Jump to content

Kuranda miras hatası var Yalanları Öyle bir şey yok ki


Recommended Posts

Sen sadece slogan atıp propaganda yapıyorsun ve iftira atıyorsun. Bu saygısızlığından dolayı yazdığım son yorum olacaktır. Sadece konu ile alakası olduğu için şu yazdıklarına cevap vereceğim; ''Uygulanamadığı için Ömer'in yöntemi kullanılıyor.''....

Avliyye-Reddiye diyorsun;

Ömer'le ilgili bir rivayeti paylaşayım;

''Ömer b. Hattab miras ayetindeki “veled” kelimesini erkek anlamına yorumladı. Bundan dolayı mirasta, ana babanın kız kardeşlerini ölünün kızıyla eşit tuttu ve onlardan her birine mirasın yarısını verdi. Ömer’den sonra dört mezhep alimleri de onu taklit ettiler''

Bak bu da Ömer ile ilgili bir rivayet ve avliyye ile hiçbir alakası yok. Ömeri'in avliyye yaptığına dair bir takım rivayetler var ama yapmadığına dair de rivayetler var. Ömer'in hangisini yaptığının bir delili var mı? Bence var... Rivayete dikkat edersen Ömer'den sonra onu dört mezhep imamının da takip ettiğini söylüyor.

Hicri 305 doğumlu dönemin ileri gelen hanefi mezhebi alimlerinden Ahkamül Kuran tefsiriyle birlikte bazı eserlerin yazarı Ahmed b.Alî Ebû Bekr er-Râzî diğer adıyla Cessâs'ın bıraktığı eserlerden birinde şöyle bir ifadesi vardır;

''ölenin çocuğu(veled) varsa geriye bıraktığı maldan ana babasından her birine altıda bir vardır'' ayeti kelimesindeki veled ile ilgili olarak üzerinde ittifak edildiği gibi buradaki veled erkek çocuktur''

Bu bir rivayet değil kaynaktır, ve buradaki ifadede ''üzerinde ittifak edildiği gibi'' ibaresi yer alır. Yani o dönemin alimlerinin üzerinde ittifak ettiği görüş Nisa 11.ayette geçen ''veled'' kelimesinin erkek çocuğa dönük olduğudur.

Cessâs, kendi yazdığı eserinde kullandığı ifade ''herkesin ittifak ettiği gibi'' yani Ömer den sonra onu gibi yapan mezhep imamlarının ortak görüşü. Avliyye var mı burada?

Peki bu uygulamayı sadece Ömer ve mezhep imamları mı yapmış? Bir rivayet daha paylaşayım;

Muaz bin Cebel (Radiyallahu Anh) Yemen’de iken ölmüş bir kimseye ait bir kızkardeş ile bir kız çocuk arasında miras taksimi yaptı. Bunlardan herbirine malın yarısını verdi. O zaman Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’de hayatta idi.


Buhari 6608, Ebu Davud 2893

Bu rivayet bir başka kaynakta da şöyle geçiyor;

Esved İbnu'l-Yezid anlatıyor: "Bize (Yemen'e), Muâz radıyallahu anh, muallim ve emir olarak geldi. Ona, bir kızla bir kızkardeş bırakarak ölen kimse(nin veraset durumu) hakkında sorduk. O, kız için yarım, kızkardeşi için de yarıma hükmetti. O sırada Aleyhissalâtu vesselam sağdı."

Buhari, Feraiz 6, 12; Ebu Davud, Feraiz 4, (2893).



Bak burada da Nebi hayatta iken sahabeden bir alim tıpkı Ömer gibi miras paylaşımı yapmıştır. Bunu yapan sadece Ömer de değil, Nebi hayattayken sahabenin de ortak görüşü bu. Peki, Ömer, mezhep imamları ve sahabenin ortak görüşü bu da nebinin ki farklı mı? Bir rivayet daha paylaşayım;

Cabir (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Uhud günü şehid olan Sa’d bin er-Râbi (Radiyallahu Anh)’ın hanımı, iki kızı ve erkek kardeşi arasındaki miras payı hakkında Sa’d bin er-Râbi (Radiyallahu Anh)’ın erkek kardeşine:

'‘1/8’ini kızların anasına,
2/3’ü hissesini kızlara, Geriye kalan da senin hakkındır’ buyurdu.”

Ebu Davud 2891, Tirmizi 2172, İbni Mace 2720

Bu rivayette de nebi de Ömer gibi mezhep imamları gibi sahabe gibi Nisa 11. ayetteki ''veled'' kelimesini erkek çocuğa dönük olarak yorumlamıştır. Var mı burada avliyye?

Şimdi bu rivayette yazılan miras paylaşımlarının çözümlerini burada yapıyorum;

1- Cabir (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Uhud günü şehid olan Sa’d bin er-Râbi (Radiyallahu Anh)’ın hanımı, iki kızı ve erkek kardeşi arasındaki miras payı hakkında Sa’d bin er-Râbi (Radiyallahu Anh)’ın erkek kardeşine:

'‘Malın 2/3’ü hissesini kızlara, 1/8’ini kızların anasına ver. Geriye kalan da senin hakkındır’ buyurdu.”

Ebu Davud 2891, Tirmizi 2172, İbni Mace 2720


Rivayete göre ölen kişinin hanımı, iki kızı ve bir erkek kardeşi var...

Çözelim,

Nisa 12. ayete göre kişinin hanımı 1/8 alır.
Sonra geriye kalanda Nisa 11. ayete göre kız çocuklar 2/3 hisse alır.. Ana-baba ikisi de olmadığından erkek kardeş kelale yoluyla ebeveynin yerine geçer. Eğer ana baba ikiside olsaydı ikiye birli olarak kızlar payını aldıktan sonra artanı, ana yada baba sadece biri olsaydı hangisi varsa kızlar payını aldıktan sonra artanı alacaktı. İkisi de olmadığından erkek kardeş onların yerine geçecek ve kızlar payını aldıktan sonra artanı erkek kardeş alacaktır.


Yaptığım çözümle, hadisteki çözüm aynıdır...

2-Muaz bin Cebel (Radiyallahu Anh) Yemen’de iken ölmüş bir kimseye ait bir kızkardeş ile bir kız çocuk arasında miras taksimi yaptı. Bunlardan herbirine malın yarısını verdi. O zaman Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’de hayatta idi.

Buhari 6608, Ebu Davud 2893


Çözelim,

Ölenin bir kız çocuğu ve bir kız kardeşi var...
Anne baba ikisi de olmadığından kişinin kardeşi ebevyni yerine geçecektir. Anne baba olsaydı kız çocuk payını aldıktan sonra geriye kalanı ebevyni alacaktı...

Kız çocuk önce Nisa 11 de belirtildiği gibi yarım hisseyi alır. Sonra geriye kalanı yani ebeveynin alacağı kadarını kız kardeş alır. Belirteyim ki burada kız kardeşe düşen yarım hisse Nisa 176. ayetteki yarım hisse değildir. Ana baba nın payı olan ve asabelikten dolayı düşen yarım hissedir. Nitekim bununla ilgili bir hadiste şöyle nakledirlir;

"Kız kardeşleri, kızlarla birlikte olunca asabe yapınız" (Buhârî, Ferâiz, 12; Dârimî, Ferâiz, 4)

Ayrıca burada kız kardeş yerine erkek kardeş olsa değişen bir şey olmayacaktır.

Yaptığım çözümle rivayetteki çözüm aynıdır.

3-'Ömer b. Hattab miras ayetindeki “veled” kelimesini erkek anlamına yorumladı. Bundan dolayı mirasta, ana babanın kız kardeşlerini ölünün kızıyla eşit tuttu ve onlardan her birine mirasın yarısını verdi. Ömer’den sonra dört mezhep alimleri de onu taklit ettiler''

Rivayete göre Halife Ömer, ana, baba, kız kardeşleri ölünün kızıyla bir tutmuş ve her birine yarım hisse vermiştir.

Çözelim,
Bir kız çocuk, ve anne olması durumunda...
Kız çocuk önce Nisa 11. ayetin hükmü gereği yarım hisseyi alır sonra geriye kalanı ebeveyni olarak annesi alır.

Bir kız çocuk ve baba olması durumunda...
Aynı şekilde kız çocuk ve baba yarımşar hisse alarak paylaşır...

Bir kız çocuk ve kız kardeş olması durumunda....
Yukarıda aynı çözümü yapmıştım kız çocuk ve kız kardeş yarımşar hisseyi paylaşır.


Yaptığım çözüm ile Ömer b. Hattab çözümü aynıdır.

Benden bu kadar, ister adam akıllı meseleyi öğrenip emek harcayarak doğrusunu görmeye çalışırsınız. İster yarım yamalak bilgilerle daha doğrusu bilgi sahibi olmadan birbirinize slogan atıp propaganda yaparak gereksiz tartıma içinde olur kendiniz çalar kendiniz söylersiniz. Ne deyim...

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 385
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Muhammed AS ile mehir almaksızın evlemek isteyen kadınların durumu sadece Muhammed AS ma helal kılınmış değil ki. Mehir, kadın ile alakası olan bir durum kadının kendi iradesinde olan bir durum. Bu kadına verilen bir haktır ancak kadın kendi iradesi ile mehir almam diyorsa da almaz. Bu herkes için geçerli, herhangi bir evlilikte kadın bu hakkını kullanır yada kullanmaz bu tamamen onun iradesinde olan bir şeydir. Bu durum herkes için geçerli sadece Muhammed AS için değil.

SAna cevabı Kuran versin:

Ahzab/50. Ey Peygamber! Biz sana mehirlerini verdiğin eşlerini, Allah’ın sana ganimet olarak verdiklerinden elinin altında bulunan kadınları; seninle beraber hicret eden, amcanın kızlarını, halalarının kızlarını, dayının kızlarını ve teyzelerinin kızlarını sana helâl kıldık. Ayrıca, diğer mü’minlere değil de, sana has olmak üzere, mehirsiz olarak kendini Peygamber’e bağışlayan, Peygamber’in de kendisini nikâhlamak istediği herhangi bir mü’min kadını da (sana helâl kıldık.) Mü’minlere eşleri ve sahip oldukları cariyeleri hakkında farz kıldığımız şeyleri elbette bilmekteyiz. Bütün bunlar, sana herhangi bir zorluk olmaması içindir. Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.

Kadının kendisini diğer müslümanlara mehirsiz vermesi helal değil, ama iş Muhammed'e gelince helal, ona her şey helal zaten.

Sizin aklınızda olan sadece bu dünya ile sınırlı ahireti yok saydığınız için adaleti bu dünyada istiyorsunuz. Halbuki Allah, bu dünyada adalet olacak demiyor, bu dünyanın adalet üzerine kurulu olduğunu da söylemiyor. Aksine kimi kiminden üstün olacağını, insanları birbirleri ile imtihan edeceğini, insanları yoklukla zenginlikle sıkıntılarla hastalıkla savaşla ölümle imtihandan geçireceğini söylüyor. Ancak bunları belirttikten sonra adaletli olun diye de emrediyor. Biz elimizden geldiği kadar adaleti sağlamaya çalışırız ancak yaratılış gereği yani imtihan gereği insanlar ne kadar kendi imtihanları için adaleti sağlamaya çalışsalar da imtihanın doğası gereği kimi kiminden üstün olacaktır. Şunu fark etmek lazım, Allah, bu dünyada adalet olacağını söylemiyor. Bu dünyada her şeyde adalet bekleyemezsiniz. Allah, insanlar arasında adaletli olmanın yollarını bizlere göstermekle birlikte adaletli olun diye emirler vermektedir. İmtihan gereği Allah'ın adaleti sağlayın emrine uyarsan kendi imtihanına kazanç sağlar yok uymazsan bu da senin zararınadır. Adalet bu dünyada değil, Ahirette olacaktır. Zira ahirette artık alış veriş dostluk dünyalık kalmayacak hüküm yalnız Allah'a ait olacak ve işte o zaman kimseye zulüm edilmeyecek herkes yaptığının karşılığını görecek. Ancak gerçek adaletin olacağı yeri ahireti görmezlikten gelirseniz elbetteki bu dünyada adaleti arayacaksınız bulamayınca da farklılaşacaksınız.

Tabii ki bu dünyada adalet isteyeceğim, başta adalet yoksa sonda nasıl olacak?

Bir arap liderine inananın sonsuza kadar alem yapmasının, inanmayanların da sonsuza kadar yakılmasının neresi adalet?

Allah neden seninle iletişime geçmeyip birilerinin aracılığı ile iletişime geçiyor diye soruyorsun ve nebilerin de ayrıcalıklı kişiler olduğunu sanıyorsun. Öncelikle şu var, nebi olmak senin aklında tasarladığın gibi kolay bir şey değil, padişahlık hükümdarlık falan da değil. Her insan gibi nebi de bi insandır ve Allah'ın emirlerine karşı her insan gibi sorumludur. Nebiler de her insanda olduğu gibi kimi kiminden üstündür. Süleyman bir kraldır, Yusuf köle. Her nebi her insan gibi imtihandadır, onlarında sizler gibi inanmamak gibi tercihleri vardı, şirke düşebilir kaybedenlerden olabilirler. Bu bakımdan diğer insanlarla hiçbir farkları yok hiçbir ayrıcalıkları da yok. Diğer taraftan nebi olan kişilere diğer insanlara nazaran fazladan yük yüklenmekte, üstlerine fazladan sorumluluk yüklenmekte. Muhammed AS yaptığı iş kolay değildi, sağlam bir duruş, karakter ve sabır göstermek gerektiren bir işti. Nebi olmak insanı kral yapmaz, fazladan yük ve sabır gerektiren zorlu bir yolun içine sokar. Bu yüzden herkes nebi olamaz, kimse nebi olmayı da kendi iradesi ile de seçemez.

Birt torba boş laf. Ben sana neden bir çöl bedevisine inanmak zorunda bırakılıyorum diyorum.

Aslında Allah her an seninle iletişimde, zaten bu kitabı ve kendisinden önce gönderdiği kitapları ve bu resulü ve kendisinden önce gönderdiği resulü senin için gönderdi. Bu kitaplar ve resul sadece nebilere değil tüm insanlara gelmiş olan şeylerdir. Allah'ın insanlar arasından birini bu işle vazifelendirmesinin garipsenecek neyi var? Sen yada başkası yada sadece biri ne fark eder. Gelenler sadece şuna buna değil ki herkesedir. Muhammed AS da sen de ben de herkes Allah'tan gelene karşı sorumluyuz. Burada Muhammed AS mın bir ayrıcalığı olmadığı gibi Muhammed AS mın yerine bir başkasının olmasının da fark eden bir tarafı yok. Ve gerçekten de Allah her an seninle iletişimde zaten gerek yarattıklarıyla gerek senin içine hitap ederek. Senin için gönderilen resulün görevi de tezkirden başka bir şey değil.“Elif, Lam, Mim, Sad. Bu, sana indirilen Kitap’tır. Ondan dolayı içinde bir sıkıntı olmasın. Onunla uyarıda bulunasın ve müminler için bir tezkîr olsun, bilgilerini kullansınlar diye indirilmiştir. Rabbinizden size ne indirilmişse ona uyun, Allah ile aranıza koyduğunuz velilere uymayın. Ne kadar az tezekkür ediyor; bilgilerinizi ne kadar az kullanıyorsunuz.” (A’râf 7/1-3)
Nerede iletişimde be? Arapların palavralarına, masallarına mı inanmam gerekiyor? Gelmiş bana arapların laflarını tekrarlıyorsun. Gerçi yarı arap yarı yahudi demek daha doğru.
Allah, bu kitabı insanların yaratılanlardan ve kendilerinden edindiği bilgileri kullanması için dindirdiğini söylüyor. Sen aslında yaşantının her anında her edindiğin bilgi de her var oluşta Allah'ın seninle iletişime geçtiğinin farkında değilsin. Kendini kapatmışsın, kulaklarını gözlerini aklını örtmüşsün göremiyorsun fark edemiyorsun. Mesela ilim ile dine saldırıyorsunuz halbuki Allah, ilmin kendisine işte doğru din budur diyor;
“Sen yüzünü dosdoğru bu dine, Allah ’ın fıtratına çevir. O, insanları ona göre yaratmıştır. Allah’ın yarattığının yerini tutacak bir şey yoktur. İşte sağlam din bu dindir. Ama insanların çoğu bunu bilmezler.” (Rum 30/30)
Zira ilim demek, Allah'ın yaratıklarına boyun eğdirmesi onları kuşatması demektir.

Allah söylüyormuş, bir putun konuştuğu nerede görülmüş? Sadece bazı uyanık şarlatanlar çıkar, bir tanrı adına konuştuğunu iddia eder. Senin örneğinde 1400 yıl öncesi araplar bunu iddia etmiş. Hristiyan veya yahudi olsaydın bu seferde yahudi palavralarını anlatacaktın.

Şunu merak ediyorum, 1400 yıl önce yaşamış bir araba inanmadığın takdirde bir tanrının senin sonsuza kadar yakacağına hangi mantıkla inanabiliyorsun?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sen sadece slogan atıp propaganda yapıyorsun ve iftira atıyorsun.

Bunu da arapların laflarını papağan gibi tekrarlayan birisi söylüyor, komik. Beni kendiniz gibi sandınız galiba, ben değilim bir puta inanmadığım için sonsuza kadar yakılma ve cennetteki memeleri yeni çıkmış hurilerden mahrum kalma korkusu olan.

Söylediklerimin hepsi arap tarihinde ve hadislerde geçer. Senin bunları bilmiyor olman senin cahilliğin.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Mehir konusunu tekrar ele almak için yorum yazıyorum zira banim hatam var. Yaptığım hatayı düzeltmem gerekir. Evet Ahzab 50. ayete göre mehir olmaksızın evlenmeyle ilişkiye girme durumu sadece Muhammed AS ma has kılındığı ortaya çıkıyor, burada benim hatam var. O halde mehir ile ilgili diğer ayetlere de bakmak gerekir,

“Kadınların mehirlerini, bir güçlük çıkarmadan gönül rızası ile verin. Fakat kendi istekleri ile ondan bir kısmını size bağış olarak verirlerse o taktirde onu afiyetle rahatça yiyin.” (Nisa 4/4)

“Bir eşi bırakıp yerine bir başka eş almak isterseniz, bıraktığınıza yüklerle mal vermiş olsanız bile hiçbir şeyi geri almayın. İftira ederek ve apaçık günaha girerek mi alacaksınız?” (Nisa, 4/20)

“Kadınları, mehirlerini belirleyinceye kadar el sürmeden boşarsanız, bunun size günahı yoktur. Onlara yararlanacakları bir şey verin. İmkânı olan, gücü ölçüsünde, darlık içinde olan da gücü ölçüsünde, marufa uygun olarak, onları yararlandırsın. Bu, güzel davrananlar üzerine bir borçtur.” (Bakara 2/236)

Kadına verilen mehir hakkı saklı kalmakta, yani mehir verilmeden nikah kıyılabiliyor ama kadının mehir hakkı nikahtan sonraya kalsa bile saklı kalıyor ve erkek böyle bir durumda da kadına el süremiyor. Gene kadının menfaatine olan bir durum.

Neticede mehir belirlenebiliyor, imkan doğrultusunda insanlar aralarında mehiri belirleyebiliyor ve kadın aldığı mehri, kısmen yada tamamen kocasına verebiliyor. Doğrusunu Allah bilir.

Mehir konusunda yaptığım hatayı fark edip düzeltiyorum, mehirsiz evlenmeyle ilişkiye girme durumu sadece Muhammed AS ma verilmiş bir yetkidir. Uyarınız için teşekkür ederim. Ben hata yaptığım zaman bunu itiraf edip düzeltmekten çekinmem, bile bile hata yapıp düzeltmemekten çekinirim. Her insan hata yapabilir, ben de unutmuşum başka bir şey ile karıştırıp aceleci davrandım. Ama uyaran kişiye teşekkür ediyorum bu hatayı gösterip düzeltme fırsatı verdiği için.

tarihinde galip06 tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Mehir konusunu tekrar ele almak için yorum yazıyorum zira banim hatam var. Yaptığım hatayı düzeltmem gerekir. Evet Ahzab 50. ayete göre mehir olmaksızın evlenmeyle ilişkiye girme durumu sadece Muhammed AS ma has kılındığı ortaya çıkıyor, burada benim hatam var. O halde mehir ile ilgili diğer ayetlere de bakmak gerekir,

“Kadınların mehirlerini, bir güçlük çıkarmadan gönül rızası ile verin. Fakat kendi istekleri ile ondan bir kısmını size bağış olarak verirlerse o taktirde onu afiyetle rahatça yiyin.” (Nisa 4/4)

“Bir eşi bırakıp yerine bir başka eş almak isterseniz, bıraktığınıza yüklerle mal vermiş olsanız bile hiçbir şeyi geri almayın. İftira ederek ve apaçık günaha girerek mi alacaksınız?” (Nisa, 4/20)

“Kadınları, mehirlerini belirleyinceye kadar el sürmeden boşarsanız, bunun size günahı yoktur. Onlara yararlanacakları bir şey verin. İmkânı olan, gücü ölçüsünde, darlık içinde olan da gücü ölçüsünde, marufa uygun olarak, onları yararlandırsın. Bu, güzel davrananlar üzerine bir borçtur.” (Bakara 2/236)

Kadına verilen mehir hakkı saklı kalmakta, yani mehir verilmeden nikah kıyılabiliyor ama kadının mehir hakkı nikahtan sonraya kalsa bile saklı kalıyor ve erkek böyle bir durumda da kadına el süremiyor. Gene kadının menfaatine olan bir durum.

Neticede mehir belirlenebiliyor, imkan doğrultusunda insanlar aralarında mehiri belirleyebiliyor ve kadın aldığı mehri, kısmen yada tamamen kocasına verebiliyor. Doğrusunu Allah bilir.

Mehir konusunda yaptığım hatayı fark edip düzeltiyorum, mehirsiz evlenmeyle ilişkiye girme durumu sadece Muhammed AS ma verilmiş bir yetkidir. Uyarınız için teşekkür ederim. Ben hata yaptığım zaman bunu itiraf edip düzeltmekten çekinmem, bile bile hata yapıp düzeltmemekten çekinirim. Her insan hata yapabilir, ben de unutmuşum başka bir şey ile karıştırıp aceleci davrandım. Ama uyaran kişiye teşekkür ediyorum bu hatayı gösterip düzeltme fırsatı verdiği için.

Senin asıl hatan arap-yahudi karışımı masalları ve yalanları gerçek sanman ve bunu insanlığa gerçek diye yutturmaya kalkman.

Yahu hiç bir insan bu arap-yahudi masallarına inanmadı diye sonsuza kadar yakılmayı hakkeder mi? Hangi mantıkla böyle bir tanrı olduğunu düşünebiliyorsunuz?

Kehf/74-80. Yine yola koyuldular. Nihayet bir erkek çocukla karşılaştıklarında, adam (hemen) onu öldürdü. Mûsâ, “Bir cana karşılık olmaksızın suçsuz birini mi öldürdün? Andolsun çok kötü bir iş yaptın!” dedi. “Çocuğa gelince, anası babası mü’min insanlardı. Onları azgınlığa ve küfre sürüklemesinden korktuk.”

Şu ayetler insana nasıl bir mesaj veriyor sence? Bu ne biçim bir kutsal kitaptır ki, ilerde ana babasını küfre sürükleyebilir korkusu ile masum bir çocuğun bile öldürülmesi gerektiği mesajını verir?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Baskı olarak algılama, amacım bu değil. Tartışma ise tartışalım ancak hoşnutsuzluk oluşturmayalım. Ben tartışmayı isterim, sadece mesele üzerine odaklanacak ve yakışıksız hitaplar kullanmayacaksak her iki taraf için de söylüyorum, tartışmaya devam edelim. Ama her yorumda sürekli yakışıksız hitaplarla tartışmayı başka yere çekmeye çalışmayalım.

Burada yazdıklarım da sadece benim Kur'an'dan anladığım şeyler, eksikliklerim hatalarım elbetteki olabilir. Ben yazdım diye Kur'an budur olarak anlaşılmasın.

Musa AS kıssasındaki çocuğun öldürülme olayı; Bunu sadece sen değil inandığını iddia eden bir çok insan bile dile getirmese dahi aklında sorguluyor. Neden? Zira Kur'an masum bir insanın öldürülmesi tüm insanların öldürülmesi gibidir derken neden bir çocuğun öldürülmesi olayını Musa AS kıssasında yer veriyor. Aslında bunu İslam ile Kur'an ile Allah'ın adaleti ile bağdaştıramıyorlar. Çünkü islam; merhameti, adaleti, hoşgörüyü, muhtaç ve çaresiz kalmışa el uzatmayı, insanları geliştirmeyi emrederken nasıl olur da bu çocuk ölüyor. Kıssaya bakarsan Musa AS mın verdiği tepkiyi fark edebiliyor musun? Musa AS bile bunu islam ile bağdaştıramıyor,

Aslında sadece bu kıssada değil şuan bile dünyanın bir çok yerinde çocuklar ölüyor, savaş yokluk açlık hastalık vesaire...

Ben Kur'an'dan anladığım kadarını izah edeyim;

“Rabbin, Âdemoğullarından, onların bellerinden/sırtlarından nesillerini aldı... Sonra onları kendilerine karşı şöyle şahit tuttu: “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” Onlar da: “Evet Rabbimizsin. Biz buna şahidiz.” dediler. Artık Kıyamet günü; “biz bunun farkında değildik” diyemezsiniz.” (Araf 7/172)

''Veya “Daha önce babalarımız Allah'a ortak koştu, biz ise onlardan sonra gelen bir nesiliz. Batıl işleyenlerin yüzünden bizi helâk edecek misin?” dememeniz için'' (Araf 7/173)

Bu iki ayetten anlaşılan şu ki, insanlar nesil oluşturabilecek yaşa geldiklerinde sorumlulukları başlıyor zira bu yaşa geldiklerinde artık akledebilen ve işlerin arka planını görebilen bir seviyeye gelip şahitlik edebiliyorlar. Her insan gerek çevresinde Allah'ın yarattıklarına bakarak gerekse kendine bakarak Allah'ın varlığına şahitlikte bulunacak bilgiye ulaştığı gibi Allah'tan başka ilah olmadığı bilgisine de ulaşır. Bunun aksini iddia edenler herhangi bir delil ortaya koyamaz sadece zanna uyar. Netice itibari ile bir insanın Allah'a karşı sorumluluğu nesil oluşturabilecek yaş ile başlar. Musa AS mın kıssasında yer alan çocuk ise henüz çocuk, Allah'a karşı sorumluluğu henüz başlamamış küçük bir çocuk. Ayetten de anlaşılacağı üzere bu çocuk ilerde Allah'a karşı yanlış bir yola sapması kuvvetli bir ihtimal olup anne babasını da isyan ettirebilir durumunda. Anne babasının iyi insanlar olması sebebiyle bu çocuğu bir melek Allah'tan aldığı emir gereği öldürüyor. Şuna dikkat etmek gerekir, Allah insanlara gidin çocukları öldürün demiyor, böyle bir şeyi teşvik de etmiyor. Çocuk iyi yada kötü huylu yaramaz yada uslu olsun fark etmez bir insanın bir çocuğu öldürmesini teşvik eden bir durum değil bu. Bu kıssadaki durum kainattaki işleyişin arka planını Musa AS ma gösterirken ki durumdur sadece.

Bu kıssadaki çocuğun ölümü; Anne babasının yararına mı zararına mı? Elbetteki yararına zira insanların öyle çocukları oluyor ki anne babasına eziyet eden hayatlarını karartan, Allah'a karşı isyan ettirecek kadar hayırsız evlatlar.

Peki, bu çocuğun ölümü; Çocuğun kendisinin yararına mı zararına mı? Elbetteki yararına zira çocuğun dünya hayatı sonlandı ama dünya hayatıyla mukayese edilemeyecek güzellikte ahiret hayatına sahip oldu. Zira bu çocuğun ilerde Allah'a karşı yanlış bir yola sapması kuvvetle ihtimal bir durum ve çocuk yaşasa ahiretini de kaybedebilir. Hal böyle olmasına rağmen Allah, o çocuk için cehennemi değil cenneti veriyor. Bu o çocuk için yararına mı zararına mı?

İnsanlar ne kadar yaşarsa yaşasın şu dünya hayatı geriye bakıldığı zaman sadece bir hevesten ve oyalanmaktan başka bir şey değil. Seksen yaşına doksan yaşına yüz yaşına kadar yaşasan bile hepsi mazide kalıyor sanki bir günde yaşanmış bitmiş gibi...

Ama tekrar belirteyim ki bu kıssada çocuk öldürmeyi teşvik etmek falan kesinlikle yoktur...

tarihinde galip06 tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Minimum nerede yazıyor? Ayetlerde minimum ya da en az yazdığı yeri gösterir misiniz? Minimum yazmıyorsa, sizin uydurduğunuz ve yalan söylemekte olduğunuz açıktır.

Bu oranın-sadece 3 kız kardeşi mirasçı olması şartıyla- minimum miras payı olduğunu anlamak için mutlaka ayette "minimum=en az" diye yazması gerekmiyor.Bakın açıklamışım:

"Fakat yanlış anlaşılmasın,mirasçıların sadece 3 kız çocuktan ibaret olduğu durumlar için verilmesi FARZ olan MİNİMUM pay 2/3 tür.İslamiyetten önce erkek çocuk yoksa kadınlara miras hakkı tanınmıyor ve kız çocukların amcası vs.gibi akrabaları mirasın tamamına el koyuyorlardı.Bunu engellemek için bu hükümler konmuştur..bu hükümlerden sonra 3 kıza 2/3 pay verildikten sonra kalan kısım ,diğer ayetlerde geçen mirasçıların da bulunmaması halinde amcaya vs. geçebilecektir ve amca vs de yoksa devlete geçebilecektir.. ya da geriye kalanın tamamı da 3 kız çocuk arasında dağıtılabilir.Aslında bu hüküm sadece 3 kız mirasçı kaldığında 2/3 ten geriye kalan kısım için getirilebilecek yasal düzenlemelere de bir izin ve bir imkan tanımaktadır.Devlete geçer,amcaya verilir ya da geriye kalan da 3 kıza dağıtılr şeklinde yasal düzenlemeler de Kuran hükümlerine aykırı olmayacaktır.."

PEKİ BEN SİZE SORAYIM O ZAMAN:

3 KIZ ÇOCUK,ANA-BABA VE HANIM EŞ BİR ARADA MİRASÇI OLDUĞUNDA 3 KIZA 2/3 PAY, ANA-BABAYA 1/6 ŞAR PAY ,HANIM EŞE DE 1/8 PAY VERİLECEĞİ HANGİ AYETTE YAZIYOR.BUNLARI HEPSİ BİR ARADAYKEN BU PAYLARIN VERİLECEĞİNİ HİÇ BİR AYET YAZMIYORSA O ZAMAN SİZ Mİ YALANCI OLUYORSUNUZ?

Link to post
Sitelerde Paylaş

“Rabbin, Âdemoğullarından, onların bellerinden/sırtlarından nesillerini aldı... Sonra onları kendilerine karşı şöyle şahit tuttu: “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” Onlar da: “Evet Rabbimizsin. Biz buna şahidiz.” dediler. Artık Kıyamet günü; “biz bunun farkında değildik” diyemezsiniz.” (Araf 7/172)

Yahu siz ne tür utanmazlarsınız müslümler? Şu rezil kepaze ayeti savunurken hiç mi utanmıyorsunuz? Hiç mi yüzünüz kızarmıyor, biz ne tür kara cahil yobazlarız böyle diye hiç mi aynaya bakmıyorsunuz?

Bu kepaze ayeti savunabilmek için insan yüzüne manda derisi geçirmeli ki yüzü kızarmasın! Ülen insanlığın nesli ademin oğullarının bellerinde mi be? Zigotu dişi ve erkeğin ortak ve eşit oluşturduklarını da bilmeyen bu kara cahil yobazlardan artık şu çağda bir bot olma olasılığı var mı?

Hadi 46 kromozomun yarısı olan 23 kromozom ademin oğlunda diyelim. Havvanın kızından da 23 kromozom gelecek, o vakit nesil oluşacak. Daha ademin oğlunda nesil mesl yok da, ülen bu yarım nesil de ademin oğlunun belinde mi be?

Beline kuvvet icraat yapıyor diye nesli belinde sanmak hangi kara cehaletin iflah olmaz dogması? Bu kara cahil yobazlar testis diye bir şeyi hiç mi duymamışlar acaba?

Siz bu cehaletin en karası, en koyusu dogmalarınızla bir insan olabileceğinizi gerçekten umuyor musunuz? Bu zırva arap uydurması dogmalara sarılarak siz ne olacağınızı sanıyorsunuz? İnsan mı? Olamazsınız...

Link to post
Sitelerde Paylaş

3 KIZ ÇOCUK,ANA-BABA VE HANIM EŞ BİR ARADA MİRASÇI OLDUĞUNDA 3 KIZA 2/3 PAY, ANA-BABAYA 1/6 ŞAR PAY ,HANIM EŞE DE 1/8 PAY VERİLECEĞİ HANGİ AYETTE YAZIYOR.

Tabii ki 4/11 numaralı ayette... Siz hiç kuranınızı açıp okuyor musunuz bilader? Müslümsünüz ama kuran cahilisiniz. Hoş her şeyin cahilisiniz, tabii kuran'ın da cahili olacaksınız ama, siz bunu oturup savunuyorsunuz. Hiç bilmediğiniz, doğru düzgün dikkatlice incelemediğiniz, her harfi sevap diye papağan gibi okuduğunuz bir kitabı kara cahil cesaretiyle oturup savunuyorsunuz.

Açarsınız kuran'ınızı okur, görürsünüz. Beleşten ayet numarasını da verdik zahmet olmasın diye... Şu kara koyu yobaz cehaletinden bir kurtulun artık. Kuran'ınızı dikkatli, inceleyerek okuyun. Öyle aptes alıp besmele çekip her harfine karşılık bir saat çadırda huri viziti kazanacağım, kuran okuyup cennette huri iteceğim diye okumayın. İnsan gibi okuyun...

Link to post
Sitelerde Paylaş

3 kıza 2/3 pay verildikten sonra kalan kısım ,diğer ayetlerde geçen mirasçıların da bulunmaması halinde amcaya vs. geçebilecektir

Bunu nerenizden uyduruyorsunuz? Kuran'ınızda böyle bir şey yazmıyor. Demek bir yerinizden uyduruyorsunuz. Bunu uydurmanıza en uygun yer işkembeniz. Çünkü içinde akıl olan, vicdan olan, dürüstlük olan kafa, böyle bir uydurmasyonu üretmez. Utanır, sıkılır.

Kuran'ınız şuna şu, buna bu, ona o pay diye açıkça payları belirtiyor ve bir öncelik filan koymuyor. Yok böyle bir ifade. Bu oranların toplamı da mirasın yüzde yüzünü aşıyor. Yani payda eşitlemeden dağıtım olanaksız. Payda eşitlemeyi ise yazmıyor, bunu fıkıhçılar kendileri uyduruyorlar. Payda eşitleme de kuran'da verilen oranalrı elbette bozuyor ve kuran'a aykırı.

Allahınız oturmuş kitap yazmaya kalkmış, bir oranları tutturmayı becerememiş zır cahilin teki. Çok zorunuza gidiyor tabii ama gerçek bu...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Tabii ki 4/11 numaralı ayette... Siz hiç kuranınızı açıp okuyor musunuz bilader? Müslümsünüz ama kuran cahilisiniz. Hoş her şeyin cahilisiniz, tabii kuran'ın da cahili olacaksınız ama, siz bunu oturup savunuyorsunuz. Hiç bilmediğiniz, doğru düzgün dikkatlice incelemediğiniz, her harfi sevap diye papağan gibi okuduğunuz bir kitabı kara cahil cesaretiyle oturup savunuyorsunuz.

Açarsınız kuran'ınızı okur, görürsünüz. Beleşten ayet numarasını da verdik zahmet olmasın diye... Şu kara koyu yobaz cehaletinden bir kurtulun artık. Kuran'ınızı dikkatli, inceleyerek okuyun. Öyle aptes alıp besmele çekip her harfine karşılık bir saat çadırda huri viziti kazanacağım, kuran okuyup cennette huri iteceğim diye okumayın. İnsan gibi okuyun...

4/11 nolu ayeti buraya yaz ve neresinde tam olarak böyle bir ifade geçiyorsa göster...NERENDEN YA DA İŞKENBENDEN Mİ ATTIĞINI DA AYRICA AÇIKLA..TERBİYE VE ZEKA YOKSUNU YORUMLARINI DA AYNEN İADE EDİYORUM SANA

Link to post
Sitelerde Paylaş

Yahu siz ne tür utanmazlarsınız müslümler? Şu rezil kepaze ayeti savunurken hiç mi utanmıyorsunuz? Hiç mi yüzünüz kızarmıyor, biz ne tür kara cahil yobazlarız böyle diye hiç mi aynaya bakmıyorsunuz?

Bu kepaze ayeti savunabilmek için insan yüzüne manda derisi geçirmeli ki yüzü kızarmasın! Ülen insanlığın nesli ademin oğullarının bellerinde mi be? Zigotu dişi ve erkeğin ortak ve eşit oluşturduklarını da bilmeyen bu kara cahil yobazlardan artık şu çağda bir bot olma olasılığı var mı?

Hadi 46 kromozomun yarısı olan 23 kromozom ademin oğlunda diyelim. Havvanın kızından da 23 kromozom gelecek, o vakit nesil oluşacak. Daha ademin oğlunda nesil mesl yok da, ülen bu yarım nesil de ademin oğlunun belinde mi be?

Beline kuvvet icraat yapıyor diye nesli belinde sanmak hangi kara cehaletin iflah olmaz dogması? Bu kara cahil yobazlar testis diye bir şeyi hiç mi duymamışlar acaba?

Siz bu cehaletin en karası, en koyusu dogmalarınızla bir insan olabileceğinizi gerçekten umuyor musunuz? Bu zırva arap uydurması dogmalara sarılarak siz ne olacağınızı sanıyorsunuz? İnsan mı? Olamazsınız...

Kullandığın üslupla kendini tarif etmişsin, sonra da insanlıktan bahsediyorsun... Tartışma insan arasında olur, hayvanla tartışırsan ya kişner ya anırır başka diyeceği bir şey olur mu hayvanın, ben de karşımdakini insan yerine koyup tartışmaya katılayım dedim. Bir kere sizin tartışmaya niyetiniz yok, hakaret etmekten başka yapacağınız bir şey de yok...

Şu yazdıklarınla cahilliğini de belli etmişsin. Arapçada, Türkçeye oğul diye çevirdiğimiz ifade hem erkeğe hem kıza gider. Ademoğulları derken erkek ve kadın tüm insanları kapsar bu ifade.

Fazla uzatmaya gerek yok, bu konuda yazılan bir yazı var Uzm. Dr. Seda SEZER KAYNAK: Langman Medikal Embriyolji 9.Baskı: http://www.suleymaniyevakfi.org/eskisite/?p=1644

Cahil bilmez, bilmediğini de bilmezmiş derler doğru, mal ortada.

tarihinde galip06 tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

4/11 nolu ayeti buraya yaz ve neresinde tam olarak böyle bir ifade geçiyorsa göster...

Senin kafan mı çalışmıyor bilader! Ayetinizi ben hiç bir şey yerine koymuyorum ki buraya yazayım. Bana ne senin arap uydurması ilkel ayetinin reklamını mı yapacağım? Sen kendin açıp bakamıyor musun kuran'ına? Gizli mahzende mi tutuluyor? Biz kuran'a bakıyoruz şuna şu buna bu yazıyor ve bu oranları önce şunlara bir verin, sonra kalanı öbürlerine verin diye bir ifade hiç yok. Böyle bir ifade olduğunu, önce kızlara bir verileceğini iddia eden ve yalan söyleyen sensin. Böyle bir şey yazdığını gösteremeyecek ve yalancı olan da sensin!

Link to post
Sitelerde Paylaş

Türkçeye oğul diye çevirdiğimiz ifade hem erkeğe hem kıza gider.

O senin uydurman. Adem ve adam insan erkeğini belirtir. Türkçeye oğul diye çevirdiğimiz ifade "benî" dir ve tam olarak oğul anlamına gelir. Kız "benât" dır. Arapça bilmiyoruz sanma. Seni arapçada suya susuz götürür susuz getiririm. Arapça dünyada en yoğun cinsiyet ayrımı yapan ilkel bir dildir. Hiç bir dilde bu kadar yoğun cinsiyet ayrımı yoktur. O yüzden oğullar ve kızlar ifadeleri son derece kesindir. Senin gibi kıvırtkan müslümlerin kıvırtmaları ile değişmez. Arapçada masa sandalye meyve sebze bile erkek dişi olarak ayrımsanır.

Hadi len tamam öyle olsun desek bile, daha birleşmemiş, erkek ve dişide ayrı ayrı duran 23'er kromozom insan nesli değildir. Bu kromozomlar birleşip 46'ya tamamlandığında birer birey olacaklar. Allahın yine bu yarım kromozomları hem de üstelik insanların bellerinden çıkarıp yine onlara soru soramaz! Ortada bir insan genetiği yok! Daha birleşip 46 kromozoma tamamlanmamışlar!

Daha da anlayamadıysan zeka testi ile zekanı bir ölçtür. Belki doktor zeka geliştirici bir vitamin filan verir.

Bu senin cahil allahın ne sanıyor biliyor musun! Nesil erkeklerin bellerinde ve kadınlar sadece bir tarla. Tohum erkekte. Bu allahın öyle cahil, öyle geri kara bir cahil ki, bunu böyle zannedecek kadar! Bir de kalkmış kitap yazmış, bize ahkam kesiyor bu kara cahil haliyle.

tarihinde democrossian tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Senin kafan mı çalışmıyor bilader! Ayetinizi ben hiç bir şey yerine koymuyorum ki buraya yazayım. Bana ne senin arap uydurması ilkel ayetinin reklamını mı yapacağım? Sen kendin açıp bakamıyor musun kuran'ına? Gizli mahzende mi tutuluyor? Biz kuran'a bakıyoruz şuna şu buna bu yazıyor ve bu oranları önce şunlara bir verin, sonra kalanı öbürlerine verin diye bir ifade hiç yok. Böyle bir ifade olduğunu, önce kızlara bir verileceğini iddia eden ve yalan söyleyen sensin. Böyle bir şey yazdığını gösteremeyecek ve yalancı olan da sensin!

"Ayetinizi ben hiç bir şey yerine koymuyorum ki buraya yazayım."

diyorsun da neden Kuran aleyhine hata iddia ederken boy boy beğenmediğiniz Kuran'ın ayetlerini yazıyorsunuz..Bulamayınca niye buraya yazayım ki deyip kaçıyorsun ..Kimin kafasının ne kadar çalıştığı belli oluyor..

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bu oranın-sadece 3 kız kardeşi mirasçı olması şartıyla- minimum miras payı olduğunu anlamak için mutlaka ayette "minimum=en az" diye yazması gerekmiyor.Bakın açıklamışım:

"Fakat yanlış anlaşılmasın,mirasçıların sadece 3 kız çocuktan ibaret olduğu durumlar için verilmesi FARZ olan MİNİMUM pay 2/3 tür.İslamiyetten önce erkek çocuk yoksa kadınlara miras hakkı tanınmıyor ve kız çocukların amcası vs.gibi akrabaları mirasın tamamına el koyuyorlardı.Bunu engellemek için bu hükümler konmuştur..bu hükümlerden sonra 3 kıza 2/3 pay verildikten sonra kalan kısım ,diğer ayetlerde geçen mirasçıların da bulunmaması halinde amcaya vs. geçebilecektir ve amca vs de yoksa devlete geçebilecektir.. ya da geriye kalanın tamamı da 3 kız çocuk arasında dağıtılabilir.Aslında bu hüküm sadece 3 kız mirasçı kaldığında 2/3 ten geriye kalan kısım için getirilebilecek yasal düzenlemelere de bir izin ve bir imkan tanımaktadır.Devlete geçer,amcaya verilir ya da geriye kalan da 3 kıza dağıtılr şeklinde yasal düzenlemeler de Kuran hükümlerine aykırı olmayacaktır.."

PEKİ BEN SİZE SORAYIM O ZAMAN:

3 KIZ ÇOCUK,ANA-BABA VE HANIM EŞ BİR ARADA MİRASÇI OLDUĞUNDA 3 KIZA 2/3 PAY, ANA-BABAYA 1/6 ŞAR PAY ,HANIM EŞE DE 1/8 PAY VERİLECEĞİ HANGİ AYETTE YAZIYOR.BUNLARI HEPSİ BİR ARADAYKEN BU PAYLARIN VERİLECEĞİNİ HİÇ BİR AYET YAZMIYORSA O ZAMAN SİZ Mİ YALANCI OLUYORSUNUZ?

Şimdi farkında olmadınız şeyleri sayalım. Siz bu uyduruk kitabı inandığınız tanrıdan sanıyorsunuz. Bu yüzden içinde tutarlılık arıyorsunuz. Bu uyduruk kitap, güç, kadın, seks, malvarlığı için terör estirmiş bir grup haydutun oradan buradan duyduğu dini zırvaların üzerine uydurduğu kurallardan ibarettir. Bu yüzden içinde harhangi bir tutarlılık aramıyoruz. Bu yüzden bize kuranla ilgili mantık üzerine sormanız yanlıştır, buna inanan sizsiniz, biz değiliz.

Şimdi sorunuzun yanlışlığına gelelim. Söylediğiniz kurallar yazmıyorsa, bu durumda elinizde kalan şey eksik olan kurallardır. Bu eksik olan kurallar da uyduruk kitabınızın bir tanrı tarafından değiyl, bir kıçı kumlu bedevi grubu tarafından uydurulduğunu gösterir. Çünkü bu soytarılar, birkaç ileti önce gösterdiğim gibi, bir defada daima geçerli ve tutarlı olacak bir kural üretmekten bile acizdir. Defalarca, duruma özel kural üretirler. Unutmayın, hayali tanrınız, yani muhammed kitapta eksik olan hiçbir şeyi bırakmadıklarını söylemişti. Eğer yukardaki kuralları birbiri ile uyuşmaz, sadece belirtildikleri şartlar için geçerli sayıyorsanız, o halde hayali tanrınız, yani muhammed, olası yüzlerce, belki de binlerce miras durumunu kitapta eksik bırakmıştır. Yani uyduruk kitabınız eksiktir. Kaldı ki, en az ifadesini aralara ittirmeniz de bu kitabın yine eksik olduğunu sizin de bildiğinizi gösterir, ki bu yüzden kendinizce eklemeler yapmaktasınız.

Kaldı ki, söylediğiniz kurallar yazmaktadır ve bu kurallar kendi içlerinde gruplanabilmektedir. Bu şartlar açıkça belirtilmiştir.

Şimdi elinizde şu var: ya buradaki kurallara tam olarak uyacaksınız ve ömer gibi siz de ıkına sıkıla avliye uygulayacaksınız. Ya da bunların bedevilerin uydurması olduğunu kabul edecek ve duruma göre ya ne tür zırvalar uğruna ömrünüzü yediğinizi görecek, ya da kafanızı kuma gömüp kendi kurallarınızı uydurmaya başlayacaksınız.

Şimdi, belirttiğiniz kurallar ilgili ayetlerde açıkça yazmaktadır. Buna karşılık, en az bu kadar olmalı diye bir laf yokken, bunu neden uyduruyorsunuz? Neden açıkça yalan olduğunu bildiğiniz bir sözü ortaya atıyorsunuz?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Baskı olarak algılama, amacım bu değil. Tartışma ise tartışalım ancak hoşnutsuzluk oluşturmayalım. Ben tartışmayı isterim, sadece mesele üzerine odaklanacak ve yakışıksız hitaplar kullanmayacaksak her iki taraf için de söylüyorum, tartışmaya devam edelim. Ama her yorumda sürekli yakışıksız hitaplarla tartışmayı başka yere çekmeye çalışmayalım.

Burada yazdıklarım da sadece benim Kur'an'dan anladığım şeyler, eksikliklerim hatalarım elbetteki olabilir. Ben yazdım diye Kur'an budur olarak anlaşılmasın.

Musa AS kıssasındaki çocuğun öldürülme olayı; Bunu sadece sen değil inandığını iddia eden bir çok insan bile dile getirmese dahi aklında sorguluyor. Neden? Zira Kur'an masum bir insanın öldürülmesi tüm insanların öldürülmesi gibidir derken neden bir çocuğun öldürülmesi olayını Musa AS kıssasında yer veriyor. Aslında bunu İslam ile Kur'an ile Allah'ın adaleti ile bağdaştıramıyorlar. Çünkü islam; merhameti, adaleti, hoşgörüyü, muhtaç ve çaresiz kalmışa el uzatmayı, insanları geliştirmeyi emrederken nasıl olur da bu çocuk ölüyor. Kıssaya bakarsan Musa AS mın verdiği tepkiyi fark edebiliyor musun? Musa AS bile bunu islam ile bağdaştıramıyor,

Aslında sadece bu kıssada değil şuan bile dünyanın bir çok yerinde çocuklar ölüyor, savaş yokluk açlık hastalık vesaire...

Ben Kur'an'dan anladığım kadarını izah edeyim;

“Rabbin, Âdemoğullarından, onların bellerinden/sırtlarından nesillerini aldı... Sonra onları kendilerine karşı şöyle şahit tuttu: “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” Onlar da: “Evet Rabbimizsin. Biz buna şahidiz.” dediler. Artık Kıyamet günü; “biz bunun farkında değildik” diyemezsiniz.” (Araf 7/172)

''Veya “Daha önce babalarımız Allah'a ortak koştu, biz ise onlardan sonra gelen bir nesiliz. Batıl işleyenlerin yüzünden bizi helâk edecek misin?” dememeniz için'' (Araf 7/173)

Bu iki ayetten anlaşılan şu ki, insanlar nesil oluşturabilecek yaşa geldiklerinde sorumlulukları başlıyor zira bu yaşa geldiklerinde artık akledebilen ve işlerin arka planını görebilen bir seviyeye gelip şahitlik edebiliyorlar. Her insan gerek çevresinde Allah'ın yarattıklarına bakarak gerekse kendine bakarak Allah'ın varlığına şahitlikte bulunacak bilgiye ulaştığı gibi Allah'tan başka ilah olmadığı bilgisine de ulaşır. Bunun aksini iddia edenler herhangi bir delil ortaya koyamaz sadece zanna uyar. Netice itibari ile bir insanın Allah'a karşı sorumluluğu nesil oluşturabilecek yaş ile başlar. Musa AS mın kıssasında yer alan çocuk ise henüz çocuk, Allah'a karşı sorumluluğu henüz başlamamış küçük bir çocuk. Ayetten de anlaşılacağı üzere bu çocuk ilerde Allah'a karşı yanlış bir yola sapması kuvvetli bir ihtimal olup anne babasını da isyan ettirebilir durumunda. Anne babasının iyi insanlar olması sebebiyle bu çocuğu bir melek Allah'tan aldığı emir gereği öldürüyor. Şuna dikkat etmek gerekir, Allah insanlara gidin çocukları öldürün demiyor, böyle bir şeyi teşvik de etmiyor. Çocuk iyi yada kötü huylu yaramaz yada uslu olsun fark etmez bir insanın bir çocuğu öldürmesini teşvik eden bir durum değil bu. Bu kıssadaki durum kainattaki işleyişin arka planını Musa AS ma gösterirken ki durumdur sadece.

Bu kıssadaki çocuğun ölümü; Anne babasının yararına mı zararına mı? Elbetteki yararına zira insanların öyle çocukları oluyor ki anne babasına eziyet eden hayatlarını karartan, Allah'a karşı isyan ettirecek kadar hayırsız evlatlar.

Peki, bu çocuğun ölümü; Çocuğun kendisinin yararına mı zararına mı? Elbetteki yararına zira çocuğun dünya hayatı sonlandı ama dünya hayatıyla mukayese edilemeyecek güzellikte ahiret hayatına sahip oldu. Zira bu çocuğun ilerde Allah'a karşı yanlış bir yola sapması kuvvetle ihtimal bir durum ve çocuk yaşasa ahiretini de kaybedebilir. Hal böyle olmasına rağmen Allah, o çocuk için cehennemi değil cenneti veriyor. Bu o çocuk için yararına mı zararına mı?

İnsanlar ne kadar yaşarsa yaşasın şu dünya hayatı geriye bakıldığı zaman sadece bir hevesten ve oyalanmaktan başka bir şey değil. Seksen yaşına doksan yaşına yüz yaşına kadar yaşasan bile hepsi mazide kalıyor sanki bir günde yaşanmış bitmiş gibi...

Ama tekrar belirteyim ki bu kıssada çocuk öldürmeyi teşvik etmek falan kesinlikle yoktur...

1. Çocuğun ilerde ana babasını küfre saptıracağı kesin değil, sadece saptırabilir korkusu ile öldürüyor Hızır.

2. Hani bu dünya imtihan dünyası idi. Çocuk ilerde saptırırsa saptırsın ana babasını. Bu çocuk, anası ve babası imtihanda değil mi?

3. Kimse kimseyi hatırlamadığı şeyler için şahit mahit tutamaz. Buna da ancak salaklar inanır.

4. Madem o Allah çocuğun yararını düşündü, diğer milyonlarca çocuk ne olacak? Onlar kurtarılmaya değmiyor mu? İlerde sapmasından korkulan her çocuğu birisine öldürtsün, ne kadar çocuk kurtarırsak o kadar iyidir değil mi?

5. Yahu nasıl bir insan şu insanlık dışı, akıl ve mantık kıssayı savunabilir?

Hikayeyi biraz daha açalım. Musa bir gün bir adama rastlıyor. Allah bu adama ilim ve rahmet vermiş, Musa da ondan bir şeyler öğrenmek için adama tabi olmak istiyor. Bu ikisi yolda giderken karşılarına masum bir çocuk çıkıyor, adam da hemen çocuğu öldürüyor, sebep çocuk ilerde ana babasını küfre saptırabilir korkusu. Musa biraz itiraz edecek oluyor ama adam azarlayınca hemen susuyor. Peygamber olacak adama bak! Sırf adamın birisi ona ilim öğretecek diye bir çocuğun öldürülmesine sessiz kalıyor. (Sen de ilerde hurilerle sonsuza kadar oynaşma hayaliyle sessiz kalıyorsun, tabii bir de itiraz edersen bu sadist ve manyak tanrı seni sonsuza kadar yakabilir korkusu ile)

Link to post
Sitelerde Paylaş

Şimdi farkında olmadınız şeyleri sayalım. Siz bu uyduruk kitabı inandığınız tanrıdan sanıyorsunuz. Bu yüzden içinde tutarlılık arıyorsunuz. Bu uyduruk kitap, güç, kadın, seks, malvarlığı için terör estirmiş bir grup haydutun oradan buradan duyduğu dini zırvaların üzerine uydurduğu kurallardan ibarettir. Bu yüzden içinde harhangi bir tutarlılık aramıyoruz. Bu yüzden bize kuranla ilgili mantık üzerine sormanız yanlıştır, buna inanan sizsiniz, biz değiliz.

Şimdi sorunuzun yanlışlığına gelelim. Söylediğiniz kurallar yazmıyorsa, bu durumda elinizde kalan şey eksik olan kurallardır. Bu eksik olan kurallar da uyduruk kitabınızın bir tanrı tarafından değiyl, bir kıçı kumlu bedevi grubu tarafından uydurulduğunu gösterir. Çünkü bu soytarılar, birkaç ileti önce gösterdiğim gibi, bir defada daima geçerli ve tutarlı olacak bir kural üretmekten bile acizdir. Defalarca, duruma özel kural üretirler. Unutmayın, hayali tanrınız, yani muhammed kitapta eksik olan hiçbir şeyi bırakmadıklarını söylemişti. Eğer yukardaki kuralları birbiri ile uyuşmaz, sadece belirtildikleri şartlar için geçerli sayıyorsanız, o halde hayali tanrınız, yani muhammed, olası yüzlerce, belki de binlerce miras durumunu kitapta eksik bırakmıştır. Yani uyduruk kitabınız eksiktir. Kaldı ki, en az ifadesini aralara ittirmeniz de bu kitabın yine eksik olduğunu sizin de bildiğinizi gösterir, ki bu yüzden kendinizce eklemeler yapmaktasınız.

Kaldı ki, söylediğiniz kurallar yazmaktadır ve bu kurallar kendi içlerinde gruplanabilmektedir. Bu şartlar açıkça belirtilmiştir.

Şimdi elinizde şu var: ya buradaki kurallara tam olarak uyacaksınız ve ömer gibi siz de ıkına sıkıla avliye uygulayacaksınız. Ya da bunların bedevilerin uydurması olduğunu kabul edecek ve duruma göre ya ne tür zırvalar uğruna ömrünüzü yediğinizi görecek, ya da kafanızı kuma gömüp kendi kurallarınızı uydurmaya başlayacaksınız.

Şimdi, belirttiğiniz kurallar ilgili ayetlerde açıkça yazmaktadır. Buna karşılık, en az bu kadar olmalı diye bir laf yokken, bunu neden uyduruyorsunuz? Neden açıkça yalan olduğunu bildiğiniz bir sözü ortaya atıyorsunuz?

"belki de binlerce miras durumunu kitapta eksik bırakmıştır" diyorsunuz..

onlarca yada yüzlerce miras-mirasçı durumunu tek tek belirtmeye gerek yoktur çünkü..eldeki verilerle denklem kurup bilinmeyenlere ulaşılabiliyor..hem de mümkün olan en az veriyle olabilecek mirasçı bileşimleri için de çözüm üretilmiş oluyor..DOLAYISIYLA HİÇ BİR ŞEY EKSİK BIRAKILMAMIŞ OLUYOR..

EN BAŞTAN BERİ HEP ÜSTÜNE BASA BASA SÖYLEDİM..BİR ORANIN GEÇTİĞİ İFADEDE SADECE O İFADE İÇİNDE GEÇEN MİRASÇILARIN BULUNMASI HALİ İÇİN GEÇERLİDİR..BUNLARA BAŞKA MİRASÇILAR KATILIRSA BU ORANLAR BİR KATSAYI GİBİ DÜŞÜNÜLÜP DENKLEM KURULARAK MİRAS PAYLARI BELİRLENEBİLİYOR..ÇÜNKÜ MATEMATİKSEL VE MANTIKİ OLARAK MÜMKÜN OLAN BİR İŞLEMDİR.BUNUN BÖYLE OLMASI KURAN'IN BİR EKSİKLİĞİNİ DEĞİL,BİLAKİS ÜSTÜN BİR YÖNÜNÜ GÖSTERMEKTEDİR..

Link to post
Sitelerde Paylaş

"belki de binlerce miras durumunu kitapta eksik bırakmıştır" diyorsunuz..

onlarca yada yüzlerce miras-mirasçı durumunu tek tek belirtmeye gerek yoktur çünkü..eldeki verilerle denklem kurup bilinmeyenlere ulaşılabiliyor..hem de mümkün olan en az veriyle olabilecek mirasçı bileşimleri için de çözüm üretilmiş oluyor..DOLAYISIYLA HİÇ BİR ŞEY EKSİK BIRAKILMAMIŞ OLUYOR..

EN BAŞTAN BERİ HEP ÜSTÜNE BASA BASA SÖYLEDİM..BİR ORANIN GEÇTİĞİ İFADEDE SADECE O İFADE İÇİNDE GEÇEN MİRASÇILARIN BULUNMASI HALİ İÇİN GEÇERLİDİR..BUNLARA BAŞKA MİRASÇILAR KATILIRSA BU ORANLAR BİR KATSAYI GİBİ DÜŞÜNÜLÜP DENKLEM KURULARAK MİRAS PAYLARI BELİRLENEBİLİYOR..ÇÜNKÜ MATEMATİKSEL VE MANTIKİ OLARAK MÜMKÜN OLAN BİR İŞLEMDİR.BUNUN BÖYLE OLMASI KURAN'IN BİR EKSİKLİĞİNİ DEĞİL,BİLAKİS ÜSTÜN BİR YÖNÜNÜ GÖSTERMEKTEDİR..

En baştan beri biz de üstüne basa basa belirtiyoruz: koyu renkle belirtilmiş olan, sizin uydurmanızdır. Ömer'in avliyesi sizin kendi kafanızdan işlem uydurduğunuzun kanıtıdır. Siz islamı ömer'den daha mı iyi biliyorsunuz diye birkaç kere sorduk ama bunları da hep görmezden geldiniz. Basitçe, sayfalar dolusu yazıya gerek duymadan bir yanıt vereceksiniz. Siz islamı ömer'den iyi mi biliyorsunuz ki ömer'in kesinlikle yapmadığı bir hesabı yapmaya kalkıyorsunuz?

Uyduruk kitabınızda açıkça yazıldığı üzere, belirtilen oranlar emredilmiş olan oranlardır. Bunlar emredilmiş olduğu için, ömer de kafasına göre kalan üzerinden paylaştırmak yerine, mirasın dağıtılacak kısmın tamamı üzerinden paylaştırmıştır.

Uyduruk kitabınızı olumlamak için, hayali tanrınızı: kalan üzerinden şu kadar paylaştırın diyemeyecek kadar beyinsiz olarak resmediyorsunuz, haberiniz yok. Yahu bu nasıl bir kafadır ki, her şeye kadir dediğiniz uyduruk tanrınızın basit bir cümleyi söylemekten aciz olduğunu belirtip, geçen 1400 yıl boyunca kimsenin yapmadığı bir şeyi yapmaya kalkıyorsunuz. Tanrınızın olmadığını anladınız, neyi kurtarmaya çalışıyorsunuz? Beyinsizdir, bir kuralı adam gibi bir defada verebilmekten, hesap yapabilmekten acizdir; ama yine de benim tanrımdır diye çabalıyor musunuz nedir?

Sorum açıktır: siz islamı ömer'den iyi mi biliyorsunuz? Ömer'in kim olduğunu unuttuysanız, hadislerinizi okuyun derim. Kendisi cennetle müjdelenmiştir. Cennetle müjdelenen birisinin hayali tanrınızın ayetlerini bozacağını mı düşünüyorsunuz? Yoksa hayali tanrınız onun da ayetlerini bozacağını, kendini allaha ortak sayıp iş yapacağını öngörememiş de mi ona cennet vaadetmiş diyorsunuz? Rezil masallarınız her söylediğinizi yalanlıyor. Böyle bir acınası durumda iken bakalım ne yumurtlayacaksınız?

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...