Jump to content

Türkçe güzel bir dil mi?


Recommended Posts

  • İleti 130
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Su yasıma geldim hala de da ların bitişik ayrı yazılmasını anlamadım. Birisi çocuğa anlatır gibi anlatırsa sevinirim

"Bile" ya da "dâhî" demek istediğinde, ayrı yazılır.

Örnek: "Sana da Türkçe öğreteceğim." Yâni; "Sana bile (dâhî) Türkçe öğreteceğim."

"Ayrıca" anlamında da kullanılır (yukarki örnekler de burada aynen geçerlidir).

tarihinde Yâdellerdeki Yurtdaş tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Yadeller''den devam..

İsmin "de" hali olan -de, -da bitişik yazılır.

Onda bunda şundadır, şunda bunda ondadır. Mavi boncuk kimdeyse benim gönlüm ondadır.

Buradaki bütün -de -da'lar bitişik.

Sen de suçlusun, ben de suçluyum, Milli Eğitim de suçlu. (İnsanların bu -de, -da mevzusunu bir türlü kavrayamamasında)

Buradaki -de, -da'lar ayrı.

Bir şey merak ediyorum. Bugünkü İngiliz kuşakları 200 sene önce yazılan metinleri net şekilde okuyup anlayabiliyor mu? Bütün diller zaman içinde değişir. Yeni kuşak İngilizler'in çoğu, bırakın 200-250 yıl önceki İngilizce'yi Shekaspeare'in adını bile hatasız yazamıyorlar. Ben de Google'den bakıp yazdım (ilk -de ayrı, ikincisi bitişik).

Dildeki değişim konusu, objektif şekilde değerlendirmek mümkün değil. Çünkü insanlar bu konuya siyasi olarak bakıyor. İslamcılar silinip giden Arapça etkisine ağlarken, ajan-liberaller Türkiye'de bir milli bilinç oluşmasından rahatsız. Onlara kalsa İngilizce'yi anadil haline getirirler.

Türkçe'nin fonetik güzelliğine, Türkçe'yi anlamayan birisi karar verebilir. Biz her halükarda, söylenen kelimenin anlamının etkisinde kalırız. Anlamdan bağımsız, bir ses olarak insanların kulaklarına nasıl geliyor, merak ediyorum doğrusu. Fransızca'nın romantik, Almanca'nın sert olduğunu düşünürüz. Acaba Türkçe'yi duyan bir yabancı Türkçe'ye nasıl bir karakter uygun görüyor.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Robespierre, haklısın.

Türkçe'deki R telâffûzu, örneğin Rusçaâ oranla, dahâ yumuşaktır.

Örnek olarak Almanlar, Türkçe öğrenirken, bu yumuşaklığı, önceleri farkedemez ve Ruslar gibi sert (kaba) telâffûz ederler.

Diğer yandan -yukarda da belirttiğim gibi- bir dili sonradan öğrenenler, o dilin mantığına, dahâ çok egemen oluyorlar. Örneğin ben, Almanca'yı kavrayabildikten sonra, Türkçe'nin "mantığını" kavrayabildim.

Konudaki ilk iletimde verdiğim örneklere, Türkçe'nin mantığını anlayabildikten sonra ulaştım. İtirâz edenler ise, akıcı biçimde, yalnızca Türkçe konuşanlardır. İkinci bir dili, akıcı biçimde konuşanlar, kesinlikle bana hak verecektir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Yadeller''den devam..

İsmin "de" hali olan -de, -da bitişik yazılır.

Onda bunda şundadır, şunda bunda ondadır. Mavi boncuk kimdeyse benim gönlüm ondadır.

Buradaki bütün -de -da'lar bitişik.

Sen de suçlusun, ben de suçluyum, Milli Eğitim de suçlu. (İnsanların bu -de, -da mevzusunu bir türlü kavrayamamasında)

Buradaki -de, -da'lar ayrı.

Bir şey merak ediyorum. Bugünkü İngiliz kuşakları 200 sene önce yazılan metinleri net şekilde okuyup anlayabiliyor mu? Bütün diller zaman içinde değişir. Yeni kuşak İngilizler'in çoğu, bırakın 200-250 yıl önceki İngilizce'yi Shekaspeare'in adını bile hatasız yazamıyorlar. Ben de Google'den bakıp yazdım (ilk -de ayrı, ikincisi bitişik).

Dildeki değişim konusu, objektif şekilde değerlendirmek mümkün değil. Çünkü insanlar bu konuya siyasi olarak bakıyor. İslamcılar silinip giden Arapça etkisine ağlarken, ajan-liberaller Türkiye'de bir milli bilinç oluşmasından rahatsız. Onlara kalsa İngilizce'yi anadil haline getirirler.

Türkçe'nin fonetik güzelliğine, Türkçe'yi anlamayan birisi karar verebilir. Biz her halükarda, söylenen kelimenin anlamının etkisinde kalırız. Anlamdan bağımsız, bir ses olarak insanların kulaklarına nasıl geliyor, merak ediyorum doğrusu. Fransızca'nın romantik, Almanca'nın sert olduğunu düşünürüz. Acaba Türkçe'yi duyan bir yabancı Türkçe'ye nasıl bir karakter uygun görüyor.

Bu tam olarak İslamcılıkla ilgili değil, Tarihin Arka Odası'nda Bardakçı belirtmişti ''Muhtaç olduğun kudret damarlarında ki asil kanda mevcuttur'' Atatürk'ün sözü ve çok güçlü bir çağrışımı varken yeni kelimelere çevirirsen ''Gereksinim duyduğun güç damarlarında ki soycul kanda bulunmaktadır'' olmakta ve tüm ahengini kaybetmekte ayrıca anlam bakımından kısırlaşmakta. Ben dil milliyetçiliğini pek desteklemiyorum. Varsa Türkçe'si kullanırsın ama yoksa uydurmak gereksiz.

Diğer dillerin geçmişe kopukluğu bizimki kadar yok. Shekaspeare hem çok eski hem sanatsal olarak güçlü bir dile sahip 20 bin kelime mi ne kullanıyormuş yazdıklarında. Tabi ki kolay kolay anlamarı güç.

Dışarıdan bakış konusunda kötü değiliz sanırım en azından bildiğim kadarıyla.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ben de çok katı bir Öztürkçeci değilim. Türkçe karşılığı olmayan yabancı kökenli kelimeleri illa değiştirelim demiyorum.

Kelime sayısının azalması ve düşüncenin kısıtlanması arasındaki ilişki bence tersten kuruluyor. Kelime sayısı azaldığı için düşüncemiz kısırlaşmadı. Düşünceler sığlaştığı için kelime sayısı düşüyor. Batıda da insanların çoğu 500-600 kelime ile konuşuyor. Gündelik hayata bunlar yetiyor.

Shekaspeare'nin çağında yazılmış devlet belgelerini de bugünün İngiliz kuşakları okuyamaz. Çağ değiştikçe dil değişir. İnsanların fikirleri derinleştikçe dil derinleşir. Kaybolan kelimelerden daha acısı, insanların düşünme yeteneklerinin azalmasıdır. Sıradan insanlar her zaman cahildir, ama okumuş sınıfı cahilleşiyor. Topluma karşı sorumluluk duygusunu yitiriyor. Dili ve kültürü bozan budur.

Vedat Özdemiroğlu uzun zaman önce çok güzel bir örnek vermişti. Tekrar ediyorum.

100 yıl öncenin şarkısı

Seninle geçtiğimiz yollardan geçmiyorum / seninle gittiğimiz yerlere gitmiyorum.

100 yıl sonranın şarkısı

Şurası gözgöze geldiğimiz yer / burası söyleşip güldüğümüz yer / burası başbaşa kalığımız yer / buralara sık sık gelişim ondan.

Duyarlık ve derinliğin kaybı çok net. Mesele kelimelerin kaybından daha büyük.

Link to post
Sitelerde Paylaş

İngilizceci bir yeğen var, İngilizce'de ki kelime sayısı fazla, Türkçe de az falan diyerek, Türkçe'yi yeriyor..

Maksat az kelime ile çok şey anlatabilmektir..Bence..

Kim ne derse desin zeki ve kurnaz milletiz..Ota boka kelime uydurmamışız, hatta var olanları atmışız..

Türkçe güzel mi? E güzel işte.. Az kelime ile çok şey anlatabiliyorsun..Neden kötü veya çirkin olsun ki?

Link to post
Sitelerde Paylaş

İşte böyleee,

Almanyada Bayern eyeleti dışındakı eyeletlerde R harfi nerdeyse kullanılmaz.Rustok demezler Ğustoğa yakın söylerler.

Bayern ve Avurturyaysa R nin üstüne basa basa konuşurlar RUSTOG deye.Burda yanlışı var bazı atkadaşların.

Almanca İngilizce dillerde bazan bir sesi birkaç harf oluştururkan Türkçede bir sesi bir harf vermektedir.Buda Atatürkümüzün bilinciyle oluşdurulmuştur.

Arapçadada iki değişik haf aynı sesi vermektedirki buda İngilizce Almancanın olduğu gibi arapcanın eksisidir.

Türkçeyle 2,5 sayfa tutan bir yazı Almanca İngilizceyle 3 sayfa tutmaktadır.Bunun gibi budillerin çok eksileride vardır.

Biz burda Türkçe dilbilgisi yarışmasına girmiyürüz.Fazla birgi almaya ,vermeye çakışıyoruz.

Yarım cümle yahutta bir cümle yazanlar buna dıkkat edebilir, ama uzun yazılarda bu iş oldukça zaman ister.

Almanyanın Mainz hatanasında yatarkan hastanadakı bir Alman gazatacıyla tartişmiştik.Ertesi günü bahcada karşılaştığımızda bana sen haklıymışın demişti.

Tolonbeg

tarihinde tolonbey tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

İşte böyleee,

Mustakim,ıslam dünyasınde bilimi överken bende ona bir örnek vereyimde görsün ıslamdakı tıp ilmini.

1700 yıllarında Osmanlının en büyük paşası hastalanır.Önce CİNCİLER çağrılır cin çarpmış deye.İki hafta uğraşırlar ama nafile.

Sonra gocakarı doktorları çağırırlar ve gocakarının biri derki bir koyun kesin dört budunu benim eve gönderin,diger taraflarınıda paşaya yedirin.Ellahın izni keremiyle Turrup gibi olacaktır.

Dedikleri yapılır ama paşa gittikçe kötüler.

Bir başka goca karı çağrılır.

Oda derki çöplükte bir tünel açın o tünelden paşayı geçirin Allahın izniyle hiç birşeyi kalmayacak.(Bende çocukkan çöplükte önceden başkaları için açılan tunalden geçmiştim bir kellim.Benim babasıda köyün camı ımamıydı)

Paşa çöplük tünelinden geçirilir ama paşa gittikçe kötüler.

Bir ay içinde paşa NALLARI diker.

Alman televizyonu Tunusa gider.Orda bir müslümen din doktorunun hastasını nasıl tedevi ettigini videoya alıp getirip Almanyada göstermişlerdi.

Hasta içerde baygın halda yatmaktadır.

Din doktoru dış kapıdan içeri salavatlar okuyarak içeri girer ve hastanın yanına oturur.

Yüksek sesle çeşitli ayatlar okur,duvara,karyolaya sandalyalara şapalak atar.

Bu iş 40 dakka sürer sonunda doktor adama isrerle sen iyileştin kalk der.Adam kalkamaz ama sahapları tutar kaldırır.Doktor isrer eder ,yürüyerek dışarı çık der.Ama ne mümkün.Hasta sahaplarıyla kapıya kadar gider.

Doktor bırakın kendi yürüsün deyince hasta bırakılır ve hasta tek adım bile ataman eşiğe yığılır.

İslem usulü tedevi böyle işinize gelirse.

Mustakım bunları bilmiyürmü,bal gibi biliyür ama,Islam için kurusıkı sallamak FARZUAYINDIR.

Dedeniz

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ben de çok katı bir Öztürkçeci değilim. Türkçe karşılığı olmayan yabancı kökenli kelimeleri illa değiştirelim demiyorum.

Kelime sayısının azalması ve düşüncenin kısıtlanması arasındaki ilişki bence tersten kuruluyor. Kelime sayısı azaldığı için düşüncemiz kısırlaşmadı. Düşünceler sığlaştığı için kelime sayısı düşüyor. Batıda da insanların çoğu 500-600 kelime ile konuşuyor. Gündelik hayata bunlar yetiyor.

Shekaspeare'nin çağında yazılmış devlet belgelerini de bugünün İngiliz kuşakları okuyamaz. Çağ değiştikçe dil değişir. İnsanların fikirleri derinleştikçe dil derinleşir. Kaybolan kelimelerden daha acısı, insanların düşünme yeteneklerinin azalmasıdır. Sıradan insanlar her zaman cahildir, ama okumuş sınıfı cahilleşiyor. Topluma karşı sorumluluk duygusunu yitiriyor. Dili ve kültürü bozan budur.

Vedat Özdemiroğlu uzun zaman önce çok güzel bir örnek vermişti. Tekrar ediyorum.

100 yıl öncenin şarkısı

Seninle geçtiğimiz yollardan geçmiyorum / seninle gittiğimiz yerlere gitmiyorum.

100 yıl sonranın şarkısı

Şurası gözgöze geldiğimiz yer / burası söyleşip güldüğümüz yer / burası başbaşa kalığımız yer / buralara sık sık gelişim ondan.

Duyarlık ve derinliğin kaybı çok net. Mesele kelimelerin kaybından daha büyük.

Evet katılıyorum. Belge okuma işi daima güçtür ama yani o dönemde okuma yazmayı bilen en az entelektüel kişiler acaba okuyabiliyor muydu? İlber Ortaylı güzel söyler mesela bu gün belgeleri okuyabilen insan sayımız Osmanlı'dan çok daha fazla diye.

Eskisi kadar dilimiz zengin olsa dediğin gibi gene 200-300 kelime kullanır bizim milletimiz. Ancak http://www.haber7.com/guncel/haber/439737-turk-insani-gunde-kac-kelime-konusurşuraya göre bir İngiliz 2000 kelime ile konuşuyor.

Ayrıca ne kadar cahilleştiğimizde tartışılır. Yani önce neydik ki şimdi cahilleştik?

Link to post
Sitelerde Paylaş

İşte böyleee,

Arkadaşlar,bizim burda tartışmak istediğimiz Türk dili kuralları değil,lehçelerde değil.Bizim burda tartıştığımız Türk dili,

uğradığı saldırılar.

Türk dilini terk,el dillerini kabul.

Dilimize düşmanlık.

Bunları burda tartışmalıyız.

Karadenizli Keluyurum der.

Doğu Anadolu Geliyem der

Başka bölge Geliyürüm der

Çoh bülmüşler Geliyorum der .

Der oğlu der.

Biz bunları tartışmıyoruz

Bizim tartıştığımız şu olmalı.

Niye günaydin yerine,SALAMUNALAKUM ,yahutta SABAHULHEYR.

Neden Tanrı uludur yerine Allahuakbar.

600 yıl önce yaşamış PİR SULTANI okuyalım.

Bir nefesçik söyleyem

Dinlemezsen neyleyem. Bunu 5 yaşındakı BEBE bile anlar.

Gelelim FARLAŞMIŞ Fuzulıya.

Arzumen,i ruh.i leb,i handaninem.

İçinizden anlayan varmı bunu tam olarak ,yok

Bu HIYARDA 350 yıl önce yaşamış.

Gelelim Yunusa,Yunus hepisinden çok gerilerde yaşamış ama adam bugünkü dili konuşmuş.

Peki bu nasıl olmuş ?

Selçuklu , Osmanlıdan kaçmışlar,dağlarda derelerde yaşamişlar.Araplığı,Farslığı Osmanlılığı kabul etmemiş Türk olarak,Türkçe konuşarak yaşamışlar .

Bakalım Araplaşmamış,Farslaşmamış Türk kalmış Yunusun şiirine.

İlim ilim ilmektir

İlim kendin bilmektir

Eger kendin bilmezsen

Bu nice okumaktır.

Biz Yunusun dilini konuşmak istiyürüz.

Türk dili budur.

Dilimizi Araplaştırmak,Farslaştırmak ,gağurlaştırmak isteyenlerle KAVGAMIZ SÜRECEK.

İslam bilim tarıhımı dedin gülemde bari yabana gitnesin.

Deve sidiği her derde DEVEDİR.

tarihinde tolonbey tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

İşte böyleee,

Arkadaş diyürki CAHALLAŞTIK.

Çok doğru.

Nekadar çok din okulu okadar çok CAHALLIK.

Ilahıyat profu diyürki Gölcük depremi deniz subaylarının birbirinin karısıyla dans ettiği için oldu.

Gelde deme yalancının.....

Cübbeli Münihde bin kişiye yaptığı vaazda şöyle demiş.

Peygamberin sidigi dermandı dermannnnnnnnnn Ahhhhhhhhhhhhh olsada içsek.

Dışkısıda mis gibi kokardı.

İŞTE ISLAMIN ÇOK ÖNEMLİ BİLİM ADAMLARINDAN MUCIZA AÇIHLAMALAR.

Şimdi buna aklı başında deyebilirmisin?

Inanmayan Hürriyet gazatasına telefon etsin gerekli bilgiyi alsin.

Çünkü hürriyet gazatasıda o toplantıdaymış.

Gazatada çıkan yazı ve resimleride gönderirler sanırım.

Masrafı gönderirseniz.

Eger, 1500 yıl önce tüm dünye müslümen olsaydı,bugün aydınlanma araçlarımız HALAAAAAAAAAAA.

MUM

ALADDİNİN gazlanbası ve

FENER olacaktı.

Taşıt araçlarımızda

EŞŞEK

KATIR

AT

DEVE olacaktı,başka şeyin olması mümkün deyildir müslümen ülkelerde.

Ne yazıkkı bu gerçek.

Neyse bunu bırakalımda dile dönelim artık.

Tolonbeg

Link to post
Sitelerde Paylaş

Türkçe halkın dili olduğuna göre, halk dilde reform yapma hakkına sahiptir.
Her değişim bozulma olarak ele alınamaz. örneğin "her şey" ayrı olarak yazılıyorsa, ben bu kurala uymak zorunda değilim.

birleşik yazınca da gayet iyi anlaşılıyor ve bu şekilde pratiklik sağlanıyor.

Mesela "elbette" orjinalinde "elbet de" ise, yine bu türkçede bir gelişme olarak kabul edilebilir.

Dili oluşturanlar zaten insanlar ve hiçkimsenin lisana eklediği kelimeler tartışılmaz kabul edilemez. bu zaten dogmatizme girer.

Hatta bence türkçeye yeni kelimeler eklemek lazım. mesela cinsiyet belirtmeden bir hitap şekli türkçede varmı? ben hatırlamıyorum.

yoksa, bir kelime icat edip eklemek şart.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...