Jump to content

İslam'da kafa kesme


Recommended Posts

Arap tanrısının yalakalığını yapanlar yine sahnede...

Dinleri imanları, şu menem insan ürünü kitaptaki kelimelere dokuz doğurtmak!

Öldürmek, öldürtmek, tehdit etmek, korkutmak...başka işi gücü olmayan bir uydurma tanrı!

İşin özü, tam olarak da bu!

 

 

tarihinde kavak tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 60
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Tevbe 5: Ortak koşanları HARAM AYLAR çıkınca bulduğunuz yerde öldürün!

fe iza nselehal EŞHURUL HURUM u faktulul müşrikîne haysu vecedtumûhum

 

Bu ayetteki 

"ortak koşanları bulduğunuz yerde öldürün" konusunda

fikir sahibi olmak için

önce bilgi sahibi olmak gerekir. 

 

Örneğin şu soruları cevaplayabilmeniz için

gereken "bilgi"ye SiZ sahip misiniz?

Sövüp saymakla geçiştirmeyin, CEVAP verin;

sövüp saymanız cahil olduğunuz kanıtlar, o kadar. 

 

1. Tevbe 2'de belirtiliyor ki

ortak koşanlara dört ay süre tanınmıştır;

neden DÖRT ay?

 

2. Tevbe 5'te "Haram aylar çıkınca..." deniyor;

ne olacak haram aylar çıkınca, NEDEN?

 

3. Tevbe 3'te belirtiliyor ki

o dört ayın bir tanesi Zilhicce yani hac vakti idi

ve Zilhicce haram ay olduğuna göre o dört ay HARAM idi; 

HARAM AYLAR yılın hangi mevsimindedir?

 

4. Mâide 94-95'te belirtiliyor ki

haram aylara girildiğinde 

AVLANMAK haramdır; neden?

 

5. Tevbe 7'de belirtiliyor ki

müminler,

ortak koşanlarla

Mescidil Haram'da bir AHiD yani ateşkes anlaşması yapmıştır, NEDEN?

 

Cübbeli olsun fötürlü olsun

alaylı olsun okullu olsun,

ateist olsun mümin olsun...

bu konuda fikir öne sürenlerin, fetva verenlerin hiç birinde o bilgi yok.

 

İslam

bütün bu bilgisiz zevatın katkısıyla

şu anda "cahiliye"yi yaşıyor.

Link to post
Sitelerde Paylaş
2 hours ago, Hasan Akçay said:

Tevbe 5: Ortak koşanları HARAM AYLAR çıkınca bulduğunuz yerde öldürün!

fe iza nselehal EŞHURUL HURUM u faktulul müşrikîne haysu vecedtumûhum

 

Bu ayetteki 

"ortak koşanları bulduğunuz yerde öldürün" konusunda

fikir sahibi olmak için

önce bilgi sahibi olmak gerekir. 

 

Örneğin şu soruları cevaplayabilmeniz için

gereken "bilgi"ye SiZ sahip misiniz?

Sövüp saymakla geçiştirmeyin, CEVAP verin;

sövüp saymanız cahil olduğunuz kanıtlar, o kadar. 

 

1. Tevbe 2'de belirtiliyor ki

ortak koşanlara dört ay süre tanınmıştır;

neden DÖRT ay?

 

2. Tevbe 5'te "Haram aylar çıkınca..." deniyor;

ne olacak haram aylar çıkınca, NEDEN?

 

3. Tevbe 3'te belirtiliyor ki

o dört ayın bir tanesi Zilhicce yani hac vakti idi

ve Zilhicce haram ay olduğuna göre o dört ay HARAM idi; 

HARAM AYLAR yılın hangi mevsimindedir?

 

4. Mâide 94-95'te belirtiliyor ki

haram aylara girildiğinde 

AVLANMAK haramdır; neden?

 

5. Tevbe 7'de belirtiliyor ki

müminler,

ortak koşanlarla

Mescidil Haram'da bir AHiD yani ateşkes anlaşması yapmıştır, NEDEN?

 

Cübbeli olsun fötürlü olsun

alaylı olsun okullu olsun,

ateist olsun mümin olsun...

bu konuda fikir öne sürenlerin, fetva verenlerin hiç birinde o bilgi yok.

 

İslam

bütün bu bilgisiz zevatın katkısıyla

şu anda "cahiliye"yi yaşıyor.

 

Bu dincilerin nesi var, "bulduğunuz yerde öldürün" ifadesinin nesini anlamıyorlar? Muhammed'e inanmayanlar için avlanma sezonu açılmış işte, bu inanmayanları bulundukları yerde öldürülme izni çıkmış.

 

Şu basit soruya hiç bir dinci doğru dürüst cevap veremiyor, kıvırdıkça kıvırıyor, yahu bir insana inanmamak nasıl suç oluyor, şunu bir anlatsanıza.

Link to post
Sitelerde Paylaş

İlk 2 soruya

kısa cervap.

 

1. Neden DÖRT ay?

Çünkü haram aylar DÖRT aydır

ve arka arkaya gelirler.

 

2. Haram aylar çıkınca ne olacak? Neden?

Haram aylar çıkınca

müşrikler müminleri bulduğu yerde öldürecek,

müminler müşrikleri bulduğu yerde öldürecek.

Çünkü savaş hali devamlıdır, haram aylar ÇIKINCA sıcak savaş yeniden başlayacak.

 

Bir daha:

 

Mescidil Harâm'daki anlaşma gereği

barış vakti yalnızca HARAM aylardır,

ateşkes öteki ayları kapsamıyor.

 

Yani şu iddia kocaman bir yalandır:

 

Tevbe 5 müminlere

"müşrikleri bulduğunuz yerde öldürün!" diyor.

 

Hayır, haram aylarda

müşrikler ve müminler birbirlerini sokakta bulsa da öldürmeyecek, dağ başında bulsa da öldürmeyecek.

Çünkü haram aylar çıktı mı çıkmadı mı, önemli olan budur. Eğer haram aylar çıkmadıysa savaşmak yok.

tarihinde Hasan Akçay tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Gereken lüzum üzerine yeniden...

10 saat önce, kavak yazdı:

Arap tanrısının yalakalığını yapanlar yine sahnede...

Dinleri imanları, şu menem insan ürünü kitaptaki kelimelere dokuz doğurtmak!

Öldürmek, öldürtmek, tehdit etmek, korkutmak...başka işi gücü olmayan bir uydurma tanrı!

İşin özü, tam olarak da bu!

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
Şimdi, sağduyu yazdı:

 

Bu dincilerin nesi var, "bulduğunuz yerde öldürün" ifadesinin nesini anlamıyorlar? Muhammed'e inanmayanlar için avlanma sezonu açılmış işte, bu inanmayanları bulundukları yerde öldürülme izni çıkmış.

 

Şu basit soruya hiç bir dinci doğru dürüst cevap veremiyor, kıvırdıkça kıvırıyor, yahu bir insana inanmamak nasıl suç oluyor, şunu bir anlatsanıza.


Kur'ândaki gerçek anlam, Senin domuz mantığının anladığı şekliyle paralel olsaydı,,
Ya da müslümânlar bu âyet-i kerîmeyi Senin domuz mantığınla aynı paralelde anlamış olsalardı,,
Tekrâr ediyorum,
Müslümânlar, En güçlü zamânlarında,
Meselâ Mekke'yi Fethettikten hemen sonra, Meselâ Yavuz ve Kânûnî zamânlarında,
Âyeti,, Senin domuz mantığının anladığı gibi anlamış olsalardı,
Şu ânda Hicaz da ve Anadolu coğrafyasında kökünüzün kazınmış olması gerekirdi.
Mâdem âyet senin anladığın gibiyse, Müslümânlar en güçlü zamânlarında, Niye kökünüze kadar kazımamışlar?

Sen bu mantık yürütmeyi de anlamassın, mes'eleyi kök kazımaya çekiştirip durursun, ilkel olduğun için...
İlkel olduğun için bak açıklama yapıyorum; Mes'ele kök kazımak değil, 
Âyete verdiğin anlamın, Ne âyet-i indiren ile ne de âyet indirilenlerle bir alâkası olmadığını Mantığa açıklamak...

Senin anladığn şekil doğru olsaydı, Gâvurlara soykırım yapmak îcâb ederdi...
Bak, anlamıyorsun diye kaç kere tekrâr ediyorum.
 

Link to post
Sitelerde Paylaş

3. Haram aylar yılın hangi mevsimindedir?

Kuran'daki haram aylar mevsim olarak sabit olup

3'ü yaz mevsiminde, 1'i sonbaharın başındadır

ve arka arkaya gelirler yani 4'ü de bir aradadır.

 

Tam olarak

örneğin eğer müminler Mekke'yi Miladi 630'da fethetti ise

o sene (سنة) haram aylar 

16 Haziran akşamı görülen hilalle başladı,

11 Ekim akşamı görülen hilale kadar sürdü. 

 

http://astropixels.com/ephemeris/phasescat/phases0601.html

 

Tevbe 7'de sözü edilen ateşkesin süresi

bu iki hilalin arasındaki dört haram ay idi.

 

Kısacası Tevbe 5'teki

"...müşrikleri bulduğunuz yerde öldürün"ü doğru okumak için 

ifadenin tamamını okumak gerekir:

Haram aylar çıkınca müşrikleri bulduğunuz yerde öldürün.

 

Ateşkes "haram aylar çıkınca"ya kadar sürdü;

müşrikler müminleri bulduğu yerde öldürmedi,

müminler müşrikleri bulduğu yerde öldürmedi. 

Link to post
Sitelerde Paylaş

Dinden çıktı diye öz yakınlarının bile kellesini kestirten bir dinde müşriklere şefkatli davranılıyormuş, vay anasını! Daha neler göreceğiz.

4 saat önce, Hasan Akçay yazdı:

Haram aylar yılın hangi mevsimindedir?

Haram aylar hasat aylarıdır. Yani paranın döndüğü aylardır. Muhammed tekkeye giren paranın hesabını yapmış sevgi kelebeği olmuştur. Haram ay bahane, para şahane.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Gereken lüzum üzerine yeniden...

On 25.02.2020 at 07:41, kavak yazdı:

Arap tanrısının yalakalığını yapanlar yine sahnede...

Dinleri imanları, şu menem insan ürünü kitaptaki kelimelere dokuz doğurtmak!

Öldürmek, öldürtmek, tehdit etmek, korkutmak...başka işi gücü olmayan bir uydurma tanrı!

İşin özü, tam olarak da bu!

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
13 hours ago, HATEM said:


Kur'ândaki gerçek anlam, Senin domuz mantığının anladığı şekliyle paralel olsaydı,,
Ya da müslümânlar bu âyet-i kerîmeyi Senin domuz mantığınla aynı paralelde anlamış olsalardı,,
Tekrâr ediyorum,
Müslümânlar, En güçlü zamânlarında,
Meselâ Mekke'yi Fethettikten hemen sonra, Meselâ Yavuz ve Kânûnî zamânlarında,
Âyeti,, Senin domuz mantığının anladığı gibi anlamış olsalardı,
Şu ânda Hicaz da ve Anadolu coğrafyasında kökünüzün kazınmış olması gerekirdi.
Mâdem âyet senin anladığın gibiyse, Müslümânlar en güçlü zamânlarında, Niye kökünüze kadar kazımamışlar?

Sen bu mantık yürütmeyi de anlamassın, mes'eleyi kök kazımaya çekiştirip durursun, ilkel olduğun için...
İlkel olduğun için bak açıklama yapıyorum; Mes'ele kök kazımak değil, 
Âyete verdiğin anlamın, Ne âyet-i indiren ile ne de âyet indirilenlerle bir alâkası olmadığını Mantığa açıklamak...

Senin anladığn şekil doğru olsaydı, Gâvurlara soykırım yapmak îcâb ederdi...
Bak, anlamıyorsun diye kaç kere tekrâr ediyorum.
 

 

Arap bedevisi "Bulduğunuz yerde öldürün." demiş ama iş uygulamaya gelince öyle lafla peynir gemisi yürümüyor, yapabildikleri kadar yapmışlar zaten. Ayrıca bu emir İslam'ı kabul edenleri kapsamıyor, dine girince kelleyi kurtarabiliyorsun. Kuran'da namaz, oruç, zekat falan da mecburi ama mesela Türkiye'de bu emirleri uygulayan insanlar azınlıkta. Şimdi sen bu emirler çoğunluk tarafından uygulanmıyor diye Kuran'da namaz, oruç, zekat yok diyebilir misin?

 

Gavur derken hristiyan ve yahudileri kastediyorsan, Kuran'da onların bulundukları yerde öldürülmeleri emredilmiyor, onlardan cizye yani haraç alınmaları emrediliyor.

 

Tevbe 5. Haram aylar çıkınca bu Allah’a ortak koşanları artık bulduğunuz yerde öldürün, onları yakalayıp hapsedin ve her gözetleme yerine oturup onları gözetleyin. Eğer tövbe ederler, namazı kılıp zekâtı da verirlerse, kendilerini serbest bırakın. Şüphesiz Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.

 

Ne denmiş ayette, bulduğunuz yerde öldürün, yakalayıp hapsedin. Gelelim yakalanıp hapsedilenlere, bu insanlara ne olacak? Bunun cevabı da ayetin içinde: "Eğer tövbe ederler, namazı kılıp zekâtı da verirlerse, kendilerini serbest bırakın." Ya tövbe etmezlerse ne olacak?

 

Hala şu sorunun cevabı yok: Bir insana inanmamak nasıl suç oluyor?

 

Link to post
Sitelerde Paylaş

    Ay takvimine göre Zilkâde,Zilhicce,Muharrem,Receb ayları İslam öncesi putperest arapların savaş yapmadıkları aylardır.

Bu aylara Eşhuru`l-Hurum(Haram Aylar) denir. Muhammed diğer birçok putperest arap geleneğini islama içselleştirdiği gibi haram aylar yasağını da İslam'da korumuştur. Haram aylar saçmalığı islam öncesi araplar tarafından ticaretin fazla sekteye uğratılmaması için bulunmuş bir çözümdü ve eski yerel arap kabileleri dışında kimseyi ilgilendirmeyen bir konuydu. Haram aylar konusunun evrensel olduğu iddia edilen kurana konulması bu kitabın aslında evrensel falan olmadığının açık göstergesidir. 

https://sorularlaislamiyet.com/kaynak/eshurul-hurum-haram-aylar

Link to post
Sitelerde Paylaş

4. Mâide 94-95'te belirtiliyor ki

haram aylara girildiğinde 

AVLANMAK haramdır; neden?

 

Çünkü haram aylar av hayvanlarının yavrularını emzirdiği dönemdir;

o aylarda AV HAYVANI ÖLDÜRMEK

yavrularına süt olsun diye yayılmaya çıkan aç susuz ANNEYi ÖLDÜRMEKTiR. 

O yüzden... içinizden kim o zulmü yaparsa onun cezalarından birisi "صيام"dır yani oruç

ki yaptığı zulmü kendisi tadsın -li yezûka vebâle emrihî (5:95).

 

Haram aylarda haram olan tek şey

av hayvanı öldürmektir

ve bu haram evrenseldir.

 

*

 

Haram ayları

Allah 

tâ gökkeri ve yeri yarattığı gün belirledi;

hiç kimse sonradan peydahlamadı.

 

Bu gerçek,

açık ve net olarak,

9:36'da söyleniyor.

 

Madem Kuran'ı eleştiriyorsunuz

bilgiyi Kuran'dan alın,

Kuran'ın dışından yapılan üfürmeleri bilgi sanıp ta kandırılmayın.

 

*

 

Haram aylarda savaşılmaz diye bir şey yok

çünkü ne zaman saldırıya uğrarsanız

o zaman kendinizi savunmak için savaşmanız gerekir.

Bu gerçek te 9:36'da söyleniyor.

 

Tevbe 5'te mealen "Haram aylar çıkınca savaşın!" denmesi 

o aylarda savaşılamaması yüzünden değil

o yıl Mescidil Harâm'da ateşkes anlaşması yapılmış olması yüzündendir (9:7);

öteki yılların haram ayları için ateşkes anlaşması yapımazsa...

o yılların haram aylarında saldırıya uğrayan taraf cevap verir, savaş olur.

 

tarihinde Hasan Akçay tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
21 saat önce, HATEM yazdı:

Mâdem âyet senin anladığın gibiyse, Müslümânlar en güçlü zamânlarında, Niye kökünüze kadar kazımamışlar?

 

Varlığı düşmana bağlı olan, düşmanla beslenen bir din,  imkanı olsa dahi elbette düşmanın kökünü kazımaz, kazıyamaz, yoksa varlığını sürdüremez.

Link to post
Sitelerde Paylaş
6 dakika önce, Hasan Akçay yazdı:

4. Mâide 94-95'te belirtiliyor ki

haram aylara girildiğinde 

AVLANMAK haramdır; neden?

 

Çünkü haram aylar av hayvanlarının yavrularını emzirdiği dönemdir;

o aylarda AV HAYVANI ÖLDÜRMEK

yavrularına süt olsun diye yayılmaya çıkan aç susuz ANNEYi ÖLDÜRMEKTiR. 

O yüzden... içinizden kim o zulmü yaparsa onun cezalarından birisi "صيام"dır yani oruç

ki yaptığı zulmü kendisi tadsın -li yezûka vebâle emrihî (5:95).

 

Haram aylarda haram olan tek şey

av hayvanı öldürmektir

ve bu haram evrenseldir.

 

*

 

Haram ayları

Allah 

tâ gökkeri ve yeri yarattığı gün belirledi;

hiç kimse sonradan peydahlamadı.

 

BU gerçek,

açık ve net olarak,

9:36'da söyleniyor.

 

Madem Kuran'ı eleştiriyorsunuz

bilgiyi Kuran'dan alın,

Kuran'ın dışından yapılan üfürmeleri bilgi sanıp aldanmayın.

 

*

 

Haram aylarda savaşılmaz diye bişey yok

çünkü ne zaman saldırıya uğrarsanız

o zaman savaşmanız, o zaman kendinizi savunmanız gerekir.

Bu gerçek te 9:36'da söyleniyor.

 

Tevbe 5'te mealen haram aylar çıkınca savaşın denmesi 

o aylarda savaşılamaması yüzünden değil

o yıl Mescidil Harâm'da ateşkes anlaşması yapılmış olması yüzündendir (9:7);

öteki yılların haram ayları için ateşkes anlaşması yapımazsa...

o yılların haram aylarında saldırıya uğrayan taraf cevap verir, savaş olur.

 

Kuranda yazmayan şeyleri neden ilave ediyorsun?
ALLAH neden senin gibi detaylı yazmamış?

ALLAH hatalarını düzeltmek için mi seni görevlendirdi? :)

 

 

 

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
18 dakika önce, Hasan Akçay yazdı:

Çünkü haram aylar av hayvanlarının yavrularını emzirdiği dönemdir;

Bu hangi ayette yazıyor?

Bu ALLAH'ın ayeti mi senin yorumun mu?  :)

 

3 dakika önce, Hasan Akçay yazdı:

 

 

İletimde verdiğim bilgilerin

istisnasız hepsi Kuran'da var;

verdiğim ayetleri oku. Lütfen. 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş

 

Şimdi, sağduyu yazdı:

 

Arap bedevisi "Bulduğunuz yerde öldürün." demiş ama iş uygulamaya gelince öyle lafla peynir gemisi yürümüyor, yapabildikleri kadar yapmışlar zaten. Ayrıca bu emir İslam'ı kabul edenleri kapsamıyor, dine girince kelleyi kurtarabiliyorsun. Kuran'da namaz, oruç, zekat falan da mecburi ama mesela Türkiye'de bu emirleri uygulayan insanlar azınlıkta. Şimdi sen bu emirler çoğunluk tarafından uygulanmıyor diye Kuran'da namaz, oruç, zekat yok diyebilir misin?

 

Gavur derken hristiyan ve yahudileri kastediyorsan, Kuran'da onların bulundukları yerde öldürülmeleri emredilmiyor, onlardan cizye yani haraç alınmaları emrediliyor.

 

Tevbe 5. Haram aylar çıkınca bu Allah’a ortak koşanları artık bulduğunuz yerde öldürün, onları yakalayıp hapsedin ve her gözetleme yerine oturup onları gözetleyin. Eğer tövbe ederler, namazı kılıp zekâtı da verirlerse, kendilerini serbest bırakın. Şüphesiz Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.

 

Ne denmiş ayette, bulduğunuz yerde öldürün, yakalayıp hapsedin. Gelelim yakalanıp hapsedilenlere, bu insanlara ne olacak? Bunun cevabı da ayetin içinde: "Eğer tövbe ederler, namazı kılıp zekâtı da verirlerse, kendilerini serbest bırakın." Ya tövbe etmezlerse ne olacak?

 

Hala şu sorunun cevabı yok: Bir insana inanmamak nasıl suç oluyor?

 


Omuzunun üstünde taşıdığın bu kafayla sen anca ateist olmaya lâyıksın.
Laf anlamaya müsâit bir kafanız olmadığı için İslâmı tercîh etseniz bile bu kafayla Işid düzeyinin üstüne çıkamazsınız.
Mâdem Müşrîkler, Dîne girince kelleyi kurtarabiliyorlar,
Ve Mâdem Hristiyân ve Mûsevîler Cizyeyi verince Diledikleri gibi yaşayabiliyorlar,

Bu aşağıdaki cümleyi hangi mantıkla yazabiliyorsun, Domuz mantığıyla mı?

 

Şimdi, sağduyu yazdı:

Arap bedevisi "Bulduğunuz yerde öldürün." demiş ama iş uygulamaya gelince öyle lafla peynir gemisi yürümüyor, yapabildikleri kadar yapmışlar zaten.


Demek ki Ben müslümân oldum diyerek (Gerek samimî, gerek yalandan),, "Allah Bir'dir" diyerek Canlarını kurtarabiliyorlar/ kurtarmışlar. (âyetteki belirli müşrikler hâriç)
Müşrîkleri bulduğunuz yerde öldürün ifâdesi senin anladığın gibi kayıtsız şartsız yalın bir anlam olsa, Binlerce müşrik canını nasıl kurtaracak?
"Müşrikleri öldürün" ifâdesi yalın bir emir olsa, Tevhîde geleni afvetme uygulamasının İslâma aykırı olması gerekirdi. Bunu anlayamıyor musun?

Haram aylar çıkınca bu Allah’a ortak koşanları artık bulduğunuz yerde öldürün,
Virgül virgül,
Âyet devâm ediyor
Haram aylar çıkınca bu Allah’a ortak koşanları artık bulduğunuz yerde öldürün, onları yakalayıp hapsedin ve her gözetleme yerine oturup onları gözetleyin. Eğer tövbe ederler, namazı kılıp zekâtı da verirlerse, kendilerini serbest bırakın. Şüphesiz Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.

Âyetin devâmını okumuyor musun? Bir adam öldürüldükten sonra Hapsedilebilir mi?
Anlamıyor musun, "Harâm aylar çıkınca Müşrîkleri öldürün" emri, "savaş başladı" demektir.
Bütün savaşlarda İnsânlar birbirlerini öldürür.
Müslümânların dışındaki insânlar savaşırken Hukuk gözetmezler, Müslümânların ise savaş hukuku vardır (âyetin devâmından da bunu görebiliyoruz).
Bütün savaşlarda insânlar birbirlerini öldürür, Peki Allah neden "Müşrikleri Öldürün" diyor?
Çünkü müslümânlar, Dünyânın en merhametli insânlarıdır.
Savaşta bile Öldürmemenin (yaralamanın) daha takvâ bir iş olduğunu düşünen müslümânlara, Bu âyetle, öldürme emri veriliyor.
Harâm aylar bittiğinde savaş başlamıştır, Savaştayken, onlar sizin canınıza kasdetmişken, "Müşrîkleri öldürmekten çekinmeyin" deniyor.

Bir de, "Bu" ifâdesiyle gayet doğru bir meâl verilerek, Belirli müşriklere işâret edilmektedir.
Kur'ân her yönüyle mu'cîzedir.
Mâlesef sen, sarraflığa heves etmiş domuz gibisin.

 

Şimdi, sağduyu yazdı:

Hala şu sorunun cevabı yok: Bir insana inanmamak nasıl suç oluyor?

Konu hakkında sana çok cevap verildi,
Sürekli sorduğun soru hakkında güzel cevaplar verdiğimi düşünmeme rağmen
Verdiğim cevapları,, sarraflık örneğindeki konumunla alâkalı olarak, anlamamanı da çok doğal görmeme rağmen,
Ben âlemde Hatâ olmadığını, Her yerin Hakk ile dolu olduğunu bildiğim için
Bu sorunun tekrâr, tekrâr sorulmasındaki hikmeti düşündüm.
Peygamberlersiz bir cevap vermemin istendiğini anladım.
Gerçi verdiğim cevapta özetle bahsetmiştim.
Biraz daha açıklayayım.



 

 

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
37 minutes ago, HATEM said:

Konu hakkında sana çok cevap verildi,
Sürekli sorduğun soru hakkında güzel cevaplar verdiğimi düşünmeme rağmen
Verdiğim cevapları,, sarraflık örneğindeki konumunla alâkalı olarak, anlamamanı da çok doğal görmeme rağmen,
Ben âlemde Hatâ olmadığını, Her yerin Hakk ile dolu olduğunu bildiğim için
Bu sorunun tekrâr, tekrâr sorulmasındaki hikmeti düşündüm.
Peygamberlersiz bir cevap vermemin istendiğini anladım.
Gerçi verdiğim cevapta özetle bahsetmiştim.
Biraz daha açıklayayım.

 

Ben cevap verildiğini falan görmedim, ayrıca peygambersiz cevap falan da istemiyorum, insan derken kastettiğimin Muhammed olduğunu anlayacak zekan vardır herhalde.

 

Muhammed'e inanmamak neden suç? Muhammed'e inanmadı diye milyarlarca insanın sonsuza kadar yakılması gerektiğini söyleyen bir iddiaya inanmanın neresinde akıl, mantık, vicdan, adalet var?

 

Bir soru daha: Büluğa ermiş, aklı başında, Muhammed'e inanmayan ve 15 yaşında ölen bir çocuğun akıbeti İslam'a göre nedir?

 

48 minutes ago, HATEM said:

Bütün savaşlarda insânlar birbirlerini öldürür, Peki Allah neden "Müşrikleri Öldürün" diyor?
Çünkü müslümânlar, Dünyânın en merhametli insânlarıdır.

 

İyi ki merhametlilermiş, sadece ödlrümekle yetiniyorlar, ya merhametsiz olsalardı? Yahu sen ne dediğinin farkında mısın? Hangi akıl ve mantıkla şu iki ifadeyi bir arada kullanabiliyorsun? Bir insanı sırf inanmıyor diye öldürmek nasıl merhamet oluyor? Nasıl bir merhamet anlayışın var senin?

Link to post
Sitelerde Paylaş
Şimdi, sağduyu yazdı:

 

Ben cevap verildiğini falan görmedim, ayrıca peygambersiz cevap falan da istemiyorum, insan derken kastettiğimin Muhammed olduğunu anlayacak zekan vardır herhalde.

 

Muhammed'e inanmamak neden suç? Muhammed'e inanmadı diye milyarlarca insanın sonsuza kadar yakılması gerektiğini söyleyen bir iddiaya inanmanın neresinde akıl, mantık, vicdan, adalet var?

 

Bir soru daha: Büluğa ermiş, aklı başında, Muhammed'e inanmayan ve 15 yaşında ölen bir çocuğun akıbeti İslam'a göre nedir?

 

 

İyi ki merhametlilermiş, sadece ödlrümekle yetiniyorlar, ya merhametsiz olsalardı? Yahu sen ne dediğinin farkında mısın? Hangi akıl ve mantıkla şu iki ifadeyi bir arada kullanabiliyorsun? Bir insanı sırf inanmıyor diye öldürmek nasıl merhamet oluyor? Nasıl bir merhamet anlayışın var senin?


Âyetin, "Müşrikleri öldürün" kısmını makaslayarak neyi hedefliyorsun sen? Mankafalığını îzâh ettim de niye saptırıyorsun, neyi hedefliyorsun sen?

Benim yazıyı da bağlamından kopartıp makaslamışsın.
Yazım şöyle;
Giriş;
Bütün savaşlarda insânlar birbirlerini öldürür, Peki Allah neden "Müşrikleri Öldürün" diyor?
Gelişme;
Çünkü müslümânlar, Dünyânın en merhametli insânlarıdır
Sonuç;
Savaşta bile Öldürmemenin (yaralamanın) daha takvâ bir iş olduğunu düşünen müslümânlara, Bu âyetle, öldürme emri veriliyor.
Pekiştirme;
Harâm aylar bittiğinde savaş başlamıştır, Savaştayken, onlar sizin canınıza kasdetmişken, "Müşrîkleri öldürmekten çekinmeyin" deniyor.

 

Şimdi, sağduyu yazdı:

Ben cevap verildiğini falan görmedim,


Ben sizin her sorunuza satır satır cevap veriyorum da sen bu kadar satırı görmedin mi?
 

On 18.02.2020 at 11:43, sağduyu yazdı:

Ben hiç bir mesajında izah mizah göremedim ki, bir insanın başka bir insana inanmadığı için sonsuza kadar yakılmasının izahı mizahı da olmaz, siz dincilere bunu göstermeye çalışıyorum ama bunu görecek seviyeye bir türlü gelemiyorsunuz.


Daha dikkatli oku Gösteriyorum.

Bir İnsânın başına ne gelirse İnsân sebeyledir.
Başına yıldırım bile düşse İnsân sebebiyledir.
Başa Gelen her şey, insân sebebiyle dir.
Âhirette ki konumumuzu da insânlara ve Peygamberlere karşı tutum ve davranışlarımız belirler.
Ebedî hayâtımızın artı ya da eksi olmasının belirlenmesinde, 1450 sene önce Hicâz'da ortaya çıkmış bir insân,
Nasıl oluyor da mutlak bir ölçü mutlak bir referans oluyor? Sorusu, Sana Daha önce vermiş olduğum cevâbın ardından sorman gereken soruydu. (Bunu ayrıca cevaplayacağım)

Mes'elenin mantığını anlaman için daha önce verdiğim cevâbı tekrâr yazıyorum.

Sorduğun soru şuydu:
1400 yıl kadar önce Muhammed "Allah adlı bir tanrı beni elçi seçti, bana inanmayan herkesi sonsuza kadar yakacak, bana inanın ve itaat edin, kurtuluşa erin." demiş.
Şimdi böyle bir iddiaya insan neden inanır, nasıl bir mantık kurularak bu iddia doğru kabul edilir?

Konuya bir de şu açıdan bakalım: Her şeyi bilen bir tanrının bir insanı elçi seçip "Şu insanlara söyle,
bana inanıp ibadet etsinler, eğer sana inanmazlarsa onları sonsuza kadar yakacağım." der mi?


Peygamber Efendimizin peygamberliği 1450 sene önce başladı gibi gözükse de,
Hz. Âdem'e daha Rûh üflenmemişken,
Rûh-u Muhammedî Peygamber idi...

Hz. Âdem'den bu yana gelen bütün peygamberler, 124 bin küsûr peygamber,, aslında Allah elçisi Peygamberimiz s.a.v. in elçileridirler.
Diğer bütün peygamberler Peygamber Efendimizin tafsîlâtıdırlar (Açılımıdırlar).
Farklı coğrafya ve farklı zamâlarda zuhûr eden,, Rûh-u Muhammedîden başkası değildir.
Hz. Îsâ'yı veyâ hz. Mûsâ'yı veyâ hz. Nûh'u inkâr eden, Hz. Muhammed'i inkâr etmiş olur.
Mevzû nun başlangıcı 1450 sene önce değil, çok daha öncedir...

Konuya bir de şu açıdan bakalım: Her şeyi bilen bir tanrının bir insanı elçi seçip "Şu insanlara söyle,
bana inanıp ibadet etsinler, eğer sana inanmazlarsa onları sonsuza kadar yakacağım." der mi?


Hakk Teâlâ, Kâinattan ayrı, Kâinâtın dışında, yanında veyâ ötesinde berisinde bir varlık değildir.
Her varlıkta tecellî eden O'ndan başkası değildir.
İsimlerinin tecellî etmesi yönünden,, Çağıran da O'dur, Çağrılan da...
Allah Teâlâ Peygamberlerde Rahmetiyle ()Rahmân ismiyle) tecellî etmiştir.
Diğer insânlarda farklı isimleriyle tecellî eder.
Allah'tan bağışlanma, rahmet ve sığınma isteyenler, Hakk Peygamberin yoluna sevkedilirler.
Allah'tan belâlarını cezâlarını isteyenler de şeytânın yoluna uyarlar.
Fakat, Celîl olan da O'dur. Cemîl olan da...

nasıl bir mantık kurularak bu iddia doğru kabul edilir?

Resûlullah şöyle buyurdu: "Âdem Rûh ile cesed arasındayken ben peygamber idim"
Ahmed b. Hanbel, Buharî, Ebu Nuaym, Tırmızî, Hâkim...

1450 sene önce bağımsız bir şekilde, bağımsız bilgilerle, bağımsız bir ibâdet şekliyle, müstakill arap örf âdetleri ile zuhûr etdiğini vehmettiğin bir peygamberden bahsetmiyoruz.
Senin Domuz tasavvurundaki Bağımsız mantar gibi türemiş bir Peygamber algısının bir gerçekliği yoktur.
Evet, 1450 sene önce, geçmiş peygamberlerden bağımsız, Geçmiş Peygamberlerin yaşadığı vâkıâlardan habersiz,
Geçmiş ümmetlerin ibâdetlerinden ap-ayrı bir ibâdet şekliyle,
Mantar gibi bir peygamberlik iddiâsıyla zuhur eden biri olsaydı, ona inanmayanlar değil "inananlar" yanardı.
Kur'ân, Hristiyânların ve yahûdîlerin mevcûd bilgilerine ilâveten Tafsîlât (detay) veren, önceki kitapları tamâmlayıcı nitelikte bir kitaptır.
Kur'ân,1450 sene önce zuhur etmiş, Önceki Hak kitaplardan bağımsız, müstakill bir kitap değildir.
Ve bunun gibi sayılabilecek bir çok delîl, Hz. Muhammed'in Nûrunun en önce yaratıldığını, Bütün peygamberlerden önceliğini kanıtlar.

İslâmın muhtevâsını, Hz. Muhammed'in (s.a.v.) Peygamberliğini,, Arap ırkı örf ve âdetleriyle sınırlı olduğunu düşünen,,
1450 sene öncesine hasreden her kimse,, Birçok ırka mebsûb müslümânları da "Arabcı" olmakla suçlayan kişiler,
Ap-açık ahmaktır.

Hz. Îsâ ve Hz. Mûsâ dâhil, 124bin küsûr peygamber aslında Rûh-u Muhâmmedî'nin Elçileridirler.
Dolayısıyla bir insân, Diğer Peygamberlerden hangisini İnkâr ederse etsin, akîbeti Cehennem olur.
Peygamberler, Allah'ın Rahmeti olduğu için, İnkâr eden kişi Kendi kendilerini Rahmetin kapsamının dışına çıkarmış olurlar.
İyiliklerle dolu bir insân, Yaptığı iyiliklerin karşılığı olan "Akıl nûru" ile böyle bir yanlışa düşmez veya bu yanlıştan kurtarılır.
Mes'ele, Çöl Ortamı Bedevî Deve falan değildir. Bataklıkta yeşillikte her yerde,
İster Kudüste ister İstanbulda İster Münîhte ol,, seni âid olduğun yere postalar.
Peygamberimiz (S.a.v.) Bir Ölçüdür, Referanstır.
Peygamberimize karşı (veyâ hangi peygamberle muhatab olunmuşsa) Tutum ve davranışın.
Senin Kâinâttaki konumunu belirler.

Cevâp yazısının başında,
1450 sene önce zuhûr etmiş bir insânın nasıl mutlak bir ölçü,, Sonsuz saadet için mutlak bir ölçü ve kıstas olduğunu,, sonra açıklayacağımı belirtmiştim.
Fakat bu tekrâr cevapta bu sorunun da özüne değindim.
Son Peygamberin, "Rahmân" isminin mazhârı olduğunu belirttim.
İşin ilginç tarafı, Her insân, Hakk Teâlânın bir isminin, muhtelif (birbirine karşıt, anlamları zıd) bir isminin mazhârıdır (aynasıdır, kuludur, tecellîgâhıdır.).
Her insânın mazharı olduğu isim bilinirse,
Diğer insânların o kişiye karşı tutum ve davranışları,
Diğer insânların, o ismin niteliğine karşı âlemlerdeki konumlarını belirler.
Her insân, Kulu olduğu isim hangisiyse, o ismin anlamı adına bir ölçü ve kıstastır, belirleyicidir.


 

On 23.02.2020 at 17:12, sağduyu yazdı:

 

1400 yıl önce yaşamış bir arap bedevisinin deli saçması iddialarına inanmadığım için sonsuza kadar yakılacağımı sanacak kadar ahmak ve enayi değilim.


Bilakis, Kesinlikle ahmak ve Enâyisin. Kendi aleyhine çalışıyorsun. Peygamberler rahmettir ve bütün insânların lehine çalışırlar.

Konunun 1400 yıl Önce'ye dayanmadığını,
Hangi çağda ve nerede olursan ol âid olduğun yere seni postalamanın, Kâinâtın bir görevi olduğunu belirtmiştim.
Tartışmayı sürdüremediğin için buradan biraz devâm edeyim

Konunun özü, Peygamberlerle ilgili olmaktan çok daha çok,, Seninle ilgilidir. Kendinle ilgilidir.
Peygamberler veyâ son peygamber, Bir Ölçü dür bir referanstır. Ölçünün sana bir etkisi olmaz ki?

Onlar (Peygamberler) nasıl ölçü ve referans oldular? sorusu önemli bir soru olurdu.
MâlesefTartışmayı devâm ettiremediğin için bu önemli konuları açıklayamamıştım..
Senin bir Yanma durumun olacaksa konunun ölçüyle değil bizzat senle (veyâ bizle) ilgisi vardır.

Sen kendine ne yaptın da Cehennem için bir yakıt oldun (veyâ Allah korusun, biz...(Sonumuzun ne olacağını Allah bilir))
Ölçü, sonuçta yakıt olmaya müsâit olanı ve olmayanı ayırd etmek içindir. Meselâ Ölçü, yakıt olabilecek bir odunu bir demir yapamaz, Demiri de bir odun yapamaz.

Allah'ın bizi yaratmasında ve her ân yaratmasında bizim melekler ve ma'denler gibi yüzde yüz edilgen olmadığımızı belirtmiştim.
"Yaratılışın büyük bir kısmı biz kullara âiddir" demiştim. Biz her ân kendimizi sürekli inşâ ediyoruz.
Daha doğrusu biz talep ederiz, Allah uygun görürse "Ol" der, Biz "Ol" hükmüne imtisâl ederiz ve Allah (c.c.) belki sâniyenin onbinde birinde bizi inşâ eder, yaratır.
Taleplerimize göre her ân inşâ eder.
Allah'ın varlığında "Biz her ân kendimizi sürekli inşâ ediyoruz" dememiz de doğrudur.
Bu sayısız inşâlar netîcesinde,, Ba'zı insânlar Cehenneme müsâit bir yakıt ve Ba'zı insânlar da Cennete müsâit bir nûr hâline geliyorlar.

Kınanacak bir varlık aranıyorsa  bu, kendimizden başkası değildir. Salyalar saçmaya hırlaya gerek yok...

 

 

On 23.02.2020 at 17:21, sağduyu yazdı:

Bir tanrının bizzat kendisinin yarattığı bir varlığa kendi tasarladığı şekilde çalıştı diye kızıp köpürmesi, sonra da hırsını alamayarak bir de işkence edip yakması kadar saçma bir şey olabilir mi?


Olamaz, Gerçekten Çok saçma...
Düşünsene Allah Kendisine itâatten hiç ayrılmayan melekleri mineralleri atomları yaratmış ve onlara azâb edecekse gerçekten çok saçma olur.

İnsânların ve cinnlerin tasarlanan bir robot olmadığını kaç kere anlatmamız lâzım, anlaman için?
Tasarlanmış olsa bile bu tasarlanma sürecine insânın yüzdeyüz dâhil olduğunu kaç kere ifâde etmemiz lâzım, papağan gibi aynı i'tirâzları yapmaman için.

Yaratılışta etkin olduğumuza dâir kendi kendimizi inşâ ettiğimize dâir, Benim anlattıklarımın,,
Kur'âna uygun olmadığını düşünüyorsan, Kur'âna uygun olduğuna dâir açıklama yapmamı istemek yerine
Hem algındaki gerçek dışı Kur'ân algısına hem de bana karşı çıkmanın mantığı nedir?
Benim anlattıklarımın Kur'âna uygun olmadığını düşünsen, zâten bana karşı çıkamassın.
Hâlindeki bu farklı bozukluğu bilmem anlatabiliyor muyum?
Sanki sen gerçeğin nerde olduğunu biliyorsun ve "bu dünyâdaki gâvurluk yapma fırsatımı, özgürlüğümü dibine kadar kullanırım" der gibisin.
Ve şimdiye kadar elde etmiş olduğun betonlaşmış birikimler, senin Akıl ve mantık kaideleri içersinde yol almana izin vermiyor.

Allah nasîb ederse, "Ateistler nasıl kurtulur" diye bir yazı yazmam lâzım.


Bunları görmedin mi
Senin Bir Web Robotu olmadığını insânlara kanıtlaman lâzım, Mantıklı birşeyler yaz artık.
Yoksa Şok mu oldun? Yıllardır yırtınıp durduğun soruların cevâbı karşısında...
 

Sorduğun soruya, Laci lerle cevap vermişim. Bu cevâba inşAllah ilâveler yapacağım.
Bu soruyu kitapta kullanalım inşAllah.


Özetini vereyim, Daha geniş yazacağım, Fetret devrindeki insânlardan da bahsedeceğim.

Konunun temelde peygamberlerle ilgisi yok.
Konu senin ve diğer insânların bizzat kendisiyle, varlık mertebesiyle alâkalı.
Senin serzenişin de aynen bir odunun, serzenişine benziyor.
Odun ile ısınması gereken kişiye, bir odun olarak diyorsun ki; "Beni neden yakıyorsun"?
O da diyor ki; "Sana bir garezim yok, Seni yanıcı olduğun için yakıyorum, Yanıcı olmasaydın ben seni yakmazdım/yakamazdım."
Ey sağ kuyu Odunu, Sobaya sobacıya i'tirâzı bırak, kendine sor; "Ben niye odun oldum, Yakıt oldum"?
Bir peygamber gelse de gelmese de varlık mertebesi yanmayı iktizâ eden yanar.
Varlık merteben yanmayı iktizâ etmiyorsa yanmazsın. Bu durumda cehenneme atılsan bile cehennemi söndürürsün.
Mevzû sende başlar sende biter veyâ bizde başlar bizde biter. Mevzû tâmamıyle kendimiz ile alâkalıdır.
Peygamberin varlığı senin adına bir ölçüden ibârettir.
Peygambere karşı davranışın ile ya Cehenneme yakıt olduğun ortaya çıkar ya da Cehennemin senden kaçtığı bir su veyâ nûr olduğun ortaya çıkar.

İşte bu noktada Peygamberler bir Rahmet Bir yardımcı ve bir kurtarıcı olarak Allah tarafından görevlendirilmişlerdir.

İnşAllah Konuyu biraz daha açıklayacağım.

tarihinde HATEM tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...