Jump to content

Recommended Posts

Bu güzel şiirleri ulak arkadaşa hediye ediyorum belki bir gün lazım olur sevgilisine şiir okuma ihtiycı duyarsa okusun.

Şunu en başta belirtelim müminler dahil herkes çok iyi bilir ki Allahın bu ayetlerdeki gibi yemin ettiği şeylere insanlar asla yemin etmezler bunlar Allahtan geldi diyorsan inşallah Allah seni çarpar

NAZİAT 1.Andolsun çekip koparanlara/yay çekenlere/kuyudan su çekenlere/bağsız-bekçisiz koşan atlara/ayrılık yüzünden hasret çekenlere/daldırıp daldırıp çıkaranlara,
NAZİAT 2.Andolsun rahatça, incitmeden çekenlere/düğümü hünerle çözenlere/bir yerden bir yere gidenlere/coşkuyla iç çekenlere,
Tarık 1- Yemin olsun göğe ve Târık'a; o, gece gelene, o, tokmak gibi vurana o, çıkıverip de yürek hoplatana
(Tîn 95/1-2) “İncire, zeytine, Sinâ Dağı’na ve şu emin beldeye yemin ederim ki biz insanı en güzel dik biçimde yarattık. Sonra onu aşağıların aşağısına indirdik.
Fecr Suresi :1. Tan yerinin ağarmasına andolsun,
2. On geceye andolsun,
3. Çifte ve teke andolsun,
4. Geçip giden geceye andolsun.
5. Şüphesiz bunlarda, akıl sahibi bir kimse için üzerine yemin edilmeye değer bir özellik vardır.
ŞEMS -6.Yere ve onu yayıp dümdüz yapana ant içerim ki..

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 110
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

ustadım daha öncede söyledim yine söyleyeyim istersen. Cehennemden zerre kadar bir korkum yoktur. in san olanında cehennemden korkmasına gerek yoktur. zaten cehennemde korkulacak yer değildir. Hepsi abartı abartı abartı.

kehf süresinin o ayeti kısaca, ayrıntısını anlatmak çok uzun sürer. Kısaca kainat içersin de yaşayan yecuc mecuc neslinin yaşadığı güneş sitemi ve gezegenleri anlatılıyor. Ayetin manasından bir tanesi.

Gördüğün gibi ayetin manası öğrendikten sonra basit. Korkulacak bir manası da yok.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Tarık suresine verilen bir açıklamayı paylaşayım istersen.

biri meal vermiş kimin mealidir bilmem

Tarık 1- Yemin olsun göğe ve Târık'a; o, gece gelene, o, tokmak gibi vurana o, çıkıverip de yürek vs...... diye

Bir çok manalarından biri

1-Göklere yemin ederim ki, Tarık'a yemin ederim ki,
2-Tarık nedir bilir misin?
3-O parlayan bir yıldızdır. (Tarık Suresi 1-2-3)

bu ayete verilen bir meali paylaşalım.

Tarık nedir onunla başlayalım.

Ukab (okab) arapçada Toz, Duman ve Kartal Takımyıldızı anlamına gelir. Kartal Takımyıldızının diğer bir imside DENEB EL UKAB dır Bu manada Resulullah Efendimizin (SAV) sancağı Ukab, (okab) kainatın içindeki risaletinin ve Allah'ın (c.c) Halifesi olduğunun delilidir. 1400 yıl önce Peygamber Efendimiz Henüz gökler keşfedilmemişken kendisi kainattaki bütün galaksilerin ve yıldızların ilmine sahip olduğunun delili olarak kainatın genel rengindeki siyah zemin üzerine yine bir gök cismi olan hilali koyarak zamanımıza ilmi bir mucize bırakmıştır. Unutmayın ki kainattaki bütün gezegenlerin bağlı olduğu bir güneş vardır. Bu güneşin etrafında dönen her gezegen belli dönemlerde hilal şeklini alırlar. Bu sebepten Resulullah Efendimizin sancağının siyah rengi kainatı, hilalide bütün kainat içerisindeki gezegenleri temsil eder. Ukab’ın bir manası da “Duman”dır. Kainat ilk yaratıldığında henüz gezegenler oluşmadan önce duman halinde idi.

bu araştırma makalesinin devamı

Tarık kainattaki en büyük yıldızdır. Ukab dır.

Yine Resulullah Efendimiz bugün kainat içerisinde kartal bulutsusu'da (okab) yerleri ve gökleri temsil eden sancağının ahir zamandaki mucizesini ispat etmektedir. Ayrıca ukab dünyamız için önemli olan üç ayrı takımyıldızın KUĞU(CYGNUS), VEGA(LYRAE), KARTAL(OKAB) yaz aylarında bir araya gelerek yaz üçgenini oluştururlar. Bu takımların lideri KARTAL(UKAB) takımyıdızıdır.

Kuğu takımyıldızı Musevilik dinini temsil eder. Vega takımyıldızı hristiyanlık dinini temsil eder., Kartal (Ukab) takımyıldızı İslam dinini temsil eder. İşte uzun süren kış ve karanlık dönemden sonra Resulullah Efendimizin müjdesi ve mucizesi olarak bu uyanma baharının ardından o mübarek Peygamberin Sancağı tüm İnsanlarla beraber diğer dinleri de Ukab’ın altında birleştirmek üzere tüm insalığa bu baharda gönderilmiştir.

DENEB EL UKAB SAMANYOLUNDAKİ EN PARLAK YILDIZDIR.

Güneşimizden kat kat büyüktür.
Kuran-ı Kerim'de Resullulah Efendimizin sancağı olan Ukab'dan şöyle bahseder;

1-Göklere yemin ederim ki, Tarık'a yemin ederim ki,
2-Tarık nedir bilir misin?
3-O parlayan bir yıldızdır. (Tarık Suresi 1-2-3)


Bu üç ayette bahsedilen Tarık, Allah'a giden yolu gösteren Resulullah Efendimizin, Mubarek sancağında temsil edilmiştir. Ve ahirzamanda da hak ile batılı ayıracak yerlerin ve göklerin sembolü olacaktır. Bu mubarek sancağın temsil ettiği Hz. Peygamber Efendimiz, İslam dini ve Kuran-ı Kerim işte bu dönemde gerçek manada hak ile batılı ayıracaktır.

"Kuran (Hak ile batılı) ayıran sözdür." Tarık Suresi-13

Resulullah Efendimiz'in sancağı mubarek Ukab ahirzamanda cehalet ve inkar karanlığını delen yıldız olarak Kuran-ı Kerim'de anlatılmıştır.

bu ön girişten sonra ayetin diğer manalarına şimdilik girmeyelim.

buradaki yeminin manalarından bir tanesi Ahir zamanda hak ile batıl ayrılacaktır.

diğer manası islam ilmiyle güneş gibi yeniden doğacaktır.

yeminin bir diğer manası açılacak sancağa yemindirdir.

Peygamber efendimizin yolunun aydınlığına Allaha ulaştıran en parlak yol olduğuna yemindir.

göklerin senbolü olan galaksiler etrafında pervane olana yemindir.

sancak

Bir topluluğun en önemli sembollerinden biri bayrak ve sancaktır. Her ikisi de, en küçük birimden en büyük birime kadar o topluluğu sembolize eder…

Sancaklar arasında bir sancak vardır ki taşıdığı anlam ile ve önem ile diğer sancaklardan ayrılır. 1400 yıldır İslam'ın sembolü olan bu sancak kutlu Peygamberimiz, Hz. Muhammed (s.a.v)'in Ukab isimli emaneti olan Sancak-ı Şerifi'dir.

HZ.RESULULLAH EFENDİMİZ HER KATILDIĞI SAVAŞA UKAB İLE GİRMİŞTİR..


Arap kabileleri arasında sancağın yere düşmesi yenilmek anlamına geliyordu. Böyle bir şey olduğunda askerler mağlubiyeti kabul ederek dağılırlardı. Bu yüzden sancağı taşıyan kişi yaralandığında veya öldüğünde onu taşıyacak sonraki kişi belliydi ve hemen sancağı devralırdı.

Bir topluluğun en önemli sembollerinden biri bayrak ve sancaktır.

o sancağın temsil ettiği değerlere yemindir. Temsil ettiği hakikat anlatılamaz.

buradaki yeminlerden bir tanesi ve en önemlisi hakikat güneşinin yeryüzünde kimsenin mani olamayacağı şekilde yeniden doğmasına yemindir. Aynı zamanda onun zamına daişaret vardır orda.

Ustadım bir şeye yemin etmişse Allahu t. o yenin edilen ayeti anlatmak için binlerce sayfa yazsan yinede manasını anlatmaya yetmez.

tarihinde ulak tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Tarık suresine verilen bir açıklamayı paylaşayım istersen.

biri meal vermiş kimin mealidir bilmem

Tarık 1- Yemin olsun göğe ve Târık'a; o, gece gelene, o, tokmak gibi vurana o, çıkıverip de yürek vs...... diye

Bir çok manalarından biri

1-Göklere yemin ederim ki, Tarık'a yemin ederim ki,

2-Tarık nedir bilir misin?

3-O parlayan bir yıldızdır. (Tarık Suresi 1-2-3)

bu ayete verilen bir meali paylaşalım.

Tarık nedir onunla başlayalım.

2013'te rusya üzerinde bir göktaşı patladı. Patlama yaklaşık olarak 30 km yukarda idi. Çıkan şok dalgaları yüzünden binlerce insan yaralandı, binlerce binanın camları kapıları patladı, arabalar hasar gördü, hatta videolarda savrulan insanları da görebilirsiniz.

Yok pulsarmış da, yıldızmış da, kalbmiş de...

https://www.youtube....h?v=dpmXyJrs7iU

Şiddetli vurmanın, yürek hoplatmanın, ansızın çıkmanın ne demek olduğu sanıyorum ki anlaşılmıştır.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ayetlerin manası bambaşkadır. Hayal edebileceğiniz de öte.

Uydurmaktasınız. Kıçını yıkamaktan aciz bedevilere alemlerin sırrının gönderildiğine inanmanız pek gülünç. Ayetler okunduğu gibidir. Bu yüzden sizler de zaten: allah bu kadar saçmalıyor olamaz, bu ayetlerde derinlik vardır, diye kendinizi kandırıyorsunuz. Birden ortaya çıkan ve tokmak gibi vuran tarık atmosfere girmiş ve patlamış göktaşından başka bir şey değildir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Kuran 6 bin yıl önce tabletlere yazılmış sümer hikayelerinden alıntı yapan Tevrat'ın ve incilin çakmasıdır.

Kuran genellikle yeşil bir bese sarılı şekilde duvara asılı yaşar.

Bulunduğu bölgeden fazla uzağa gitmediği gibi öyle elden ele dolaşmayı sevmez. Özellikle kulaktan kulağa yayılmayı sever.

Kuran özellikle sayfalarını pek açmaz açması için karşısında ki insanın çömelmesini ve kendisini o kişinin bel seviyesinden yüksekte olmasını ister.

Kuran ın minik minik kopyaları vardır onlarda arabalara adılır.

Arapça yazıyı gören bir Türk hemen onu bulunduğu yerden yukarıya alarak üçkere öper başına koyar. Yazının anlamı ebene atlayayım olsa bile Arapça yazı Türk için kutsaldır yani Kuran'ı anımsatır.

tarihinde Tetrahedron tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 2 weeks later...

Biri şey yazmış ilerleyen sayfalarda biz özgürüz bizi kıskanıyorsunuz. Doğrusu merak ettim doğrusu neyiniz hangi haliniz özgür? İçki içmeniz mi özgürlük, onla bunla dolaşmanız mı? Onları zaten inanan inanmayan her insan yapıyor. Ne bileyim, özgürlük olarak neyi anlıyorsunuz? Hiç bir şeye inanmamanız mı? Olabilir inanmaya bilirsiniz. gidip bir ineğe tapabilirsiniz. Bunlar doğal şeyler. Ama sonuçta bu haller, bu yaşam tarzı size nasıl bir özgürlük, nasıl bir serbestlik veya nasıl bir imrenilecek sürmenizi sağlıyor.

Sonuçta, şekilsel olarak ne yaparsanız yapın, hangi zevkler deryasında akarsanız akın, bu beden kafesinde tutsak olduğunuz veya olduğumuz gerçeğini değiştirmez.

Bizler bu beden denen alemde özgürlüğünü arayan birer tutsağız.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Biri şey yazmış ilerleyen sayfalarda biz özgürüz bizi kıskanıyorsunuz. Doğrusu merak ettim doğrusu neyiniz hangi haliniz özgür? İçki içmeniz mi özgürlük, onla bunla dolaşmanız mı? Onları zaten inanan inanmayan her insan yapıyor. Ne bileyim, özgürlük olarak neyi anlıyorsunuz? Hiç bir şeye inanmamanız mı? Olabilir inanmaya bilirsiniz. gidip bir ineğe tapabilirsiniz. Bunlar doğal şeyler. Ama sonuçta bu haller, bu yaşam tarzı size nasıl bir özgürlük, nasıl bir serbestlik veya nasıl bir imrenilecek sürmenizi sağlıyor.

Sonuçta, şekilsel olarak ne yaparsanız yapın, hangi zevkler deryasında akarsanız akın, bu beden kafesinde tutsak olduğunuz veya olduğumuz gerçeğini değiştirmez.

Bizler bu beden denen alemde özgürlüğünü arayan birer tutsağız.

Sen hiç özgür olmamışsın ki, sen özgürlüğü içki ve cinsellikten ibaret sanıyorsun ve bunu hak değil suç olarak görüyorsun, seni 24 saat izleyen tanrın ve yazıcı meleklerin var, cehennem diye bir korkun var ,sen özgür düşünemiyorsun bile!

Sen tarafsız düşünüp empati yapabilecek kadar bile özgür değilsin.

Özgürlüğü hissetmemişsin bile.

Su içmemiş birine suyun tadını anlatamazsınız, ne anlatsak anlamayacaksınız.

.......

Gelelim şu bedenlere hapsolma iddianıza, ne demek bu? Hem inançlısınız hem de tanrınızın verdiği vucudu hapis olarak görüyorsunuz, daha ağır bir hakaret olmazdı tanrıya.Tanrı inancının yaygın olmasının nedenlerinden birisi de EGO sanırım,

''Biz aslında muhteşemiz de bakma işte dünya süresince bu pis bedene tıkıldık, sen bizi öbür dünyada gör ne havalıyız''

Öbür dünyada tanrısal kabiliyetleri olan muhteşem birşey olma arzusu, bu halini kabullenememe kendinden tiksinme ''Ben bundan ibaret olamam'' iç çığlıkları, üzgünüm sen busun, bağarsaklarındaki milyarlarca bakteri öldüklerinde kanatlı meleğe dönüşmeyecekse aynısı sizin içinde geçerli, onlardan daha özel hissetmeyin kendinizi.

Bizler bu beden denen alemde özgürlüğünü arayan birer tutsağız.

Bu cümleniz düşünce dunyanızın nekadar vahim olduğunu açıklıyor.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bak tanımadan yargılıyorsun. cehennemden korktuğumu yok ateşte cız bız köfteler gibi kızarmaktan korktuğumu sanıyorsuz, yok melekler beni takip ediyormuş falan filan yok mu o meleklerin başka işi beni takip etsinler yaptıklarımı deftere yazsınlar. bunlar boş anlamsız şeyler. gördüğün gibi sana göre özgür düşünüyorum. Ama benin için özgürlük bu değil.

Yanlış anlamışsın her kelimeyi. Birincisi cehennem diye bir korkumuz yok olmamalı zaten. Bırak müslümanı insan olanın cehennemden korkması çok anlamsız. Allahtan korkması ise tamamen yersiz. Bu o kişinin hatasıdır. Korku ile yapılan bir işin zaten bir kıymeti değeri yoktur. Bir güzel hal sergileyeceksen eğer isteyerek içinden gelerek sergilemedikten sonra onun da bir kıymeti yoktur.

Su içmemiş birine suyun tadını anlatamazsınız, ne anlatsak anlamayacaksınız. bu sözün çok doğru söyledin.

Bizler bu beden denen alemde özgürlüğünü arayan birer tutsağız. Neden böyle hiç düşündün mü? Bu sözü biraz açalım. İnsanın ne melek olma arzusu nede başka bir şey olma arzusu vardır. İnsanın tek arzusu insan olmaktır. Zamanın ve mekanın ötesine geçebildiği hale yani aslına dönmektir. Bunu insan öldükten sonra değil, öbür dünyada değil yaşadığı dünya ve zaman dilimi içersin de başarması gerekir. Başaramadığı sürece tutsaktır. bu beden alemi, değimiz alem zamanı ve mekanı sınırlar.

Sizin anladığınız özgürlüğü bilmem siz anlatmadıkça ama benim için özgürlüğü sana anlatayım. Cennet sevdasından, cehennem korkusundan kurtulmak ve zamanın ve mekanın sınırlarından kurtulmaktır. Tasavvufu bir tabir kullanacağım Hak ile hak olmaktır.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 2 weeks later...

Sümerlerden sonra dünya ilim karanlığına girmiştir. Bu ilimler yani genetik ve uzay bilimleri ile ilgili olan bilgiler yeryüzünden kaybolmuş insanlar için zamanla masal veya destanlara dönüşmüştür. Peygamber efendimizle gelen kuran ve İslam bu saklı ilimleri teşvik etmiştir. Zamanın da teknoloji buna hazır olmadığı için bu ilimleri işaretle açmış. Kardeşlerim dediği bugünün insanına miras bırakmıştır. Zaten kendisi de bir zaman yolcusudur.



İnanın inanmayın bu ayrı mesele ama şunu bir düşünün bu zaman niye ahir zaman denmiş? Bir bakıma zamanın sonu denmiş.


bunun cevabını bilim açısından, zaman açısından, inanç yönünden, insanlık yönünden, gizli kalmış bilimler açısından bir düşünün.



Genetik ilminden sonra biraz daha anlaşılabilmesi için bir kaç aşama daha kaldı. şifrelerin çözülmesiyle yaratılışın nasıl olduğunu kuranın işaret ettiği gibi DNA lardaki şifrelenmiş bilgiler zaten anlatacak. şimdi sırada uzay teknolojileri bilimlerinin gelişme zamanı gelmiştir. çok kısa bir zamanda hatta 10-15 yıl içersin de galaksiler arası seyahatleri yapabilecek gemilerin yapımı yani fulkeler inşa edilecektir.



hatta yine kuranda anlatılan zaman yolculuğunu içeren bilgilerinde ortaya çıkma zamanı gelmiştir. bir süre sonra İnsanlar gerçeklerin ne olduğunu yerinde gidip görürler. Böylece Tarık süresindeki yeminin sırlarından biri daha ortaya çıkar.



Yaşanacak bir karmaşadan sonra bunları ve bunların çok daha ötesini yakın bir gelecekte göreceğimiz için şimdiden bilin. İnanmasanız da aklınızın bir köşesinde dursun. :)


Link to post
Sitelerde Paylaş

ustadım kuranı hitabı iki bilinen ayet isığında gelecek bilimlerine işaretine bakalım. Biraz daha şaşıralım.

dijital matematik

“Bedıus semavati vel ard ve iza kada emran fe innema yekulü lehu kün fe yekun”

O, gökleri ve yeri örneksiz yaratandır. Bir işe hükmetti mi ona sadece “ol” der, o da hemen oluverir. Bakara suresi – 117

“İnnema emruhu iza erade şey'en ey yekule lehu kün fe yekun”

Bir şeyi dilediği zaman, O'nun emri yalnızca: "Ol" demesidir; o da hemen oluverir. Yasin suresi – 82

Yaratırken Allah’ın dilemesi “ol” emridir.

Öldürüp, çevirirken Allah’ın dilemesi “öl” emridir.

İnsanlık alemi ilmin derinliklerine doğru yolculuğunu sürdürürken işte ledün ilminin, Onbir ana dalından birisi olan ve yaratılışın altı aşamasının, altıncı sırasında bulunan, hücrenin altına gelip dayanmıştır.

İşte bundan sonra yaratılışın altı aşamasından geriye doğru, diğer beş aşamanın sırlarının çözülmesi ve nano ve altındaki teknolojinin insanların emrine sunulması için ilmi ledüne ihtiyaç vardır.

Çünkü ilmi ledün olmadan atom, elektron, elektron altı enerji ve nur yani ışık aleminin teknolojiye uyarlanması mümkün değildir.

Bu bilimler önümüzdeki ilk on yılda tüm açıklılığıyla ortaya konacaktır.

Buraya kadar İslam olmayan bilim adamları teknolojiyi getirdi çünkü Allahu Teala “ilmi isteyene veririm” buyuruyor. Bazı nimetler arasında Allahu Teala kulları arasında ayırım yapmaz.

Eğer yapsaydı inanmayanların rızıklarını keser ve atmosferden bir nefes hava bile nasip etmezdi.

İlimde bir rızıktır.

Çalışana isteyene verir. Bu gün İslam alimi sıfatıyla hava atanlar ancak birbirlerini kötüleyip talebelerini soyma ve sömürme yarışındalar. İlmin zerresinden nasip alamamışlar ancak tavus kuşu gibi süslü kıyafetleriyle insanları kandırma peşindeler.

Ledünni matematik dallarından biriside,

Digital matematiktir.

Digital matematikte iki sayı vardır;

Sıfır ve Bir(0-1), ledün bu sayılara sonsuz teki ekleyecektir. Yani sonsuz ihtimali..

Günümüz elektronik teknolojisi 0 ve 1’le çalışmaktadır.

0= yok

1= var

Yani elektronik sistemde güç ya vardır, ya yoktur.

Ledünde ise;

0 = öl

1 = ol ( kün fe yekün)

0 = zamansızlıktır…

1 = zamandır ( yaratılmışa göre)

0 x 1 = Allah katında zaman yoktur..

0 = la mekan dır

1 = mekandır

0 x 1 = mekan yoktur. Allah katında mekan yoktur.

Bu matematiksel ledünde sayısız örnek verilebilir.

Bir elektronik kartın üzerindeki tüm entegreler, diodlar, kondansatörlerin vs tamamı sıfır ve bir’in elektrik emriyle çalışır.

Digital matematiğin tasavvufi açıdan görünüşü ve işlemi şu şekildedir.

Ancak ledün ilminin nano matematikteki ikinci dalı burada devreye girer. Çünkü bu güne kadar gelen nano teknolojinin daha derinlere inmesi için bu dalda bütün sayıları varlığında barındıran, ancak henüz sayı olarak bilinmeyen, sıfır ve birden evvel ihtiyaç duyulan bir sayı daha devreye girer ki bu sayı da tektir

aynı zamanda sınırsızdır.

Bu sayı henüz matematikte kullanılmadığı için PC’lerde ki tuş sistemine alınmamıştır. Bu sebeple bu rakamı biz burada kelime ile ifade edeceğiz.

Bu rakamın adı yatay sekiz şeklindebildiğimiz veya işaret edilen sonsuzluktur.

Çünkü yaratılışın altı aşamasından geriye doğru bilimsel yolculukta karşılaşılacak olan tek ve sonsuz son durak AMA’dır ki, bu Allah’ın sıfırdan evvelki sonsuz hali İlahtır. İşte yaratılışın başlangıcında bütün yaratılmışları ve sayıları sonsuz varlığında cem eden sonsuzluk budur. Bu sonsuzluk, sultan gücü saklar.

Sonsuzluk x 1 = sonsuzluktur…

Yani Allah halen amadadır.

Bu hal ile ledünni matematiğe bakarsak:

Burada dikkat edilmesi gereken hücreden geriye doğru altı aşamada nurun ala nura ulaşırsak, arada sonsuz yaratılış ihtimalini belirleyen sonsuz rakamına kesinlikle ihtiyaç vardır.

Sonsuz x 0 = sıfırdır; Bu hal Allah’ın zatından zatına tecellisine hazırlanmasının, yaratılacak olanlar tarafından henüz bilinmemesinin ispatıdır.

Sonsuz x 1 = sonsuz; Bu hal Allah’ın kainat ta sonsuz ihtimal ve çeşitte varlık yaratmasının ispatıdır. Bu zahiri görünüştür. Yani insanın bedenden alemleri seyrederken anladığı algılamadır.

Ancak hakikatte;

Sonsuz x 1 = La Mevcuda İllallah; yani Ama’dır..

Hücreden – nura yolculukta Allah’ın sayısız esmaları ile karşılaşılacağı için ihtimaller sonsuza doğru, yani Ama’ya doğru çoğalacaktır. İşte bundan ötesi ayette belirtilen yerlerin sınırıdır. Burada sonsuz Ama’nın sultan gücüne ihtiyaç vardır, yoksa bu sınırdan öteye geçmek mümkün değildir.

Bu sınır yaratılışın başlangıcına doğru alınan yolda karşımıza çıkar. Sonsuz ve yoğun bir yaratma hali bizi kucaklar akıl durur. Alındıdır.

Link to post
Sitelerde Paylaş

ustadım kuranı hitabı iki bilinen ayet isığında gelecek bilimlerine işaretine bakalım. Biraz daha şaşıralım.

dijital matematik

“Bedıus semavati vel ard ve iza kada emran fe innema yekulü lehu kün fe yekun”

O, gökleri ve yeri örneksiz yaratandır. Bir işe hükmetti mi ona sadece “ol” der, o da hemen oluverir. Bakara suresi – 117

“İnnema emruhu iza erade şey'en ey yekule lehu kün fe yekun”

Bir şeyi dilediği zaman, O'nun emri yalnızca: "Ol" demesidir; o da hemen oluverir. Yasin suresi – 82

Yaratırken Allah’ın dilemesi “ol” emridir.

Öldürüp, çevirirken Allah’ın dilemesi “öl” emridir.

İnsanlık alemi ilmin derinliklerine doğru yolculuğunu sürdürürken işte ledün ilminin, Onbir ana dalından birisi olan ve yaratılışın altı aşamasının, altıncı sırasında bulunan, hücrenin altına gelip dayanmıştır.

İşte bundan sonra yaratılışın altı aşamasından geriye doğru, diğer beş aşamanın sırlarının çözülmesi ve nano ve altındaki teknolojinin insanların emrine sunulması için ilmi ledüne ihtiyaç vardır.

Çünkü ilmi ledün olmadan atom, elektron, elektron altı enerji ve nur yani ışık aleminin teknolojiye uyarlanması mümkün değildir.

Bu bilimler önümüzdeki ilk on yılda tüm açıklılığıyla ortaya konacaktır.

Buraya kadar İslam olmayan bilim adamları teknolojiyi getirdi çünkü Allahu Teala “ilmi isteyene veririm” buyuruyor. Bazı nimetler arasında Allahu Teala kulları arasında ayırım yapmaz.

Eğer yapsaydı inanmayanların rızıklarını keser ve atmosferden bir nefes hava bile nasip etmezdi.

İlimde bir rızıktır.

Çalışana isteyene verir. Bu gün İslam alimi sıfatıyla hava atanlar ancak birbirlerini kötüleyip talebelerini soyma ve sömürme yarışındalar. İlmin zerresinden nasip alamamışlar ancak tavus kuşu gibi süslü kıyafetleriyle insanları kandırma peşindeler.

Ledünni matematik dallarından biriside,

Digital matematiktir.

Digital matematikte iki sayı vardır;

Sıfır ve Bir(0-1), ledün bu sayılara sonsuz teki ekleyecektir. Yani sonsuz ihtimali..

Günümüz elektronik teknolojisi 0 ve 1’le çalışmaktadır.

0= yok

1= var

Yani elektronik sistemde güç ya vardır, ya yoktur.

Ledünde ise;

0 = öl

1 = ol ( kün fe yekün)

0 = zamansızlıktır…

1 = zamandır ( yaratılmışa göre)

0 x 1 = Allah katında zaman yoktur..

0 = la mekan dır

1 = mekandır

0 x 1 = mekan yoktur. Allah katında mekan yoktur.

Bu matematiksel ledünde sayısız örnek verilebilir.

Bir elektronik kartın üzerindeki tüm entegreler, diodlar, kondansatörlerin vs tamamı sıfır ve bir’in elektrik emriyle çalışır.

Digital matematiğin tasavvufi açıdan görünüşü ve işlemi şu şekildedir.

Ancak ledün ilminin nano matematikteki ikinci dalı burada devreye girer. Çünkü bu güne kadar gelen nano teknolojinin daha derinlere inmesi için bu dalda bütün sayıları varlığında barındıran, ancak henüz sayı olarak bilinmeyen, sıfır ve birden evvel ihtiyaç duyulan bir sayı daha devreye girer ki bu sayı da tektir

aynı zamanda sınırsızdır.

Bu sayı henüz matematikte kullanılmadığı için PC’lerde ki tuş sistemine alınmamıştır. Bu sebeple bu rakamı biz burada kelime ile ifade edeceğiz.

Bu rakamın adı yatay sekiz şeklindebildiğimiz veya işaret edilen sonsuzluktur.

Çünkü yaratılışın altı aşamasından geriye doğru bilimsel yolculukta karşılaşılacak olan tek ve sonsuz son durak AMA’dır ki, bu Allah’ın sıfırdan evvelki sonsuz hali İlahtır. İşte yaratılışın başlangıcında bütün yaratılmışları ve sayıları sonsuz varlığında cem eden sonsuzluk budur. Bu sonsuzluk, sultan gücü saklar.

Sonsuzluk x 1 = sonsuzluktur…

Yani Allah halen amadadır.

Bu hal ile ledünni matematiğe bakarsak:

Burada dikkat edilmesi gereken hücreden geriye doğru altı aşamada nurun ala nura ulaşırsak, arada sonsuz yaratılış ihtimalini belirleyen sonsuz rakamına kesinlikle ihtiyaç vardır.

Sonsuz x 0 = sıfırdır; Bu hal Allah’ın zatından zatına tecellisine hazırlanmasının, yaratılacak olanlar tarafından henüz bilinmemesinin ispatıdır.

Sonsuz x 1 = sonsuz; Bu hal Allah’ın kainat ta sonsuz ihtimal ve çeşitte varlık yaratmasının ispatıdır. Bu zahiri görünüştür. Yani insanın bedenden alemleri seyrederken anladığı algılamadır.

Ancak hakikatte;

Sonsuz x 1 = La Mevcuda İllallah; yani Ama’dır..

Hücreden – nura yolculukta Allah’ın sayısız esmaları ile karşılaşılacağı için ihtimaller sonsuza doğru, yani Ama’ya doğru çoğalacaktır. İşte bundan ötesi ayette belirtilen yerlerin sınırıdır. Burada sonsuz Ama’nın sultan gücüne ihtiyaç vardır, yoksa bu sınırdan öteye geçmek mümkün değildir.

Bu sınır yaratılışın başlangıcına doğru alınan yolda karşımıza çıkar. Sonsuz ve yoğun bir yaratma hali bizi kucaklar akıl durur. Alındıdır.

Harika bir matematik, müslüler adeta bu işi biliyorlar gibiler sanki sanırım... Birkaç örnek de ben vereyim.

0 = imansızlık

1 = iman

0 x 1 = 0 allah katında iman da yokmuş

0 = allahsızlık

1 = allah

0 x 1 = 0 allah katında allah da yokmuş

0 = sevgisizlik

1 = sevgi

0 x 1 = 0 allah katında sevgi de yokmuş

0 = rahmetsizlik

1 = rahmet

0 x 1 = 0 allah katında rahmet de yokmuş

0 = dinsizlik

1 = din

0 x 1 = 0 allah katında din de yokmuş (al-i imran 19u uyduran sahtekarlara selam olsun)

0 = akılsızlık

1 = akıl

0 x 1 = 0 allah katında akıl da yokmuş

...

allah katında kendisi dahil hiçbir şeyin olmadığını görebiliyoruz. Bu işlemler ile allah katı diye bir şeyin olmadığını da gösterebiliriz. Müslümanlar içinden tüm rezalete rağmen çıkabilen matematikçiler, bugün aritmetiği ve zekayı gömen bu müslüleri görseler ne derlerdi?

tarihinde bir_akil_insan tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Tespitlerinin bir kısmı doğrudur. her alemin kendine göre kuralları vardır. :) Orası bambaşka bir alemdir.

ama yi,ne bir ve sıfırdan öteye geçemedin. Biraz daha gayret edersen başaracaksın hadi bakalım

:)

BU keşif yakın gelecekte dijital elektronik sistemini ve programa dili olan assebly kökünden değiştirecek devrim niteliğinde bir gelişme olacaktır. böylece biyoelektronik teknolojisinin önündeki engeller kalkacak ve özellikle tıp alanında baş döndürücü gelişmelerin yaşanacağı bir devir başlayacaktır.

tarihinde ulak tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...