sekiz taşır” ifadesi, bu yeni yaratışın temelinin sekiz çeşit atomun birleşmesiyle atılacağını göstermektedir.

Şimdi Meleklerin ne ile görevli olabileceklerine ilişkin Kur’an’dan birkaç örnek verelim:

1.İnsanın yapıp ettiklerini kaydeden Melekler/Moleküller:

Sağında ve solunda oturmuş iki görevli, kayıt yapmaktadır.

Bir söz sarfetmeye dursun, yanındaki gözcü hemen zaptediverir. (Kaf, 17-18)

Yoksa onların sırlarını, fısıltılarını duymadığımızı mı sanıyorlar? Hayır, öyle değil; elçilerimiz yanlarında yazıp duruyorlar. (Zuhruf, 80)

Her insanın uğursuzluk kuşunu onun boynuna takmışızdır. Kıyamet günü kendisine, önünde açılmış olarak bulacağı bir kitap çıkaracağız:

"Oku kitabını! Bugün sana hesap sorucu olarak öz benliğin yeter." (İsra, 13-14)

Kitap ortaya konulmuştur. Günahkârların, onun içindekilerden korkup ürpererek şöyle dediklerini görürsün: "Vay başımıza! Ne biçim kitap bu! Ne küçük bırakmış ne büyük. Hepsini sayıp dökmüş!" Yapıp ettiklerini hazır bulmuşlardır. Rabbin hiç kimseye zulmetmiyor. (Kehf, 49)

Bu hususla ilgili olarak ayrıca İnfitar 11, Zuhruf 80, Casiye 28-29 ayetlerine de bakılabilir.

2. İnsanı fizyolojik ve psikolojik açıdan koruyan güç olan Melekler/Moleküller:

Hiçbir benlik yoktur ki, üzerinde bir koruyucu/bir bekçi bulunmasın. (Tarık, 4)

Ve şu kuşkusuz ki, sizin üzerinizde koruyucular-bekçiler var. (İnfitar, 10)

Kulları üzerinde egemenlik sahibi Kaahir'dir O. Üzerinize koruyucular gönderir. Nihayet ölüm birinize geldiğinde, elçilerimiz onu vefat ettirirler. Ne vaktinden önce iş yaparlar onlar ne de vaktinden sonra. (Enam, 61)

3. İnsanın ölümünü gerçekleştiren güç olan Melekler/Moleküller:

Bir görseydin o küfre sapanları! melekler canlarını alırken onların yüzlerine ve arkalarına vuruyorlardı: "Yangın azabını tadın." (Enfal, 50)

Melekler onların yüzlerine ve sırtlarına vurarak canlarını alacakları zaman, bakalım nasıl olacak?! (Muhammed, 27)

Bu hususta ayrıca Enam 93, Nahl 28-32, Nisa 97 ayetlerine de bakılabilir.

4. Verilen bilgiyi yerine getirmesi için insana destek olan Melekler/Moleküller:

Bu hususta önce Bakara 30-34 ayetlerindeki Adem kıssasına bakalım. Bu ayetleri okurken, Meleklerin Adem’e ne zaman secde ettiklerini tespit etmeye çalışalım:

Bir zamanlar Rabbin meleklere: "Ben, yeryüzünde bir halife atayacağım." demişti de onlar şöyle konuşmuşlardı: "Orada bozgunculuk etmekte olan, kan döken birini mi atayacaksın? Oysaki bizler, seni hamt ile tespih ediyoruz; seni kutsayıp yüceltiyoruz." Allah şöyle dedi: "Şu bir gerçek ki ben, sizin bilmediklerinizi bilmekteyim."

Ve Âdem'e isimlerin tümünü öğretti. Sonra onları meleklere göstererek şöyle buyurdu: "Hadi, haber verin bana şunların isimlerini, eğer doğru sözlüler iseniz."

Dediler ki: "Yücedir şanın senin. Bize öğretmiş olduğunun dışında bilgimiz yok bizim. Sen, yalnız sen Alîm'sin, her şeyi en iyi şekilde bilirsin; Hakîm'sin, her şeyin bütün hikmetlerine sahipsin."

Allah buyurdu: "Ey Âdem, haber ver onlara onların adlarını." Âdem onlara onların adlarını haber verince, Allah şöyle buyurdu: "Dememiş miydim ben size! Ki ben, göklerin ve yerin gaybını en iyi bilenim, A'lem'im. Ve ben, sizin açığa vurduklarınızı da saklaya geldiklerinizi de en iyi biçimde bilmekteyim."

O vakit biz meleklere, "Âdem'e secde edin" demiştik de İblis dışında tümü secde etmişti. İblis yan çizmiş, kibre sapmış ve nankörlerden olmuştu. (Bakara, 30-34)

Melekler Adem’e, Adem eşyanın isimlerini öğrendikten sonra secde etmektedir/itaat etmektedir. Yani Adem bilgi sahibi olduktan sonra ona itaat etmektedirler. Ancak burada bir hususu belirtmemiz gerekiyor. Melekler Nahl 49’da açıkça belirtildiği üzere yalnızca Allah’a secde ederler/itaat ederler. Onlar Allah’ın melekleridir/egemenlik vasıtalarıdır ve emri yalnızca Allah’tan alırlar. Bu itibarla Bakara Suresi ayetlerinde belirtilen “Meleklerin Adem’e secde etmesi” Allah’ın emrine bağlı bir secdedir/itaattir. Bu, Allah’ın bilgilendirmiş olduğu kuluna bir desteğidir.

Çalışan ve akleden tüm insanlar Allah tarafından bilgilendirilir. Ancak insanın sadece bilgi sahibi olması yeterli değildir. Aynı zamanda edindiği bilginin gereklerini yerine getirmesi gerekir. İşte meleklerin indirilmesi, bu aşamada yani kişinin öğrendiklerini uygulamaya koyması aşamasında kişiye destek olmak içindir. Bu görev, meleklere Allah tarafından verilmiştir.

O, odur ki sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarsın diye size destek veriyor. Melekleri de öyle yapıyor. Zaten O, inananlara karşı çok merhametlidir. (Ahzab, 43)

Şu bir gerçek ki, Allah ve melekleri, o Peygamber'e destek verirler. Ey inananlar! Siz de ona destek olun/onun şanını yüceltin ve ona içtenlikle selam verin. (Ahzab, 56)

Hani siz, Rabbinizden yardım ve destek diliyordunuz; O, sizin dileğinize şöyle cevap vermişti: "Hiç kuşkunuz olmasın, ben size, meleklerden birbiri ardınca bin tanesiyle yardım ulaştıracağım." (Enfal, 9)

Rabbin, meleklere şöyle vahyediyordu: "Ben sizinle beraberim. İmanı olanları sağlamlaştırın. İnkâr edenlerin kalpleri içine korku salacağım; vurun boyunların üstüne, vurun onların her parmağına." (Enfal, 12)

O sırada sen, müminlere şöyle diyordun: “Rabbinizin, indirilmiş üçbin melekle destek vermesi, size yetmiyor mu?”

İş, sanıldığı gibi değildir.Onlar, hemen şu anda üstünüze gelseler bile, eğer siz sabreder ve korunursanız, Rabbiniz sizi, üzerlerine nişan vurulmuş beş bin melekle destekler. (Ali İmran, 124-125)

Melekler/moleküller Allah’ın egemenlik vasıtalarıdır; tüm nesnel dünya moleküllerden oluştuğu ve egemenlik Allah'ın olduğu için yönetim de Allah'ındır. Melekler yalnızca Allah’a secde ederler/itaat ederler; çeşitli görevleri olabilir. Bu anlamda Melek, Allah’ın kendisine verdiği görevi Sünnetullah’a/doğa yasalarına uygun olarak yerine getirir ve Allah’ın iradesini gösterir.

Bugün topluma hakim melek anlayışının ve tasavvurunun Kur’an’daki melek kavramı ile uzaktan yakından bir ilişkisi yoktur.

Biz o melekleri ancak ve ancak hak üzere, hak bir yolla indiririz. Ve o zaman inkârcılara göz açtırılmaz. (Hicr, 8)

D.Sonuç:

Melekler ve Rûh, Rablerinin izniyle o gecede her bir emir için iner de iner! (Kadir, 4)

Kullarından dilediğine melekleri, emrinden olan ruh ile şöyle diyerek indirir: "Gerçek şu: Benden başka ilah yok, o halde benden sakının!" (Nahl, 2)

Ayetlerde meleklerin ve ruhun inmesinden bahsediliyor. Burada inmek ile kastedilen varlık özelliği üst olan atom altından varlık özelliği daha alt olan nesneye inmektir. Esas itibariyle “İnmek” tanımlaması ile kastedilen yaratılmaktır. Allah’ın yaratması nihayetlenmiş değildir. Yaratma her an devam etmektedir. Konuyu ikiye ayıralım:

1.Meleklerin inmesi: Bu, molekülün yaratılmasıdır.

Melek/molekül sadece insan için değil tüm nesnel dünya için geçerlidir. Dağlar, ağaçlar, hayvanlar, insanlar, gökyüzü, yıldızlar v.s. Ancak atomik yapılı elementler (demir, bakır, altın vs.) bunun dışındadır. Bunlar moleküler yapıda olmadıklarından burada meleklerden bahsedemiyoruz. Bu elementler üzerinde Allah’ın atom altı vasıtasıyla direk olarak hakimiyeti vardır.

2.Ruhun inmesi: Bu da atomun yaratılmasıdır.

Çalışan ve akleden insanı Allah bilgilendirir. Bu, kalbe inen (Şuara 193-195, Mücadile 22, Bakara 97) bilgi sayesinde olur. Bu itibarla Allah, arşı olan atom altından nesneye/kalbe, ruh indirir. İndirme kelimesi ile karşılanan bu durum esas itibariyle bir yaratmadır, yoktan varetmedir. Yani Allah, arşı/tahtı olan atom altı vasıtasıyla insanın kalbine inen Ruhu/atomu yaratır. Ve atom insana verilen emri/bilgiyi barındırır.

Peki bu kalbe inen/yaratılan ve emr/bilgi barındıran ruh/atom hangi maddenin atomudur?

Yemin olsun, biz, resullerimizi açık-seçik delillerle gönderdik ve onlarla birlikte Kitap'ı ve ölçüyü de indirdik ki, insanlar adaleti ayakta tutsunlar/adaletle doğrulsunlar. Ve demiri de indirdik. Onda zorlu bir kuvvet ve insanlar için birçok yarar vardır. Allah bu sayede, kendisine ve resullerine, gayba inanarak kimin yardım edeceğini bilecektir. Allah Kavî'dir, Azîz'dir. (Hadid, 25)

1.Demir atomik yapılı bir elementtir. Moleküler yapıda olmadığı için demir üzerindeki hakimiyet melekler/moleküller vasıtasıyla değildir. Allah atom altı sayesinde demir üzerinde direk olarak hakimiyete sahiptir. Bu husus Kur’an’ı indirenin vahiyde bulunanın bizzat Allah olması hususu ile örtüşmektedir (Şuara 193-195, Bakara 97).

2.Hadid 25 ayeti müteşabih anlatımlı bir ayettir. Buna göre:

a.Birinci Anlam/Nesnel Anlam: Bilindiği üzere demir Dünya’mızda oluşmamıştır. Bizim Güneş’imizden çok daha büyük yıldızlarda oluşmuş ve yıldız patlamaları ile milyarlarca yıl önce yere/Dünya’ya inmiştir. Ayetin ilk anlamı bunu anlatır.

b.İkinci Anlam: Buna göre demirin inmesi ile bahsedilen, demir atomunun varlık özelliği üst olan atom altından varlık özelliği alt olan kalbe inmesidir/yaratılmasıdır.

Ayetin diğer kısımları da temeldeki bu iki anlam doğrultusunda şekillenir.

Kısaca toparlayacak olursak; Melek moleküldür. Ruh atomdur ve Ruh Emr/Bilgi barındırır. Allah’ın yaratması bitmiş değildir, devam etmektedir. Allah, moleküler düzeydeki ve atom düzeyindeki yaratması ile insanı, Dünya’yı ve evreni korumaktadır. Takva sahipleri Allah’ın velayeti altında bu korumanın muhatabıdır.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ya kardişm güzel kardeşim burada o kadar uzun yazmışınki hiç tutarlı bir tarfı yok nedeni şu sen müslümansın dimi cevabın evet olacak. bende bunu kabülen sana ayet veriyorum lafı uzatamaya gerek yok sen bu ayetlerden nen anlıyorsun Allahın aşkına söylede bizde kendimize çeki düzen verelim dimi sen buraya din tebliyi etmeye geldiysen ala sana cennet bize açıkla sevap kazan. bizide kurtar bu ızdıraptan.

EzJYqz.jpg

n5r72N.jpgrm9QVa.jpg

ustadım uydurma karalamalara kapılma. insan olunmadan islam olunmaz. olursa böyle olur. şunu da söyleyeyim sevap kazanmak gibi bir kaygım da düşüncemde yok. sevaba ihtiyacım da hiç yok. ayrıca cennet beklentimde yok. cenneti kazanma arzum da yok. Ayrıca cehennemde yanmak veya kavrulmak gibi bir korkumda yok. anlatabildim mi. onları sen kendini avutmak isteyenlere ver.

bizim gayemiz insan denen bilmeceyi çözmektir. müslümansın, yahudisin, hrist, mecusisi, ateissiz, benim için hiç birinin bir önemi yok....

Link to post
Sitelerde Paylaş

ustadım uydurma karalamalara kapılma. insan olunmadan islam olunmaz. olursa böyle olur. şunu da söyleyeyim sevap kazanmak gibi bir kaygım da düşüncemde yok. sevaba ihtiyacım da hiç yok. ayrıca cennet beklentimde yok. cenneti kazanma arzum da yok. Ayrıca cehennemde yanmak veya kavrulmak gibi bir korkumda yok. anlatabildim mi. onları sen kendini avutmak isteyenlere ver.



bizim gayemiz insan denen bilmeceyi çözmektir. müslümansın, yahudisin, hrist, mecusisi, ateissiz, benim için hiç birinin bir önemi yok.... sevap kazanmak da çok basit bir iş zaten.


Link to post
Sitelerde Paylaş

Kur'an dura dura okunacak olan yanisi çalışılacak olan, alemlerin rabbinden indirilen kati bilginin tam gerçeğidir!

Neden tam gerçeğidir? Çünkü en ince ayrıntısına kadar açıklar olacak olanı.

Bir örnek Kur'an da RUH/ATOM, MELEK ise MOLEKÜL demektir.

1.Önce Ruh konusunda çevirilerde yapılan bir hatayı tespit edelim.

"Onu kıvama erdirip içine ruhumdan üflediğimde, önünde secde ederek eğilin!" (Sad, 72)

Hicr 29, Secde 9, Enbiya 91, Tahrim 12 ayetleri de bu ayetin benzeri ayetlerdir.

Şimdi çözümlenmesi gereken kelimeleri tek tek alalım:

fihi min ruhi nefahtu/içine ruhumdan üflediğimde

fihi/onun içine

min ruhi/ruhumdan

nefahtu/üflediğimde

a.Ruh kelimesi R-v-h kökünden olup "Konumu belirli" demektir (Bunu "Sebe 12 ve Büyük Çeviri Hatası" makalemizde açıklamıştık). Ruh kelimesi de bilgi demektir. Yerleri ve gökleri Allah Kendi bilgisi ile yaratmış ve idare etmektedir. Bu bilgi O'na aittir. İnsanın böyle bir bilgiyi öğrenebilmesi imkan dahilinde değildir. Bizim bilebileceğimiz ve Kur'an'da yer alan bilgi insan için olan bilgidir. O sebeple ayette "ruhumdan/bilgimden" demesi mümkün değildir.

b.Üflemek olarak çevrilen nefahtu kelimesi ise vermek anlamındadır.

O halde "Fihi min ruhi nefahtu" ile kastedilen anlam "Ona ruh üflediğimde/Ona ruh verdiğimde/Ona bilgi verdiğimde" olmalıdır. fihi/onun içine ve ruh kelimesinin kök anlamı "Konumu belirli" kelimeleri dikkate alındığında ayet "Onun kalbine bilgi verdiğimde" anlamına gelir (Konumun kalp olması ile ilgili olarak “Kalp” makalemize ve Mücadile 22, Bakara 97, Şuara 193-195 ayetlerine bakılabilir).

O zaman bunları ayette yerli yerine oturtalım:

"Onu kıvama erdirip kalbine ruhtan/bilgiden verdiğimde (bilgilendirdiğimde), önünde secde ederek eğilin!" (Sad, 72)

2.

Ve sana ruhtan sorarlar. De ki: "ruh, Rabbimin emrindendir. Ve size, ilimden sadece az bir şey verilmiştir." (İsra, 85)

“Ruh, Rabbimin emrindendir” ne demek?

Ruh Rabbimin emirlerini içerir, demektir. Bunu birkaç örnekle açıklamaya çalışalım. Elimizde bir flaş bellek olduğunu varsayalım. Bu flaş bellek ruhtur. İçinde yer alanlar emrdir/yönergedir, yapılıp yapılmaması bildirilenlerdir. Ya da Ruh için, emrler/bilgiler içeren bilgi kapsülü de diyebiliriz.

Melekler ve Rûh, Rablerinin izniyle o gecede her bir emir için iner de iner! (Kadir, 4)

Kullarından dilediğine melekleri, emrinden olan ruh ile şöyle diyerek indirir: "Gerçek şu: Benden başka ilah yok, o halde benden sakının!" (Nahl, 2)

İşte böylece sana da emrimizden bir ruh vahyettik… (Şura, 52)

O Refî'dir, dereceleri yükseltendir; arşın sahibidir. Buluşma günü hakkında uyarmak için emrinden olan Rûh'u kullarından dilediğine indirir. (Mümin, 15)

Kısaca toparlayacak olursak; atom altı Allah’ın arşıdır/tahtıdır. Güneş, Ay, yıldızlar, hava, ağaçlar, kuşlar v.s atom altına kodlanmış emre/bilgiye uygun olarak görevlerini yerine getirir. İnsana da ruh verilir ve bu ruh emrler/bilgiler içerir. İnsan bu emrilere uymak ya da uymamak konusunda özgürdür.

Ve onlar göklerin ve yerin melekuti/yönetimine, Allah'ın oluşturmuş olduğu herhangi bir şeye …. bakmadılar mı? Artık bundan sonra başka hangi söze inanacaklar? (Araf, 185)

C.Melek:

Melaike, kelimenin çoğulu; Melek ise tekilidir. Melek kelimesi hakimiyet, egemenlik anlamındaki “M-l-k” kökünden türemiştir. Melek de hakimiyetin/egemenliğin vasıtasıdır.

Önce aşağıdaki ayete bakalım:

Hamt, Fâtır olan Allah'adır; gökleri ve yeri yaratan, melekleri ikişer, üçer, dörder ecnihatin/kanatlı elçiler yapan O'dur. Yaratışta/yaratılmışlarda dilediğini artırır O. Hiç kuşkusuz, Allah her şeye gücü yetendir. (Fatır, 1)

Ayette ilk dikkat edilecek husus, Fatır kelimesidir. Fatır, Yaratan, yoktan vareden anlamlarına gelir. Ayette Allah’ın gökleri ve yeri yoktan varettiği hususu melekler/egemenlik vasıtaları ile ilişkilendirilmiştir. Yanlış anlamalara sebep olan çeviri “Kanat” kelimesidir. Ecnihatin kelimesi C-n-h kelimesinden türemiştir. C-n-h, kanat demektir, kuş kanadı gibi. Ancak kelime burada kanat anlamında olmayıp “Çeşit, tür” anlamlarındadır. Şimdi molekülün ne olduğuna bakalım:

Moleküller yapılarında birden fazla atom içerirler. Bir su molekülü 3 atomdan oluşur; iki hidrojen ve bir oksijen. Bir hidrojen peroksit molekülü iki hidrojen ve iki oksijen atomundan oluşur. Diğer taraftanbir kan proteini olan gamma globulin 19.996 sayıda atomdan oluşmakla birlikte sadece 4 çeşit farklı atom içerir; hidrojen, karbon, oksijen ve nitrojen.

Görüldüğü üzere moleküller en az iki atom içerirler ve yapısında 19.996 gibi çok sayıda atom bulunduran gamma globulin proteini dahi sadece 4 çeşitatom barındırmaktadır. Bir molekül yapısında ne kadar çok atom barındırırsa barındırırsın ancak iki, üç ya da dört çeşit atomdan oluşur. Şimdi ayeti tekrar okuyalım:

Hamt, Fâtır olan Allah'adır; gökleri ve yeri yaratan, Melekleri/Molekülleri ikişer, üçer, dörder türden/atomdan oluşanelçiler yapan O'dur. Yaratışta/yaratılmışlarda dilediğini artırır O. Hiç kuşkusuz, Allah her şeye gücü yetendir. (Fatır, 1)

“Molekül” kelimesi Latince kökenli olup buradan Batı dillerine geçmiştir. Ancak biz bu kelimenin aslının Arapça olduğunu, Arapça’dan Batı dillerine geçtiğini oradan bize geldiğini düşünüyoruz. Bu sonuca da şuradan ulaşıyoruz: “Molekül” kelimesine Arapça kök bulma kurallarına göre baktığımızda (MoLeKül) Melek kelimesinin köküne sahip olduğunu görüyoruz. Bizce bu husus tesadüf sınırlarını zorlar niteliktedir.

Şimdi aşağıdaki ayete bakalım:

Melek de onun kenarlarındadır. Rabbinin arşını, o gün onların üstündeki sekiz taşır. (Hakka, 17)

Allah’ın arşının atom altı/kuantum olduğunu belirtmiştik. Allah Yaratışını bu alan sayesinde gerçekleştirmektedir. Kıyametle birlikte yaşadığımız Dünya ve evren ortadan kalkacak bunun yerine Allah, arşı olan atom altı ile içinde cennet ve cehennemi barındıran yeni bir yaratılış sergileyecektir. Biz bunun nasıl bir yaratılış olduğunu bugünden bilemiyoruz. Ancak bu ayetin bize verdiği ipucu, yeni yaratışın sekiz tür atomun bir araya gelmesi ile inşa edileceğidir. Yani ayetteki “Rabbinin arşını, o gün onların üstündeki sekiz taşır” ifadesi, bu yeni yaratışın temelinin sekiz çeşit atomun birleşmesiyle atılacağını göstermektedir.

Şimdi Meleklerin ne ile görevli olabileceklerine ilişkin Kur’an’dan birkaç örnek verelim:

1.İnsanın yapıp ettiklerini kaydeden Melekler/Moleküller:

Sağında ve solunda oturmuş iki görevli, kayıt yapmaktadır.

Bir söz sarfetmeye dursun, yanındaki gözcü hemen zaptediverir. (Kaf, 17-18)

Yoksa onların sırlarını, fısıltılarını duymadığımızı mı sanıyorlar? Hayır, öyle değil; elçilerimiz yanlarında yazıp duruyorlar. (Zuhruf, 80)

Her insanın uğursuzluk kuşunu onun boynuna takmışızdır. Kıyamet günü kendisine, önünde açılmış olarak bulacağı bir kitap çıkaracağız:

"Oku kitabını! Bugün sana hesap sorucu olarak öz benliğin yeter." (İsra, 13-14)

Kitap ortaya konulmuştur. Günahkârların, onun içindekilerden korkup ürpererek şöyle dediklerini görürsün: "Vay başımıza! Ne biçim kitap bu! Ne küçük bırakmış ne büyük. Hepsini sayıp dökmüş!" Yapıp ettiklerini hazır bulmuşlardır. Rabbin hiç kimseye zulmetmiyor. (Kehf, 49)

Bu hususla ilgili olarak ayrıca İnfitar 11, Zuhruf 80, Casiye 28-29 ayetlerine de bakılabilir.

2. İnsanı fizyolojik ve psikolojik açıdan koruyan güç olan Melekler/Moleküller:

Hiçbir benlik yoktur ki, üzerinde bir koruyucu/bir bekçi bulunmasın. (Tarık, 4)

Ve şu kuşkusuz ki, sizin üzerinizde koruyucular-bekçiler var. (İnfitar, 10)

Kulları üzerinde egemenlik sahibi Kaahir'dir O. Üzerinize koruyucular gönderir. Nihayet ölüm birinize geldiğinde, elçilerimiz onu vefat ettirirler. Ne vaktinden önce iş yaparlar onlar ne de vaktinden sonra. (Enam, 61)

3. İnsanın ölümünü gerçekleştiren güç olan Melekler/Moleküller:

Bir görseydin o küfre sapanları! melekler canlarını alırken onların yüzlerine ve arkalarına vuruyorlardı: "Yangın azabını tadın." (Enfal, 50)

Melekler onların yüzlerine ve sırtlarına vurarak canlarını alacakları zaman, bakalım nasıl olacak?! (Muhammed, 27)

Bu hususta ayrıca Enam 93, Nahl 28-32, Nisa 97 ayetlerine de bakılabilir.

4. Verilen bilgiyi yerine getirmesi için insana destek olan Melekler/Moleküller:

Bu hususta önce Bakara 30-34 ayetlerindeki Adem kıssasına bakalım. Bu ayetleri okurken, Meleklerin Adem’e ne zaman secde ettiklerini tespit etmeye çalışalım:

Bir zamanlar Rabbin meleklere: "Ben, yeryüzünde bir halife atayacağım." demişti de onlar şöyle konuşmuşlardı: "Orada bozgunculuk etmekte olan, kan döken birini mi atayacaksın? Oysaki bizler, seni hamt ile tespih ediyoruz; seni kutsayıp yüceltiyoruz." Allah şöyle dedi: "Şu bir gerçek ki ben, sizin bilmediklerinizi bilmekteyim."

Ve Âdem'e isimlerin tümünü öğretti. Sonra onları meleklere göstererek şöyle buyurdu: "Hadi, haber verin bana şunların isimlerini, eğer doğru sözlüler iseniz."

Dediler ki: "Yücedir şanın senin. Bize öğretmiş olduğunun dışında bilgimiz yok bizim. Sen, yalnız sen Alîm'sin, her şeyi en iyi şekilde bilirsin; Hakîm'sin, her şeyin bütün hikmetlerine sahipsin."

Allah buyurdu: "Ey Âdem, haber ver onlara onların adlarını." Âdem onlara onların adlarını haber verince, Allah şöyle buyurdu: "Dememiş miydim ben size! Ki ben, göklerin ve yerin gaybını en iyi bilenim, A'lem'im. Ve ben, sizin açığa vurduklarınızı da saklaya geldiklerinizi de en iyi biçimde bilmekteyim."

O vakit biz meleklere, "Âdem'e secde edin" demiştik de İblis dışında tümü secde etmişti. İblis yan çizmiş, kibre sapmış ve nankörlerden olmuştu. (Bakara, 30-34)

Melekler Adem’e, Adem eşyanın isimlerini öğrendikten sonra secde etmektedir/itaat etmektedir. Yani Adem bilgi sahibi olduktan sonra ona itaat etmektedirler. Ancak burada bir hususu belirtmemiz gerekiyor. Melekler Nahl 49’da açıkça belirtildiği üzere yalnızca Allah’a secde ederler/itaat ederler. Onlar Allah’ın melekleridir/egemenlik vasıtalarıdır ve emri yalnızca Allah’tan alırlar. Bu itibarla Bakara Suresi ayetlerinde belirtilen “Meleklerin Adem’e secde etmesi” Allah’ın emrine bağlı bir secdedir/itaattir. Bu, Allah’ın bilgilendirmiş olduğu kuluna bir desteğidir.

Çalışan ve akleden tüm insanlar Allah tarafından bilgilendirilir. Ancak insanın sadece bilgi sahibi olması yeterli değildir. Aynı zamanda edindiği bilginin gereklerini yerine getirmesi gerekir. İşte meleklerin indirilmesi, bu aşamada yani kişinin öğrendiklerini uygulamaya koyması aşamasında kişiye destek olmak içindir. Bu görev, meleklere Allah tarafından verilmiştir.

O, odur ki sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarsın diye size destek veriyor. Melekleri de öyle yapıyor. Zaten O, inananlara karşı çok merhametlidir. (Ahzab, 43)

Şu bir gerçek ki, Allah ve melekleri, o Peygamber'e destek verirler. Ey inananlar! Siz de ona destek olun/onun şanını yüceltin ve ona içtenlikle selam verin. (Ahzab, 56)

Hani siz, Rabbinizden yardım ve destek diliyordunuz; O, sizin dileğinize şöyle cevap vermişti: "Hiç kuşkunuz olmasın, ben size, meleklerden birbiri ardınca bin tanesiyle yardım ulaştıracağım." (Enfal, 9)

Rabbin, meleklere şöyle vahyediyordu: "Ben sizinle beraberim. İmanı olanları sağlamlaştırın. İnkâr edenlerin kalpleri içine korku salacağım; vurun boyunların üstüne, vurun onların her parmağına." (Enfal, 12)

O sırada sen, müminlere şöyle diyordun: “Rabbinizin, indirilmiş üçbin melekle destek vermesi, size yetmiyor mu?”

İş, sanıldığı gibi değildir.Onlar, hemen şu anda üstünüze gelseler bile, eğer siz sabreder ve korunursanız, Rabbiniz sizi, üzerlerine nişan vurulmuş beş bin melekle destekler. (Ali İmran, 124-125)

Melekler/moleküller Allah’ın egemenlik vasıtalarıdır; tüm nesnel dünya moleküllerden oluştuğu ve egemenlik Allah'ın olduğu için yönetim de Allah'ındır. Melekler yalnızca Allah’a secde ederler/itaat ederler; çeşitli görevleri olabilir. Bu anlamda Melek, Allah’ın kendisine verdiği görevi Sünnetullah’a/doğa yasalarına uygun olarak yerine getirir ve Allah’ın iradesini gösterir.

Bugün topluma hakim melek anlayışının ve tasavvurunun Kur’an’daki melek kavramı ile uzaktan yakından bir ilişkisi yoktur.

Biz o melekleri ancak ve ancak hak üzere, hak bir yolla indiririz. Ve o zaman inkârcılara göz açtırılmaz. (Hicr, 8)

D.Sonuç:

Melekler ve Rûh, Rablerinin izniyle o gecede her bir emir için iner de iner! (Kadir, 4)

Kullarından dilediğine melekleri, emrinden olan ruh ile şöyle diyerek indirir: "Gerçek şu: Benden başka ilah yok, o halde benden sakının!" (Nahl, 2)

Ayetlerde meleklerin ve ruhun inmesinden bahsediliyor. Burada inmek ile kastedilen varlık özelliği üst olan atom altından varlık özelliği daha alt olan nesneye inmektir. Esas itibariyle “İnmek” tanımlaması ile kastedilen yaratılmaktır. Allah’ın yaratması nihayetlenmiş değildir. Yaratma her an devam etmektedir. Konuyu ikiye ayıralım:

1.Meleklerin inmesi: Bu, molekülün yaratılmasıdır.

Melek/molekül sadece insan için değil tüm nesnel dünya için geçerlidir. Dağlar, ağaçlar, hayvanlar, insanlar, gökyüzü, yıldızlar v.s. Ancak atomik yapılı elementler (demir, bakır, altın vs.) bunun dışındadır. Bunlar moleküler yapıda olmadıklarından burada meleklerden bahsedemiyoruz. Bu elementler üzerinde Allah’ın atom altı vasıtasıyla direk olarak hakimiyeti vardır.

2.Ruhun inmesi: Bu da atomun yaratılmasıdır.

Çalışan ve akleden insanı Allah bilgilendirir. Bu, kalbe inen (Şuara 193-195, Mücadile 22, Bakara 97) bilgi sayesinde olur. Bu itibarla Allah, arşı olan atom altından nesneye/kalbe, ruh indirir. İndirme kelimesi ile karşılanan bu durum esas itibariyle bir yaratmadır, yoktan varetmedir. Yani Allah, arşı/tahtı olan atom altı vasıtasıyla insanın kalbine inen Ruhu/atomu yaratır. Ve atom insana verilen emri/bilgiyi barındırır.

Peki bu kalbe inen/yaratılan ve emr/bilgi barındıran ruh/atom hangi maddenin atomudur?

Yemin olsun, biz, resullerimizi açık-seçik delillerle gönderdik ve onlarla birlikte Kitap'ı ve ölçüyü de indirdik ki, insanlar adaleti ayakta tutsunlar/adaletle doğrulsunlar. Ve demiri de indirdik. Onda zorlu bir kuvvet ve insanlar için birçok yarar vardır. Allah bu sayede, kendisine ve resullerine, gayba inanarak kimin yardım edeceğini bilecektir. Allah Kavî'dir, Azîz'dir. (Hadid, 25)

1.Demir atomik yapılı bir elementtir. Moleküler yapıda olmadığı için demir üzerindeki hakimiyet melekler/moleküller vasıtasıyla değildir. Allah atom altı sayesinde demir üzerinde direk olarak hakimiyete sahiptir. Bu husus Kur’an’ı indirenin vahiyde bulunanın bizzat Allah olması hususu ile örtüşmektedir (Şuara 193-195, Bakara 97).

2.Hadid 25 ayeti müteşabih anlatımlı bir ayettir. Buna göre:

a.Birinci Anlam/Nesnel Anlam: Bilindiği üzere demir Dünya’mızda oluşmamıştır. Bizim Güneş’imizden çok daha büyük yıldızlarda oluşmuş ve yıldız patlamaları ile milyarlarca yıl önce yere/Dünya’ya inmiştir. Ayetin ilk anlamı bunu anlatır.

b.İkinci Anlam: Buna göre demirin inmesi ile bahsedilen, demir atomunun varlık özelliği üst olan atom altından varlık özelliği alt olan kalbe inmesidir/yaratılmasıdır.

Ayetin diğer kısımları da temeldeki bu iki anlam doğrultusunda şekillenir.

Kısaca toparlayacak olursak; Melek moleküldür. Ruh atomdur ve Ruh Emr/Bilgi barındırır. Allah’ın yaratması bitmiş değildir, devam etmektedir. Allah, moleküler düzeydeki ve atom düzeyindeki yaratması ile insanı, Dünya’yı ve evreni korumaktadır. Takva sahipleri Allah’ın velayeti altında bu korumanın muhatabıdır.

Ruh allahın emrindendir. Ruhta tektir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ya kardişm güzel kardeşim burada o kadar uzun yazmışınki hiç tutarlı bir tarfı yok nedeni şu sen müslümansın dimi cevabın evet olacak. bende bunu kabülen sana ayet veriyorum lafı uzatamaya gerek yok sen bu ayetlerden nen anlıyorsun Allahın aşkına söylede bizde kendimize çeki düzen verelim dimi sen buraya din tebliyi etmeye geldiysen ala sana cennet bize açıkla sevap kazan. bizide kurtar bu ızdıraptan.

EzJYqz.jpg

n5r72N.jpgrm9QVa.jpg

ustadım uydurma karalamalara kapılma. insan olunmadan islam olunmaz. olursa böyle olur. şunu da söyleyeyim sevap kazanmak gibi bir kaygım da düşüncemde yok. sevaba ihtiyacım da hiç yok. ayrıca cennet beklentimde yok. cenneti kazanma arzum da yok. Ayrıca cehennemde yanmak veya kavrulmak gibi bir korkumda yok. anlatabildim mi. onları sen kendini avutmak isteyenlere ver.

bizim gayemiz insan denen bilmeceyi çözmektir. müslümansın, yahudisin, hrist, mecusisi, ateissiz, benim için hiç birinin bir önemi yok....

Sen şimdi Allaın ayetlerine uydurmamı diyorsun. başka kaçış youn yok ya Allahı ayetlerini hiçe sayacaksın. yada muhammedi savuncaksın.yer yüzünde bu kadar insan var islam olmadılar diye insanlıktan çıktılarmı:?? bir insan olarak yeryüzünde islam insandır diyerleri deyil. iyiyiş vala biz islama tanışıp kafa kesmetense evlide olsa cariye becereceksek biz insan olmak istemiyoruz.

kırmızıyla büyütüyüm yazınla üsteki kırmızı yazıyla ne kadar çelitiyinin farkındamısın. insan olmuşun isalamıda bulmuşun hanigi insan denen bilmeceyi çözüyorsun ya üste dediyin yalış yada altaki. dalandırıp budaklandırmaya gerek yok KURANDA kölelik cariyelik varmı yokmu?

Link to post
Sitelerde Paylaş

tek tuk olaylara takılmayalım. ferdi olaylarla yanlış uygulamalarla yargılamayalım. birilerin kendi çıkarları doğrultusundaki uygulamalarını baz almayalım o veya bu uygulamayı.

daha dikkatli okuyun ön yargısız.

bütün dinlerin genel adı islamdır. kurtuluştur.

islam veya diğer dinler insanı insan yapmak için gelmiştir. insana insan olduğunu hatırlatmak için gelmiştir.

öğrenmek istiyorsan islamı tanımak istiyorsan Allahı tanımak istiyorsan

öğle bir öğretmen bulmalısın ki bir hak aşığın sözü ile tanıtalım aranacak kişiyi zaten onlar hep dışlanmışlardır. ya neyse...

mikro alemi öğretecek tanıtacak, seni atomların, kuarkların dünyasında gezdirecek, yetmez sana makro alemi öğretecek gezegenlerin galaksilerin nebulaların, gök adalarının dünyasında gezdirecek oralara açılan yolları geçiş kapılarının yerini öğretecek, yetmez fizik. matematik, astronomi, genetik ilmini, öğretecek, yetmez mekan ilmini ve mekanı katlamayı öğretecek yeter mi? yetmez

boyutlar alemini öğretecek ve zamanı ve zaman kapılarını öğretecek yetmez beden ilmini öğretecek. Aradın mı bulacağın öğretmen böyle bir öğretmen olmalı ki kulaktan dolma bilgilerle öğrenildiğinde sonuç ortadadır. insanlar öğrenmek için eskiden sehir şehir ülke ülke gezerlerdi. Hakiki bir öğretmeni bulmak için.

Tibett de bir manastırda dahi bir vadaların öğretimi onlarca yıl sürerken ve içlerinden çok azı bu öğretiyi tam anlamıyla kavrarken, her hocanın islam öğretmenimi olduğunumu sanıyoruz.

kuran zaten bu sayılan ilimlerin hepsini ve saymadığımız adı duyulmamış ilimlerin hepsini içermektedir hata DNA ların içindeki bilgi kütüphanelerinin kapılarını açacak ki yaratılıştan büyük yıkıma kadar bütün bilgileri şifreli şekilde içinde depolayan yapılardır. bu zilzal süresini hayat bulmasıyla gerçekleşecektir.

Bu hallere ermiş olan birisi bu ilimlerin ucundan tutmuş, bir insan olan insan yukarıdaki saymış olduğunuz hallerin hangisine meyil eder. bunlar bir insanı kamilin sahip olduğu ilimlerdir. yani insanlıktan bir üst mertebeye çıkanların ilimleri.

islam böyle basit bir din değildir. öğretisi basit sıradan bir öğreti değildir. aleme baktığımızdaki sonsuz olarak nitelendiriyoruz. dunyamız hata galaksimiz bir atom zerresi kadar yer tutmazken onun içinde yaşayan insana kainattaki halifem demiş. bunu boşuna dememiş.

Bir düşünmek lazım...

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...