Jump to content

LUT PEYGAMBER NE DEDİ?


Recommended Posts

Ben birşey demiyorum kuaran yazıyor birlikte okuyalım ne diyor?

Lut peygamberin Kurandaki hikayesi kısaca şöyledir:

Allahın elçileri (Tevratta iki melek olarak geçer) Lut peygambere misafir olurlar. Bunun haberini alan ve erkeklerle birlikte olan sapık kavmi koşarak Lut peygamberin evine gelir. Bunun karşısında Lut peygamber kavmine dönerek Hicr Suresi'nde şöyle der:

-Şehir halkı, birbirlerine müjdeleyerek geldi. (Lut onlara) dedi ki: "Bunlar benim misafirlerim, (lütfen) beni utandırmayın! Allahtan korkup (sakının) ve beni küçük düşürmeyin."

-(Lut) dedi ki: "Eğer yapmak istiyorsanız, işte bunlar, benim kızlarım."

Aynı hikayet Hud Suresi'nde ise şu şekilde geçer:

(Lut) dedi ki: "Ey kavmim, bunlar benim kızlarım, sizler için daha temizdir. Allahtan korkun ve beni misafirlerim önünde küçük düşürmeyin. Sizin içinizde reşit(doğru düşünen) bir adam yok mudur?"

Dediler ki: "Şüphesiz sende biliyorsun ki, kızlarında bizim bir hakkımız yoktur. Gerçekte sen, bizim ne istediğimizi biliyorsun."

(Lut) dedi ki: "Keşke size yetecek bir gücüm olsaydı veya sağlam bir yere dayanabilseydim."

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 62
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Ben birşey demiyorum kuaran yazıyor birlikte okuyalım ne diyor?

Lut peygamberin Kurandaki hikayesi kısaca şöyledir:

Allahın elçileri (Tevratta iki melek olarak geçer) Lut peygambere misafir olurlar. Bunun haberini alan ve erkeklerle birlikte olan sapık kavmi koşarak Lut peygamberin evine gelir. Bunun karşısında Lut peygamber kavmine dönerek Hicr Suresi'nde şöyle der:

-Şehir halkı, birbirlerine müjdeleyerek geldi. (Lut onlara) dedi ki: "Bunlar benim misafirlerim, (lütfen) beni utandırmayın! Allahtan korkup (sakının) ve beni küçük düşürmeyin."

-(Lut) dedi ki: "Eğer yapmak istiyorsanız, işte bunlar, benim kızlarım."

Aynı hikayet Hud Suresi'nde ise şu şekilde geçer:

(Lut) dedi ki: "Ey kavmim, bunlar benim kızlarım, sizler için daha temizdir. Allahtan korkun ve beni misafirlerim önünde küçük düşürmeyin. Sizin içinizde reşit(doğru düşünen) bir adam yok mudur?"

Dediler ki: "Şüphesiz sende biliyorsun ki, kızlarında bizim bir hakkımız yoktur. Gerçekte sen, bizim ne istediğimizi biliyorsun."

(Lut) dedi ki: "Keşke size yetecek bir gücüm olsaydı veya sağlam bir yere dayanabilseydim."

Eş cinsellik ile lanetlenen bir kavminin tüm erkeklerine, kendisine ait olan dişilerini, tüm kavminin erkeklerine bağışlaması gerçekten tartışılacak bir konu...

Habil ve Kabil hikayesini andırıyor...

tarihinde Meggeyn tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Eş cinsellik ile lanetlenen bir kavminin tüm erkeklerine, kendisine ait olan dişilerini, tüm kavminin erkeklerine bağışlaması gerçekten tartışılacak bir konu...

Habil ve Kabil hikayesini andırıyor...

Şüphesiz Allah hikayeleri nasıl yazdığını görmedinizmi :)

Link to post
Sitelerde Paylaş

:lol::D

bu durumda lut gavat mı oluyo????

alın kızlarımı becerin...

vay gavat vay :D :D

lut gavatmiymiş ben peygamber saniyordumm....... bide bunun tevrata goresi var

1. İki melek akşamleyin Sodom'a vardılar. Lut kentin kapısında oturuyordu. Onları görür görmez karşılamak için ayağa kalktı. Yere kapanarak, 2. "Efendilerim" dedi, "Kulunuzun evine buyurun. Ayaklarınızı yıkayın, geceyi bizde geçirin. Sonra erkenden kalkıp yolunuza devam edersiniz." Melekler, "Olmaz" dediler, "Geceyi kent meydanında geçireceğiz." 3. Ama Lut çok diretti. Sonunda onunla birlikte evine gittiler. Lut onlara yemek hazırladı, mayasız ekmek pişirdi. Yediler. 4. Onlar yatmadan, kentin erkekleri -Sodom'un her mahallesinden genç yaşlı bütün erkekler- evi sardı. 5. Lut'a seslenerek, "Bu gece sana gelen adamlar nerede?" diye sordular, "Getir onları da yatalım." 6. Lut dışarı çıktı, arkasından kapıyı kapadı. 7. "Kardeşler, lütfen bu kötülüğü yapmayın" dedi, 8. "Erkek yüzü görmemiş iki kızım var. Size onları getireyim, ne isterseniz yapın. Yeter ki, bu adamlara dokunmayın. Çünkü onlar konuğumdur, çatımın altına geldiler." 9. Adamlar, "Çekil önümüzden!" diye karşılık verdiler, "Adam buraya dışardan geldi, şimdi yargıçlık taslıyor! Sana daha beterini yaparız." Lut'u ite kaka kapıyı kırmaya davrandılar. 10. Ama içerdeki adamlar uzanıp Lut'u evin içine, yanlarına aldılar ve kapıyı kapadılar. 11. Kapıya dayanan adamları, büyük küçük hepsini kör ettiler. Öyle ki, adamlar kapıyı bulamaz oldu.

12. İçerdeki iki adam Lut'a, "Senin burada başka kimin var?" diye sordular, "Oğullarını, kızlarını, damatlarını, kentte sana ait kim varsa hepsini dışarı çıkar. 13. Çünkü burayı yok edeceğiz. RAB bu halk hakkında birçok kötü suçlama duydu, kenti yok etmek için bizi gönderdi." 14. ………

15. Lut Soar'a vardığında güneş doğmuştu. 16. RAB Sodom ve Gomora'nın üzerine gökten ateşli kükürt yağdırdı. 17. ……

18. Lut Soar'da kalmaktan korkuyordu. Bu yüzden iki kızıyla kentten ayrılarak dağa yerleşti, onlarla birlikte bir mağarada yaşamaya başladı.

19. Büyük kızı küçüğüne, "Babamız yaşlı" dedi, "Dünya geleneklerine uygun biçimde burada bizimle yatabilecek bir erkek yok. 20. Gel, babamıza şarap içirelim, soyumuzu yaşatmak için onunla yatalım." 21. O gece babalarına şarap içirdiler. Büyük kız gidip babasıyla yattı. Ancak Lut yatıp kalktığının farkında değildi. 22. Ertesi gün büyük kız küçüğüne, "Dün gece babamla yattım" dedi, "Bu gece de ona şarap içirelim. Soyumuzu yaşatmak için sen de onunla yat." 23. O gece de babalarına şarap içirdiler ve küçük kız babasıyla yattı. Ama Lut yatıp kalktığının farkında değildi. 24. Böylece Lut'un iki kızı da öz babalarından hamile kaldılar. 25. Büyük kız bir erkek çocuk doğurdu, ona Moav adını verdi. Moav bugünkü Moavlılar'ın atasıdır. 26. Küçük kızın da bir oğlu oldu, adını Ben-Ammi koydu. O da bugünkü Ammonlular'ın atasıdır.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Hakikaten tevrat boyle ensest ve sansasyonel iliskilerle dolu bir kitap.toplum normlarina aykiri hikayeler bunlar.ustelik lut kizlariyla yatarken nasil olurda bilmez bu teknik olarak mumkun degil bi kere.utanmaz adam bildigin becermis kizlarini.

Benim merak ettigim,museviler bunlari nasil acikliyolar acaba bizim muslumanlarin kafasindanmi gidiyolar."o oyle degil,yanlis yorumluyorsun" hani cok acik anlatimlari bile sanki cok karmasik bisrymis gibi cozmek icin sadece din adam olmak gerektigi kafasindanmi gidiyolar acaba.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Anlayamadim dogrusu.ask siiiri gibi bakildiginda icinde ask betimlemeleri var fakat tek bir kadindan bahsetmiyo.ayrica memelerden falanda bahsediyo.asktan ziyade erotizm akiyo : )

Dikkatli okumamışsın.

Bir duble yazayım bari :P

Bahçeme girdim, kızkardeşim, yavuklum!

Mürrümü topladım, pelesenkim ile;

Gümecimi yedim, balımla beraber:

Şarabımı içtim, süTümle beraber.

Ey dostlar! yiyin; İçin. sevgililer! ve mestolun.

Ben uyuyordum, yüreğim ise uyanıktı;

Kapıyı çalan sevgilimin sesi:

Bana aç. kızkardeşim, sevgilim, benim eşsiz güvercinim!

tarihinde Mırnaw tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Ayetlerden zaten bir şey anlamıyorsunuz, onu anladık, bari şunu okuyun:

Arabistan Yarımadasında Ürdün ile İsrail arasında bulunan ve "Bahr-i Lût" veya Ölü Deniz olarak da isimlendirilen Lût gölü hakkında ilmî mahiyette ilk araştırma 19. asrın sonlarına doğru, W.F. Lynchin idaresindeki sefer heyeti tarafından yapılmıştır. Bunu Fransız ve İngiliz ilim adamlarının yaptıkları araştırmalar takip etmiştir (1).

Ölü Deniz ismi, Tevrat'ın ilk kitabında (Tekvin XV) tasvir edilen âfet ve âsi kavimlerin yaşadığı memleketin yere batıp, bunlara ait şehirler olan Sodom ve Gomorre'nin göl altında kaybolması menkıbesi ile alâkalı görünür. Bu isim aynı zamanda göl çevresinin çorak manzarası, göl sularının hayattan mahrum bulunması gibi hâdiseler ile de desteklenir (2). Ayrıca Tevrat'ta, gölün üzerinde toplanan ziftten dolayı asfalt gölü de denmektedir (3).

Lût gölünün yüzölçümü 1015 km2, uzunluğu 84 km, ortalama genişliği 17 km.dir. Ortalama derinliği ise 146 m.dir. Güneye doğru inildikçe derinlik 10-11 metreye kadar azalarak sığlaşır. Şeria vadisinin güneyinde meridyen doğrultusunda uzanan, tektonik bor çöküntüsünün dibinde bulunan bu göl, Akdeniz'in seviyesinden 395 m. aşağıdadır. Lût gölünün dibinin seviyesi ise yine Akdeniz'in seviyesinden 790-800 m. aşağıdadır. Ama 790 m. seviyesi uzun zamandır hep aynı kalmaktadır. Bu seviye değişikliklerinin sebebi, yazın önemli olan buharlaşmadır. Halbuki Ürdün nehri, hergün buraya 6 milyon m3 su taşımaktadır. Üst seviyede buharlaşan suyun kalınlığı günlük 13 mm. dir. Aşın buharlaşma sebebiyle gölün üzeri çoğu zaman mavimtırak bulutlarla kaplıdır (4). Bu gölün bir hususiyeti de suyundaki tuz yoğunluğun un % 30'u bulmasıdır. Halbuki Öteki denizlerde tuz yoğunluğu ancak % 3 kadardır. Lût gölünün tuz yoğunluğunun bu kadar vüksek olmasının sebebi göle akan Şeria nehrinin, yatağı boyunca sürüklediği kimyevî maddelerin çok fazla olması ve kızgın güneşin tesiri ile oluşan aşırı buharlaşmadır. O kadar ki tuzu çok yoğun olduğundan dolayı, göle giren bir kimsenin suya batması ve yüzme bilmeyenlerin boğulma ihtimali yoktur. Sanki yüzme yeleği takmış gibi, su insanı kaldırır, suyun yüzeyinde tutar. Hatta İsrailoğullarının Roma hakimiyetine karşı isyan etmeleri üzerine M.S. 70 yılında Kudüs'ü muhasara eden Tifus (ki sonra Roma İmparatoru olmuştur) ölüme mahkum ettiği birkaç esiri zincirlere vurdurarak Lût gölüne attırmış, fakat mahkumlar boğulmayarak su üzerinde kalmışlardır. Esirlerin bir kaç kez göle atılıp, sanki mantar gibi tekrar suyun yüzüne çıktıklarını gören Tifus, hâdisenin tesiriyle mahkûmları bağışlayıp öldürmekten vazgeçmiştir (5).

Göl içinde en fazla bulunan tuz, magnezyum klorür (MgCl) %10.2 dir. Bunu sodyum klorür (NaCl) %7.9, kalsiyum %3,7 ve potasyum %1.5 klorür ile sodyum bromür %5 takip etmektedir (6).

Yahudiler, bugün Lût gölünden geniş ölçüde mutfak tuzu ve potasa (potasyum karbonat K2C3) üretmektedirler.

İlk zamanlarda "Ölü Deniz" bugünkü kadar güneye uzanmıyordu. Bugünkü Ürdün şehirlerinden el-Kerek'in, tam karşısındaki el-Lisan yarımadası Ölü Deniz'in ucu durumunda idi. Bunun güneyinde kalan ve şimdi deniz sularının altında kalan vadi, Lût kavminin helaki ve ortadan kaybolmasıyla Lût gölü aşağıya kadar uzayarak genişlemiştir (6).

ÖLÜ DENİZDE KAYBOLAN MEDENİYET

Lût gölünün güneyinde ve doğusunda, bugün tamamen ıssız kalan bölgelerinde bir çok eski yerleşim merkezinin kalıntıları ve izleri vardır. Bu izlerden, bu bölgenin vaktiyle hayli kalabalık (400. 000 civarında) bir nüfusa sahip olduğu anlaşılıyor. Halbuki bu bölge bu kadar insanı cezbedecek fizikî bir güzelliğe sahip değildir. Ağaçlar, yeşil sahalar veya sulu yerler çok azdır (7).

Tarihçilere göre Hz. İbrahim'in M.Ö. 200 yılları civarında yaşamış olduğunu tahmin ediyorlar. Bu bakımdan, bölgenin, en iyi dönemini Hz. İbrahim ile yeğeni Hz. Lût devrinde yaşadığını kabul edebiliriz.(8)

Ürdün'ün nüfus bakımından en kalabalık ve her tarafı yemyeşil olan bölgesi, Tevrat'ta "Sodom" adıyla geçen vâdi idi. Cenâb-ı Allah, Sodom ve Gomorre'yi mahvetmeden önce buralar Bağ (Aden) ve Mısır gibi mamur bölgelerdi. (9)

Sodom ve Gomorre şehirlerinin üzerlerine milyonlarca ton taş, toprak, lav vb. yığılması ve o şehirlerin sular altında kalması düşünülüp ibret alınmalı. Bakınız Yüce Beyan ne diyor: "İşte bunda firaset ehline ibret ve kudretimize delalet vardır. O yerler yolun üzerindedir. Bunda mü'minler için ibret vardır"(10).

"Elbette siz, sabahları onların yerlerine uğrarsınız. Geceleyin de uğrarsınız. Hâlâ akıllanmaz mısınız?"(11).

Mevdûdî'nin açıklamalarına paralel bir görüşü savunan Alman bilim adamı Werner Keller de "Tevrat gerçekten haklı imiş" adlı eserinde Sodom ve Gomorre şehirlerinin felaketten önce ve sonraki durumlarını şöyle anlatıyor:

"Lût gölünün doğu kısmında bir yarımada oluşturan "dil" gibi bir kısım, gölün içine uzanmıştır. Bu kısma Araplar "el-Lisan" yani "dil" adını vermişlerdir. Burada suyun tabanında, adeta gölü ikiye bölen fakat görülmeyen keskin bir dirsek uzanmaktadır. Bu yarımadanın sağında taban 400 m. derin olduğu halde sol tarafı şaşılacak derecede sığdır. Son senelerde yapılan ölçümlerden burasının derinliğinin ancak 15-20 m. kadar olduğu anlaşılmıştır. Kayıkla Lût gölünün bu alt ucunda gezildiği zaman, güneş ışınları da suya uygun bir biçimde yansıyorsa, insan şaşılacak bir manzara ile karşılaşır. Şöyle ki: Kıyıdan biraz ötede suyun içinde orman ağaçlarının belirdiği görülür. Bunlar, gölün son derece yoğun olan tuzlarının konserve ettiği ağaçlardır.

Derinlerde yeşil renkte görülen ağaç gövdeleri ile ağaç artıklarının çok eski olması gerekir. Bir zamanlar bu ağaçların yaprakları yeşerdiği ve çiçek açtıkları zaman, ihtimal ki Lût (as.) da buralarda sürülerini otlatmıştır. Lût gölünün bu garip "dili" bir zamanlar Siddim vadisi idi. Anlaşılan azab, bir bahar mevsiminde gelmiştir.

SODOM VE GOMORRE NASIL BATTI?

Amerikalı jeologlar ilk önce Şeria nehri yatağının niçin dik olduğunu açıklamışlardır. Gerçekten nehrinin yatağını oluşturan 190 km. lik bir mesafede, Şeria 190 m. lik bir meyille düşüş yapmaktadır. Bu durum ve Lût gölünün de deniz seviyesinden 400 m. alçak olması, büyük bir jeolojik hâdisenin burada kendisini göstermesinden ileri gelmiştir.

Şeria nehri vadisi ile Lût gölünün durumu da küremizin bu bölgesinden geçen bir çatlağın ancak bir parçasından ibarettir. Küre kabuğunda bu çatlağın durumu ve uzunluğu son zamanlarda tesbit edilmiş bulunmaktadır. Bu çatlak, Toros dağlarının eteklerinden başlayıp güneye doğru Lût gölünün güney kıyılarından ve Akabe çölü üzerinden Akabe körfezine uzayıp, oradan da Kızıl Deniz'i geçerek Afrika'da son bulmaktadır. Bu uzun çöküntünün uzayıp gittiği yerlerde, kuvvetli yanardağ hareketlerinin bulunmuş olduğu anlaşılmaktadır. İsrail'deki Galileo dağlarında, Ürdün'ün yüksek yayla kısımlarında, Akabe Körfezi vb. yerlerde bazaltlar ve lavlar bulunmaktadır.

Bu bölgede birgün kendisini göstermiş olan muazzam çökmede, herhalde patlamalar, yıldırımlar, yangınlar ve tâbiî gazlarla birlikte korkunç bir deprem olmuş ve Siddim vadisi ile birlikte Sodom ve Gomorre kentleri de yerin derinliklerine gömülmüşlerdir. Bu deprem sırasında yer kabuğunun çatlayıp çöküşü, kabuğun altında uyuyan volkanlara serbestçe yol vermiştir. Şeria'nın yukarı vadisinde bugün de sönmüş kraterlere rastlanmakta olup, buralarda kireç katmanları yer almaktadır (12).

Mevdûdî, "ve orada elemli azaptan korkanlar için (Allah'ın kudretine delalet eden) alâmetler de bıraktık." (13) ayetini şöyle tefsir ediyor:

"Burada bahsedilen alâmet, Lût gölünün güney kısmıdır. Bu kısmın bugün de büyük bir medeniyete mezar olduğunun hikayesini dile getirmektedir. El-Lisan adındaki küçük yarımadanın güneyindeki sığ bölümün, felaketten sonra ortaya çıkması anlayanlara bir işarettir. Bunun yanında 1965'de bu bölge civarında ve el-Lisan'da Amerikan arkeologlarının yaptığı kazılarda, büyük bir mezarlık ortaya çıkmıştır. Burada 20.000'den fazla mezar olduğu tesbit edilmiştir. Bu işaretlerden yakın bir yerde büyük bir şehrin bulunduğu tahmin edilmektedir. Bu keşif ayrıca, söz konusu şehrin, yere battığı tezini de güçlendiriyor. Çünkü zamanımızda bu bölgede başka kalabalık herhangi bir yerleşim bölgesi yoktur. Lût gölünün güney kısmında büyük bir felaketin belirtileri olarak büyük kara lekeler, yanmış taşlar, soğumuş lavlar, petrol, mazot ve tabiî gaz kalıntıları da karşımıza çıkıyor. Bütün bunlardan insan, bir zamanlar burada bir kıyametin koptuğunu açıkça anlıyor.

Arkeologlar, Lût kavminin helak oluş tarihini M.Ö.1900 yılları olarak hesaplıyorlar. Amerikalı ilim adamı Jack Finegan, 1951 senesinde kaleme aldığı bir makalesinde şunları söylüyor: "...Arkeolojik deliller iyice incelenirse, Lût gölünün güney kısmındaki suların yükselmesinin sebebi anlaşılır. Bu bölgede bulunan Sodom ve Gomorre şehirleri, büyük bir zelzele ile birlikte, yıldırım ve göktaşı yağmuru, yerden fışkıran zehirli gazlarla ve büyük bir patlama neticesinde toprağın derinliklerine gömülmüşlerdir" (14).

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ayetlerden zaten bir şey anlamıyorsunuz, onu anladık, bari şunu okuyun:

Arabistan Yarımadasında Ürdün ile İsrail arasında bulunan ve "Bahr-i Lût" veya Ölü Deniz olarak da isimlendirilen Lût gölü hakkında ilmî mahiyette ilk araştırma 19. asrın sonlarına doğru, W.F. Lynchin idaresindeki sefer heyeti tarafından yapılmıştır. Bunu Fransız ve İngiliz ilim adamlarının yaptıkları araştırmalar takip etmiştir (1).

Ölü Deniz ismi, Tevrat'ın ilk kitabında (Tekvin XV) tasvir edilen âfet ve âsi kavimlerin yaşadığı memleketin yere batıp, bunlara ait şehirler olan Sodom ve Gomorre'nin göl altında kaybolması menkıbesi ile alâkalı görünür. Bu isim aynı zamanda göl çevresinin çorak manzarası, göl sularının hayattan mahrum bulunması gibi hâdiseler ile de desteklenir (2). Ayrıca Tevrat'ta, gölün üzerinde toplanan ziftten dolayı asfalt gölü de denmektedir (3).

Lût gölünün yüzölçümü 1015 km2, uzunluğu 84 km, ortalama genişliği 17 km.dir. Ortalama derinliği ise 146 m.dir. Güneye doğru inildikçe derinlik 10-11 metreye kadar azalarak sığlaşır. Şeria vadisinin güneyinde meridyen doğrultusunda uzanan, tektonik bor çöküntüsünün dibinde bulunan bu göl, Akdeniz'in seviyesinden 395 m. aşağıdadır. Lût gölünün dibinin seviyesi ise yine Akdeniz'in seviyesinden 790-800 m. aşağıdadır. Ama 790 m. seviyesi uzun zamandır hep aynı kalmaktadır. Bu seviye değişikliklerinin sebebi, yazın önemli olan buharlaşmadır. Halbuki Ürdün nehri, hergün buraya 6 milyon m3 su taşımaktadır. Üst seviyede buharlaşan suyun kalınlığı günlük 13 mm. dir. Aşın buharlaşma sebebiyle gölün üzeri çoğu zaman mavimtırak bulutlarla kaplıdır (4). Bu gölün bir hususiyeti de suyundaki tuz yoğunluğun un % 30'u bulmasıdır. Halbuki Öteki denizlerde tuz yoğunluğu ancak % 3 kadardır. Lût gölünün tuz yoğunluğunun bu kadar vüksek olmasının sebebi göle akan Şeria nehrinin, yatağı boyunca sürüklediği kimyevî maddelerin çok fazla olması ve kızgın güneşin tesiri ile oluşan aşırı buharlaşmadır. O kadar ki tuzu çok yoğun olduğundan dolayı, göle giren bir kimsenin suya batması ve yüzme bilmeyenlerin boğulma ihtimali yoktur. Sanki yüzme yeleği takmış gibi, su insanı kaldırır, suyun yüzeyinde tutar. Hatta İsrailoğullarının Roma hakimiyetine karşı isyan etmeleri üzerine M.S. 70 yılında Kudüs'ü muhasara eden Tifus (ki sonra Roma İmparatoru olmuştur) ölüme mahkum ettiği birkaç esiri zincirlere vurdurarak Lût gölüne attırmış, fakat mahkumlar boğulmayarak su üzerinde kalmışlardır. Esirlerin bir kaç kez göle atılıp, sanki mantar gibi tekrar suyun yüzüne çıktıklarını gören Tifus, hâdisenin tesiriyle mahkûmları bağışlayıp öldürmekten vazgeçmiştir (5).

Göl içinde en fazla bulunan tuz, magnezyum klorür (MgCl) %10.2 dir. Bunu sodyum klorür (NaCl) %7.9, kalsiyum %3,7 ve potasyum %1.5 klorür ile sodyum bromür %5 takip etmektedir (6).

Yahudiler, bugün Lût gölünden geniş ölçüde mutfak tuzu ve potasa (potasyum karbonat K2C3) üretmektedirler.

İlk zamanlarda "Ölü Deniz" bugünkü kadar güneye uzanmıyordu. Bugünkü Ürdün şehirlerinden el-Kerek'in, tam karşısındaki el-Lisan yarımadası Ölü Deniz'in ucu durumunda idi. Bunun güneyinde kalan ve şimdi deniz sularının altında kalan vadi, Lût kavminin helaki ve ortadan kaybolmasıyla Lût gölü aşağıya kadar uzayarak genişlemiştir (6).

ÖLÜ DENİZDE KAYBOLAN MEDENİYET

Lût gölünün güneyinde ve doğusunda, bugün tamamen ıssız kalan bölgelerinde bir çok eski yerleşim merkezinin kalıntıları ve izleri vardır. Bu izlerden, bu bölgenin vaktiyle hayli kalabalık (400. 000 civarında) bir nüfusa sahip olduğu anlaşılıyor. Halbuki bu bölge bu kadar insanı cezbedecek fizikî bir güzelliğe sahip değildir. Ağaçlar, yeşil sahalar veya sulu yerler çok azdır (7).

Tarihçilere göre Hz. İbrahim'in M.Ö. 200 yılları civarında yaşamış olduğunu tahmin ediyorlar. Bu bakımdan, bölgenin, en iyi dönemini Hz. İbrahim ile yeğeni Hz. Lût devrinde yaşadığını kabul edebiliriz.(8)

Ürdün'ün nüfus bakımından en kalabalık ve her tarafı yemyeşil olan bölgesi, Tevrat'ta "Sodom" adıyla geçen vâdi idi. Cenâb-ı Allah, Sodom ve Gomorre'yi mahvetmeden önce buralar Bağ (Aden) ve Mısır gibi mamur bölgelerdi. (9)

Sodom ve Gomorre şehirlerinin üzerlerine milyonlarca ton taş, toprak, lav vb. yığılması ve o şehirlerin sular altında kalması düşünülüp ibret alınmalı. Bakınız Yüce Beyan ne diyor: "İşte bunda firaset ehline ibret ve kudretimize delalet vardır. O yerler yolun üzerindedir. Bunda mü'minler için ibret vardır"(10).

"Elbette siz, sabahları onların yerlerine uğrarsınız. Geceleyin de uğrarsınız. Hâlâ akıllanmaz mısınız?"(11).

Mevdûdî'nin açıklamalarına paralel bir görüşü savunan Alman bilim adamı Werner Keller de "Tevrat gerçekten haklı imiş" adlı eserinde Sodom ve Gomorre şehirlerinin felaketten önce ve sonraki durumlarını şöyle anlatıyor:

"Lût gölünün doğu kısmında bir yarımada oluşturan "dil" gibi bir kısım, gölün içine uzanmıştır. Bu kısma Araplar "el-Lisan" yani "dil" adını vermişlerdir. Burada suyun tabanında, adeta gölü ikiye bölen fakat görülmeyen keskin bir dirsek uzanmaktadır. Bu yarımadanın sağında taban 400 m. derin olduğu halde sol tarafı şaşılacak derecede sığdır. Son senelerde yapılan ölçümlerden burasının derinliğinin ancak 15-20 m. kadar olduğu anlaşılmıştır. Kayıkla Lût gölünün bu alt ucunda gezildiği zaman, güneş ışınları da suya uygun bir biçimde yansıyorsa, insan şaşılacak bir manzara ile karşılaşır. Şöyle ki: Kıyıdan biraz ötede suyun içinde orman ağaçlarının belirdiği görülür. Bunlar, gölün son derece yoğun olan tuzlarının konserve ettiği ağaçlardır.

Derinlerde yeşil renkte görülen ağaç gövdeleri ile ağaç artıklarının çok eski olması gerekir. Bir zamanlar bu ağaçların yaprakları yeşerdiği ve çiçek açtıkları zaman, ihtimal ki Lût (as.) da buralarda sürülerini otlatmıştır. Lût gölünün bu garip "dili" bir zamanlar Siddim vadisi idi. Anlaşılan azab, bir bahar mevsiminde gelmiştir.

SODOM VE GOMORRE NASIL BATTI?

Amerikalı jeologlar ilk önce Şeria nehri yatağının niçin dik olduğunu açıklamışlardır. Gerçekten nehrinin yatağını oluşturan 190 km. lik bir mesafede, Şeria 190 m. lik bir meyille düşüş yapmaktadır. Bu durum ve Lût gölünün de deniz seviyesinden 400 m. alçak olması, büyük bir jeolojik hâdisenin burada kendisini göstermesinden ileri gelmiştir.

Şeria nehri vadisi ile Lût gölünün durumu da küremizin bu bölgesinden geçen bir çatlağın ancak bir parçasından ibarettir. Küre kabuğunda bu çatlağın durumu ve uzunluğu son zamanlarda tesbit edilmiş bulunmaktadır. Bu çatlak, Toros dağlarının eteklerinden başlayıp güneye doğru Lût gölünün güney kıyılarından ve Akabe çölü üzerinden Akabe körfezine uzayıp, oradan da Kızıl Deniz'i geçerek Afrika'da son bulmaktadır. Bu uzun çöküntünün uzayıp gittiği yerlerde, kuvvetli yanardağ hareketlerinin bulunmuş olduğu anlaşılmaktadır. İsrail'deki Galileo dağlarında, Ürdün'ün yüksek yayla kısımlarında, Akabe Körfezi vb. yerlerde bazaltlar ve lavlar bulunmaktadır.

Bu bölgede birgün kendisini göstermiş olan muazzam çökmede, herhalde patlamalar, yıldırımlar, yangınlar ve tâbiî gazlarla birlikte korkunç bir deprem olmuş ve Siddim vadisi ile birlikte Sodom ve Gomorre kentleri de yerin derinliklerine gömülmüşlerdir. Bu deprem sırasında yer kabuğunun çatlayıp çöküşü, kabuğun altında uyuyan volkanlara serbestçe yol vermiştir. Şeria'nın yukarı vadisinde bugün de sönmüş kraterlere rastlanmakta olup, buralarda kireç katmanları yer almaktadır (12).

Mevdûdî, "ve orada elemli azaptan korkanlar için (Allah'ın kudretine delalet eden) alâmetler de bıraktık." (13) ayetini şöyle tefsir ediyor:

"Burada bahsedilen alâmet, Lût gölünün güney kısmıdır. Bu kısmın bugün de büyük bir medeniyete mezar olduğunun hikayesini dile getirmektedir. El-Lisan adındaki küçük yarımadanın güneyindeki sığ bölümün, felaketten sonra ortaya çıkması anlayanlara bir işarettir. Bunun yanında 1965'de bu bölge civarında ve el-Lisan'da Amerikan arkeologlarının yaptığı kazılarda, büyük bir mezarlık ortaya çıkmıştır. Burada 20.000'den fazla mezar olduğu tesbit edilmiştir. Bu işaretlerden yakın bir yerde büyük bir şehrin bulunduğu tahmin edilmektedir. Bu keşif ayrıca, söz konusu şehrin, yere battığı tezini de güçlendiriyor. Çünkü zamanımızda bu bölgede başka kalabalık herhangi bir yerleşim bölgesi yoktur. Lût gölünün güney kısmında büyük bir felaketin belirtileri olarak büyük kara lekeler, yanmış taşlar, soğumuş lavlar, petrol, mazot ve tabiî gaz kalıntıları da karşımıza çıkıyor. Bütün bunlardan insan, bir zamanlar burada bir kıyametin koptuğunu açıkça anlıyor.

Arkeologlar, Lût kavminin helak oluş tarihini M.Ö.1900 yılları olarak hesaplıyorlar. Amerikalı ilim adamı Jack Finegan, 1951 senesinde kaleme aldığı bir makalesinde şunları söylüyor: "...Arkeolojik deliller iyice incelenirse, Lût gölünün güney kısmındaki suların yükselmesinin sebebi anlaşılır. Bu bölgede bulunan Sodom ve Gomorre şehirleri, büyük bir zelzele ile birlikte, yıldırım ve göktaşı yağmuru, yerden fışkıran zehirli gazlarla ve büyük bir patlama neticesinde toprağın derinliklerine gömülmüşlerdir" (14).

Dostum biz şimdi bundan ne anlamalıyız?lutun kuranda ve tevrattaki hikayesini açıklıyormu bu anlattıkların?
Link to post
Sitelerde Paylaş

Ayetlerden zaten bir şey anlamıyorsunuz, onu anladık, bari şunu okuyun:

Arabistan Yarımadasında Ürdün ile İsrail arasında bulunan ve "Bahr-i Lût" veya Ölü Deniz olarak da isimlendirilen Lût gölü hakkında ilmî mahiyette ilk araştırma 19. asrın sonlarına doğru, W.F. Lynchin idaresindeki sefer heyeti tarafından yapılmıştır. Bunu Fransız ve İngiliz ilim adamlarının yaptıkları araştırmalar takip etmiştir (1).

Ölü Deniz ismi, Tevrat'ın ilk kitabında (Tekvin XV) tasvir edilen âfet ve âsi kavimlerin yaşadığı memleketin yere batıp, bunlara ait şehirler olan Sodom ve Gomorre'nin göl altında kaybolması menkıbesi ile alâkalı görünür. Bu isim aynı zamanda göl çevresinin çorak manzarası, göl sularının hayattan mahrum bulunması gibi hâdiseler ile de desteklenir (2). Ayrıca Tevrat'ta, gölün üzerinde toplanan ziftten dolayı asfalt gölü de denmektedir (3).

Lût gölünün yüzölçümü 1015 km2, uzunluğu 84 km, ortalama genişliği 17 km.dir. Ortalama derinliği ise 146 m.dir. Güneye doğru inildikçe derinlik 10-11 metreye kadar azalarak sığlaşır. Şeria vadisinin güneyinde meridyen doğrultusunda uzanan, tektonik bor çöküntüsünün dibinde bulunan bu göl, Akdeniz'in seviyesinden 395 m. aşağıdadır. Lût gölünün dibinin seviyesi ise yine Akdeniz'in seviyesinden 790-800 m. aşağıdadır. Ama 790 m. seviyesi uzun zamandır hep aynı kalmaktadır. Bu seviye değişikliklerinin sebebi, yazın önemli olan buharlaşmadır. Halbuki Ürdün nehri, hergün buraya 6 milyon m3 su taşımaktadır. Üst seviyede buharlaşan suyun kalınlığı günlük 13 mm. dir. Aşın buharlaşma sebebiyle gölün üzeri çoğu zaman mavimtırak bulutlarla kaplıdır (4). Bu gölün bir hususiyeti de suyundaki tuz yoğunluğun un % 30'u bulmasıdır. Halbuki Öteki denizlerde tuz yoğunluğu ancak % 3 kadardır. Lût gölünün tuz yoğunluğunun bu kadar vüksek olmasının sebebi göle akan Şeria nehrinin, yatağı boyunca sürüklediği kimyevî maddelerin çok fazla olması ve kızgın güneşin tesiri ile oluşan aşırı buharlaşmadır. O kadar ki tuzu çok yoğun olduğundan dolayı, göle giren bir kimsenin suya batması ve yüzme bilmeyenlerin boğulma ihtimali yoktur. Sanki yüzme yeleği takmış gibi, su insanı kaldırır, suyun yüzeyinde tutar. Hatta İsrailoğullarının Roma hakimiyetine karşı isyan etmeleri üzerine M.S. 70 yılında Kudüs'ü muhasara eden Tifus (ki sonra Roma İmparatoru olmuştur) ölüme mahkum ettiği birkaç esiri zincirlere vurdurarak Lût gölüne attırmış, fakat mahkumlar boğulmayarak su üzerinde kalmışlardır. Esirlerin bir kaç kez göle atılıp, sanki mantar gibi tekrar suyun yüzüne çıktıklarını gören Tifus, hâdisenin tesiriyle mahkûmları bağışlayıp öldürmekten vazgeçmiştir (5).

Göl içinde en fazla bulunan tuz, magnezyum klorür (MgCl) %10.2 dir. Bunu sodyum klorür (NaCl) %7.9, kalsiyum %3,7 ve potasyum %1.5 klorür ile sodyum bromür %5 takip etmektedir (6).

Yahudiler, bugün Lût gölünden geniş ölçüde mutfak tuzu ve potasa (potasyum karbonat K2C3) üretmektedirler.

İlk zamanlarda "Ölü Deniz" bugünkü kadar güneye uzanmıyordu. Bugünkü Ürdün şehirlerinden el-Kerek'in, tam karşısındaki el-Lisan yarımadası Ölü Deniz'in ucu durumunda idi. Bunun güneyinde kalan ve şimdi deniz sularının altında kalan vadi, Lût kavminin helaki ve ortadan kaybolmasıyla Lût gölü aşağıya kadar uzayarak genişlemiştir (6).

ÖLÜ DENİZDE KAYBOLAN MEDENİYET

Lût gölünün güneyinde ve doğusunda, bugün tamamen ıssız kalan bölgelerinde bir çok eski yerleşim merkezinin kalıntıları ve izleri vardır. Bu izlerden, bu bölgenin vaktiyle hayli kalabalık (400. 000 civarında) bir nüfusa sahip olduğu anlaşılıyor. Halbuki bu bölge bu kadar insanı cezbedecek fizikî bir güzelliğe sahip değildir. Ağaçlar, yeşil sahalar veya sulu yerler çok azdır (7).

Tarihçilere göre Hz. İbrahim'in M.Ö. 200 yılları civarında yaşamış olduğunu tahmin ediyorlar. Bu bakımdan, bölgenin, en iyi dönemini Hz. İbrahim ile yeğeni Hz. Lût devrinde yaşadığını kabul edebiliriz.(8)

Ürdün'ün nüfus bakımından en kalabalık ve her tarafı yemyeşil olan bölgesi, Tevrat'ta "Sodom" adıyla geçen vâdi idi. Cenâb-ı Allah, Sodom ve Gomorre'yi mahvetmeden önce buralar Bağ (Aden) ve Mısır gibi mamur bölgelerdi. (9)

Sodom ve Gomorre şehirlerinin üzerlerine milyonlarca ton taş, toprak, lav vb. yığılması ve o şehirlerin sular altında kalması düşünülüp ibret alınmalı. Bakınız Yüce Beyan ne diyor: "İşte bunda firaset ehline ibret ve kudretimize delalet vardır. O yerler yolun üzerindedir. Bunda mü'minler için ibret vardır"(10).

"Elbette siz, sabahları onların yerlerine uğrarsınız. Geceleyin de uğrarsınız. Hâlâ akıllanmaz mısınız?"(11).

Mevdûdî'nin açıklamalarına paralel bir görüşü savunan Alman bilim adamı Werner Keller de "Tevrat gerçekten haklı imiş" adlı eserinde Sodom ve Gomorre şehirlerinin felaketten önce ve sonraki durumlarını şöyle anlatıyor:

"Lût gölünün doğu kısmında bir yarımada oluşturan "dil" gibi bir kısım, gölün içine uzanmıştır. Bu kısma Araplar "el-Lisan" yani "dil" adını vermişlerdir. Burada suyun tabanında, adeta gölü ikiye bölen fakat görülmeyen keskin bir dirsek uzanmaktadır. Bu yarımadanın sağında taban 400 m. derin olduğu halde sol tarafı şaşılacak derecede sığdır. Son senelerde yapılan ölçümlerden burasının derinliğinin ancak 15-20 m. kadar olduğu anlaşılmıştır. Kayıkla Lût gölünün bu alt ucunda gezildiği zaman, güneş ışınları da suya uygun bir biçimde yansıyorsa, insan şaşılacak bir manzara ile karşılaşır. Şöyle ki: Kıyıdan biraz ötede suyun içinde orman ağaçlarının belirdiği görülür. Bunlar, gölün son derece yoğun olan tuzlarının konserve ettiği ağaçlardır.

Derinlerde yeşil renkte görülen ağaç gövdeleri ile ağaç artıklarının çok eski olması gerekir. Bir zamanlar bu ağaçların yaprakları yeşerdiği ve çiçek açtıkları zaman, ihtimal ki Lût (as.) da buralarda sürülerini otlatmıştır. Lût gölünün bu garip "dili" bir zamanlar Siddim vadisi idi. Anlaşılan azab, bir bahar mevsiminde gelmiştir.

SODOM VE GOMORRE NASIL BATTI?

Amerikalı jeologlar ilk önce Şeria nehri yatağının niçin dik olduğunu açıklamışlardır. Gerçekten nehrinin yatağını oluşturan 190 km. lik bir mesafede, Şeria 190 m. lik bir meyille düşüş yapmaktadır. Bu durum ve Lût gölünün de deniz seviyesinden 400 m. alçak olması, büyük bir jeolojik hâdisenin burada kendisini göstermesinden ileri gelmiştir.

Şeria nehri vadisi ile Lût gölünün durumu da küremizin bu bölgesinden geçen bir çatlağın ancak bir parçasından ibarettir. Küre kabuğunda bu çatlağın durumu ve uzunluğu son zamanlarda tesbit edilmiş bulunmaktadır. Bu çatlak, Toros dağlarının eteklerinden başlayıp güneye doğru Lût gölünün güney kıyılarından ve Akabe çölü üzerinden Akabe körfezine uzayıp, oradan da Kızıl Deniz'i geçerek Afrika'da son bulmaktadır. Bu uzun çöküntünün uzayıp gittiği yerlerde, kuvvetli yanardağ hareketlerinin bulunmuş olduğu anlaşılmaktadır. İsrail'deki Galileo dağlarında, Ürdün'ün yüksek yayla kısımlarında, Akabe Körfezi vb. yerlerde bazaltlar ve lavlar bulunmaktadır.

Bu bölgede birgün kendisini göstermiş olan muazzam çökmede, herhalde patlamalar, yıldırımlar, yangınlar ve tâbiî gazlarla birlikte korkunç bir deprem olmuş ve Siddim vadisi ile birlikte Sodom ve Gomorre kentleri de yerin derinliklerine gömülmüşlerdir. Bu deprem sırasında yer kabuğunun çatlayıp çöküşü, kabuğun altında uyuyan volkanlara serbestçe yol vermiştir. Şeria'nın yukarı vadisinde bugün de sönmüş kraterlere rastlanmakta olup, buralarda kireç katmanları yer almaktadır (12).

Mevdûdî, "ve orada elemli azaptan korkanlar için (Allah'ın kudretine delalet eden) alâmetler de bıraktık." (13) ayetini şöyle tefsir ediyor:

"Burada bahsedilen alâmet, Lût gölünün güney kısmıdır. Bu kısmın bugün de büyük bir medeniyete mezar olduğunun hikayesini dile getirmektedir. El-Lisan adındaki küçük yarımadanın güneyindeki sığ bölümün, felaketten sonra ortaya çıkması anlayanlara bir işarettir. Bunun yanında 1965'de bu bölge civarında ve el-Lisan'da Amerikan arkeologlarının yaptığı kazılarda, büyük bir mezarlık ortaya çıkmıştır. Burada 20.000'den fazla mezar olduğu tesbit edilmiştir. Bu işaretlerden yakın bir yerde büyük bir şehrin bulunduğu tahmin edilmektedir. Bu keşif ayrıca, söz konusu şehrin, yere battığı tezini de güçlendiriyor. Çünkü zamanımızda bu bölgede başka kalabalık herhangi bir yerleşim bölgesi yoktur. Lût gölünün güney kısmında büyük bir felaketin belirtileri olarak büyük kara lekeler, yanmış taşlar, soğumuş lavlar, petrol, mazot ve tabiî gaz kalıntıları da karşımıza çıkıyor. Bütün bunlardan insan, bir zamanlar burada bir kıyametin koptuğunu açıkça anlıyor.

Arkeologlar, Lût kavminin helak oluş tarihini M.Ö.1900 yılları olarak hesaplıyorlar. Amerikalı ilim adamı Jack Finegan, 1951 senesinde kaleme aldığı bir makalesinde şunları söylüyor: "...Arkeolojik deliller iyice incelenirse, Lût gölünün güney kısmındaki suların yükselmesinin sebebi anlaşılır. Bu bölgede bulunan Sodom ve Gomorre şehirleri, büyük bir zelzele ile birlikte, yıldırım ve göktaşı yağmuru, yerden fışkıran zehirli gazlarla ve büyük bir patlama neticesinde toprağın derinliklerine gömülmüşlerdir" (14).

geçen bi videoda gordum elin gavuru lut goluna s...çyordu hatta işi... yordu nekadar terbiyesiz olmuş la bu millett saygida kalmamiş ha

kaynak tr vikipedia

Başlığın diğer anlamları için Ölü Deniz sayfasına bakınız.

Lut Gölü veya Ölü Deniz (Arapça: البحر الميت Bahr'ül-meyyit, İbranice: ים המלח Yām Ha-Melaḥ), yeryüzü'nün en alçak ve üçüncü en tuzlu gölü.

Günümüzde akarsularla beslenmeyen ve 600 km² civarında bir alanı kaplayan Lut Gölü, Afrika-Suriye ayrımındaki en alt noktada yer alır. Lut Gölü'nün tabanı, su derinliği çok fazla olmasa da (yaklaşık 376 metre), göl seviyesi deniz seviyesinden 422 metre aşağıdadır. Bu büyük tuzlu göl, karşılıklı uzak noktalarından 80 km/18 km genişliktedir. Aslında göl, eski Lisan Denizi’nin bir parçasıdır.

Su seviyesindeki çekilme eski zamanlarda yılda ortalama 18 cm iken, bugün bu değer İsrail ve Ürdün'ün artan içme suyu ihtiyacı nedeniyle, yıllık 50 cm civarına yükselmiştir. Lut Gölü %28 ile %33 arasında değişen tuz oranıyla (Akdeniz %3) Antarktika'daki Don Juan Gölü (%40'ın üzerinde) ve Asal Gölü'nden (%35) sonra dünyadaki en tuzlu üçüncü göldür.

170px-STS028-96-65.jpg

Lut Gölünden bir görünüm

Gölde bazı dengesizliklerin işaretleri görülmektedir: su altındaki bazı asfalt parçaları su yüzeyine çıkmaktadır. Geçmiş zamanlarda bu parçalar toplanır, kurutulur ve ısınmak için kulanılırdı.

Çevreciler, Lut Gölü’nün yok olmaya başladığı yönünde uyarılar vermektedirler. Gölün iki yakasındaki Ürdün ve İsrail’in Bromür endüstrisinin buna neden olduğunu belirtirler. Ancak daha çok İsrail fabrikaları yüzünden temiz su sıkıntısı çekilmektedir. Oluklar endişe verici boyutlara ulaşmıştır. Eğer tehlike değilse, bu fabrikaların kirli atık boşaltımı ayrıca zarar veren faktörlerin başında yer alır.

Küresel ısınma ile karşı karşıya kalan Lut Gölü, kuruma tehlikesindedir.

tarihinde mustafa2116 tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...