Jump to content

Çift yarık deneyi ve sonuçları


Recommended Posts

Önemli konulara dikkat çekiyorsun. çoğuna katılıyorum. yalnız son maddeye çok anlam veremedim.

"Sanal gerçeklikte yaşıyoruz" derken, yani eğer "algıladığımız dış dünyanın gerçek olmadığı" ihtimalini kastediyorsan, bunun neden mümkün olmadığını izah edebilirim...?

Dış dünyayı olduğu gibi algılamıyoruz, beynimiz algıladığımız şeylerden bir geçeklik yaratıyor.

Mesela bir çileğe baktığımızda onu kırmızı olarak görürüz. Peki renkler gerçekten gözlemciden bağımsız olarak nesnelerde var mıdır?

Bilim bize renk dediğimiz şeyin beynimizde oluşturulduğunu söyler, gerçekte renk yoktur, gözümüz belli bir frekansta titreşen fotonları yakalayarak her frekansa karşı gelecek bir renk simüle eder. O nedenle çilekten yansıyan fotonlar sayesinde çileği kırmızı görürüz. Nesnelerin kendilerinde renk özelliği yoktur.

Aynı şekilde acı da bir simülasyondur.

Çıplak ayakla bir taşa bastığımızda acı hissederiz. Acı taşın kendisinde var olan bir şey değildir. Beynimizin ürünüdür.

O nedenle gerçek gerçekliğin ne olduğunu bilmiyoruz, algılarımız ile beynimizin yarattığı bir gerçeklikte yaşıyoruz.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 55
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Dış dünyayı olduğu gibi algılamıyoruz, beynimiz algıladığımız şeylerden bir geçeklik yaratıyor.

Mesela bir çileğe baktığımızda onu kırmızı olarak görürüz. Peki renkler gerçekten gözlemciden bağımsız olarak nesnelerde var mıdır?

Bilim bize renk dediğimiz şeyin beynimizde oluşturulduğunu söyler, gerçekte renk yoktur, gözümüz belli bir frekansta titreşen fotonları yakalayarak her frekansa karşı gelecek bir renk simüle eder. O nedenle çilekten yansıyan fotonlar sayesinde çileği kırmızı görürüz. Nesnelerin kendilerinde renk özelliği yoktur.

Aynı şekilde acı da bir simülasyondur.

Çıplak ayakla bir taşa bastığımızda acı hissederiz. Acı taşın kendisinde var olan bir şey değildir. Beynimizin ürünüdür.

O nedenle gerçek gerçekliğin ne olduğunu bilmiyoruz, algılarımız ile beynimizin yarattığı bir gerçeklikte yaşıyoruz.

Yani "dış dünya gerçek ama farklı algılayabiliriz" diyorsun herhalde... O zaman bence de bir sorun yok.

Bazen algıladıklarımız gerçekte farklı özelliklere sahip olabilir. hatta belki de yeni bir boyut var ve insanlık henüz bu boyutu algılayamıyor?

Bunlar ufkumuzu genişleten düşünceler.

Yine de dış dünyadan şüphe edenler olabilir; "Taş" ve "Acı" örneğinden gidecek olursak, en azından taşın sert bir nesne olduğunu biliyoruz. Acı beynin ürünü, ama bu işlemin gerçekleşmesi için o nesnenin varlığı da zorunlu. o nesne orda olmasaydı, aynı anda üstüne basan herkes hissetmezdi.

"başka insanlar da zihnimizdeki yanılgı" dersek, dünyada tek başına olduğumuzu varsaymak gerekir.

bu inanç sevgiyi ve empatiyi de anlamsız hale getirebilir. hayatımızdan bile şüphe etmemize neden olabilir.

o nedenle böyle bir düşünce, herşeyin madde olduğu varsayımı kadar zararlı ve son derece gerçeklikten uzak.

Yani sonuçta hem bilincimiz, hem de algıladığımız dünya mevcut durumdadır.

tarihinde Mindsurfer tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Yani "dış dünya gerçek ama farklı algılayabiliriz" diyorsun herhalde... O zaman bence de bir sorun yok.

Bazen algıladıklarımız gerçekte farklı özelliklere sahip olabilir. hatta belki de yeni bir boyut var ve insanlık henüz bu boyutu algılayamıyor?

Bunlar ufkumuzu genişleten düşünceler.

Dış dünya gerçek iç dünya sahte diye bir ayrım yapmıyorum.

Okyanustaki bir girdap açısından bakarsan kendisi dışındaki her şey dış dünyadır ama sonuçta girdabın kendisi de dışındaki her şey de tek bir şeydir o da sudur. Temelde bir ayrım yoktur.

Yine de dış dünyadan şüphe edenler olabilir; "Taş" ve "Acı" örneğinden gidecek olursak, en azından taşın sert bir nesne olduğunu biliyoruz. Acı beynin ürünü, ama bu işlemin gerçekleşmesi için o nesnenin varlığı da zorunlu. o nesne orda olmasaydı, aynı anda üstüne basan herkes hissetmezdi.

Hayır zorunlu değil. Rüyalar buna iyi bir örnek. Acı verecek herhangi bir nesne olmasa bile gördüğün rüyanın içeriğine göre inanılmaz acılar çekebilirsin. Ortada bir nesne yok ama beynin gene acıyı simüle ediyor.

Şimdi bu gerçek değil mi? Hayır oldukça gerçek, terleme, kalbinin hızlı atışı, acı çekme, korku, vs. etkileri gerçek. Sadece fiziksel, maddesel bir gerçeklik değil, farklı bir gerçeklik boyutu. İkisi de eşit derecede gerçek.

İkisi de aynı şey olabilir, sonuçta biz ne simüle ediliyorsa onu yaşıyoruz.

Bilgi temelli bir gerçeklikte yaşıyor olabiliriz.

Karşında gördüğün her şey (x, y, z, sertlik, renk frekansı, vs.) gibi bileşenlerle ifade edilen bir yapı olabilir, sen de onu olduğu gibi değil de işine yarayacağı şekilde algılamak üzere evrimleşmiş olabilirsin. O yüzden bilgi temelli bir şeyi iç, dış, gerçek, sahte diye ayırmak mümkün değil.

the-matrix-art-800x445.jpg

"başka insanlar da zihnimizdeki yanılgı" dersek, dünyada tek başına olduğumuzu varsaymak gerekir.

bu inanç sevgiyi ve empatiyi de anlamsız hale getirebilir. hayatımızdan bile şüphe etmemize neden olabilir.

o nedenle böyle bir düşünce, herşeyin madde olduğu varsayımı kadar zararlı ve son derece gerçeklikten uzak.

Yani sonuçta hem bilincimiz, hem de algıladığımız dünya mevcut durumdadır.

Gerçekten uzak ne demek? Gerçek ne ki? Camdan dışarıya baktığında gerçek ama evin içi gerçek değil mi? Klaveyede yazı yazarken gerçek ama rüyanda yazı yazman gerçek değil mi? Birinin diğerinden üstünlüğü de nereden baktığına bağlı değil mi?

Baştaki okyanus girdap örneğine dönersek, dünya o okyanus bizler de o okyanustaki belli formdaki girdaplarız. Varlığın bir formuyuz. Okyanusu zihin olarak düşünürsek bizler onun içindeki kurgularız. Yani her şey kendi zihnimizde değil ama bizler başka bir zihnin içinde olabiliriz. O zihne evren kendimize de insan diyebiliriz...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Karşında gördüğün her şey (x, y, z, sertlik, renk frekansı, vs.) gibi bileşenlerle ifade edilen bir yapı olabilir, sen de onu olduğu gibi değil de işine yarayacağı şekilde algılamak üzere evrimleşmiş olabilirsin. O yüzden bilgi temelli bir şeyi iç, dış, gerçek, sahte diye ayırmak mümkün değil.

Bu durumda Platoon'un mu.... Kant'ın idealizmini mi daha doğru buluyorsun..?

Immanuel Kant sana daha yakındır diye tahmin ediyorum. Platoon fazla hayal aleminde yaşamış gibi...

Kant dış dünyanın da gerçek olduğu görüşünde: www.felsefe.gen.tr/varlik_felsefesinde_idealizm_nedir.asp

Zaten aralarında 2 bin yıldan fazla dönem farkı var. Gerçi ben onunkini de çok doğru bulmuyorum.

Dış dünya/iç dünya diye ayırmayalım... farketmez. algıladığımız ortam gerçekte de vardır.

Renk, koku, şekil, ağırlık gibi konularda algılar farklı olabilir, sadece...

Onun dışında bence iddialarında bazı mantıksal açıklar var. daha sonra yazarım.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 1 month later...
On ‎20‎.‎02‎.‎2015 at 22:19, vitamin said:

 

 

A ve B iki fizikçi olsun ve çift yarık deneyini 102 kere tekrarlanmış olsunlar. Her deney için parçacığın hangi yarıktan geçtiğini tespit eden detektör verisini ve ekrandaki görüntü verisini sonuca hiç bakmadan ayrı ayrı iki zarfa koyup, X’nolu deneyin ölçüm verisi ve X’nolu deneyin sonuç verisi şeklinde zarflara yazıp bu iki zarfı da daha büyük bir zarfa atsınlar ve X’nolu deneyin verileri şeklinde yazsınlar. Bu şekilde toplam 102 adet zarf elde edilsin. Deney sonuçlarını daha sonra açıklamak üzere zarfları bir kasaya koymadan önce her şeyin yolunda gittiğinden emin olmak için ilk deneyin ve son deneyin sonuçlarına bakmaya karar versinler. İlk deneyin iki zarfını açıp baktıklarında ekranda iki nokta görürler. Aynı şekilde son deneyin iki zarfını açtıklarında yine ekranda iki nokta görürler. Geri kalan 100 zarfı bir yıl sonra açıklamak üzere kasaya koyarlar.

 

 

 

Zamanı geldiğinde bu 100 zarfı karıştırıp 50’şerli iki gruba ayırırlar. İlk 50’lik grubu açıp bakarlar ve ekranda iki nokta görürler. Geriye kalan 50’lik grubun, parçacığın hangi yarıktan geçtiğini tespit eden detektör verisi zarflarını yakarlar. Kalan sonuç zarflarını açtıklarında ekranda girişim deseni görürler!

 

 

 

 

 

 

 

Örneği biraz daha ilerletelim. B, sonuçların açıklanmasından bir gece önce gizlice kasayı açıp sonuçları videoya alıp zarfları tekrar kasaya koymuş olsun. Ertesi gün yine zarflar karıştırılıp 50’lik iki gruba bölünüp bir grubun, parçacığın hangi yarıktan geçtiğini tespit eden detektör verisi zarflarını yaksınlar. Kalan sonuç zarflarını açtıklarında ekranda iki nokta görürler!

 

 

 

 

 

 

 

Örneği tekrardan biraz daha ilerletelim. B, sonuçları videoya almanın yorgunluğu ile evinde uykuya dalmış olsun. Uyurken yaşadığı evde yangın çıkmış olsun. Yangında kamerayla birlikte yanmış olsun. Bu defa deney sonuçları açıklandığında yine birinci durumdaki sonuçlar ortaya çıkar, ekranda girişim deseni görürler!

 

 

 

 

 

 

 

Çıkarımlar:

 

 

 

  1. Buradaki tek fark; parçacığın hangi yarıktan geçtiği bilgisinin bulunduğumuz gerçeklikte bilinip bilinmemesidir veya bilmeyi tercih edip etmediğimizdir. Bu bilginin tek başına var olması yeterli değildir.
  2. Sonucun ne olacağı, onu bilmeyi istediğimiz anda belirlenir, ölçüm süreci esnasında değil.
  3. Ölçümle elde edilen veri, bilinç ile yaşadığımız gerçekliğe sokulur. Bilinç yoksa ölçülen veri sadece bir olasılıktır, fiziksel/maddesel değildir.
  4. Fiziksel/maddesel sonucun fiziksel olmayan nedeni vardır.
  5. Temel olan madde değil bilinçtir.
  6. Gerçeklik, deterministik değil olasılıksaldır.
  7. Sanal gerçeklikte yaşıyoruz.

 

Materyalist bakış açısı gerçekliği açıklamakta yetersizdir, yeni bir kuramsal çerçeve gereklidir.

 

 

Parçacığın hangi yarıktan geçtiğini bilmek ekranda iki nokta, bilmemek ise girişim deseni oluşturmaktadır.

 

 

 

  1. Her şeyi bilen bir tanrı olamaz; parçacığın hangi yarıktan geçtiğini bilirse hiçbir zaman parçacığın dalga yapısını bilemez. Aynı şekilde parçacığın dalga yapısını bilirse hiçbir zaman hangi yarıktan geçtiğini bilemez.
  2. Sürekli izleyen, sürekli bilen bir tanrı olamaz çünkü girişim deseni gözlemleyemezdik.

 

 

 

 

Düşüncelerinizi bekliyorum.

 

           Bu deney bende bir an bilimsel bir deneyden ziyade sihirbazlık gösterisi algısı yarattı. Bu yüzden belki fazla alakası olmasa da Arthur C. Clarke'ın "Yeterince gelişmiş bir teknoloji, büyüden ayırt edilemez" sözü aklıma geldi. 

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 4 weeks later...
On 24.05.2016 at 20:57, vitamin yazdı:

Hayır zorunlu değil. Rüyalar buna iyi bir örnek. Acı verecek herhangi bir nesne olmasa bile gördüğün rüyanın içeriğine göre inanılmaz acılar çekebilirsin. Ortada bir nesne yok ama beynin gene acıyı simüle ediyor.

Şimdi bu gerçek değil mi? Hayır oldukça gerçek, terleme, kalbinin hızlı atışı, acı çekme, korku, vs. etkileri gerçek. Sadece fiziksel, maddesel bir gerçeklik değil, farklı bir gerçeklik boyutu. İkisi de eşit derecede gerçek.

İkisi de aynı şey olabilir, sonuçta biz ne simüle ediliyorsa onu yaşıyoruz.

Bilgi temelli bir gerçeklikte yaşıyor olabiliriz.

Rüya örneğinde şöyle bir problem var; Mesela rüyasında yaralayıcı bir darbe alan kişi, uyandıktan sonra hastanelik olmuyor.
Bu tarz bir rüya, sert bir cismin üstüne yatmaktan veya vucutta ağrıyan bir yer olmasından kaynaklanabilir. yani aslında doğal bir durum.

Algılanan maddesel ortam, sence tümüyle sanal olabilir mi, gerçekte var olmayabilir mi..? Bu konuda bir cevap alamadım.
Küçük bir olasılık olarak belirtiyorsun, diye tahmin ediyorum. aksi de olsa farklı bir bakış açısıdır, saygı duyarım. 
Bunlar bir insanlık problemi değil. "herşey maddedir" düşüncesi de öyle... Her tür uç fikire, din gibi açıkça dayatma ve kötülük içermedikçe saygı duymak lazım.

Herkesin "sanal dünyadayız" olarak düşünmesi, insani duyarlılıklarda toplumsal açıdan gevşemeye sebep olabilir, gibime geliyor.. ama, diğer taraftan toplumun geneli böyle birşeyi benimser mi, diye aklıma gelmiyor da değil... yani çok sorun değil, öyle düşünüyorsan itiraf et gitsin:) 

 

                                     

tarihinde Mindsurfer tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
On 8/7/2016 at 15:53, Mindsurfer yazdı:

Rüya örneğinde şöyle bir problem var; Mesela rüyasında yaralayıcı bir darbe alan kişi, uyandıktan sonra hastanelik olmuyor.
Bu tarz bir rüya, sert bir cismin üstüne yatmaktan veya vucutta ağrıyan bir yer olmasından kaynaklanabilir. yani aslında doğal bir durum.

Algılanan maddesel ortam, sence tümüyle sanal olabilir mi, gerçekte var olmayabilir mi..? Bu konuda bir cevap alamadım.
Küçük bir olasılık olarak belirtiyorsun, diye tahmin ediyorum. aksi de olsa farklı bir bakış açısıdır, saygı duyarım. 
Bunlar bir insanlık problemi değil. "herşey maddedir" düşüncesi de öyle... Her tür uç fikire, din gibi açıkça dayatma ve kötülük içermedikçe saygı duymak lazım.

Herkesin "sanal dünyadayız" olarak düşünmesi, insani duyarlılıklarda toplumsal açıdan gevşemeye sebep olabilir, gibime geliyor.. ama, diğer taraftan toplumun geneli böyle birşeyi benimser mi, diye aklıma gelmiyor da değil... yani çok sorun değil, öyle düşünüyorsan itiraf et gitsin:)                                      

Bu bakış açısıyla her rüyayı belki de sert bir şeyin üstü yattılarla açıklamak zorunda kalırsın ki o belkilerin de %100 tutarlı olması gerekir yoksa açıklamaların geçersiz olur.

Algılanan maddesel ortam tümüyle sanal. Sanallıktan kastım üretilmesi. Beyin bir takım uyaranlardan sana görüntü üretiyor. Aynen bilgisayarından TV'ye bağladığın bir HDMI kablosundan akan verilerden TV'nin görüntü ve ses üretmesi gibi. TV o gelen elektriksel sinyalleri farklı bir şekle dönüştürüyor. Beyin de gerçekte bunu yapıyor. Bir demet 400-700 nm dalga boyuna sahip elektromanyetik dalgadan sana gökyüzü, dağları, bitkileri, deniz ve kumu oluşturuyor. Bu gerçekte orada orada dağ olduğu anlamına gelmiyor ama senin onun gerçeğini bilebilme imkanın yok.
 

Link to post
Sitelerde Paylaş
23 saat önce, vitamin yazdı:

Bu bakış açısıyla her rüyayı belki de sert bir şeyin üstü yattılarla açıklamak zorunda kalırsın ki o belkilerin de %100 tutarlı olması gerekir yoksa açıklamaların geçersiz olur.

Onu rüyadaki yaralanmaya örnek sebep olarak belirttim. mesela TV açık kalmışsa, duyulan seslere göre olaylar rüyana girebilir. 

Veya o gün çok düşündüğün bir konu... ya da uzun süre içinde olduğun bir olumlu/olumsuz durum rahatlıkla ruyalara yansıyabilir.

 

23 saat önce, vitamin yazdı:

Algılanan maddesel ortam tümüyle sanal. Sanallıktan kastım üretilmesi. Beyin bir takım uyaranlardan sana görüntü üretiyor. Aynen bilgisayarından TV'ye bağladığın bir HDMI kablosundan akan verilerden TV'nin görüntü ve ses üretmesi gibi. TV o gelen elektriksel sinyalleri farklı bir şekle dönüştürüyor. Beyin de gerçekte bunu yapıyor. Bir demet 400-700 nm dalga boyuna sahip elektromanyetik dalgadan sana gökyüzü, dağları, bitkileri, deniz ve kumu oluşturuyor. Bu gerçekte orada orada dağ olduğu anlamına gelmiyor ama senin onun gerçeğini bilebilme imkanın yok.

Açıklaman için teşekkür ederim. anladığım kadarıyla "algılanan maddenin ve olayların insan bilincindeki üretimi, gerçeğinden farklı" diyorsun. 

Yalnız burda da insanın aklına şöyle bir soru geliyor; algıladığımız herşeyin gerçekte farklı olduğunu neye ve kime göre belirliyoruz? 
Başka bir deyişle, insan beyni olduğundan farklı algılıyorsa, gerçek algılaması, kim veya ne ile gerçekleşebilir?

Mesela denize girdiğimde oradaki su, algıladığımdan farklı birşey ise.........;

Kaldırma kuvveti suya ait değilse, gerçekte neye ait ? 
Suyun içinde neden nefes alamıyorum veya derinlikte neden yüksek basınç sorunu var ?

Tuzlu su tadı, veya suyun soğuk olduğu algısı "canlılara göre değişen bir durum" diyelim. ancak suyun tüm çevremizi sarması, en azından sıvı olduğunu kanıtlıyor.
Suyun kumaşın içine girmesi yine akışkanlığını gösteriyor. 

Dalga ve akıntı durumu hariç, her yöne eşit su direnci oluşması yine içinde olduğumuz bu ortamın nasıl bir maddeden oluştuğunu gösteriyor. 

Sonuçta su, bir sıvı maddedir. bunu net olarak biliyoruz. detaylardaki algılama farlı, çok birşey değiştirmez. 
"Tüm göstergeler tesadüf olabilir" veya "bizi yanıltacak şekilde düzenlenmiş" dersek, bence bu insan bilincinin etkinliğini zayıflatan bir durum olur. 

Bu varsayımdan çıkarmamızı önerdiğin sonuç da önemli...?
Diyorsan ki, insan gerçek boyutu, belli bir aşamadan sonra algılıyor. ve yaşadığı sorunların gerçek olmadığını farkediyor...  şayet bu konuda kişi kendini ikna ederse, bu varsayımın olumlu psikolojik sonuçları da olabilir.  

 

 

tarihinde Mindsurfer tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
Bir saat önce, Mindsurfer yazdı:

Açıklaman için teşekkür ederim. anladığım kadarıyla "algılanan maddenin ve olayların insan bilincindeki üretimi, gerçeğinden farklı" diyorsun. 

Yalnız burda da insanın aklına şöyle bir soru geliyor; algıladığımız herşeyin gerçekte farklı olduğunu neye ve kime göre belirliyoruz? 
Başka bir deyişle, insan beyni olduğundan farklı algılıyorsa, gerçek algılaması, kim veya ne ile gerçekleşebilir?

Mesela denize girdiğimde oradaki su, algıladığımdan farklı birşey ise.........;

Kaldırma kuvveti suya ait değilse, gerçekte neye ait ? 
Suyun içinde neden nefes alamıyorum veya derinlikte neden yüksek basınç sorunu var ?

Tuzlu su tadı, veya suyun soğuk olduğu algısı "canlılara göre değişen bir durum" diyelim. ancak suyun tüm çevremizi sarması, en azından sıvı olduğunu kanıtlıyor.
Suyun kumaşın içine girmesi yine akışkanlığını gösteriyor. 

Dalga ve akıntı durumu hariç, her yöne eşit su direnci oluşması yine içinde olduğumuz bu ortamın nasıl bir maddeden oluştuğunu gösteriyor. 

Sonuçta su, bir sıvı maddedir. bunu net olarak biliyoruz. detaylardaki algılama farlı, çok birşey değiştirmez. 
"Tüm göstergeler tesadüf olabilir" veya "bizi yanıltacak şekilde düzenlenmiş" dersek, bence bu insan bilincinin etkinliğini zayıflatan bir durum olur. 

Bu varsayımdan çıkarmamızı önerdiğin sonuç da önemli...?
Diyorsan ki, insan gerçek boyutu, belli bir aşamadan sonra algılıyor. ve yaşadığı sorunların gerçek olmadığını farkediyor...  şayet bu konuda kişi kendini ikna ederse, bu varsayımın olumlu psikolojik sonuçları da olabilir.

Gerçek kabul ettiğimiz şeyler bizim deneyimlerimizin ürünüdür. Neyim gerçek olup olmadığına onlar sayesinde karar veririz veya sürekli tekrar etmesi nedeniyle gerçek olduğunu düşünürüz.
Mesela sihirli mantarın etkisinde olan bir insanın algıladığın gerçeklik neden bir halüsinasyon osun? Belki senin algıladığın gerçeklik sürekli bir halüsinasyon halidir? Vücudunda sürekli psilocybin üretilseydi gerçek dediğin şey şimdi halüsinasyon dediğin şey olacaktı. Psilocybin üretemeyen bir insanın deneyimi bu sefer sana gerçek dışı, halüsinasyon gelecekt...

Neyin gerçek neyin gerçek olmadığının ayrımını da tamamen deneyimlerinden hareketle yaparsın. Deneyim de bilgi edinebilmektir. Yani ortamda dolaşıp duran şey aslında bilgidir. Bilgi de sanal bir şeydir. Aynen olasılık dalgalarının bir biriyle etkileşmesinin bir bilgi talep eden tarafından oluşturulan şey olması gibi.
Suyun ıslaklığı, taşın sertliği de bilgidir bu temelde. Her şey bilgi üretebilme potansiyelini barındıran bir sanal sistemdir. Yani kuantum sistemi olabilir tüm gerçeklik.
Nasıl bir parmağımla diğer parmağıma dokunmam dokunma bilgisini var ediyorsa bu sistemin bir parçası olan bizlerin bu sistemle etkileşmesi de bir bilgi oluşturuyor. O bilgi de sertlik, sıcaklık gibi bir şet oluyor, madde oluyor... Konu ister istemez felsefeye kayıyor....

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 3 weeks later...
  • 3 weeks later...

Aslında sanal gerçeklik olayı işi karmaşıklaştırmaktan başka işe yaramıyor.

Sanal gerçeklikte yaşıyorsak bizden daha karmaşık yaşam formları tarafından maskot olarak kullanılıyoruz demektir, buda hem kendi hayatımızı değersizleştirir; hemde ortaya çözülmesi çok daha zor bir problem koyar.

Örneğin sims oyununun oluşumunu ve işleyişini açıklamak reel hayatı açıklamaktan çok çok daha basittir, bizim hayatımızda bir çeşit sanal sims evreniyse, bizi tasarlayanların ait olduğu evren çok daha karmaşık olacaktır. Zannımca kesin kanıtlar olmadan sanal gerçeklik varsayımına yaslanmak akla pek uygun değildir.

Link to post
Sitelerde Paylaş
20 dakika önce, Kromozom yazdı:

Aslında sanal gerçeklik olayı işi karmaşıklaştırmaktan başka işe yaramıyor.

Sanal gerçeklikte yaşıyorsak bizden daha karmaşık yaşam formları tarafından maskot olarak kullanılıyoruz demektir, buda hem kendi hayatımızı değersizleştirir; hemde ortaya çözülmesi çok daha zor bir problem koyar.

Örneğin sims oyununun oluşumunu ve işleyişini açıklamak reel hayatı açıklamaktan çok çok daha basittir, bizim hayatımızda bir çeşit sanal sims evreniyse, bizi tasarlayanların ait olduğu evren çok daha karmaşık olacaktır. Zannımca kesin kanıtlar olmadan sanal gerçeklik varsayımına yaslanmak akla pek uygun değildir.

Sanal gerçekliği senin düşündüğü Sims'ten farklı düşünüyorum.
Dış dünyayı hep beynine gelen bilgileri beynin işleyip sana bir sahne oluşturması sayesinde algılıyorsun. Beyinden geçmemiş sahne aslında nedir bilmiyorsun.
Beynin aslında sana bir gerçeklik simüle ediyor. Dışarıdan gelen bilgileri entegre edip film kareleri oluşturuyor, gerçek zamanlı render yapıyor.
Bu nedenle aslında sanal gerçeklikte yaşıyoruz ama farkında değiliz.

Link to post
Sitelerde Paylaş
9 dakika önce, vitamin yazdı:

Sanal gerçekliği senin düşündüğü Sims'ten farklı düşünüyorum.
Dış dünyayı hep beynine gelen bilgileri beynin işleyip sana bir sahne oluşturması sayesinde algılıyorsun. Beyinden geçmemiş sahne aslında nedir bilmiyorsun.
Beynin aslında sana bir gerçeklik simüle ediyor. Dışarıdan gelen bilgileri entegre edip film kareleri oluşturuyor, gerçek zamanlı render yapıyor.
Bu nedenle aslında sanal gerçeklikte yaşıyoruz ama farkında değiliz.

Yani dünya gelişmiş uygarlığın tasarladığı bir oyun alanı değil, beynimizin kurguladığı bir gerçeklik diyorsun.

Peki doğmadan önce bilincimiz olmadığına göre evren yok muydu? Yoksa doğmadan öncede bilincimiz var mıydı? 

 

tarihinde Kromozom tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
35 dakika önce, Kromozom yazdı:

Yani dünya gelişmiş uygarlığın tasarladığı bir oyun alanı değil, beynimizin kurguladığı bir gerçeklik diyorsun.

Peki doğmadan önce bilincimiz olmadığına göre evren yok muydu? Yoksa doğmadan öncede bilincimiz var mıydı?

Beynin dışarıdan gelen verileri entegre ederek bir an yaratıyor.
650 nm dalga boyunda bir elektromanyetik dalga gözüne geliyor ve beynin onu kırmızı olarak simüle ediyor.Dediğim bu.
Senin dışında bir dış dünyanın var olduğunu söylüyorum. Diğer sorun o nedenle alakasız.

Link to post
Sitelerde Paylaş
56 dakika önce, vitamin yazdı:

Beynin dışarıdan gelen verileri entegre ederek bir an yaratıyor.
650 nm dalga boyunda bir elektromanyetik dalga gözüne geliyor ve beynin onu kırmızı olarak simüle ediyor.Dediğim bu.
Senin dışında bir dış dünyanın var olduğunu söylüyorum. Diğer sorun o nedenle alakasız.

Söylediklerin mantıklı. 

Maddeyi katı sıvı gaz olarak algılamamız da örnek verilebilir herhalde, aslında üç fazda atomlardan oluşsada katı olanların içinden geçmemiz elektromanyetik kuvvet tarafından engellendiği için beynimiz onu katı olarak algılıyor gibi.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...