Jump to content

16 beden 16 hayat


Recommended Posts

Kur’anı Kerim’in Zümer Süresinin 6. ayetine bir bakalım.

Allah sizi bir tek nefisten yarattı. İşte az önce bahsettiğim gibi Allah’u Teâlâ bir Âdemi hemen Elest gününden hemen sonra saha içersinde, saha diye tabir ediyorum. Aslında sahada değil orası, bir Âdemi yaratık, ondan sayısız Âdem kopyalandı çıktı ve hiçbir tanesi birbirine benzemiyordu. İşte burada Allah’u Teâlâ’nın bahsettiğinde o. İşte sizleri bir tek nefisten yarattı. Tek varlıktan yarattı, çoğalttı. Sonra ondan, yani ondan âdemin eşini yarattı....

Sizi tek nefisten yarattı ve o tek nefsi derinlerindeki mana bu, o tek nefsi sayısız nefislere Âdemlere ve eşlerine çoğalttı. Ondan sonra sizleri yeryüzü âlemlerine gönderdikten sonra 16 ayrı yaratılışla yarattı, sekiz çift. Ondan sonra sizi annelerinizin karnında olsun veya ilk batın âlemlerde olsun üç karanlıktan geçirildik. Geçirdi Allah’u Teâlâ bizleri. Ve Rabbimiz olan Allah ki mülk onundur. O birdir. Eşi benzeri yoktur ve sizi böyle yaratılıştan yaratılışa geçirir diyor. Zümer Süresinin anlamı budur.

Şimdi neden on altı yaratılış?

İşte burada bugüne kadar birçok insanın ateist olmasına sebep olan, dinden çıkmasına sebep olan hatta Müslümanların günaha girmesine sebep olan, kendi yeryüzündeki hayat tarzlarının etkileri var.

Mesela çok iyi bir Müslüman’dır, insan inancı vardır, işte namazını kılar orucunu tutar, gücünün yettiği kadar ibadetini yapar ama fakirdir. Fakir olduğu için kendi kendine bazen kalben, kalptende olsa hemen hemen her Müslüman bunu kalptende olsa geçirmiştir. Ya Rabbi, yani Allah’u Teâlâ’nın adaletini orada kalben sorgular kalben veya zahirende sorgulayan çoktur.

Neden?

İşte filana bu kadar mal verdin mülk verdin para verdin ama ben niye bu kadar fakirlik aciziyet içersindeyim öyle değil mi? Veya bir kadın hani bizde genelde İslam âleminde, asıl bu Yahudi adetidir. Bizim adetimiz değildir veya İslam adeti değildir. Kadını adamdan

saymazlar işte mescitlere sokmazlar işte çeşitli eziyetlerden geçer kadın onlar için bir araçtır.

Bir başkası sakat yaratılmıştır doğmuştur. O da ayrı bir isyandadır, niye ben böyle geldim? Diğerleri sağlam? Öyle değil mi? Kimisi alimdir. Başkaları ona özenir ya bu alim niye bizim öyle ilmimiz yok. Kimisi firavun gibidir. Kimisi ateisttir vs.

İşte Allah’u Teâlâ’nın adaletinin sırlarını biz inşallah bu şekilde ilk defa açacağız. Şimdi 16 yaratılışın da hikmeti buradan kaynaklanır. Bunu da, şimdi her yaratılışta, Allah’u Teâlâ’nın bildiğimiz ana 99 isminden ki sayısız ismi var. 16 tanesi toplanır bir bedene hükmeder. Yani bir bedenin ana oluşumunu, ana iskeletini ana karakterini oluşturur.

Bunu bilirlerse aslında insanlarımız için bir müjdedir ama bu asla reenkarnasyon değildir. Bizim öyle bir inanışımız yoktur. İnsan bir sefer geldiği dünyaya bir sefer daha gelmez ama bu dünyaya hangi şartta gelmişse bir başka âlemde yeni bir yaratılışında, biliyorsunuz ki, Zümer Süresi altıncı ayetinde Allah’u Teâlâ öyle diyor; sizi yaratılıştan yaratılışa geçirir diyor. Hatta birçok ayet var bu konuda, o ayetleri de inşallah kitabımızda detaylı olarak verdik. Yani şu bizim anlattıklarımıza şahitlik eden yaklaşık yüze yakın ayet var. Yeniden yaratılışımıza halden hale geçirilişimize, işte sosyal hayatlarımızın değişik değişik yaratılacağına, şahitlik eden yüzlerce ayet var.

Allah’u Teâlâ’ya göre bir eksiklik yoktur ama bize göre bizler eksik görüyoruz onları çünkü beden âlemi eksikliktir. O sebepten anlayışlarımız o şekildedir. Kuvvetli, kuvvetsiz; bayan, erkek; mazlum, zalim; alim, cahil bunların hepsini o İnsan o on altı hayatta tek tek yaşayacaktır. Ondan sonra huzura bütün o hayatlarını yaşamış olarak dönecektir. Herkes bir adaleti, Allah’u Teâlâ’nın adaleti insan üzerinde bu şekilde tamamlanır. Bu şekilde tamamlamıştır. Bu sadece insan üzerinde olan adaleti… kısaca bu şekilde anlatılabilir.

bir makaleden alıntıdır.

tarihinde ulak tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Her şeyi binlerce yıl önceki arap-yahudi karışımı yalanlarla, masallarla tanımlamaya, açıklamaya kalkmak ne büyük gafillik, ne büyük salaklık.

Yahudiler kendi ırkını kutsamak için bir din yaratmış, bundan esinlenen araplar başka kavimleri egemenliği altına almak ve sömürmek için bir başka din yaratmış, günümüzde akıllı olması gereken insan bu zırvalara inanabiliyor, tüm hayatını bu zırvalara göre yönlendirebiliyor, her şeyi bu zırvalarla açıklamaya çalışabiliyor. Bu ne biçim bir aymazlıktır?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sayın ulak,

bu ayette sözü geçen ve sizin görmezden geldiğiniz, sadece bizim için yaratılan hayvanlara ne oldu ?

tekrar anlatayım. Ayetin anlatımını tam olarak kavrayamamaktan meydana gelen bir meal hatası. Kainatta başka yaşam var mı yok mu tartışırken ve insanlar kalıplaşmış bir inanca sahip iken o manayı da vermek de cesaret ister. neyse biz manaya dönersek; bu anlatımı destekleyen kuranda yüzlerce birçok ayet vardır. Bu sadece bir tanesidir.

Allah’u Teâlâ insanın yaratılışını anlatıyor. Kâinatta geçirdiği evreleri anlatıyor. İşte burada meal mana hatası var. Sizin için hayvanlardan sekiz eş meydana getirdi diyor. Şimdi bakın, insanın yaratılışı anlatılıyor. Âdemin yaratılışı eşinin yaratılışı. Bakın biz simdi buna daha detaylı açacağız inşallah. Ondan sonra araya sekiz çift hayvan giriyor. Yani yeryüzünde insana yararlı sekiz çift hayvandan çok daha fazla hayvan var. Yani bu mana burada olmaması gerekiyor. Bunun burada olmaması gerekiyor, mana bu değildir.

Hemen arkasındaki cümle, sizi de annelerinizin karınlarında yani batınlarında, üç karanlık içinde çeşitli safhalardan geçirerek yaratıyor Allah’u Teâlâ. Şimdi bakın iki tane insanın yatılışını anlatan yani beden âlemine gelişini anlatan cümlenin arasında sekiz çift hayvanın ne işi var. Öyle değil mi?

Allah’u Teâlâ kâinattaki en büyük eserinin yaratılışını anlatıyor. Halifesini anlatıyor. Halifesinin beden âlemine gelişini anlatıyor. Araya sekiz çift hayvan sokmanın âlemi yoktur, buna gerek de yoktur. Mana da bu değildir zaten. İnşallah. Manayı vermeden önce şunu söyleyeyim.

Oradaki “en’am” kelimesi ve ”dab” veya “dabbe” kelimesi hemen hemen aynı yürüyen varlıklar, hareket eden ve can almış beden âleminde, hayat sahibi varlıklar anlamına gelir.

Dabbe; kelimesi daha ziyade anne karnında ilk oluşan bu hücrelerin bölünmesiyle daha fetüs halinden önceki haline dabbe denir. Dabbe denir. Yani ona da dabbe denir. Akabinde o beden geliştikçe enam halini alır. Enam hayvan anlamına geldiği gibi mahlûkat anlamına da gelir Arapçada. Mahlûkat demek; yaratılmış varlıklar demektir. Biliyorsunuz ama burada ki mahlûkat çeşitli yaratılışları anlatan bir cümle oluyor. Orda ki “enam” kelimesi çeşitli yaratılışları kendi bünyesinde toplayan bir kelimedir. Bu açıdan baktığımız zaman oradaki mana çok değişiyor. Şu şekilde tekrar bir manaya girersek, toparlarsak sizi tek nefisten yarattı Allah’u Teâlâ.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bahsettiğimiz Kitap Kuran, hani şu Muhammed'e bütün akraba kadınlarını, evlatlığının karısını, savaşta elde edilen kadın esirleri, kendini bedava veren kadınları (bu kısım sadece Muhammed'e has) helal eden kitap, sen karılarını boşarsan ben sana ne bakire ve dul kadınlar veririm diyen kitap. Birileri çıkıyor, böyle bir kitaptan hayatın, evrenin sırlarını çözmüş gibi hava atıyor.

Link to post
Sitelerde Paylaş

tekrar anlatayım. Ayetin anlatımını tam olarak kavrayamamaktan meydana gelen bir meal hatası. Kainatta başka yaşam var mı yok mu tartışırken ve insanlar kalıplaşmış bir inanca sahip iken o manayı da vermek de cesaret ister. neyse biz manaya dönersek; bu anlatımı destekleyen kuranda yüzlerce birçok ayet vardır. Bu sadece bir tanesidir.

....

Dostum; Türkçe, Almanca ve İngilizce sayısız tercümelerde sizin iddia ettiğiniz gibi yazmıyor.

Bu konuda uzman olan bu insanlar bunları bir yerlerinden uydurdu, öyle mi ?

Bu şu anlama gelir: Kitabınız, Tanrınızın iddia ettiği gibi anlaşılır ve apaçık bir eser değildir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Dostum; Türkçe, Almanca ve İngilizce sayısız tercümelerde sizin iddia ettiğiniz gibi yazmıyor.

Bu konuda uzman olan bu insanlar bunları bir yerlerinden uydurdu, öyle mi ?

Bu şu anlama gelir: Kitabınız, Tanrınızın iddia ettiği gibi anlaşılır ve apaçık bir eser değildir.

Onun derdi başka, hem kendi egosunu tatmin etmek, hem de bu zırvalara kendini inandırmak için bunları akla, mantığı uydurmaya çalışmak, normalde bu zırvalara olduğu gibi inanmak zor bazı insanlar için. Kolay mı bu devirde tek insandan bütün insanlığın çıktığına ve sadece 8 çift hayvan yaratıldığına? İnsanın aklı, mantığı bunu saçma bulunca insan korkudan bunu kendine bile itiraf edemiyor, sonuçta inandıkları sadist tanrı bu zırvalara inanmazlarsa sonsuza kadar yakacağını söylüyor, o zaman bu insanlar ne yapıyor? Beyin bu zırvaların daha başka anlamlarını olduğunu düşünmeye başlıyor, korku orada durdukça beynin başka türlü çalışması imkansız. Korku aklı ve mantığı devredışı bırakır.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Onun derdi başka, hem kendi egosunu tatmin etmek, hem de bu zırvalara kendini inandırmak için bunları akla, mantığı uydurmaya çalışmak, normalde bu zırvalara olduğu gibi inanmak zor bazı insanlar için. Kolay mı bu devirde tek insandan bütün insanlığın çıktığına ve sadece 8 çift hayvan yaratıldığına? İnsanın aklı, mantığı bunu saçma bulunca insan korkudan bunu kendine bile itiraf edemiyor, sonuçta inandıkları sadist tanrı bu zırvalara inanmazlarsa sonsuza kadar yakacağını söylüyor, o zaman bu insanlar ne yapıyor? Beyin bu zırvaların daha başka anlamlarını olduğunu düşünmeye başlıyor, korku orada durdukça beynin başka türlü çalışması imkansız. Korku aklı ve mantığı devredışı bırakır.

Haklısınız. Zamanımızın dindarlarının işleri oldukça zor gibi görünüyor.

Bir tarafta bilim sayesinde insanlığın geldiği nokta, diğer tarafta dindarların bir türlü aşamadıkları ölüm korkusu.

Onların bu çağdışı inançlardan çabucak vazgeçmelerini beklememek gerek.

Zamanımızın dindarlarının inançlarına sadık kalma uğruna uyguladıkları çeşitli yöntemlerden bazıları şunlar:

1. Sorgusuz, sualsiz iman edenler.

2. Kıtaplarını çağımıza uydurmak uğruna, ona olmayan yeni anlamlar yükleyenler.

3. Daha düne kadar kabul gören hadisleri artık kaale almayanlar.

4. Bütün hadisleri reddedip, sadece Kitap diyenler.

5. Kitaplarının içeriğini görmezden gelip, ona sadece mucizevi anlam yükleyenler (mesela 19´cular).

tarihinde kavak tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

size 1500 yıllarda yazılan bir kitabın naklettiği bir hadis paylaşayım tr.k. metni

İbni Abbas buyurmuşlardır ki:

her arzda bizim gibi halk vardır. Hatta her birinde bir ibni Abbas vardır. Bu arza olan avalimden her birinde bostanlar bağlar ve hayvanı meadun vardır. ve her nesne ve bunlar vardır. Hayyu natıktır. onun alemi fevt olmaz. kaçan ( giden) arifler o aleme dahil olsa ruhları ile dahil olurlar. İhsanları ile olmazlar. heykellerini (vucutlarını, bedenlerini) bu alemde korlar. Müceret olup o aleme dahil olurlar. ve ol alemde ol duhulde suretler alırlar ve dahi o suret ile gezerler. Buyurmuştur.

kısaca buyuruyor ki o zaman her dünyada yani kainatın hayat olan her bir gezegeninde bizim gibi insanlar vardır. Bizim dunyamızdan gidişin bir çok yolu vardır. bunlardan biri de ölümdür. ölüm korkusu inanan da olmaz. ölüm sadece en basit tabiriyle beden elbisesini çıkarmaktır. Birini çıkarır bir başkasını giyersin. Bu hali iki şekilde deneyimleyebilirsin bir ecelin gelmeden ölerek bir de ecellin ile ölerek iki yolda insan için açıktır. Birinci yol biraz zordur. İkinci yolda düşündüğünüz gibi şekil alır. Ve gittikleri dünyanın şartlarına ve kendi hallerine göre İnsanlar yeni beden giyerler.

Bunlar islamın saklanmaya adaletin gizlenmeye çalışılan yönleridir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bunlar islamın saklanmaya adaletin gizlenmeye çalışılan yönleridir.

İslam'da ne adaleti var ki saklanmaya çalışılsın? Güç ve iktidar sarhoşu bir arap liderine inanmayanların sonsuza kadar yakılacağını iddia eden bir dinde hangi adaletten bahsediyorsun sen? Senin dinin bu işte. Ne kadar süslemeye çalışırsan çalış, dinin içindeki pisliği dikkatli gözlerden kaçıramazsın. Sen bu palavraları ancak beyni dinden pelteleşmiş kişilere yutturabilirisn.

Link to post
Sitelerde Paylaş

o saydıklarınız o insanların uygulamaları ve düşünceleri. Onları bağlar İslamı bağlamaz.

Zümer süresi 6'ya devam edelim. 16 yaşamı biraz daha açalım. şimdi bazı insanlar diyor ya o peygamber olarak geldi biz niye gelmedik. işte bu noktada şunu diyelim her insanın en azından bir kere nesil yayıcı peygamber olarak kendisi için seçtiği dünyaya yani klasik ismi ile diyelim çünkü her adem ve eşinin ismi farklıdır. Adem ve havva olarak inme hakkı vardır. orada insan neslini başlatırlar.

bunu biraz daha açıklayalım.

Her dünyada insan nesli her hangi bir sebepten dolayı bittiğinde o dünya tekrar yaşama elverişli hale getirilip hazırlanır oraya yeniden bir adem ve havva Alllah tarafından indirillerek orada hayat yeniden başlar. Bu döngü dünyamız içinde böyle olmuştur. Dünyamızın tarihi içersinde bir çok adem ve havva dünyamıza gelmiş bir hayat başlatmış. İnsanlar çoğalmış teknolojik açıdan zirveye ulaştıkları bir noktada dünya üzerindeki hayatlarını bir şekilde bitirmişlerdir. Bu döngü her dünya için bu şekilde olmamıştır. bazıları zirveye ulaştıklarında o noktayı aşabilecek insanlığa da ulaştıklarından o nokta açılmış eşsiz medeniyetler kurulmuştur.

Fakat bu dünya dediğimiz gezegen için bu güne kadar zirve noktasına ne zaman ulaşılmışsa onlarca kere ulaşılmıştır, hep yıkımla tekrar başa dönülmüştür. Arkeolojik bulgularda bu verileri destekliyor.

Link to post
Sitelerde Paylaş

o saydıklarınız o insanların uygulamaları ve düşünceleri. Onları bağlar İslamı bağlamaz.

Cevap veremediğiniz her şey İslam'ı bağlamıyor oluyor. Gelmiş burada kendi kurgularını İslam diye anlatıyorsun. Sen de kavramışsın İslam'ın palavra olduğunu. İstediğin kadar salla, din demek saçmalık demek, ne kadar saçmalarsan, ne kadar palavra atarsan bir din o kadar din olur. Eğer bu dini icat eden çöl bedevileri senin bu zırvalarını duysalardı şaşkınlıktan küçük dillerini yutarlardı. İnsanlık bizim zamanımıza göre o kadar ilerlemiş ama hala bazı şaşkınlar bizim çevre kabileleri soymak için ortaya attığımız palavraları ciddiye alıp neler anlatıyorlar diye.

Link to post
Sitelerde Paylaş

bilinen tarih içerisinde yok. varsa bile kontrollü öğretilen bir tarihin içerisinde anlatılmaz. Kalıntılar ve yazma eserlerdeki teknolojiye ait metinler incelenmek üzere saklanmıştır. bir tek tibet kutuphanesin de bulunan yazma eserler biraz daha açıktır. orada 5-10 bin yıllık veriler. Camın yapılışı hatta bazı yeni yeni keşfettiğimiz araçların nasıl yapılacağı anlatılmaktadır. ayrıca mısırdaki buluntularda pil semasına rastlanılmaktadır. bunları çoğaltmak mümkündür.

Dünyada ki insan yaşamı için milyonlarca yıllık bir süreçten bahsediliyor ki biz daha 3-5 bin yılını söyle böyle biliyoruz. bugun dahi hala açıklanamayan bir çok gizem mevcut.

okuduğun bir makaleden kısa bir alıntı yeni yapılan keşif ile

Yuvarlak Masa Şövalyelerinin aslının Türk olduğunu,

Arthur veya Galganus’un Türklerden alındığını açıkça ortaya koymaktadır. Bu keşiften sonra, Batı’daki bir çok mitoloji ve efsane çökmüş durumdadır.

Kayı Boyu Damgası’nın doğuşunun kaynağı,

Cumhurbaşkanlığı Fors’unun kaynağının en az 20.000 Yılık olduğu

Fotoğraflar ve video görüntüleri de bunu açıkça göstermektedir. Yuvarlak Masa Şövalyelerinin aslının Türk olduğunu,

Arthur veya Galganus’un Türklerden alındığını açıkça ortaya koymaktadır. Bu keşiften sonra, Batı’daki bir çok mitoloji ve efsane çökmüş durumdadır.

Kayı Boyu Damgası’nın doğuşunun kaynağı,

Cumhurbaşkanlığı Fors’unun kaynağının en az 20.000 Yılık olduğu

Fotoğraflar ve video görüntüleri de bunu açıkça göstermektedir.

Oysa Yuvarlak Masa Şövalyeleri’nin aslıda bu keşifte saklıydı. Yukarıda da anlattığımız; tepsi şeklindeki kalkan gibi olan taşın üzerindeki şekilde de görüldüğü gibihilalin etrafındaki 16 kurt başlıklı kılıç bu efsanenin asıl kaynağı idi.

Bu mezar yaklaşık 20.000 yıllık bir mezar. Adam gitmiş gizlice çin de Türk tarihini araştırmış. kesinlikle Çinliler bunun izin izin vermiyorlar.

Türk ve Dünya tarihinin sırlarının saklandığı mezarlardan birisi burası.

Kayı Boyu Tamgasının doğuşunun sırrı burada saklı.

7443.jpg

bu makeyi internetten kolaylıkla bulabilirsiniz.

bize ateşin bulunuşuyla ilgili hikayeyi hatırlarsanız. nediyordu? 5 binli yıllarda ates bulundu.

öyleyse bu yaklaşık 20 bin yıllık eserlere bakarsanız. metal kalkan ve kılıç kullanıldığını görüyoruz. öyleyse ateş olmadan metali

işleme ve şekilendirme tekniğini bu insanlar nasıl öğrenmiş... bu insanlar yüz binlerce yıl mağaralar da kalmaktan sıkılmamışlar mı? Bulunan arkeolojik kalıntılar bunun aksini kanıtlıyor.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...