Jump to content

Muhammed'in nöropsikiyatrik rahatsızlığı...


Recommended Posts

Oncelikle Sallalahu ayleyhu ve sellem'in vahiy anlarinda kendinden gecmis hallerini anlatan hadislere bir goz atalim;

Ravi:Ümmü`l-mü`minîn Âişe

Hadis:Şöyle demiştir: Hâris b. Hişâm radiya`llâhu anh Resûlu`llâh salla`llâhu aleyi ve sellem`den: "Yâ Resûllâ`llâh, sana vahiy nasıl gelir?" diye sordu. Resûlu`llâh salla`llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: Ahyânen bana çıngırak sesi gibi gelir ki bana en ağır geleni de budur. Benden o hâl zâil olur olmaz (Meleğin) bana söylediğini iyice bellemiş olurum. Ahdânen Melek bana bir insan olarak temessül eder. Benimle konuşur. Ben de söylediğini iyice bellerim. -Âişe radiya`llâhu anhâ der ki: Resûl`llâh salla`llâhu aleyhi ve sellem`i soğuğu pek şiddetli bir günde kendisine vahiy nâzil olurken görmüşlüğüm vardır. (İşte öyle soğuk bir günde bile) kendisinden o hâl geçtiği vakitde şakaklarından şapır şapır ter akardı.

Ravi:

Ubadetu`bnu`s-Samit

Hadis:Resulullah (sav)`a bir vahiy geldiği zaman, vahiy sebebiyle onu bir gam ve keder alır, yüzünün rengi uçardı. Bir gün Cenab-ı Hakk yine vahiy indirmişti ki aynı hal onu sardı. Keder hali açılınca: "(Zina haddiyle ilgili hükmü) benden alın. Allah onlar hakkında yol kıldı (yani çok açık şekilde had beyan etti): Bekar bekarla zina yapmışsa cezası yüz sopa ve bir yıl sürgündür. Dul dulla zina yaparsa yüz sopa ve recm`dir."

Ravi:İbnu Abbas

Hadis:"Ey Muhammed! Cebrail sana Kur`an okurken, unutmamak için acele edip onunla beraber söyleme (sadece dinle)" (Kıyamet 16) mealindeki ayet hakkında şu açıklamayı yaptı: "Hz. Peygamber (sav) vahiy geldiği zaman büyük bir şiddet (ve ağırlık) hissederdi. Bunun tesiriyle dudaklarını kımıldatırdı. Bunun üzerine şu ayet indi. (mealen): "(Ey Muhammed, Cebrail sana Kur`an okurken acele edip onunla beraber söyleme (sadece dinle). Onu toplamak ve okutmak bize aittir" (Kıyamet 16). İbnu Abbas devamla der ki: "Ayette geçen "onun toplanması" tabirinden murad "(yeni nazil olan) ayetin Hz. Peygamber (sav)`in kalbinde toplanması, yerleşmesi, sonra da Hz. Peygamber (sav) tarafından okunmasıdır." "Biz vahyi okuduğumuz zaman, sen onun kıraatine uy" (18. ayet) ayetinde de, "Dinle ve sus, sonra onu sana biz okuturuz" denmektedir. Bu vahiyden sonra, Cibril (a.s.) vahiyle gelince, sadece dinlerdi. Cibril gidince yeni gelen vahyi, kendisine nasıl okunmuş ise, öylece okurdu."

Ravi:Aişe

Hadis:Resulullah (sav)`a vahiy olarak ilk başlayan şey uykuda gördüğü salih rüyalar idi. Rüyada her ne görürse, sabah aydınlığı gibi aynen vukua geliyordu. (Bu esnada) ona yalnızlık sevdirilmişti. Hira mağarasına çekilip orada, ailesine dönmeksizin birkaç gece tek başına kalıp, tahannüsde bulunuyordu. -Tahannüs ibadette bulunma demektir.- Bu maksadla yanına azık alıyor, azığı tükenince Hz. Hatice (ra)`ye dönüyor, yine aynı şekilde azık alıp tekrar gidiyordu. Bu hal, kendisine Hira mağarasında Hak gelinceye kadar devam etti. Bir gün ona melek gelip: "Oku!" dedi. Aleyhissalatu vesselam: "Ben okuma bilmiyorum!" cevabını verdi. (Aleyhissalatu vesselam hadisenin gerisini şöyle anlatıyor: "Ben okuma bilmiyorum deyince) melek beni tutup kucakladı, takatim kesilinceye kadar sıktı. Sonra bıraktı. Tekrar: "Oku!" dedi. Ben tekrar: "Okuma bilmiyorum!" dedim. Beni ikinci defa kucaklayıp takatim kesilinceye kadar sıktı. Sonra tekrar bıraktı ve "Oku!" dedi. Ben yine: "Okuma bilmiyorum!" dedim. Beni tekrar alıp, üçüncü sefer takatim kesilinceye kadar sıktı. Sonra bıraktı ve: "Yaratan Rabbinin adıyla oku! O, insanı bir kan pıhtısından yarattı. Oku, Rabbin kerimdir, o kalemle öğretti, insana bilmediğini öğretti" (Alak 1-5) dedi." Resulullah (sav) bu vahiyleri öğrenmiş olarak döndü. Kalbinde bir titreme vardı. Hatice`nin yanına geldi ve: "Beni örtün, beni örtün!" buyurdu. Onu örttüler. Korku gidinceye kadar öyle kaldı. (Sükunete erince) Hz. Hatice (ra)`ye başından geçenleri anlattı ve; "Nefsim hususunda korktum!" dedi. Hz. Hatice de: "Asla korkma! Vallahi Allah seni ebediyen rüsvay etmeyecektir. Zira sen, sıla-i rahimde bulunursun, doğru konuşursun, işini göremeyenlerin yükünü taşırsın. Fakire kazandırırsın, misafire ikram edersin, Hak yolunda zuhur eden hadiseler karşısında (halka) yardım edersin!" dedi. Sonra Hz. Hatice, Aleyhissalatu vesselam`ı alıp Varaka İbnu Nevfel İbnu Esed İbnu Abdi`l-Uzza İbni Kusay`a götürdü. Bu zat, Hz. Hatice`nin amcasının oğlu idi. Cahiliye devrinde Hıristiyan olmuş bir kimseydi. İbranice (okuma) yazma bilirdi. İncil`den, Allah`ın dilediği kadarını İbranice olarak yazmıştı. Gözleri ama olmuş yaşlı bir ihtiyardı. Hz. Hatice kendisine: "Ey amcaoğlu! Kardeşinin oğlunu bir dinle, ne söylüyor!" dedi. Varaka Aleyhissalatu vesselam`a: "Ey kardeşim oğlu! Neler de görüyorsun?" diye sordu. Aleyhissalatu vesselam gördüklerini anlattı. Varaka da O`na: "Bu gördüğün melektir. O, Hz. Musa`ya da inmiştir. Keşke ben genç olsaydım (da sana yardım etseydim); keşke, kavmin seni sürüp çıkardıkları vakit hayatta olsaydım!" dedi. Resulullah (sav): "Onlar beni buradan sürüp çıkaracaklar mı?" diye sordu. Varaka: "Senin getirdiğin gibi bir din getiren hiç kimse yok ki, ona husumet edilmemiş olsun! O gününü görürsem, sana müessir yardımda bulunurum!" dedi. Ancak çok geçmeden Varaka vefat etti ve vahiy de fetrete girdi (kesildi).

Ravi:Yahya İbnu Ebi Kesir

Hadis:Ebu Seleme İbnu Abdirrahman`a Kur`an`dan ilk inenin ne olduğunu sordum. "Ya eyyühe`l-Müddessir (ey örtüsüne bürünmüş)! (suresi)dir!" dedi. Ben; "İyi ama, başkaları ilk inenin İkra` bismi Rabbikellezi halak (süresidir). diyorlar" dedim. Bunun üzerine Ebu Seleme: "Ben bu hususta Hz. Cabir (ra)`e sormuştum. O bana; "Sana, Resulullah Aleyhissalatu vesselam`ın söylediğinden başka bir şey söylemeyeceğim, Aleyhissalatu vesselam: "Bir ay kadar Hira magarasına mücavir oldum (itikafa girdim). Mücaveretimi (itikafımı) tamamlayınca, dağdan indim. Derken bana bir seslenen oldu. Sağıma baktım, hiçbir şey görmedim. Soluma baktım, yine bir şey görmedim. Arkama baktım bir şey görmedim. Derken başımı kaldırdım, bir şey gördüm, ama (bakmaya) dayanamadım. Hemen Hatice`nin yanına geldim: "Beni örtün!" dedim. Derken şu ayetler nazil oldu. (Mealen): "Ey örtüsüne bürünen! Kalk! (insanları ahiretle) korkut! Rabbini büyükle, elbiseni temizle. Pislikten kaçın.." (Müddessir suresi). Bu vahiy namaz farz kılınmazdan önceydi."

Ravi:Ömer

Hadis:Resulullah (sav)`a vahiy indiği zaman, yüzünün yakınlarında arı uğultusu gibi bir ses işitilirdi. Bir gün, O`na vahiy indirildi. Bir müddet öyle kaldı. Sonra o hal açıldı. O da Mü`minun suresinden ilk on ayeti okudu: "Mü`minler kurtuluşa ermiş, umduklarına kavuşmuşlardır. Onlar namazlarını Allah`tan korkarak, hürmet ve tevazu içinde ve tadil-i erkan ile kılarlar. Onlar dünya ve ahiretlerine faydası dokunmayan her türlü şeyden yüz çevirirler. Onlar nail oldukları her türlü nimetin zekatını aksatmadan verirler. Onlar namuslarını korurlar. Ancak hanımlarına ve cariyelerine karşı müstesna, bunlarla olan yakınlıklarından dolayı kınanmazlar. Kim helal sınırını aşarak bunların ötesine geçmek isterse, işte öyleleri haddini aşmış olanlardır. O mü`minler ki, Allah`a ve kullara karşı olan emanet ve mesuliyetlerini yerine getirirler ve sözlerinde dururlar. Onlar namazlarını devamlı olarak, vaktinde ve şartlarına riayet ederek kılarlar, işte onlar varislerin ta kendileridir. Onlar Firdevs cennetine varis olurlar. Onlar orada ebedi olarak kalacaklardır" (Mü`minun, 1-11). Arkadan dedi ki: "Kim bu on ayeti yerine getirirse cennete girer." Sonra kıbleye yöneldi ve ellerini kaldırıp: "Allahım (hayrımızı) artır, bizi (iyilik yönüyle) noksanlaştırma. Bize ikram et, zillete düşürme. Bize ihsanda bulun, mahrum etme. Bizi tercih et, (düşmanlarımızı) bize tercih etme. Allahım, bizi razı kıl, bizden de razı ol!" buyurdular.

Ravi:Ibnu Mes`ud

Hadis:Allahu Zülcelal hazretleri vahiy suretiyle konuştuğu zaman sema ehli bir ses işitir ki bu, demir bir zincirin düz bir kaya üzerinde hareket etmesiyle çıkan çıngırak sesine benzer. Sema ehli bu sesi duyunca korku ve haşyetten bayılırlar. Cibril (a.s.) kendilerine gelinceye kadar bu halde devam ederler. O gelince korku, kalplerinden açılır. Hemen: "Ey Cibril, Rabbiniz ne buyurdu?" diye sorarlar. O: "Hakkı söyledi" der. Sema ehli hep bir ağızdan: "el-Hak, el-Hak" diye söyleşirler.

Ravi:Zeyd b. Sâbit

Hadis:"Resûlu'llâh ... Efendimize gelen vahyi yazardim. Vahiy nâzil oldugu vakitte (onu) bir sikinti kaplar, inci taneleri gibi siddetli bir ter dökerdi de ondan sonra açilirlardi. Kendileri bana imlâ buyurur, ben de yazardim..."

Ravi:Ebû Hüreyre

Hadis:"Vahiy nâzil olurken en evvel vücûd(una) bir titreme gelirdi"; "Vahiy nüzûl ederken kendilerini (tasa ve kaygi kaplar yüzü kül gibi olur), gözlerini kaparlar ve horultuya (benzer) siddetli siddetli nefes alirlardi"

Ravi:Aişe

Hadis:Hz. Peygamber (sav)`e (yahudiler tarafından) sihir yapıldı, öyle ki, Resulullah (sav) yapmadığı bir şeyi yaptım vehmine düşüyordu. Bir gün benim yanımda iken Allah`a dua etti, sonra tekrar dua etti. Ve dedi ki: "Ey Aişe, hissettin mi, sorduğum hususta Allah bana fetva verdi?" "Hangi hususta Ey Allah`ın Resulü?" dedim. "İki kişi bana gelip, biri başucumda, diğeri de ayak tarafımda oturdu. Biri diğerine: "Bu zatın rahatsızlığı nedir?" dedi. öbürü: "Büyüdür!" dedi. Önceki tekrar sordu: "Kim büyüledi?" Diğeri: "Lebid İbnu`l`A`sam adındaki Beni Züreykli bir yahudi" diye cevap verdi. Öbürü: "Büyüyü neye yaptı?" dedi. Arkadaşı: "Bir tarakla saç döküntüsüne ve bir de erkek hurma tomurcuğunun içine" cevabını verdi. Diğeri: "Pekala, şimdi nerede?" diye sordu. Arkadaşı: "Zervan kuyusunda!" cevabını verdi." Bunun üzerine Resulullah (sav) Ashabından bir grupla birlikte (ra) kuyuya gitti, ona baktı, kuyunun üzerinde bir hurma vardı. Sonra benim yanıma dönüp: "Ey Aişe! Allah`a yemin olsun, kuyunun suyu sanki kına ıslatılmış gibi (bulanık) ve (o kuyu ile sulanan) hurma ağaçlarının başları da sanki Şeytanların başları gibiydi!" dedi. Ben: "Ey Allah`ın Resulü! Onu (kuyudan) çıkardın mı?" diye sordum. "Hayır!" dedi ve ilave etti: "Bana gelince, Allah bana afiyet lütfetti ve şifa verdi. Ben ondan halka bir şer gelmesine sebep olmaktan korktum!" Resulullah onun gömülmesini emretti ve yere gömüldü."

Tum bunlar tip dilinde "Temporal Lob Epilepsi" diye adlandirilan hastaligin belirtileridir.

health.allrefer.com sitesinde Temporal Lob Epilepsi hastaliginin belirtileri su sekilde aciklaniyor;

Halüsinasyon: bir his organını uyaran hiçbir nesne veya uyarıcı olmaksızın, alınan bir hissin mevcudiyetine inanma halidir. Varsanı olarak da bilinir. Muhammed'in melekler, cinler gibi mantik disi varliklari gormesi, bugun tip dilinde ancak bu sekil izah edilebilir.

Kas gerilmesi(kaslarin istek disi hareket etmesi):kasların istem dışı oluşan seğirmelerini, spazmlarını ya da hareketlerini içeren bir grup duruma verilen ortak bir isim.

Korku: Muhammed'in korkudan ortulere sarinip dolandigini anlatan durum.

Anormal agiz hareketleri:Muhammed'in dudaklarinin neden istek disi hareket ettigini anlatan durum.

Terleme: Hadislerde acikca belirtiliyor ki, Muhammed vahiy anlarinda "en soguk gunlerde dahi" yuzunden ve vucudundan sakir sakir terler akiyor.

Yuz kizarmasi: Temporal Lob epilepsi hastalarinda gorulen bu belirti, Muhammed'in vahiy aninda da acikca goruluyor.

Hizli kalp atislari

Amnezi veya hafıza kaybı: ornek olarak verdigim son hadiste acikca goruluyor ki, Ayse'nin de anlatimiyla "öyle ki, Resulullah (sav) yapmadığı bir şeyi yaptım vehmine düşüyordu." Muhammed'in hafiza kaybi yasadiginin acik belirtisi.

Aslinda Temporal Lob epilepsi hastaliginin tedavisi bugun mumkundur. Fakat o zaman bu hastalik hakkinda insanlar bilinc sahibi olmadiklari icin bu tur eylemleri cinler, periler, melekler ile aciklayabilmistir.

Temporal Lob Epilepsi gibi kolayca tedavi edilebilen hastaliktan daha tehlikeli ve tedavisi daha da zor olan bir hastalik vardir ki, o nun adi da Islamdir. Islam hastaliginin en buyuk tehlikesi ise, bu hastaliktan etkilenmis kisilerin hastaliklari hakkinda en ufak bir bilgiye sahip olmamalaridir. Hastaligi olduguna inanmayan kisiler ise dogal olarak tedaviyi reddederler.

Saygilar,

Sexy Huri

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 104
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Temporal lob epilepsisi veya herhangi bir epilepsi geçiren hasta ayet yazamaz.

Bu hiç bir şekilde mümkün değildir.

Her ne kadar bir hasta hem epilepsi geçirir hem de mantıklı cümlelerle kendini belirtebilirse de, bunu aynı anda yapamaz.

Muhammed'in epilepsi hastası olması mümkündür.

Ama bu hastalıkla Kur'an'ın bir ilişkisi olamaz.

Kaldı ki ayetler Muhammed'in günlük politikasının icrasını kolaylaştırmak için inmişlerdir.

Bence Muhammed bir akıl hastası değildi..

Akıllı ve üstün zekalı bir psikopattı.

Kur'an ve İslam tarihi onun ne kadar acımasız ve bencil bir psikopat olduğunu açıkça göstermektedir.

Muhammed Kur'an'ın kabul edilebilmesi için her türlü oyuna baş vurmuştur.

Kendisini küçük düşürerek, ayetleri yazacak kalitede bir insan olmadığ izlenimini vermiş ve Kur'an'ı bir mucize olarak kabul ettirmiştir.

Sayıklamalar, korku ve heyecan dolu anlar, terlemeler, taşikardiler de numara yaptığı anlar olmalıdır.

Onlar gerçekten bir hastalık belirtisi bile olabilirler ama, Kur'an'la bir ilişkilerini kurmak mümkün değildir.

Bütün çelişkilerine rağmen Kur'an tümüyle saçma bir kitap değildir.

Yazılışının bir mantığı, ayetlerinin bir nedeni ve açıklaması vardır.

Temporal lob epilepsili birisinin kaleminden çıkmış olamaz.

Çünkü epilepsi geçiren insan o anını kelimelerle ifade edemez.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Temporal lob epilepsisi veya herhangi bir epilepsi geçiren hasta ayet yazamaz.

Bu hiç bir şekilde mümkün değildir.

Her ne kadar bir hasta hem epilepsi geçirir hem de mantıklı cümlelerle kendini belirtebilirse de, bunu aynı anda yapamaz.

Muhammed'in epilepsi hastası olması mümkündür.

Ama bu hastalıkla Kur'an'ın bir ilişkisi olamaz.

Kaldı ki ayetler Muhammed'in günlük politikasının icrasını kolaylaştırmak için inmişlerdir.

Bence Muhammed bir akıl hastası değildi..

Akıllı ve üstün zekalı bir psikopattı.

Kur'an ve İslam tarihi onun ne kadar acımasız ve bencil bir psikopat olduğunu açıkça göstermektedir.

Muhammed Kur'an'ın kabul edilebilmesi için her türlü oyuna baş vurmuştur.

Kendisini küçük düşürerek, ayetleri yazacak kalitede bir insan olmadığ izlenimini vermiş ve Kur'an'ı bir mucize olarak kabul ettirmiştir.

Sayıklamalar, korku ve heyecan dolu anlar, terlemeler, taşikardiler de numara yaptığı anlar olmalıdır.

Onlar gerçekten bir hastalık belirtisi bile olabilirler ama, Kur'an'la bir ilişkilerini kurmak mümkün değildir.

Bütün çelişkilerine rağmen Kur'an tümüyle saçma bir kitap değildir.

Yazılışının bir mantığı, ayetlerinin bir nedeni ve açıklaması vardır.

Temporal lob epilepsili birisinin kaleminden çıkmış olamaz.

Çünkü epilepsi geçiren insan o anını kelimelerle ifade edemez.

Haci,

Yazdiklarina kismen katiliyorum. Fakat yalan soyleyen, numara yapan bir insan bayilamaz, yuzunun rengi kacmaz, tir tir titreyip usumez ve saril saril terleyemez.

Muhammed hastaligini da kullanarak insanlari peygamber olduguna inandirmak istemistir.

Ayetler ise zaten hastaligi gectikten , yani epilepsi nobeti gectikten sonra yazilmistir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

bana kalırsa tarih psikologları ön plan da tutulmalı . o zamanların insanların pisikoljisi ile bu günün psikojik farklılıklar var. mesala o zamanlar adam yemek ve yamyamlık yapmak normal karşılanıyordu.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Haci,

Yazdiklarina kismen katiliyorum. Fakat yalan soyleyen, numara yapan bir insan bayilamaz, yuzunun rengi kacmaz, tir tir titreyip usumez ve saril saril terleyemez.

Muhammed hastaligini da kullanarak insanlari peygamber olduguna inandirmak istemistir.

Ayetler ise zaten hastaligi gectikten , yani epilepsi nobeti gectikten sonra yazilmistir.

Bunlar mümkün..

Ayrıca gerçekten Muhammed'in bir takım psikolojik hastalıklardan muzdarip olduğu da doğru.

Nöbetlere bağlı bazı esinlemeler olabilir.

Belki nöbetleri hafif geçiyordu ve gördüğü rüyaları hatırlıyordu.

Çünkü epilepsiler çok geniş bir spektrumu olan hastalıklardır.

Olmaz olmaz demek doğru değil.

Olabilir.. Ama olasalığı az..

Muhammed gibileri de çok ender geliyor zaten.

Muhammed'in psikolojik ve psikiyatrik tanısını tam koyamayız.

Zaten bugün bile belli bir kategoriye girmeyen tonla psikiyatrik hastalık var.

Onlardan birinden yakınıyor olabilir.

Ateşli hummalar sırasında insanlar bazan sayıklarlar..

Ve onları sonra hatırlayabilirler.

Bu epilepsi değildir. Çünkü epilepsilerde genel olarak krizler hatırlanmaz. Tabii istisnaları olabilir.

Kur'an'daki bazı ayetler gerçekten Muhammed'in sayıkladığı zamanki saçmalıklara benziyorlar.

Hiç bir anlamları yok.

İniş nedenleri de meçhul..

Ama genel olarak bakınca Kur'an'daki ayetlerin çoğunun Muhammed'in günlük politikasını icra etmesi için gerekli emirler olduğunu görürüz.

HACI

Link to post
Sitelerde Paylaş
Temporal lob epilepsisi veya herhangi bir epilepsi geçiren hasta ayet yazamaz.

Bu hiç bir şekilde mümkün değildir.

Her ne kadar bir hasta hem epilepsi geçirir hem de mantıklı cümlelerle kendini belirtebilirse de, bunu aynı anda yapamaz.

Muhammed'in epilepsi hastası olması mümkündür.

Ama bu hastalıkla Kur'an'ın bir ilişkisi olamaz.

Kaldı ki ayetler Muhammed'in günlük politikasının icrasını kolaylaştırmak için inmişlerdir.

Bence Muhammed bir akıl hastası değildi..

Akıllı ve üstün zekalı bir psikopattı.

Kur'an ve İslam tarihi onun ne kadar acımasız ve bencil bir psikopat olduğunu açıkça göstermektedir.

Muhammed Kur'an'ın kabul edilebilmesi için her türlü oyuna baş vurmuştur.

Kendisini küçük düşürerek, ayetleri yazacak kalitede bir insan olmadığ izlenimini vermiş ve Kur'an'ı bir mucize olarak kabul ettirmiştir.

Sayıklamalar, korku ve heyecan dolu anlar, terlemeler, taşikardiler de numara yaptığı anlar olmalıdır.

Onlar gerçekten bir hastalık belirtisi bile olabilirler ama, Kur'an'la bir ilişkilerini kurmak mümkün değildir.

Bütün çelişkilerine rağmen Kur'an tümüyle saçma bir kitap değildir.

Yazılışının bir mantığı, ayetlerinin bir nedeni ve açıklaması vardır.

Temporal lob epilepsili birisinin kaleminden çıkmış olamaz.

Çünkü epilepsi geçiren insan o anını kelimelerle ifade edemez.

hacı senin dürüst yönünü seviyorum birşey neyse onu yazıyorsun birkaç yazındada görmüştüm körükörüne eleştirmiyorsun ama yinede seni peygamberlere karşı biraz daha insaflı olmaya çağırıyorum

Link to post
Sitelerde Paylaş

İslamın peygamberi (ve tüm peygamberler) tipik birer şizofrendir.

Şizofereni hastaları günlük yaşama uyum sağlayamayan deliler sanılıyor. Oysa son derece zeki,

etkileyici, üst boyutta düşünebilen insanlar çıkmıştır içlerinden. Filozofların da pek çoğu şizofrendir.

İnsanlığın hala düşüncelerini tartıştığı bir filozofun bir fıçının içinde yaşaması sadece deliliktir.

Ya da bir diğerinin her önüne gelene sorular sorması...

Peygamberin durumunda epilepsi de akla yatkın gibi görünüyor. Ancak epileptik nöbeti dahi

hatırlaması mümkün değil hastanın. Yani epilepsi hastalarının beyin fonksiyonlarındaki aksama daha farklı.

Biliyoruz ki şizofrenler çok önemli insanlardır. Kral, prenses, uzaylı, mehdi ya da peygamberdirler.

Asla sıradan değildirler ve onları kimse anlamıyordur. Muhammed'in aklı ve zekası su götürmez.

Bunun yanında oldukça kötü ve bencil de. Adam gerçek dünyadan koptuğunda yanına yiyeceğini de alarak

bir mağaraya saklanıyor, orada halusinasyonlar, sanrılar görüyor ve hastalığın doğası gereği en

önce de kendisi inanıyor. Kendisi inanmasaydı bu kadar başarılı olamazdı zaten. Hem de öyle büyük bir

başarı ki bu, aradan geçen 1400 yıla rağmen 1,5 milyar insan hala ona tapmakta.

Peygamber dedikleri adam iktidarsız bir şizofrendi.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Haci arkadasim,

Muhammed'in nobet zamaninda ya da hemen sonrasinda gelen bazi ayetleri Kuran'da apacik belirtilir zaten..

Muddessir ve Muzzemmil surelerinin birinci ayetlerine goz atalim.

Allah Muhammet'e soyle diyor;

1.Ey örtünüp bürünen Peygamber!

Ayette gorunen o ki Muhammed ortulu durumdayken kafasinda Allah'tan geldigini sandigi sesler duyuyor..(ya da oyle uyduruyor)

Muhammed'in nobet durumlarinda korkudan ortundugunu gosteren bir cok hadis paylastim zaten ilk yazimda.

Link to post
Sitelerde Paylaş
İslamın peygamberi (ve tüm peygamberler) tipik birer şizofrendir.

Şizofereni hastaları günlük yaşama uyum sağlayamayan deliler sanılıyor. Oysa son derece zeki,

etkileyici, üst boyutta düşünebilen insanlar çıkmıştır içlerinden. Filozofların da pek çoğu şizofrendir.

İnsanlığın hala düşüncelerini tartıştığı bir filozofun bir fıçının içinde yaşaması sadece deliliktir.

Ya da bir diğerinin her önüne gelene sorular sorması...

Peygamberin durumunda epilepsi de akla yatkın gibi görünüyor. Ancak epileptik nöbeti dahi

hatırlaması mümkün değil hastanın. Yani epilepsi hastalarının beyin fonksiyonlarındaki aksama daha farklı.

Biliyoruz ki şizofrenler çok önemli insanlardır. Kral, prenses, uzaylı, mehdi ya da peygamberdirler.

Asla sıradan değildirler ve onları kimse anlamıyordur. Muhammed'in aklı ve zekası su götürmez.

Bunun yanında oldukça kötü ve bencil de. Adam gerçek dünyadan koptuğunda yanına yiyeceğini de alarak

bir mağaraya saklanıyor, orada halusinasyonlar, sanrılar görüyor ve hastalığın doğası gereği en

önce de kendisi inanıyor. Kendisi inanmasaydı bu kadar başarılı olamazdı zaten. Hem de öyle büyük bir

başarı ki bu, aradan geçen 1400 yıla rağmen 1,5 milyar insan hala ona tapmakta.

Peygamber dedikleri adam iktidarsız bir şizofrendi.

Ifeelgood arkadasim hosgeldin.

Bence Muhammed epilepsi idi. Fakat ayetleri nobet durumundan sonra isine geldigi gibi uydurmus olabilir tabiki.

Link to post
Sitelerde Paylaş
her hadis doğrumu acaba cahil araplar kafalarından yazmış olmasın bu hadisleri ben peygamberin lafından başkasına güvenmem

Cahil arap dedigin Buhari gibi buyuk bir islam alimi kabul edilen kisidir.

1000 seneyi askin muslumanlar bu hadislere bakip, peygamberleri gibi yasamak, onun sunnetlerine uygun bir sekilde hayatlarini surdurmek isterler.

Hic kimse kendi kafasina ve mantigina uygun olmayan hadisleri silip "bu uydurmadir" diye atamaz. Eger kuran ile celisiyor ise uydurma olabilir. diyanet zaten yuzbinlerce hadisten, kuran ve islam ahlaki ile celisenleri ayiklamis, geriye kala kala 7000 kadar hurafe kalmistir.

oysa ki uydurma dediginiz hadisler kuran ile celismiyor..

Hadis:Resulullah (sav)`a vahiy olarak ilk başlayan şey uykuda gördüğü salih rüyalar idi. Rüyada her ne görürse, sabah aydınlığı gibi aynen vukua geliyordu. (Bu esnada) ona yalnızlık sevdirilmişti. Hira mağarasına çekilip orada, ailesine dönmeksizin birkaç gece tek başına kalıp, tahannüsde bulunuyordu. -Tahannüs ibadette bulunma demektir.- Bu maksadla yanına azık alıyor, azığı tükenince Hz. Hatice (ra)`ye dönüyor, yine aynı şekilde azık alıp tekrar gidiyordu. Bu hal, kendisine Hira mağarasında Hak gelinceye kadar devam etti. Bir gün ona melek gelip: "Oku!" dedi. Aleyhissalatu vesselam: "Ben okuma bilmiyorum!" cevabını verdi. (Aleyhissalatu vesselam hadisenin gerisini şöyle anlatıyor: "Ben okuma bilmiyorum deyince) melek beni tutup kucakladı, takatim kesilinceye kadar sıktı. Sonra bıraktı. Tekrar: "Oku!" dedi. Ben tekrar: "Okuma bilmiyorum!" dedim. Beni ikinci defa kucaklayıp takatim kesilinceye kadar sıktı. Sonra tekrar bıraktı ve "Oku!" dedi. Ben yine: "Okuma bilmiyorum!" dedim. Beni tekrar alıp, üçüncü sefer takatim kesilinceye kadar sıktı. Sonra bıraktı ve: "Yaratan Rabbinin adıyla oku! O, insanı bir kan pıhtısından yarattı. Oku, Rabbin kerimdir, o kalemle öğretti, insana bilmediğini öğretti" (Alak 1-5) dedi." Resulullah (sav) bu vahiyleri öğrenmiş olarak döndü. Kalbinde bir titreme vardı. Hatice`nin yanına geldi ve: "Beni örtün, beni örtün!" buyurdu. Onu örttüler. Korku gidinceye kadar öyle kaldı. (Sükunete erince) Hz. Hatice (ra)`ye başından geçenleri anlattı ve; "Nefsim hususunda korktum!" dedi. Hz. Hatice de: "Asla korkma! Vallahi Allah seni ebediyen rüsvay etmeyecektir. Zira sen, sıla-i rahimde bulunursun, doğru konuşursun, işini göremeyenlerin yükünü taşırsın. Fakire kazandırırsın, misafire ikram edersin, Hak yolunda zuhur eden hadiseler karşısında (halka) yardım edersin!" dedi. Sonra Hz. Hatice, Aleyhissalatu vesselam`ı alıp Varaka İbnu Nevfel İbnu Esed İbnu Abdi`l-Uzza İbni Kusay`a götürdü. Bu zat, Hz. Hatice`nin amcasının oğlu idi. Cahiliye devrinde Hıristiyan olmuş bir kimseydi. İbranice (okuma) yazma bilirdi. İncil`den, Allah`ın dilediği kadarını İbranice olarak yazmıştı. Gözleri ama olmuş yaşlı bir ihtiyardı. Hz. Hatice kendisine: "Ey amcaoğlu! Kardeşinin oğlunu bir dinle, ne söylüyor!" dedi. Varaka Aleyhissalatu vesselam`a: "Ey kardeşim oğlu! Neler de görüyorsun?" diye sordu. Aleyhissalatu vesselam gördüklerini anlattı. Varaka da O`na: "Bu gördüğün melektir. O, Hz. Musa`ya da inmiştir. Keşke ben genç olsaydım (da sana yardım etseydim); keşke, kavmin seni sürüp çıkardıkları vakit hayatta olsaydım!" dedi. Resulullah (sav): "Onlar beni buradan sürüp çıkaracaklar mı?" diye sordu. Varaka: "Senin getirdiğin gibi bir din getiren hiç kimse yok ki, ona husumet edilmemiş olsun! O gününü görürsem, sana müessir yardımda bulunurum!" dedi. Ancak çok geçmeden Varaka vefat etti ve vahiy de fetrete girdi (kesildi).

siz bu yukarida alintiladigim hadisin uydurma oldugunu soyler iseniz, dinden imandan cikmis olursunuz..Cunku yukarida belirtilen cebrail ile muhammed'in konusmasi aynen kuran'da da gecmektedir.

Muzzemmil suresinin ilk ayeti ise;

1.Ey örtünüp bürünen Peygamber!

diye gecer..

ki bu ilk yazimda sundugum hadislerin icinde "ortunme" kelimesi gecen tum hadisleri dogrular.

tarihinde Sexy Huri tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...