Jump to content

Bugün neden peygamber gelmiyor ?


Recommended Posts

Ben ayetlerden yola çıkıyorum siz istedğiniz gibi yorumlayın.Bakın ayettede yazdığı gibi peygamberlere zulmediliyor. Andolsun, sizden önceki nice nesilleri peygamberleri, kendilerine apaçık deliller getirdikleri halde (yalanlayıp) zulmettikleri vakit helâk ettik. Onlar zaten inanacak değillerdi. İşte biz suçlu toplumu böyle cezalandırırız (Yunus,10/13)

Siz islamı bilmiyorsunuz ve hala sorguluyorsunuz !

Helak olan kavimlerden sonra yeni kavimler gelmiştir ! İşte:Biz zulmetmekte olan nice memleket halkını kırıp geçirdik ve onlardan sonra başka toplumlar meydana getirdik.” (Enbiya,21/11).

Kesin dinezorlarıda helak etmiş :D

http://i.hizliresim.com/DM5J4z.png

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 59
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Allahımı inkar ediyorsun bu ayatleri napcağız herkes arpcamı dilmi biliyor?

l7N19l.jpg

Allahımı inkar ediyorsun bu ayatleri napcağız herkes arpcamı dilmi biliyor?

l7N19l.jpg3Dloj4.jpg

Sual: Ateist yazar, (Diğer milletler kendi kulu değil mi de, Tanrı Kur’anı Arapça indirdi) diyor.

CEVAP

Eğer Kur’an İngilizce olarak inseydi, aynı bozuk mantıkla, (Diğer milletler kendi kulu değil mi de, Tanrı Kur’anı İngilizce indirdi) diyecekti. Maksadı yanlış bulmak olduktan sonra her şeyi tenkit eder. Yusuf sûresinin, (Biz Kur’anı Arapça olarak indirdik, umulur ki, siz onu anlarsınız) mealindeki 2. âyet-i kerimesi, tefsirlerde özet olarak şöyle açıklanıyor:

Biz Kur’an-ı kerimi herhangi bir lisan ile değil, en geniş, en açık, en âhenktar olan Arap lügâtı üzere indirdik. Eğer akıllıca düşünürseniz, bu Kitabın ulviyetini, kendisinin bir şaheser, hükümlerinin, tesirli sözlerinin, bütün insanlığa hitap ettiğini, müslüman olmayı en büyük bir vazife, en yüksek bir saadet telakki edersiniz.

iyi oku mekke çeveresine gönderdim diyor. arapcamı çok dünyda kulanılıyor yoksa ilgizcemi. belki diyeceksin o zaman arapca dil daha çok konuşuluyordu. burdada bir sorun daha çıkıyor Allahınız öngürsüzdür bilememiş ingilizce ileride daha çok konuşulacağını

Link to post
Sitelerde Paylaş

iyi oku mekke çeveresine gönderdim diyor. arapcamı çok dünyda kulanılıyor yoksa ilgizcemi. belki diyeceksin o zaman arapca dil daha çok konuşuluyordu. burdada bir sorun daha çıkıyor Allahınız öngürsüzdür bilememiş ingilizce ileride daha çok konuşulaca

Sana gönderdiğim ayette arapça en açık dil olduğu için arapça gönderildiği yazıyor. Şimdi diceksin ki Hz.Muhammed arap olduğu için arapça gönderildi ama bölge halkının çoğu okuma bilmiyordu.

Sen anlamak istesen her dilde anlarsın anlamak istemediğin için anlamıyorsun,

Allah, insanlar için pek çok dil yaratmış, fakat kullarıyla konuşmak için bu diller arasından Arapçayı seçmiştir. Evrensel bir kitabın Arap bir peygamberle ilk olarak Arap bir kavme gönderilmesinde elbette çok hikmetler vardır.

Burdan bana kuranı inkar ediyorsun diyen vatandaşlara selam: Kurandaki ayetleri koyuyorum :)

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bu resim daha güzel :D cariye evlide olsa s....keceksin ne güzel adelet dBMb2Ap.jpg

Burdaki ilişkiden kasıt muta nikahı kıymakdır. Daha sonra Muta yasaklanmıştır

Değerli kardeşimiz;

Bu konuda bazı bilgileri vermeden önce ayetin mealini -yeniden- vermekte fayda vardır:

“Kocası olan kadınlarla da evlenmeniz haramdır, ancak harp esiri olarak eliniz altında bulunan cariyeler bundan müstesnadır. İşte bütün bunlar Allah’ın kesin hükümleridir. Bu sayılanlardan başkalarını, iffetli yaşamak, zina etmemek şartıyla, mal harcayıp mehirlerini vererek nikâhlamanız helâldir. Dikkat edin: Evlenerek beraberliklerinden yararlandığınız kadınlara, belirlenmiş olan mehirlerini verin, bu bir haktır. Ama belirledikten sonra, aranızda anlaşarak miktarını arttırıp eksiltmenizde size bir vebal yoktur. Allah alîm ve hakîmdir (her şeyi hakkıyla bilir, mutlak hüküm ve hikmet sahibidir).”(Nisa, 4/24).

Şimdi ayette -meal olarak- yer alan “Evlenerek beraberliklerinden yararlandığınız kadınlara, belirlenmiş olan mehirlerini verin”ifadesindeki “yararlanma/faydalanma” kavramları üzerinde durmamız gerekir.

- Alimlerin önemli bir kısmına göre, bu ayette yer alan ve“yararlanma/faydalanma” anlamına gelen “istimta’” kavramı, “mut’a”nikahıyla alakalıdır.(bk. Razî, Ebu’s-Suud, ilgili ayetin tefsiri). İslam’da, mut’a nikahının önce mübah olduğu, daha sonra yasaklandığı hususu, Ehl-i sünnet alimlerinin ittifakına dayanan bir görüştür. O halde, ayette söz konusu edilen“istimta’ = faydalanma” ifadesi, bu geçici evliliğin manasını çağrıştıran bir sözcük olarak kullanılmıştır.

- Diğer bir kısım alimlere göre ise, ayetteki “istimta' ” nikah ve evlenmeyi ifade etmektedir.

Bu durumda, bu kavramı şöyle açıklayabiliriz: Evlilik, karşılıklı ihtiyaçlar sonucu, erkek ile kadının hayatlarını birleştirmelerinden ibarettir. Bu sebeple, erkeğin kadından faydalanması söz konusu olduğu gibi, kadının da erkekten faydalanması söz konusudur.

Bu karşılıklı “istimta' = faydalanma” işi, sadece nefsanî duyguların tatmini anlamına gelmez. Yaratılıştan var olan “bir başkasıyla hayatı paylaşma”duygusunun tatmin edilmesi anlamına da gelir. Nitekim, “Kaynaşmanız için size kendi(cinsi)nizden eşler yaratıp aranızda sevgi ve merhamet peydâ etmesi de O'nun (varlığının) delillerindendir. Doğrusu bunda, iyi düşünen bir kavim için ibretler vardır.”(Rum, 30/21) mealindeki ayette, bu geniş -müşterek- hayat yelpazesine işaret edilmiştir.

Bu bilgiler ışığında konuya baktığımızda, “istimta’ = faydalanma” kavramının sadece şehevî duygulara -özelikle de erkeklere- hitap eden bir olgu olmadığını görürüz.

Ayette, bu faydalanma işinin erkeklere mahsusmuş gibi ifade edilmesinin hikmeti şunlar olabilir:

a. Kur’an’ın indiği dönemde “istimta’a”, yerleşik bir kavram olduğu için kullanılmış olabilir.

b. İslam’da yeni kurulan müşterek aile hayatında, geçimi sağlama görevi erkeğe yüklenmiştir. Ayrıca, genellikle mal-mülkü olmayan kadına “mehir” adında bir malî imkânın sağlanması da erkeğin uhdesine verilmiştir. Ayette, erkekten bu sorumluluğu yerine getirmesi istenirken, onun hayat arkadaşından aldığı destek“istimta’” kavramıyla hatırlatılmıştır.

c. Yukarıda arz edildiği üzere, aslında her iki tarafın da -müşterek hayattan- karşılıklı faydalanmaları söz konusu olduğu halde, bunun yalnız erkeğe hatırlatılması, kadın için bir küçüklük değil, bir şereftir. Çünkü, bu ifadeyle kadın, müşterek aile hayatının huzur simgesi, sükûnet sütunu, müşterek hayatın nirengi noktası, yaşanabilir bir hayatın ekseni olarak takdim edilmiştir. “Cennet anaların ayakları altındadır.” (bk. Nesâî, Cihad, 6), "Anne Cennet kapılarının ortasındadır." (İbn Hanbel, V, 198) diyen bir Peygamber (a.s.m)’in ortaya koyduğu dinden de zaten bu beklenir.

Ayette geçen belli bir süreye kadar, anlamındaki ifadeye gelince:

- İbn Abbas yanında, Ubey b. Kâb, Said b. Cübeyr, Süddi gibi alimler de ayette “ila ecelin müsemma”(belli bir süreye kadar) ifadesini de ayetin bir cümlesi olarak kabul etmişlerdir. Ve bu sebeple muta’ya taraftar olmuşlardır(bk. İbn Kesir, ilgili ayetin tefsiri).

- Ancak bu hüküm daha sonra neshedildiği için, alimlerin cumhuruna göre, muta nikahı haramdır. Bunların dayanağı ise, Buhari ve Müslim’in Hz. Ali’den yaptıkları şu rivayettir: “Hz. Peygamber hayber günü mut’a nikahını ve ehlî eşeklerin etini haram kıldı”(bk İbn Kesir, a.g.y).

- Hz. Ömer’in sahabe cemaatinin huzurunda mut’anın haram olduğunu bildirmesi üzerine bu hüküm sahabenin icmaıyla/büyük çoğunluğuyla sabit olmuştur.

Razi’nin ifade ettiği gibi, Hz. Öermer’in bu sözü özetle şu anlama gelir: “Ben Mut’a nikahını yasaklıyorum; çünkü Hz. Peygamberin bunu yasakladığını çok iyi biliyorum.”

Eğer böyle olmazsa, Hz. Ömer’in ve onun bu söylediklerini kabul eden sahabenin -haşa- dinde oynamış olduklarını ve dolayısıyla dini risk taşıdıklarını kabul etmek gerekir(bk. Razi, ilgili ayetin tefsiri). Başta Hz. Ömer olarak aşere-i mübeşşerenin de içinde bulunduğu sahabe cemaati için böyle bir su-i edep elbette Şialardan başkasında bulunmaz, bulunamaz.

- Razi’nin belirttiği gibi, bu ayette yer alan “Ücur/ücretler” kelimesinin mut’a için değil, doğrudan nikahın mehri olduğunu gösteren deliller vardır(Razi, a.g.y).

- Ehli sünnet alimlerinin görüşüne göre bu konunun özeti şudur:

a. Nisa 24. ayette yer alan “Ucur” kelimesinin normal nikah akdi geçen geçerli olan mehir mi yahut Mut’a nikahına işret eden bir ücret mi olduğu konusunda farklı görüşler vardır. Bu sebeple bu ayetin ifadesi, -bir ihtimal olmakla beraber-kesin olarak mut’a nikahı hakkında olduğu söylenemez.

b. Bu ayetin manası ne olursa olsun, ehl-i sünnet alimlerinin büyük çoğunluğuna göre, Mut’a nikahı önceleri caiz görülmüş, Hz. Peygamber’in bu konudaki ifadeleri sahih hadis kaynaklarında bildirilmiştir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sana gönderdiğim ayette arapça en açık dil olduğu için arapça gönderildiği yazıyor. Şimdi diceksin ki Hz.Muhammed arap olduğu için arapça gönderildi ama bölge halkının çoğu okuma bilmiyordu.

Sen anlamak istesen her dilde anlarsın anlamak istemediğin için anlamıyorsun,

Allah, insanlar için pek çok dil yaratmış, fakat kullarıyla konuşmak için bu diller arasından Arapçayı seçmiştir. Evrensel bir kitabın Arap bir peygamberle ilk olarak Arap bir kavme gönderilmesinde elbette çok hikmetler vardır.

Burdan bana kuranı inkar ediyorsun diyen vatandaşlara selam: Kurandaki ayetleri koyuyorum :)

Biz türklere daha peygamber gelmemiş gelince tanışırız

5dnVa5.jpg

Link to post
Sitelerde Paylaş

Burdaki ilişkiden kasıt muta nikahı kıymakdır. Daha sonra Muta yasaklanmıştır

Değerli kardeşimiz;

Bu konuda bazı bilgileri vermeden önce ayetin mealini -yeniden- vermekte fayda vardır:

“Kocası olan kadınlarla da evlenmeniz haramdır, ancak harp esiri olarak eliniz altında bulunan cariyeler bundan müstesnadır. İşte bütün bunlar Allah’ın kesin hükümleridir. Bu sayılanlardan başkalarını, iffetli yaşamak, zina etmemek şartıyla, mal harcayıp mehirlerini vererek nikâhlamanız helâldir. Dikkat edin: Evlenerek beraberliklerinden yararlandığınız kadınlara, belirlenmiş olan mehirlerini verin, bu bir haktır. Ama belirledikten sonra, aranızda anlaşarak miktarını arttırıp eksiltmenizde size bir vebal yoktur. Allah alîm ve hakîmdir (her şeyi hakkıyla bilir, mutlak hüküm ve hikmet sahibidir).”(Nisa, 4/24).

Şimdi ayette -meal olarak- yer alan “Evlenerek beraberliklerinden yararlandığınız kadınlara, belirlenmiş olan mehirlerini verin”ifadesindeki “yararlanma/faydalanma” kavramları üzerinde durmamız gerekir.

- Alimlerin önemli bir kısmına göre, bu ayette yer alan ve“yararlanma/faydalanma” anlamına gelen “istimta’” kavramı, “mut’a”nikahıyla alakalıdır.(bk. Razî, Ebu’s-Suud, ilgili ayetin tefsiri). İslam’da, mut’a nikahının önce mübah olduğu, daha sonra yasaklandığı hususu, Ehl-i sünnet alimlerinin ittifakına dayanan bir görüştür. O halde, ayette söz konusu edilen“istimta’ = faydalanma” ifadesi, bu geçici evliliğin manasını çağrıştıran bir sözcük olarak kullanılmıştır.

- Diğer bir kısım alimlere göre ise, ayetteki “istimta' ” nikah ve evlenmeyi ifade etmektedir.

Bu durumda, bu kavramı şöyle açıklayabiliriz: Evlilik, karşılıklı ihtiyaçlar sonucu, erkek ile kadının hayatlarını birleştirmelerinden ibarettir. Bu sebeple, erkeğin kadından faydalanması söz konusu olduğu gibi, kadının da erkekten faydalanması söz konusudur.

Bu karşılıklı “istimta' = faydalanma” işi, sadece nefsanî duyguların tatmini anlamına gelmez. Yaratılıştan var olan “bir başkasıyla hayatı paylaşma”duygusunun tatmin edilmesi anlamına da gelir. Nitekim, “Kaynaşmanız için size kendi(cinsi)nizden eşler yaratıp aranızda sevgi ve merhamet peydâ etmesi de O'nun (varlığının) delillerindendir. Doğrusu bunda, iyi düşünen bir kavim için ibretler vardır.”(Rum, 30/21) mealindeki ayette, bu geniş -müşterek- hayat yelpazesine işaret edilmiştir.

Bu bilgiler ışığında konuya baktığımızda, “istimta’ = faydalanma” kavramının sadece şehevî duygulara -özelikle de erkeklere- hitap eden bir olgu olmadığını görürüz.

Ayette, bu faydalanma işinin erkeklere mahsusmuş gibi ifade edilmesinin hikmeti şunlar olabilir:

a. Kur’an’ın indiği dönemde “istimta’a”, yerleşik bir kavram olduğu için kullanılmış olabilir.

b. İslam’da yeni kurulan müşterek aile hayatında, geçimi sağlama görevi erkeğe yüklenmiştir. Ayrıca, genellikle mal-mülkü olmayan kadına “mehir” adında bir malî imkânın sağlanması da erkeğin uhdesine verilmiştir. Ayette, erkekten bu sorumluluğu yerine getirmesi istenirken, onun hayat arkadaşından aldığı destek“istimta’” kavramıyla hatırlatılmıştır.

c. Yukarıda arz edildiği üzere, aslında her iki tarafın da -müşterek hayattan- karşılıklı faydalanmaları söz konusu olduğu halde, bunun yalnız erkeğe hatırlatılması, kadın için bir küçüklük değil, bir şereftir. Çünkü, bu ifadeyle kadın, müşterek aile hayatının huzur simgesi, sükûnet sütunu, müşterek hayatın nirengi noktası, yaşanabilir bir hayatın ekseni olarak takdim edilmiştir. “Cennet anaların ayakları altındadır.” (bk. Nesâî, Cihad, 6), "Anne Cennet kapılarının ortasındadır." (İbn Hanbel, V, 198) diyen bir Peygamber (a.s.m)’in ortaya koyduğu dinden de zaten bu beklenir.

Ayette geçen belli bir süreye kadar, anlamındaki ifadeye gelince:

- İbn Abbas yanında, Ubey b. Kâb, Said b. Cübeyr, Süddi gibi alimler de ayette “ila ecelin müsemma”(belli bir süreye kadar) ifadesini de ayetin bir cümlesi olarak kabul etmişlerdir. Ve bu sebeple muta’ya taraftar olmuşlardır(bk. İbn Kesir, ilgili ayetin tefsiri).

- Ancak bu hüküm daha sonra neshedildiği için, alimlerin cumhuruna göre, muta nikahı haramdır. Bunların dayanağı ise, Buhari ve Müslim’in Hz. Ali’den yaptıkları şu rivayettir: “Hz. Peygamber hayber günü mut’a nikahını ve ehlî eşeklerin etini haram kıldı”(bk İbn Kesir, a.g.y).

- Hz. Ömer’in sahabe cemaatinin huzurunda mut’anın haram olduğunu bildirmesi üzerine bu hüküm sahabenin icmaıyla/büyük çoğunluğuyla sabit olmuştur.

Razi’nin ifade ettiği gibi, Hz. Öermer’in bu sözü özetle şu anlama gelir: “Ben Mut’a nikahını yasaklıyorum; çünkü Hz. Peygamberin bunu yasakladığını çok iyi biliyorum.”

Eğer böyle olmazsa, Hz. Ömer’in ve onun bu söylediklerini kabul eden sahabenin -haşa- dinde oynamış olduklarını ve dolayısıyla dini risk taşıdıklarını kabul etmek gerekir(bk. Razi, ilgili ayetin tefsiri). Başta Hz. Ömer olarak aşere-i mübeşşerenin de içinde bulunduğu sahabe cemaati için böyle bir su-i edep elbette Şialardan başkasında bulunmaz, bulunamaz.

- Razi’nin belirttiği gibi, bu ayette yer alan “Ücur/ücretler” kelimesinin mut’a için değil, doğrudan nikahın mehri olduğunu gösteren deliller vardır(Razi, a.g.y).

- Ehli sünnet alimlerinin görüşüne göre bu konunun özeti şudur:

a. Nisa 24. ayette yer alan “Ucur” kelimesinin normal nikah akdi geçen geçerli olan mehir mi yahut Mut’a nikahına işret eden bir ücret mi olduğu konusunda farklı görüşler vardır. Bu sebeple bu ayetin ifadesi, -bir ihtimal olmakla beraber-kesin olarak mut’a nikahı hakkında olduğu söylenemez.

b. Bu ayetin manası ne olursa olsun, ehl-i sünnet alimlerinin büyük çoğunluğuna göre, Mut’a nikahı önceleri caiz görülmüş, Hz. Peygamber’in bu konudaki ifadeleri sahih hadis kaynaklarında bildirilmiştir.

Nisa: 24. "Evli kadınlarla evlenmeniz de haram kılındı. Maliki bulundu¬ğunuz cariyeler müstesna, bunlar, Allah'ın üzerine farz kıldığı hükümler¬dir..."

iyi oku bak kırmızıya boayadığım yeri

Link to post
Sitelerde Paylaş

Kardeş islmda cariye var kölede var al sana peygamberini hutbesi

BUDA peygmberin hutbesi bir soy iddia eden soysuz, yahut efendisinden başkasına intisaba kalkan nankör, Allah'ın gazabına, meleklerin lanetine ve bütün müslümanların ilencine uğrasın! ''

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ben ayetlerden yola çıkıyorum siz istedğiniz gibi yorumlayın.Bakın ayettede yazdığı gibi peygamberlere zulmediliyor. Andolsun, sizden önceki nice nesilleri peygamberleri, kendilerine apaçık deliller getirdikleri halde (yalanlayıp) zulmettikleri vakit helâk ettik. Onlar zaten inanacak değillerdi. İşte biz suçlu toplumu böyle cezalandırırız (Yunus,10/13) [/size]

Siz islamı bilmiyorsunuz ve hala sorguluyorsunuz ! [/size]

Helak olan kavimlerden sonra yeni kavimler gelmiştir ! İşte:[/size]Biz zulmetmekte olan nice memleket halkını kırıp geçirdik ve onlardan sonra başka toplumlar meydana getirdik.” ([/size]Enbiya,21/11).[/size]

Kurandan yola çıkmanız zaten sorunların nedeni. Arabın masal kitabını gerçek kabul edince, bu tür sorunların doğmasından daha doğal ne vardır?

Arabın hayali tanrısını oynayan muhammed demiş ki, kavimleri helak ettik, yerine yenisini getirdik. Yahudileri helak edip, yerine kimi getirmiş? Hıristiyanları helak edip yerine kimi getirmiş? Bunlar helak olduğuna göre, yahudi ya da hıristiyan kalmaması gerekir değil mi? Arabın kıytırık tanrısı bilmiyor mu ki, yahudilik anneyle dvam eder? Yahudi olmak için, yahudi anneden doğmuş olmak lazım. Yahudiler helak olmuşsa, yahudilik nasıl devam etmiş?

İkinci olarak, bakın, basit bir mantık kurabilmekte bile zorlanıyorsunuz.

a kavmi helak oluyor, yerine b kavmi geliyor (nerden geliyor? allahınız, masala göre, cennette halk yaratıp, ağaca yanaştırıp, sonra onlara ağaca yanaştınız diye kızıp, dünyaya indirmeye devam mı ediyor? )

b kavmi helak oluyor , yerine c kavmi geliyor

...

y kavmi helak oluyor, yerine z kavmi geliyor

Şimdi, tüm bu öncekilerin sözde helak olmasının nedeni, masal kitabınıza göre, peygamberlerini yalanlamaları imiş. Aynı uyduruk kitaba göre, kitap ehli olarak geçen bir sürü kavim var, bunlar peygmberlerini yalanlayıp helak olduklarına göre, bunların dini, bunların soyu nasıl devam etmiş? Yeniden peygamber mi gelmiş? Helak olan halkın dili nasıl yaşamış ki, sonra gelenler aa kitap var deyip kendi kendilerine, kitaba inanmayı becerebilmişler. Kanlı canlı peygamber, kendi dillerinde tebliğ ederken işe yaramamış da, sonradan gelenler buldukları kitabı nasıl anlayıp, nasıl evet lan çok mantıklı hemen iman edelim demişler? Masal kitabınızın tanrısı, bunları imana hazır olarak mı yaratmış? Peki bu imana hazır olarak yaratılanlar sonra nasıl yoldan çıkmışlar da helak olmuşlar? Masal kitabınızın tanrısı, insnaları bozulmaktan koruyamayacak kadar aciz miymiş ki, defalarca imana hazır olarak yarattığı bütün nesiller hep önünde sonunda inanmazlık etmişler?

Bir kavim helak olup yerine yenisi geliyorsa, nasıl olur da her seferinde dünyanın bir önceki döneminden daha fazla sayıda insan ve kavim olur? Bu durumda uyduruk tanrınız, masala göre sürekli olarak, öncekilerin helak olup olmamasına bakmadan yeni kavim pompalıyor olmalı.

Dahası, uyduruk tanrınız ve masala göre, peygamber gelen kavimler helak olmuşlar da yerine yenileri gelmişse, Yunanlılara kim gelmiş? Sümerlere kim gelmiş? Sümerler yazıyı icat eden insanlar, peygamber denen soytarılar bunlara musallat olsaydı, bir yerlerde kaydı olması gerekirdi. Antik Yunanlılar yazılı bir sürü kayıt bırakmışlar, bunlarda da aynı şekilde yazılar olması gerekirdi. 2500-3000 yıllık yunan edebi eserleri aslanlar gibi dururken, yaklaşık olarak aynı zamana denk gelen bir sürü helak olayının buralarda geçmemesi, yunanlılara hiç peygamber gelmemesi, bunlar helak olmuş bir kavmin yerine gelmişlerse, bunun hiçbir yerde yazmaması, edebiyat ve bilimde öncülerden olan bu kavmin ula biz yoktan varolduk da nasıl oldu diye bunları kaydetmemiş olması nasıl mümkündür?

Üçüncü olarak, kuranda zalimin ne şekilde tanımandığını bilmediğiniz için peygamberlerine saldırmışlar vb. diyorsunuz. Buyrun, kuranda zalim:

Uyduruk kitabınızdan haberiniz yok.

Al-i imran 94

Artık bundan sonra her kim Allah'a karşı yalan uydurursa, işte bunlar, zalimlerin ta kendisidirler.

Al-i imran 151

Allah'ın, hakkında hiçbir delil indirmediği şeyleri O'na ortak koşmaları sebebiyle, kafirlerin kalplerine yakında korku salacağız. Gidecekleri yer de cehennemdir. Zalimlerin varacağı yer ne kötüdür!

Enam 21

Yalan sözlerle Allah'a iftira edenden veya O'nun ayetlerini yalanlayandan daha zalim kimdir! Şüphe yok ki, zalimler kurtuluşa ermezler!

Enam 93

Allah'a karşı yalan uydurandan yahut kendisine hiçbir şey vahyedilmemişken "Bana da vahyolundu" diyenden ve "Ben de Allah'ın indirdiği ayetlerin benzerini indireceğim" diyenden daha zalim kim vardır!

Böyle bir sürü allah hakkında yalan söyleyen en zalimdir ayetinin yanısıra bir de

Bakara 114

Allah'ın mescidlerinde O'nun adının anılmasına engel olan ve onların harap olmasına çalışandan daha zalim kim vardır!

Bakara 140

Allah tarafından kendisine (bildirilmiş) bir şahitliği gizleyenden daha zalim kim olabilir?

Muhammed kimin daha zalim olduğuna karar verememiş. Öğrendiniz mi zalim kimmiş?

Link to post
Sitelerde Paylaş

ALINTI

Ok kadar çok ayet varki cariye kölele için istersen hepsini asarım sanırım iki tana veya birtande olsa kuranın çökertir

slam'da Cariyelik savaşta esir edilen ve alıkonunan kadınların ''efendilerine'' her konuda hizmet eden kölelerdir. islam'dan önce varolduğu gibi islam geldiğinde de bu uygulama devam etmiştir. İslamın Kadın-erkek eşitliğini getirdiği söylenen yalancı müslüman din adamları bu konudan hiç bahsetmez. İslam cariyeliği;köleliği yasaklamamış, ayrıca onaylamıştır. kuranda'da ''cariye'' kelimesi sık sık geçmektedir.

Ek olarak 6 yaşında kızların elinin yüzünün görünmesine ''zina günah haram'' diyen islam, kadın kölelerle nihahsız cinsel ilişkiyi de onaylıyor. Bknz :
Muminin suresi 5-6-7:
''Onlar ki, ırzlarını korurlar. ancak eşleri ve ellerinin altında bulunan cariyeleri bunun dışındadır. Onlarla ilişkilerinden dolayı kınanmazlar. Kim bunun ötesine geçmek isterse, işte onlar haddi aşanlardır. ''

Mearic suresi 27-28-28-29-30-31:
"Onlar, rablerinin azabından korkan kimselerdir.Çünkü, rablerinin azabından emin olunamaz. Onlar, mahrem yerlerini koruyan kimselerdir. Ancak eşleri, yahut sahip oldukları cariyeleri başka. çünkü onlar (eşleri ve cariyeleri ile olan ilişkileri konusunda) kınanmazlar. Kim bunun ötesini isterse, işte onlar sınırı aşan kimselerdir."

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bir yaratıcı var ve kendi varlığını insanlara bildirmek istiyor olsaydı , tek bir coğrafyaya tek bir peygamber mi gönderirdi gerçekten ?

Müslümanlar yaklaşık 224 bin peygamberin geldiğinden bahsediyorlar . Sonuncusu da hazrati muhammedmişş !! O da 15 asır önce falan gelmiş .Peki bu son peygamber saçmalığı nedir ? Peygamberlerin gelişi neden duraklar ?

Günümüzde yaklaşık 6.5 milyar insan var . Bu insanların yaratıcıyı bilmesi ve tanıması için bugün bile onlarca , yüzlerce hatta binlerce peygamber gelmesi gerekmez miydi ?

Müsolar bu soruya mantıklı bir cevap versinler , kalkıp ben de müslüman olurum , o kadar iddialıyım ama dediğim gibi , yıllarcadüşündüm ama bir türlü cevap bulamadım şu işe .

Bundan sonra peygamber gelememesinin tek mantıklı sebebi şudur:

İnsanlar artık bu yalanları yemiyorlar. Düşünce evrimleşmesi diye bir şey var çünkü. Yunan mitolojisinde tanrıların insanlardan pek bir farkı yoktu(Gerek görünüş olsun, gerek duygu olsun vs.). Sonra semavi dinler geldi ve tanrı sayısında düşüş yaşandı. Ayrıca semavi dinlerde de tanrı birtakım insan hareketleri yapıyor ama tanrı bir insana Yunan mitolojilerindeki kadar benzemez. Sonrasında ne oldu? Son 100 yılda ateizm arttı ve artmaya devam edeceğine inanıyorum. Yani buraya bakarak bile düşünce evriminin var olduğunu kanıtlayabiliriz.

Tabi muhammedden sonra kendini peygamber ilan edenler çıkmamış mıdır? Çıkmıştır. Bu forumda Deli Said diye bahsettiğimiz Saidi Nursi de bunlardan biri. Ancak söylediğim gibi peygamberlik numaralarını yiyen kişi sayısı gerçekten çok azdır ve azalmaya devam ediyor zaten.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Merhabalar

Deli Said dediğiniz kişinin kitapları 50 dile çevrilmiş okunuyor.....Bence deli değil velidir..Senin ona deli demen veli olduğunun ispatıdır....Ama anlamak isteyene tabii ki

Deli said'in kitaplarının 50dile çevrilmiş olmasının nedeni, kitapların içeriği değil, onu pazarlayan ve ondan ekmek yiyen düzenbazların bolluğudur. Deli said'in zırvalarını, Turan Dursun'un müslümanlık ve nurculuk isimli kısacık kitabında açık ve sade bir dille okuyabilirsiniz. Turan Dursun bu kitabı, daha müslümanken yazmıştır.

Deli said'in adam zannedilmesinin nedeni, zırvalarının okunamaz halde olması ile dolandırıcılar tarafından her tarafa çekilebilir olmasıdır. Tıpkı kuran gibi, yazan başka şey, yazdığı söylenen bambaşka şeydir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Zırrrt! Pırt!

Kuran'da, bir arama yap!

Kuran, yalnızca Mekke beldesi ve çevresine gönderilmiştir.

Bunu kabul etmiyorsan, Kuran'ı yalanlıyorsun! Yâni mürttedsin; cezân ise, gebertilmendir!

Ayet göster,ateist olayım hemen.Bu kadar açığım.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...