Jump to content

Faraday Kafesi


Recommended Posts

http://en.wikipedia....auditory_effect

mikrodalga firinlari,cep telefonlari,radar gibi cihazlarin calisma frekanslari insan vucudu icin tehlikeli.Dokularda ki suyu kaynatip ses ve gorsel sanrilara yol aciyor.

yani çalışan her alet ısı yayar elektromanyetik dalgalar algılanamaz farkedilemez yalnızca ısı olarak bizi etkiler.algılanan şey ısıdır.

tarihinde limalima tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 114
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

LimaLima;

Sende, EMD'yi hissedebilecek hücreler yok. Bazı canlılarda var.

Tipik sinir hücrelerin de elektrik sinyali üreterek çalışır. Bu nedenle, eğer bir şekilde elektrik sinyali oluşursa üzerlerinde, bunu bir tür algılıyor olurlar.

Makul seviyede EMK oluşması için, sinir hücresinin boyunun EMD'nin boyuna yakın, olması gerekir, bu da dev hücreler demektir ve öyle sinir hücrelerimiz de yok.

Radyo dalgaları çoğu zaman ısı da oluşturmaz. Geçer gider. Basitçe, dalgaboyundan küçük olan şeyler, EMD'yi etkilemez, EMD onları kolayca aşar gider. Diğer yandan, hissedilebilir seviyede ısı oluşturması için, EMD kaynağının çok yakın ve çok güçlü olması, ayrıca bir hayli yüksek frekanslarda olması gerekir. Tipik bir FM Radyo vericisi, Baz istasyonu, Cep telefonu vs. insan vücuduna etki edecek kadar güçlü değildir, uygun frekansta hiç değildir. Bunların içinde cep telefonu bir soru işareti oluşturabilir belki. Çünkü, telefonu yüze dayamak, elde tutmak, EMD'ye değil, doğrudan kapasitif yolla vs. elektrik sinyalini vücuda almak, bir tür anten gibi davranmak demektir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

LimaLima;

Sende, EMD'yi hissedebilecek hücreler yok. Bazı canlılarda var.

Tipik sinir hücrelerin de elektrik sinyali üreterek çalışır. Bu nedenle, eğer bir şekilde elektrik sinyali oluşursa üzerlerinde, bunu bir tür algılıyor olurlar.

Makul seviyede EMK oluşması için, sinir hücresinin boyunun EMD'nin boyuna yakın, olması gerekir, bu da dev hücreler demektir ve öyle sinir hücrelerimiz de yok.

Radyo dalgaları çoğu zaman ısı da oluşturmaz. Geçer gider. Basitçe, dalgaboyundan küçük olan şeyler, EMD'yi etkilemez, EMD onları kolayca aşar gider. Diğer yandan, hissedilebilir seviyede ısı oluşturması için, EMD kaynağının çok yakın ve çok güçlü olması, ayrıca bir hayli yüksek frekanslarda olması gerekir. Tipik bir FM Radyo vericisi, Baz istasyonu, Cep telefonu vs. insan vücuduna etki edecek kadar güçlü değildir, uygun frekansta hiç değildir. Bunların içinde cep telefonu bir soru işareti oluşturabilir belki. Çünkü, telefonu yüze dayamak, elde tutmak, EMD'ye değil, doğrudan kapasitif yolla vs. elektrik sinyalini vücuda almak, bir tür anten gibi davranmak demektir.

https://www.google.c...leri%2F;675;400

hocam yalnız burada atladığınız birşey var. göz bildiğiniz gibi ışığı algılar ve ışık da bir emd dir. tabloda ışığın verilen dalga boyları bizim tarafımızdan algılanabiliniyor yani bizim hücrelerimizin boyu uygun ancak bundan daha küçük yani sinir hücremizin boyundan daha küçük elektromanyetik dalgalar da vardır. ancak bu dalgalarda emk oluşturmaz. burada söylediğiniz şey sıkıntılı bir ifade.

yani biz vücudumdaki bütün sinir hücrelerini birleştirip(birbirine ekleyip tek bir hücre haline getirip) eni ve boyu çok büyük bir hücre haline getirsek öyle denesek gene de herhangi bir emd(ışık hariç) algılanamaz.

tarihinde limalima tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

https://www.google.c...leri%2F;675;400

hocam yalnız burada atladığınız birşey var. göz bildiğiniz gibi ışığı algılar ve ışık da bir emd dir. tabloda ışığın verilen dalga boyları bizim tarafımızdan algılanabiliniyor yani bizim hücrelerimizin boyu uygun ancak bundan daha küçük yani sinir hücremizin boyundan daha küçük elektromanyetik dalgalar da vardır. ancak bu dalgalarda emk oluşturmaz. burada söylediğiniz şey sıkıntılı bir ifade.

yani biz vücudumdaki bütün sinir hücrelerini birleştirip(birbirine ekleyip tek bir hücre haline getirip) eni ve boyu çok büyük bir hücre haline getirsek öyle denesek gene de herhangi bir emd(ışık hariç) algılanamaz.

Işık, EMD spektrumunun bir kısmı, çok küçük bir kısmı sadece. Eğer öyle bir şey yapabilseydin, yani sinir hücrelerini ucuca ekleyip, tek bir kocaman hücre yapsaydın ne olurdu? Burada hesap kitap basit. Belli bir dalga boyunda, hücrenin bir ucu ile öbür ucu arasında bir EMK farkı oluşurdu. Yani bir potansiyel farkı. Yani bir gerilim. Ve EMD'nin faz değiştirmesinde bu potansiyelinde yönü değişirdi. Böylece, bir an birbirini iten, bir sonrasında ise çeken bu sayede bir hayli hızlı şekilde iyon akışı sağlayan bir pozisyon oluşurdu. Ve emin ol o hücre bunu acayip şekilde hissederdi. Ha, bunu bir koku gibi mi, ses gibi mi, ağrı olarak mı vs. hissederdi, bu o hücrenin beyinde nereye bağlı olduğunca belirlenirdi.

Link to post
Sitelerde Paylaş

daha küçük yani sinir hücremizin boyundan daha küçük elektromanyetik dalgalar da vardır. ancak bu dalgalarda emk oluşturmaz. burada söylediğiniz şey sıkıntılı bir ifade.

siz üstte emd lerin algılanmamasını hücre boyu ile açıklamışsınız ama bu kırmızı yazıya göre bu ifade yanlış.burada demek istedim ki daha küçük dalga boylu emd de vardır ancak bunlar gene de hissedilmez. mesela mor ışığın dalga boyundan daha küçük mor ötesi emd ler de vardır ancak bu emd ler hissedilemez fakat sarı ışığın dalga boyu mor ötesinden büyüktür yani hücre boyuna daha uzaktır ancak bu hissedilir.. yani sizin dalga boyu hücrelerden büyük olduğu için hissedilme olmaz diyorsunuz bu yanlıştır.

peki size bir soru görünür ışığın boyu hücre boyuna yakın olduğu için mi algı oluşuyor? görününr ışığın çok daha büyük dalga boyu olsaydı ışık algısı olmaz mıydı?

tarihinde limalima tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

daha küçük yani sinir hücremizin boyundan daha küçük elektromanyetik dalgalar da vardır. ancak bu dalgalarda emk oluşturmaz. burada söylediğiniz şey sıkıntılı bir ifade.

siz üstte emd lerin algılanmamasını hücre boyu ile açıklamışsınız ama bu kırmızı yazıya göre bu ifade yanlış.burada demek istedim ki daha küçük dalga boylu emd de vardır ancak bunlar gene de hissedilmez. mesela mor ışığın dalga boyundan daha küçük mor ötesi emd ler de vardır ancak bu emd ler hissedilemez fakat sarı ışığın dalga boyu mor ötesinden büyüktür yani hücre boyuna daha uzaktır ancak bu hissedilir.. yani sizin dalga boyu hücrelerden büyük olduğu için hissedilme olmaz diyorsunuz bu yanlıştır.

peki size bir soru görünür ışığın boyu hücre boyuna yakın olduğu için mi algı oluşuyor? görününr ışığın çok daha büyük dalga boyu olsaydı ışık algısı olmaz mıydı?

Belli bir frekansın üzerindeki EMD, bir anten üzerinde elektrik sinyali oluşturamaz. Daha doğrusu, o kadar küçük dalga boylarında, anten gibi kaba iletken kavramında değil, moleküler seviyede olaylar gelişir. Her ortamın EMD sinyalin davranışını etkileyen bir elektrik ve dielektrik faktörü vardır. Bunlar sinyalin polarizasyon, yayılma hızı, kavite parametreleri gibi bir sürü şeysini etkiler.

Bunun en iyi örneği, ışıkta görülür. Camdan ışık geçer, ama hızı düşer. Bu nedenle ışık cama girerken yansır yada kırılır, bizde bu yöntemle mercekleri yaparız. Ama camdan geçip giden radyo sinyalinin hızı değişse bile, dalga boyu nedeniyle bu mantıklı bir kırılmaya sebep olmaz. Prizma, nasıl renkleri ayırır, bir düşünün?

Bu etkiler nedeniyle, çok küçük dalga boylarında iletkenler bir anten gibi davranamaz olur.

Başka bir konuda mıydı, Hacı, antenin boyu ile, dalga boyu arasında bir alaka olmamalı vs. diyordu. Basitçe izah edelim durumu, çok yüzeysel olarak. Eğer bir iletkenin bir ucuna ulaşan dalga, öbür ucuna ulaşana kadar yön değiştiriyorsa, antenin her iki ucunda zıt birer EMK oluşacaktır. Ama o bir iletken ve bu durumda bir ucunu pilin pozitif, diğerini negatif kutba bağlamaktan farklı değildir. Bu durumda doğal olarak iletkenin içindeki elektrik ileten özellikle serbest elektronlar veya iyonlar hareket etmeye başlar, yani havada duran iletkenden bir akım akmaya başlar.

Bu konveksiyon ve mikrodlaga fırınların çalışma prensibine benzer. Tamamen aynı değil elbette. Ama basitçe, eğer dalga telin öbür ucuna ulaşınca, ilk ulaştığı uca göre yönü değişmişse, uçları arasında bir gerilim oluşacak, bir akım akabilecektir. Bu şartı, dalga boyunun tam katları, yarısı ve dörtte biri uzunluklarda mükemmel bir şekilde karşılarsınız. Ama bir milimlik bir hücreye isabet eden, 10cm boyundaki cep telefonu sinyali, o hücrenin hiç bir kenerı arasında bir gerilim farkı oluşturamaz. Doğal olarak, geçip gider, elbette hücre uygun dielektrik koşullarını sağlıyor, yani dlagayı emecek bir molekül veya kuantum ortamı taşımıyorsa. Şansımıza hücrelerimiz genel olarak böyle değil.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Belli bir frekansın üzerindeki EMD, bir anten üzerinde elektrik sinyali oluşturamaz. Daha doğrusu, o kadar küçük dalga boylarında, anten gibi kaba iletken kavramında değil, moleküler seviyede olaylar gelişir. Her ortamın EMD sinyalin davranışını etkileyen bir elektrik ve dielektrik faktörü vardır. Bunlar sinyalin polarizasyon, yayılma hızı, kavite parametreleri gibi bir sürü şeysini etkiler.

Bunun en iyi örneği, ışıkta görülür. Camdan ışık geçer, ama hızı düşer. Bu nedenle ışık cama girerken yansır yada kırılır, bizde bu yöntemle mercekleri yaparız. Ama camdan geçip giden radyo sinyalinin hızı değişse bile, dalga boyu nedeniyle bu mantıklı bir kırılmaya sebep olmaz. Prizma, nasıl renkleri ayırır, bir düşünün?

Bu etkiler nedeniyle, çok küçük dalga boylarında iletkenler bir anten gibi davranamaz olur.

Başka bir konuda mıydı, Hacı, antenin boyu ile, dalga boyu arasında bir alaka olmamalı vs. diyordu. Basitçe izah edelim durumu, çok yüzeysel olarak. Eğer bir iletkenin bir ucuna ulaşan dalga, öbür ucuna ulaşana kadar yön değiştiriyorsa, antenin her iki ucunda zıt birer EMK oluşacaktır. Ama o bir iletken ve bu durumda bir ucunu pilin pozitif, diğerini negatif kutba bağlamaktan farklı değildir. Bu durumda doğal olarak iletkenin içindeki elektrik ileten özellikle serbest elektronlar veya iyonlar hareket etmeye başlar, yani havada duran iletkenden bir akım akmaya başlar.

Bu konveksiyon ve mikrodlaga fırınların çalışma prensibine benzer. Tamamen aynı değil elbette. Ama basitçe, eğer dalga telin öbür ucuna ulaşınca, ilk ulaştığı uca göre yönü değişmişse, uçları arasında bir gerilim oluşacak, bir akım akabilecektir. Bu şartı, dalga boyunun tam katları, yarısı ve dörtte biri uzunluklarda mükemmel bir şekilde karşılarsınız. Ama bir milimlik bir hücreye isabet eden, 10cm boyundaki cep telefonu sinyali, o hücrenin hiç bir kenerı arasında bir gerilim farkı oluşturamaz. Doğal olarak, geçip gider, elbette hücre uygun dielektrik koşullarını sağlıyor, yani dlagayı emecek bir molekül veya kuantum ortamı taşımıyorsa. Şansımıza hücrelerimiz genel olarak böyle değil.

Belli bir frekansın üzerindeki EMD, bir anten üzerinde elektrik sinyali oluşturamaz. Daha doğrusu, o kadar küçük dalga boylarında, anten gibi kaba iletken kavramında değil, moleküler seviyede olaylar gelişir. Her ortamın EMD sinyalin davranışını etkileyen bir elektrik ve dielektrik faktörü vardır. Bunlar sinyalin polarizasyon, yayılma hızı, kavite parametreleri gibi bir sürü şeysini etkiler.

Bunun en iyi örneği, ışıkta görülür. Camdan ışık geçer, ama hızı düşer. Bu nedenle ışık cama girerken yansır yada kırılır, bizde bu yöntemle mercekleri yaparız. Ama camdan geçip giden radyo sinyalinin hızı değişse bile, dalga boyu nedeniyle bu mantıklı bir kırılmaya sebep olmaz. Prizma, nasıl renkleri ayırır, bir düşünün?

Bu etkiler nedeniyle, çok küçük dalga boylarında iletkenler bir anten gibi davranamaz olur.

Başka bir konuda mıydı, Hacı, antenin boyu ile, dalga boyu arasında bir alaka olmamalı vs. diyordu. Basitçe izah edelim durumu, çok yüzeysel olarak. Eğer bir iletkenin bir ucuna ulaşan dalga, öbür ucuna ulaşana kadar yön değiştiriyorsa, antenin her iki ucunda zıt birer EMK oluşacaktır. Ama o bir iletken ve bu durumda bir ucunu pilin pozitif, diğerini negatif kutba bağlamaktan farklı değildir. Bu durumda doğal olarak iletkenin içindeki elektrik ileten özellikle serbest elektronlar veya iyonlar hareket etmeye başlar, yani havada duran iletkenden bir akım akmaya başlar.

Bu konveksiyon ve mikrodlaga fırınların çalışma prensibine benzer. Tamamen aynı değil elbette. Ama basitçe, eğer dalga telin öbür ucuna ulaşınca, ilk ulaştığı uca göre yönü değişmişse, uçları arasında bir gerilim oluşacak, bir akım akabilecektir. Bu şartı, dalga boyunun tam katları, yarısı ve dörtte biri uzunluklarda mükemmel bir şekilde karşılarsınız. Ama bir milimlik bir hücreye isabet eden, 10cm boyundaki cep telefonu sinyali, o hücrenin hiç bir kenerı arasında bir gerilim farkı oluşturamaz. Doğal olarak, geçip gider, elbette hücre uygun dielektrik koşullarını sağlıyor, yani dlagayı emecek bir molekül veya kuantum ortamı taşımıyorsa. Şansımıza hücrelerimiz genel olarak böyle değil.

dalgayı emen hücreler var onlar koni ve çomak hücreleridir ve sadece gözde bulunur. aynı zamanda insan vücudundaki tek emd algılayıcı hücreleridir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

dalgayı emen hücreler var onlar koni ve çomak hücreleridir ve sadece gözde bulunur. aynı zamanda insan vücudundaki tek emd algılayıcı hücreleridir.

Öyle de denebilir. Ama dalgayı emdikleri biraz hatalı bir terim. Dalgadan etkilenirler ve bir elektrik sinyali oluştururlar. Emmek denince, genelde olay entropik bir kavram olur ve ısı enerjisine çevrildiği kabul edilir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Öyle de denebilir. Ama dalgayı emdikleri biraz hatalı bir terim. Dalgadan etkilenirler ve bir elektrik sinyali oluştururlar. Emmek denince, genelde olay entropik bir kavram olur ve ısı enerjisine çevrildiği kabul edilir.

Elektriksel alan ile elektrik akımı, elektromanyetik alan ile elektromanyetik dalga arasındaki farkları ya da ne olduklarını tam bilmiyormuşsunuz gibime geliyor.

tarihinde anarkom tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Elektriksel alan ile elektrik akımı, elektromanyetik alan ile elektromanyetik dalga arasındaki farkları ya da ne olduklarını tam bilmiyormuşsunuz gibime geliyor.

Sende bunların hepsinin bir arada olan şeyler olduğunu hiç bilmiyorsun gibi geliyor banada.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Elektriksel alan ile elektrik akımı, elektromanyetik alan ile elektromanyetik dalga arasındaki farkları ya da ne olduklarını tam bilmiyormuşsunuz gibime geliyor.

Ayar verme modundan çıkarsak...

Gözdeki hücreler, ışığı emmez. Işığı bir elektrik sinyaline çevirip beyne gönderirler. Emmek dendiği zaman, bunun ortada entropiyle yok olup gidecek olan ısıya dönüştüğü ifade edilir. Isı demekte biraz kaba bir terim. Bu, bilgi çıkarılamıyacak şekilde dönüştürme demektir. Gidilir biraz shannon okunursa, sinyal gürültü oranı denen bir mevzu vardır, burada da alınan ışık, gürültünü çok yüksek olup bilgi miktarını sıfıra doğru iten bir enerji olan ısıya dönüşmektedir, shannon limitinin altına. Mesela, su bazı radyo frekanslarındaki, hatta ELF/VLF bandından daha kısa tüm dalgaları emer. Yani bir bilgi çıkarılamayacak şekilde dönüştürür: ısı enerjisi.

tarihinde anibal tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

İnsan bedeni mükemmel olmasa bir iletkendir.İnsan bedeninin eşdeğer devresi elektronik kitaplarında paralel bağlı direnç kondansatör ikilisi olarak gösterilir.

sinyal derken elektriği mi kastediyorsunuz? yani sinyal almak derken anteni el ile tutunca anten demirinden bize çarpacak elektriği mi kastediyorsunuz?

tarihinde limalima tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

sinyal derken elektriği mi kastediyorsunuz? yani sinyal almak derken anteni el ile tutunca anten demirinden bize çarpacak elektriği mi kastediyorsunuz?

Eğer radyo bozuk değilse, çarpmaz, merak etme.

Sinyal derken, radyo sinyalini kastediyoruz. Yani radyo dalgalarını. Yani bir takım elektromanyetik dalgaları.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Eğer radyo bozuk değilse, çarpmaz, merak etme.

Sinyal derken, radyo sinyalini kastediyoruz. Yani radyo dalgalarını. Yani bir takım elektromanyetik dalgaları.

tam olarak anlatamadım galiba. insanda emd leri algılayabilecek reseptör yok. senin dediğine göre radyo sinyallerini alabiliyoruz antene tutarak.neyimizle alıyoruz bu sinyalleri acaba? ve de eğer alabiliyor isek alınan bu dalgalar bizde farkındalık oluşturuyor mu? yani bize bir şeyler geldiğini(emd) farkediyor muyuz? yoksa elektrik direğinin(yüksek gerilim hattı) altından geçerken de vücuduma emd ler çok yoğun bir şekilde giriyor ancak hiç bir his farkındalık oluşmaz.

tarihinde limalima tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

tam olarak anlatamadım galiba. insanda emd leri algılayabilecek reseptör yok. senin dediğine göre radyo sinyallerini alabiliyoruz antene tutarak.neyimizle alıyoruz bu sinyalleri acaba? ve de eğer alabiliyor isek alınan bu dalgalar bizde farkındalık oluşturuyor mu? yani bize bir şeyler geldiğini(emd) farkediyor muyuz? yoksa elektrik direğinin(yüksek gerilim hattı) altından geçerken de vücuduma emd ler çok yoğun bir şekilde giriyor ancak hiç bir his farkındalık oluşmaz.

yoksa ben de biliyorum mr çekilirken filan emd ler çok yoğun bir şekilde giriyor ya da cep telefonu ile konuşurken filan. ancak ben böyle bir emd girişinin olduğunu vücudumda emd olduğunu hissetmiyorum.

tarihinde limalima tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...