Jump to content

GÖLGEDEN MEDET UMAN ALLAH


Recommended Posts

Yani okudukça bunun iki dalda bir el kitabı ve bir cep ajandası olduğunu görüyorsun: Bir; cahil çöl yağmacısının ilkel cep ajandası, iki; sadist psikopatın el kitabı. Tabii bu yağma pasajları bittikçe psikopat işkenceleri pasajları, huriler şaraplar kızarmış etler pasajları eşliğinde gelecek. Bu ikisinden başka da bir şey yok aslında. Bir de saçma sapan uygulanamayacak, insanlığa, insan onuruna aykırı güya toplumsal kurallar koymaya kalkışma. Bu hepten rezalet. Örneğini geçmiş pasajlarda gördük: Hüre hür köleye köle dişiye dişi dediğini gösterdik. Böylesi bir kepazelikle hukuk kuralı koymaya kalkışan cahil yağmacılar bunlar işte. 

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 332
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

281. ve onda allaha döndürüleceğiniz günden sakının sonra kişi ne kazandıysa hepsi ödenir zulmedilmez.

 

282. ey iman edenler belirlenmiş bir süreye kadar birbirinize borçlandığınızda onu yazın ve aranızdaki yazıcı kişiler onu adaletle  ve yazıcı çekinmeden allahın yazmanızı öğrettiği şekilde yazsın düzgün yazdırsın ki o bir haktır rabbi allahtan çekinsin ondan bir şey eksiltmesin fakat eğer onun üzerinde hak arayamayan aklı ermez veya zayıfsa veya düzgün yazdırmaya gücü yetmiyorsa o zaman velisi adaletle düzgün yazdırsın ve iki erkek şahit tutun iki erkek bulunamazsa razı olacağınız şahitlerden bir erkek iki kadın şahit birisi unutursa diğeri ona hatırlatır şahitler çağrılmaya üşenmesin ve yazmaktan usanmayın küçük veya büyük vadesine kadar işte bu şahitlik için allah katında en adaletli ve en sağlam ve şüphe etmemenize en yakın olandır ancak hazır ticaretinizi aranızda sürdürüyor olmanız durumunda onu yazmamanızda size vebal yoktur bir ticaret anlaşması yaptığınız zaman şahitler tutun şahitlere ve yazıcıya zarar vermeyin eğer yaparsanız bu sizin suçunuz allahtan çekinin allah size her şeyi öğretiyor. 

 

283. ve eğer seferde olur da yazıcı bulamazsanız alınmış rehinler varsa emin olduğunuz bir kısmınız bir kısmınızı ödesin ki onun emanetine güvenildi rabbi Allahtan çekinsin ve şahitliği gizlemeyin kim gizlerse kalbi günahkardır allah ne yaptığınızı bilir.

 

284. göklerde ne varsa ve yerde ne varsa allah içindir siz içinizdekini saklasanız da açığa vursanız da allah onu sorar dilediğini affeder dilediğini bağışlar allahın her şeye gücü yeter.

 

285. elçi ona rabbinden indirilene inandı ve inananların hepsi allaha meleklere kitaplarına elçilerine de elçilerden birini ayırt etmeden inandı ve dediler ki işittik affına itaat ettik rabbimiz bizi kendine ulaştır.

 

286. allah kimseye gücü yettiğinden fazlasını yüklemez ne kazandıysa onun ve kazandıkları üzerinedir rabbimiz unutur veya hata yaparsak bizi suçlama bize bizden öncekilere yüklediğin başa çıkamayacağımız zorlukları yükleme bizi affet bizi bağışla bize merhamet et sen bizim efendimizsin bizi kafir kavme karşı galip getir.

 

DEĞERLENDİRME:

 

Yine iki kadının şahitliğini bir adama denk tutarak ayrımcılık yapıyor tabii ki. Borçlanma, rehin gibi ticaret usüllerinden dem vuruyor. Bunlar çok bilinen şeyler, tabii alacağı yazmakta yarar olduğu açık, şahit de belgenin borçlu alacaklı huzurunda yazıldığını kanıtlamak için gerekli. Tüccarlar aldıkları malın bedelini ödeyemezlerse rehin bırakmamak için birbirlerine borçlanırlar, bu da tüccarlara öğretilecek bir şey değil. Bu bilinen işler için allah size çok süper bilgiler veriyor havası basmak komik. Muslimler hiç bir şey bilmeyen cahil adamlardan toplandı da her şeyi sıfırdan öğreniyorlarsa o başka!

 

Son pasaj dua olmasına rağmen bunu inananlar söyler diye bir açıklama yapılmayışı bir eksiklik. Bu buraya montelenmiş iğreti bir pasaj gibi duruyor.

 

İlk bölüm böylece bitmiş oluyor. Bu bölüm esasen tüm Kuran'daki gidişatı yansıtır. Zaten en uzun bölüm. Diğer bütün bölümler bu minvalde gidecektir. Pek yeni bir anlatım yoktur.

 

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bu son pasajlar Kuran'da birinin ötekinin hükmünü kaldırdığı iddia edilen pasajlar olduğuna örnek gösterilmektedir.

 

Allahın insanın içinde gizlediği niyetlerin de hesabını soracağını bildiren 284. pasaj açıklanınca müminler ağlayıp sızlamış bu olursa biz mahvoluruz kimse cennete giremez diye perişan olmuşlar. :D Heriflerin meğer aklından geçmeyen yokmuş! :lol:

 

Bunlar günlerce ağlaşıp perişan olunca allah acımış bölümü 286. pasaj ile bağlamış. Kimseye gücünün üzerinde yük yüklenmeyeceği açıklanarak 284. pasaj iptal edilmiş.

 

Böyle bir şey düşünmek için bir neden yok. Bir kere 286 nın 284 ü iptal ettiği filan yok. O ayrı bir şey bu ayrı bir şey. Böyle bir bağlantı kurulamıyor. Kuran'da nasih mensuh ayetler olduğu iddiası geçersizdir. Örneğin sizin dininiz size benimki bana pasajını müşrikleri gördüğünüz yerde öldürün pasajı yürürlükten kaldırmaz. Sizin dininiz size de yani ne olmuş dininize sonuna kadar sarılın demek değil ki! Dininizin size ölüm getirmeyeceğini garantilemiyor ki bu ifade?

 

Temel'in "dinunuzun kiymetini bilun" demesi gibi değil bu ifade yani! :D Bana ilişmeyin, ben zamanı gelince belleyeceğim sizin örekenizi demek! Hiç bir garanti vermiyor ki!

 

Bu muslimlere karşı saf olmanızı hiç tavsiye etmem. Bunlar en küçük iyi niyetinizden ve saflığınızdan sonuna kadar yararlanırlar. Aradıkları o zaten, saf, kerizlenebilecek kekstralar...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Tercüme aslına azami şekilde sadık kalınarak yapılmıştır. Önce durakları dikkate alıyordum fakat bu duraklar da çok sonra eklenmiş olduğu için daha sonra dikkate almadım. Bu durakları da keyfi yerlere koyarak anlam çarpıtabiliyorlar. Durakları dikkate almaktan bu nedenle vazgeçtim. Noktalama ve imla kuralları olmadığı için ben de tercümede kullanmadım.

 

tarihinde democrossian tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 2 weeks later...

3. İMRAN SOYU BÖLÜMÜ

 

1. Elif Lam Mim

 

2. allah odur ki ondan başka tanrı yoktur hayattadır ayaktadır.

 

3. sana hak ile elleri arasındakini onaylayan kitabı ve tevratı ve incili indirdi.

 

4. daha önce insanlara doğru yolu gösteren ve ayırıcıyı (*) indirdi muhakkak kafirler allahın ayetleri ile kafir oldular onlara şiddetli azap vardır ve allah egemen ve intikamcıdır.

 

5. muhakkak allaha yerde ve gökte hiç bir şey gizli değildir

 

6. o sizi rahimlerde nasıl isterse öyle şekillendirir ondan başka ilah yoktur üstündür amaçlayan(**)dır.

 

7. o ki sana kitap indirdi ondan sağlam ayetler onlar kitabın anasıdır ve diğerleri benzetimlidir (***) fakat o kalplerinde eğrilik bulunanlar benzetimlilere uyarlar bundan fitne istediler ve onun yorumunu allahtan başkası bilmez ve bilgide derinleşenler onun hepsine inandık rabbimiz katındandır derler ve akıllılardan başkası düşünemez. 

 

8. rabbimiz kalplerimizi eğriltme sonra bizi doğru yola eriştirdiğinde bize katından koruma bağışla muhakkak sen bol verensin.

 

9. rabbimiz sen muhakkak insanları şüphe olmayan gün için toplayacaksın onda allah vadinden dönmez.

 

10. muhakkak ki inkarcıların malları onlara fayda sağlamaz ve allahtan olan evlatları da bir şey işte onlar ateş tutuşturucudur.

 

NOTLAR: 

 

(*) Aslı furkan olan bu sözcük doğru ile yanlışı ayırma anlamında Kuran'a bir atamadır.

 

(**) Sözcüğün aslı hakim'dir. Burada hikmet sözcüğünün bir amaca yönelik bir iş planlamayı ifade ettiği savı üzerinden gidilmiştir.

 

(***) Müteşabihat sözcüğü teşbih kökünden bu anlam ile ilişkilendirilmiştir.

 

DEĞERLENDİRME:

 

Yine bölüme güya şifre süsü verilmiş harflerle başlıyor ki gizemli bir şeylerden söz edecek havası uyandırsın. Bu ucuz bayat numarayı daha çok kullanıp iyice bayatlatacak!

 

3. pasajda elleri arasında olanla Tevrat ve İncil'i ayrı sayması, kitap ehli dediği kişilerin ellerinde bir takım apokrif metinlerin de bulunduğuna bir işaret olabilir. Bunları bile onaylayarak elden geldiğince şirin gözükmeye çalışılmış. Bütün dert ve tasa allah kitaplar indirmişti, şimdi bir daha indirdi iddiasını kabul ettirebilmek!

 

İddia ettiği tanrıya intikamcılık vasfı yüklemek açık bir hata. Böyle insani zaafların esiri bir tanrı kurgulamak son derece yanlış olmasına rağmen Kuran'da korkuya dayalı bir empoze esas alındığı için bunda sakınca görülmemiş. İnsan adaletinin bile amacı intikam değil caydırıcılık iken, allahı intikamcı olarak kurgulamak son derece yanlış olmasına rağmen cahil toplumlar bu apaçık yanlışı bile yemiş ve hâlen de yiyorlar! Kuran, cahillere hitap ettiğinin bilincinde olunarak hazırlanmış belli ki ve bunlar cahil, yutarlar anlayışı bırakılmamış. Düşündükleri gibi kimse de koskoca allah intikam alır mı diye sormamış veya sormaya cesaret edememiş, eden olduysa da canıyla ödemiş ki bu betik etkili olmuş. 

 

Kuran'ın en önemli özelliklerinden biri bu; korkuya dayalı olması ve korku temelinde dayatılmasıdır. Yersen öbür dünya işkenceleri, yemezsen işkence ile ölüm. İster kırk satırı seç ister kırk katırı. İşkence ile ölüm tabii ki abartı değil, el ve ayak çapraz keserek asma pasajı gelecek. Bu işkence ile infazdır elbette.

 

 

 

 

tarihinde democrossian tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
8 dakika önce, democrossian yazdı:

muhakkak kafirler allahın ayetleri ile kafir oldular

 

Bu ifade önemlidir. Bunu mealciler allahın ayetlerini yalanlamak suretiyle kafir oldular filan diye çevirirler ama bu çevriler yanlıştır. Çünkü pasajda "bi" yani "ile" eki bulunuyor.

 

Bu anlama göre allah ayetlerini indirince kafirler müminler ayrıldı. Ayetler inmese ayrılık olmayacaktı. Allah inananı inkar edeni ayırmak ve inananı mükafatlandırıp inanmayanı işkenceye uğratmayı dilemiştir. Bu anlam daha bir çok yerde kastedilir ve o onaylıyoruz dediği Tevrat'ta da özellikle vurgulanır. Hatta insanların dillerinin bile tek olduğu fakat allahın aralarına fitne sokarak mükafatlandıracağı ile işkence edeceği insanları ayırdığı anlatılır. 

 

Allahın fitne sokmak ve kime zevk yaşatacak kime işkence edecek ayırmak için büyü öğreten melekler bile gönderdiği anlatılmaktan çekinilmemiştir. Bu neyin kafası anlamak zor değil. Bu, bir takım bahanelerle insanları öldürüp yağmalama, köle yapma kafası!

Link to post
Sitelerde Paylaş
1 saat önce, democrossian yazdı:

 

Bu ifade önemlidir. Bunu mealciler allahın ayetlerini yalanlamak suretiyle kafir oldular filan diye çevirirler ama bu çevriler yanlıştır. Çünkü pasajda "bi" yani "ile" eki bulunuyor.

 

Bu anlama göre allah ayetlerini indirince kafirler müminler ayrıldı. Ayetler inmese ayrılık olmayacaktı. Allah inananı inkar edeni ayırmak ve inananı mükafatlandırıp inanmayanı işkenceye uğratmayı dilemiştir. Bu anlam daha bir çok yerde kastedilir ve o onaylıyoruz dediği Tevrat'ta da özellikle vurgulanır. Hatta insanların dillerinin bile tek olduğu fakat allahın aralarına fitne sokarak mükafatlandıracağı ile işkence edeceği insanları ayırdığı anlatılır. 

 

Allahın fitne sokmak ve kime zevk yaşatacak kime işkence edecek ayırmak için büyü öğreten melekler bile gönderdiği anlatılmaktan çekinilmemiştir. Bu neyin kafası anlamak zor değil. Bu, bir takım bahanelerle insanları öldürüp yağmalama, köle yapma kafası!

 

Bazı camilerde ezan okunmadan önce bir sinyal verilir, bu sinyal diğer alıcılara ezanın başladığını haber verir. Polis telsizlerinde falan da olur ya dilubub diye bi ses. 

Elif lam mim ona benziyor. Eskiden amiga bilgisayarlarda falan program kodları ses dalgalarıyla aktarılmaya çalışılıyordu. :D

Alakazam, abrakadabra, bismillah, ya allah falan da benziyor. Gavurlarda ben hiç böyle bi şeye rastlamadım. Ama düşman üzerinde etkisi olduğu kesin.

Link to post
Sitelerde Paylaş

3. İMRAN SOYU BÖLÜMÜ

 

11. firavun soyunun durumu da öncekilerin benzeridir ayetlerimizi yalanladılar da allah onları günahlarıyla yakaladı allahın azabı şiddetlidir.

 

12. kafir olanlara söyle yakında yenileceksiniz ve cehennemde toplanacaksınız ne kötü yataktır.

 

13. size iki topluluğun çarpışması belirti olmuştu biri allah yolunda savaşıyor diğeri inkarcı onların kendilerinin iki misli olduklarını gözleri görüyor ve allah dilediğini yardımı ile destekler bunda görebilen için ibret vardır.

 

14. insanlara kadınlara şehvet sevgisi süslendi ve oğullar ve yığılmış altın ve gümüşler ve atlar ve davarlar ve ekinler bunlar dünya hayatının faydalarıdır ve allah en iyi sığınaktır. 

 

15. de ki size bundan da hayırlısını söyleyeyim mi o kimseler ki çekince sahibidirler rablerinin katında altından ırmaklar akan ebedi kalacakları cennetler ve temiz eşler ve allahın hoşnutluğu vardır allah kullarını görür.

 

16. onlar rabbimiz biz muhakkak inandık artık bizim günahlarımızı affet bizi ateş azabından koru.

 

17. sabırlılar ve bağlılar ve saygılılar ve dağıtanlar ve seherde bağışlanma dileyenler.

 

18. allah şahittir ki o kendisinden başka tanrı olmayandır ve melekler ve bilgili olanlar adaleti sürdürür allah üstün ve egemendir.

 

19. muhakkak allah katında din islamdır ihtilafa düşenler ki onlar kitap sahibidir ancak onlara ilimden ne geldiyse ondan sonra düşmanlığa başladılar kim allahın ayetlerini inkar ederse allah hesabı çabuk görendir. 

 

20. bundan sonra seninle tartışırlarsa de ki ben ve bana uyanlar yüzümüzü allaha döndük ve söyle o kimselere ki kendilerine kitap verilmiş veya verilmemiştir siz de teslim oldunuz mu eğer teslim oldularsa doğru yolu bulmuşlardır eğer yüz çevirirlerse sana düşen duyurmaktır allah kullarını görendir. 

 

DEĞERLENDİRME:

 

Pek değerlendirilecek bir şey yok. Standart ordan oraya saçma sapan kopuk şekilde atlayarak tehditler, rüşvet teklif etmeler, düşmanlaştırıp hedef göstermeler vs... Başka bir numara yok. Son derece banal, adi, vasatın çok altı ifadeler. 

 

Bu bölümün, önceki sığır bölümüne göre daha kısa pasajlarla standart tekrarları yeniden sıraladığı görülüyor. Ateşmiş de cennette eşlermiş de filan falan... Her zaman tekrarladığı standart teraneler.

Link to post
Sitelerde Paylaş

3. İMRAN SOYU BÖLÜMÜ

 

21. muhakkak allahın ayetlerini inkar edenler ve haksız yere peygamberlerini öldürenler ve insanlardan adaleti emredenleri öldürenler işte onları acı azapla müjdele.

 

22. işte onlar ki onların amelleri dünya ve ahirette boşa gitmiştir ve onlar için yardımcı yoktur.

 

23. görmedin mi onlara kitap nasip edildi de aralarında hüküm vermek için allahın kitabına çağırılırlar sonra onlardan bir grup yüz çevirir onlar döneklerdir.

 

24. bu sebeple dediler ki ateş asla bize sayılı günlerden başka dokunmaz onları dinlerinde uydurdukları iftiralar aldattı.

 

25. nasıl olacak halleri onları o gün için topladığımız zaman onun hakkında şüphe yoktur ve herkesin kazandığı ödenir ve haksızlığa uğramazlar.

 

26. deki allahım mülkün sahibisin malı dilediğine verirsin ve malı dilediğin kimseden geri alırsın ve üstün kılarsın dilediğini ve alçaltırsın dilediğini hayır senin elinde muhakkak sen kudretlisin.

 

27. geceyi gündüzün içine sokarsın gündüzü gecenin içine sokarsın ve ölüden canlıyı çıkarırsın ve canlıdan ölüyü çıkarırsın ve dilediğini hesapsız beslersin.

 

28. müminler müminlerden aşağı olan kafirleri veliler edinmesin bunu kim yaparsa allahtan değildir ancak kafirlerden korunmak için bir çekincesi olması hariç allah sizi bizzat sakındırıyor dönüş onadır.

 

29. söyle ki eğer sinelerinizdekini gizleseniz veya onu açığa çıkarsanız allah onu bilir ve göklerde olanı ve yerde ne varsa bilir allahın her şeye gücü yeter.

 

30. o gün herkes hayırdan ne hazırlamışsa onu bulur  ve kötülükten ne yaptıysa diler ki onunla arasında uzak bir mesafe olsun allah sizi kendisinden sakındırır allah kullarına acıyandır.

 

DEĞERLENDİRME:

 

Her zamanki gibi bozuk ifadeler. 21 de hem "yaktulunnen nebiy" hem "yaktulunellezine yemurun" tekrarı gereksiz. İki kere yaktulun demesine gerek yok. Aynı şekilde 26 da "teşa" sözcüğü dört kez tekrarlanıyor ama burada vurgu için olabilir. Fakat 21 deki iki kez tekrar açık ifade bozukluğu. 27 de de iki kez "tulicu" ve iki kez "tuhricü" sözcükleri biraz vurguya yorumlanabilir gibi gözükse de yine de gereksiz tekrar.

 

Bu tür tekrarlar yani çok önemli vurgularda ancak gerekli olur, yoksa akıcılığı ve anlatımı bozar.  

 

28 de de anlatım çok bozuk. "fi şey" olmaz yani, neden sakınacaklarsa açıklanması lazım. Şey ile olmaz! Bu kabul edilemez. Bu çok bozuk bir anlatım. Bu pasajın tercümesini söylenmek istenilen şeklinde yapmak zorunda kaldım, çünkü buradaki bu "fi şey in" ifadesi anlamı çok bozuyor. Bu "şey" kelimesinin bu kadar sık ve fuzuli kullanılması Kuran'da başta gelen anlatım bozukluklarından. Bu kelime çok zorunlu olmadıkça kullanılmaması gereken bir kelimedir. Kuran'da ise çok fazla kullanılmıştır.

 

Yine 29 da da iki kez "ya'lem" fiili gereksiz. Gökler için de yerler için de bir kez bu fiili kullanmak yeterliydi. Burada da öyle iki kez vurgu gereken bir pozisyon yok.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Democrossian anlayabildiğim kadarıyla hani şu tekrar meselesine takılmışsınız bir şey sormak istiyorum , edebi bir eser türünden olarak örneğin pek çok şiirlerde dahi böylesi tekrarlara sıkça rastlıyoruz , Kuran da zaten edebi bir eser olarak tanıtıldı yıllardır , şu halde tekrar olayını niçin bu derece yadırgadığınızı sormak isterim ? saygılar selamlar

Link to post
Sitelerde Paylaş
6 saat önce, Duru akıl yazdı:

şiirlerde dahi böylesi tekrarlara sıkça rastlıyoruz

 

Şiirlerdeki tekrarlara nakarat denir ve hiç de hoş karşılanmaz, sıkça da rastlanılmaz. Usta şairler nakarat kullanmazlar. Nakarat daha çok bestelenmesi beklenen şiirlerde kullanılır. Neden, çünkü bestelerde akılda kalıcılık esastır. Bir bestenin akılda kalıp mırıldanılması, hatta yüksek sesle söylenmesi ve bunun yaygınlaşması istenir. Nakarat buna yardım eder.

 

Gel gelelim Kuran'ın kendisinde şiir olmadığı, şair sözü olmadığı önemle vurgulanır. Hatta şairler aşağılanır. Şiir olmayan düz metinlerde ise tekrar çok ciddi bir kusurdur. Tekrara düşmek kadar ciddi bir kusur daha göstermek gerekirse ifade bozukluğu, anlam bütünlüğünden yoksunluk, alakasız daldan dala atlama kusurları vardır ki, bunlar yoğun şekilde Kuran'da görülür.

 

Kuran edebi bir özelliğe sahip olmak şöyle dursun, kitap bile değildir. Gitsen kağıt hurdalığından sayfalar toplayıp ciltlesen ve süslü bir kapak taksan kitap olur mu? Kuran da böyle bir çorba bile değil, bulamaçtır. Niye çorba bile değil, çünkü çorbaya malzemeler ölçü ile katılır. Bunda o bile yok. Buna kitap demek kitap kavramına ağır hakarettir. Kitaplarda bir giriş, gelişme, sonuç anlam silsilesi ve bütünlüğü olur. Bu bulamaçta bunların eseri bile yok.

 

Akla bir soru gelmiş olabilir. Kuran ibadetlerde kullanıldığı için akılda kalıcılık gerekli, acaba bunun için tekrar olabilir mi? Şiirdeki nakaratın akılda kalıcılık etkisi düz metinde tam ters etki yapar. Bu sorunun kesin cevabı hayır şeklindedir. Düz metindeki tekrarlar akılda kalıcılık bir yana kalsın, karıştırmaya neden olur.

 

Kuran'ın ele alınır, bir yeri beğenilir hiç ama hiç bir özelliği yoktur. Baştan sona ofsayt... Bu şeyde şurası da hoşmuş ama denilecek bir unsur bulmak olası değildir. Kötü değil berbat yani! O derece!

Link to post
Sitelerde Paylaş
9 saat önce, Duru akıl yazdı:

Democrossian anlayabildiğim kadarıyla hani şu tekrar meselesine takılmışsınız bir şey sormak istiyorum , edebi bir eser türünden olarak örneğin pek çok şiirlerde dahi böylesi tekrarlara sıkça rastlıyoruz , Kuran da zaten edebi bir eser olarak tanıtıldı yıllardır , şu halde tekrar olayını niçin bu derece yadırgadığınızı sormak isterim ? saygılar selamlar

 

Tekrar, edebi bir eserde bir ahenk unsurudur. Kulağa hitap eder. Bu tekrarlar ses (harf), sözcük veya cumle duzeyinde tekrarlar olabilir. Fuzuli'nin Su Kadidesi'ni bilirsiniz. Tabi Fuzuli geçilemez bir şairdir. Yeganedir. Klasik edebiyatımızda (divan) şiirlere bir isim (başlık) verilmezdi. Sadece türüne bakilirdi. Gazel mi kaside mi vs. İşte Fuzuli'nin muhteşem bir sanat eseri olan Su Kasidesi adını şiirin sonunda tekrarlanan "su" redifinden almıştır. Redif, cinas, aliterasyon, asonans.. hepsi şiirlerde ahenk amacıyla kullanılmıştır. Halk şiirimizde de tekrarlara rastlarız. Aşık Veysel her dörtlüğün sonunda "Benim sadık yarim kara topraktır" der. Böylelikle hem ahenk sağlanır hem de anlam pekiştirilmiş olur. Yani ikinci bir fonksiyonu daha var tekrarların. Burası önemli der ve altını çizer böylelikle. Eğer tekrarları yerli yerinde ve gerektiği ölçüde kullanmazsanız o metin bayağılaşır, anlamsızlaşır, sıradanlaşır. Kur'an'a gelince @democrossian uzun uzun anlatmış. O kadar uzun anlatmış ki hepsini okumadım bile! Bir kere şuna karar verilmesi lazım: Kuran edebi bir eser mıdır? Bilimsel bir eser mıdır? Yoksa salt anlaşılmak için gönderilen bir Tanrı buyruğu mudur? Kimine göre her üçüdür, kimine göre de hiçbiri. Ben sadece Tanrı buyruğu olmasını tercih ederdim! Yalın, açık ve net!

 

Link to post
Sitelerde Paylaş

Redifler tekrara girmez. Nakaratlar girer. 

 

Kuran kendisinin şiir olduğunu reddetmesine karşılık şiir tarzını Rahman adı verilmiş bölümde denemiştir. Nakarat ekleyerek bunu yapmış ve bu konuda bile kendi kendisiyle derin çelişki içindedir. Hem şiir değildir de, hem şiir tarzını dene. "ve ma allemnahu şiire ve ma yenbağileh" diyor üstelik! Yani biz ona şiir öğretmedik, yakışmaz da diyor! Ülen yakışmaz madem bu Rahman adlı bölüm ne? Yakıştı mı kendi lafını yemek?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Şimdi muslimler açısından Kuran nedir? Her harfi mutlak kesin bir hükümdür değil mi! Kuran'da geçen bir mevzuya muslimler ne muamelesi yapar? Kesin, aksi düşünülemeyecek bir mevzu muamelesi! Bir şey Kuran'da geçmişse bitmiştir yani, tamamdır o mevzu değil mi? Öyle. 

 

Peki buna rağmen bir mevzuyu on kere tekrarlamak nedir? En hafif deyimiyle lüzumsuzluk ve gerzeklik. Bu Kuran Allah yazımı ise lüzumsuz ve gerzek bir allahla karşı karşıyayız demektir. Bellemiş üç beş ezber, habire sayıklar bir allah! İşte gördük önceki Sığır bölümünde. Yahudiler şöyle etti de Yahudiler böyle etti. Ya tamam he he, Yahudiler kötü he tamam he yani! Kesecen bu Yahudilerin alayını he he tamam he he! Elli kere söylemene gerek yok he tamam anladık he he!

 

Bu yani vaziyet!

Link to post
Sitelerde Paylaş

Edebiyat bilgilerini tazelemek isteyenler için Yahya Kemal'in bir şarkısının ilk bendini aldım:

 

Kalbim yine üzgün, seni andım da derinden

Geçtim yine dün eski hazan bahçelerinden

Yorgun ve kırılmış gibi en ince yerinden

Geçtim yine dün eski hazan bahçelerinden

 

"Şarkı", Türklerin divan edebiyatına sonradan kazandırdıkları bir nazım şeklidir. En güzel örneklerini Lale Devri'nin en büyük şairi Nedim vermiştir. Yani şarkılar aruzlu-uyaklı şiirlerdir ancak onları diğerlerinden ayıran bestelenmek üzere yazılmalarıdır. Şarkıda tekrar eden dizelere "nakarat" denir. Şarkının halk edebiyatımızdaki karşılığı ise malumunuz "türkü"dür. Türkünün tekrar eden bölümlerine ise "kavuştak" denir. Nakarattır yani. İkisi de bestelenmek üzere yazıldıkları için bolca tekrarlara yer verilir.

 

Nakarat, cümle (dize) düzeyinde tekrarlardır. Redif ise dize sonunda bir tek harf de olabilir, hece de kelime de. Redif aynı yapı ve işlevdeki seslerin tekraridir. Kafiyeden sonra gelir. Şairler redifi kafiyeden bile saymamislardir. 

 

On 25.11.2018 at 08:53, democrossian yazdı:

Şiirlerdeki tekrarlara nakarat denir ve hiç de hoş karşılanmaz, sıkça da rastlanılmaz. Usta şairler nakarat kullanmazlar.

 

Evet tekrara düşmek başka bir şey, ahenk sağlamak için bazı sesleri tekrar etmek başka. Eğer söyleyecek orijinal, yeni bir sözünüz yoksa boyuna tekrara yer verirsiniz. Bu yüzden usta şairler tekrarı yadırgamışlar, aşağı görmüşlerdir. Divan edebiyatının en büyük iki çıkmazından biri kullanılan dilin ağır olması, diğeri de sürekli aynı konuların tekrarlanmasıdır. Fuzuli'yi büyük yapan da getirdiği yeniliklerdir. Nefi'yi ayrı kılan da, Nedim'i özel yapan da budur. Orhan Veli'yi, Nazım Hikmet'i, Cemal Süreya'yı, Attila İlhan'ı farklı kılan da yeni bir şeyler söyleyebilmeyi başarmalarıdır. Yenilik kabiliyet ister, yaratıcılık ister, kapasite ister!

 

Link to post
Sitelerde Paylaş

democrossian mealler sana ait galiba.epey birikim sahibisin.takdir ettim.ama yüzlerce meal okudum ,lakin hiç biri senin meallerin gibi değildi.yani edebi olarak çok daha iyi ,etileyiciydi.bu mealciler bizi kekliyor mu demek istiyorsun ,anlamadım ? 

Kur'an'da özellikle kısa sureler beni çok etkilerdi,halada etkiler.heralde o kadar kötümser değilsindir,hoşuna giden,etileyici olduğunu düşündüğün hiç mi ayet ,sure yok ?   dostoyevskinin romanlarını beğenmek için hristiyan olmaya gerek yok.o açıdan.

Link to post
Sitelerde Paylaş
On 19.01.2015 at 10:57, democrossian yazdı:

Furkan adı verilmiş kuran bölümünün 45. pasajı:

"elem tere ila rabbike keyfe meddez zilli ve lev şae le cealehu sakinen"

"görmedin mi rabbini nasıl gölgeyi uzatıyor eğer dileseydi sabit tutardı" :D

Gölgeden bile artık medet uman, gölge ile kendini kanıtlama zavallığına kadar düşen bir allah düşünebiliyor musunuz? İşte karşınızda. Gölgeye bakın bana inanın bana tapın bana karşı gelmeyin diye kıvranan bir allah olur mu, kuran'da oluyor!

Neymiş, istese gölgeyi uzatmaz kısaltmaz, sabit tutarmış! Yani şimdi buna gülmekten başka bir yanıt verilebilirse, verin de bilelim. Ben bu saçma sapan cümleye gülmekten başka bir yanıt bulamadım.

malum çöl sıcağı,bedevi gölgeyi büyük  nimet biliyor.gölge kısa olsaydı ,yayılmasaydı içine girip serinliyemezdi.gölge bu kadar kıymete binince ,gölgeyi istesem yaymazdım , gölgeyi uzatanı ,Allah'ı hatırlayın ,bana şükredin denmek istenmiş olabilir.

Link to post
Sitelerde Paylaş
56 dakika önce, quayz yazdı:

 

Masum birini öldüren katile "ne kadar da cesur biri" der misin?

bunu sıradan bir cinayet üzerinden değerlendirelim :

zekice ,dahice işlenmiş cinayetler vardır. insanın dibi düşer. romancılara ,senaristlere malzeme olur.gerzek cinayetler vardır ,küfreder,lanet okur ,hatırlamak istemezsin. 

yalana inanmamak ayrı , yalana ''dahice'' demek ayrı.karıştırmayalım. 

ve konumuz inanç değil.edebiyat.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...