limalima 0 Oluşturuldu: Temmuz 31, 2014 Raporla Share Oluşturuldu: Temmuz 31, 2014 insan vücudunda faraday kafesi gibi bir sistem var mı? yani dışarıdaki elektriksel ve emd sel şeylerden korunmak için böyle bir yapı veya bu yapı gibi bir şeyler var mı? Link to post Sitelerde Paylaş
anibal 0 Temmuz 31, 2014 gönderildi Raporla Share Temmuz 31, 2014 gönderildi insan vücudunda faraday kafesi gibi bir sistem var mı? yani dışarıdaki elektriksel ve emd sel şeylerden korunmak için böyle bir yapı veya bu yapı gibi bir şeyler var mı? Yok. O yüzden cereyan çarpıp ölüyor millet. Link to post Sitelerde Paylaş
haci 0 Temmuz 31, 2014 gönderildi Raporla Share Temmuz 31, 2014 gönderildi İnsan vücudu az çok (veya çok az) Faraday kafesine benziyor. Yıldırım çarpanların çoğu yaşıyor. Bu demekdir ki insan vücudu tam bir Faraday kafesi değil. Elektrik akımı direncin en az olduğu yerlerden geçiyor ve deri direncin az olduğu yerlerden biri. Ama Faraday kafesindeki gibi ideal bir durum söz konusu olmadığı için diğer doku ve organlar da elektrikten etkileniyor. Link to post Sitelerde Paylaş
limalima 0 Temmuz 31, 2014 gönderildi Yazar Raporla Share Temmuz 31, 2014 gönderildi (düzenlendi) İnsan vücudu az çok (veya çok az) Faraday kafesine benziyor. Yıldırım çarpanların çoğu yaşıyor. Bu demekdir ki insan vücudu tam bir Faraday kafesi değil. Elektrik akımı direncin en az olduğu yerlerden geçiyor ve deri direncin az olduğu yerlerden biri. Ama Faraday kafesindeki gibi ideal bir durum söz konusu olmadığı için diğer doku ve organlar da elektrikten etkileniyor. peki dışarıdaki emd dalgalarından algılayamamızın nedeni bu söylediğim(faraday kafesi) olabilir mi? mesela bir elektrik direğinin yanına gittiğimizde birşey hissetmememiz gibi. bir de diyelim insan vücudundaki tüm kasları çıkaralım sadece sinirler ve bağlantıları kaldın yani sinirler dışarı ilen direk temas halinde(kas deri kafatası yok sadece duyu organları ve sinir hücreleri var bağlantılar var yani dışarıyla vücut/beyin maksimum temasta ancak bu bağlantılar çalışıyor varsayalım)bu durumda bir elektrik direğinin veya bir pc nin yanına koyalım bu söylediğim sinirsel bağlantısal sistemi bu durumda iken etraftaki elektromanyetik dalgaları herhangi bir şekilde algılayabilir miyiz? algılamaktan kastım yani sadece birşeylerin var olduğunu farketmek gibi olarak ne olduğunu anlayamasakta. Temmuz 31, 2014 tarihinde limalima tarafından düzenlendi Link to post Sitelerde Paylaş
anarkom 0 Ağustos 1, 2014 gönderildi Raporla Share Ağustos 1, 2014 gönderildi peki dışarıdaki emd dalgalarından algılayamamızın nedeni bu söylediğim(faraday kafesi) olabilir mi? mesela bir elektrik direğinin yanına gittiğimizde birşey hissetmememiz gibi. bir de diyelim insan vücudundaki tüm kasları çıkaralım sadece sinirler ve bağlantıları kaldın yani sinirler dışarı ilen direk temas halinde(kas deri kafatası yok sadece duyu organları ve sinir hücreleri var bağlantılar var yani dışarıyla vücut/beyin maksimum temasta ancak bu bağlantılar çalışıyor varsayalım)bu durumda bir elektrik direğinin veya bir pc nin yanına koyalım bu söylediğim sinirsel bağlantısal sistemi bu durumda iken etraftaki elektromanyetik dalgaları herhangi bir şekilde algılayabilir miyiz? algılamaktan kastım yani sadece birşeylerin var olduğunu farketmek gibi olarak ne olduğunu anlayamasakta. Elektromagnetik dalgaların görünür bölge ve biraz da yakın infrared bölgesini anlık olarak algılayabiliyoruz. Suyun titreşim rezonansında mikrodalgayı da anlık algılayabiliriz. UV ve daha kısa dalga boylarını ışın şiddeti zayıf ise anlık algılayamayız. 1-2 saat sonra karardığımızı görünce bu ışınlara maruz kaldığımızı anlarız. Elektromagnetik dalganın dalgaboyu/frekansı ve şiddeti önemli. Görünür bölge elektromagnetik ışımada gözümüzdeki kimyasallarda yıkıcı olmayan değişimler meydana gelir. Yıkıcı olsaydı bu ışınlara bağlı olarak evrimleşmezdik. Başka dalga boylarındaki ışınlara duyarlı olarak evrimleşmediğimiz için algılayamayız. Hücrelerimiz algılıyor olsa bile, bize yaşamda bir fırsat sağlamadığı için önemsiz kalmış ve geliştirmemişizdir. Biz insanlar güneş ışığının en şiddetli rengi olan sarı ışığa göre evrimleştik. Link to post Sitelerde Paylaş
haci 0 Ağustos 1, 2014 gönderildi Raporla Share Ağustos 1, 2014 gönderildi Daha önce de yazmıştım. Elektromanyetik dalgalardan olumsuz etkilenmek için onları algılamak gerekmez. X ışınları ile Gama ışınlarını algılayamayız ama onlar bizi öldürür. Bunun Faraday kafesi ile alakası yok. İnsanda öyle bir kafes yok zaten. Onun çok kaba bir benzeri var. İnsan gözü ışığın bazı dalga boylarını algılamaya evrilmiştir. Hepsi o kadar. Link to post Sitelerde Paylaş
limalima 0 Ağustos 1, 2014 gönderildi Yazar Raporla Share Ağustos 1, 2014 gönderildi (düzenlendi) Elektromagnetik dalgaların görünür bölge ve biraz da yakın infrared bölgesini anlık olarak algılayabiliyoruz. Suyun titreşim rezonansında mikrodalgayı da anlık algılayabiliriz. UV ve daha kısa dalga boylarını ışın şiddeti zayıf ise anlık algılayamayız. 1-2 saat sonra karardığımızı görünce bu ışınlara maruz kaldığımızı anlarız. Elektromagnetik dalganın dalgaboyu/frekansı ve şiddeti önemli. Görünür bölge elektromagnetik ışımada gözümüzdeki kimyasallarda yıkıcı olmayan değişimler meydana gelir. Yıkıcı olsaydı bu ışınlara bağlı olarak evrimleşmezdik. Başka dalga boylarındaki ışınlara duyarlı olarak evrimleşmediğimiz için algılayamayız. Hücrelerimiz algılıyor olsa bile, bize yaşamda bir fırsat sağlamadığı için önemsiz kalmış ve geliştirmemişizdir. Biz insanlar güneş ışığının en şiddetli rengi olan sarı ışığa göre evrimleştik. Elektromagnetik dalgaların görünür bölge ve biraz da yakın infrared bölgesini anlık olarak algılayabiliyoruz. Suyun titreşim rezonansında mikrodalgayı da anlık algılayabiliriz. bu dediğiniz mümkün değil gibi duruyor. suyun titreşiminden mikrodalgaları anlık olarak nasıl algılayalım? algı için impuls oluşumu lazım bu tarz bir uyarıyı alacak yapı yok. eğer derseniz su mikrodalga etkisi ile titrer biz bu titreşimi görürüz mesela suya üflemek gibi bu olur. Hücrelerimiz algılıyor olsa bile biz zaten hücre yığını değil miyiz eğer hücrelerimiz algılıyorsa impuls oluşur bu da bizim algılamamızı sağlar. biz zaten hücre yığınıyız. Ağustos 1, 2014 tarihinde limalima tarafından düzenlendi Link to post Sitelerde Paylaş
anarkom 0 Ağustos 1, 2014 gönderildi Raporla Share Ağustos 1, 2014 gönderildi Elektromagnetik dalgaların görünür bölge ve biraz da yakın infrared bölgesini anlık olarak algılayabiliyoruz. Suyun titreşim rezonansında mikrodalgayı da anlık algılayabiliriz. bu dediğiniz mümkün değil gibi duruyor. suyun titreşiminden mikrodalgaları anlık olarak nasıl algılayalım? algı için impuls oluşumu lazım bu tarz bir uyarıyı alacak yapı yok. eğer derseniz su mikrodalga etkisi ile titrer biz bu titreşimi görürüz mesela suya üflemek gibi bu olur. Hücrelerimiz algılıyor olsa bile biz zaten hücre yığını değil miyiz eğer hücrelerimiz algılıyorsa impuls oluşur bu da bizim algılamamızı sağlar. biz zaten hücre yığınıyız. Bu mikrodalga EMI'nın (Elektro Magnetik Işıma) düştüğü yerde ısı hissederiz. Bu da beyne iletilir. Aslında sinir uçlarının ısı etkisiyle sinyal üretmesidir. Kaba olarak ışımanın geldiği yerin geometrisini derimizle anlayabiliriz. Görme de aynı olay. Sinir uclarına düşen EMI nın elektrik sinyali oluşturması ve beyne iletilmesi. Algılama için bu EMI ile uyarılan protein veya hücrelerimizin aldığı enerjiyi transfer ederek tekrar temel duruma dönmesi gerekir. Puls diye bir şey yok. Zaten bütün EM dalgalar sinusoidal şeklinde. Link to post Sitelerde Paylaş
limalima 0 Ağustos 1, 2014 gönderildi Yazar Raporla Share Ağustos 1, 2014 gönderildi Bu mikrodalga EMI'nın (Elektro Magnetik Işıma) düştüğü yerde ısı hissederiz. Bu da beyne iletilir. Aslında sinir uçlarının ısı etkisiyle sinyal üretmesidir. Kaba olarak ışımanın geldiği yerin geometrisini derimizle anlayabiliriz. Görme de aynı olay. Sinir uclarına düşen EMI nın elektrik sinyali oluşturması ve beyne iletilmesi. Algılama için bu EMI ile uyarılan protein veya hücrelerimizin aldığı enerjiyi transfer ederek tekrar temel duruma dönmesi gerekir. Puls diye bir şey yok. Zaten bütün EM dalgalar sinusoidal şeklinde. kaba olarak ışımanın geldiği yerin geometrisini derimizle anlayabiliriz. burada bahsettiğiniz ışıma kaynağını değil de ışımanın bizim vücudumuzdaki temas ettiği yer değil mi? Link to post Sitelerde Paylaş
anarkom 0 Ağustos 1, 2014 gönderildi Raporla Share Ağustos 1, 2014 gönderildi kaba olarak ışımanın geldiği yerin geometrisini derimizle anlayabiliriz. burada bahsettiğiniz ışıma kaynağını değil de ışımanın bizim vücudumuzdaki temas ettiği yer değil mi? Işımanın kaynaktan yayılma şekline ve derimize yakınlığına bağlı. Uzaklığını da kabaca tahmin edebiliriz. Uzakta ise arada bir mercek olması gerekir. Mercek sisteminin de ışımayı soğurmaması gerekir. Dawkins'in videolarında gözün oluşumu ile ilgili bir modeli var. Çok güzel anlatımı var. Bulup izleyin. Link to post Sitelerde Paylaş
anarkom 0 Ağustos 1, 2014 gönderildi Raporla Share Ağustos 1, 2014 gönderildi Her yönden gelen EMI varsa belirli bir yöndeki kaynağı ve şeklini algılamak için duyarga dışında mercek sistemine de gerek var. Görünür bölge dışındaki ışımalar için canlılardaki organik yapı mercek sistemi oluşturamaz. Bu ışınlarına ya doğrudan geçerler veya absorblanırlar. Ayrıca mercek sistemine de zarar verip yapının bozunmasına neden olurlar. Link to post Sitelerde Paylaş
limalima 0 Ağustos 1, 2014 gönderildi Yazar Raporla Share Ağustos 1, 2014 gönderildi (düzenlendi) Her yönden gelen EMI varsa belirli bir yöndeki kaynağı ve şeklini algılamak için duyarga dışında mercek sistemine de gerek var. Görünür bölge dışındaki ışımalar için canlılardaki organik yapı mercek sistemi oluşturamaz. Bu ışınlarına ya doğrudan geçerler veya absorblanırlar. Ayrıca mercek sistemine de zarar verip yapının bozunmasına neden olurlar. hocam algıladığımız şey ısı oluyor değil mi? diğer türlüsü mümkün değil. ancak ısı derimize geldiğinde ısının miktarından başka(sıcak çok sıcak veya soğuk gibi) algı olamaz. yönünü bilmek filan mümkün değil. Ağustos 1, 2014 tarihinde limalima tarafından düzenlendi Link to post Sitelerde Paylaş
anarkom 0 Ağustos 1, 2014 gönderildi Raporla Share Ağustos 1, 2014 gönderildi hocam algıladığımız şey ısı oluyor değil mi? diğer türlüsü mümkün değil. ancak ısı derimize geldiğinde ısının miktarından başka(sıcak çok sıcak veya soğuk gibi) algı olamaz. yönünü bilmek filan mümkün değil. Algıladığımız şey derimizde bıraktığı his, daha doğrusu beyine gönderilen elektriksel sinyal. Bu da daha önceden öğrenilmiş bilgi. Görünür bölge ışınları (dalga boyu 400-800nm) moleküllerin son enerji seviyesindeki elektronları etkilerken, Infrared (IR) Işınlar ( dalga boyu>800 nm) moleküllerin dönme ve titreşim enerjilerine etki eder. Bu değişimler sonucunda meydana gelen elektriksel alan yer değiştirmeleri beyine iletilir. Infrared ışınlar derimiz üzerine düştüğünde şiddeti yeterli ise ısı olarak hisederiz. Kaynak yakın ve noktasal ise yerini derimiz üzerindeki ısı artışına bakarak tayin edebiliriz. Yaklaştığımızda da büyüklüğünü, sınırlarını ve şeklini elimizi oynatarak dokunmadan bulabiliriz. Odada bulunan ışık saçmayan ve yeterince sıcak bir sobanın yerini karanlıkta bulabiliriz. Gözümüz kızıl ötesi (IR) ışınları algılayamaz. Gözün üst tabakasında sinir hücreleri bulunmaz. IR ışınlar görme sinir uçlarına kadar da ulaşmaz. Ortam tarafından soğrulur. Link to post Sitelerde Paylaş
limalima 0 Ağustos 1, 2014 gönderildi Yazar Raporla Share Ağustos 1, 2014 gönderildi (IR) Işınlar ( dalga boyu>800 nm) moleküllerin dönme ve titreşim enerjilerine etki eder. Bu değişimler sonucunda meydana gelen elektriksel alan yer değiştirmeleri beyine iletilir. tamam işte bende diyorum ki ısıyı görmüyoruz ısı bizi ısıtıp varlığını hissettiriyor. Link to post Sitelerde Paylaş
haci 0 Ağustos 1, 2014 gönderildi Raporla Share Ağustos 1, 2014 gönderildi (IR) Işınlar ( dalga boyu>800 nm) moleküllerin dönme ve titreşim enerjilerine etki eder. Bu değişimler sonucunda meydana gelen elektriksel alan yer değiştirmeleri beyine iletilir. tamam işte bende diyorum ki ısıyı görmüyoruz ısı bizi ısıtıp varlığını hissettiriyor. Isının sıcak kanlı hayvanları ısıtabilmesi için belli bir değerin üstünde olması gerekir. Sıcak kanlı hayvanlar vücüt ısısını sürekli olarak çok dar değerler arasında tutarlar. Sıcak kanlı hayvanlar az da olsa artan vücut ısısını hemen düşürecek yöntemlere baş vururlar. Bu bilinç dışı bir yöntemdir. Farkedilmez. Link to post Sitelerde Paylaş
limalima 0 Ağustos 1, 2014 gönderildi Yazar Raporla Share Ağustos 1, 2014 gönderildi Isının sıcak kanlı hayvanları ısıtabilmesi için belli bir değerin üstünde olması gerekir. Sıcak kanlı hayvanlar vücüt ısısını sürekli olarak çok dar değerler arasında tutarlar. Sıcak kanlı hayvanlar az da olsa artan vücut ısısını hemen düşürecek yöntemlere baş vururlar. Bu bilinç dışı bir yöntemdir. Farkedilmez. teşekkür ederim. Link to post Sitelerde Paylaş
anarkom 0 Ağustos 1, 2014 gönderildi Raporla Share Ağustos 1, 2014 gönderildi (düzenlendi) Vücut ısısı yerine vücut sıcaklığı dersek daha doğru olur. Vücut ısısı, vücudun sahip olduğu toplam enerjinin ısıl karşılığıdır. Toplam ısıyı hesaplamak zordur ancak sıcaklığı daha düşük bir sisteme verdiği enerji miktarı ölçülebilir. Buna da entalpi değişimi diyoruz. Örneğin 4 santigrad derecedeki 100 kg suya parmağımız daldırıp sıcaklığını 5 santigrad dereceye yükseltirsek suya 100 kalorilik ısı enerjisi vermiş oluruz. Aksi takdirde vücudumuzun sahip olduğu toplam enerjinin ısıl değeri E=mc^2 ye eşdeğerdir. Teorik olarak derimizin yüzeyindeki sıcaklıktan daha yüksek veya daha alçak bir sıcaklıktaki ısı kaynağını algılayabiliriz. Aynı sıcaklıkta ise algılamayız. Derimiz ne kadar soğuk ise daha doğrusu kaynak ile olan sıcaklık farkımız ne kadar fazla ise, ısı kaynağını o kadar hızlı algılarız. Duyarlı IR sensörler de bu nedenle soğutulur. Ağustos 1, 2014 tarihinde anarkom tarafından düzenlendi Link to post Sitelerde Paylaş
haci 0 Ağustos 1, 2014 gönderildi Raporla Share Ağustos 1, 2014 gönderildi Vücut ısısı yerine vücut sıcaklığı dersek daha doğru olur. Vücut ısısı, vücudun sahip olduğu toplam enerjinin ısıl karşılığıdır. Toplam ısıyı hesaplamak zordur ancak sıcaklığı daha düşük bir sisteme verdiği enerji miktarı ölçülebilir. Buna da entalpi değişimi diyoruz. Örneğin 4 santigrad derecedeki 100 kg suya parmağımız daldırıp sıcaklığını 5 santigrad dereceye yükseltirsek suya 100 kalorilik ısı enerjisi vermiş oluruz. Aksi takdirde vücudumuzun sahip olduğu toplam enerjinin ısıl değeri E=mc^2 ye eşdeğerdir. Teorik olarak derimizin yüzeyindeki sıcaklıktan daha yüksek veya daha alçak bir sıcaklıktaki ısı kaynağını algılayabiliriz. Aynı sıcaklıkta ise algılamayız. Derimiz ne kadar soğuk ise daha doğrusu kaynak ile olan sıcaklık farkımız ne kadar fazla ise, ısı kaynağını o kadar hızlı algılarız. Duyarlı IR sensörler de bu nedenle soğutulur. Madem konu dağıldı.. Biraz daha açalım...Isıyı algılamak bu kadar basit değil. Çoğu kere ısı kaynağına ve vücuda uygulama şekline bağlı.100 kg'lık suyun sıcaklığını parmağınızla bir derece artırabilmeniz için, parmağınızın sıcaklığının vücut sıcaklığından çok daha fazla olması gerekir. Örnek komik olmuş. Zaten parmaklarda sıcaklık oldukça düşüktür. Vücudun core sıcaklığı 36,5 C derece ise, parmaklarda bunun oldukça altındadır. 100 kalori kaybetmeniz için bir saatten fazla yürümeniz gerekir. Isı serbest sinir uçları ile algılanır. Bazıları düşük sıcaklıkları iletirlerken, diğerleri yüksek sıcaklıkları iletirler. Yani sıcak ve soğuk reseptörleri vardır. Ama elimizi sıcak su dolu bir kaba daldırırsanız, sıcaklığı soğuk olarak algılarsınız. Buna paradoksik soğuk hissi deniyor. Tabii bu arada ağrıyı ileten sinir uçlarını da uyaracağınız için, ağrı da hissedersiniz. Vücudunuza temas eden cismin sıcaklığı onun niteliklerinden biridir. Çoğu kere temas eden cisim ya sıvıdır, ya gazdır ya da katıdır. Keskin ve künt de olabilir. Bunların hepsi farklı ve karmaşık hislere neden olacaklardır. Yani diyebiliriz ki hayvan derisi hemen her türlü sıcaklığı algılayabilir. Çünkü sıcaklıkla birlikte deği ve ağrı duyularını taşıyan sinir lifleri de uyarılmaktadır. Yalnız tek tür reseptörün uyarıldığı bir durum son derece enderdir. Çoğu kere birden fazla reseptör uyarılır ve bu nedenden algı karmaşıktır. Link to post Sitelerde Paylaş
anarkom 0 Ağustos 2, 2014 gönderildi Raporla Share Ağustos 2, 2014 gönderildi 100 kg değil 100 g su olacak. 1 g suyun sıcaklığını 1 santigrad derece artırmak için 1 cal ısı gerekiyor. Link to post Sitelerde Paylaş
anarkom 0 Ağustos 2, 2014 gönderildi Raporla Share Ağustos 2, 2014 gönderildi Suyun özgül ısısı cal ile besinlerin kalorisi Cal arasında 1000 kat oran varmış. Yani; 1 Cal=1000 cal Yarım litre 0 derece soğuk su içince vücut 17.5Cal ısı yakmış oluyormuş. Ben de şimdi öğrendim. Paylaşayım dedim. Link to post Sitelerde Paylaş
Recommended Posts