Jump to content

Bakara 193, Enfal 39: Din yalnız Allah'ın oluncaya kadar onlarla savaşın


Recommended Posts

Kurana göre zalim, inanmayanlardır. Kafirler kendilerine zulmederler, Allaha inanmayarak.

Kuran'da bu apaçık iddia edilir. Bir çok yerinde, ısrarla ve tekrarla. Bir tane örnek yeterli, 39/32 nolu ayet...

Üstelik de ondan daha zalim kimse olmadığı vurgulanarak! Ne tecavüzcü, ne katliamcı, ne soykırımcı! Allahı inkar edenden daha zalimi yokmuş!

Bu ise bir yüz karası, bir utanç! İnancı en zalimce iş olarak göstermek sadece ve sadece kuran'a ve paralellerine yaraşacak bir hezeyan! Hiç böyle bir şey olabilir mi, senin gibi inanmıyor diye en zalim işte budur demek! Bunun insanlığa sığan hiç bir tarafı yok! İnanç özgürlüğü en temel insan haklarındandır. Kimse inancından dolayı zalim ilan edilemez. İnsanları inançlarından dolayı en zalim ilan etmek ise en hafif tanımla hezeyandır.

Link to post
Sitelerde Paylaş

* Enfal Suresi, ayet 1,41; Haşr Suresi, ayet 6 bunlarlada kendi hakkını garantiye almıştır....

Ayrıca birisi kendinden söz yada nasihat isterse para verilmesini söylemiştir..

bu ayette mevcuttur...numarasıni unuttum şimdi...kendini garantiye almıştır ...

Numaralarını unuttuğun ayetler, Mucadele Suresi 12. ve 13. ayetleri olsa gerek.

"12. Ey iman edenler! Peygamber’e gizli bir şey söyleyeceğiniz zaman, gizli olarak söylemeden önce bir sadaka verin. Bu sizin için daha hayırlı ve daha temizdir. Eğer bulamazsanız, şüphesiz Allah bağışlar ve merhamet eder."

"13. Gizli konuşmanızdan önce sadaka vermekten çekiniyor musunuz? Bunu yapamazsanız; Allah, tevbenizi kabul eder, öyleyse namazı kılın, zekatı verin, Allah’a ve Elçisine itaat edin, Allah yaptıklarınızdan haberdardır."

12. Ayette, Muhammed'le özel işlerini gürüşecek olan müminlere, görüşme öncesinde sadaka vermelerini, sadaka olarak verecek bir şey bulamayanlara Allah büyüktür falan filan deniyor.

Muhammed, Mekke döneminde kendi derdini dökecek adam bile bulamazken, Medine döneminde 50-100 bine ulaşan taraftarının dert babası olmuş, elin derdini, özel sorunlarını dinleyeceğim derken kendi özel hayatını yaşayamaz hale gelmiş. 8-10 hatun hemen yanıbaşında onu bekliyor. O ise, fakir fukaranın, garip gurebanın "Garibim, beni evlendir; fakirim, bana yardım et vb." dertleriyle, dertleniyor.

Buna bir çare bulmak gerekiyor. Ne yapmak lazim? Hemen bir ayet indirmek lazım. Şekil/ayet 12. de olduğu gibi...

Ayetin sonunda, sadaka veremeyecek durumda olanlar için söylenen "Allah büyüktür, bağışlayıcıdır" sözünün Türkçesi "Allah belanızı versin." demektir. Çünkü, hiç bir dilenci kendisine para vermeden geçen adama rahmet okumaz, okursa da tersten (beddua) okur...

Bu ayet, paralı-hatırlı kişiler için sorun değil ama aşırı çoğunluğu fakir fukara olan ümmeti için çok büyük sorundur. Kısacası, ayet parası olmayan bana gelmesin demektedir. Bu, ümmet arasında homurtulara neden olur. Muhammed, siyasi açıdan yaptığı büyük hatayı anlar ve 13. ayeti indirerek vaziyeti kurtarma yoluna gider.

13. ayetin sıra rakamı, bir çok inançta uğursuz, "Şeytanın rakamı" olarak kabul edilir. İslamda da meşhur "Şeytan Ayetleri" söz konusu olduğuna, ayette de gizli konuşma-görüşmeden ve çekinmeden bahsedildiğine, gizlilik olan yerde/yerlerde de genellikle şeytan ve şeytani işler söz konusu olduğuna göre, bu gizli konuşma-görüşmeler nasıl gerçekleşiyordu acaba?..

İnsanın aklına, günümüzün müritlerini badeleyen şeyhleri ve badelenen müritler geliyor.

Şeytan bu, insanın aklına neler getirmez ki, neler getirmiyor ki...

Link to post
Sitelerde Paylaş

musluman derken ? Isid kıvamında mı ? Cübbeli kıvamında mı ? Ya bu isid musluman olmayan dunyayi ele gecirip kabeyi patlatcam deyip suudilere dalarsa ? Biliyonuz 1400 yildir birbirlerini yiyolar. Iran irak gibi olurlarsa ne olacak. Ikisi de musluman degil miydi ?

Bu savas bitmez.

İslam Mazhepler tarihinde üç temel görüş vardır, denilebilir.

1-) Nakilcilik: Ayet ve hadisleri zahiri anlamlarıyla olduğu gibi kabul etmek, yorum, tevil gibi akıl işlerini reddetmektir. Temsilcileri; Hariciler, Selefiler vb. ile günümüzün Vahhabileri sayılabilir.

2-) Akılcılık: Akıl ile nakil çeliştiğinde/çatıştığında aklın dediği olur, demektir. Buna örnek, bilindiği üzere ünlü Mutezile Mezhebidir. Müslülerin, batı karşısındaki aşağılık komleksleri nedeniyle sahip çıktıkları ve sık sık örnek verdikleri "İslam Bilim Adamları" nın hemen hepsi bu mezhebe dahildir.

3-) Melezcilik: Akılla nakli orta yolda buluşturmak demektir. Mensupları, kendilerine Ehli Sünnet diyerek, karşıtlarını otomatik olarak ehli bidat ve/veya ehli kafir olarak ilan eden malum dört büyük mezheptir. Bunlar, ateş ile barut gibi bir araya gelmesi imkansız olan akıl ile nakli, "Külli irade Allah'ın, cüzi irade insanın" felsefi ucubesiyle bir araya getirip, akıllara durgunluk veren bir başarıya imza atmışlardır.

Bu tanımlamalara göre IŞİD 1. şıkka dahil olup, gerçek Müslümanlar kapsamındadır. Dünyayı ele geçirirse kendini Kabeyi patlatmaya değil, aksine dünyayı Kabe'ye tapmaya zorlar. Çünkü, peygamberinin ölümsüz ruhu, Kabe'de manevi put olarak yaşamaya devam etmektedir.

Cüppeli ise 3. şıkka, yani; biraz akılcı, biraz nakilci veya biraz kafir, biraz Müslüman olanların mezhebine dahil olduğundan ciddiye alınacak bir tip değildir. İyi şovmendir, dinle, seyret, gül ve geç...

Evet, bu savaş bitmez, ne kadar kan akarsa aksın yetmez. Muhammed böyle buyurmuş: "Ümmetim 73 fırkaya bölünecek, bunlardan ancak biri cennete girecek" demiş.

Değil 73, 1073 fırkaya bölünmüş ümmeti, bölünmeye de devam ediyor. Her fırka da kendince haklı olarak "En doğru (cennetlik) fırka benim fırkam" diyerek, diğerlerini doğrudan veya dolaylı olarak kafir ilan ediyor. Kafirlerle savaş da cenneti kazanmanın en kestirme, en helal ve hak yolu olduğundan gerçek Müslümanlar savaşıyor, söz de müslümanlar ise "İslam savaş dini değil, barış dinidir" diyerek, adeta "Savaşma seviş" diyorlar. Ki bu İslam inanç, ahlak ve adabına çok ters bir sözdür.

Link to post
Sitelerde Paylaş

İslam Mazhepler tarihinde üç temel görüş vardır, denilebilir.

1-) Nakilcilik: Ayet ve hadisleri zahiri anlamlarıyla olduğu gibi kabul etmek, yorum, tevil gibi akıl işlerini reddetmektir. Temsilcileri; Hariciler, Selefiler vb. ile günümüzün Vahhabileri sayılabilir.

2-) Akılcılık: Akıl ile nakil çeliştiğinde/çatıştığında aklın dediği olur, demektir. Buna örnek, bilindiği üzere ünlü Mutezile Mezhebidir. Müslülerin, batı karşısındaki aşağılık komleksleri nedeniyle sahip çıktıkları ve sık sık örnek verdikleri "İslam Bilim Adamları" nın hemen hepsi bu mezhebe dahildir.

3-) Melezcilik: Akılla nakli orta yolda buluşturmak demektir. Mensupları, kendilerine Ehli Sünnet diyerek, karşıtlarını otomatik olarak ehli bidat ve/veya ehli kafir olarak ilan eden malum dört büyük mezheptir. Bunlar, ateş ile barut gibi bir araya gelmesi imkansız olan akıl ile nakli, "Külli irade Allah'ın, cüzi irade insanın" felsefi ucubesiyle bir araya getirip, akıllara durgunluk veren bir başarıya imza atmışlardır.

Bu tanımlamalara göre IŞİD 1. şıkka dahil olup, gerçek Müslümanlar kapsamındadır. Dünyayı ele geçirirse kendini Kabeyi patlatmaya değil, aksine dünyayı Kabe'ye tapmaya zorlar. Çünkü, peygamberinin ölümsüz ruhu, Kabe'de manevi put olarak yaşamaya devam etmektedir.

Cüppeli ise 3. şıkka, yani; biraz akılcı, biraz nakilci veya biraz kafir, biraz Müslüman olanların mezhebine dahil olduğundan ciddiye alınacak bir tip değildir. İyi şovmendir, dinle, seyret, gül ve geç...

Evet, bu savaş bitmez, ne kadar kan akarsa aksın yetmez. Muhammed böyle buyurmuş: "Ümmetim 73 fırkaya bölünecek, bunlardan ancak biri cennete girecek" demiş.

Değil 73, 1073 fırkaya bölünmüş ümmeti, bölünmeye de devam ediyor. Her fırka da kendince haklı olarak "En doğru (cennetlik) fırka benim fırkam" diyerek, diğerlerini doğrudan veya dolaylı olarak kafir ilan ediyor. Kafirlerle savaş da cenneti kazanmanın en kestirme, en helal ve hak yolu olduğundan gerçek Müslümanlar savaşıyor, söz de müslümanlar ise "İslam savaş dini değil, barış dinidir" diyerek, adeta "Savaşma seviş" diyorlar. Ki bu İslam inanç, ahlak ve adabına çok ters bir sözdür.

Güzel tespit bunu özlü mesajlar konusuna ekleyelim derim ben.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Numaralarını unuttuğun ayetler, Mucadele Suresi 12. ve 13. ayetleri olsa gerek.

"12. Ey iman edenler! Peygambere gizli bir şey söyleyeceğiniz zaman, gizli olarak söylemeden önce bir sadaka verin. Bu sizin için daha hayırlı ve daha temizdir. Eğer bulamazsanız, şüphesiz Allah bağışlar ve merhamet eder."

"13. Gizli konuşmanızdan önce sadaka vermekten çekiniyor musunuz? Bunu yapamazsanız; Allah, tevbenizi kabul eder, öyleyse namazı kılın, zekatı verin, Allaha ve Elçisine itaat edin, Allah yaptıklarınızdan haberdardır."

12. Ayette, Muhammed'le özel işlerini gürüşecek olan müminlere, görüşme öncesinde sadaka vermelerini, sadaka olarak verecek bir şey bulamayanlara Allah büyüktür falan filan deniyor.

Muhammed, Mekke döneminde kendi derdini dökecek adam bile bulamazken, Medine döneminde 50-100 bine ulaşan taraftarının dert babası olmuş, elin derdini, özel sorunlarını dinleyeceğim derken kendi özel hayatını yaşayamaz hale gelmiş. 8-10 hatun hemen yanıbaşında onu bekliyor. O ise, fakir fukaranın, garip gurebanın "Garibim, beni evlendir; fakirim, bana yardım et vb." dertleriyle, dertleniyor.

Buna bir çare bulmak gerekiyor. Ne yapmak lazim? Hemen bir ayet indirmek lazım. Şekil/ayet 12. de olduğu gibi...

Ayetin sonunda, sadaka veremeyecek durumda olanlar için söylenen "Allah büyüktür, bağışlayıcıdır" sözünün Türkçesi "Allah belanızı versin." demektir. Çünkü, hiç bir dilenci kendisine para vermeden geçen adama rahmet okumaz, okursa da tersten (beddua) okur...

Bu ayet, paralı-hatırlı kişiler için sorun değil ama aşırı çoğunluğu fakir fukara olan ümmeti için çok büyük sorundur. Kısacası, ayet parası olmayan bana gelmesin demektedir. Bu, ümmet arasında homurtulara neden olur. Muhammed, siyasi açıdan yaptığı büyük hatayı anlar ve 13. ayeti indirerek vaziyeti kurtarma yoluna gider.

13. ayetin sıra rakamı, bir çok inançta uğursuz, "Şeytanın rakamı" olarak kabul edilir. İslamda da meşhur "Şeytan Ayetleri" söz konusu olduğuna, ayette de gizli konuşma-görüşmeden ve çekinmeden bahsedildiğine, gizlilik olan yerde/yerlerde de genellikle şeytan ve şeytani işler söz konusu olduğuna göre, bu gizli konuşma-görüşmeler nasıl gerçekleşiyordu acaba?..

İnsanın aklına, günümüzün müritlerini badeleyen şeyhleri ve badelenen müritler geliyor.

Şeytan bu, insanın aklına neler getirmez ki, neler getirmiyor ki...

paylaştigin için teşekkür ederim....anlatım güzel olmuş....ayrıca bu ayetleri dikkatli okursanız halkın fakir olduğunu fark ediyoruz....bundan sonra inen ayetlere ve surelere dikkat edecek olursanız....muhammed savaş ve ganimete teşvik ediyor hatta nasıl paylaşılacagina dair ayetler iniyor....buna tesviki hızlandırmak için henüz elde edeceğiniz bol ganimetler var ayeti iniyor....

bunu okuyacağınız hadislerle çok rahatlıkla anlayabiliriz.......

Hicretin 2. senesi, Rebiülevvel ayı. Bu tarihte Peygamber Efendimiz, beraberinde 200 Muhacirle Medineden yola çıktı. Maksadı, içlerinde azılı müşrik Ümeyye bin Halef in de bulunduğu 100 kişilik bir muhafız grubun kontrolu altında hareket eden 2500 develik büyük Kureyş kervanının üzerine yürüyerek onlara göz dağı vermekti.Buvat Dağına kadar giden Resûl-i Ekrem kimseyle karşılaşmadı ve Medineye geri döndü. (İbni Sad, Tabakât, 2:8-9)

Yine aynı yıldayız. Uşeyre Gazasına bakıyoruz şimdi de. Amaç yine aynı. Kervan soymak.

Hicretin 2. senesi, Rebiülevvel ayı.Resûl-i Ekrem Efendimiz, Safevan Gazâsından üç ay sonra, Muhacir Müslümanlardan 150-200 kişiden müteşekkil bir askerî birlik ile Medineden yola çıktı. Beraberinde 30 deve bulunuyordu ve mücahidler bu develere nöbetleşe biniyorlardı. Maksat, yine Kureyşin Şâma göndermiş olduğu ticaret kervanını takib etmekti. Ancak, Medineden dokuz konak mesafede bulunan Müdliçoğullarına ait Uşeyre Ovasına gelindiğinde, Kureyş kervanının buradan iki-üç gün önce geçtiği öğrenildi.Medine etrafını her bakımdan emniyet altına almak hususu üzerinde dikkatle duran Peygamberimiz burada daha önce anlaşma yaptığı Damreoğullarının müttefiki olan Benî Müdliçle aynı mahiyette bir dostluk ve ittifak anlaşması imzaladı. Sonra da Medineye geri döndü. (İbni Hişâm, Sîre, 2:251; İbni Sad, Tabakât 2:9)1028 -

El-Hariss Ibnu Muslim Ibni'l-.Haris babasindan Muslim Ibnu'l-Haris (radiyallahu anh)]'den naklediyor: Resulullah (aleyhissalatu vesselam) bizi bir seriyye ile gazveye gonderdi. Baskin mahalline vardigimiz zaman, atini hizlandirdim ve arkadaslarimi gectim. Koy halki beni imdat cigliklariyla karsiladi. Ben onlara: Lailahe illallah deyip kendinizi koruyun dedim. Oyle yaptilar. Arkadaslarim beni bu davranisim sebebiyle "Ganimeti bize haram ettin" diyerek ayipladilar. Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in yanina donunce, yaptigimi ona haber verdiler. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) beni cagirtti. Yanina varinca davranisimdan dolayi takdir etti ve: "Bilesin, Allah (celle celaluhu) senin icin, o kurtardigin insanlardan her birisi sebebiyle su kadar sevab yazmistir" buyurdu. Sonra Resulullah (aleyhissalatu vessselam) bana: "Sana kendimden sonra bir tavsiye yazacagim"dedi ve yazip, uzerini muhurleyip bana verdi."

Ebu Davud Edeb 110, (5080).

tarihinde mustafa2116 tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 2 weeks later...

"Din Allah'ın oluncaya kadar savaşın" demiyor aslında.. Din Allah'ın oluncaya kadar öldürün diyor!

Orda geçen, "kâtilû" kelimesi, türkçeye de geçmiş, katil, katliam gibi kelimelerin kaynağı değil midir sizce?

Bu kelime aynı zamanda savaşmak anlamına da geliyor.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Katilu Türkçeye tam olarak anca "öldürüşün" şeklinde çevrilebilir, bu da tuhaf geleceği için "çarpışın, vuruşun, savaşın" şeklinde çevrilebiliyor. Yani burada bir çatışmaya girme, karşıda seni öldürme kapasitesi olan insanlar varken onlara saldırma durumundan bahsediliyor. Öle de bilirsin öldüre de bilirsin durumuna gireceksiniz emrediyorum olayı...

Örneğin PKK nın silahsız sivillere değil de askerlere saldırmayı militanlarına emretmesi gibi.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Teşekkürler.. evet, sonuçta doğru neyse o anlamı vermek lazım. mealleri çarpıtmak müslümana mahsus olmalı.

"kâtilû" kelimesini öldürme olarak çevirsek bile, mealcilerin mecaz çarpıtmalarının yanında çok daha adil durur.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 1 year later...

İddiası öyleki islam allah'dan gelen bir din. Peki enfal 39'da "din allahın oluncaya dek savaşın" ayeti ne oluyor bu durumda? İslam allah'dan gelen bir din ise, dini sahibine sahiplik ettirmek için IŞİD yetiştirmenin anlamı nedir? IŞİD gibi savaşmazsak, islam, allah'ın dini olmaktan çıkıp, murteza'nın dini mi oluyor? İslam sahip mi değiştiriyor, sahibi murteza mı oluyor islamın?

15285025_609553769246103_512568750187415

Link to post
Sitelerde Paylaş

Savaşmak kelimesini herkes kılıcını alıp çatışmaya girmek şeklinde almış halbuki kalem ile diyalog ile de savaşılır.

Bakın burada siz islam aleyhinde yazı paylaşıyorsunuz bende lehinde paylaşıyorum bir mücadele söz konusu bu ayetin gereğini yerine getiriyorum. Kimse fiziksel zarar görmüyor.Peygamberimiz kendinae saldıranlarla mecbur kaldığı için fiziksel savaşa girmiştir. Sonrasında islam devletleri kılıç ile savaşmış yaymaya çalışmış halbuki diyalog ile yaymak gerekirdi. Peygamber (s.a.v.) öyle yapmıştır örnek olmuştur.Kuran ve peygamber (s.a.v.) en doğruyu söylüyor ve tatbik ediyor ama müslümanlar uygulama da yanlış işler yapabiliyorlar.

Sonuç olarak savaşın illa kılıçla topla tüfekle yapılması gerekmez, zaten savaşta yendiğin adam seni sevmez senin dinini seçmez seçse bile günü kurtarmak içindir güven olmaz. Birisini gerçekten dininize davet edecekseniz diyalog ile yapmalısınız ki etkisini göstersin. Amaç Allahın dinini yaymaktır ölü adam inanmaz, öldürmeden iman ettirmek gerekir ki bu da ciddi bir mücadele gerektirir.

Link to post
Sitelerde Paylaş
7 minutes ago, intemi said:

Savaşmak kelimesini herkes kılıcını alıp çatışmaya girmek şeklinde almış halbuki kalem ile diyalog ile de savaşılır.

Bakın burada siz islam aleyhinde yazı paylaşıyorsunuz bende lehinde paylaşıyorum bir mücadele söz konusu bu ayetin gereğini yerine getiriyorum. Kimse fiziksel zarar görmüyor.Peygamberimiz kendinae saldıranlarla mecbur kaldığı için fiziksel savaşa girmiştir. Sonrasında islam devletleri kılıç ile savaşmış yaymaya çalışmış halbuki diyalog ile yaymak gerekirdi. Peygamber (s.a.v.) öyle yapmıştır örnek olmuştur.Kuran ve peygamber (s.a.v.) en doğruyu söylüyor ve tatbik ediyor ama müslümanlar uygulama da yanlış işler yapabiliyorlar.

Sonuç olarak savaşın illa kılıçla topla tüfekle yapılması gerekmez, zaten savaşta yendiğin adam seni sevmez senin dinini seçmez seçse bile günü kurtarmak içindir güven olmaz. Birisini gerçekten dininize davet edecekseniz diyalog ile yapmalısınız ki etkisini göstersin. Amaç Allahın dinini yaymaktır ölü adam inanmaz, öldürmeden iman ettirmek gerekir ki bu da ciddi bir mücadele gerektirir.

O zamanlar Muhammed ve adamları mafya gibi bir örgüt kurup önüne geleni soymuşlardır, yağmalamışlardır, ve bu yağmadan Muhammed'in payına düşen beşte birdir, geri kalan ise adamları arasında paylaşılmıştır. İslam dünyanın görüp görebileceği en aşağılık, en rezil, en vahşi, en ilkel dinlerin başında gelir. Senin bunları görmüyor olmanın nedeni beyninin bebeklikten beri İslam zırvaları ile yıkanmış olmasından dolayıdır

Link to post
Sitelerde Paylaş
10 dakika önce, sağduyu yazdı:

O zamanlar Muhammed ve adamları mafya gibi bir örgüt kurup önüne geleni soymuşlardır, yağmalamışlardır, ve bu yağmadan Muhammed'in payına düşen beşte birdir, geri kalan ise adamları arasında paylaşılmıştır. İslam dünyanın görüp görebileceği en aşağılık, en rezil, en vahşi, en ilkel dinlerin başında gelir. Senin bunları görmüyor olmanın nedeni beyninin bebeklikten beri İslam zırvaları ile yıkanmış olmasından dolayıdır

islam ilk ortaya çıktığında kafirler saldırmış birçok savaşa sebebiyet vermişlerdi.Bunlara soygun ve yağma denilemez , bildiğin bir yağma soygun varsa kaynak ver bakalım .Savaşta ele geçen kafirlerin malları ganimet olarak dağıtılmış zekat olarak ta Peygambere verilmiştir bu pay islamiyetin yayılması için kullanılmıştır.Peygamberin yoksulluk içinde yaşadığı biliniyor, kendi namına düzgün bir malı yoktu.İlk eşi zengindi ondan kalan mallar bile islamiyet için kullanılmıştır.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Just now, intemi said:

islam ilk ortaya çıktığında kafirler saldırmış birçok savaşa sebebiyet vermişlerdi.Bunlara soygun ve yağma denilemez , bildiğin bir yağma soygun varsa kaynak ver bakalım .Savaşta ele geçen kafirlerin malları ganimet olarak dağıtılmış zekat olarak ta Peygambere verilmiştir bu pay islamiyetin yayılması için kullanılmıştır.Peygamberin yoksulluk içinde yaşadığı biliniyor, kendi namına düzgün bir malı yoktu.İlk eşi zengindi ondan kalan mallar bile islamiyet için kullanılmıştır.

Sana bin kere bile anlatsam sen bunu görebilecek durumda değilsin, çünkü senin beynin yıkanmış durumda. Sana diyoruz, senin peşinden gittiğin arap bedevisi etrafını soyup soğana çevirmiş, ganimetlerin beşte birini de kendine ayırmış diyorum, hala uyanmıyorsun.

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
3 dakika önce, sağduyu yazdı:

Sana bin kere bile anlatsam sen bunu görebilecek durumda değilsin, çünkü senin beynin yıkanmış durumda. Sana diyoruz, senin peşinden gittiğin arap bedevisi etrafını soyup soğana çevirmiş, ganimetlerin beşte birini de kendine ayırmış diyorum, hala uyanmıyorsun.

 

kendini kaynak gösteriyorsun yani ? bari turan dursunu falan kaynak gösterseydin, ben ateistin zeki ve çevik olanını istiyorum böyle anlatsam anlamazdın avamlığına girmeyin ikide bir.

Link to post
Sitelerde Paylaş
2 minutes ago, intemi said:

kendini kaynak gösteriyorsun yani ? bari turan dursunu falan kaynak gösterseydin, ben ateistin zeki ve çevik olanını istiyorum böyle anlatsam anlamazdın avamlığına girmeyin ikide bir.

Yok, islam tarihini ve Kuran'ı kaynak gösteriyorum. Ayrıca Turan Dursun da İslam tarihini ve Kuran'ı kaynak gösteriyordu.

Enfal/1.     (Ey Muhammed!) Sana ganimetler hakkında soruyorlar. De ki: “Ganimetler, Allah’a ve Resûlüne aittir. O hâlde, eğer mü’minler iseniz Allah’a karşı gelmekten sakının, aranızı düzeltin, Allah ve Rasûlüne itaat edin.”

Enfal//41. Bilin ki, ganimet olarak aldığınız herhangi bir şeyin beşte biri mutlaka Allah’a, Peygamber’e, onun yakınlarına, yetimlere, yoksullara ve yolculara aittir. Eğer Allah’a; hak ile batılın birbirinden ayrıldığı gün, (yani) iki ordunun (Bedir’de) karşılaştığı gün kulumuza indirdiklerimize inandıysanız (bunu böyle bilin). Allah, her şeye hakkıyla gücü yetendir.

Hadisleri de sen araştır, benden bu kadar.

Link to post
Sitelerde Paylaş
2 minutes ago, intemi said:

ne diyor soygun yapın yağma yapın mı yazıyor?

Ganimet dedikleri savaş sonucunda kazanılanlar yani kafirler gelip savaşta yenilince mallarını müslümanlar ele geçirmiş oluyor.savaş toprak için yapılmışsa toprak ta ganimet oluyor.

Aynen öyle diyor, sadece sen göremiyorsun, çünkü seni bunu göremeyecek şekilde düzenlemişler.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 2 months later...

-İslamı,kuranı eleştirmek,islam karşıtlığı yapmak bir fitne.

-İslamın egemen olmadığı,islami anlayışa,kurallara,yasaklara göre yönetilmeyen her ülke bir fitne.

 İslami bir düzen,devlet kurun,islami kurallara,yasaklara göre yönetin,toplumu ve toplumsal yaşamı islamı anlayışa göre düzenleyin,bu düzeni,bu devleti koruyun diyen,içeriğinde cihat gibi bir kavramı barındıran,tüm dünyaya kendi anlayışını egemen kılmak isteyen,yayılmacı bir din,savaş dinidir.

Bir kere islamın devletleşmek isteyen bir anlayışı var.Allahın indirdiği ile hükmetmeyen,yönetmeyen kafirdir diyen,sözüm ona hak düzen dediği islami bir düzenden söz eden bir din.Devletleşirsen  toprağın olur,toprağın olursa,sınırın olur, varlığını sürdünmen gerekir.Varlığını sürdürmen içinde savaşman gerekir,tehdit olarak gördüğün devletleri ortadan kaldırman gerekir..İkinci olarak bu anlayışın geniş kitlelere ulaşma,yayılma gibi bir amacı var,içinde cihat kavramını barındırıyor.Fitne kalmayıncaya kadar savaşın diyen bir anlayışı var.İslam karşıtı her düşünceyi,her yapılanmayı,islamın egemen olmadığı her düzeni bir fitne olarak görebiliyor.Böyle bir anlayışın,savaşla yayılmasından doğal bir durum yok.

İşte bu anlayış,sonsuz bir güce dayandırılarak,kutsallaştırıldığı için, uyuşturan kutsallığın etkisine kapılıp,kutsal uyuşturucuyla kafa bulan islam bağımlıları,bu anlayışı ölümüne savunuyorlar.Aynı zamanda bu anlayış,arap yayılmacılığına,arap sömürgeciliğine hizmet eden bir anlayıştır.Araplar değerlerlerini,kültürlerini,yaşantılarını,geçmişlerini,tarihi kişiliklerini başka toplumlara dayatmışlar ve benimsetmişlerdir.Ancak uyuşturan kutsallık maskesinin etkisinden kurtulabilenler bu gerçeği görüp,dile getirebilirler.

 

 

tarihinde Buzul tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...