DreiMalAli 0 Oluşturuldu: Aralık 14, 2014 Raporla Share Oluşturuldu: Aralık 14, 2014 Forumumuzda "bir gecede cahil kalanlar"ın Osmanlıca yaygarasıni işleyen başlıklardan haberim var. Bu başlık içerik olarak diğer başlıklardan daha değişik olup konu hakkında sağlıklı bilgi vermek amacıyla açıldı."Bir gecede cahil kaldık" yaygarası yeni değil. Bir kaç yıldan beri var. O günlerde tarihci Sinan Meydan'ın "Cumhuriyet Tarihi Yalanları" kitabı geçmişti. Kitabı herkese tavsiye ederim. Konu kitapta bütün yönleriyle ele alınıyor ve belge/kaynak vererek işleniyor: Medyada çıkan yalan/yanlış haberler, çarpıtmalar, yalanlar vs., Osmanlı zamanında başlayan Türkçe'yi arap harfleri ile yazmaya karşı çıkan, yazı dilini değiştirme önerilerinde bulunan bilim adamları ve önerilerin nedenleri, dini çevrelerin karşı çıkışları, arap harflerinin Türkçe diline uygunsuzluğu, Yazı ve Dil Devriminin nedenleri vs. yaklaşık 100 sayfa boyunca işleniyor. Benim için çok güzel ve sağlıklı bilgi veren bir kaynaktı. Bu günlerde gündeme oturduğu için kitabın bu bölümünü tarayıcıdan geçirip buraya asmaya niyetliydim. Tarayıcıdan geçirdim. Fakat yazıya çevirmek (=OCR) pek sağlıklı olmadı. Çükü makalenenin içinde değişik alfabeler ve onlarca resim mevcut. Bunların hepsini yazıda düzeltmek ve onlarca resmi buraya asmak çok zahmetli olduğu için, sayfaları bir linkte topladım. Sadece o linki veriyorum burada. Link açıldığında 48 tane çift sayfa çıkacakdır. İlgilenenler ve okumak isteyenler maalesef her sayfaya tıkyıp açmak zorunda kalacaklar. Link: Yazı ve Dil Devrimi konusunda yalanlar Sevgiler Ek: Sinan Meydan'ın Facebook sayfası. Link to post Sitelerde Paylaş
NOLAN 0 Aralık 14, 2014 gönderildi Raporla Share Aralık 14, 2014 gönderildi Sinan Meydan çok değerli bir yazar..Okumak,takip etmek lazım.. Link to post Sitelerde Paylaş
Özden Kurt 0 Aralık 19, 2014 gönderildi Raporla Share Aralık 19, 2014 gönderildi Sinan Meydan çok değerli bir yazar..Okumak,takip etmek lazım.. Atatürkün müslüman olduğunu kanıtlamak için yazdığı 1168 sayfalık kitap hakkında ne düşünüyorsunuz ? Link to post Sitelerde Paylaş
ÜslupFarkı 0 Aralık 19, 2014 gönderildi Raporla Share Aralık 19, 2014 gönderildi Atatürkün müslüman olduğunu kanıtlamak için yazdığı 1168 sayfalık kitap hakkında ne düşünüyorsunuz ? Çoğunluğu müslüman olan ülkenin, kendi ulusal kahramanına yüz çevirmesine sebep olan kitaba onun da riayet ettiğini göstermeye çalışarak hatalarından dönmelerini sağlamaya çalışmıştır. Link to post Sitelerde Paylaş
Özden Kurt 0 Aralık 19, 2014 gönderildi Raporla Share Aralık 19, 2014 gönderildi Çoğunluğu müslüman olan ülkenin, kendi ulusal kahramanına yüz çevirmesine sebep olan kitaba onun da riayet ettiğini göstermeye çalışarak hatalarından dönmelerini sağlamaya çalışmıştır. Niyet her ne olursa olsun, gerçekleri çarpıtmak için 1000 sayfalık bir senaryo yazmış mı ? Yazmış... Keşke yapmasaydı. Link to post Sitelerde Paylaş
DreiMalAli 0 Aralık 20, 2014 gönderildi Yazar Raporla Share Aralık 20, 2014 gönderildi Atatürkün müslüman olduğunu kanıtlamak için yazdığı 1168 sayfalık kitap hakkında ne düşünüyorsunuz ? Niyet her ne olursa olsun, gerçekleri çarpıtmak için 1000 sayfalık bir senaryo yazmış mı ? Yazmış... Keşke yapmasaydı. İşkembeden sallamıyalım. Sevgiler Link to post Sitelerde Paylaş
ÜslupFarkı 0 Aralık 20, 2014 gönderildi Raporla Share Aralık 20, 2014 gönderildi Niyet her ne olursa olsun, gerçekleri çarpıtmak için 1000 sayfalık bir senaryo yazmış mı ? Yazmış... Keşke yapmasaydı. Hangi kitabı bu? Bilmiyorum, Meydan belki de güzel kaynaklarla gelmiştir ve sandığımızın aksine Atatürk gerçekten de müslümandır? Link to post Sitelerde Paylaş
Türk Torunu 0 Aralık 20, 2014 gönderildi Raporla Share Aralık 20, 2014 gönderildi Hangi kitabı bu? Bilmiyorum, Meydan belki de güzel kaynaklarla gelmiştir ve sandığımızın aksine Atatürk gerçekten de müslümandır? yok daha neler Link to post Sitelerde Paylaş
NOLAN 0 Aralık 20, 2014 gönderildi Raporla Share Aralık 20, 2014 gönderildi Atatürkün müslüman olduğunu kanıtlamak için yazdığı 1168 sayfalık kitap hakkında ne düşünüyorsunuz ? Aslında böyle kitaplara hiç gerek yok ama karşımızdaki kişi Dünya çapında bir lider olduğu için,tüm hayatı yazılıyor..Sinan Meydan sanırım müslüman ve bu yüzden bu konuda taraf olabilir..Bu yüzden Sinan'a kızmamak lazım..Çünkü o müslüman kafasını iyi biliyoruz biz.. Bence Atatürk müslüman değildi..Atatürk'ün dini inancı aslında kimseyi ilgilendirmez..İnançlı veya inançsız olması hiçbir şeyi değiştirmez..Yaptıkları ortada ve yaptıklarına/söylediklerine baktığımız zaman,Atatürk'ün özel hayatında dine yer olmadığını anlıyoruz..Sinan,aksi yönde bir fikir sahibi olmuş olabilir..Çünkü Atatürk'ün din adamları ile din ile sorunlu bir tutumu yoktu..Atatürk benim gibi radikal bir ateist değildi..Ben Kabe'nin dahi yıkılmasını istiyorum sonuçta..Atatürk'ün böyle uçuk fikirleri/söylemleri yoktu.. Link to post Sitelerde Paylaş
tolonbey 0 Aralık 20, 2014 gönderildi Raporla Share Aralık 20, 2014 gönderildi İşte böyleee, Atatürkün müslümen olduğunu iddie etmek, HAMSİ balığının ağaca tırmandığını iddie etmek kadar ABTALCA bir iddiedir. . , Mehemmedin ve onun ümmetinin garı işlerini ayarlayan Kureyşin EL-İLEHİNE ATATÜRKÜN ınana bileceğini düşünmek AKLA değil NAKLA sahap kişi demektir. Islam dünyesini geçmişte BATILILAR LİME LİME ettiler. Nedeni ise Müslümenlerin değil Müslülügün abtallığındandır. Şöyle kafanızı çevirin USUNU atıp NAKLA sarılanların bir durumuna bakın.bu KELEKLERDE bir DARI denesi kadar us varmı. Birbirlerini ÇİG ÇİG yiyiyürler. Yerler yerlerrrrrrrrrrrrrrr. Çünkü ınandıkları Kureyşın EL-İLEHİ yiyin diyür. İşleri güçleri KENDİLERİNİN zararına çalışmak olan Kureyşin Allahının kulları gibi ATATÜRKÜN olduğunu düşünmek ancak Muhammedin kullarının işidir. Amarıka Suudilere geçen gün dediki,Petrol fıyatlarını düşürünki. Rusyayı hırpalamamız kolay olsun. Suudiler uslu davranıp bu öneriyi kabul etmediler. Amarıkada dediki İŞİD size saldırırsa bizden bilmeyin. Yeni demek istediki dediğimi yapmazsanız İŞİDİ üstünüze gönderirim. Hanı Amarıka Fıransa İngiltere İŞİDİ bombalıyordu? Haftalardır bitiremediler işidi. Bu iş bizim F16 ların PKK yı bombalarına benzedi. Nasıl bizim uçaklar KAYALIKLARI bombalayıp duruyorsa İŞİDE karşıda aynı yapılıyor. Amarıkalının birinin ÇİPİ çalınıyor. Birde ne görsün televizyünde kendi cipine uçak savar monte etmişler. Çipin üstündeki kendi firmasının yazıları bile aynan duruyor. Osmanlı harabalarından yepyeni bir ülke kuran Atatürkü nasıl bu parçalanma bir birlerini boğazlamayı öğreten ÖĞRETİCİYE ınanabilecegini sanabiliyürsünüz. Gerçi MUAZZAM bir güç var. Ama dinlerin iddie ettiği gibi ARABİSTANLI bir GÜÇ kesinlikle yok. Kellemize muazzam us koyan gücün KITAP göndermesi mümkün değildir.Çünkü TEZETE düşer o zaman. DİN kıtaplarıyla AKIL çelişmektedir. Atatürk AKLI tercih etmiştir. Dorusuda budur. Tolonbeg Suudile Link to post Sitelerde Paylaş
DreiMalAli 0 Aralık 20, 2014 gönderildi Yazar Raporla Share Aralık 20, 2014 gönderildi Önyargı içine öyle işlemişki, kitabın ismini dahi okumadan, içeriği hakkında karar veriyor dingil. Hem de kitabı yalamış yutmuş edası ile. Kitabın ismi: Atatürk ile Allah arasında. Arka kapakta kitabın içeği hakkında kısa bir yorum/özet var: Sadece bunu okusa dahi kitabın içeriğinin Atatürk'ü müslüman yapma çabası olmadığını anlamasına yeterdi. Galiba şartlanmış birisinden fazla şey bekliyorum. Hayır! Kitabın amacı ne Mustafa Kemal'i müslüman yapmak ne de ateist yapmak. Kitap Musatfa Kemal'in din, maneviyat vs.gibi konularda neler düşündüğünü, neler yazdığını, neler uyguladığını belgeleriyle insanımıza anlatmak. Sinan Meydan belgeler hakkında yer yer müslümanlığa yönlendiren yorumları olsa dahi bir o kadar da materyalizme yönlendirdiği yorumları da bulunuyor kitapda. Atatürk'ü ille müslüman gösterme çabasında olanların cımbızlamalarını da dökümanladığı gibi, Atatürk'ü ateist gösterme çabasındakilerin cımbızlamalarını da gözler önüne seriyor. Atatürk'ün materyalizmden ve darvinizmden etkilendiğini de vurguluyor, ağlamaklı olup Allah'a sığındığını da anlatıyor. Musatafa Kemal hem bir askerdi hem de bir politkacı ve devlat adamı. Bu görevleri süresince amacı uğruna dini ve insanlarımızın maneviyatını kullandı. Bu kesin! Ama kendisi "Ben bir müslümanım" veya "Ben bir ateisttim" diye iddialı bir söylemde bulunmadığı sürece, onun müslüman olduğunu veya ateist olduğunu iddia etmek tamamen yersiz bir çabadır. Sadece yarum yapılabilir. Fakat bu yorumlar tutarsız olmak zorundadır. Çünkü hem dinlerin bazı düşünce/davranış tarzını yeren hem de dinlerin bazı düşünce/davranış tarzlarını öven söylemleri, yazıları ve yaptırımları vardır. Din Atatürk için hiç bir zaman ön plana çıkmamıştır. O akılcılığı, bilimi ön plana çıkarmış ve ona göre davranmıştır. Mesela bu gün bir insanımız Atatürk'ün Muhammed hakkında şu yazısını bir müslüman toplumda söylese, "vahyi inkar ediyooooor!" diye dingiller onu kıtır kıtır keserlerdi: Sevgiler Link to post Sitelerde Paylaş
DreiMalAli 0 Aralık 20, 2014 gönderildi Yazar Raporla Share Aralık 20, 2014 gönderildi Dingiller konu başlığını çarpıtma çabasında olsa da... Konu Atatürk'ün müslüman veya ataeist olduğu konusu değildir. Başlığın amacı Dil ve Yazı devrimidir. Sevgiler Link to post Sitelerde Paylaş
Özden Kurt 0 Aralık 20, 2014 gönderildi Raporla Share Aralık 20, 2014 gönderildi (düzenlendi) Ben okudum da... Sonra cumhuriyet tarihi yalanları 1 ve 2, kayıp kıta mu 1 ve 2, Atatürk ve Türklerin saklı tarihi ve Akl-ı kemal serisinin tamamı da kütüphanemdedir. Aralık 20, 2014 tarihinde Özden Kurt tarafından düzenlendi Link to post Sitelerde Paylaş
DreiMalAli 0 Aralık 20, 2014 gönderildi Yazar Raporla Share Aralık 20, 2014 gönderildi Yukardaki resimleri nerden koydum zannediyorsun? Sevgiler Link to post Sitelerde Paylaş
Özden Kurt 0 Aralık 20, 2014 gönderildi Raporla Share Aralık 20, 2014 gönderildi Hayır benim anlamadığım şu; Size bir konu hakkındaki fikirleriniz sorulunca neden hemen ukalalaşıyorsunuz ? ve daha kötüsü şu; iki kitabı üstüste okuyunca neden kendinizden başka herkesi cahil sanıyorsunuz ? Link to post Sitelerde Paylaş
DreiMalAli 0 Aralık 20, 2014 gönderildi Yazar Raporla Share Aralık 20, 2014 gönderildi Hayır benim anladığım şu: Başlık konusu Dil ve Yazı Devrimi olduğu halde, neden konuyu bulandırmak, başka yönlere çekmek için ukulaca tavırlar takınıyorsunuz? Sevgiler Link to post Sitelerde Paylaş
Özden Kurt 0 Aralık 20, 2014 gönderildi Raporla Share Aralık 20, 2014 gönderildi Hayır benim anladığım şu: Başlık konusu Dil ve Yazı Devrimi olduğu halde, neden konuyu bulandırmak, başka yönlere çekmek için ukulaca tavırlar takınıyorsunuz? Sevgiler Tamam haklısın, özür dilerim. Link to post Sitelerde Paylaş
ilkeli 0 Aralık 20, 2014 gönderildi Raporla Share Aralık 20, 2014 gönderildi Atatürkün müslüman olduğunu kanıtlamak için yazdığı 1168 sayfalık kitap hakkında ne düşünüyorsunuz ? Sinan Meydan'ı, bu çağda, böyle kitap/kitaplar yazmak zorunda bırakanlar utanmalı diye dişünüyorum. Link to post Sitelerde Paylaş
ilkeli 0 Aralık 20, 2014 gönderildi Raporla Share Aralık 20, 2014 gönderildi Niyet her ne olursa olsun, gerçekleri çarpıtmak için 1000 sayfalık bir senaryo yazmış mı ? Yazmış... Keşke yapmasaydı. Niyet önemlidir. Niyet islam-kuran-Muhammed olunca, onu yüceltmek adına her türlü yalan dolan, hile hurda nasıl mübah sayılıyorsa, konu Atatürk olunca da de sayılmalıdır. Gerçi bu konuda Müslülerle yarışmamıza imkan ve ihtimal yoktur ama idare edin işte... Atatürk de Muhammed'i örnek almıştır. "Köprüyü geçene kadar ayıya dayı" demeyi ondan öğrenmiştir. Muhammed, "Senin din sana, benim dinim bana" diye başlamış. "Din Allah'ın oluncaya kadar kafirlerle savaşın" diyerek, bitirmiştir. Atatürk de; Ey millet Allah birdir.Şanı büyüktür Allah'ın selameti, atifeti ve hayrı üzerimize olsun." diyerek başlamış. Kuran: "Gökten indiği sanılan kitapların dogmaları" diye, bitirmiştir. Sinan Meydan bir insanı ve bu insan için söylenen insan sözlerini esas alıp yorumluyor ve yazıyor. Burada dokunulmazlık ve dolayısıyla sorun yok. Sorun; Allah sözü kabul edilen ve dolayısıyla dokunulmazlığı olan Kuran'ın ayetlerine, yorumlarıyla dokunarak kırk takla attıran sözde ulema, vükela ve ukelalardadır Link to post Sitelerde Paylaş
DreiMalAli 0 Aralık 20, 2014 gönderildi Yazar Raporla Share Aralık 20, 2014 gönderildi Sinan Meydan'ın Cumhuriyet Tarihi Yalanları kitabından alıntıdır: YAZI VE DİL DEVRİMİ TÜRKİYE'Yİ TARİHİNDEN KOPARMIŞTIR yalanı Cumhuriyet tarihi yalancılarının hiç tartışmasız "efsaneleşmiş" yalanlarından biri, "Yazı ve dil devrimlerinin Türkiye'yi tarihinden, geçmişinden kopardığı" yalanıdır. Konunun ayrıntılarına girmeden önce peşinen bunun bir "kuyruklu yalan" olduğunu söylemeliyim. Bu yalana en çok rağbet eden, kadim yobazlarımızdır. "dille" "din" arasında bir bağ kuran ve "İslam dininin dilinin" mutlaka Arapça olduğunu düşünen, Arap harflerini kutsayan yazar, çizer takımımız, Atatürk'ün, Arap alfabesinin yerine Latin alfabesini kabul etmesine fena halde bozulmuştur. Arap alfabesini İslam diniyle özdeşleştiren bu kişiler, haliyle Latin alfabesini de Batı'yla yani Hıristiyanlıkla özdeşleştirmişlerdir. Ayrıca kadim yobazlarımız, Dil Devrimi ile Türkçeyi adeta istila edilen Arapça ve Farsça sözcüklerin dilden ayıklanmasına da fena halde bozulmuşlardır. Yazı ve Dil Devrimi'ne yönelik yobaz saldırıların arkasında bu gerçekler vardır. Yani kadim yobazlarımız için mesele aslında "dil" değil "din"dir. Kadir Mısıroğlu, Abdurrahman Dilipak, Mustafa Armağan vb. tarihçi ve yazarların bilinç altlarında hep "Din dili= Arapça" özdeşliği vardır. Bu isimler, Atatürk'ün alfabe değişikliğini bu nedenle ağır bir şekilde eleştirmektedirler. Eğer Osmanlı Latin alfabesini kullanıyor olsaydı, Atatürk de Latin alfabesinin yerine Arap alfabesini kabul etseydi, inanın bu kişiler çok mutlu olurlar ve asla bu değişimi eleştirmezlerdi! Hatta emin olun o zaman Atatürk'ü alkışlarlardı! Liberallerimiz de -Atatürk devrimine "gıcık" olduklarından dolayı olsa gerek- Atatürk'ün bütün devrimleri gibi, yazı ve Dil Devrimi'ni de alabildiğince eleştirmektedirler. 419 Aristo Mantığıyla Yazı ve Dil Devrimi'ne Saldırmak Bu konudaki son eleştirilerden (saldırılardan) birini sizlerle paylaşmak istiyorum. Cumhuriyet tarihi yalanlarına sıkça başvuran gazeteci Emre Aköz, 2 Temmuz 2010 tarihli "X, W, Q Harflerini Alfabeye Almaya Hazır mısınız?" başlıklı yazısında yazı ve Dil Devrimi'ni şöyle eleştirmiştir: "Bir cümle yazdım... 'Harf/dil inkılabı ve Osmanlıcanın tehciri, kültür ve zihniyet açısından ucube kuşaklar yaratmıştır' dedim... Kemalistlerin kimyası bozuldu. 'Kemalist' gerçekten ilginç bir insan tipi. Genç kuşakların, örneğin, Kurtuluş Savaşı'nı öğrenmesini yürekten isteyip, bilmeyeni ayıplıyor da... Aynı gençlerin, 1928 öncesine ait metinleri okuyamamasını bir sorun olarak görmüyor ki bu metinlere Atatürk'ün 1927'deki Nutuk'u da dahil! Bizim Kemalistlerin hayatı kavrayış biçimleri insanı şaşırtan, 'bu kadar da olamaz' dedirten tuhaflıkta. Örneğin, 1928'deki Harf inkılabının, 'Dünyayla bütünleşmek' için yapıldığını sanıyor bazısı. Yani biz eski alfabeyi terk edip, Latin harflerini alınca, dünyayla bütünleşmişiz. Emin misiniz? Takvim, saat, ağırlık ve uzunluk ölçüleri gibi alanlarda 'Batı standartlarını' benimsemeyi, 'dünya ile koordinasyon oluşturma' çabası olarak görebiliriz. Peki, alfabe için aynı şey söylenebilir mi? Latin alfabesiyle yazınca, nasıl oluyor da dünya ile bütünleşiyorsun kardeş? Bu iddia bir hayaldir. Bir illüzyondur. Kendini kandırmadır. Uydurmacadır. Örneklere geçelim: Japon alfabesini Batılılar bilmez. Ama Japonya, 1905'ten beri önemli bir dünya aktörüdür. Çin'in alfabe yüzünden geri kalmadığı ortaya çıktı: En büyük ekonomi oluyorlar. Onları yine Batılıların bilmediği alfabeleriyle Hindistan takip ediyor. Yunanistan, Grek alfabesiyle, Avrupa Birliği'ne girdi. Son kriz öncesinde kişi başı ortalama gelir 30 bin dolardan fazlaydı. Türkiye ise 10 bin dolara ancak ulaştı. Rusya da Kiril alfabesi kullanılıyor. Batılılar, yani Avrupalılar ve ABD'liler bu alfabeyi bilmez. Sovyetler Birliği olarak, Soğuk Savaş döneminde dünyanın ikinci büyük gücüydü. Sonra yıkıldı. Şimdi toparlanıyor. Japonya, Çin, Hindistan, Rusya, Yunanistan... Bu ülkelerin hepsi küresel ekonominin küçüklü büyüklü üyeleri... Yani dünyayla bütünleşme konusunda temel bir sorunları yok... Ancak çarpıcı bir ortak noktalan var: Hiçbirinin alfabesi ötekine benzemediği gibi, Latin alfabesi de değil! Buradan çıkan sonuç şudur: Ekonomik gelişme ve kültürel zenginliğin, alfabeyle bir alakası bulunmuyor. Latin alfabesine geçmek, Türkiye'de kayda değer bir gelişmeye yol açmamıştır. Arap alfabesinde yapılacak bazı sadeleştirmelerle, okuma yazmayı halka kolayca öğretebilirdik. Peki, bu tartışmayı niye yapıyorum? Arap alfabesine dönülmesini mi istiyorum? Elbette hayır. Olan oldu bir kere. Yıl 1928 olsa, bu kafamla alfabe değişikliğine karşı çıkardım (ve "mürteci" ilan edilirdim.) Şimdi birileri "Alfabeyi değiştiriyoruz" dese, bugün de onlara karşı çıkarım. Bu tartışmanın pratik yanı Kürtçe ile ilgili. Dil ve alfabe konularına girmeden, Kürt sorunu tartışılamaz ve çözüm bulunamaz. Eğer "bölünmek" istemiyorsak, birçok ülke gibi, biz de iki, üç dilli/alfabeli olacağız. Resmi dil Türkçe kalacak ama örneğin yol tabelaları iki dille birden yazılacak: Türkçe, Kürtçe... Bazı bölgelerde buna Arapça, Lazca, Çerkezce vs. eklenecek. Ayrıca Kürt alfabesinde X, Wve Q harfleri var. Yani Latin alfabesiyle kaynaşmada Türkçeden ilerdeler! Madem Kemalistler, Latin alfabesi üzerinden 'Dünyayla bütünleşmek' istiyor. İşte fırsat: X, W ve Q'nun alfabeye eklenmesini savunsunlar da görelim." 955 Cumhuriyet tarihi yalancıları -yukarıda da görüldüğü gibi-Atatürk'ün yazı ve dil devrimlerine saldırmak için, teknik olarak "basit mantıksal çıkarımlardan" hareket etmektedirler. Yani tezleri, "Aristo mantığı", "düz mantık" ürünüdür, bu nedenle de çürütülmesi, "yanlışlanması" çok kolaydır. Örneğin, Cumhuriyet tarihi yalancılarının, "Alfabe değişikliğinden sonra, gençlerimiz 1928 öncesindeki metinleri okuyamaz hale geldiği, Japonya ve Çin gibi ülkeler de alfabe değişikliğine gidilmemesine karşın bu ülkelerin ilerledikleri, alfabe değişikliğinin bizi bir gecede cahil bıraktığı, Dil Devrimi sırasında Arapça ve Farsça kelimelerin atılmasının dili fakirleştir-diği" gibi tezleri çok temelsizdir. İşte cevaplar: Öncelikle, "Alfabe değişikliği sonrasında gençlerimizin 1928 öncesindeki metinleri okuyamadıkları" iddiasından başlayalım. Bu iddia tamamen değil ama kısmen yanlıştır. Çünkü 1928'de alfabe devrimi yapıldığında okuma yazma bilen çok az sayıdaki insan bir anda eski yazıyı unutmamıştır. Dahası bu nesil, yani Arap harfleriyle okuma yazma bilenler, ölene kadar bu alfabeyle (yazmasalar da) okumaya devam etmişlerdir. Ancak 1928 ve sonrasında doğanlar, 1928 öncesi metinleri okuyanlamışlardır, ama burada da büyük bir çarpıtma yapılmaktadır. Şöyle ki: Birincisi, Osmanlıda 1928'de, okuma yazma oranları kadınlarda yüzde 3, erkeklerde ise yüzde 7'dir. Yani toplumun yüzde 90'ı zaten Arap alfabesi de dahil hiçbir alfabeyle okuma yazma bilmemektedir. Dolayısıyla "Latin harfleri kabul edildi, toplum eski metinleri okuyamaz oldu" iddiası kocaman bir palavradır. Çünkü toplum, harf devriminden önce de zaten okuyamamaktadır. 955 Emre Aköz, Sabah, 2 Temmuz 2010. 422 İkincisi, Osmanlıya matbaa 1727 yılında gelmiş, bu matbaada basılan az sayıdaki kitap, (Müteferrika'nın ölümüne kadar geçen 20 yıl içinde sadece 16 kitap basılmıştır. Basılan bu kitaplar içinde Türk diline ve sanatına yönelik bir tek eser bile yoktur) satıcı bulamayınca matbaa 200 yıl kadar atıl durumda bekletilmiş, ancak 19. yüzyılda Osmanlı'da kitap ve gazetenin önem kazanmaya başlamasıyla matbaada yeniden kitap basılmaya başlanmıştır. Ancak bu kitaplar da sadece büyük şehirlerde okur bulabilmiştir. Özetle, yobaz, liboş takımın abarttığı gibi, 1928 öncesinde Osmanlı'da ne öyle ahım şahım bir kitap veya gazete koleksiyonu ne de okuyucu kitlesi vardır... Ayrıca, geçmişi orijinal metinlere ulaşarak araştırmak tarihçilerin işidir. "1928'de alfabe değişikliğiyle geçmiş metinleri okuyamaz olduk demek " duygu sömürüşüdür. "Harf devriminden dolayı Türk gençleri 80 yıl sonra bugün Atatürk'ün Nutuk'unu bile okuyamaz oldu" diyerek yazı ve Dil Devrimi'ne saldıran Cumhuriyet tarihi yalancılarına, "Dikensiz gül bahçesi diye anlattığınız Osmanlı, eğer biraz Türkçeye sahip çıksaydı, Türkçe yamalı bohça haline getirilmeseydi, Atatürk de yazı ve Dil Devrimi'ne ihtiyaç duymaz böylece 80 yıl önce de 180 yıl önce de yazılan metinler bugünkü nesiller tarafından kolayca okunabilirdi. Örneğin, İngiltere'de 400 yıl önce yazılan Shakespeare'ın eserlerini bugün İngiliz gençleri okuyup anlıyorsa, bunun nedeni İngiliz İmparatorluğu'nun her dönemde dilini ve yazısını korumasıdır." diye cevap vermek gerekir.956 Ayrıca şunu da hatırlatalım ki, Harf Devrimi, yapılmasay-dı ve Latin harflerine geçilmeseydi de Türk gençleri bugün yine 90-100 yıl önceki metinleri anlayamayacaklardı. Evet, metinleri okuyacaklar ama o Arapça ve Farsça sözcüklerin anlamlarını bilmedikleri için okudukları metin onlara anlamsız tümcelerden 956 Nitekim Osmanlı'nın Türkçeye vermediği değeri Karamanoğuliarı Beyliği vermiştir. Karamanoğlu Mehmet Bey, 1278 tarihinde, "Bundan böyle divanda, dergahta, çarşıda, meydanda Türk dilinden başka dille konuşulmayacaktır" diye bir ferman yayınlamıştır. Doğan Aksan, Türkiye Türkçesi'nin Dünü, Bugünü, Yarını, 2. bs, İstanbul, 2001, s.46. 423 oluşan yabancı dilde bir metin gibi gelecekti. Bugün İngilizce bilmeyen bir Türk'ün Latin harfleriyle yazılmış İngilizce bir metni okuması gibi, Arapça ve Farsça bilmeyen bir Türkün Arap harfleriyle yazılmış Osmanlıca bir metni okuması aynıdır: Her ikisi de okur ama hiçbir şey anlamaz! Bizim gençlerimizin bugün Nutuk veya 90-100 yıl önceki metinleri anlayamamalarının nedeni alfabe değişikliği değil, 90-100 yıl önce Osmanlıca diye adlandırılan Türk dilinin Arapça ve Farsça sözcüklerle dolması-dır. Yani dilin bozulmasıdır. Yazı ve Dil Devrimi "unutulan Türkçeyi" yeniden canlandırmış, dolayısıyla sonraki nesiller "yamalı bohça" durumundaki Osmanlıcayla yazılan kitapları okuyamaz olmuşlardır. Ancak burada söz edilen "okunamayan kitap sayısı" çok sınırlıdır. Ayrıca, 8. yüzyılda yazılmış Orhun Anıtları veya 10. ve 15. yüzyıllar arasında yazılmış metinler; örneğin Pir Sultan Abdal, Karacaoğlan, Yunus Emre bugün anlaşılabilirken, 16. ve 19. yüzyıl arasındaki metinler bugün anlaşılamamaktadır. Çünkü, 10. ve 15. yüzyıllar arasında henüz Türkçenin ırzına geçilmemiştir; 16-19. yüzyıllar arasındaysa, adeta Türkçenin ırzına geçilmiş, Türkçe Arapça ve Farsça sözcüklerle dolmuş, "Türkçe, Türkçe-liğini yitirmiş" bu yüzden de Osmanlıca diye adlandırılmıştır.957 Osmanlı aydınları 16. yüzyıldan sonra adeta Türkçeden utanır olmuşlardır. Örneğin, Yavuz Sultan Selim dönemi olaylarını anlatan Selimname adlı kitabın yazarı Keşfi (kitabını Arapça yazmıştır) kitabını Türkçe yazmasını isteyen bir şaire şu karşılığı vermiştir: "Türk dili iri bir inci tanesi gibi yontulmamıştır ve iç tırmalayıcıdır. O nedenle yeryüzündeki zarif yaratılışlı kişilerce hoş karşılanmamakta, dilde kurallara önem veren kimselerin 957 Türkçede Arapça etkisi için bkz. Aksan, age, s.1l7 vd. Enver Ziya Karal Türkçenin bozulma sürecini kronolojik olarak şöyle sınıflandırmıştır: 1. Türkçenin yabancı dil (Arapça-Farsça-Rumca) etkisine karşı direnişi (1299-1453), 2. Türkçe üzerinde yabancı dil etkisinin artması (1453-1517), 3. Türkçede Arapça ve Farsça etkisinin üstünlüğü (1517-1718), 4.Türkçenin önem kazanmaya başlaması (1718-1839), 5. Türkçenin bağımsızlığı için çalışmalar (1839-1918). Enver Ziya Karal, "Osmanlı Tarihinde Türk Dili Sorunu", Bilim, Kültür ve Öğretim Dili Olarak Türkçe" Ankara, 2001, s.30. 424 anlayış ve beğenisine de uygun düşmemektedir. Bu yüzden de kültürlü kimselerin görüşmelerinde dışlanmış ve güzel konuşan kişilerin söyleşilerinde aşağılanmıştır."958 Buna karşın 16. yüzyıl şairlerinden Tatavlah Mahremi'nin Arapça-Farsça sözcüklerle dolu Divan edebiyatına tepki olarak yazdığı Basitname adlı eserde yer verdiği beyitler bugün çok kolay anlaşılmaktadır: "Gördüm seğir dür ol ala gözlü, geyik gibi, Düşdüm saçı duzağma bön üveyik gibi,"959 17. yüzyıl Halk edebiyatçılarından Karacaoğlan'm yazdıkları da bugün anlaşılmaktadır: "Nedendir de kömür gözlüm nedendir? Şu geceki benim uyumadığım Çetin derler ayrılığın derdini Ayrılık derdine dayamadığım. "960 Görüldüğü gibi 16. ve 17 yüzyılda Türkçe kullanılarak yazılan bir şiir bugün çok rahat bir şekilde anlaşılmaktadır. Yeter ki Türkçe kullanılsın!.. Şimdi de, Arapça ve Farsça özentisi Divan şairlerinden Nefi'nin "çok sade" yazılmış şiirlerine bir örnek verelim: "Girdi miftah-ı der-i genc-i mania elime, Aleme bezl-i güher eylesem itlaf değil Levh-i mahfuz-ı sühandır dil-i pek-i Neft Tab'ı yaran gibi dükkançe-i sahaf değil.'"961 Ne anladınız? İçine hafif Türkçe serpiştirilmiş, Arapça ve Farsça kelimelerle süslenmiş bu Divan şiirini bugün anlamak neredeyse imkânsızdır. Arap harfleri değişmeseydi bile bugün bu şiiri okuyan kaç kişi anlayacaktı? Görüldüğü gibi mesele aslında "yazı" değil "dil" meselesidir. 958 Keşfi, Selim-name, Süleymaniye Kütüphanesi, Ktb. Esad Ef.No, 2147, Vr, ila; Şerafettin Turan, Atatürk ve Ulusal Dil, Eylül 1998, s.10. 959 Zeynep Korkmaz, "Atatürk ve Türk Dili", Türk Dili Dergisi, S.655, Temmuz, 2006,s.l9. 960 agm, s.20. 961 agm, s.20. 425 İslamiyetin kabul edilmesinden sonra Türkçeye yerleşmeye başlayan Arapça Farsça sözcüklerin oranı Karahanlılar döneminde Kutatgu Bilig de % 1-2 iken, iki yüzyıl sonra yazılan Atabetül Hakayık'ta bu oran % 20-26'ya çıkmıştır. Bu oran Eski Anadolu Türkçesinde, örneğin Yunus Emre'de % 13 civarındadır. Farsça ve Arapçanın oranı Divan şairlerinden Baki'de % 65, Nefi'de % 60, Nabi'de % 54'tür. Bu oran, Tanzimat şair ve yazarlarından Namık Kemal'de % 62, Şemsettin Sami'de % 64, Ahmet Mithat'ta % 57, İttihat Terakki döneminde Ziya Gökalp'te % 57'dir.962 Görüldüğü gibi 16. yüzyıldan sonra Türkçeyi istila eden Arapça ve Farsça sözcüklerin edebiyattaki oranı ortalama % 60'dır. Bir dil düşünün ki, o dilin edebiyatçıları metinlerinin % 60'ını yabancı sözcüklerden oluştursunlar. Böyle bir dil her şeyden önce "özbenliğini" yitirmiştir. Osmanlıda halkın konuştuğu dil Arapça ve Farsçadan çok az etkilenirken, aydınlar, din adamları, saray çevresi ve özellikle şiir ve düz yazı alanında ürünler veren sanatçılar (Divan edebiyatı) bu dillerden çok fazla etkilenmiştir.963 Osmanlı'da "Türkçe Halk edebiyatıyla" "Arapça ve Farsça Divan edebiyatı" arasındaki uçurumun açıldığı dönemlerde Türk çocukları okudukları Divan edebiyatı eserleri anlamıyorlardı. Saray ve edebiyat çevrelerinin Arapça-Farsça özentisi yüzünden "odun yerine hatab, et yerine lahm, pirinç yerine erz, yok yerine na-mevcut, bekleme yerine intizar, çarpışma yerine müsademe vb (Arapça-Farsça kelimeler kullanılmaya başlanmıştır) sonuç konuşma dili ile yazı dilinin, halk edebiyatı ile aydın zümreye Divan edebiyatının kesin sınırlarla birbirinden ayrılmasıdır"964 Enver Ziya KaraPın dediği gibi, "Osmanlıda... Türkçeleri bulunduğu halde Arapça ve Farsça sözcükler gelip (bu Türkçe sözcüklerin) yanlarına veya yerlerine yerleşmiştir.. Örneğin, Türkçede baş, göz, yüz, dil, el sözcükleri durup dururken re's, çeşm, vech, lisan, yed sözcükleri alınmıştır. 962 Aksan, age, s. 117. 963 age, s.55. 964 Korkmaz, agm, s. 19. 426 Devam ediyor Link to post Sitelerde Paylaş
Recommended Posts