Jump to content

Recommended Posts

  • Tarık 86:1 - Yemin olsun göğe ve Târık'a; o, gece gelene/o, tokmak gibi vurana/o, çıkıverip de yürek hoplatana.

Tarık sözcüğünün bir diğer anlamı "Vuruş"tur.. Peki bu sözcük ile Kur'anda bahsedilen yıldızın ne gibi bir ilişkisi olabilir..

Bilindiği gibi ingilizcede "pulsate" nabız gibi vuruşları ifade eder.. "Pulsation" da "vuruş,titreşim" demektir.. Ve ilginçtir ki son zamanlarda keşfedilen nötron yıldızlarını diğer yıldızlardan ayıran karakteristik özelliklerinden biri "pulsar" ismini hak etmeleridir. Yani etraflarına nabız atışları şeklinde titreşimler yaymalarıdır.. Görüldüğü üzre, Kur'anın gökyüzünde ki bir yıldız için "Tarık" ifadesini kullanması hiçte rastlantısal bir tanımla değildir

  • Tarık 86:2 - Nereden bileceksin sen nedir Târık?

  • Tarık 86:3 - Parlayan, ışığıyla karanlığı delen yıldızdır o.

  • Tarık 86:4 - Hiçbir benlik yoktur ki, üzerinde bir koruyucu/bir bekçi bulunmasın.

  • Tarık 86:5 - İnsan, neden yaratılmış olduğuna bir baksın!

  • Tarık 86:6 - Fırlayan bir suyun bir parçacağından yaratıldı o.

Tarık suresi 6. ve 7. ayette de ifade edilen suyun genelde insan üreme hücrelerini barındıran "meni" olduğu zannedilmiştir. Lakin 6. ve 7. ayetler birlikte düşünüldüğünde bunun üreme hücreleriyle bir ilgisi olmadığı burada anlatılan şeyin kalpten basınçla vucuda yayılan kan olduğu aşikardır.. Zira emriyoda kalp atımları 6. haftada başlar ve emriyonun gelişimi için bu ayrıntı çok önemlidir.

  • Tarık 86:7 - Bel ile kaburgalar arasından çıkar o su.

Tarık suresinin ilk 7 ayeti gerçekten de olağanüstü naif bir anlatım içerir..

Surenin girişinde uzayda kalp atımları şeklinde etrafına sinyaller yayan 1967 yılında cambridge'de keşfedilen Nötron yıldızından bahsettikten hemen sonra insanda ki kalp atışlarından bahsetmesi ve bu iki olgu arasında bir benzerlik kurmamızı beklemesini objektif bir göz açısından değerlendirirsek bu ifadelerin çok açık bir bilgi kümesini ifade ettiği yani mucize olduğu ortadadır.

Pulsarlara ilşkin bilgi için;

http://tr.wikipedia.org/wiki/Pulsar

Görüldüğü gibi Tarık suresi iddia edildiği gibi bir çelişki içermemektedir.

Bazı kişilerin Kur'an ayetlerini gereği gibi -bazen dönemsel bilgi yetersizliklerin dolayı- yanlış değerlendirmesi Kur'ana gölge düşürmez..

Ne de olsa orjinal metin ellerimizde ve orjinal metine bakınca şunu çok açık bir şekilde görüyoruz ki, "Kur'anın yazarı" 2014 yılında olmamıza rağmen 1400 yıl önceki kitabıyla bizden fersah fersah ileride yol almaktadır..

.

tarihinde YalnizcaKuran tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 130
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

2 kelimeden mucize destanı yazan bir hayalperest daha çıktı.

Tarık denen şey hakkındaki tek bilgi 3. ayette, o da iki kelime:

1. en necmu : yıldız

2. es sâkıbu : delen

Ebu Salih, İbn Abbas'tan şöyle dediğini rivayet etmektedir: Rasûlullah (sav), Ebu Talib ile birlikte oturuyor idi. Bir yıldız düştü, yeryüzünün her tarafı ay­dınlandı. Ebu Talib bundan korktu ve:

"Bu nedir?" dedi. Peygamber şöyle bu­yurdu:

"Bu kendisi ile (şeytanların) taşlandığı bir yıldızdır, bu yüce Allah'ın âyetlerinden bir âyettir." Ebu Talib bu işe hayret etli ve: "Andolsun göğe ve Tarık'a" buyruğu nazil oldu.

Yine İbn Abbas'tan rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: "Andolsun gö­ğe ve Tarık'a" semaya ve onda yükselen şeylere demektir. Yine ibn Abbas ve Ata'dan: "Delip geçen" şeytanın kendisi ile taşlandığı yıldızdır, diye açıklamış oldukları rivayet edilmiştir.

Akla uygun açıklama bu hadiste anlatılmış. "Delen yıldız" tanımı da en iyi meteorlara uyuyor, göğü delip yeryüzüne düşüyor.

Bu kadar basit ve anlaşılır açıklama varken sen gitmiş pulsarlardan girip kalp atışlarından çıkmışsın.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Elmalılı tefsiri:

86-TARIK:

"Andolsun gökyüzüne." Buradaki "vav" yemin içindir. Sema ise, bildiğimiz göğe ve mutlak yüksek mânâsına maddi ve ruhani her yüksekliğe ve dolayısıyla hava boşluğuna, buluta ve yağmura veya yağmurdan meydana gelen bitkilere ve yiyeceklere dahi denir. Burada bazıları "yağmur" mânâsına demişlerse de çoğunluğun dediği gibi bildiğimiz gök mânâsına olması açıktır ki yukarıda çatlayacağı, yarılacağı hatırlatılan ve burçları olduğu bildirilen gök demek olur. Bununla beraber Arş'a kadar maddi ve ruhani mutlak yükseklik mânâsına olması da yeminin cevabına pek uygundur.

Yeminin faydası, yemin edilen şeyin önemine dikkati çekerek verilen haberi desteklemektir. Burada iki şeye yemin olunuyor. Birisi gök, birisi de Târık'tır.

TÂRIK, aslında "tark" kökünden ism-i fâildir. Tark, bir ses işitilecek şekilde şiddetle vurmak, çarpmaktır. Bu asıl mânâsından genişletilerek bunun gerektirdiği birçok mânâda kullanılmıştır. "Çekiç" ve "çomak" mânâsına "mıtraka" bu köktendir. Yol mânâsına gelen "tarîk" da bundan türetilmiştir. Zira yolcular ona ayak vururlar. Buna göre "târîk", esasen "tokmak vurur gibi şiddetle vuran" demek olduğu halde sonra ayak vurmak, yol tepmek mânâsıyla lügat örfünde yola giden yolcuya isim olmuş ve bu mânâda yaygın şekilde kullanılarak hakikat olmuştur. Sonra "gece gelen" mânâsında özelleşmiştir ki geceleyin gelip kapı çalan veya gönül hoplatan ziyaretçi mânâsını ifade eder. Mastarı "tark" ve "turuk"tur. Sonra bu mânâdan genişletilerek her ne olursa olsun geceleyin ortaya çıkıp göze, gönüle çarpan her şeye, hatta hayalî görüntülere dahi târık denilmiştir. Nitekim Şair:

"O hayal gördü ve hiçbir tarafa meyletmedi. Oysa kervanlarımızı hızlandırma açısından gece kadar etkili bir şey yoktur." demiştir. Bizim zihne çarpmak tabirimiz de bu türdendir. Bir de Târık, özellikle sabaha karşı doğan sabah yıldızına da denir. Burada Târık, yemin ile cevabı arasında bir ara cümlesi olarak şöyle tefsir olunuyor:

2. Bildin mi sen Târık nedir?.

3. "Karanlığı yaran yıldızdır." Üzerine yemin edilen o Târık, delen yıldızdır.

NECM-İ SÂKIB, delik mânâsına "sakb" kökünden "delen yıldız" demek olup ışığının kuvvetinden dolayı karanlığı deliyor gibi görünen her parlak yıldıza denir. Nitekim aynı mânâ ile şihaplara yani kıvılcımlara veya akan yıldızlara da "sâkıb" denilir. Bir de kuş yukarı yükseldi demek olan tabirinde olduğu gibi sakb, yükselme mânâsına gelir ki bazıları bu mânâyı göz önünde bulundurarak necm-i sâkıb, yüksek yıldız demek olduğunu söylemişlerdir. Şu halde 'nün başındaki "lâm" cins ifade eden lâm olmak üzere, gece doğan herhangi bir parlak veya yüksek yıldız cinsi veya lâm ahd için olarak, sabah yıldızı ve İbnü Abbas'tan bir rivayete göre Cediy yıldızı veya Sûresi'nin başında geçtiği gibi Süreyya veya Kur'ân yıldızı olmak ihtimali de vardır.

Venüs, Güneş Sisteminde, Güneşe uzaklık bakımından ikinci sıradaki gezegen. Ayrıca Zühre, Çolpan veya Çoban Yıldızı olarak da bilinir. Bu gezegen adını Eski Roma tanrıçası Venüs (Eski Yunan Mitolojisi'nde Afrodit)'ten almıştır. Kendi ekseni etrafında,Güneş Sistemindeki diğer tüm gezegenlerin aksi istikamette döner. Güneş etrafındaki dönüşünü 224.7 Dünya gününde tamamlar.[1]

Büyüklüğü açısından Dünya ile benzerlik gösterdiğinden Dünya ile kardeş gezegen olarak da bilinmektedir. Gökyüzünde Güneş'e yakın konumda bulunduğundan ve yörüngesi Dünya'nınkine göre Güneş'e daha yakın olduğundan yeryüzünden sadece Güneş doğmadan önce veya battıktan sonra görülebilir. Bu yüzden Venüs Akşam Yıldızı, Sabah Yıldızı veya Tan Yıldızı olarak da isimlendirilir. Bir diğer adı da 'Çoban yıldızı'dır. Görülebildiği zamanlar, gökyüzündeki en parlak cisim olarak dikkat çeker.

Kuran da bahsedilen yıldız Venüs tür. Gece çıkıp yürek hoplatan hangi Pulsar'ı biliyorsunuz?

tarihinde BabyKnight tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

2 kelimeden mucize destanı yazan bir hayalperest daha çıktı.

Tarık denen şey hakkındaki tek bilgi 3. ayette, o da iki kelime:

1. en necmu : yıldız

2. es sâkıbu : delen

Ebu Salih, İbn Abbas'tan şöyle dediğini rivayet etmektedir: Rasûlullah (sav), Ebu Talib ile birlikte oturuyor idi. Bir yıldız düştü, yeryüzünün her tarafı ay­dınlandı. Ebu Talib bundan korktu ve:

"Bu nedir?" dedi. Peygamber şöyle bu­yurdu:

"Bu kendisi ile (şeytanların) taşlandığı bir yıldızdır, bu yüce Allah'ın âyetlerinden bir âyettir." Ebu Talib bu işe hayret etli ve: "Andolsun göğe ve Tarık'a" buyruğu nazil oldu.

Yine İbn Abbas'tan rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: "Andolsun gö­ğe ve Tarık'a" semaya ve onda yükselen şeylere demektir. Yine ibn Abbas ve Ata'dan: "Delip geçen" şeytanın kendisi ile taşlandığı yıldızdır, diye açıklamış oldukları rivayet edilmiştir.

Akla uygun açıklama bu hadiste anlatılmış. "Delen yıldız" tanımı da en iyi meteorlara uyuyor, göğü delip yeryüzüne düşüyor.

Bu kadar basit ve anlaşılır açıklama varken sen gitmiş pulsarlardan girip kalp atışlarından çıkmışsın.

"Necm" sözcüğü yıldızları ifade eder, kayan gök taşlarını değil..

Kur'anda yıldız için; MESABİH, KEVAKİB, NECM sözcükleri kullanılır.. Ve yıldızlar kimseye atılmazlar.

Meteor için de ŞİHAB sözcüğü kullanılır.. Yani verdiğin hadis, konu ile kel alaka..

Ayrıca bu hadisin ne kadar doğru olduğu da şaibelidir ya, neyse..

tarihinde YalnizcaKuran tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Kuran da bahsedilen yıldız Venüs tür. Gece çıkıp yürek hoplatan hangi Pulsar'ı biliyorsunuz?

Ayet, dönemin insanlarının Tarık yıldızını bilmediğini zaten söylüyor .. Bilinmeyen şey nasıl venus olabilir.. Araplar ki çölde yönlerini yıldızlarla bulurken venus gezegenini nasıl olurda bilmezler?

Yani, Tarık bir yıldız lakin "bilinmeyen" bir yıldız.

  • Tarık 86:2 - Nereden bileceksin sen nedir Târık?

Link to post
Sitelerde Paylaş

"Necm" sözcüğü yıldızları ifade eder, kayan gök taşlarını değil..

Kur'anda yıldız için; MESABİH, KEVAKİB, NECM sözcükleri kullanılır.. Ve yıldızlar kimseye atılmazlar.

Meteor için de ŞİHAB sözcüğü kullanılır.. Yani verdiğin hadis, konu ile kel alaka..

Araplar gökte gördükleri her parlayan cisme necm, kevakib ve mesabih gibi isimler vermişler. 1400 yıl önceki arap nereden bilecek meteorların yıldız olmadığını?

Bu devirde bile insanlar bir düşen meteor görseler yıldız kaydı diyorlar, ki o devirdeki insanlar haydi haydi meteorlara yıldız der.

Verdiğim hadis tam da delen yıldız tanımına tıpatıp uyuyor.

Sen günümüzün anlayışı ve bilgisi ile 1400 yıl önceki arapların ne demek istediğini asla anlayamazsın, olaylara o zamanki anlayış ve bilgi ile bakarsan ancak anlayabilirsin.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ayet, dönemin insanlarının Tarık yıldızını bilmediğini zaten söylüyor .. Bilinmeyen şey nasıl venus olabilir.. Araplar ki çölde yönlerini yıldızlarla bulurken venus gezegenini nasıl olurda bilmezler?

Yani, Tarık bir yıldız lakin "bilinmeyen" bir yıldız.

  • Tarık 86:2 - Nereden bileceksin sen nedir Târık?

Kuran çok biliyor sanki, delen yıldız demiş geçmiş. Bu kadar, sadece 2 kelime.

Link to post
Sitelerde Paylaş

2013'te rusya üzerinde bir göktaşı patladı. Patlama yaklaşık olarak 30 km yukarda idi. Çıkan şok dalgaları yüzünden binlerce insan yaralandı, binlerce binanın camları kapıları patladı, arabalar hasar gördü, hatta videolarda savrulan insanları da görebilirsiniz.

Yok pulsarmış da, yıldızmış da, kalbmiş de...

Şiddetli vurmanın, yürek hoplatmanın, ansızın çıkmanın ne demek olduğu sanıyorum ki anlaşılmıştır.

tarihinde bir_akil_insan tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Ayet, dönemin insanlarının Tarık yıldızını bilmediğini zaten söylüyor .. Bilinmeyen şey nasıl venus olabilir.. Araplar ki çölde yönlerini yıldızlarla bulurken venus gezegenini nasıl olurda bilmezler?

Yani, Tarık bir yıldız lakin "bilinmeyen" bir yıldız.

  • Tarık 86:2 - Nereden bileceksin sen nedir Târık?

O çıkıverip te yürek hoplatana? İnsanlar bilmiyorlarsa yürekleri hoplamaz, Allahın da yüreği hoplamaz. Burada yüreği hoplayan kimdir? Neden Tarık tanımlanırken "yürek hoplatan" tanımı kullanılıyor?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Araplar gökte gördükleri her parlayan cisme necm, kevakib ve mesabih gibi isimler vermişler. 1400 yıl önceki arap nereden bilecek meteorların yıldız olmadığını?

Bu devirde bile insanlar bir düşen meteor görseler yıldız kaydı diyorlar, ki o devirdeki insanlar haydi haydi meteorlara yıldız der.

Verdiğim hadis tam da delen yıldız tanımına tıpatıp uyuyor.

Sen günümüzün anlayışı ve bilgisi ile 1400 yıl önceki arapların ne demek istediğini asla anlayamazsın, olaylara o zamanki anlayış ve bilgi ile bakarsan ancak anlayabilirsin.

Madem ki bu cahil araplar gök cisimlerini birbirinden ayırt edemiyorlar, peki Kur'an gök cisimlerini birbirinden nasıl ayırt edebiliyor?.. Hani Kur'anı cahil araplar kendi kendilerine yazmıştı? :)

Mesela, Kur'an kayan gök taşlarını 1400 yıl önce yaşayanları bir kenara bırak bugün ki insanlar gibi "yıldız" değil de "ŞİHAB" demiş..

Hmmmm Enteresaaann..

.

tarihinde YalnizcaKuran tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Tarık 86:1 - Yemin olsun göğe ve Târık'a; o, gece gelene/o, tokmak gibi vurana/o, çıkıverip de yürek hoplatana.

Tarık sözcüğünün bir diğer anlamı "Vuruş"tur.. Peki bu sözcük ile Kur'anda bahsedilen yıldızın ne gibi bir ilişkisi olabilir..

Bilindiği gibi ingilizcede "pulsate" nabız gibi vuruşları ifade eder.. "Pulsation" da "vuruş,titreşim" demektir.. Ve ilginçtir ki son zamanlarda keşfedilen nötron yıldızlarını diğer yıldızlardan ayıran karakteristik özelliklerinden biri "pulsar" ismini hak etmeleridir. Yani etraflarına nabız atışları şeklinde titreşimler yaymalarıdır.. Görüldüğü üzre, Kur'anın gökyüzünde ki bir yıldız için "Tarık" ifadesini kullanması hiçte rastlantısal bir tanımla değildir

  • Tarık 86:2 - Nereden bileceksin sen nedir Târık?

  • Tarık 86:3 - Parlayan, ışığıyla karanlığı delen yıldızdır o.

  • Tarık 86:4 - Hiçbir benlik yoktur ki, üzerinde bir koruyucu/bir bekçi bulunmasın.

  • Tarık 86:5 - İnsan, neden yaratılmış olduğuna bir baksın!

  • Tarık 86:6 - Fırlayan bir suyun bir parçacağından yaratıldı o.

Tarık suresi 6. ve 7. ayette de ifade edilen suyun genelde insan üreme hücrelerini barındıran "meni" olduğu zannedilmiştir. Lakin 6. ve 7. ayetler birlikte düşünüldüğünde bunun üreme hücreleriyle bir ilgisi olmadığı burada anlatılan şeyin kalpten basınçla vucuda yayılan kan olduğu aşikardır.. Zira emriyoda kalp atımları 6. haftada başlar ve emriyonun gelişimi için bu ayrıntı çok önemlidir.

  • Tarık 86:7 - Bel ile kaburgalar arasından çıkar o su.

Tarık suresinin ilk 7 ayeti gerçekten de olağanüstü naif bir anlatım içerir..

Surenin girişinde uzayda kalp atımları şeklinde etrafına sinyaller yayan 1967 yılında cambridge'de keşfedilen Nötron yıldızından bahsettikten hemen sonra insanda ki kalp atışlarından bahsetmesi ve bu iki olgu arasında bir benzerlik kurmamızı beklemesini objektif bir göz açısından değerlendirirsek bu ifadelerin çok açık bir bilgi kümesini ifade ettiği yani mucize olduğu ortadadır.

Pulsarlara ilşkin bilgi için;

http://tr.wikipedia.org/wiki/Pulsar

Görüldüğü gibi Tarık suresi iddia edildiği gibi bir çelişki içermemektedir.

Bazı kişilerin Kur'an ayetlerini gereği gibi -bazen dönemsel bilgi yetersizliklerin dolayı- yanlış değerlendirmesi Kur'ana gölge düşürmez..

Ne de olsa orjinal metin ellerimizde ve orjinal metine bakınca şunu çok açık bir şekilde görüyoruz ki, "Kur'anın yazarı" 2014 yılında olmamıza rağmen 1400 yıl önceki kitabıyla bizden fersah fersah ileride yol almaktadır..

.

Yukarıda kırmızıyla işartlediyim ayeti türçesi camide okuncak mikrofonun sesini son ses açacaksın milet buda ne ya şaşırmasa kulağımı keserim tarık suresinden iyi şiir olur vala :D

tarihinde güven tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

O çıkıverip te yürek hoplatana? İnsanlar bilmiyorlarsa yürekleri hoplamaz, Allahın da yüreği hoplamaz. Burada yüreği hoplayan kimdir? Neden Tarık tanımlanırken "yürek hoplatan" tanımı kullanılıyor?

Orada pulsarlara atıf var.. Ayrıca, Yukarıda kendi verdiğin tefsiri dikkatli okumuş olsaydın, orada duygusal bir korkudan bahsedilmediğini anlardın

TÂRIK, aslında "tark" kökünden ism-i fâildir. Tark, bir ses işitilecek şekilde şiddetle vurmak, çarpmaktır. Bu asıl mânâsından genişletilerek bunun gerektirdiği birçok mânâda kullanılmıştır. "Çekiç" ve "çomak" mânâsına "mıtraka" bu köktendir. Yol mânâsına gelen "tarîk" da bundan türetilmiştir. Zira yolcular ona ayak vururlar. Buna göre "târîk", esasen "tokmak vurur gibi şiddetle vuran" demek olduğu halde sonra ayak vurmak, yol tepmek mânâsıyla l

Link to post
Sitelerde Paylaş

Orada pulsarlara atıf var.. Ayrıca, Yukarıda kendi verdiğin tefsiri dikkatli okumuş olsaydın, orada duygusal bir korkudan bahsedilmediğini anlardın

TÂRIK, aslında "tark" kökünden ism-i fâildir. Tark, bir ses işitilecek şekilde şiddetle vurmak, çarpmaktır. Bu asıl mânâsından genişletilerek bunun gerektirdiği birçok mânâda kullanılmıştır. "Çekiç" ve "çomak" mânâsına "mıtraka" bu köktendir. Yol mânâsına gelen "tarîk" da bundan türetilmiştir. Zira yolcular ona ayak vururlar. Buna göre "târîk", esasen "tokmak vurur gibi şiddetle vuran" demek olduğu halde sonra ayak vurmak, yol tepmek mânâsıyla l

2013'te rusya üzerinde bir göktaşı patladı. Patlama yaklaşık olarak 30 km yukarda idi. Çıkan şok dalgaları yüzünden binlerce insan yaralandı, binlerce binanın camları kapıları patladı, arabalar hasar gördü, hatta videolarda savrulan insanları da görebilirsiniz.

Yok pulsarmış da, yıldızmış da, kalbmiş de...

Şiddetli vurmanın, yürek hoplatmanın, ansızın çıkmanın ne demek olduğu sanıyorum ki anlaşılmıştır.

Hala pulsar diyorsunuz. Ayıptır.

Link to post
Sitelerde Paylaş

kim ne derse desin benim foverimdir bu ayetler tekgeçerim valahide bilahide :D dum dum vur allah vur :D

NAZİAT 1.Andolsun çekip koparanlara/yay çekenlere/kuyudan su çekenlere/bağsız-bekçisiz koşan atlara/ayrılık yüzünden hasret çekenlere/daldırıp daldırıp çıkaranlara,

NAZİAT 2.Andolsun rahatça, incitmeden çekenlere/düğümü hünerle çözenlere/bir yerden bir yere gidenlere/coşkuyla iç çekenlere,

Tarık 1- Yemin olsun göğe ve Târık'a;

o, gece gelene,

o, tokmak gibi vurana

o, çıkıverip de yürek hoplatana

tarihinde güven tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

kim ne derse desin benim foverimdir bu ayetler tekgeçerim valahide bilahide :D dum dum vur allah vur :D

NAZİAT 1.Andolsun çekip koparanlara/yay çekenlere/kuyudan su çekenlere/bağsız-bekçisiz koşan atlara/ayrılık yüzünden hasret çekenlere/daldırıp daldırıp çıkaranlara,

NAZİAT 2.Andolsun rahatça, incitmeden çekenlere/düğümü hünerle çözenlere/bir yerden bir yere gidenlere/coşkuyla iç çekenlere,

Tarık 1- Yemin olsun göğe ve Târık'a;

o, gece gelene,

o, tokmak gibi vurana

o, çıkıverip de yürek hoplatana

Konuyla ilgisi olmayan şeylerle tartışmayı bulandırmayalım!

Link to post
Sitelerde Paylaş

Orada pulsarlara atıf var.. Ayrıca, Yukarıda kendi verdiğin tefsiri dikkatli okumuş olsaydın, orada duygusal bir korkudan bahsedilmediğini anlardın

TÂRIK, aslında "tark" kökünden ism-i fâildir. Tark, bir ses işitilecek şekilde şiddetle vurmak, çarpmaktır. Bu asıl mânâsından genişletilerek bunun gerektirdiği birçok mânâda kullanılmıştır. "Çekiç" ve "çomak" mânâsına "mıtraka" bu köktendir. Yol mânâsına gelen "tarîk" da bundan türetilmiştir. Zira yolcular ona ayak vururlar. Buna göre "târîk", esasen "tokmak vurur gibi şiddetle vuran" demek olduğu halde sonra ayak vurmak, yol tepmek mânâsıyla l

İlk atarca 1967 yılında Cambridge Üniversitesi'nden Jocelyn Bell Burnell ve Antony Hewish tarafından keşfedilmiştir. Antony Hewish radyo dalgaları yardımıyla kuasarlardaki (yıldızımsı cisim) parlamaları incelemek için 4 dönümlük bir araziyi kaplayan ve yapımı iki yıl süren oldukça büyük bir radyo teleskop inşa etmişti. Jocelyn Bell Burnell bu araştırma ekibine henüz asistanken antenin çalışmaya başlamasından kısa bir süre sonra 1967 yılının Temmuz ayında katıldı. Radyo teleskobun sağlıklı bir şekilde çalıştırılmasından ve elde edilen verilerin analizinden sorumluydu. Bell araştırma ekibine katılmasının üzerinden 2 ay geçmeden gökyüzünde belli bir bölgeden gelen ilginç bir sinyalin varlığını keşfetti. Bu durumu araştırma ekibinin başındaki Antony Hewish’e anlattığında Hewish ölçümlerin daha hızlı kaydedicilerle yapılmasına karar verdi. İlerleyen günlerde oldukça keskin, kendini birkaç saniyede bir tekrar eden bir sinyal buldular.

  • Tarık 86:1 - Yemin olsun göğe ve Târık'a; o, gece gelene/o, tokmak gibi vurana/o, çıkıverip de yürek hoplatana İnsanlar bunu bilmiyorsa kimin yüreği hopluyor? (korku manasında değil herhangi bir duygu manasında, sevinç, hüzün vs...)

"Ayet, dönemin insanlarının Tarık yıldızını bilmediğini zaten söylüyor " demiştin

tarihinde BabyKnight tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Hala pulsar diyorsunuz. Ayıptır.

Güzel arkadaşım ayet Necm'den yani Yıldız'dan bahsediyor..

Dünyaya yıldız çarpsaydı :) senin iddianı düşünürdük. Zira, Kur'an anlatımlarında meteor ve yıldız ifadeleri birbirinden ayrıdır.

Aşağıda ki linkte yer alan 2. başlık olan "keşif"i okuduktan sonra ilgili ayette ki "Tarık" sözcüğünün ardındaki ki olağanüstü naifliği farkedeceksin. Tabii, dogmaların gözlerine yeni yeni perdeler örtmezse!

http://tr.wikipedia.org/wiki/Pulsar

Link to post
Sitelerde Paylaş

konuyu dağtmıyorum umarım kızmayın doslar çok seviyom bu ayetleri :lol: incire zeytine yemin eden allah :lol: birde demezmi inasnı en güzel şekilde yaratık aşağıların aşağsı yaptık :D bu ne periz bu ne turşu.

İncire, zeytine, Sinâ Dağı’na ve şu emin beldeye yemin ederim k i biz insanı en güzel dik biçimde yarattık. Sonra onu aşağıların aşağısına indirdik.” (Tîn 95/1-2)

glGlXR.jpg

bu ayetleri buraya asmamın sebebi ahmak müslümanlar içindir hiç allah yemin edermi. banamı yemin ediyor yoksa :D

Link to post
Sitelerde Paylaş

3. Ayetin Yorumu

Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Dini Kuran Dili, Tarık/1-3

TÂRIK, aslında “tark” kökünden ism-i fâildir. Tark, bir ses işitilecek şekilde şiddetle vurmak, çarpmaktır. Bu asıl mânâsından genişletilerek bunun gerektirdiği birçok mânâda kullanılmıştır. “Çekiç” ve “çomak” mânâsına “mıtraka” bu köktendir. Yol mânâsına gelen “tarîk” da bundan türetilmiştir. Zira yolcular ona ayak vururlar. Buna göre “târîk”, esasen “tokmak vurur gibi şiddetle vuran” demek olduğu halde sonra ayak vurmak, yol tepmek mânâsıyla lügat örfünde yola giden yolcuya isim olmuş ve bu mânâda yaygın şekilde kullanılarak hakikat olmuştur. Sonra “gece gelen” mânâsında özelleşmiştir ki geceleyin gelip kapı çalan veya gönül hoplatan ziyaretçi mânâsını ifade eder. Mastarı “tark” ve “turuk”tur. Sonra bu mânâdan genişletilerek her ne olursa olsun geceleyin ortaya çıkıp göze, gönüle çarpan her şeye, hatta hayalî görüntülere dahi târık denilmiştir.Nitekim Şair: “O hayal gördü ve hiçbir tarafa meyletmedi. Oysa kervanlarımızı hızlandırma açısından gece kadar etkili bir şey yoktur.” demiştir.

Bizim zihne çarpmak tabirimiz de bu türdendir. Bir de Târık, özellikle sabaha karşı doğan sabah yıldızına da denir.

(…)

İlk akla gelen Sabah yıldızı olmakla beraber Târık manevi şeyler için de kullanılabildiğine ve “yıldızla da yol bulurlar”(Nahl, 16/16) mânâsınca yıldızda bir hidayet ve yol gösterme mânâsı olduğuna göre “Necm-i Sâkıb”tan maksadın geceleyin gökte doğan herhangi bir parlak yıldızın göze çarpması halinde ışığın şuurumuzda parlayışı gibi manevi semadan nefislerimize gelip vicdanımıza işleyen ve zihnimize nakşedilerek bizi içimizdeki ve dışımızdaki karanlıklardan çıkaran iman ve kesin inanç nurlarıyla manevi kalbe doluşları ve ilâhî irşatları kapsaması daha uygundur. Yani, göğe ve sizi karanlıklardan aydınlatmak için yıldız gibi şuurunuza çarpan ve maddenizi delip gönüllerinize işleyen hak nuruna yemin olsun.

Kur’an Yolu – Türkçe Meâl ve Tefsir, Heyet: Prof.Dr. Hayrettin Karaman, Prof. Dr. Mustafa Çağırıcı, Prof. Dr. İ. Kafi Dönmez, Prof. Dr. Sadrettin Gümüş, Ankara/2007, Tarık/1-4

Gece çıkıp görünen” şeklinde çevirdiğimiz “tarık”, sözlükte “gece gelen, şiddetle vuran, çarpan” anlamlarına gelir. Yıldızlar gece görünüp gündüz kaybolduğu için onlara da “tarık” denmiştir. Müfessirler buradaki “târık”ın özel bir yıldız mı yoksa genel anlamda yıldız mı olduğu konusunda farklı görüşler ileri sürmüşlerse de ışınlan gecenin karanlığını delip yeryüzüne ulaştığı için 3. âyette “delen yıldız” anlamında “en-necmü’s-sâkıb” tamlamasıyla tarif edilmiştir. Bu tariften “târık”ın genel anlamda yıldız olduğu anlaşılmaktadır. Bu âyetlerde söze göğe ve yıldıza yemin edilerek başlanmasının sebebi, 4. âyette belirtilen asıl konunun, yani insanın dünyadaki hayatının daima bir denetleyicinin, koruyucunun kontrolünde olduğu gerçeğinin önemine dikkat çekmektir.

Görüldüğü üzere Kuran müfessirleri de kelimenin etimolojisinden haberdardır; ancak ayetin somut bağlamı gibi hermenötik ilkeleri göz önünde bulundurarak makûl yorumlar getirmektedirler.

Mucize yalancılarının yaptığı tamamen keyfi bir eğip bükmeden ibarettir. Örneğin Türkçe’deki ”müracaat” anlamı taşıyan ”başvuru” kelimesini etimolojik açıdan incelediğimizde (en temel anlam) olarak “başı/kafayı bir yere vurmak/çarpmak” manâsına kavuşubiliriz. Fakat mesela ”Ali bu konuyla ilgili olarak belediyeye başvurdu” cümlesindeki ”başvurdu” sözcüğünün bu en temel anlamla olan ilgisizliği aşikârdır. ”Başvuru” kelimesi ‘başı bir yere vurmak’tan gelir; demek ki Ali belediyeye kafa atmıştır” gibi bir yorum gülünç ve saçma olur. Mucize yalancılarının yapmaya çalıştığı da bundan farksızdır.

Bizzat konunun uzmanlarının yaptığı tefsir ve açıklamalar da bunu teyid eder niteliktedir.

tarihinde poiuz tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...