Jump to content

Türkçe güzel bir dil mi?


Recommended Posts

On 15.12.2018 at 16:56, Getaf yazdı:

Türkçe kolay bir dil değildir. Ayrıca kolaylık zorluk kişiden kişiye kültürden kültüre değişir. Her dil gibi Türkçeyi kolay yapan veya öğrenmeyi güçleştiren kurallar vardır. Türkçe öğrenmedeki önemli bir sorun da sözlüğün yarısının (kabaca söylüyorum) Arapça ve Farsça kelimelerden oluşması. Yani Türkçedeki göz, gözlük, gözlükçü şeklinde sona getirilen bazı yapım ekleriyle kelime türetilirken Arapçadaki şarab, şurub, meşrubat gibi aynı kökten gelen kelimeler bükülmek suretiyle çoğaltılırlar. Bir de Farsça var ki onun mantığı daha farklıdır. Hemcins, hemşehri, hemşire, hemzemin, hemfikir, hemen... Bi-çare (çaresiz), bi-namaz (namazsız "beynamaz"), bi-haber (habersiz)... Gördüğünüz gibi Türkçede pekiştirme dışında kullanılmayan ön ekler Farsçada yaygın biçimde kullanılır. Yani Türkçe öğrenmek isteyen salt Türkçeyle de yetinemez biraz Arapça ve Farsçanın da mantığını çözmek zorundadır. Biz bu kültür içinde büyüdüğümüz için yadırgamaz, hangi kuralın hangi dilden kaynaklandığına dikkat etmeyiz. Ancak yabancılar için bu durum başlı başına bir sorundur.

 

Bunun bir de telaffuz boyutu var tabii! Türkçede vurgu genellikle kelimenin son hecesindedir. Fakat yer adları ve kişi adlarında bu durum tersine dönebilir. Zaten her kuralın istisnaları vardır. Buna bir de Arapça ve Farsçanın farklı vurgularını eklediğimizde telaffuz hepten güçleşir yabancılar için. Öz Türkçe kelimelerde ünlü sesler uzatılmaz, inceltilmez. Oysa kağıt derken a'yı inceltir, Kamil derken de a'yı hem inceltir hem de uzatiriz. Yabancıların Türkçeyi öğrenseler bile konuşmalarının sırıtması bu vurgu, tonlama ve telaffuz hatalarından ileri gelir.

 

 

zorluğun dil / kültür farklılıkları ile çok ilgisi bulunmuyor. öğrenme süreci genel olarak yanlıştır.

 

bizleri türkçe'nin farklılıklarına alıştıran şey zamandır. farkındalık sonradan ancak belki gelişir.

aynı durum her dilde vardır. örneğin bugün ingilizce öğreneceğim diye oturur, önekleri ezberlersiniz. sonra mantık çakılır, çünkü bir bakmışsınız, dil aslında ordan burdan derleme toparlama sözcüklerden oluşuyor. genius ile ingenious sözcüklerini mantığa oturtmaya kalktığınızda o aradaki o'yu görmediğinizde saçlar başlar yolunur, ta ki biri latince diğeri fransızca kökenli olduğu bulunana değin. ingilizcede de ekleri ve kuralları öğrenmek ancak bir adım ilerletir kişiyi. dil yaşadığı için, dille birlikte yaşamak gerekir. diğer türlü yaşamaya yetecek kadar metodik bilgi ile yetinilebilir ancak.

 

öğrenme sürecimiz şu biçimdedir: görür, uygular, yanılırız. ta ki alışıp doğru yapana değin. sonrasında da kuramsal bilgiyi edinir ve pekiştiririz. sonra okul ile tanışırız ve bu yöntemi unutmamız sağlanır. okulda önce kuram, sonra uygulama olacak diye öğreniriz. bu da öğrenim yaşamımızın içine eder. hiçbir haltı adam gibi öğrenemez duruma geliriz.

 

yabancının türkçe'yi zor buluyor olması ile bizim diğer dilleri öğrenemiyor olmamız aynı nedenlerdendir. kuramı önde tutup, uygulamayı sonraya bıraktığımız için her şey bin türlü kural filtresinden geçerek beyne aktarılmaya çalışılır. bu da kaçınılmaz olarak başarısız olur.

 

oysa ki türkçe konuşan afrikalılar, suriyeliler ya da türkiye'de yaşayan diğer yabancılar ile yine yaban ellerdeki türkler hiç bir sorun çekmeden dili öğrenebiliyorlar. çünkü bu iş alışma işidir, zaman işidir, düşe kalka uygulamaya bakar. kuram, sonrasında pekiştirmeyi sağlar.

 

biz de türkçe'deki yabancı sözcüklern mantığını falan öğrenmeden uzatıyorduk ya da kısaltıyorduk sözcükleri. çünkü bunlar yaşamın içinde nedenini bilmeden yapmayı öğrendiğimiz şeylerdi.

bunları en başından kuramsal olarak almaya / vermeye çalıştığınızda, öğrenme mümkün olmayacaktır.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 130
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

5 saat önce, bir_akil_insan yazdı:

zorluğun dil / kültür farklılıkları ile çok ilgisi bulunmuyor. öğrenme süreci genel olarak yanlıştır.

 

"Kolaylık zorluk kişiden kişiye kültürden kültüre değişir" demişim. Bunun neresi yanlış? Bir yakınlıktan ve yatkınlıktan söz ediyorum. Bir Avrupalı başka bir Avrupalının dilini daha rahat öğrenir. Ayrıca bazı insanlar daha kolay yabancı dil öğrenirler. Çünkü daha yatkındırlar. Hatta adam hızını alamaz dört beş dile kadar öğrenir! Ben bir dille kıyaslayarak degerlendirmedim konuyu. Sadece kolay olduğu görüşüne karşı, sanıldığı kadar kolay olmadığını anlatmaya çalıştım. İletimde de vurguladım, her dil gibi Türkçeyi de hem kolaylaştıran hem de güçleştiren kuralları var dedim. Yani daha en başında kolaylık ve zorluğun farklı parametrelerle değerlendirilmesi gereğine dikkat çektim. 

 

Dil öğretimi ise başlı başına bir konu. Dil tabii ki salt gramerle defter kitapla öğrenilmez. Bunu kim savunuyor ki! Eğitim sistemimizin durumunu özetliyorsanız, Ziya Selçuk zaten her şeyin farkında. Ama bu bir imkan meselesi. Kalabalık sınıflarda ve sınırlı olanaklarla ancak kitaptan ders işlersiniz! Yani geleneksel dil öğretiminin yanlışlığı ortada. Artık bunun tartışması yapılmıyor. Fakat çocuğun ana dilini öğrenmesiyle sonradan ikinci bir dil öğrenmek arasında farklar vardır. Yani bire bir aynı düşünemezsiniz. Yaş düzeyi, sıcak aile ilişkileri ve içine doğduğu kültürün bir parçası olması vs. Bebeğe formal bir dil eğitimi verilmez. Bebek önce ailesiyle sonra da toplumla bir bağ kurar. Onun için okullardaki Türkçe öğretimiyle yabancı dil öğretimini de karıştırmayalım. Birincisinde zaten konuşuyor olduğumuz bir dilin okuma ve yazma eğitimi verilir. Oysa İngilizce derslerinde ya da kursta yeni bir dil öğreniriz. Bunun yanında ana dilimizin zaten uyguladığımız kurallarının açıklaması yapılır. Dil bilgisi öğretiminde yapılan budur. Bizim sezinledigimiz ilişkilerin nereden kaynaklandığı öğretilerek bir bilinç ve yetkinlik kazandırılır. Edebi bir zevkin oluşması için alt yapı hazırlanır. Biz göz ile gözlük kelimeleri arasında bir ilişki olduğunu zaten biliriz. Tıpkı okula gitmeden de hayatımızda matematiği kullandığımız gibi. Bana bölme işlemini anlatmasalar da ben evde, işte, pazarda bölerim zaten. Ama okulda kural bazında izahı yapılarak bölen ile bölünen arasındaki ilişki ortaya konur. Ardından da bu mantıkla daha üst düzey bilgilerin kavratılması amaçlanır. Tabii bu ilişki kurulurken günlük hayattaki örneklerden yararlanılmazsa işte o zaman ezber devreye girer ve öğrenme kalıcı olmaz.

 

Yabancı dil öğretiminde de etkili bir öğrenme için pratik yaptırılması zorunludur. Ancak dilin bir mantığı vardır ve bu mantığı kavrarsaniz gerisi daha kolay gelir. Bu her bir kelimeyi tek bir mantıkla çözeceğiniz anlamına gelmiyor elbette. Türkçede Arapça ve Farsçanın yoğun etkisinin bu mantığı daha da karmaşıklaştırdığını söyledim. İngilizcenin de saf Anglo-Sakson dili olmadığını biliyorum. Fakat Avrupa dilleri arasında bir akrabalık var. Akraba olmayanlar da dönem dönem birbirlerini etkilemişlerdir. Türkçenin handikapı yerleşik bir kültürel geçmişe sahip olunmadığı için Arapça ve Farsça gibi zengin diller karşısında büsbütün kendini teslim etmesidir. Sözlüğümüzdeki Arapça ve Farsça kelimelerin toplamı Türkçe kelimelerden daha fazladır! Üstelik Dil Devrimi ile 60 bin kadar kelime sözlükten çıkarılmıştır.

 

Bir önemli husus da telaffuzda yaşanan güçlükler. Diyeceksiniz ki Türkçenin telaffuzunda ne güçlük var? Bırakın bir yabancıyı, biraz sağınıza solunuza bakarsanız kulağınızı tırmalayan o fahiş telaffuz hatalarını rahatlıkla fark edersiniz. Türkçe yazıldığı gibi okunan bir dil olarak kabul edilir. İstanbul Türkçesine mahsus bazı farklılıklar dışında bu genellemeyi bozan yine Arapça-Farsça kelimelerin varlığıdır! Türkçenin çekim sistemi gibi vurgusu da genel olarak sonlardadır. Elbette istisnaları vardır ama daha az kuralla ve düz bir mantıkla Türkçenin gramerini ve telaffuzunu ele alabilecekken yoğun yabancı kelime istilası burada da devreye giriyor. Arapça ve Farsçanın vurgu sistemi Türkçeden farklıdır. Öz Türkçe kelimelerde ünlü sesler uzatılmaz, inceltilmez. Oysa müjgan derken a'yı inceltir, lale derken de a'yı hem inceltir hem de uzatırız. Önceki iletimde de belirttiğim gibi yabancıların Türkçeyi öğrenseler bile konuşmalarının sırıtması bu vurgu, tonlama ve telaffuz hatalarından ileri gelir. Kaldı ki bu hatalar yabancılarla sınırlı değil!..

Link to post
Sitelerde Paylaş
13 saat önce, Magnesia yazdı:

 

800 kelimeyle hiç bir dili anlaman mümkün değildir. Özellikle 350 bini aşkın kelimesi olan İngilizce'de 800 sayısı komik kalır...  (Türkçe'de maksimum 35 bin kelime vardır, 800 sayısı Türkçe için bile mümkünü olmayan bir sayıdır)

 

Senin bu söylediğin belki mümkün olabilir, ama sayı 800 değil, en az 5000'dir... 

5000 kelime TOEFL vermek icin yeterlidir. Eger bir kisi bu 800 kelimenin sifat, fiil, isim hallerini bilirse gayet rahat konusur ve anlasir. Bunu bu alanda uzman profesör soyluyor.

 

"If you learn only 800 of the most frequently-used lemmas in English, you'll be able to understand 75% of the language as it is spoken in normal life."

 

Metnin tamamina asagidaki adresten ulasabilirsin. Ayrica İngilizce kullanimdaki kelime sayisi 171.146. 

https://www.google.com/amp/s/www.bbc.com/news/amp/world-44569277

Link to post
Sitelerde Paylaş
On 17.12.2018 at 23:03, adalet123 yazdı:

 

Magnesia ıngilizce biliyorsun sanırım.Ben öğrenmek istiyorum.Ne tavsiye edersin?

Çalışacaksın, durmaksızın kelime ezberleyecek, gramer öğrenecek ve azmedeceksin; asla kaytarmayacaksın.. Mümkünse en az iki yıl ciddi kurslara gideceksin... Maddi durumun elveriyorsa, kursları tamamladıktan sonra bir-kaç yıl İngiltere ya da ABD'ye gideceksin. İngilizce kitaplar okuyacak, durmaksızın İngilizce TV'ler seyredeceksin... Paran yoksa, ya da yaşın 30'lardaysa hiç başlama...

Link to post
Sitelerde Paylaş
On 18.12.2018 at 11:30, fumes yazdı:

5000 kelime TOEFL vermek icin yeterlidir. Eger bir kisi bu 800 kelimenin sifat, fiil, isim hallerini bilirse gayet rahat konusur ve anlasir. Bunu bu alanda uzman profesör soyluyor.

 

"If you learn only 800 of the most frequently-used lemmas in English, you'll be able to understand 75% of the language as it is spoken in normal life."

 

Metnin tamamina asagidaki adresten ulasabilirsin. Ayrica İngilizce kullanimdaki kelime sayisi 171.146. 

https://www.google.com/amp/s/www.bbc.com/news/amp/world-44569277

 

Uzman prof sıçmış... O alıntıladığın link'te de sıçmışlar... 

 

Bir kere daha tekrarlıyorum; bir dili konuşmak için 4000 kelime+gramer yeterli olabilir. Ama 5000 kelime+gramer kelime daha iyidir... 10000 kelime+gramer ise süper olur. 800 kelimeyle dil konuşma iddiası soytarılıktır... 

Link to post
Sitelerde Paylaş
22 dakika önce, Magnesia yazdı:

 

Uzman prof sıçmış... O alıntıladığın link'te de sıçmışlar... 

 

Bir kere daha tekrarlıyorum; bir dili konuşmak için 4000 kelime+gramer yeterli olabilir. Ama 5000 kelime+gramer kelime daha iyidir... 10000 kelime+gramer ise süper olur. 800 kelimeyle dil konuşma iddiası soytarılıktır... 

Kelime ezberlemekmiş, bir kaç yıl İngiltereye, ABD ye gitmekmiş. 30 yaşındayşan hiç başlamaymış. Senin tavsiyelerinden bir cacık olmaz. Burada gelmiş İngilizce öğretmenine ahkam kesiyor.Git ötede oyna biraz, burası çocuk parkı değil.

Link to post
Sitelerde Paylaş
1 saat önce, Magnesia yazdı:

Çalışacaksın, durmaksızın kelime ezberleyecek, gramer öğrenecek ve azmedeceksin; asla kaytarmayacaksın.. Mümkünse en az iki yıl ciddi kurslara gideceksin... Maddi durumun elveriyorsa, kursları tamamladıktan sonra bir-kaç yıl İngiltere ya da ABD'ye gideceksin. İngilizce kitaplar okuyacak, durmaksızın İngilizce TV'ler seyredeceksin... Paran yoksa, ya da yaşın 30'lardaysa hiç başlama...

 

Yurt dışına gidecek param yok.Yaş 21.Bir sürü kurs mevcut,hangisi daha iyi nasıl bileceğim peki? İngilizce öğretmenlyim diyen bir sürü sahtekar var.  

 

Teşekkürler 

Link to post
Sitelerde Paylaş

Şimdi bir dili konuşmak var, konuşmak var...
Anlaşmak istedikten sonra, vücut ve işaret dili de pekala işe yarar.  :D

Şaka, şaka; hemen atarlamayın.

Hiç unutmam; Avrupa´ya geldigim ilk senelerde ne söyleyeceğimi önce kafamda Türkçe olarak düşünüyordum, sonra çat pat yabancı dile çevirip konuşmaya çalışıyordum. Çoğu kez çevirisini bilmediğim kelimeler yüzünden meramımı anlatmak için akla karayı seçiyordum.
Hey gidi günler, hey.

Sonraları o dilde düşünüp(!) o dilde konuşmaya başlıyorsunuz, yani Türkçe'ye hiç ihtiyaç duymuyorsunuz. Kelimeler ağzınızdan adeta kendiliğinden çıkıyor. Bu aşamaya geldiğinizde, o zaman artık siz olmuşsunuz demektir. İtiraf etmeliyim ki, Türkçe anadilim olmasına rağmen, o dile anadilimden daha fazla hakimim.

 

tarihinde kavak tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
40 dakika önce, adalet123 yazdı:

 

Yurt dışına gidecek param yok.Yaş 21.Bir sürü kurs mevcut,hangisi daha iyi nasıl bileceğim peki? İngilizce öğretmenlyim diyen bir sürü sahtekar var.  

 

Teşekkürler 

 

Olmaz, İngilizce öğretmenlerine böyle laf konuşmak yanlış... Onların elinde bir kitap var, o kitaba göre öğretiyorlar... Ne öğrendilerse onu aktarıyorlar... Sen tavsiye istedin, ben de tavsiye verdim...

Link to post
Sitelerde Paylaş

@kavak

Onu bunu bilmem ama senin mizah dilin çok gelişmiş! Bunu öğreten bir kurs da yok! Allah vergisi diyeceğim ama.. Olmayan şeyin vergisi mi olur! :D

 

Vergi dedim de Hükümetin kulağına gitmesin, şaka yapanlardan da vergi alırlar sonra! Yapanlardan yüzde bir, gülenlerden yüzde iki! :D

 

Gülmediniz! Niye gülmediğiniz anlaşıldı! Şaka şaka, vergi yok! :D

Link to post
Sitelerde Paylaş

@Getaf

 

Ben de hep bunu derim; sinir küpü olmaktansa, sevecen takılmak hem kalbe iyi gelir hem de havayı(!) yumuşatır. Benden duymuş olmayın. :D
Evet...


Türkçe güzel bir dil mi ?
Valla, Avrupa´da yapılan bir araştırmaya göre güzel(!) dilimizi kaale alan pek yok galiba.

En güzel ahenkli dillerin sıralaması şöyle imiş:
1. Italyanca
2. Fransızca
3. Ispanyolca
4. Portekizce
5. Çince (!)

 

Bir de en güzel, yani görsel açıdan, yazım dilleri şunlarmış:
1. Arapça (!)
2. Çince
3. Fransızca
4. Japonca
5. Yunanca

tarihinde kavak tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

En guzel yazim dillerinde arapca bencede birinciligi hakediyor, ikinci sirada ibranice olmaliydi sonra hintce arkasindan cince. Cince den baslayip hint ibrani ve arapcaya gelince yazim seklindeki kivrimlarin degisimi göze carpiyor. Sert kenarlardan yumusak kivrimlara.

tarihinde deadanddark tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
8 dakika önce, kavak yazdı:

Bir dili güzel(!) yapan nedir ?

Tek kıstas kulağa ve göze hoş gelmesi midir, yoksa düşüncelerimizi 1:1 ifade edebilmemiz ve kăğıda dökebilmemiz midir ?

 

Güzellik estetikle ilgilidir...

Hemen 'güzel' bir örnekle somutlaştırayım!

Sarışın çok güzel bir kadın...

Çok güzel ama aptal! Demek ki güzellik göze hitap etmesiyle ilgilidir.

Dilde de kulağa hitap etmesi kastedilir güzel derken. Yani kulağı tırmalıyor mu falan.. Müzikalite! Anlam ise onun ifade kabiliyetiyle ilgilidir...

Ha diyeceksin ki bu başlığı açan ne kastetti? Verilen cevaplardan aslında her şeyi kastettiği ortada...

Link to post
Sitelerde Paylaş
Bir saat önce, Magnesia yazdı:

 

Sen benim yaşım kaç biliyormusun ibine? Seni ikiye katlar, 4 ile çarparım... Sakın bilmediğin konularda ve tanımadığın kişiler üzerine fikir yürütme göt oğlanı... Yoksa seni fena düdüklerim...

Haha yasinin ne onemi varki senin ettigin kufurleri cocukken ederdim. Sen alaninda dunyada bir numara olan profesör e bile sicmis diyebiliyorsun. Evet cahiliginle beni 100 e bile katlarsin. Eger senin pisliklerini istesem tuvalete giderim. Simdi kenarda oyna da burada gercekten bilgili insanlar var. Onlardan bir kac sey ogrenebilirim. 

Link to post
Sitelerde Paylaş
1 saat önce, kavak yazdı:

Bir dili güzel(!) yapan nedir ?

Tek kıstas kulağa ve göze hoş gelmesi midir, yoksa düşüncelerimizi 1:1 ifade edebilmemiz ve kăğıda dökebilmemiz midir ?

 

 

 

Kendini almanca mı yoksa türkçe mi daha iyi ifade edebiliyorsun?

 

Ortalama bir alman bir turkten daha mı iyi ifade eder kendini?

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...