Jump to content

Ateizm ne işe yarar?


Recommended Posts

Evrim iki ayak üzerinde durur. Bu ayaklardan birisi mutasyon, diğeri doğal (tabii yapay da) seçilimdir.

Artılar da var. Cinsiyetin evrimi, seçilime yeni boyutlar katarak türleşmeyi hızlandırmıştır. Bir artı daha, virüsler türden türe gen bulaşmasını sağlamakla genetik alışveriş sağlamışlardır. Virüslerin bulaşıcılığı olumsuz gibi görünse de gen aktarımı yaparak olumlu sonuçlar da doğurur. Bugün genetikçiler bir canlıda doğal olarak bulunmayan bir geni, başka türden virüsleri kullanarak aşılıyorlar. Bu olay doğa biçimlerde de gerçekleşmiştir.

Türleşme çok artınca, evrim hızı yavaşlamıştır. Çünkü örneğin bir güvercin artık güvercin biçimine stabilize olmuştur. Bu güvercin artık şahine dönüşmez. Bunu, bir dağ sırasında oluşan irili ufaklı zirvelerin stabilite kazanması ve artık bir zirvenin başka bir zirveye benzeyememesi olarak örnekleyebiliriz. Himalayalarda ikinci bir Everest oluşması çok zordur.

Bunu evrim artık durdu, stabilite kazandı şeklinde anlamamak gerekiyor. Evrim milyonlarca yıl alan yavaş işleyen bir süreç olduğu için hızlı bir değişim göremeyiz. Milyonlarca yıl sonra bazı değişiklikler olacaktır. Örneğin bugün çiftleşebilen aslan ve kaplanların milyonlarca yıl sonra daha da farklılaşıp çiftleşemeyen türler haline gelmesi olasıdır. Tabii nesilleri tükenmezse... Ne yazık ki şahane bir hayvan olan kaplanın nesli tehdit altındadır. Bir türün bireylerinin az sayıya düşmesi hızlı bir tükeniş getirir. Çünkü ensest ortaya çıkar ve ensest genetiği yozlaştırır. Hayvanlar zorunlu kalmadıkça yakın akrabaları ile çiftleşmezler. Kuzenleri ile bile çiftleşmeyen özellikle memeli çok tür vardır. Fakat başka birey olmayınca bu zorunlu hale gelir. Bir adaya atılan iki kardeş tavşan zorunlu olarak çiftleşir. Tür ne kadar gelişkinse ensest o kadar zararlıdır. Bazı türler (insan elbette buna dahil) vahşi bir adada iki bireyden çoğalamazlar. Genetik bozukluklar türü dejenere eder. Diğer türlerle rekabet edemezler.

Yani örneğin bir nükleer veya meteorolojik (astroid çarpması buna dahil) yokoluş sonrası sadece iki insan bireyi kalırsa insanlığın bu ikisinden yeniden türeyebilmesi çok büyük risk altındadır.

Son aklıma gelen önemli konu, evrimin başlangıçta çok ivmeli çalışmış olması. Bunu satranç tahtasının ilk karesine bir, sonraki karelere katlanan sayıda buğday koymaya benzetiriz. 64. kareye dünya buğday rekoltesi gerekir. Başta iki dört, sekiz onaltı otuziki altmışdört yüz yirmi sekiz gibi mütevazi gidiyor gibi görünen artış, giderek korkunç artışlara dönüşür.

Başta tek bir bakteri türü var diyelim. Bir milyon yılda iki bakteri türü olabiliyor. Bir milyon yıl sonra dört tür, bir milyon yıl daha geçince sekiz bakteri türü oluyor. Bir milyar yılda oluşacak bakteri türü sayısı çok yüksektir. Bir milyarda bin tane bir milyon olduğuna göre, sayı iki üzeri bindir. Bu korkunç bir sayıdır. Bu türlerin başarısızları doğal seçilimle elimine olur ve kalan başarılı türler son derece güçlüdür.

Zaten dünyada da ilk bir milyar yıl bakteri çeşitlenmesi ile geçmiştir. Sonra mantar ve yosun benzeri çok hücreliler ortaya çıkınca evrim büyük hız kazanmıştır. Cinsiyetin evrimi türleşmeyi adeta kamçılamıştır. Patlama şeklinde türleşmeler ortaya çıkmıştır. Canlı fosillerini çıkara çıkara, petrol ve doğal gaz şeklinde yaka yaka bitiremiyoruz. Çünkü evrimin patlama döneminde yeryüzü canlı kaynamıştır. Dev böcekler, dev ağaçlar, hatta dev otlar ve dev dinozorlar dünyayı kaplamıştır. Bu olağanüstü artış yokoluşları getirmiştir.

Günümüzde evrim bu kadar hızlı işlemese de hâla işliyor. Örneğin insanların gövde - bacak uzunluğu oranı milyon yıla varmadan, bin yıllar içinde bacaklar lehine çok belirgin artış göstermiştir. Eski insanlara doğru gittikçe bacaklar kısa, gövde uzundur. Modern insanın bacakları ise gövdesine göre çok belirgin biçimde uzundur. Beyin büyüklüğü - çene büyüklüğü keza evrimsel süreçte ters orantılıdır.

Kısa gövde, uzun bacakların seçilimi cinsel seçilim ve başarılı koşma, ayakta uzun süre durmakla belin daha az ağrıması gibi nedenlerle olmuştur. Halen uzun bacaklı mankenlere herkes bayılır! Hiç de koşmakla hayatta kalmadığımız halde...

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 591
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Top Posters In This Topic

Posted Images

Kahve içerken şöyle bir dışarıya baktım.

Düşündüm...

Herşey bunun altından çıkıyor doğal seçilim..

Uçabilen bir kuş gördüm. Buna göre bu kuşun kanatlarının körelip tekrar karada yaşamaya başlayamaması adaptasyon sağlayamaması gerekmezmiydi?

Ama karada uçamayan bir çok kanatlı hayvan görebiliyoruz.

Bu onların bir zaman uçabildiği anlamına mı geliyor? Yoksa hayat koşulları gereği uçabileceği ortamın gerektiği buna göre evrilmeye başladığı ve daha sonra gerek kalmadığı için kanat gelişiminin durduğu anlamına mı?

Hayır şu balina örneği aklıma geldi. Balinaların karaya çıktığı sonra denizlere tekrar döndüğünden de bahsediliyor. Onun için körelmiş ayakları falan olduğundan.

Off..

,

Doğal seçilim diyorsun ama Lamarc ın görüşlerinden bahsediyorsun.

Lamarck a göre kullanılan organlar gelişir kullanmayanlar körelir bu özellikler gelecek nesillere aktarılır ve evrim gerçekleşmiş olur.

Darwin e göre ise çevreye uyum sağlayan canlıların üreyip çoğalma ihtimali daha çok olur ve türler belirli açılardan gelişir.

Örneğin aslanlar ve ceylanları vereyim.

Hızlı aslanlar yavaş ceylanları yiyecek yavaş ceylanlar azalacak aynı zamanda yavaş olan aslanlar da açlıktan öleceği için sadece hızlılar çiftleşecektir.

Böylece iki tür de hızlanacaktır.

Günümüzde Lamack ın görüşünün yanlış olduğu genlerin keşfiyle anlaşılmıştır.

Yani senin kötülediğin görüşün modern evrim teorisiyle bi alakası yoktur.

Not:Bazıları wikipedia dan aklımda kalanlardır.

tarihinde SeKaNg6 tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Balinaların karaya çıktığı sonra denizlere tekrar döndüğünden de bahsediliyor.

Bu kesinlikle doğru. Çok küçük işlevsiz ayakları olan bazı balinalar görülmüştür. Kaldı ki iskeletlerinde dışardan görülmeyen işlevsiz bacak kemiği kalıntıları hepsinde bulunmaktadır. Keza yılanların iskeletinde işlevsiz bacak kemiği kalıntıları bulunur. Bunun nedeni, kumlu ortamlarda yılankavi sürünmenin bacaklarla koşmaktan daha avantajlı olmasıdır.

Lamarck evrimin çok küçük bir parçasını görebilmiştir. Darwin resmi büyütmüştür. Genetik ise evrimi kesinleştirmiştir. Lamarck mutasyonu bilmiyordu. Darwin de genetiği. Evrim resmi ikisinden de sonra netleşmiştir. Bugün genetik analizlerle tüm yaşayan canlıların akrabalık derecesi çıkarılabiliyor. Bir insanla bir sümüklüböcek kaçıncı kuşaktan akrabadır, bunu çıkarabiliyoruz.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Kahve içerken şöyle bir dışarıya baktım.

Düşündüm...

Herşey bunun altından çıkıyor doğal seçilim..

Uçabilen bir kuş gördüm. Buna göre bu kuşun kanatlarının körelip tekrar karada yaşamaya başlayamaması adaptasyon sağlayamaması gerekmezmiydi?

Ama karada uçamayan bir çok kanatlı hayvan görebiliyoruz.

Bu onların bir zaman uçabildiği anlamına mı geliyor? Yoksa hayat koşulları gereği uçabileceği ortamın gerektiği buna göre evrilmeye başladığı ve daha sonra gerek kalmadığı için kanat gelişiminin durduğu anlamına mı?

Hayır şu balina örneği aklıma geldi. Balinaların karaya çıktığı sonra denizlere tekrar döndüğünden de bahsediliyor. Onun için körelmiş ayakları falan olduğundan.

Off..

İnsanlar şu noktayı şaşırır, görmez: Dünya, sabit değildir.

Gittik, Sahra çölü. Dünyanın en sıcak çölü. Kazdık, zamanında timsahlar yaşıyormuş. Zamanında sulak bir yer dönmüş gitmiş çöle.

Şimdi şöyle bak. Bir kuş, yemek bulmak için uçmak avantajını kullandı. Ama çevre değişti, artık uçmasına gerek kalmadı. Sence o kanatlar ne olacaktır? Şunu gözardı etme, kanatlar, canlıya yüktür, iş görmeyen her şey bir yükten ibarettir canlıya.

Güzel bir ormanda yaşıyordun. Ama dağlar yükseldi arkanda, geçilmez, sarp, zirvesi buzlu kayalıklara döndü. Önünde ise deniz kaldı. Kara iyice darladı, yiyecek bir şey kalmadı, kalmıyor, nesilden nesile karada yaşamak zorlaşıyor. Ne olur? Ya denizden yemek bulmayı başarırsın, ya da yok olursun. Denizde ayaklar işini görmez, haliyle kaybolur, körelir.

Kafanıza bir şey takıp amanda,ahanda nasıl yani deyip cıkıyorsunuz. Karada yaşayan mesela samurlar var. Suda bolca oyalanan su samurları, kunduzlar var. Kıyıda gezinen foklar var. Birde denizde yüzen balinalar var. Bir bakın, işte size olayın nasıl geliştiği.

Herkes şunu da kaçırır: Evrim teorisi ortaya konduğunda ne fosil, ne karbon testi, ne başka bir şey vardı. Evrim teorisinin tüm kanıtları, yaşayan canlılar üzerindedir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Beyler yaklaşık 1 hafta oldu deistim ( Değişmedim,bu şakayı yapmayın ).Herneyse, yahu dini terkettim,ama gittikçe de artıyor bazı gerçekleri öğrendikçe nefretim.Benim Kur'an okudukça dinime bağlanmam lazımdı normalde.Gittikçe uzaklaşıyorum.Dünya'daki insanlar dinlerini hiç mi merak etmiyorlar cehennem korkusundan.Bu nasıl iştir.Ailem dini şeyleri yerine getirdikçe içim bi tuhaf oluyor,bu yaşlarına kadar hiç mi araştırmadılar birşeyleri arkadaş.Abimde araştırma yapmıyor.Malesef 2 kişi dışında kimse bilmiyor deist olduğumu,söyleyememde o 2 kişi dışındakilere.Bu ne iştir.Bu ne boktan bir durumdur.Bir kitap aracılığıyla bir din kendisini bu kadar çok millete böylesine nasıl empoze etti.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Şayet erkek isen (cinsiyet bakımından) ailene neden seni sünnet ettiklerini sor.

Sonra cevabını araştır.

Cevabını kendin bulacaksın.

o konuyu hiç açma bile giden gitti geri gelmez zira...

Biricik nedeni var: Korku. O da şöyle bir korku: "Lan neme lazım. İşi sağlama alalım! Ya bi de allah varsa otu yemeyelim!"

Başka neden hiç boşuna arama. Budur.

Korku illaki var da,beni şaşırtan bu denli insanın korkuya esir düşmesi,korkularının meraklarını bastırması.Muhammed çok iyi psikoloji okumuş o zaman.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 2 weeks later...

Bir hafta kadar yoktum. .

Kaptım olayı yani aşırı derecede zor. Ondan bu motto'nun kafama takılması doğalmış.

Aslında bilim adamları da yaşlanmayı bu şekilde açıklıyor. :)

Şimdi daha iyi anlıyorum bu motto'ya neden kafamın takıldığını. Yinede kafama takılan sorular pek de mantıksız değilmiş.

Yani olmadığı olmayacağı anlamına da gelmiyor. Lakin zor çok zor. Ama yaşamın sıfırdan başlangıçı mı daha zor? Yoksa mevcut olan DNA'dan değişim mi buda göreceli bir kavram.

Şimdi biliyoruzki ağaçlar çok uzun süre yaşayabiliyorlar. Ama sürekli yayılabilmek, mevcudiyetini devam ettirebilmek için sürekli tohum üretiyorlar.

Yani aslında tohumlar ağacın kendisine göre sürekli bir değişim ve gelişim içerisinde.

Tohumlar neden yavaş da olsa basit bir şekilde hareket edebilen bir şeye dönüşmemiş bu motto kafamı kurcalıyor. Ama sanırım çözdüm olayı.

Halbuki bir tohum dediğim şekilde olsa direk ağacın dibine düşüp ölmek yerine bir şekilde orman da daha iyi güneş ışığı alan bir yere gidebilir ve orada köklerini toprağa salabilirdi. Bu ağaca büyük bir avantaj sağlardı.

Ha diyebiliriz ki hayvanlar zaten bir şekil de bu tohumları ya yiyerek yada başka şekillerde taşıyor buna gerek yok. Onun için böyle bir değişime gerek yok.

Hayvanların yok olduğunu farz edelim o zaman bu motto'nun gerçekleşememesi için bir neden de yok illa bu motto olacak diyede bir kaide yok.

Sanırım üstte yazdığım mesajda içselleştirdim.

Anlıyorum.

İşin doğrusu bulunan geçitli hayvan türlerinin adları çok garip ve akılda kalmaz olabiliyor. Adamlar hayvana öyle bir isim koyuyor ki mesela Archaeopteryx gibi rusça işim koysalar daha kolay olurdu yahu.

Aslında bunun örneklendirmelerini çok güzel bir şekilde yapabilirim. Ama dediğim gibi adamların koydukları isimler belli buda örneklendirme yapamama yapabilsem de yavaş yapmama yada tıkanmama sebep oluyor. Bunda bir art niyet seziyorum sanki yada böyle isimleri havalı durduğu için mi seçiyorlar hala anlayabilmiş değilim.

Ara formların bulunamaması olayınıda anlıyorum aslında sırf dinazorlar döneminden beri bile yeryüzünde bilmem kaç kat kilometre toprak kaya ve benzeri oluşum birikti. Bugün kullandığımız petrolün çeşitli organiklerin çürüyüp oluşturmasıyla bile dinazorlar yada daha öncesinde oluştuğu söyleniyor.

Okuyup cevap verirken zaten bu mesajın altında bahsettiğini de fark ettim.

İşte bu gerçek olan bu! Yobaz bir ateist değilsiniz. Tebrik ederim.

Hastalıkların birçoğunun genlerden kaynaklandığını biliyoruz. Yapay seleksiyon ve bitki ilişkisi buna en güzel örnektir zaten.

Yazılarınızdan, anlattıklarınızdan örneklendirmelerinizden dolayı teşekkür ederim.

Şayet kırdıysam özür dilerim.

Cahillik yaftalaması hakkında ikimizinde birbirine karşı haddi aştığını ikimizinde birbimizden birşeyler öğrendiğini düşünüyorum.

Kendi adıma yaptığımım cahillikler içinde ayrıca kusuruma bakmayın.

Bulabilirsem okuyacağım.

Aynı şekilde ben de kırdıysam ayrıca özür dilerim.

Ve evet, kesinlikle karşılıklı had aşımı oldu. Ki geriye dönüp baktığım zaman, aslında ilk "gereğinden fazla" fevri çıkışı benim yaptığımı ve fitili bir nevi ateşlediğimi farkettim. Arkadan sen daha ağır yazmaya başladın sanki :) Rüzgar eken fırtına biçermiş. :) Haddizatında tartışmalar bu şekilde hiçbir yere varmıyor. Aslında bunu daha önce de defalarca farketmiş olmamıza rağmen, bazı durumlarda yine de kendimize engle olamayıp, aynı kısır döngüye giri(veri)yoruz..Akl-ı selim güzel şey..

Ve evet, bu başlık/yazışmadan ben de mutlaka birşeyler öğrendim..

Saygılar..

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ateistseniz öyle, teistseniz aynısı teizm için geçerli.

Sanalda dahi ateistimtrak kendini ifade etmeye calisirken ödün hödüne karistigindan gene piliyi pirtiyi toplamissin.

Teizm ahmakligi ile ateizmi karsilastiran veya bagdastiran her kimse ateist degildir kendini aldatmakla mesguldur.

Ateizm tezimle catisir pisliklerini temizleyip dogal yasantiya gecilmesini saglar.

Ateizmin teizme karsi en ufak bir toleransi yoktur ve olamaz.!

Tersini savunan varsa yaban geyiklerine ispanak yedirmeyi basarmalidir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Muhammed çok iyi psikoloji okumuş o zaman.

Bunun için psikoloji okumak filan gerekmez. Korkuyu herkes bilir ve kullanır. Hayvanlar da korkuyu kullanır. Hayvanlar okusford ya da harvard mı okudu?

Böyle ıvır zıvır mevzudan bu dandik uydurma adama pay çıkarmaktan vazgeçin. Bu muhammed denen adamın yaşadığı bile belli değil. Eğer faraza yaşadıysa kullanılan, kullanılıp atılmış bir mendilden farkı yoktur. Kullanılan her kişi gibi çöpe atılmıştır. Fetullah gibi, Usame gibi... Mevzu hep aynı. Kullanılır, son kullanma tarihi bitince çöpü boylar.

Ona inananların onu kullananlar kadar aklı olsa, mevzuyu anlarlardı. Amaçlarına ulaşınca herif ayaklarına dolaşmasın diye buna çocuk yaşta verilip hayatları kararan genç eşlerine zehirletip öldürtmüşler. Kızcağızlar çocukluklarını karartan, gençliklerini çürüten bu kart moruğu zevkle zehirlemişler. Herifin ölüsü kokmaya bırakılıp hilafet tartışması başlamış. Ölüsü kokunca da olmadı bu, çevreyi koku alacak diye hemen yatağının yanına bir çukur kazıp gömmüşler. Ölüsünden de kurtulmuşlar. Ölüsünü kullanmayı da ihmal etmemişler tabii...

tarihinde democrossian tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...