Jump to content

İslamda Cariyeler ( Kadın Köleler )


Recommended Posts

sağduyu konuyu gen çarpıtıyorsun demogoji yapıyorsun verdiğin ayetlere yanlış anlamlar yüklediğini sana anlatmaya çalışıyorum kabul etmemek için sürekli konuyu saptırıyorsun

bir daha anlatayım

Bakara Suresi

190 - Size savaş açanlarla Allah yolunda çarpışın. Fakat haksız saldırıda bulunmayın. Çünkü Allah, haksız saldırıda bulunanları sevmez.

191 - Onları nerede yakalarsanız öldürün ve sizi çıkardıkları yerden onları çıkarın. O fitne, öldürmeden daha şiddetlidir. Yalnız Mescid-i Haram yanında onlar sizinle savaşmadıkça siz de onlarla savaşmayın. Fakat sizi öldürmeye kalkışırlarsa, hemen onları öldürün. Kâfirlerin cezası böyledir. (Ateistler sadece bu cümleyi cımbızla çekiyor)

192 - Artık şirkten vazgeçerlerse, şüphesiz ki Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.

193 - Hem bir fitne kalmayıp, din yalnız Allah'ın oluncaya kadar onlarla çarpışın . Vazgeçerlerse, düşmanlık ancak zalimlere karşıdır.

194 - Hürmetli ay hürmetli aya ve bütün hürmetler birbirine karşılıktır. O halde kim size saldırdıysa, siz de ona yaptığı saldırının aynıyle saldırın da ileri gitmeye Allah'tan korkun ve bilin ki Allah, takva sahipleriyle beraberdir.

195 - Allah yolunda mal harcayın da kendinizi ellerinizle tehlikeye bırakmayın ve güzel hareket edin. Çünkü Allah güzellik ve iyilik edenleri sever.

ayetlerin öncelerine sonlarına bakmadan cımbızla çekip anlamını çarpıtmayın lütfen ,ayetleri yukarıda verdiğim gibi incelediğinizde farklı anlamlar çıkıyor verdiğiniz ayetler savaş durumunu anlatan ve meşru müdafa hali durumda inen ayetlerdir ,sanki her yerde kafirleri bulduğunda öldürün gibi anlamlar çıkarıtıyorsunuz ayetlerin öncesinde sizlerle savaşanlarla sizde savaşın diyor

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 342
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

sağduyu konuyu gen çarpıtıyorsun demogoji yapıyorsun verdiğin ayetlere yanlış anlamlar yüklediğini sana anlatmaya çalışıyorum kabul etmemek için sürekli konuyu saptırıyorsun

bir daha anlatayım

Bakara Suresi

190 - Size savaş açanlarla Allah yolunda çarpışın. Fakat haksız saldırıda bulunmayın. Çünkü Allah, haksız saldırıda bulunanları sevmez.

191 - Onları nerede yakalarsanız öldürün ve sizi çıkardıkları yerden onları çıkarın. O fitne, öldürmeden daha şiddetlidir. Yalnız Mescid-i Haram yanında onlar sizinle savaşmadıkça siz de onlarla savaşmayın. Fakat sizi öldürmeye kalkışırlarsa, hemen onları öldürün. Kâfirlerin cezası böyledir. (Ateistler sadece bu cümleyi cımbızla çekiyor)

192 - Artık şirkten vazgeçerlerse, şüphesiz ki Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.

193 - Hem bir fitne kalmayıp, din yalnız Allah'ın oluncaya kadar onlarla çarpışın . Vazgeçerlerse, düşmanlık ancak zalimlere karşıdır.

194 - Hürmetli ay hürmetli aya ve bütün hürmetler birbirine karşılıktır. O halde kim size saldırdıysa, siz de ona yaptığı saldırının aynıyle saldırın da ileri gitmeye Allah'tan korkun ve bilin ki Allah, takva sahipleriyle beraberdir.

195 - Allah yolunda mal harcayın da kendinizi ellerinizle tehlikeye bırakmayın ve güzel hareket edin. Çünkü Allah güzellik ve iyilik edenleri sever.

ayetlerin öncelerine sonlarına bakmadan cımbızla çekip anlamını çarpıtmayın lütfen ,ayetleri yukarıda verdiğim gibi incelediğinizde farklı anlamlar çıkıyor verdiğiniz ayetler savaş durumunu anlatan ve meşru müdafa hali durumda inen ayetlerdir ,sanki her yerde kafirleri bulduğunda öldürün gibi anlamlar çıkarıtıyorsunuz ayetlerin öncesinde sizlerle savaşanlarla sizde savaşın diyor

Sadece bahsettiğin ayet değil, devamı da bizlerin görüşünü destekliyor, özellikle 193.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ateist arkadaşlar!

Siz Arap gelenekleriyle, İslam Prensiplerini tamamıyla karıştırıyorsunuz -bilerek veya bilmeyerek-

O dönemde köle de cariye de var, sadece araplarda değil, bütün dünyada, bunu kimse inkar etmiyor zaten, bu bir toplumsal yara. Âyetlerde geçen köle-cariye kelimeleri de işte bundan dolayı.

İslam, insana onuruna yakışır şekilde muamele edilmesini istiyor, köle ve cariyelerin durumu iyileştirilirken, Muhammed 4. âyetle esirlerin salıverilmesi emrediliyor.

Benzer şeyleri 67. mesaj da da yazmıştım, okumuyorsunuz, daha doğrusu anlamak istemiyorsunuz. Kur'an'a nasıl çamur atalım diye düşünüyorsunuz hep.

tarihinde mmmrkl tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

194 baktığında göreceksin ki 193. ayetteki durum savaş durumudur yani gene meşru müdafa durumu vardır

meşru müdafa yoktur sayın tolga...isterseniz ..tekrar bakalım...

192 - Artık şirkten vazgeçerlerse, şüphesiz ki Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.

193 - Hem bir fitne kalmayıp, din yalnız Allah'ın oluncaya kadar onlarla çarpışın . Vazgeçerlerse, düşmanlık ancak zalimlere karşıdır.

194 - Hürmetli ay hürmetli aya ve bütün hürmetler birbirinekarşılıktır. O halde kim size saldırdıysa, siz de ona yaptığı saldırının aynıyle saldırın da ileri gitmeye Allah'tan korkun ve bilin ki Allah, takva sahipleriyle beraberdir.

194 u de almamın sebebi size saldirdiysa sizde ona saldirin sözünü kimse carpitmasin diyedir....

194 un başında ne diyor hurmetli aylarda ...konu hakında hatırlarsanız tevbe süresinde o hurmetli aylar çıkınca demişti....yani müslümanlara kutsal aylarda savaşmak yasak ...nezamana kadar düşman size saldirana kadar yasak ....

Burda düşünülen aslında müslümanlar ve onların kutsalllari ,bir hristiyanin kutsal ayı pek tabiki müslümani bağlamaz savaşir...çünkü kuran şirkten vazgeçerlerse diye 192 de açıkça fitne sebebini belirtmiştir...

Şirk. Nedir ?

Şirk, Arapça kökenli bir kelime, İslam'da tanrıya ortak kılma anlamına gelir. Kuran'a göre en önemli iman meselesi olan şirk, Allah'a ortak koşmak, bir şeye veya din bilginlerine, şahısa ilahi özellikler atfetmek anlamına gelir. Şirk eyleminde bulunanlar müşrik olarak isimlendirilir.

Kısaca müslümanlar için yahudiler,hristiyanlar,budistler,Hinduizm vb. allaha ortak koşanlardir...

Onları bu durumdan kurtarmak ,allaha iman ettirmek için kuran

size cihad farz kılındı der....

Ve

din yanlız allahın oluncaya kadar savaşın der...

Saygılar

tarihinde ateistdusunce tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

kölelik İslamdan önce vardı ,Köleliği İslam getirmemiştir,kuranın hiçbir ayetinde köle edinin diye bir ibare yoktur

İslamdan önce köleliğin bir çok sebebi varken İslamiyet bunu sadece savaş sebebi nedeniyle esirleri karşı taraf köle olarak kullanıyor diye esirleri serbest bırakmamıştır

İslam köleliği direk serbest bırakmamıştır ilkönce onları topluma alıştırarak azat etmiştir

ABD de kölelik serbest kalınca bir çok köle hayat mücadelesinde başarılı olamayıp efendilerinin yanına geri dönmüştür,sosyolojik olarak köleleri serbest bırakmak da bir çözüm değil ,özgürlüğe alışkın olmayan bir köleyi serbest bıraktığında köle kötü yollara düşebiliyor yada hayata uyum sağlayamayabiliyor

İslamda köle azat etmek en büyük sevaplardan biridir

Oruç bozan,yeminini bozan,adam ölüdüren ve bunun gibi bir çok sebepten dolayı köle azat etme yolları vardır ,köleler hayata uygun hale geldikten sonra azat edilirdi

köle efendiyle eşit seviyedeydi efendisi köleye bakmak yediğinden yedirmek zorundaydı ,aynı zamanda evlendirmek zorundaydı

İslam tarihinin bir çok döneminde köleler azat edilmiştir

İslam toplumunda azat edilen köleler öğretmenlik ordu komutanlığı gibi bir çok görevlerde bulunmuştur bilal habeşi ve tarık bin ziyat hatta zeyd bunun en büyük örneğiydi

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ateist arkadaşlar!

Siz Arap gelenekleriyle, İslam Prensiplerini tamamıyla karıştırıyorsunuz -bilerek veya bilmeyerek-

O dönemde köle de cariye de var, sadece araplarda değil, bütün dünyada, bunu kimse inkar etmiyor zaten, bu bir toplumsal yara. Âyetlerde geçen köle-cariye kelimeleri de işte bundan dolayı.

İslam, insana onuruna yakışır şekilde muamele edilmesini istiyor, köle ve cariyelerin durumu iyileştirilirken, Muhammed 4. âyetle esirlerin salıverilmesi emrediliyor.

Benzer şeyleri 67. mesaj da da yazmıştım, okumuyorsunuz, daha doğrusu anlamak istemiyorsunuz. Kur'an'a nasıl çamur atalım diye düşünüyorsunuz hep.

sayin mmmrkl ortada her şeye gücü yeten,çok adil oldugunu idda eden bir tanrı var ...kölelik kötü ve bir insan için aşağılık bir durumdur...her şeye gücü yeten tanrı köleligi kaldırmıyor,elinizin altındakiler,enfal( ganimet) edinme hakkı tanıyorsa bu insanlara mal edilemez...pek tabiki köleliği,cariyeligi ve insan öldürmeyi normal karşılayan tanrıya mal edilir..ortada eğer çok merhametli olduğunu idda ettiğiniz bir tanrı varsa ama yoksa bu o dönem insanlarının suçudur..
Link to post
Sitelerde Paylaş

Allah şöyle buyurdu: Üç topluluk vardır ki ben kıyamet günü onların karşısındayım, onların düşmanıyım. Benim düşman olduğum kimsenin durumu ise perişandır. Birincisi benim adıma söz verip sonra sözünden dönen, ikincisi hür bir insanı köle yapan, üçüncüsü, çalıştırdığı işçinin ücretini vermeyen” ( Buhari )

Biliniz ki hiçbir Arab’ın Arap olmayana, Arap olmayan kimsenin de bir Araba, hiçbir beyazın siyaha, hiçbir siyahın da beyaza üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak Allah’a yakınlık, mükemmellik ve arınma iledir” (Taberi)

Kimin kardeşi elinin altında (yani hukuki sorumluluğunda) bulunursa ona yediğinden yedirsin, giydiğinden giydirsin. Onlara yapamayacakları işi yüklemesin, zor işlerde onlara yardım edin (Buhari)

Kim kölesini öldürürse, hapseder, gıdasını keserse onu hapsedin, gıdasını kesin öldürün.” (Ebû Davud, Diyet 7; İbn Mâce, Diyet 23; Nesâî, Kasem 10 ), “Hizmetçi ve köleleriniz sizin kardeşlerinizdir. Ona yediğinizden yedirin, giydiğinizden giydirin. Eğer onlara zor işler teklif ederseniz derhal onlara yardım ediniz. ” (Müslim, Eyman 29;

Sizden hiçbiriniz, bu benim kölemdir, bu benim cariyemdir, demesin. Ancak kızım, oğlum veya kardeşim, desin” (Buhari)

Bu konuda bizzat Hz.Muhammet 63 köle azat ederek örnek olmuştur. Hz. Aişe 67, Hz. Abbas 70, Hz. Abdullah bin Ömer 100, Hz. Abdurrahman bin Avf 3000 köle azat ederek İslam’ın bu konudaki anlayışını, uygulamalarıyla gözler önüne sermiştir. Şu da bilinmelidir ki, Müslümanlar başkalarının kölelerini de satın alıp azat etmişlerdir. Sonuçta Dört Halife devri sona ermeden İslam öncesi köle olanların hepsi hürriyetlerini elde etmiş bulunuyorlardı. Bu sayede tarihten miras alınan kölelik pratikte kaldırılmış oldu.

İslam niçin ilk anda toplumda bulunan köleleri hemen hürriyetlerine kavuşturma yoluna gitmedi?” İslam toplum eğitiminde kişisel ve toplumsal yasaları hesaba katarak çözüm yoluna gider. O devirdeki köleler yüzyıllardır kölelik kurumuna sahip bir toplumda yaşıyorlardı. Bu durum kölelerin üzerinde öyle bir etki yapmıştı ki; tek başlarına karar veremiyor, bir şey yapabilmek için başkasından gelecek emirleri bekliyorlardı. Her zaman emir almaya ve bu emirlerle iş yapmaya alışmışlardı. Tam bir kişisel özgürlük içinde kendi başlarına yaşamaları çok zordu. İşte İslam köleye benlik bilinci, insanlık onuru ve özgürlük bilinci kazandırmakla işe başlamış, yüzyıllar süren esirlik kültürünün etkilerini ortadan kaldırarak kağıt üzerinde değil insanların ruhlarında devrim yapmış, böylece köleliği kaldırmıştır. Yani onlara sözde hürriyeti değil gerçek hürriyeti vermiştir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Allah şöyle buyurdu: Üç topluluk vardır ki ben kıyamet günü onların karşısındayım, onların düşmanıyım. Benim düşman olduğum kimsenin durumu ise perişandır. Birincisi benim adıma söz verip sonra sözünden dönen, ikincisi hür bir insanı köle yapan, üçüncüsü, çalıştırdığı işçinin ücretini vermeyen ( Buhari )

Biliniz ki hiçbir Arabın Arap olmayana, Arap olmayan kimsenin de bir Araba, hiçbir beyazın siyaha, hiçbir siyahın da beyaza üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak Allaha yakınlık, mükemmellik ve arınma iledir (Taberi)

Kimin kardeşi elinin altında (yani hukuki sorumluluğunda) bulunursa ona yediğinden yedirsin, giydiğinden giydirsin. Onlara yapamayacakları işi yüklemesin, zor işlerde onlara yardım edin (Buhari)

Kim kölesini öldürürse, hapseder, gıdasını keserse onu hapsedin, gıdasını kesin öldürün. (Ebû Davud, Diyet 7; İbn Mâce, Diyet 23; Nesâî, Kasem 10 ), Hizmetçi ve köleleriniz sizin kardeşlerinizdir. Ona yediğinizden yedirin, giydiğinizden giydirin. Eğer onlara zor işler teklif ederseniz derhal onlara yardım ediniz. (Müslim, Eyman 29;

Sizden hiçbiriniz, bu benim kölemdir, bu benim cariyemdir, demesin. Ancak kızım, oğlum veya kardeşim, desin (Buhari)

Bu konuda bizzat Hz.Muhammet 63 köle azat ederek örnek olmuştur. Hz. Aişe 67, Hz. Abbas 70, Hz. Abdullah bin Ömer 100, Hz. Abdurrahman bin Avf 3000 köle azat ederek İslamın bu konudaki anlayışını, uygulamalarıyla gözler önüne sermiştir. Şu da bilinmelidir ki, Müslümanlar başkalarının kölelerini de satın alıp azat etmişlerdir. Sonuçta Dört Halife devri sona ermeden İslam öncesi köle olanların hepsi hürriyetlerini elde etmiş bulunuyorlardı. Bu sayede tarihten miras alınan kölelik pratikte kaldırılmış oldu.

İslam niçin ilk anda toplumda bulunan köleleri hemen hürriyetlerine kavuşturma yoluna gitmedi? İslam toplum eğitiminde kişisel ve toplumsal yasaları hesaba katarak çözüm yoluna gider. O devirdeki köleler yüzyıllardır kölelik kurumuna sahip bir toplumda yaşıyorlardı. Bu durum kölelerin üzerinde öyle bir etki yapmıştı ki; tek başlarına karar veremiyor, bir şey yapabilmek için başkasından gelecek emirleri bekliyorlardı. Her zaman emir almaya ve bu emirlerle iş yapmaya alışmışlardı. Tam bir kişisel özgürlük içinde kendi başlarına yaşamaları çok zordu. İşte İslam köleye benlik bilinci, insanlık onuru ve özgürlük bilinci kazandırmakla işe başlamış, yüzyıllar süren esirlik kültürünün etkilerini ortadan kaldırarak kağıt üzerinde değil insanların ruhlarında devrim yapmış, böylece köleliği kaldırmıştır. Yani onlara sözde hürriyeti değil gerçek hürriyeti vermiştir.

Kuran'da köle azat etmek sevap için değil, kişiye ceza olsun diye verilir.

Kölelerinizi serbest bırakın, bu sevaptır dediği veya ima ettiği tek cümle yoktur.

Hadi getirin görelim. Kasıt olmadan birini öldürdün, köle azat et der. Cezadır, yani yaptırım.

Mesela bizde adam öldürdün, yirmi yıl hapis cezası gibidir. Yani yaptırım uygulamayı emreder. Şöyle kötü bir iş yaptın köleni azat etmek zorundasın, o yüzden onu yapma. Adam öldürme yoksa hapse girersin gibi...

Köleleri azat etmek Araplar için zulmdür çünkü. En son köleliği kaldıranlar da Araplardır zaten. Dubai de falan hala kölelik vardır.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Kuran'da köle azat etmek sevap için değil, kişiye ceza olsun diye verilir.

Kölelerinizi serbest bırakın, bu sevaptır dediği veya ima ettiği tek cümle yoktur.

Hadi getirin görelim. Kasıt olmadan birini öldürdün, köle azat et der. Cezadır, yani yaptırım.

Mesela bizde adam öldürdün, yirmi yıl hapis cezası gibidir. Yani yaptırım uygulamayı emreder. Şöyle kötü bir iş yaptın köleni azat etmek zorundasın, o yüzden onu yapma. Adam öldürme yoksa hapse girersin gibi...

Köleleri azat etmek Araplar için zulmdür çünkü. En son köleliği kaldıranlar da Araplardır zaten. Dubai de falan hala kölelik vardır.

araplar arapça kuranı yanlış anlamış ondan :) kesssske bize(türklere) inseydi :D
Link to post
Sitelerde Paylaş

Tevbe suresi

1. Allah ve Resûlünden kendileriyle antlaşma yapmış olduğunuz müşriklere bir ihtar!

2. (Ey müşrikler!) Yeryüzünde dört ay daha dolaşın. İyi bilin ki siz Allah'ı âciz bırakacak değilsiniz; Allah ise kâfirleri rezil (ve perişan) edecektir.

3. Hacc-ı ekber (en büyük hac) gününde Allah ve Resûlünden insanlara bir bildiridir: Allah ve Resûlü müşriklerden uzaktır. Eğer tevbe ederseniz, bu sizin için daha hayırlıdır. Ve eğer yüz çevirirseniz bilin ki, siz Allah'ı âciz bırakacak değilsiniz. (Ey Muhammed)! o kâfirlere elem verici bir azabı müjdele!

4. Ancak kendileriyle antlaşma yaptığınız müşriklerden (antlaşma şartlarına uyan) hiçbir şeyi size eksik bırakmayan ve sizin aleyhinize herhangi bir kimseye arka çıkmayanlar (bu hükmün) dışındadır. Onların antlaşmalarını, süreleri bitinceye kadar tamamlayınız. Allah (haksızlıktan) sakınanları sever.

5. Haram aylar çıkınca müşrikleri bulduğunuz yerde öldürün; onları yakalayın, onları hapsedin ve onları her gözetleme yerinde oturup bekleyin. Eğer tevbe eder, namazı dosdoğru kılar, zekâtı da verirlerse artık yollarını serbest bırakın. Allah yarlığayan, esirgeyendir.(Ateistler bu kısmı alıyor sadece)

6. Ve eğer müşriklerden biri senden aman dilerse, Allah'ın kelâmını işitip dinleyinceye kadar ona aman ver, sonra (müslüman olmazsa) onu güven içinde bulunacağı bir yere ulaştır. İşte bu (müsamaha), onların, bilmeyen bir kavim olmalarından dolayıdır.

7. Mescid-i Haram'ın yanında kendileriyle antlaşma yaptıklarınızın dışında müşriklerin Allah ve Resûlü yanında nasıl (muteber) bir ahdi olabilir? Onlar size karşı dürüst davrandıkları müddetçe siz de onlara dürüst davranın. Çünkü Allah (ahdi bozmaktan) sakınanları sever.

ayetlerin öncelerine sonlarına bakmadan cımbızla çekip anlamını çarpıtmayın lütfen ,ayetleri yukarıda verdiğim gibi incelediğinizde farklı anlamlar çıkıyor verdiğiniz ayetler savaş durumunu anlatan ve meşru müdafa hali durumda inen ayetlerdir ,sanki her yerde kafirleri bulduğunda öldürün gibi anlamlar çıkarıtıyorsunuz ayetlerin öncesinde sizlerle savaşanlarla sizde savaşın diyor

Yaw sen ne dirsiniz ?

Ben ne diyorum bak hadislerle gel diyorum. Anlayarak gel diyorum. oku bakayım şunu.

http://www.haznevi.net/icerikoku.aspx?KID=5338&BID=62

Görüldüğü gibi ortada hiçbir kesinlik yok. Vay efendim anlaşma varmış bu anlaşmanın ne olduğu konusunda kesinlik yok kiminle yapıldığı konusunda kesinlik yok ne olduğu belirsiz bir tarih.

Yalnız kesin olan bir şey var ki o da ortada senin dediğin gibi nefsi müdafaa falan yok. Savaş durumu da yok. Muhtemelen anlaşmadan kasıt hudeybiye anlaşması bu da zaten Mekkelilerin boku yediğinin resmi kanıtı. Al şunu da oku bakalım. Savaşı kim kazanmış ,

http://tr.wikipedia.org/wiki/Hudeybiye_Antla%C5%9Fmas%C4%B1

Ali ile Ebubekir kalkıyor çarşı pazar geziyor kabenin etrafında tebliğler yapıyorlar. çıplak gezmeyeceksiniz diyorlar. 4 ay süreniz var diyorlar. Hira ya gidiyorlar falan. Tevbe süresinin 50 ayetini okuyorlar.

Nasıl bir savaştan bahsediyorsun sen ? Bana anlatsana şu savaş nasıl olmuş...

burada düpedüz tehdit var. Daha önce bir anlaşma yapmıştık ama Allah ve Resülüne ne anlaşması söker. Diyor. Ya gelin beni dinleyin ya da gördüğüm yerde öldürürüm sizi diyor.

Güçlü isen her boku yersin Bu kadar tehdit kendine güven gücün neticesi. Sen şimdi git de Mescidi aksa için oku bakalım bu ayetleri israile neler oluyor ?

Ya siz okumuyorsunuz.

Ya okuyorsunuz da anlamıyorsunuz

Ya da okuyorsunuz anlıyorsunuz ama işinize gelmediği için kıvırtıyorsunuz.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Allah şöyle buyurdu: Üç topluluk vardır ki ben kıyamet günü onların karşısındayım, onların düşmanıyım. Benim düşman olduğum kimsenin durumu ise perişandır. Birincisi benim adıma söz verip sonra sözünden dönen, ikincisi hür bir insanı köle yapan, üçüncüsü, çalıştırdığı işçinin ücretini vermeyen ( Buhari )

Biliniz ki hiçbir Arabın Arap olmayana, Arap olmayan kimsenin de bir Araba, hiçbir beyazın siyaha, hiçbir siyahın da beyaza üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak Allaha yakınlık, mükemmellik ve arınma iledir (Taberi)

Kimin kardeşi elinin altında (yani hukuki sorumluluğunda) bulunursa ona yediğinden yedirsin, giydiğinden giydirsin. Onlara yapamayacakları işi yüklemesin, zor işlerde onlara yardım edin (Buhari)

Kim kölesini öldürürse, hapseder, gıdasını keserse onu hapsedin, gıdasını kesin öldürün. (Ebû Davud, Diyet 7; İbn Mâce, Diyet 23; Nesâî, Kasem 10 ), Hizmetçi ve köleleriniz sizin kardeşlerinizdir. Ona yediğinizden yedirin, giydiğinizden giydirin. Eğer onlara zor işler teklif ederseniz derhal onlara yardım ediniz. (Müslim, Eyman 29;

Sizden hiçbiriniz, bu benim kölemdir, bu benim cariyemdir, demesin. Ancak kızım, oğlum veya kardeşim, desin (Buhari)

[/b]

kuran'da boyle ifadeler olmakla birlikte bunlarin hepsi birer goz boyamadan ibarettir..

hosunuza gitsede gitmesede,

kuran,bir kolenin efendisiyle esit olamayacagini kesin bir ifadeyle bildirmistir.

soyle ki;

75 - allah, hiçbir şeye gücü yetmeyen ve başkasının malı olan bir köle ile, kendisine verdiğimiz güzel rızıktan gizli ve açık olarak allah yolunda harcayan kimseyi misal verir. bunlar hiç eşit olur mu?

tarihinde harmoniaa tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

kuran'da boyle ifadeler olmakla birlikte bunlarin hepsi birer goz boyamadan ibarettir..

hosunuza gitsede gitmesede,

kuran,bir kolenin efendisiyle esit olamayacagini kesin bir ifadeyle bildirmistir.

soyle ki;

75 - allah, hiçbir şeye gücü yetmeyen ve başkasının malı olan bir köle ile, kendisine verdiğimiz güzel rızıktan gizli ve açık olarak allah yolunda harcayan kimseyi misal verir. bunlar hiç eşit olur mu?

Nahl 75 nuzul sebebi

75. "Allah, hiçbir şeye gücü yetmeyen ve başkasının malı olan bir köle ile, kendisine verdiğimiz güzel nimetlerden gizlice ve açıkça sarfeden kimseyi misal gösterir: "Hiç bunlar eşit olur mu? Övülmeğe layık olan Allah'tır, fakat çoğu bilmezler.

76. Allah iki adamı misal veriyor: Biri hiçbir şeye gücü yetmeyen bir dilsiz ki efendisine yüktür, nereye gönderse bir hayır çıkmaz bu, doğru yolda olan, adaletle emreden kimse ile bir olabilir mi?"

Ayetlerin nüzul sebebi ile ilgili rivayetler:

1- Muhammed b. İbrahim b. Muhammed b. Yahya, Ebû Bekr el-Enbarî'den, o Cafer b. Muhammed b. Şakir'den, o Affan'dan, o Vüheyb'den, o Abdullah b. Osman b. Hüseyin'den, o İbrahim'den, o İkrime'den, o da İbn Abbas'tan bize şunu haber verdi:

"Şu "Allah, hiçbir şeye yetmeyen başkasının malı olmuş bir kö­leyi... misal verir..." âyeti, Hişam b. Amr hakkında inmiştir. Bu kişi malını gizli, aşikâr harcayan kimsedir. Efendisi de kendisini bu işten men eden Ebû'l-Cevza'dır. "Allah şu iki kişiyi de misal verir..." âyeti de, dilsiz, efendisine yük olan Üseyd b. Ebû'l-Îs ile adaleti emreden ve doğru bir yol üzerinde bulunan Osman b. Affan hakkında inmiş­tir."[52]

2- İbn Abbas'tan (r.a.) rivayet edildiğine göre o şöyle demiştir:

"Şu "Allah, hiçbir şeye yetmeyen başkasının malı olmuş bir kö­leyi... misal verir..." ayeti Kureyş'ten biri ve onun kölesi hakkında indirildi. "Allah şu iki kişiyi de misal verir..." ayeti, Osman ibni Affan ve onun kölesi hakkında indirildi. O köle, Müslüman olmayı istemez ve sadaka vermekten, emru bilma'ruftan men ederdi. Âyet ikisi hakkında indirildi."[53]

3- Mukâtil'den gelen rivayette ise bunun tam tersine bu Hişâm ibn Amr'in, hayrı son derece az bir kâfir olduğu ve Hz. Peygamber (s.a.v.)'e düşmanlığı ile meşhur olan müşriklerden olduğu belirtilmektedir.[54]

4- Vahidî, bu iki âyet-i kerimenin kimler hakkında nazil olduğu açıkça belli olmıyacak şekilde rivayeti karışık olarak verirken Suyûtî'nin rivayeti daha açıktır. [55]

5- Alusi, Bahr'den naklen Suyuti’nin rivayeti yanında Hz. Ebu Bekr ve Ebu Cehl hakkında nazil olduğuna dair rivayetin de isnadlarının sahih olmadığını kaydetmektedir.[

Link to post
Sitelerde Paylaş

KUR’AN-I KERİM
VE
MİSALLER

İnsanların düşünüp Hakk’ı kabul edebilmeleri için Allah-u Teâlâ Kur’an-ı kerim’inde her hususu en güzel bir şekilde açıklamış, bu açıklamalarla kesin delilleri apaçık ortaya koymuş, ruhlar üzerinde derin izler bırakabilecek bir usül ve üslup ile tebliğde bulunmuştur.

Âyet-i kerime’sinde bu hususta şöyle buyurmaktadır:

“Andolsun ki biz Kur’an’da insanlara her türlü misali çeşitli şekillerde açıklamışızdır.” (İsrâ: 89)

Aynı konu bir şekilde, sonra bir başka şekilde, daha sonra da daha başka bir şekilde tekrarlanmış, her defasında ayrı ayrı deliller ortaya koymuştur.

Kur’an-ı kerim edebi ve ebedi bir mucizedir. Bütün beşeriyete dünyada ve ahirette mesut bir hayat yaşayabilmeleri için en lüzumlu ve en faydalı hükümleri ve vazifeleri tebliğ ve teklif buyurmaktadır.

Bununla birlikte Hakk ve hakikate teslim olunacak yerde, getirilen açık delillere rağmen insanların çoğu inkârla karşılık verdiler.

“Yine de insanların çoğu inkârda direndiler.” (İsrâ: 89)

Karşılarında apaçık tecelli eden o hakikat nurundan istifade edemeyip zulmetler içinde kaldılar.

İBRETLİ MİSALLER

Her türlü noksan sıfatlardan münezzeh olan Allah-u Teâlâ hakikati duyurmak ve gözler önüne sermek için sivrisinek veya örümcek gibi ehemmiyetsiz gibi görünen hayvancıkları misal olarak vermekten kaçınmayacağını haber vermektedir:

Âyet-i kerime’sinde buyurur ki:

“Şüphesiz ki Allah sivrisinek veya ondan daha küçüğüyle misal getirmekten çekinmez.” (Bakara: 26)

Misal; bir şeyin benzeri demektir. Delil ve numune olarak söylenen söz manasında kullanılmaktadır. Böyle bir şeyi hikâye etmeye de “Darb-ı mesel” denir. Bunun faydası ise anlatılmak istenilen şeyin güzelliğini veya çirkinliğini, zihinlerde kalacak şekilde göstermekten ibarettir. Bazı hakikatlerin misal ile anlatımında büyük hikmetler saklıdır.

Bir misal ister sivrisinekle isterse küçüklükte ondan daha aşağı derecede olan başka bir şeyle getirilsin hiç farketmez. Allah-u Teâlâ sivrisineği yaratmaktan çekinmediği gibi, onunla misal getirmekten de çekinmez. Büyüğü de küçüğü de yaratan O’dur. Büyükteki ilâhi kudret ne ise küçükteki de odur.

Allah-u Teâlâ Kur’an-ı kerim’inde misaller vermek suretiyle insanları imtihan etmektedir:

“İman edenler böyle misallerin Rabb’lerinden gelen bir hak olduğunu bilirler.” (Bakara: 26)

Hak; aklın inkâr edemeyeceği derecede sabitliği kesin olan gerçek demektir.

İster büyük olsun ister küçük olsun, müminler imanları sayesinde Allah-u Teâlâ tarafından kendilerine gelen her beyandaki ilahi hikmetlere bağlanırlar ve bunun Rabb’leri katından gelme bir hak olduğunu bilirler, asla itiraz etmezler. Bu sebeple de hidayete ermiş, ilâhî nimetlere kavuşmuş olurlar.

“Kâfirler ise ‘Allah bu misalle ne demek istedi?’ derler.” (Bakara: 26)

Ne söylediklerinin farkında olmayan şaşkınlar, böyle bir şeyi hafife almak, küçümsemek ve zihinleri bulandırmak isterler.

Allah-u Teâlâ bu gibi kimselere tehdit yoluyla şu şekilde cevap vermektedir:

“Allah bu misalle bir çoğunu saptırır, bir çoğunu da hidayete erdirir.” (Bakara: 26)

Böylece kâfirlerin dalâleti, müminlerin de hidayeti artar.

Karşılaştığı herhangi bir ibtila ve imtihan, müminin Allah-u Teâlâ’ya yönelişini ve teslimiyetini artırır. Aynı ibtila kâfir veya münâfığın başına gelmiş olsa, onun da sarsılmasına, Hakk’tan uzaklaşmasına sebep olur.

“Verdiği misallerle Allah ancak fâsıkları saptırır.” (Bakara: 26)

Onlar cehaletlerini anlamayarak Kelâmullah’a itirazda bulunurlar, bu sebeple de sapıtarak Hakk yoldan çıkarlar.

Allah-u Teâlâ fasıklıkları sebebiyle saptırılmayı hak etmiş kimselerin vasıflarını beyan etmek üzere Âyet-i kerime’sinde şöyle buyurur:

“Onlar ki, kesin söz verip bağlandıktan sonra Allah’a verdikleri sözü bozarlar.

Allah’ın birleştirilmesini emrettiği şeyi keserler.

Yeryüzünde fesat çıkarırlar.

İşte onlar gerçekten zarara düşmüş olanlardır.”

(Bakara: 27)

Bunların Allah-u Teâlâ ile aralarındaki her türlü söz ve ahid bozulmuştur.

Zât-ı ilâhi ile bunlar arasındaki her türlü alâkalar kesilmiştir. Güzel amel yapmazlar, müminlerle dostluğu terkederler.

Yeryüzündeki her türlü fesadı bunlar çıkarırlar.

Bunun içindir ki müminlerin hidayete ermelerine, Hakk yolunu bulup istikamet üzere bulunmalarına sebep olan misaller; onların sapıklığa düşmelerine sebep olmuştur. Müminlerin hidayete ermeleri ise azgınlıklarını kat kat artırmıştır.

Allah-u Teâlâ diğer bir Âyet-i kerime’sinde müşriklerin Hâlik-ı azimüşan’ı bırakıp da taptıkları şeylerin bir sinek bile yaratmaktan aciz olduklarına dair misal vermektedir:

“Ey insanlar! Size bir misal verilmektedir, şimdi onu dinleyin!”

(Hacc: 73)

Bu misalde bir gerçek anlatılmaktadır, bu misale kulak verin, onu anlamaya çalışın.

“Şüphesiz ki sizin Allah’ı bırakıp da taptıklarınız bu iş için bir araya gelseler dahi bir sinek bile yaratamazlar.” (Hacc: 73)

Sinek yaratmak için toplanacak olsalar, küçüklüğüne rağmen bunu dahi başaramazlar. Bu onların sineği yaratmalarının imkansız olduğunun açık bir delilidir. Bir sineği yaratmak, bir fili yaratmak kadar imkansız bir şeydir. Hususiyetle sinekten söz edilmesi, onun güçsüz görülmesidir. Bunca küçüklüğüne rağmen sineği yaratmaktan aciz olanların daha büyük şeyleri yaratmaktan aciz olacakları açık bir gerçektir.

“Eğer sinek onlardan bir şey kapsa, onu da geri alamazlar.” (Hacc: 73)

Zira sinek canlı olduğu için bu hususta onlardan daha güçlüdür. Uçma kaçma gibi kabiliyetleri vardır.

“İsteyen de aciz istenen de.” (Hacc: 73)

Tapan da tapılan da aciz. Putlar kendilerinden alınanı istemekten aciz oldukları gibi, alıp götürdükleriyle sinek de acizdir.

“Onlar Allah’ı lâyıkıyla takdir edip bilemediler.” (Hacc: 74)

Bundan dolayı da Hakk’ı bırakıp bâtıla sarıldılar.

“Şüphesiz ki Allah Kavî’dir, Âziz’dir.” (Hacc: 74)

Güçlüdür, hiçbir şey O’nu aciz bırakamaz. Üstündür, hiçbir şey O’ndan üstün olamaz.

Kudret ve kuvvetiyle her şeyi yaratan Kavî, kahrı ve galebesi ile her şeyi mağlup eder Azîz’dir.

Kimse O’nun isteğine mani olamaz, azamet ve hükümranlığı karşısında hiç kimse O’na üstünlük sağlayamaz.

Allah-u Teâlâ diğer bir Âyet-i kerime’sinde bâtılın peşine takılıp Hakk’ı ve hakikati inkâr edenlerin, Zât-ı akdesinden başka ilâhlar edinip onlardan meded umanların durumlarını bir misal ile beyan buyurmaktadır:

“Allah’tan başka dostlar edinenlerin durumu, kendisine yuva yapan örümceğin misali gibidir.” (Ankebût: 41)

Böyle bir yuva; zayıf, güçsüz, gevşek bir haşere olan örümceği ne soğuğa ne de sıcağa karşı koruyabilir. Batılın tutunduğu ip de örümcek ağı gibi çok çürük ve zayıftır.

“Halbuki eğer bilseler evlerin en çürüğü en dayanıksızı örümcek yuvasıdır.” (Ankebût: 41)

Ondan daha çürük ev olamaz. Örümcek, içinde barınmak için emek çeker ev yapar, fakat ufak bir rüzgârla yıkılır gider, evden eser kalmaz.

İşte o örümcek kafalı müşriklerin dayanakları da böyle çürüktür.

Bu durumu bilmiş olsalardı, elbette Allah’tan başka dostlar edinmezlerdi.

“Allah, onların kendisinden başka ne gibi şeylere tapındıklarını şüphesiz ki bilir.

O Azîz’dir, Hakîm’dir.”

(Ankebût: 42)

Nihayetsiz bir güç ve yegane kudret sahibi O’dur. Her işi hikmet olan, mülkünü kendi hüküm ve hikmetine göre idare eden mutlak hakim O’dur.

“İşte misaller... Biz onları insanlar için irad ediyoruz. Âlim olanlardan başkası onları anlamaz.” (Ankebût: 43)

Bu misallerin faydalarını, doğruluğunu, güzelliğini ancak ilimde derinleşmiş hakiki âlimler anlarlar. Çünkü misaller, üstü kapalı mânâların anlaşılmasının yoludur. Böylelikle bu misaller bu gizli mânâları açığa çıkartır ve kavramayı kolaylaştırır. İlm-ü irfanı olmayanlar, bu misallerden bir mânâ çıkaramazlar.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Nahl 75 nuzul sebebi

75. "Allah, hiçbir şeye gücü yetmeyen ve başkasının malı olan bir köle ile, kendisine verdiğimiz güzel nimetlerden gizlice ve açıkça sarfeden kimseyi misal gösterir: "Hiç bunlar eşit olur mu? Övülmeğe layık olan Allah'tır, fakat çoğu bilmezler.

76. Allah iki adamı misal veriyor: Biri hiçbir şeye gücü yetmeyen bir dilsiz ki efendisine yüktür, nereye gönderse bir hayır çıkmaz bu, doğru yolda olan, adaletle emreden kimse ile bir olabilir mi?"

Ayetlerin nüzul sebebi ile ilgili rivayetler:

1- Muhammed b. İbrahim b. Muhammed b. Yahya, Ebû Bekr el-Enbarî'den, o Cafer b. Muhammed b. Şakir'den, o Affan'dan, o Vüheyb'den, o Abdullah b. Osman b. Hüseyin'den, o İbrahim'den, o İkrime'den, o da İbn Abbas'tan bize şunu haber verdi:

"Şu "Allah, hiçbir şeye yetmeyen başkasının malı olmuş bir kö­leyi... misal verir..." âyeti, Hişam b. Amr hakkında inmiştir. Bu kişi malını gizli, aşikâr harcayan kimsedir. Efendisi de kendisini bu işten men eden Ebû'l-Cevza'dır. "Allah şu iki kişiyi de misal verir..." âyeti de, dilsiz, efendisine yük olan Üseyd b. Ebû'l-Îs ile adaleti emreden ve doğru bir yol üzerinde bulunan Osman b. Affan hakkında inmiş­tir."%5B52%5D

2- İbn Abbas'tan (r.a.) rivayet edildiğine göre o şöyle demiştir:

"Şu "Allah, hiçbir şeye yetmeyen başkasının malı olmuş bir kö­leyi... misal verir..." ayeti Kureyş'ten biri ve onun kölesi hakkında indirildi. "Allah şu iki kişiyi de misal verir..." ayeti, Osman ibni Affan ve onun kölesi hakkında indirildi. O köle, Müslüman olmayı istemez ve sadaka vermekten, emru bilma'ruftan men ederdi. Âyet ikisi hakkında indirildi."%5B53%5D

3- Mukâtil'den gelen rivayette ise bunun tam tersine bu Hişâm ibn Amr'in, hayrı son derece az bir kâfir olduğu ve Hz. Peygamber (s.a.v.)'e düşmanlığı ile meşhur olan müşriklerden olduğu belirtilmektedir.%5B54%5D

4- Vahidî, bu iki âyet-i kerimenin kimler hakkında nazil olduğu açıkça belli olmıyacak şekilde rivayeti karışık olarak verirken Suyûtî'nin rivayeti daha açıktır. %5B55%5D

5- Alusi, Bahr'den naklen Suyuti’nin rivayeti yanında Hz. Ebu Bekr ve Ebu Cehl hakkında nazil olduğuna dair rivayetin de isnadlarının sahih olmadığını kaydetmektedir.[

Anlamadım ben bunu. http://www.ikraislam.biz/html/esbabinuzul/016.htmbu sitede de benzer bir ifade var ama burada saçmalama var sanki.

... âyeti, Hişam b. Amr hakkında inmiştir. Bu kişi malını gizli, aşikâr harcayan kimsedir. Efendisi de kendisini bu işten men eden Ebû'l-Cevza'dır.

Hişam B.Amr yani Ebu Cehil in efendisi mi varmış ? Kendisi bizzat bir efendi değil miydi islam öncesi mekke zamanında ? Bunu yazan adam ne yazdığını bilmiyormuş veya Türkçeyi bilmiyormuş. Geçelim bunu.

Gizli, Aşikar harcayan ne demektir ? Komik yani... ayette başka ne diyor ? 1. 2. ye eşit olur mu... övülmesi gereken 3. dür diyor. Alakasız bir sonuç.

Kısaca buradan bir ekmek çıkmaz. Burası göçük.

Bir diğer sitede şu şekilde açıklamış

75.Allah size bir misal verir: Başkasının malı olan ve hiçbir şeye gücü yetmeyen bir köle ile, tarafımızdan güzel bir rızka nail kıldığımız, gizli ve açık ondan infakta bulunan hiç bir olur mu? Hamd Allah 'a mahsustur. Fakat onların çoğu bilmezler.

76.Allah, iki kişiyi de misal veriyor: Biri hiçbir şeye gücü yetmez bir dilsizdir ki efendisine yüktür. Nereye gönderse bir hayır getirmez. Bununla, doğru yolda olup adaletle emreden hiç bir olur mu?

İbn Abbâs'tan rivayette o şöyle demiştir: "Allah sîze bir misal verir: Başkasının malı olan ve hiçbir şeye gücü yetmeyen bir köle ile, tarafımızdan güzel bir rızka nail kıldığımız..." âyet-i kerimesi, gizli ve açıkta malından infakta bulunan Hişâm ibn Amr ibnu'l-Hâris hakkında nazil olmuştur. Kölesi Ebu'l-Cevzâ ise onu bundan men ederdi ki işte bunun üzerine de "Allah, iki kişiyi de misal veriyor: Biri hiçbir şeye gücü yetmez bir dilsizdir ki efendisine yüktür..." âyet-i kerimesi nazil oldu.[24] Mukâtil'den gelen rivayette ise bunun tam tersine bu Hişâm ibn Amr'in, hayrı son derece az bir kâfir olduğu ve Hz. Peygamber (sa)'e düşmanlığı ile meşhur olan müşriklerden olduğu belirtilmektedir.[25] Doğrusunu Allah bilir.

Şimdi biraz da bunu yorumlayalım. Kölesi etrafında Ömer gibi (!) sertliği ile tanınan ebu cehili bazı işlerden men ediyormuş. Bu nasıl olabilir bilemiyorum. [24] den başlayan satırdan anlayan varsa beri gelsin.

Yani sonuçta en güzel açıklama [25] de. Doğrusunu Allah bilir.

benim görüşümü sorarsanız saçmalamışlar burada. Ayetler de saçmalamış hadisler de saçmalamış.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Nahl 75 nuzul sebebi

75. "Allah, hiçbir şeye gücü yetmeyen ve başkasının malı olan bir köle ile, kendisine verdiğimiz güzel nimetlerden gizlice ve açıkça sarfeden kimseyi misal gösterir: "Hiç bunlar eşit olur mu? Övülmeğe layık olan Allah'tır, fakat çoğu bilmezler.

76. Allah iki adamı misal veriyor: Biri hiçbir şeye gücü yetmeyen bir dilsiz ki efendisine yüktür, nereye gönderse bir hayır çıkmaz bu, doğru yolda olan, adaletle emreden kimse ile bir olabilir mi?"

Ayetlerin nüzul sebebi ile ilgili rivayetler:

1- Muhammed b. İbrahim b. Muhammed b. Yahya, Ebû Bekr el-Enbarî'den, o Cafer b. Muhammed b. Şakir'den, o Affan'dan, o Vüheyb'den, o Abdullah b. Osman b. Hüseyin'den, o İbrahim'den, o İkrime'den, o da İbn Abbas'tan bize şunu haber verdi:

"Şu "Allah, hiçbir şeye yetmeyen başkasının malı olmuş bir kö­leyi... misal verir..." âyeti, Hişam b. Amr hakkında inmiştir. Bu kişi malını gizli, aşikâr harcayan kimsedir. Efendisi de kendisini bu işten men eden Ebû'l-Cevza'dır. "Allah şu iki kişiyi de misal verir..." âyeti de, dilsiz, efendisine yük olan Üseyd b. Ebû'l-Îs ile adaleti emreden ve doğru bir yol üzerinde bulunan Osman b. Affan hakkında inmiş­tir."[52]

2- İbn Abbas'tan (r.a.) rivayet edildiğine göre o şöyle demiştir:

"Şu "Allah, hiçbir şeye yetmeyen başkasının malı olmuş bir kö­leyi... misal verir..." ayeti Kureyş'ten biri ve onun kölesi hakkında indirildi. "Allah şu iki kişiyi de misal verir..." ayeti, Osman ibni Affan ve onun kölesi hakkında indirildi. O köle, Müslüman olmayı istemez ve sadaka vermekten, emru bilma'ruftan men ederdi. Âyet ikisi hakkında indirildi."[53]

3- Mukâtil'den gelen rivayette ise bunun tam tersine bu Hişâm ibn Amr'in, hayrı son derece az bir kâfir olduğu ve Hz. Peygamber (s.a.v.)'e düşmanlığı ile meşhur olan müşriklerden olduğu belirtilmektedir.[54]

4- Vahidî, bu iki âyet-i kerimenin kimler hakkında nazil olduğu açıkça belli olmıyacak şekilde rivayeti karışık olarak verirken Suyûtî'nin rivayeti daha açıktır. [55]

5- Alusi, Bahr'den naklen Suyutinin rivayeti yanında Hz. Ebu Bekr ve Ebu Cehl hakkında nazil olduğuna dair rivayetin de isnadlarının sahih olmadığını kaydetmektedir.[

Bu mu yani ?

bir seyleri anlatirken,boyle gereksiz rivayetlerle gurultu kirliligi yapmak yerine,kendi goruslerini ifade edebilirsin.

bu ayetleri anlamak icin cok zeki olmaya gerek yok ortalama zekaya sahip bir insan rahatlikla anlayabilir.

burada ayetin yazilma nedeni Allah'tan baska putlara tapan kafirler icin olsada,

bir putla Allah arasindaki fark,kole ile efendisi arasindaki ucuruma vurgu yapilarak belirtilmistir.

Allah'tan baska putlari ilah edinen insanlarin icinde bulundugu yanlislik,kole ve efendisi ornegiyle aciklaniyor..

bir kole ile efendisi nasil esit tutulamaz ise,Allah ile bir putta esit tutulamaz diyor Acik acik.

var mi buna itirazin ?

tarihinde harmoniaa tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

İnsanı hakikaten zıvanadan çıkaracak derecede kafanızı kuma gömmüşsünüz. Görmek istediğiniz gibi görüyorsunuz. İşinize gelenleri alıp(zaten insanlığın geregi olması gereken şeyleri) diğerlerini "kendinizce" pas geçiyorsunuz.

Kuranda kölelik yasaklanmıştır. Kurana göre kölelik şirktir. İlahlık iddiasıdır. Çünkü kul=köle rab=efendi.
Köleyi azat etmenin sevabından bahsediyor, köleleri serbest bırakın diyor. Ayetler gayet açık.

Madem öyle onlyquran, aşağıdakilere neden cevap yazmadın? Bak tekrar veriyorum. Bunları tek tek izah etmek, diğer ayetlerle tutarlı hale getirmek zo-run-da-sı-nız. Yoksa Kur'an tutarsız mı? Ya biri, ya öteki. Kaçarı yok.

onlyquran ve mmmrkl, daha önce kölelik ve cariyelik içerikli ayetlerin müşriklere yönelik gönderildiğini iddia eden bir arkadaş da geçmişti buralardan. Ona yazılan cevabın bir bölümünü ufak bir revize ile buraya kopyalıyorum:

(Ahzab, 33:52) : " Bundan sonra artık başka kadınlarla evlenmen, elinin altında bulunan cariyeler hariç, güzellikleri hoşuna gitse bile, bunların yerine başka hanımlar alman sana helâl değildir. Allah her şeyi gözetler. "

Şimdi burada allah neyi yasaklamış? Neyi meşru ve olağan kılmış?

(Nisa, 4:24) : " Evli kadınlarla evlenmek de haram; ancak sahibi olduğunuz cariyeler müstesna. Allah'ın yazısı bu, emri bunlar size ve bunlardan başkalarını, evlenmeniz ve zinada bulunmamanız için arayıp istemeniz helal edilmiştir size . Kadınlardan biriyle evlenerek faydalandığınız takdîrde mehirlerini kararlaştırıldığı veçhile verin. Miktarını tâyin ettikten sonra gönül hoşluğuyla herhangi bir hususta uyuşursanız suç yok size. Şüphe yok ki Allah her şeyi bilir, hüküm ve hikmet sahibidir. "

Şimdi burada allah neyi yasaklamış? Neyi meşru ve olağan kılmış? Neyi helal etmiş?

(Nisa, 4:25) : " Sizden, imanlı hür kadınlarla evlenmeye gücü yetmeyen kimse, sahip olduğunuz iman etmiş cariyelerinizden alsın. Allah sizin imanınızı daha iyi bilir. Siz birbirinizdensiniz. Öyle ise iffetli yaşamaları, zina etmemeleri ve gizli dost da tutmamaları şartı ile ve sahiplerinin izni ile onlarla evlenin, mehirlerini de güzelce verin. Evlendikten sonra fuhuş yaparlarsa, onlara hür kadınlara verilen cezanın yarısı verilir. Bu (izin) içinizden sıkıntıya düşmekten korkanlar içindir. Sabretmeniz ise sizin için daha hayırlıdır. Allah çok bağışlayıcıdır, merhamet edicidir. "

Hür kadınlar? Neden ki? Ortada kölelik mi var ki, hür kadınlara atıfta bulunuluyor?? Cariyeler ve sahip olmak?

(Nisa, 4:36) : " Allah'a ibadet edin ve O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana-babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yakın arkadaşa, yolcuya, ellerinizin altında bulunanlar (köle, cariye, hizmetçi ve benzerlerine) iyi davranın; Allah kendini beğenen ve daima böbürlenip duran kimseyi sevmez. "

Burası senin söylemin bağlamında en önemlisi onlyquran....!!!

Şimdi allah burada, hem kendine ibadet edilmesini "emrediyor", hem ortak koşmayın diyor, hem de arkasından kölelerinize iyi davranın mı diyor?

İbadet ve şirke ilişkin emir kipi ile başlayan ayet, köleliğe ilişkin ise bir rica edası ve iyi davranın öğüdüyle bitiyor. Az önce ortak koşmayın dememiş miydi, ortak koşmak ve köleliğin bu kadar yakınlaşabildiği nadir ayetlerden birinde, neden köleliği de kesin bir hükümle yasaklamıyor? Bu kadar kesin hükümle ve bu kadar açık şekilde imana çağırdığı ve müminlere hitap ettiği ayette, köleliği de feshediyorum diyemiyor? Öyle ya, bu tanrı yeri geldiğinde peygamberin evine nasıl girilmesi gerektiği ve cinsel hayatına kadar detaya girebilen cinsten birşey değil mi?

(Muminun, 23:5-6) : " Onlar cinsel organlarını evlilik dışı ilişkilerden korurlar. Ancak eşleri ve ellerinin altında bulunan cariyeleri bunun dışındadır. Onlarla ilişkilerinden dolayı kınanmazlar. "

Allah her durumda cariyelerle girilen evlilik dışı ilişkileri onaylıyor mu? Burada müşriğin müslümanın dahi önemi kalmıyor. Bu ne biçim bir ayettir.

Ayrıca, koca kuran'ın içerisinde bir yerde; köleliği -cariyeliği vb.; yasaklıyorum, kaldırıyorum, feshediyorum gibi bir cümle ya da her halta asarım keserim yakarım diyen allah'ın kölelik-cariyelik vb. için; asarım keserim şeklinde bir yaptırımı var mı?

Ellerinin altında bulunan cariyelerle ilişkiden dolayı kınanmamak ne demek?!!!!!!!!!!!!!!!!!

Ahzab/50. Ey Peygamber! Biz sana mehirlerini verdiğin eşlerini, Allah’ın sana ganimet olarak verdiklerinden elinin altında bulunan cariyeleri; seninle beraber hicret eden, amcanın kızlarını, halalarının kızlarını, dayının kızlarını ve teyzelerinin kızlarını sana helâl kıldık. Ayrıca, diğer mü’minlere değil de, sana has olmak üzere, mehirsiz olarak kendini Peygamber’e bağışlayan, Peygamber’in de kendisini nikâhlamak istediği herhangi bir mü’min kadını da (sana helâl kıldık.) Mü’minlere eşleri ve sahip oldukları cariyeleri hakkında farz kıldığımız şeyleri elbette bilmekteyiz. Bütün bunlar, sana herhangi bir zorluk olmaması içindir. Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.

Bana/bize anlatır mısınız, işaretli yerler ne demektir? Ayrıca, 1400 sene yaşamış bir bedevinin kiminle birlikte olup, halvet olacağından, akrabalarını halletmesine onay verilmesinden bana ne! Siz hangi kafadasınız? Bu ne biçim bir kitaptır? Zamanlar üzeri ve evrensel olduğunu iddia eden bir kitabın içeriği bu mudur! Bu mu olmalıdır? Hiç aklınız kesiyor mu? Hiç aklınız kesiyor mu? Kafayı yastığa koyup da nasıl rahat rahat uyuyorsunuz?!! Akıl alacak iş değil..

Sen peygambere torpil mi geçiyorsun? Neyin torpilini geçiyorsun? Uçkurunun? La kitaba neden yazıyorsun o zaman? (Telepatiyle falan aktarsana, ya da söyle cebaril'e kulağına fısıldayıversin.) Ona buna atladığı zaman maraz çıkmasın diye mi? Geçe geçe uçkurunun torpilini mi geçtin be adam? Be tanrı! Bir de bunu kitaba mı yazdın? 1500 sene sonra dahi birlerinin okumasını planladığın kitaba?! Ben burdan ne anlayayım? Bana mesajı nedir? Ben deli miyim, manyak mıyım bu garabetle uğraşacam; aklım ve hür vicdanım varken?

Köleliğin açıkça rabb edinmek olduğunu, köle edinmenin de açıkça rabb olmak anlamına geldiğini belirten ayet(ler)nerede?

tarihinde teflon tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...