Genç Bakış 0 Ağustos 18, 2014 gönderildi Yazar Raporla Share Ağustos 18, 2014 gönderildi sen müslümanmısın birader hayırdır ? seni mi GERDİ ? sana mı soracağım adama hitap ederken nasıl edeceğime ? dine bağlamayıp bilmem nereme mi bağlayacaktım ? adamın bu baskış açısı nerden geliyor ? bu adam müslüman değilmi ? müslümanlık düşüncesi ile konuşmuyor mu burda ? O zaman çark etme. Adam gibi düşüncenin arkasında dur. Araba benzetmesi sadece bir örnekti. Kimse binilecek bir mal olarak görmüyor bunu ilk mesajlarımda da dedim. Ya ben hep bu kadar yanlış anlaşılmak zorunda mıyım ya. Arabaya istersen binebilirsiniz (dinde serbest olsa bu mantıkla yine bineceğimi sanmıyorum) Bu örnek yanlış anlaşılmaya fazla eğim gösteriyormuş. Neyse. Öncelikle daha önce ilişki yaşamış diye kadına kirli gözle bakamayız. Daha önce ilişki yaşamış kadın ne ise erkekte odur. İlk olarak ayrılacağım bir sevgili ister misin? Cinsellik için evleniyorum diyorsan evlenme arkadaşım. (Ben cinsel açlık diye bir şeye inanamıyorum.) Evlenmek mutlu bir hayat kurmayı istemektir. Mutlu bir hayat kurmak istediğin kişinin başka biriyle olduğunu bilmek nasıl mutluluk verir insana? Daha önce söylemiştim zaten en son kısmı. Gayet de mutluluk verebiliyor. Durumlara bağlı olarak değişiyor bu. Şu an içinde bulunduğunuz sosyal durum sebebiyle sizi mutlu etmiyor, ki kendi düşüncemi yukarıda açıkladım. Bence cinsel açlık düpedüz bir gerçektir ve kurgumuza tam oturuyor. Link to post Sitelerde Paylaş
Zavallı 0 Ağustos 18, 2014 gönderildi Raporla Share Ağustos 18, 2014 gönderildi Araba benzetmesi sadece bir örnekti. Kimse binilecek bir mal olarak görmüyor bunu ilk mesajlarımda da dedim. Ya ben hep bu kadar yanlış anlaşılmak zorunda mıyım ya. Arabaya istersen binebilirsiniz (dinde serbest olsa bu mantıkla yine bineceğimi sanmıyorum) Bu örnek yanlış anlaşılmaya fazla eğim gösteriyormuş. Neyse. Öncelikle daha önce ilişki yaşamış diye kadına kirli gözle bakamayız. Daha önce ilişki yaşamış kadın ne ise erkekte odur. İlk olarak ayrılacağım bir sevgili ister misin? Cinsellik için evleniyorum diyorsan evlenme arkadaşım. (Ben cinsel açlık diye bir şeye inanamıyorum.) Evlenmek mutlu bir hayat kurmayı istemektir. Mutlu bir hayat kurmak istediğin kişinin başka biriyle olduğunu bilmek nasıl mutluluk verir insana? Daha önce söylemiştim zaten en son kısmı. verdiğin örneklere dikkat edeceksin o zaman birader.....boş beleş işkembeden konuşmayacaksın. Link to post Sitelerde Paylaş
Zavallı 0 Ağustos 18, 2014 gönderildi Raporla Share Ağustos 18, 2014 gönderildi O zaman çark etme. Adam gibi düşüncenin arkasında dur. çark eden kim kardeşim....genellemedik diyoruz....bu adamın fikri neyse zikri de o diyoruz...bunu da dogmalardan alıyor diyoruz....tüm müslümanlar böle düşünüyor mu diyoruz ? biz de müslümandık..ama bizim BEKARET takıntımız yoktu....eminim bekaret takıntısı olmayan müslümanlar da vardır. ama bu adamın VAR ! Link to post Sitelerde Paylaş
Genç Bakış 0 Ağustos 18, 2014 gönderildi Yazar Raporla Share Ağustos 18, 2014 gönderildi çark eden kim kardeşim....genellemedik diyoruz....bu adamın fikri neyse zikri de o diyoruz...bunu da dogmalardan alıyor diyoruz....tüm müslümanlar böle düşünüyor mu diyoruz ? biz de müslümandık..ama bizim BEKARET takıntımız yoktu....eminim bekaret takıntısı olmayan müslümanlar da vardır. ama bu adamın VAR ! Bu tartışma anlamsız bir yere gidiyor. Eminim ki arkadaşlar durumu kavradı. Link to post Sitelerde Paylaş
hawloo 0 Ağustos 19, 2014 gönderildi Raporla Share Ağustos 19, 2014 gönderildi O zaman çark etme. Adam gibi düşüncenin arkasında dur. Gayet de mutluluk verebiliyor. Durumlara bağlı olarak değişiyor bu. Şu an içinde bulunduğunuz sosyal durum sebebiyle sizi mutlu etmiyor, ki kendi düşüncemi yukarıda açıkladım. Bence cinsel açlık düpedüz bir gerçektir ve kurgumuza tam oturuyor. Kendince önemli bir şey olarak görmüyorsan tabi mutlu olabilirsin.Ben sadece cinsel konuda değil hiç sevgili olmamış biride isterim. Başka bir erkeğin elinden tutmuş olmasını bilmek bana durmadan huzursuzluk verir. Seversem hiç bir kusuru göremeyebilirim belki ama zaman bana yine bu huzursuzluğu kıskançlığı yaşatır.Hani sütten çıkmış ak kaşık derler ya. İşte ben öyle istiyorum. Ama isteyip sahip olmakla bitmiyor, ya ayrılırsak, ya beni aldatırsa vs vs ben ölesiye kadar onla mutlu olmak istiyorum. Aslıda bence bir çok insan bunu ister. Normal hayatta da böyledir insan. Son model en hoş serilerinden bir Mercedes isterim. (Böyle ergenlik durumum yok örnek veriyorum.) Kaportası çarpmış kırılmış daha önceden. Yan sanayide değiştirmişler fiyatı daha ucuza veriyorlar Yok arkadaşım ben her şeyiyle sıfır isterim. Bir çok insan böyledir bence. Link to post Sitelerde Paylaş
Zavallı 0 Ağustos 19, 2014 gönderildi Raporla Share Ağustos 19, 2014 gönderildi (düzenlendi) Ağustos 19, 2014 tarihinde Zavallı tarafından düzenlendi Link to post Sitelerde Paylaş
Zavallı 0 Ağustos 19, 2014 gönderildi Raporla Share Ağustos 19, 2014 gönderildi Cinselliğin Kökeni ve Evrimsel Süreci Üç Basit Kural Yaşamın üç temel kuralı var. Var olmak, Üremek ve Zevk Almak. Bkz: Sosyobiyolojik Evrimimiz Basit canlılardan karmaşık canlılara bu üç kural birbirinin ayrılmaz parçası. İlkel hücreli bir canlı için ilk iki kural daha geçerli. Ancak gelişmiş kompleks canlılarda üçüncü kuralda en az diğer ikisi kadar önemli ve yaygın. Hücrelerimiz çoğaldıkça, beynimiz gelişip, sosyalleştikçe yaptığımız hemen her şeyden zevk almaya başlıyoruz, dahası bunun bilincinde oluyoruz. Şüphesiz kötü huylu bir bakteride yaptığı işlemden zevk alıyordur ancak haz sınırları biz komplike canlılara göre daha sınırlıdır. Bilimsel sınıflandırılmış ismimizle biz homosapienler (Düşünebilen Modern İnsan) milyonlarca yıllık evrimimizde ağaçlar/ormanlar sayesinde önce ellerimizi, ellerimiz sayesinde ise beyin hacmimizi geliştirdik. Daha büyük bir beyin hacmi daha büyük bir vajina demekti. Daha büyük bir vajina ise daha büyük bir penis anlamına geliyordu. (Bazılarımız büyük sever ) Vücudumuz bu orantılara göre şekillendi. Gelişen beynimiz hayatta kalmamızı sağladı, ömrümüzü uzattı ve beraberinde sosyalleşmeyi getirdi. Aletler geliştirdik, aletlerle aletler icat ettik sonra o aletleri kıçımıza sokup ahhh! ohhh! diye garip sesler çıkarıp kendimizden geçtik, evrenin, doğanın işleyişi hakkında araştırmalar yapıp bilinçlendik, kültürler doğurduk, oyunlar oynadık, cinselliği keşfettik. Geliştikçe geliştik, kabımıza sığamaz olduk.Oysa milyarlarca yıl önce kopyalanarak çoğalan canlılardık! Yani cinsiyetsizdik. Atalarımız dört milyar yıl kadar önce eşeysiz üreyen tek hücreli bir canlıydı. Gel gör ki biz atamızın izinden gitmedik. N'aptık? Kalktık, bu tek hücreli ilkel bakteriden 2.5 milyar yıl sonra hermafrodit (Çift Cinsiyetli) bir canlı olduk. Buda yetmedi, milyonlarca yıl sonra ise ekosisteme uyum sağlayarak (Eşeyli Üreme) cinsiyetlere bölündük. Çünkü, doğanın değişim-gelişim-dönüşüm (Evrim) yasası bunu zorunlu kıldı. Sonrasında kadın-erkek cinsiyetleri ürememiz için tesadüfü ve zorunlu bir bölünme oldu. Öyle ki geçmişten devraldığımız genlerimizin sadece %5’i cinsiyeti belirliyor. Bu, anneden alınan x kromozomu ile babadan alınan y kromozomunun 2.5’luk dilimine tekabül ediyor. Ana rahmindeki çocuk embriyo süresinin ilk aşamasında cinsiyetsizdir. Daha sonra memelilerde canlılar dişi olarak gelişir. Canlının asıl cinsiyeti babadan alacağı y veya x kromozomuna göre şekillenir. Hatta ergenlik çağına kadar kız ve oğlan çocuklarında genital bölge dışında bir farklılık yoktur. Göğüsleri bile aynıdır. Zaten kadın ve erkeğin fiziksel ve biyolojik benzerliği o derece yoğundur ki tüm bunlar geçmişte cinsiyetsiz ve hermafrodit canlılar olduğumuzun açık kanıtlarıdır. Erkekte işe yaramamasına rağmen memenin hala çıkıyor olması ise cinsiyetlere bölündükten sonra DNA’mıza aktarılan hermafrodit halimizden gelir. Bkz; Erkek Memesi Günümüzde çift cinsiyetli dünyaya gelen insanlar ve diğer canlıların sayısı da yadsınmayacak denli çoktur. Mesela, rakı mezelerimizin vazgeçilmez balığı çipura 12-15 aylıkken cinsiyet değiştirir, erkekten dişiye döner. Orfoz balığı ise 20 yaşından sonra dişilikten erkekliğe yatay geçiş yapar. Dönüş esnasında cinsiyet organlarını yok ederek yerine yeni cinsiyet organları geliştirirler. Cinsellik üremekten ibaret değildir. Eller, cinsel organlar ve beyin sayesinde sürülükten çıkıp sosyalleştik. Bu sosyalleşme sayesinde yarattığımız bir takım ahlak kurallarınında kölesi olduk. Bunlar binlerce yıldır sorgulanmadan günümüze taşındı. Bunun nedeni içgüdülerimiz ile beynimiz arasında sıkışıp kalmış olmamızdır. Özellikle bütün ahlaki toplumsal kuralların, siyasi yasaların (kitle kontrol araçları) temelinde korku içgüdüsü vardır ve bu, binlerce yıldır başımıza bela olmuştur. Öyle ki cinsel tabular sayesinde çoğumuz hala seks ile üremeyi birbirine karıştırır, seksin üremek olduğunu sanırız. Aslında bu, yanlış bilinen bir olaydır. Her üreme haz amaçlı değildir. Daha az karmaşık hayvanlarda üreme daha ziyade itkisel olarak gerçekleşir. Seks, haz almak için yaptığımız bir eylemdir. Örneğin ömrümüz boyunca giriştiğimiz binlerce seks girişiminden yalnızca ikisi yahut üçü üreme ile sonuçlanır. Bu rakam gelişmemiş ülkelerde ise en fazla yirmi civarlarındadır. Buda sosyal canlılar için cinselliğin çok küçük bir oranının üremeyi kapsadığını ortaya koymaktadır. Bizim gibi sosyal canlılar olan bonobolar ve yunuslar seks girişimlerini sadece üremek için yapmak yerine haz almak için yapan kısmen bilinçli, zeki hayvanlardır. Canlılık o derece çeşitlidir ki on binlerce tür hayvan ve bitkinin seks ve üreme yöntemleri birbirlerinden farklı. Bana göre, doğa devamlığını sağlamak için canlıları cinsel haz, coşku, libido ile sınırsızca donatmıştır. Üremeleri için canlılara sonsuz haz olanakları sunmuştur. Doğa yasalarının bir bilinci olmadığı için doğada canlılara karşı ayrımcılık yoktur. Canlıların hepsi tür içi haz alışverişleri yaparlar, kaynaşırlar. Çok eşlilik, eşcinsellik, biseksüellik, karşıt cinslilik, grup seks, anal, oral seks, masturbasyon, yüz yüze sevişme, ön sevişme, cinsel haz için alet kullanma, genital organları birbirine sürtme gibi cinsel haz oyunları özellikle sosyalleşmiş ve gelişmiş canlıların hemen hepsinde sık görülen eylemler. Sorgulanmamış ahlak kurallarından dolayı insanlara bunların çoğu olumsuz davranışlar olarak yerleşmiştir. Oysa bunlar doğanın bizlere sunduğu ve yaşamımızı renklendirmek için uygulamamız gereken en doğal eylemlerdir. Sevgi, cinsel bir eylemdir! Çünkü aslında yaşamın bu üç kuralının temelinde cinsellik vardır. Var olmak, Üremek ve Haz Almak. Üçü de cinsel kökenlidir. Var olmak ve üremek için haz almamız şart. Aksi takdirde ne var olmak ne de üremek isteriz. Tabi bu kural biz sosyal canlılar içindir. İlkel canlılar henüz seksten haz almayı ve geliştirmeyi öğrenemediler. Aptal şeyler işte “Sevgi cinsel bir eylemdir” derken elbette bir "Oedipus kompleksi"den söz etmiyorum. İçgüdülerimizden sıyrılmaktan bahsediyorum. Bunu da beynimiz sayesinde yapabiliriz. Bugün gelişen bilincimiz sayesinde ensest ilişkinin sağlık açısından zararlı olduğunu, aşırı alkolün ve aşırı tüm yiyecek ve içeceklerin bize zarar vereceğini biliyoruz. Ensesti tetikleyen durumları ortadan kaldırabilirsek –ki insanları enseste sürükleyen asıl şey tabulardır- o zaman ensestinde önüne geçmiş olabiliriz. Cinselliği tabu olmaktan çıkarıp özgürce yaşayabilir ve herhangi bir cinse, kişiye yönelik olmak zorunluluğundan kurtarabilirsek psikolojik olarak bastırılmış ensest ve tecavüz olaylarını da önlemiş olabiliriz. İnsanları ne denli yasaklarla zorlar iseniz o derece yasakladığınız şeye karşı gizli bir istek oluşur. Cinselliği ne kadar tabulaştırır, canlıların bu en doğal eylemlerini sınırlarsanız bu, o derece şiddetvari eylemlerle kendini açığa çıkarır. Tecavüz gibi. Birbirimizi sevmek zorundayız. Sevgi bir tür cinselliktir, çünkü eşeyli üremek feragat, fedakârlık ister. Şiddet sayesinde sadece birbirimizi yok ederiz, oysa sevgi sayesinde paylaşmayı, bir arada yaşamayı, çok kültürlü olmayı öğreniriz. Özellikle ortaçağdan günümüze bir bakın; cinselliğin tabu olduğu tüm dönemlerde ve toplumlarda insanlık tarihi şiddetle, vahşetlerle, katliamlarla doludur. Çünkü bu, sevginin ve cinselliğin değil gücün, erkin, korkunun, yasaklamaların, doğaüstü güçlerin kutsanmasından kaynaklanmaktadır. Ne kadar çok sevişirsek o kadar çok psikolojik ve bedensel açıdan rahatlarız. Bu rahatlık birbirimize karşı hoşgörülü olmamızı ve sorunlarımızı şiddetle çözmek yerine sevgi ile çözmemizi sağlar. Cinsellik canlılar arasında çok güçlü bir bağ. Kolay, kolay hiç kimsenin hayır diyemeyeceği cinselliği: sınırsızca, tabusuz ve coşkuyla insanlığın hayatına sokabilirsek mutlu bir insanlık yaratabiliriz. Mutlu insanlar çok daha az agresiflerdir. Daha az kavga ederler ve daha çok paylaşımcı olurlar. İnsanların en doğal dürtüleri baskı altındayken, bastırılmışken sakin olmalarını bekleyemeyiz onlardan. Bu yüzden cinselliği belli bir eşe, cinsiyete, cinsel yönelime, mekâna, zamana sıkıştırmadan özgürce yaşamak gerekir. Biseksüellik doğanın bir kanunudur. Doğa, canlıları cinsel coşku ile donatırken aynı zamanda canlılık nüfusunun dengede kalmasını da sağlamıştır. Eşcinseller ve biseksüeller, yani cinsel yönelim olmasaydı bugün dünya nüfusu belki de iki katına kadar çıkacak, yetersiz kaynaktan dolayı insanlık yamyamlaşabilecekti. Bonoboizmin temel iddialarından biride hepimizin potansiyel bir biseksüel olduğudur. Bkz: Zaman Zaman İçinde Zaman Atom İçinde Cinsel yönelim genleri vardır ve hepimiz genlerimizde bu potansiyeli taşırız. Yetiştiğimiz kültürün davranışlarına, geleneklerine göre cinsel yönelimimiz açığa çıkar veya baskılanır. Bunun için illada muhafazakar bir çevrede yetişmiş olmamız yahut baskı altında büyümüş olmamız gerekmez. Çok çağdaş, ilerici, görece daha özgür bir çevrede de cinsel yönelimimizi keşfetmemiş olabiliriz. Yetiştiğimiz çevrede sebze olarak sadece patates ve soğan yetişiyor ve mensup olduğunuz kabile/toplum bu iki sebzeden yemek kültürü oluşturmuşsa doğal olarak başka sebzelerin tadını, hazzını bilmiyoruz demektir. Bu yüzden domates yiyene kadar domatesin varlığından ya da tadından habersiz yaşayacaksınız anlamını taşır bu.Bir erkek ve bir kadının duygusal ve cinsel yaklaşımı olarak bildiğimiz “heteroseksüel” yönelim, bizim toplumumuzdaki baskın cinsel yönelimdir ve insanlar ahlak kuralları ile korkutulduğu için çoğunluğu hem kendi cinsi ile hem de karşı cins ile olan klasik çiftleşme eyleminden başka türlü hazlar deneyememişlerdir. Çoğu heteroseksüel çift vajinal ilişkiden başka yüzlerce haz oyunlarından habersizdirler. Örneğin erkekler ve kadınlar, kadınlarla olan vajinal ilişkilerde kadının (g) noktasını bilmedikleri için onların yeteri derecede zevk almasını sağlayamamaktadırlar. Aslında kadının (g) noktası cinsiyet evriminden sonra vajinasında kalmış olan körelmiş penistir! (Tıpkı embriyoda kuyruk sokumumuzun çıkıp sonra yok olması gibi erkeklerde meme, kadınlarda penis benzer örneklerdir. Örneğin kuyruk yok ama kuyruk sokumu var, meme var ama süt vermiyor, işlevsiz.) Birçok kadın bu yetersizliği bildiği için erkekle olan vajinal ilişki esnasında aynı zamanda parmaklarıyla (g) noktasının bulunduğu bölgeye doğru mastürbasyon yaparak asıl hazzı almaya çalışır. Aynı durum tam tersi içinde geçerlidir. Kadınlar ve erkekler, erkeğin (g) noktasının penisin başında olduğunu sanırlar. Bu yüzden ilişkilerde her zaman kadın erkekten çok daha fazla zevk almaktadır. Ancak bilindiğinin aksine erkeğin (g) noktası penisinde değil anüs bölgesindedir. Eşcinseller anal ilişkilerde bu yüzden bu denli zevk almaktadırlar. Bir eşcinsel erkek, eğer (g) noktasına temas edilirse penisi ile hiç uyarılmadan anal ilişki sırasında büyük bir haz ile boşalabilir. Erkekler ve kadınlar kendi bedenlerini, haz alanlarını iyi bildikleri için hemcins ilişkilere yönelmektedirler. Kadınında erkeğinde asıl zevk alış noktaları bu (g) noktası dediğimiz bölgelerdir. Cinselliği kısmen tabu olmaktan çıkarmış batı ülkelerinde, heteroseksüel erkekler kadın partnerlerine anüs bölgelerine yumuşak bir aletle ya da parmakla dokunmalarına izin vererek yüksek hazzı yakalarlar. Kadınların ise erkeklere nazaran hemcinsleri ile olmamak gibi bir tabuları yoktur. Erkeklerin bu tabusu ataerkil/patriyarka yönetim sisteminden gelir. Hepimizin potansiyel bir biseksüel olduğu iddiamızın diğer bir kanıtı ise heteroseksüel olduklarını iddia eden hemcins iki insanı uzun süre bir ortamda tuttuğunuzda onların birbirlerine karşı cinsel ve duygusal yönelim gösterdiklerini görebilmemizdir. Askeri ortamlar, kız ve erkek öğrenci yurtları, öğrenci evleri bu gibi örneklerle doludur. Aynı cinsten iki insanı bir yıl ıssız bir adaya koyduğumuzda, siyasi, dini, kültürel yapıları, inançları, düşünceleri ne olursa olsun, ne kadar muhafazakar veya maço olurlarsa olsun fiziksel veya düşünsel olarak birbirlerine cinsel eğilim-istek gösterecekleri kaçınılmaz bir sondur. Konumuz dışına çıkmak istemiyorum, bizim topraklarımızda özellikle Antik Yunan ve Osmanlı toplumlarında eşcinselliğin hoşgörü ile karşılanıp, yaygın olarak yaşandığını rahatlıkla söyleyebilirim. Sevginin, anaerkilliğin hoşgörülü insanlar ve toplumlar oluşturduğuna dair başka bir kanıt ise yine eşcinseller ve kadınlar üzerinden verilebilinir. Dünyadaki bütün savaşların, katliamların, vahşetlerin sebebi %99.9 sevgisiz büyümüş, cinsel dürtüleri baskılanmış heteroseksüel erkeklerdir. Heteroseksüel erkeklerden ölüm makineleri yetişirken, eşcinsellerden edebiyatçı, sanatçı, yazar, modacı, düşünür, aydın, filozof gibi daha insanca, hümanist, natüralist işler yapan ahlaklı kişiler yetişmiştir ve dünyayı fikirleri ve eylemleri ile değiştirmiş büyük devrimlere imzalarını atmışlardır. Ve tabi ki bonobo maymunları. Artık onları tanımayanınız yoktur.. Zafer Kılıç 25.08.2010 http://zaferrkilic.b...sel-sureci.html Link to post Sitelerde Paylaş
zorlu 0 Ağustos 19, 2014 gönderildi Raporla Share Ağustos 19, 2014 gönderildi Zavallı bu eklediklerin baya çıplak takılıyolarmış. Acaba nası bi aile anlayışları var. Severek mi evleniyolar görücü usulü mü? Link to post Sitelerde Paylaş
Zavallı 0 Ağustos 19, 2014 gönderildi Raporla Share Ağustos 19, 2014 gönderildi Zavallı bu eklediklerin baya çıplak takılıyolarmış. Acaba nası bi aile anlayışları var. Severek mi evleniyolar görücü usulü mü? kimbilir ? ama TABULARI yok gibi sanki ? Link to post Sitelerde Paylaş
Vahşi01 0 Ağustos 19, 2014 gönderildi Raporla Share Ağustos 19, 2014 gönderildi kızlık zarı dikimi diye bişey duydunuz mu ? siz istediğiniz kadar BAKİRE olsun diye yırtının......yapacak olan kadın yapar ve güzelce de yutturur size.... yahut anal yapar - bakiredir halen...ve siz gene yutarsınız.... ne halt edeceksiniz o zaman? Link to post Sitelerde Paylaş
Yâdellerdeki Yurtdaş 0 Ağustos 19, 2014 gönderildi Raporla Share Ağustos 19, 2014 gönderildi cinselliğin ilk defa bir tabuya dönüşmesi nasıl oldu çok merak ediyorum. din sonucu olmadığı kesin. ama ne oldu da insanlar bu olayı kötü görmeye başladılar. İnsanların zekâları geliştikçe ve tüyleri azalmaya başlayınca, giysiyi üretmek zorunda kaldılar. Zamanla giysilere o kadar alıştılar ki, bu durumu "doğal" olarak algıladılar; atlarının çıplak gezdiğini unuttular. Böylece, giysisizlik doğaldışı olarak algılanmaya başlandı. Bu durum evrilerek, cinselliğin tabulaşmasına neden oldu. Binlerce yıllar evvel, karısını konuğuna ikrâm eden toplum, artık kadını poşetlemeye kadar vardı. Link to post Sitelerde Paylaş
Ben Masumum 0 Ağustos 19, 2014 gönderildi Raporla Share Ağustos 19, 2014 gönderildi (düzenlendi) ilk ortaya çıkışının din sonucu olduğunu sanmıyorum. dinlere baktığımda gördüğüm; var olan batıl inançların, adetlerin kanunlaştırılması. cinsellik bir tabu değil iken (ki ilkel kabilelerde görüyoruz, ne cinsellik ne de çıplaklık bir tabu değil) din adamı gelip de: "yassah kardeşim" demiş olsaydı, insanların su içmek, yolda yürümek kadar doğal gördükleri bir şeyi yasaklamış olurdu. gerçi islama bakınca aslında normal olan çok şeyin sırf muhamed istedi diye yasaklandığını görüyoruz o da ayrı mesele. var olan batıl inançlar dediğin anda dine girer ! batıl inançlar din kökenlidir. burada birkaç farklı kavram yer aldığı için bunları tek tek açıklarsak durum daha netleşecek diye düşünüyorum. ben yukarıda bahsetmiş olduğum kavramlar ile neyi kastettiğimi açayım, nerede hemfikir olmadığımızı daha netleştirebiliriz böylece; 1- cinselliğin tabulaşması diyerek neyi kastettim. 2- batıl inanç deyimini kullanırken neyi kastettim. 3- ilk ilahi kavram ve ilahi kural koyucuların ortaya çıkışı hakkındaki düşüncem. 4- dini kural koyucular neye göre kural koydular. 1- cinselliğin tabulaşması diyerek neyi kastettim: burada "tabu" sözcüğünü hatalı kullanmış olabilirim. ben burada cinselliğin yasaklanmasını değil, ilk defa ayıplanmaya başlamasını kastettim. yani cinsellik su içmek, ekmek yemek gibi son derece sıradan bir şey iken nasıl oldu da ilk defa ayıp bir olay olduğu olgusu insanların beyninde filizlendi? işte bu ilk filizlenmeye: "cinselliğin tabulaşmasının başlangıcı" dedim. 2- batıl inanç deyimini kullanırken neyi kastettim: içerisinde "inanç" sözcüğü geçtiği için yanlış anlaşılmış olabilirim, ben sıradan batıl inançları kast ettim aslında, tabiki dini temelli çok batıl inanç var. ama dinle alakasız da çok var. mesela hacı-hoca türbesine gidip kızıma kısmet bul diye ip bağlamak dini temelli bir batıl inanç olarak gösterilebilirken, bir insanın üzerinden geçildiğinde o insanın boyunun uzamayacağı inancı da dinle alakasız bir batıl inanç olarak gösterilebilir. yani kullanmış olduğum haliyle: "batıl inanç" dini temelli olmak zorunda değil. 3- ilk ilahi kavram ve ilahi kural koyucuların ortaya çıkışı hakkındaki düşüncem: ilkel insanlar bilimden habersiz oldukları için olmuş olabilecek her şeyin insan-hayvan ve güneş-ay ile olduğuna inanıyorlardı çünkü doğada hareketli olan unsurlar bunlar idi sadece. bundan dolayı deprem gibi korkunç olayları da: "bunu yapan insan gibi hayvan gibi bir güç var ve bizi cezalandırıyor" diye yorumladılar ve ilk ilahi kavramı ortaya attılar. o bilinmeyen büyük güce yaranmak istediklerinde de ilk ilehi kural koyma işlemi ortaya çıktı diyedüşünüyorum. 4- dini kural koyucular neye göre kural koydular: işte tartışma konusuna geldik, bence ilk kural koyma işlemi gayet safiyane: "iyi insan olalım, birbirimize vurmayalım-kavga etmeyelim vs vs" tarzı oldu. bence burada yapılan işlem: "yepyeni bir ayıplama unsuru ekleme" işleminden ziyade: "iyi bir hareklet olmadığı toplum içinde zaten benimsenmiş, yani hali hazırda ayıplanmış bazı hareketlerin artık bir kural vasıtasıyla yasaklanmaya başlaması" işlemi. tabi ki çok ileriki yıllarda çıkan dinlerde bu kural koyma işlemi keyfi olarak kötüye kullanılmış (mesela muahmmedin ayşe için evlatlığı yasaklaması ya da savaşmak istemeyen müslümanların tehdit ile savaşmaya zorlanması tarzı) ama bunun nedeni islam gibi son dönem dinleri çıktığında toplumların daha gelişmiş olmaları, siyasi yapıların olması ve son dönem peygamberlerinin artık sadece bir depremden koruyucu olmaktan ziyade aynı zamanda şahsi çıkarları da olan: "liderler" olmasından dolayı olduğunu düşünüyorum. kaldı ki islamda bile yasaklanan bir çok şeyin aslında o dönemde var olan ayıpların kurana kopyala yapıştır yapılması şeklinde olduğunu görebiliriz (sadece ayıp değil, diğer bir çok kavram da dahil siz de biliyorsunuz) örneğin kuranda kadına baskı kurulması, kasının kontrol altına alnması ayetlerini görüyoruz. bunun o coğrafyadaki hali hazırda var olan bir kavram olduğunu ve kurana da bu şekilde geçtiğini biliyoruz. mesela muhammed günümüzde yaşayıp peygamberliğini ilan etmiş olsaydı, kurana: "kim ki otobüste kendinden yaşlı olana yer vermezse şüphesiz ki azab onu beklemektedir" tarzı bir ayet eklemiş olabilirdi, çünkü bu toplumda ayıplanan bir kavram. ve ayet eklendikten sonra "ayıp" satüsünden "haram" statüsüne yükselmiş olurdu. ama günümüzde kurana: "bilgisayar fareleri artık 2-3 tuşlu değil, 38 tuşlu olacak yoksa azab sizi bekliyor" tarzı insanların anlam veremeyecekleri bir ayet koymaya çekinirdi sanırım çünkü bu hem garipsenirdi, hem de fare tuşunun muhammede bir katkısı-çıkarı yok. aynen bu 2-3 tuşlu fare kavramı gibi, cinsellik de zararsız-sıradan-ayıplanması söz konusu olmayan bir hareket iken kendini peygamber ilan eden biri çıkp da: "depremi yapan büyük insan benimle konuştu, artık cinsellik ayıplanmıştır, konu kapanmışır" deseydi, o dönemdeki insanlar bunu bizim fare tuşu olayını garipsememiz gibi garipserlerdi diye düşünüyorum. uzun lafın kısası, bence cinselliğin günümüzdeki ayıplanan haline gelişindeki aşamaların %90'ını din oluşturmuştur diye düşünsem de, bu ayıplanma kavramının ilk olarak din tarafından ortaya atılmadığını düşünüyorum. ha tabi şu da olabilir, cinselliğin azalmasından çıkar elde edeceğini düşünen bir kural koyucu var oldu ise, belki o ilk olarak kendi keyfi isteğiyle cinselliği sınırlamış da olabilir??? bir mühendis olarak böyle yazılarla fikrimi açıklama konusunda çok başarılı değilim ama umarım ne demek istediğimi anlatabilmişimdir. Ağustos 19, 2014 tarihinde Ben Masumum tarafından düzenlendi Link to post Sitelerde Paylaş
Ben Masumum 0 Ağustos 19, 2014 gönderildi Raporla Share Ağustos 19, 2014 gönderildi İnsanların zekâları geliştikçe ve tüyleri azalmaya başlayınca, giysiyi üretmek zorunda kaldılar. Zamanla giysilere o kadar alıştılar ki, bu durumu "doğal" olarak algıladılar; atlarının çıplak gezdiğini unuttular. Böylece, giysisizlik doğaldışı olarak algılanmaya başlandı. Bu durum evrilerek, cinselliğin tabulaşmasına neden oldu. Binlerce yıllar evvel, karısını konuğuna ikrâm eden toplum, artık kadını poşetlemeye kadar vardı. evet gayet mantıklı. Link to post Sitelerde Paylaş
Zavallı 0 Ağustos 19, 2014 gönderildi Raporla Share Ağustos 19, 2014 gönderildi cevap çok basit... zamanla @Yâdellerdeki Yurtdaş ın da dediği gibi İnsanların zekâları geliştikçe ve tüyleri azalmaya başlayınca cinsel organlar açıkta kalmaya başladılar. son derece hassas olan bu bölgeler dış etkenlerden etkilenmeye başladılar. (sıcak-soğuk, börtü-böcek, güneş ışınları, kit-toz, vs.vs) zamanında yoğun kıllarla kaplı bu bölgeler doğal olarak korunuyordu. tabi bir de koruma görevi gören kuyruğa da sahiptik. ancak tüyler yok oldukça bu bölgeleri YAPAY yollarla korumaya çalıştık.....tıpkı şu resimdeki gibi : zaman içinde korunan bölgeler insanların uzun süreler içinde görmemesinden dolayı nadir zamanlarda görülmeleri durumunda GARİPSENMEYE başlandı. ancak örtülmeyen yerler için herhangi bir sorun yaşanmadı. bugün bile bazı afrika kabilelerinde kadınların üstsüz şekilde rahatça erkekler içinde SALDIRIYA uğramadan dolaşmasının sebebi budur. DOĞAL KARŞILANIYOR .ki doğrusu da aslında budur. her nekadar garipsenen durumlar yaşansa da - bu TABU haline gelmedi... cinselliğin - cinsel bölgelerin tabu haline gelmesi dinler ile başlar. cezalar - yasaklar - yaptırımlar vs.vs.vs dinlerin işidir. Link to post Sitelerde Paylaş
Recommended Posts