Jump to content

Kurana neden inanmıyoruz !


Recommended Posts

ger.jpg

Mümin arkadaşlara seslenmek istiyorum, sizce inanmayan arkadaşlar sırf canları istedikleri için mi bir şeyleri eleştiriyorlar, yoksa onların da kendilerine göre haklı mazeretleri mi var? Karşılıklı ve sağlıklı bir diyalog ancak iki tarafın birbirini anlayabilmesi ile mümkün olsa gerek.

Aşağıda özet olarak sıralanmış maddeler mümin arkadaşların kendisi gibi düşünmeyen insanları daha iyi anlayabilmeleri için hazırlanmıştır. İlgili ayetler belirtilmemiş olsa da her bir madede yazılanların temel dayanağını Kurandaki anlatımlar oluşturmaktadır.

Bizlerin Kuran-ı Kerim demeden önce neden ilkin asıl bunun Kuran-ı kim? diye sorduğumuzu daha iyi anlamanız dileğiyle;

-binlerce yıl önce yaşamış putperestlerin ibadetleri hakkında bilgiler veren onca yazılı kaynak doğrudan günümüze kadar gelebilmişken eldeki en eski Kuran nüshasının kitabın indirilmesinden bir asır sonraya ait olması

-diğer indirilmiş kutsal kitapların biliniyor olmasına ve ayetler daha inerken dahi kurandan açıkça “kitap” diye bahsediliyor olmasına rağmen peygamberin zamanında bir kitabın ortaya konamamış olması, kitap oluşturma işinin peygamberin ölümünden yıllarca sonraya bırakılması,

-surelerdeki anlatımlarda tarihsel bir sıralamanın ve konu akışının bulunmaması,

-adeta farklı kaynaklardan bir şeyler seçilip toplatılmış gibi Kuranda konuşan kişinin sürekli değişmesi, kitabın geneline hakim tek bir hitap tarzının olmayışı, binlerce yıl önce insanlarca yazılmış olan antik yunan kitaplarının dahi bu konuda daha düzenli ve tek elden çıkmış bir yapıya sahip olması,

-mucizelerle dolu olduğu söylenen Kurandaki anlatımlarla kıyaslandığında daha eski ve çok tanrılı bir din olan Hinduizmin dini metinlerinde doğaya ve geleceğe dair daha somut ve doğru bilgilerin bulunması,

-Kuranın sadece günümüzde eleştirilmemiş olması, islam aleminin en büyük tabibi olarak tanınan El Razı gibi büyük düşünürlerin dahi zamanında bu kitabı ve peygamberi bir kenara bırakıp akla önem vermesi,

-Kuranda allahın taşa, toprağa kendi yarattıkları her ne varsa onun üzerine yemin etmesi, onlar için söz vermesi,

-ayetlerde açıkça bir başka puttan bahsedildikten sonra allahla ilgili -yaratanların en güzeli- denilerek tanrı kavramının çoğul bir şekilde ifade edilmesi,

-koskoca kainatın dengesini sağlayan allahın ayetlerde basit matematiksel hatalar yapması, bir mirasın dahi insanlar arasında nasıl paylaşılması gerektiğini tam bir doğrulukla izah edememiş olması, bu eksikliğin daha sonradan insan aklı ile giderilmesi,

-allahın sayısal verilerle ilgili bir konuda tıpkı bir insan gibi ihtimallere bağlı olarak konuşması, bir yerin nüfusuna ilişkin "100 bin veya daha fazla" gibi bir tabir kullanması,

-herşeyi bilen bir allahın karşısına alıp konuştuğu peygamberine “elindeki nedir musa?” veya “bana inanmadın mı ibrahim?” gibi basit sorular sorup bunların cevabını karşı taraftan dinleyip ona göre hareket etmesi,

-“ol” deyince var eden allahın peygamberlerine verdiği mucizelerinin gerçekleşebilmesi için sanki ortada keramet gösteren bir tanrı değil de sihirbazlık yapan bir insan varmış gibi eldeki sopanın, ayağın veya başka bir şeyin illa bir yerlere vurulması sonucu mucizelerin ortaya çıkması,

-allahın kendisiyle konuştuğu “İbrahim”, “Musa” ve “İsa’nın havarileri” gibi kişilerin bu konuşmalara rağmen kalplerinin yine de tam bir şekilde tatmin olamaması ve bu kişilerin “allahı görmek”, “kuşları diriltmek”, “gökten yemek indirmek” gibi şahsa özel ekstra mucizeler istemesi, bir insana onunla konuşmasına rağmen kendisini tam olarak ikna ettiremeyen bir allahın hiç konuşmadan ve mucizeler göstermeden toplumların kendisine inanmasını beklemesi, inanmayanları ateşe atması,

-ayetlerdeki doğaya ilişkin anlatımların basitçe gözlemlenebilen gerçeklerden öteye geçememesi, güneş gökte aynı yolu izledi ve battı onun yerine ay doğdu, gece gündüzün üstünü örtü, yağmur yağdı otlar yeşerdi, rüzgar esmedi gemi durdu gibi orta akıl sahibi herkesin bilebileceği tasvirlerin yapılması,

-yine doğanın anlatımında gerçeğin dilinin değil göze görünenin esas alınması; güneşin battığı yerden, yakın göğün yıldızlarla donatılmasından, göklerin yerden yükseltilip direksiz tutulmasından vb. şeylerden bahsedilmesi,

-geleceği bilen ve her şeye gücü yeten allahın ayetlerine göre koşulları değiştirmek yerine koşullara göre ayetlerini değiştirmek yoluna gitmesi,

-bir ayette cin olduğu söylenen şeytanın bir başka ayette sadece meleklerden istenen -ademe secde edin- emrini her nedense üzerine alınıp isyan etmesi, kovulduğu halde allahın cennetine her ne hikmetse girip ademle havva’nın aklını çelebilmesi, ölümlü dünyaya daha gönderilmemiş olmasına rağmen ademle havva’nın kendilerine diz çökmüş olsa da meleklere özenerek onlar gibi ölümsüz olmayı istemesi,

-ilk cennetten kovulurken her ne kadar adem ve havva’nın kendi kişisel sorumluluğundan kaynaklı bir hata yapılmış olsa da, onlardan sonra gelecek olan tüm insanlığın da aynı hatayı yapmış gibi bu sorumluluğa ortak tutulması,

-öbür tarafta sanki birileri kaçıp izini kaybettirecekmiş gibi cennetin kapılarına allahın bekçiler dikmiş olması,

-Allahın yarattığı yer çekimi yasasına sanki yenik düşüp yere düşeceklermiş gibi allahın meleklerinin kanatlı olması,

-Bu tarafta gökleri direksiz yarattığını söyleyen bir Allahın öbür tarafta insanları ateşte yakarken zincir ve direklere ihtiyaç duyması,

-allahın hem dilediğini isteyerek veya cehennemi doldurmaya söz vererek insanı yoldan çıkarması hem de onu sırf kötü oldu diye de değil sırf “inanmadı” diye ateşte sonsuza kadar yakacak olması,

-önceki peygamberlerin üzerinden yüzyıllar geçtikten sonra eskisi gibi insanları kandırmanın artık daha güç olmasından mıdır bilinmez, allahın son peygamberine gelince ona mucizeler vermekten bir anda vazgeçmesi, düne kadar gerekli gördüğü mucizeleri birden gereksiz görmeye başlaması,

-allahın kendi yarattığı canlıları kötüleyip küçük görmesi, insanları onlara benzeterek alay etmesi, beddua etmesi, kızması, alınması, adeta sıradan bir insan gibi tavırlar takınması,

-tüm insanlığa son kez gönderilmiş olduğunu iddia etse de kuranın her çağa ve coğrafyaya hitap edemiyor olması, başta cennet vaadleri ve ibadet esasları olmak üzere dünyayı bir tek arap yarım adasından ibaretmiş gibi sayması,

-ayetlerde yeryüzündeki her kavime peygamber gönderildiği iddiasında bulunulsa da ortadoğulu olmayan ne bir peygamberden ne de herhangi bir yerden veya topluluktan tek kelime dahi bahsedilmemesi,

- tevrat veya incilde daha anlamlı ve düzgün olarak anlatılmış sayısız hikayelerden yapılmış olan yarım yamalak alıntılar bir yana, tevrat ve incil dışı kaleme alınmış eski dinsel metinlerde bahsi geçen efsanelerin Kuranda anlatılması, islam öncesi kimi arap şairlerine ait cümlelerin birebir aynen ayetlerde geçmesi, allahın geçmişle kendisi arasında farklılık yaratıp ayrıcalığını ortay koymak yerine birçok konuda benzerlik yaratıp varlığını bilerek şüpheli kılmış olması,

-ibrahim peygamberin bir kaç gün içinde ilkin yıldız, ay ve güneşin doğması sonucu onlara tapması daha sonrasında ise -gerçekte batmadığı halde- sırf bunlar batıyor diye bu üç tanrıdan birden vazgeçmesi, İbrahim peygamberin bu gök cisimlerinin doğduğu ve onlara tapmaya başladığı vakit onların bir zaman sonra batacağını düşünememiş olması,

-allahın her zaman peygamberini kendi seçmemesi, başıboş bir kavim aramak yerine akrabalık durumuna göre de hareket etmesi, musa peygamberi doğrudan korumak varken sırf onun yalnız olmak istememesi ve firavundan çekinmesi üzerine kardeşini de onun yanında peygamber ilan etmesi,

-allahın sonraki çağların koşullarıyla bağdaşmayacak bir şekilde bir taraftan eski putperest Babil hükümdarlarına özenip kısasa kısası emrederken diğer taraftan firavunun uyguladığı cezalandırma metodunu benimseyip gerektiğinde insanın ellerinin çapraz kesilmesini istemesi,

-ayetlerde cariyelerden ve kölelerden sanki her çağda var olacaklarmış gibi bahsedilmesi, başta erkek kadın ayrımı olmak üzere erkeğin kadına, efendinin köleye üstün tutulması, bu konuda insan hakları evrensel beyannamesinin dahi daha insancıl olması,

-yeterli açıklama yapılamadığı için mezhepsel ayrıma ve insanlar arası çatışmalara yol açan onca konu varken, surelerin normalin üstünde hatta bazılarında abartı boyutlarına varacak ölçüde tekrarlar içermesi,

-ayetlerde erkeğin menisinden, kadınların tomurcuk memelerinden, özel günlerinden, bağırsaktaki dışkıdan, kandan ve kalpten bahsedildiği halde insan vücudunun en temel organı olan beyinden hiç bahsedilmemesi, o çağlardaki tıp bilgisinin bir sonucu olarak düşünüp, inanmak gibi beyin fonksiyonlarının hepsinin bunları gerçekleştirdiği sanılan kalbe yüklenmesi,

.

.

.

tüm bu sayılanların yanı sıra kuranda her biri ayrı başlık olarak ele alınabilecek çok sayıda başka eksik ve birbiriyle çelişkili anlatımlar bulunmaktadır. Aynı şekilde aynı topraklarda ortaya çıkmış daha eski inançlar ile kitaptaki anlatımlar arasındaki benzerliklerin de ayrı bir başlık altında ele alınması gerekir.

Benim yukarıda özet olarak sıraladıklarım; ayetlerin toplatılıp kitap haline getirildiği o çalkantılı yıllar göz önüne getirildiğinde ve islamın ilk yüzyılına ait elde başka yazılı kaynakların bulunmadığı gerçeği dikkate alındığında eminim daha fazla anlamlı olacaktır.

http://hakikatbununneresinde.blogspot.com.tr/2012/12/kuran-kim.html

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 4 weeks later...

Kuran evrensel değildir. Zaten evrensel olmadığını kendi itiraf eder;

Şura-7 Böylece biz sana Arapça bir Kuran vahyettik ki, şehirlerin anası olan Mekke'de ve çevresinde bulunanları uyarasın. Hakkında asla şüphe olmayantoplanma günüyle onları uyarasın. Bir gurup cennete, bir gurup ise cehennemedir.

Görüldüğü üzere Kuran Arapça konuşan Mekke ahalisine gönderilmiştir. Türk'leri, Anadolu halkını ve diğer halkları hiç enterese etmez...

Link to post
Sitelerde Paylaş

birader emeğine sağlık da çok uzun. ve hepsinin de cevabı zaten internette var. o yüzden copy/paste yapmadan kafamdan yanıtlamaya çalışayım.

Mümin arkadaşlara seslenmek istiyorum, sizce inanmayan arkadaşlar sırf canları istedikleri için mi bir şeyleri eleştiriyorlar, yoksa onların da kendilerine göre haklı mazeretleri mi var? Karşılıklı ve sağlıklı bir diyalog ancak iki tarafın birbirini anlayabilmesi ile mümkün olsa gerek.

akademik yanlışlık iyi bir sosyal mühendislikle doğruymuş gibi aktarılabilir. israilin 1000 kişiyi öldürmesini uzun uzun tartışabilirsin, israili haklı çıkarabilirsin ama bu 1000 kişiyi öldürmenin yanlış birşey olduğu temel kavramını değiştirmez. ateist argümanlar da böyle: işin içine bilimsel bir detaymış gibi bir bilgiyi kattıkları zaman kendilerini otomatik olarak kanıtlanmış farzediyolar. bilimsel ya! halbuki detayın kendisi yanlış ve bilimsel yaklaştığında doğrusunu kanıtlayabiliyosun. o zaman da ateistler küfür etmeye başlıyolar. nesnel gibi başlayıp öznele kayıyolar yani.

-binlerce yıl önce yaşamış putperestlerin ibadetleri hakkında bilgiler veren onca yazılı kaynak doğrudan günümüze kadar gelebilmişken eldeki en eski Kuran nüshasının kitabın indirilmesinden bir asır sonraya ait olması

çünkü politesit dinlerin kaynakları önce yazılmış sonra uygulanmıştır. monoteist dinlerde önce yaşanmış sonra yazılmıştır. bu diğer semavi dinlerde de böyledir. bu söylediğin semavi dinlerin yanlışlığını değil, pagan dinlerinden olan farklılıklarını kanıtlar. tarihsel metodolojiye baktığında zaten semavi dinlerin bütün pagan dinlerinden daha fazla tarihi kanıta ve kaynakçaya sahip oldunu görürsün.

-diğer indirilmiş kutsal kitapların biliniyor olmasına ve ayetler daha inerken dahi kurandan açıkça “kitap” diye bahsediliyor olmasına rağmen peygamberin zamanında bir kitabın ortaya konamamış olması, kitap oluşturma işinin peygamberin ölümünden yıllarca sonraya bırakılması,

peygamber zamanında kitabın ortaya konmadığı yalandır. gelen ayetler yazılmıştır. ağaç dallarına, taşlara, derilere, kemiklere vs. sanırım neden derli toplu bir kitap halinde tek seferde ortaya konmadığını soruyosun.

peygamber zamanında ortaya konmamış olması peygamberin kitabın indirilişinin ne zaman biteceğini bilmeyişinden kaynaklanır. vahyler zaman aralıklarıyla gelirler ve sırayla gelmezler. sırası vahy geldikten sonra Cebrail'in yardımıyla peygamber tarafıdnan doğru yere konulur. ayetler yazılır ve ezberlenir, ve Muhammed'in de ezberindedir. böyle koşullarda birdenbire baskıdan çıkar gibi kağıt üzerine kaligrafiyle yazılmış bir Kuran çıkması mümkün değildi.

eğer ki bu bi insan tarafından uydurulan bir başka pagan dini oslaydı, uyduran kişi dinin kurallarını bikaç ayda bir tablete kazımayı veya ceylan derisine yakmayı becerebilirdi.

-surelerdeki anlatımlarda tarihsel bir sıralamanın ve konu akışının bulunmaması,

tarihsel sıralama var..

-adeta farklı kaynaklardan bir şeyler seçilip toplatılmış gibi Kuranda konuşan kişinin sürekli değişmesi, kitabın geneline hakim tek bir hitap tarzının olmayışı, binlerce yıl önce insanlarca yazılmış olan antik yunan kitaplarının dahi bu konuda daha düzenli ve tek elden çıkmış bir yapıya sahip olması,

Kuran'ı yazıcak kadar zeki birisinin veya bi grubun farklı kaynaklardan toparladığı özdeyişleri tek bir anlatıma getiremiceni düşünmek daha da mantıksız. Kuran'da konuşan kişi sürekli değişmez. algıda bir sıkıntı var.

antik yunan kitaplarının tek bir konusu ve sıradan bir yazarı vardı. Kuran öyle değil.

-mucizelerle dolu olduğu söylenen Kurandaki anlatımlarla kıyaslandığında daha eski ve çok tanrılı bir din olan Hinduizmin dini metinlerinde doğaya ve geleceğe dair daha somut ve doğru bilgilerin bulunması,

daha doğru olan bilgiyi bana gösterir misin?

temelnide monoteist olan hinduizm de İslamiyetteki aynı tek Tanrı'dan bahseder. Allah Kuran'da bütün kavimlere monoteizmi yolladığını söyler. gerçekte de bu böyledir. eski metnine baktığında hinduizmin monoteist olduğunu görürsün. sonraki yorumlar bir ara politeist olsa da temelinde bütün varlıkların veya tanrıların ve tanrıçaların tek bir Tanrı'nın tezahürü olduğunu yazar. Hıristiyanlıktaki gibi yani.

"Beni herşeyde gören ve herşeyde beni gören bilgedir."

-Kuranın sadece günümüzde eleştirilmemiş olması, islam aleminin en büyük tabibi olarak tanınan El Razı gibi büyük düşünürlerin dahi zamanında bu kitabı ve peygamberi bir kenara bırakıp akla önem vermesi,

öznellik.. eğer bişeyin doğrulunu onu savunun kişilerin karizmasına göre değerlendiriceksek, İslamiyet'i kabul etmiş büyük düşünürlerin varlığının daha fazla oldunu, Müslüman bilim adamlarının ve düşünürlerinin (ki bu bilim adamları dönemlerinin en iyileriydiler ve metinleri latin dillerine çevrildiğinde avrupada rönesans başladı) varlığının da İslamiyet'in doğruluğunun kanıtı olarak görülmesi gerekir.

-Kuranda allahın taşa, toprağa kendi yarattıkları her ne varsa onun üzerine yemin etmesi, onlar için söz vermesi,

bunu anlamadım

-ayetlerde açıkça bir başka puttan bahsedildikten sonra allahla ilgili -yaratanların en güzeli- denilerek tanrı kavramının çoğul bir şekilde ifade edilmesi,

burda yaratanlar derken diğer tanrılardan bahsetmiyor, yaratma kavramının kendisinden bahsediyor. yaratma kavramının en yüksek mertebesi, en son hali, en üst düzeyi demek istiyor. algıda hata var gene..

-koskoca kainatın dengesini sağlayan allahın ayetlerde basit matematiksel hatalar yapması, bir mirasın dahi insanlar arasında nasıl paylaşılması gerektiğini tam bir doğrulukla izah edememiş olması, bu eksikliğin daha sonradan insan aklı ile giderilmesi,

her yerde bu matematiksel hataların sözünü duyuyorum ama ben hesapladığımda doğru çıkıyor. anlamıyorum. nedir bu hatalar gerçekten?

-allahın sayısal verilerle ilgili bir konuda tıpkı bir insan gibi ihtimallere bağlı olarak konuşması, bir yerin nüfusuna ilişkin "100 bin veya daha fazla" gibi bir tabir kullanması,

eminim 105.425 gibi bir rakam verseydi de "böyle kesin bir rakam vermesi bir insan tarafından yazıldığını gösteriyor" dicektin

-herşeyi bilen bir allahın karşısına alıp konuştuğu peygamberine “elindeki nedir musa?” veya “bana inanmadın mı ibrahim?” gibi basit sorular sorup bunların cevabını karşı taraftan dinleyip ona göre hareket etmesi,

...

soruyu yaratan da olayı meydana getiren de Allah.. burdaki mantığı çözemedim. ne yapcıaktı yani değneği alıp Musa'nın yüzüne mi atıcaktı? "bana inanmadın mı?" demek yerine "bana inanmadın" mı deseydi? bunun yazılması Kuran'ın doğruluğunu mu kanıtlıcaktı sizin için?

-“ol” deyince var eden allahın peygamberlerine verdiği mucizelerinin gerçekleşebilmesi için sanki ortada keramet gösteren bir tanrı değil de sihirbazlık yapan bir insan varmış gibi eldeki sopanın, ayağın veya başka bir şeyin illa bir yerlere vurulması sonucu mucizelerin ortaya çıkması,

yaratıcının mucizeyi tetiklemeye ihtiyacı yoktur ama peygamberin var. bu kadar yüzeysel düşünsem ben kendi varlığımdan şüpe ederim..

tarihinde kartacalı tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

birader emeğine sağlık da çok uzun. ve hepsinin de cevabı zaten internette var. o yüzden copy/paste yapmadan kafamdan yanıtlamaya çalışayım.

akademik yanlışlık iyi bir sosyal mühendislikle doğruymuş gibi aktarılabilir. israilin 1000 kişiyi öldürmesini uzun uzun tartışabilirsin, israili haklı çıkarabilirsin ama bu 1000 kişiyi öldürmenin yanlış birşey olduğu temel kavramını değiştirmez. ateist argümanlar da böyle: işin içine bilimsel bir detaymış gibi bir bilgiyi kattıkları zaman kendilerini otomatik olarak kanıtlanmış farzediyolar. bilimsel ya! halbuki detayın kendisi yanlış ve bilimsel yaklaştığında doğrusunu kanıtlayabiliyosun. o zaman da ateistler küfür etmeye başlıyolar. nesnel gibi başlayıp öznele kayıyolar yani.

(sen bişeyi kanıtladığında ateistler küfür ediyor ? TAM TERSİ - asıl TEİSTLER kendilerine hakim olamayıp GERÇEKLER karşısında YETERSİZ kaldıkları zaman başlıyorlar küfürlere - hakaretlere---internet ortamı bunun örnekleri ile dolup taşıyor....bu forumda da çok oldu o şekilde...tabi forumdaki o iletiler silindi yani bu sölediklerin koca bir YALAN sadece

kaldı ki şunun cevabını da verememişsin zaten : "Mümin arkadaşlara seslenmek istiyorum, sizce inanmayan arkadaşlar sırf canları istedikleri için mi bir şeyleri eleştiriyorlar, yoksa onların da kendilerine göre haklı mazeretleri mi var? ")

çünkü politesit dinlerin kaynakları önce yazılmış sonra uygulanmıştır. monoteist dinlerde önce yaşanmış sonra yazılmıştır. bu diğer semavi dinlerde de böyledir. bu söylediğin semavi dinlerin yanlışlığını değil, pagan dinlerinden olan farklılıklarını kanıtlar. tarihsel metodolojiye baktığında zaten semavi dinlerin bütün pagan dinlerinden daha fazla tarihi kanıta ve kaynakçaya sahip oldunu görürsün.

(tabi tabi ona ne şüphe ---gılgamışdaki geçen tufan hikayesi ile - tevrat ve kuranda geçenlerin bire bir örtüşmesi ? horus ile isanın hikayelerinin bire bir örtüşmesi ? bunlar nedir sence ?---ben söliyim ---oralardan COPY etmiş ilahi addedilen dinler bunları başka da bişey değil)

peygamber zamanında kitabın ortaya konmadığı yalandır. gelen ayetler yazılmıştır. ağaç dallarına, taşlara, derilere, kemiklere vs. sanırım neden derli toplu bir kitap halinde tek seferde ortaya konmadığını soruyosun.

(ağaç dallarına - kemiklere - yapraklara - derilere vs.vs.vs. yazılmış nerede bunlar ? YOK---toplanıp derlenmiş kuran oluşturulmuş...nerede bu KURAN ???---YOK......bütün bunlar nerede yazıor ? BUHARİ - EBU DAVUD - TIRMIZI hadislerinde yazıyor.....bu hadislere güvenecez mi ? SANA GÖRE GÜVENECEZ......o zaman aaynı buharinin -"ayeti KEÇİ YEDİ" hadisine de GÜVENECEZ ARKADAŞIM ---ne dersin ?)

peygamber zamanında ortaya konmamış olması peygamberin kitabın indirilişinin ne zaman biteceğini bilmeyişinden kaynaklanır. vahyler zaman aralıklarıyla gelirler ve sırayla gelmezler. sırası vahy geldikten sonra Cebrail'in yardımıyla peygamber tarafıdnan doğru yere konulur. ayetler yazılır ve ezberlenir, ve Muhammed'in de ezberindedir. böyle koşullarda birdenbire baskıdan çıkar gibi kağıt üzerine kaligrafiyle yazılmış bir Kuran çıkması mümkün değildi.

(vahyler sıra ile GELMEZLER ?? bunun için KANITIN ? DELİLİN ? KAYNAK ???)

eğer ki bu bi insan tarafından uydurulan bir başka pagan dini oslaydı, uyduran kişi dinin kurallarını bikaç ayda bir tablete kazımayı veya ceylan derisine yakmayı becerebilirdi.

(becerememiş işte muhammet bunu....göya İSLAM DİNİNİ TEMELİ KURAN-----en önemli ŞEY bu kitap - ama muhammet bu en önemli HAYATİ öneme sahip kitabı - KİTAP HALİNE GETİRMEMİŞ----hiç bi çaba sarfetmemiş bunun için ? ne iş?)

tarihsel sıralama var..

(nerde var mesela ? bir tane örnek göster ? kuranda TARİH geçiyor mu ayetlerde ? )

Kuran'ı yazıcak kadar zeki birisinin veya bi grubun farklı kaynaklardan toparladığı özdeyişleri tek bir anlatıma getiremiceni düşünmek daha da mantıksız. Kuran'da konuşan kişi sürekli değişmez. algıda bir sıkıntı var.

antik yunan kitaplarının tek bir konusu ve sıradan bir yazarı vardı. Kuran öyle değil.

(he tabi- eminim öle değildir....en azından bazı yerlerde DE-Kİ diyor bazı yerlerde BİZ diyor - bazı yerlerde BEN diyor...bazı yerlerde hiç bişi demiyor..direkt konuya giriyor.....mesela : "ben size onun tarafından gönderilmiş bir kurtarıcıyım" bu ALLAH sözü mü ? MUHAMMEDİN sözü mü ? hangisi ? )

vaktim yok - sonra geri kalanına devam edeceğim merak etme :)

Link to post
Sitelerde Paylaş

Kuranda ne yazdığı, teknik olarak zerre kadar önemli değil.

Önemli olan, Allah denen şeyin var olup olmadığı. Eğer o var olsaydı, o zaman bu başka türlü bir tartışma olurdu.

Ortadaki mesele, basit bir kuranda ne yazıyor meselesi değil.

1. Allah var mı?

2. Allah var ise, bu kuran gerçekten onun sözü müdür?

3. Bu sözler yenilir, yutulur mu? Yani bir hayat prensibi olarak kabul edilebilir mi?

Link to post
Sitelerde Paylaş

ben muslumanken kurani okudugumda bunlarin tamamen sacmalik ve insan yazmasi oldugunu gordum. Peki Allah'in istegi neydi? kurani okuyup, aklimi kullanip, okuduklarimdan sonra allahin varligini bulmam gerekirdi. Bulamazsam kurana gore en assagilik insan olacaktim. Ben gercekten kuranin emrettigi gibi sorguladim ve dusundum. Sonuc olarak bunlarin uydurma olduguna %100 emin oldum. Kuranin istedigi sonuca ulasamadim. Peki istenen sonuca ulasamadigim icin ben suclu olabilir miyim?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Kuran'a inanmama gerekçesi olarak sadece tutarsızlıkları ya da içeriksel bazı sorunları dile getirmek bana pek de sağlıklı bir durummuş gibi görünmüyor. Elbette Kuran'a sadece bu sebeplerden inanmamak da mümkün ve saygı duyarım fakat Kuran ya da başka bir dinsel metin çok tutarlı bir kitap olsa, içinde çok tatlı şeyler yazsa bile iş içeriğe gelene kadar din kavramıyla ilgili o kadar ciddi sorunlar vardır ki içerik belki de en son konuşulacak şeydir.

tarihinde Theravada tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Kuranı bir tanrıdan gelmiş olarak değil de herhangi bir insanın yazdığı bir kitap olarak okuyan biri, anında reddeder. Buna inanmayı, yani iyiymiş, burada yazanları yapalım demeyi aklından bile geçirecek insan çıkacağını sanmıyorum.

Kuran ancak allah adında bir tanrıdan geldiği varsayılarak okunduğu zaman bir halta yarar bir şey zannedilir. Yani dogmatikler gözünde bir değeri olabilir. Onun haricinde hiç bir kıymeti harbiyesi olmayan, zararlı bir kitaptır. Muzır yayın olarak siyah poşette 18 yaş üstüne satılması uygun olur. Ya bir çocuk açıp da kısas hüre hür, köleye köle, dişiye dişi yapılır dediğini, kadınları dövün dediğini, savaş esiri kadınlara evli bile olsalar tecavüz edin dediğini, el ayak kesin, parmak doğrayın dediğini okursa?

Skandal, kepazelik!

Link to post
Sitelerde Paylaş

Akli mantigi normal olan bir insan kuranda yazilanlarin cahil sapiklar tarafindan yazildigini kolaylikla anlar.

Ahmak olanlar ise kuranin icinde ki sapikliklarin, ahlaksizliklarin ve pisliklerin masal kahramani allah tarafindan gönderildigine inanirlar.

Ahmaklarin oldukca fazla olmasi ise doganin yasam harmonisinin icine edip evrimlesmenin önünü tikayan bir etkendir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

16 - Hayır, çünkü o bizim âyetlerimize karşı bir inatçı kesildi.

17 - Ben onu dimdik bir yokuşa sardıracağım.

18 - Çünkü o bir düşündü, ölçtü, biçti.

19 - Kahrolası nasıl da ölçtü, biçti.

20 - Yine kahrolası, nasıl ölçtü biçti.

21 - Sonra baktı.

22 - Sonra kaşını çattı, surat astı.

23 - Sonra arkasını döndü ve büyüklük tasladı.

24 - "Bu, dedi, başka değil öğretilegelen bir sihirdir."

25 - "Bu, sadece bir insan sözüdür."

26 - Ben onu Sekar'a (cehenneme) sokacağım.

Şimdi benim merak ettiğim bu adam bu ayetleri okumuş mu da inkar etmiş yoksa dinlemiş mi?dinlediyse ayet olarak kısa birşey dinlediği belli çünkü gidip bi hafız çağıranaz heralde peygamber.kendi söylediği ayetleri de aklında tutamaz ezberlemediyse,zaten ezberleyen olduğu için bununla uğralacağını sanmam.ama adam dinlediği şeyi mi ölçüp biçiyor tekrar tekrar ,hangi ayeti dinlediki acaba?hangisi olduğu önemli değilde sanki dinleyici değilde okuduğu bişeyi ölçüp biçiyomuş gibi bir hava var ayette.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Benim en çok merak ettiğim şey şu.Hz.Muhammed ayetleri kopya çektiyse buna şahit olan bitileri mutlaka vardır.Ayrıca inkar edenler onu mutlaka takip ediyordur.Bunlar hiç mi bişey bulamadı.Eğer ayetleri yazmada yardımcıları varsa bunlardan hiçbiri ispiyon etmedi mi?yada bu işte yokum demedi mi?bu kadarkaynak araştıran birinin evi,mağarası vs.kitaptan geçilmez.hiç mi ortada kitap bırakmadı?onunla tüm akşam yanında olan hanımları cariyeleri yazıp çizerken sorarken araştırırken onu görmedi mi?

tarihinde harhorin tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

16 - Hayır, çünkü o bizim âyetlerimize karşı bir inatçı kesildi.

17 - Ben onu dimdik bir yokuşa sardıracağım.

18 - Çünkü o bir düşündü, ölçtü, biçti.

19 - Kahrolası nasıl da ölçtü, biçti.

20 - Yine kahrolası, nasıl ölçtü biçti.

21 - Sonra baktı.

22 - Sonra kaşını çattı, surat astı.

23 - Sonra arkasını döndü ve büyüklük tasladı.

24 - "Bu, dedi, başka değil öğretilegelen bir sihirdir."

25 - "Bu, sadece bir insan sözüdür."

26 - Ben onu Sekar'a (cehenneme) sokacağım

şimdi düşündüm de mutlaka bi vahiy geldi ve o da ordaydı ama dinleyince tanrı sözü olmadığını farketti.büyük ihtimal bir önceki ayetler geldi.onların ne olduğuna bakayım şimdi netten.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Benim en çok merak ettiğim şey şu.Hz.Muhammed ayetleri kopya çektiyse buna şahit olan bitileri mutlaka vardır.Ayrıca inkar edenler onu mutlaka takip ediyordur.Bunlar hiç mi bişey bulamadı.Eğer ayetleri yazmada yardımcıları varsa bunlardan hiçbiri ispiyon etmedi mi?yada bu işte yokum demedi mi?bu kadarkaynak araştıran birinin evi,mağarası vs.kitaptan geçilmez.hiç mi ortada kitap bırakmadı?onunla tüm akşam yanında olan hanımları cariyeleri yazıp çizerken sorarken araştırırken onu görmedi mi?

Nahl 103

Andolsun ki biz biliyoruz, onlar, bunu ona ancak birisi öğretmede diyorlar. Bellettiğini sandıkları adam, yabancıdır, Arapçayı doğru düzen konuşamaz, bu Kur'ân'sa, apaçık Arap diliyle.

Söz konusu adamın kim olduğu belliymiş her iki taraf için de. Muhammed kendini şu şekilde savunuyor: ama o adam yabancı ki, nasıl arapça bilsin de bana bunları anlatsın?

Muhammed'e muhalifler de bizim muhalifler kadar beyinsizlermiş ki, bu kadar ahmakça bir savunmayı yemişler. Adam yabancı ise, onun dilini bilen biri sana çeviriyordur veya adam yabancı ise sen onun yanında ne halt yiyorsun, demek ki adamın dilini anlıyorsun dememişler.

Sözün özü, Muhammedin tevrattan incilden apardığı hikayeleri kimden öğrendiğini biliyorlarmış, Muhammed yakalanınca: ama onun dili yabancı ki, bana nasıl arapça anlatsın demiş.

tarihinde bir_akil_insan tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...