Jump to content

Dayanak noktamız


Recommended Posts

Ayrıca Tanrıya inanmak neden acizlik olsun.Tanrıya inanmak kendine inanmaktır.İnancın ve şükürün insana iyi geldiğini ve bunun ruhsal hastalıkların çözümü olduğunu söyleyenler doktorlar.

Para kazanmaya ihtiyacın var..Çünkü para karşısında aciz bir durumdasın..

Tanrı'ya inanmaya ihtiyacın var..Çünkü gerçekler karşısında aciz bir durumdasın ve birinin sana yardım etmesini istiyorsun..

İnancın insana faydası var diyerek,inancı savunmak ile,uyuşturucunun insana iyi geldiğini söyleyip,uyuşturucuyu savunmak arasında zerre fark yoktur..!

tarihinde NOLAN tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 94
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Uyuşturucu insana iyi gelmez.Kısa süre için evet.Ama şöyle söylersen,bişeyin insana iyi gelmesi onun doğruluğunu kanıtlamaz dersen katılırım.Ama benim anlatmak istediğim mutlu olmak doğru ,mutsuz ve umutsuz olmak yanlış görülüyorsa,bu mutluluğu sağlayan şey ne olursa olsun doğru sayılmaz mı?Ayrıca tanrı inancı genlerimizde var.Bilim adamları bebeklerin bile tanrı inancı taşıdıklarını gözlemlemiş.Bunu evrimle açıklayabiliriz belki ama aşkı da evrimle açıklıyoruz.O zaman aşık olmayalım,insanları gelişmiş organizma olarak görüp yaşayalım da bu şekilde yaşanmazki.

tarihinde harhorin tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Mesela depresyonlu ve bunalımlı olduğun zamanlar seni tatmin eden şey ne?ben bugün oruçluyum.normalde bi öğün kaçırsam çıldırırım ama iftara kadar sakin durabiliyorum,hatta asansör bozuk diye yedi kat çıkıyorum sakin sakin.Peki bunun sebebi ne?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Uyuşturucu insana iyi gelmez.Kısa süre için evet.Ama şöyle söylersen,bişeyin insana iyi gelmesi onun doğruluğunu kanıtlamaz dersen katılırım.Ama benim anlatmak istediğim mutlu olmak doğru ,mutsuz ve umutsuz olmak yanlış görülüyorsa,bu mutluluğu sağlayan şey ne olursa olsun doğru sayılmaz mı?Ayrıca tanrı inancı genlerimizde var.Bilim adamları bebeklerin bile tanrı inancı taşıdıklarını gözlemlemiş.Bunu evrimle açıklayabiliriz belki ama aşkı da evrimle açıklıyoruz.O zaman aşık olmayalım,insanları gelişmiş organizma olarak görüp yaşayalım da bu şekilde yaşanmazki.

Uyuşturucu olmadıysa,sigara diyelim o zaman..Sigara seni rahatlatır ama sağlığa zararlıdır..Din de öyledir..Din seni rahatlatır ama din sağlığa zararlıdır..

Genlerimizde Tanrı filan yok..bu zrıvalara inanmanı anlarım..Çünkü sonuçta bir müslümansın..!

Mesela depresyonlu ve bunalımlı olduğun zamanlar seni tatmin eden şey ne?ben bugün oruçluyum.normalde bi öğün kaçırsam çıldırırım ama iftara kadar sakin durabiliyorum,hatta asansör bozuk diye yedi kat çıkıyorum sakin sakin.Peki bunun sebebi ne?

Ateist olursan eğer,psikolojik olarak rahatladığını hissedersin..Öyle kolay kolay depresyona filan girmeyiz biz..Depresyona Dünya'dan bihaber teistler girer genelde..

Eğer kendini aç kalmaya şartlarsan,aç kalmak sana o kadar da kötü gelmeyecektir..Sonuçta her şey kafada bitiyor..

Doktorlar inancın ve şükrün gücünü ve sağlığa faydasını kabul ediyorlar.Şimdi sorum şu:evrim insanın hayatta kalması yönünde ilerliyorsa o zaman tanrı inancı doğru ve olması gereken bişey olmalı.

Doktorların ne dediğini boşver..Doktorlar da genelde müslüman oluyor bu ülkede..!

Müslümansın ve evrimden mi bahsediyorsun bana ^_^

Bu arada tek bir mesaj yazmalısın..Arka arkaya mesaj yazarsan,kötü bir görüntü oluşuyor forumda..

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ayrıca tanrı inancı genlerimizde var.Bilim adamları bebeklerin bile tanrı inancı taşıdıklarını gözlemlemiş.Bunu evrimle açıklayabiliriz belki ama aşkı da evrimle açıklıyoruz.

Bebekler tanrı inancı taşımazlar. Bunu zaten gözlemleyemezsiniz de. Tanrı kavramı aktarılagelen bir kavramdır. Bir çocuk durduk yerde, daha önce hiç duymadığı bir kavram olan tanrıyı dile getirmez. Bugün kültürümüzün her yerinde tanrı kavramı kendini gösterir. Sözlerimizde, televizyonlarda, yazılarda, çizimlerde... Heryerde bir tanrı betimlemesi yer aldığından, çocukların bu tür zırvaları kendi hayal dünyalarına uyarlamaları son derece normaldir.

Öte yandan: insan inanmaya meyillidir. İnanan insanlar doğaya karşı hayatta kalabilmiş ve genlerini aktarabilmiştir. Geldiğimiz noktada, beyin bilmediği detayları uydurur. Kaos ve bilinmezlik içinde kalmaktansa, eksik kalan kısımları kendi kendine uydurmayı seçer. Bu yüzden çoğunlukla kendimizi bilmediğimiz bir konuda sallarken buluruz. Bu, beynin kendisini rahatlatma yöntemidir. Bebekler de herhangi bir bilgiye sahip olmadıkları durumlar için ellerinde varolan verilere göre uydurmayı ve o olasılığa inanmayı seçerler.

Örneğin: bir deneyde, düzenli aralıklarla beslenen güvercinlerin bir kısmı besleme ile ilgili olarak inançlar geliştirmişlerdir. Buna göre, örneğin güvercin saat yönünde etrafında döndüğünde yemek geldiğini gördüyse, bundan sonra yemek almak için bu hareketi tekrarlamaya başlamıştır. Güvercinler yemeğin belirli saatlerde verildiğini anlamamış, sadece yaptıkları hareketlere bağlı olarak yemek aldıklarına inanmış ve bu hareketleri tekrarlayıp durmuşlardır. https://en.wikipedia...ki/Superstition

Günümüzde ise, mücadele doğaya karşı değil, kendimize karşıdır. Bu yüzden artık inanç, hayatta kalabilmek için bir faktör değildir.

İnanç ile kasıt: kaynağı bilinmeyen şeyler için bir sanı oluşturmaktır. Doğada, insan yaşadığı yerde bir hışırtı duyduğunda, aa neymiş acaba diye gidip bakmaz. Bir vahşi hayvan olabilir diye siper alır. Bunu yapanlar ancak hayatta kalabilir. Diğerleri ise merakının kurbanı olacaktır. Ne zaman ki insan, artık herhangi bir vahşi hayvan veya doğanın bir gücü tarafından zarar verilemez hale gelir, bundan sonrası doğayı tanımaya ve anlamaya vakit bırakacaktır. Bundan sonra insan artık inanmaktan yavaş yavaş vazgeçer.

Tanrı masalları da doğa yüzündan doğmuştur. İnsan her türlü vahşi yaratık arasında hayatta kalmaya çalışır. Onları seslerinden, görüntülerinden, kokularından, izlerinden tanır. Doğa kükrediğinde, en korkunç hayvandan daha korkunç ses çıkartır. Kızdığında en vahşi hayvandan daha çok zarar verir. Geçip gittiğinde izleri en büyük hayvandan daha büyüktür. İnsanlar vahşi hayvanları atlatsalar da, doğa kızdığında ondan saklanmaları kolay değildir. Ama zamanla onu kızdırmamayı öğrenmişlerdir. Kimi kan akıttığında, kimi önünde eğildiğinde, kimi ona hediyeler sunduğunda vb durumlarda doğanın sakinleştiğini görmüş. Bu doğayı sakinleştirmek, doğanın onlara su, besin, barınak gibi hediyeler bahşetmesi için oluşturulan ritüeller nesilen nesile aktarılmış, doğanın güçleri isimler altında tanrılara ayrıştırılmış ve aradan gçen bin yıllar içinde bunlar yavaş yavaş brezilya dizileri gibi konular eklenerek dinler ve dini masallar oluşturulmuş.

Sonra insan doğayı anlamış. Doğayı anladıkça, doğanın güçlerini paylaştırdıkları tanrılar ortadan kalkmaya başlamış. Fakat tanrı inancı ortadan kalkmamış. Çünkü kimse tanrı denen şeylerin aslında insan korkularının vücut bulmuş hali olduğunu bilmiyormuş. Herkes bir veya birkaç tanrı var olduğuna inanıyormuş, sadece doğanın güçlerini onların ellerinden almaya başlamışlar. Zamanla tanrıların sayısı azalmış, tanrılar doğadan soyutlanmış ve sayıları teke düşmüş. Artık geriye kalan tanrı doğrudan doğanın gücüne hükmetmiyor, sade ol diyor ve doğa da o emre uyuyormuş.

Siz bu masalların son hallerinden birine inanıyorsunuz. Bu masalların kayıtlı eski hallerinden, son haline dönüşene kadar geçirdikleri aşamaları bilmiyorsunuz ve araştırmıyorsunuz. Masallara inanabilirsiniz, fakat buradaki insanlar iyi kötü bu masalların nereden geldiğini bilen insanlar.

Bu yüzden, kendi kişisel deneyimlerinizden yola çıkarak tanrı inancınızı olumlamaya çalışmak yerine, öncelikle dinler tarihini araştırıp, sonra en azından kişisel olmayan kanıtlar bulmaya çalışmanızda fayda var. Yoksa anlattıklarınız, sadece bir kişinin: ben öyle hissediyorum diye allah vardır, demesinden öte değildir.

tarihinde bir_akil_insan tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Bebekler tanrı inancı taşımazlar. Bunu zaten gözlemleyemezsiniz de. Tanrı kavramı aktarılagelen bir kavramdır. Bir çocuk durduk yerde, daha önce hiç duymadığı bir kavram olan tanrıyı dile getirmez. Bugün kültürümüzün her yerinde tanrı kavramı kendini gösterir. Sözlerimizde, televizyonlarda, yazılarda, çizimlerde... Heryerde bir tanrı betimlemesi yer aldığından, çocukların bu tür zırvaları kendi hayal dünyalarına uyarlamaları son derece normaldir.

Öte yandan: insan inanmaya meyillidir. İnanan insanlar doğaya karşı hayatta kalabilmiş ve genlerini aktarabilmiştir. Geldiğimiz noktada, beyin bilmediği detayları uydurur. Kaos ve bilinmezlik içinde kalmaktansa, eksik kalan kısımları kendi kendine uydurmayı seçer. Bu yüzden çoğunlukla kendimizi bilmediğimiz bir konuda sallarken buluruz. Bu, beynin kendisini rahatlatma yöntemidir. Bebekler de herhangi bir bilgiye sahip olmadıkları durumlar için ellerinde varolan verilere göre uydurmayı ve o olasılığa inanmayı seçerler.

Örneğin: bir deneyde, düzenli aralıklarla beslenen güvercinlerin bir kısmı besleme ile ilgili olarak inançlar geliştirmişlerdir. Buna göre, örneğin güvercin saat yönünde etrafında döndüğünde yemek geldiğini gördüyse, bundan sonra yemek almak için bu hareketi tekrarlamaya başlamıştır. Güvercinler yemeğin belirli saatlerde verildiğini anlamamış, sadece yaptıkları hareketlere bağlı olarak yemek aldıklarına inanmış ve bu hareketleri tekrarlayıp durmuşlardır. https://en.wikipedia...ki/Superstition

Günümüzde ise, mücadele doğaya karşı değil, kendimize karşıdır. Bu yüzden artık inanç, hayatta kalabilmek için bir faktör değildir.

İnanç ile kasıt: kaynağı bilinmeyen şeyler için bir sanı oluşturmaktır. Doğada, insan yaşadığı yerde bir hışırtı duyduğunda, aa neymiş acaba diye gidip bakmaz. Bir vahşi hayvan olabilir diye siper alır. Bunu yapanlar ancak hayatta kalabilir. Diğerleri ise merakının kurbanı olacaktır. Ne zaman ki insan, artık herhangi bir vahşi hayvan veya doğanın bir gücü tarafından zarar verilemez hale gelir, bundan sonrası doğayı tanımaya ve anlamaya vakit bırakacaktır. Bundan sonra insan artık inanmaktan yavaş yavaş vazgeçer.

Tanrı masalları da doğa yüzündan doğmuştur. İnsan her türlü vahşi yaratık arasında hayatta kalmaya çalışır. Onları seslerinden, görüntülerinden, kokularından, izlerinden tanır. Doğa kükrediğinde, en korkunç hayvandan daha korkunç ses çıkartır. Kızdığında en vahşi hayvandan daha çok zarar verir. Geçip gittiğinde izleri en büyük hayvandan daha büyüktür. İnsanlar vahşi hayvanları atlatsalar da, doğa kızdığında ondan saklanmaları kolay değildir. Ama zamanla onu kızdırmamayı öğrenmişlerdir. Kimi kan akıttığında, kimi önünde eğildiğinde, kimi ona hediyeler sunduğunda vb durumlarda doğanın sakinleştiğini görmüş. Bu doğayı sakinleştirmek, doğanın onlara su, besin, barınak gibi hediyeler bahşetmesi için oluşturulan ritüeller nesilen nesile aktarılmış, doğanın güçleri isimler altında tanrılara ayrıştırılmış ve aradan gçen bin yıllar içinde bunlar yavaş yavaş brezilya dizileri gibi konular eklenerek dinler ve dini masallar oluşturulmuş.

Sonra insan doğayı anlamış. Doğayı anladıkça, doğanın güçlerini paylaştırdıkları tanrılar ortadan kalkmaya başlamış. Fakat tanrı inancı ortadan kalkmamış. Çünkü kimse tanrı denen şeylerin aslında insan korkularının vücut bulmuş hali olduğunu bilmiyormuş. Herkes bir veya birkaç tanrı var olduğuna inanıyormuş, sadece doğanın güçlerini onların ellerinden almaya başlamışlar. Zamanla tanrıların sayısı azalmış, tanrılar doğadan soyutlanmış ve sayıları teke düşmüş. Artık geriye kalan tanrı doğrudan doğanın gücüne hükmetmiyor, sade ol diyor ve doğa da o emre uyuyormuş.

Siz bu masalların son hallerinden birine inanıyorsunuz. Bu masalların kayıtlı eski hallerinden, son haline dönüşene kadar geçirdikleri aşamaları bilmiyorsunuz ve araştırmıyorsunuz. Masallara inanabilirsiniz, fakat buradaki insanlar iyi kötü bu masalların nereden geldiğini bilen insanlar.

Bu yüzden, kendi kişisel deneyimlerinizden yola çıkarak tanrı inancınızı olumlamaya çalışmak yerine, öncelikle dinler tarihini araştırıp, sonra en azından kişisel olmayan kanıtlar bulmaya çalışmanızda fayda var. Yoksa anlattıklarınız, sadece bir kişinin: ben öyle hissediyorum diye allah vardır, demesinden öte değildir.

Şurayı atlamışsın dinlerin bugünkü halini almasında en büyük etken insanların doğayla iletişiminden daha çok insan topluluklarının birbiriyle olan mücadelesidir. Her toplum kendince efsaneler, ritueller, kurallar icat etmiş ve bunları kendi toplumunlarının daha kaynaşmış daha dinamik ve daha kordine olması için kullanmış. Benim düşünceme göre maddi dünyada manevi duygularla insanlar daha sıkı ve şikayetsiz çalışır.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ben dinlerin nasıl oluştuğunu biliyorum.Sizin anlattıklarınız dışında senaryolar da biliyorum.Bu siteye ateistleri dine davet etmeye de gelmedim.Çözemediğim şeylerin cevabını arıyorum sadece.Ben agnostikim zaten.Ateist değilim.Agnostik bir site bulamadım ama.Ateist sayfalar da işimi görüyor.Bu arada tolstoy da 35 yıl ateist olarak yaşadı ve sonra hristiyan oldu.kiliseye karşı çıktı gerçi ama aradığı şeyler vardı ve inancı seçti.aslında karakter meselesi bu konular birazda.

Ayrıca bebeklerin ve küçük çocukların bile tanrıya inanmaları konusu kulaktan dolma bilgi değil.Alın size haberin linki

http://m.haberturk.com/polemik/haber/727857-insan-inanmaya-programli-mi

tarihinde harhorin tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Mesela depresyonlu ve bunalımlı olduğun zamanlar seni tatmin eden şey ne?ben bugün oruçluyum.normalde bi öğün kaçırsam çıldırırım ama iftara kadar sakin durabiliyorum,hatta asansör bozuk diye yedi kat çıkıyorum sakin sakin.Peki bunun sebebi ne?

Ben agnostikim zaten.Ateist değilim.Agnostik bir site bulamadım ama.Ateist sayfalar da işimi görüyor

...

Ayrıca bebeklerin ve küçük çocukların bile tanrıya inanmaları konusu kulaktan dolma bilgi değil.Alın size haberin linki

http://m.haberturk.c...ya-programli-mi

Buraya ateist Muhammed aşıkları da geliyor, agnostik müslümanlar da. Doğal olarak birinin yalancı ya da sadece kullandığı sözcüklerden bihaber olup olmadığını bilmek, çoğunlukla, ancak zamanla mümkün olabiliyor. Sizin henüz bir ileti geçmişiniz olmadığı için, sadece kullandığınız sözcüklerden bihaber olduğunuzu düşünüyorum. Bu yüzden: öncelikle agnostik sözcüğünün anlamını öğrenmenizde fayda var.

ikinci olarak: haberdeki araştırma doğrudur. Fakat haberin içeriği yanlıştır. Barret'in araştırmasında çocukların sebebini bilemedikleri şeyleri doğaüstülere atfetmelerinin sıradan olduğu anlatılmaktadır. Yani benim de iletimde bahsettiğimi aktarmaktadır.

Kaos ve bilinmezlik içinde kalmaktansa, eksik kalan kısımları kendi kendine uydurmayı seçer. Bu yüzden çoğunlukla kendimizi bilmediğimiz bir konuda sallarken buluruz. Bu, beynin kendisini rahatlatma yöntemidir. Bebekler de herhangi bir bilgiye sahip olmadıkları durumlar için ellerinde varolan verilere göre uydurmayı ve o olasılığa inanmayı seçerler.

Haberde ise, bir tanrının insanı inanç ile yarattığı algısı oluşturulmaya çalışılmaktadır.

Evrim süreğendir. Durmaz. Milyonlarca insan, belki de milyarlarcası, bazı tanrılara, dinlere, masallara inanmadıkları veya bunları sorguladıkları için katletilmişlerdir. Bunlar evrim ağacında genlerini aktaramayan, soylarını devam ettiremeyenlerdir. Bu yüzden hayatta kalanlardan, soylarını sürdürenlerin çocuklarının otomatik olarak bir inanma mekanizması ile doğması normaldir. Fakat artık bu sistemi doğada hayatta kalmak için kullanmıyoruz ve inançlar yüzünden artık -en azından gelişmiş ülkelerde- insanlar öldürülmüyor, gen havuzundan dışarı atılmıyorlar. Her insan inanmaya meyilli olsa da, bu inancı masallara ve doğaüstülere yöneltmekte ihtiyacı da toplumun aydınlığı ile ters orantılı olarak artmakta veya azalmaktadır.

Örn: İslamla kirlenmiş bir coğrafyada, ateist veya agnostikler sayıca oldukça az iken, ileri bir ülkede bu oran oldukça fazladır.

Özetle: ilk iletimde dediğim gibi. Her insan inanmaya meyillidir. Fakat ne kadar çok bilgi edinirse, bu ihtiyacı o kadar azalır. Bilgisi eksik olan, bilmediği şeyler karşısında uydurmayı -farkında olmasa da- seçer. Dinlerin ve masalların varlık nedeni, bilmekten uzak durmaktır. Bu yüzden sorularınızın cevaplarını ancak araştırarak bulabilirsiniz. Gazetelerden veya kendi deneyimlerinizden yola çıkarak, sadece kendi uydurduğunuz şeylere daha sıkı sarılmaktan ileri gidemezsiniz.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ben agnostik görüşü çok iyi biliyorum.Siz bilmediğimi nereden çıkardınız ki?Ayrıca artık araştırmadığım şey kalmadı.Ben aştım artık bu konuları.Ateizmi de çok iyi biliyorum.Ateistlerin argümanlarını da.Ve katılıyorum.Benim okumadığım ateist,deist sitesi kalmamıştır.Forumlar dahil.Ben ateizmi

aştım.Benimki ateizmden sonraki safha.Ve deneyimleriniz sizi yanıltır diyorsunuz.Benim başıma bazı fizikötesi şeyler geldi.Bunu nasıl açıklıyor ateistler merak ediyorum.Ateistlerin en çok söyledikleri şeyse dünyadan başka hayat olmadığı için bu dünyanın tadını çıkarın diyorlar.Peki soruyorum;Bakmakla yükümlü olduğunuz felçli ya alzeimer hastası anne baba vs.var.Sizden başka kimseleri yok.Nasıl çıkartacaksınız hayatın tadını?

tarihinde harhorin tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Agnostik görüşe göre tanrının varlığı da yokluğu da kanıtlanamaz.Belki vardır diye tutmuyorum elbette.Bu ruhani, ahlaki ve vicdani sebeplerden kaynaklanıyor.Bi ateistin cehenneme gitmeyeceğini bildiği halde hırsızlık yapmaması gibi.Oruç tutan insanların halini anlamak için tutuyorum.Çünkü aç ve halsiz birini incitirsem vicdanım sızlar.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Mesela depresyonlu ve bunalımlı olduğun zamanlar seni tatmin eden şey ne?ben bugün oruçluyum.normalde bi öğün kaçırsam çıldırırım ama iftara kadar sakin durabiliyorum,hatta asansör bozuk diye yedi kat çıkıyorum sakin sakin.Peki bunun sebebi ne?

Agnostik görüşe göre tanrının varlığı da yokluğu da kanıtlanamaz.Belki vardır diye tutmuyorum elbette.Bu ruhani, ahlaki ve vicdani sebeplerden kaynaklanıyor.Bi ateistin cehenneme gitmeyeceğini bildiği halde hırsızlık yapmaması gibi.Oruç tutan insanların halini anlamak için tutuyorum.Çünkü aç ve halsiz birini incitirsem vicdanım sızlar.

Kendi sorunuzu cevaplamış oldunuz.

Bu durumda anlaşılıyor ki, birinci sorunuz zaten anlamsız ve herhangi bir şekilde tanrı inancı ile ilgili örneklerinizle karşılıklı destek oluşturmuyor. Daha fazla sorgulayacak değilim ya; madem: sebebim budur, diyorsunuz: artık sözcüğün anlamını bilmediğinizi düşünmüyorum.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ateistlerin en çok söyledikleri şeyse dünyadan başka hayat olmadığı için bu dünyanın tadını çıkarın diyorlar.Peki soruyorum;Bakmakla yükümlü olduğunuz felçli ya alzeimer hastası anne baba vs.var.Sizden başka kimseleri yok.Nasıl çıkartacaksınız hayatın tadını?

Hayatı kendi istediğin şekilde yaşayamazsın

Sen kalp atışını beyin fonksiyonusu sağlığını bile istediğin şekilde ayarlayamazsın hatta görüntünü bile istediğin biçimde ayarlayamazsın.

Hayatın yüzde 99 u kontrolümüz dışında bu hayattan istediğin tadı alamazsın bu yüzden gönlünü hoş tutup endişelenmeden yaşayacaksın elinde olmayan şeyleri değiştirmeye çalışarak boşu boşuna üzülmeyeceksin.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ben şunu merak ediyorum.Suçsuz yere ömür boyu zindanda yatmak zorundasınız diyelim,sizi hangi düşünce rahatlatacak?

İnsanoğlunun dünyayı tanımadığından dolayı dinleri uydurduğuna bi noktaya kadar katılıyorum.Ama insan sadece doğa olaylarını açıklayamadığı için tanrıya inanmazki.Öyle olsa bugün kimsenin inanmsması gerekirdi.Yani insan bir dayanacak ve teselli bulacağı birşey arıyor.Yoksa zorlukların üstesinden doğa kanunlarını düşünerek gelemezsiniz.İflasın eşiğindesiniz dayanacak gücünüz kalmamış diyelim.Bunun doğadaki zayıfın ortadan kalması gibi bir durum olduğunu düşünürseniz kaybetmeniz kaçınılmaz.Ama Allah inancıyla azmederseniz kazanma şansınız yüksek.

Hem dinler insan var olduğundan beri varsa,demekki inanç insanın doğasında var.Bunu alırsanız yerine ne koyacaksınız?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ben şunu merak ediyorum.Suçsuz yere ömür boyu zindanda yatmak zorundasınız diyelim,sizi hangi düşünce rahatlatacak?

İnsanoğlunun dünyayı tanımadığından dolayı dinleri uydurduğuna bi noktaya kadar katılıyorum.Ama insan sadece doğa olaylarını açıklayamadığı için tanrıya inanmazki.Öyle olsa bugün kimsenin inanmsması gerekirdi.Yani insan bir dayanacak ve teselli bulacağı birşey arıyor.Yoksa zorlukların üstesinden doğa kanunlarını düşünerek gelemezsiniz.İflasın eşiğindesiniz dayanacak gücünüz kalmamış diyelim.Bunun doğadaki zayıfın ortadan kalması gibi bir durum olduğunu düşünürseniz kaybetmeniz kaçınılmaz.Ama Allah inancıyla azmederseniz kazanma şansınız yüksek.

Hem dinler insan var olduğundan beri varsa,demekki inanç insanın doğasında var.Bunu alırsanız yerine ne koyacaksınız?

İnsanoğlu doğayı tanımadığı için korkularını tanrı kalıplarına soktu. Bu tanrıları binlerce yıl içinde sürekli masallarla maceralarla biçimden biçime soktu. İnsanlar ebeveynlerinden tanrıların masallarını öğrendiler, onları kimin kıçından nasıl uydurduğunu değil.

Şimdi dinlerin masal olduğunu biliyoruz, bilmesek de bu saçmalıkların bir iki satırını okumak ne mal olduklarını anlamamızı sağlıyor.

Fakat insanlar tanrı korkusundan kolayca sıyrılamıyor. Bu durumda inanç şuna dönüyor: Tanrı vardır, ama insanlar onunu dinini veya dinlerini bozmuşlardır.

Tekrar başa dönelim:

İnsanlar bir gecede korkularından tanrı uydurup da ona tapınmaya başlamadılar. Bunlar binlerce yılda evrilen uygulamalardır.

Kulaktan kulağa basit bir oyundur. 5-10 çocuk toplanır, en fazla 2-3 dakika sürer ve aynı zamanda, aynı mekanda, sınırlı sayıda kişi birbirine bir cümleyi aktarırken, baştaki cümle ile sondaki cümle arasında dağlar kadar fark olduğu görülür.

Binlerce yılda nesilden nesile, insandan insana, toplumdan topluma aktarılan hikayelerin ne kadar değişeceğine siz karar verin.

İnsanlar kendi uydurduklarına inandıkları kadar, başkalarının uydurduklarına da inanırlar. Hele ki bu başkaları sevdikleri, saygı duydukları vb bir insansa.

Buraya gelen bebelerden bazıları örneğin: teyzem cinlerle konuşuyor, allahla tepişiyor, teyzem asla yalan söylemez gibi savunmalarda bulunuyorlar. Bu bebeler teyzeleri yüzünden bir inanca sıkı sıkıya sarılıyorlar. Bunlar gibi, birbirini inanmaya sevkeden milyarlarca inan geldi ve geçti. Bu masalların ne kadar değiştiğini tahmin etmek mümkün değil.

Bu yüzden: insan korktu diye tanrıya inanır mı? İnanabilir veya inanmayabilir. Ama insan binyıllar boyu sorgulanmadan, sürekli birşeyler eklenip çıkartılarak güncellenen masallarla büyüdüğünde, artık korktuğu için inanmaz, inandığı için korkmaya ve sorgulamamaya başlar.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ama benim bahsettiğim korku değil,manevi ihtiyaç.Var olup olmadığını bilmediğin şeyden korkmazsın zaten.Ama inanmaya ihtiyaç duyarsın.Bu ihtiyacı nasıl tatmin edeceksin?İnsan hayatta mıtive olmak zorunda bişeyler başarabilmek için.Ama fani hiçbir şey insanı motive edemez.Teselli edemez.Uydurma olsun olmasın Hz.İbrahim örneğini vermek istiyorum.Ay ve güneşin battığını görüp bumu benim tanrım demesi gibi.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ama benim bahsettiğim korku değil,manevi ihtiyaç.Var olup olmadığını bilmediğin şeyden korkmazsın zaten.Ama inanmaya ihtiyaç duyarsın.Bu ihtiyacı nasıl tatmin edeceksin?İnsan hayatta mıtive olmak zorunda bişeyler başarabilmek için.Ama fani hiçbir şey insanı motive edemez.Teselli edemez.Uydurma olsun olmasın Hz.İbrahim örneğini vermek istiyorum.Ay ve güneşin battığını görüp bumu benim tanrım demesi gibi.

Bu doğru değil. Var olup olmadığını bilmediği şeylerden korkar insanlar. Bilinmezlik en büyük korku kaynağıdır. Cinlerden korkarlar. Gulyabanilerden korkarlar. Hortlaklardan korkarlar. Meleklerden korkarlar. Allahlardan korkarlar. Birilerinin var dediği, ama gerçekte var olup olmadığı bilinmeyen herşey korku kaynağıdır.

Kimse inanmaya ihtiyaç duymaz. İnsanlar inanmaya alıştırılırlar. Cümlelerimizde allah korusun, allah kurtarsın, inşallah, maşallah ve daha bir sürü benzer kalıp var. Bunlar kolayca dilden dile ve bilinçten bilince yayılan kalıplardır. Çünkü hepsi bilinmezlik karşısında korkudan bir şeylere sığınma ihtiyacının dile dökülmesidir. İnsanlar önce korkularını yayar, ardından inançlarını. İnançlar yerleştikten sonra, bu sefer onlar korkuların kaynağı olurlar.

örneğin: inşallah, henüz olmamış bir olayın, olduğu durumda, istediğimiz şekilde sonuçlanması temennisidir. Bu sözcük, geleceğin bilinmezliği yüzünden, olayın istediğimiz gibi olmayabileceği korkusunu yansıtır. Bu korkunun hemen ardından da sığınacak inanç olarak allahı ileri sürer. Sonrasında ise bu tanrının türlü musibet ve pislik verdiği inancı ile olay kısır döngü halini alır. Allah vermesin, allah yazdıysa bozsun vb.

İnsan inandığı için korkar hale geldiğinde, inamayı bırakması mümkün olmadığından, korkusunu da yenemez. Merak ve bilgi inancın yerini almaya başladığında ancak korku artan bir ivme ile azalır.

İbrahimin durumunda inanma ihtiyacı söz konusu değildir. Masalda ibrahim zaten bir tanrıya inanmaktadır. Sadece onun ne olduğunu bulmaya çalışmaktadır. Birşeyi görür, aha bu benim tanrım der, sonra onu beğenmez, başka birşeye budur benim tanrım der, sonra hiçbirini beğenmez ve sıkılır, benim tanrım görünmezdir der işin içinden çıkar.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bizi ayakta tutan sey karsimizdakinin zayif taraflaridir.Tartismada tartistigi fikrin zayif noktalarini biliriz kesin net cizgiyle ayriliriz.Yada ayni goruste oluruz tum dunyanin ortak muttefik hem fikir oldugu bir yasam sekli dusunulebilir mi hayallere kapilmayalim boyle birsey olamaz.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ben şunu merak ediyorum.Suçsuz yere ömür boyu zindanda yatmak zorundasınız diyelim,sizi hangi düşünce rahatlatacak?

İnsanoğlunun dünyayı tanımadığından dolayı dinleri uydurduğuna bi noktaya kadar katılıyorum.Ama insan sadece doğa olaylarını açıklayamadığı için tanrıya inanmazki.Öyle olsa bugün kimsenin inanmsması gerekirdi.Yani insan bir dayanacak ve teselli bulacağı birşey arıyor.Yoksa zorlukların üstesinden doğa kanunlarını düşünerek gelemezsiniz.İflasın eşiğindesiniz dayanacak gücünüz kalmamış diyelim.Bunun doğadaki zayıfın ortadan kalması gibi bir durum olduğunu düşünürseniz kaybetmeniz kaçınılmaz.Ama Allah inancıyla azmederseniz kazanma şansınız yüksek.

Hem dinler insan var olduğundan beri varsa,demekki inanç insanın doğasında var.Bunu alırsanız yerine ne koyacaksınız?

Sevgili harhorin,

Tanrı düşüncesinin ve dinlerin insan evriminin bir parçası olduğu doğrudur fakat bu, dinlerin artık günümüzde de işe yaradığını göstermez. İnsan evriminin artık tarihe gömülen bir çok aşaması gibi bu dönem de geçecektir. Bana sorarsanız insan evriminin bir sonraki aşaması, organize dinlerin ve doğaüstü hurafelerin tükenmesiyle devam edecektir... Bununla birlikte günümüzde din kavramının insanlığa verdiği zarar, sağladığı yararlardan daha fazladır kanaatindeyim...

Mesajınızda biraz pragmatist bir tavırla demeye çalışıyorsunuz ki Allah ya da tanrı inancı insana azim verir ve bu yüzden faydalıdır... Bakın bu, tanrıya inanmayan birisine söylenebilecek en gereksiz laftır... Allah diye bir şeyin olmadığını düşünen birisi, buna ikna olmuş birisi daha doğrusu bu gerçeği fark etmiş birisi sırf Allah düşüncesi çok faydalıymış diyerek Allah'a inanmayı seçebilir mi? elbette seçmez çünkü kendisini buna ikna edemez.... İnsan kendisini bile bile kandırabilir mi?

Sorduğunuz diğer soruya gelirsek, yani dinin yerine ne koyulması gerektiği sorunuza...

Buna uzun uzadıya şimdi girmek istemiyorum sevgili harhorin ama semavi dinlerin yerine muz kabuğu bile konulabilir... Bu dinler insanlık tarihini bir yerden bir yere taşımakta zamanında işlevsellik göstermiş olsalar da esasında varoluşa ve insanın kendisine karşı yapılmış en ağır hakarettir ve en azından belli bir farkındalık düzeyinin üzerindeki insanları mutlu etmesi söz konusu değildir diye düşünüyorum... Dediğim gibi semavi dinler hakkında neden böyle düşündüğümü başka bir iletimde açıklayabilirim isterseniz...

Din kavramının yerine konulabilecek oldukça fazla sayıda felsefi sistem var... Dogmaları olmayan, belirli bir farkındalık düzeyinde olan günümüz insanına daha çok yakışır sistemler... Eğer maksadınız varoluşunuza anlam vermek ve motivasyon sağlamaksa bu felsefi sistemle de pekala dine gerek bırakmayabilir...

Şahsen benim varoluşumla gerçek barışmam, din düşüncesini terk etmemle olmuştur... Elbette bu birden bire değil, süreç sonunda oldu...

Bana sorarsınız benim ve birçok dine inanmayan arkadaşımın asıl problemlerinden birisi "yabancılaşma" dediğimiz mesele... Düşün ki aileniz, iş çevreniz, arkadaşlarınız ve hatta belki eşinizle dünyaya bakışınız farklı.... Ülkenizin TV kanallarında size hitap eden bir şey olmadığı gibi yok sayılıyorsunuz, toplumun büyük kısmı açısından kınanacak durumdasınız, kitapçılarının çoğu size göre kitap yerine çöplükle dolu vs..

Bu durum dine inanmayan insanlarda hele de (Türkiye gibi bir ülkedeyseniz) zamanla içinde bulunduğu topluma ve kültüre karşı bir yabancılaşmaya, yalnızlık duygusuna ve buna bağlı sıkıntılara neden olabiliyor...

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...