Jump to content

Kuranda miras hatası var mı yok mu?


Recommended Posts

Ömerin karşıtı olan görüşte herhangi bir sorun çıkıyor mu dağıtırken?

Bir de reddiye örneği verir misin hangi örneklerde pay küçük çıkıyor?

Ömerin dağıtımında da bir sıkıntı yok ki, sıkıntı kuranın direk lafzında.

Ömerin Alternatifi dağıtım şekli Şii kaynaklı farklı uygulamalar var --- Onlarda kücük kardeş ne kaldıysa onu yesin yapıyorlar yani öncelik sıralaması yapıyorlar örn anne tam alsın büyük kardeş tam alsın kalan payıda iki kardeş bölüşsün gibi.

Ömer hepsinden az az çalıyor kücügün payını denklemek icin, Şiiler kücüklerden çalıyor büyüklere tama yakın veriyor kuransal oranları.

Reddiye Örneği çok basit verdim yukarda da. Diyelim Annenin payı 1/2 dir dedi, cocugu varsa onun payı da 1/4 dür dedi.

Eee başka mirasçısı yok. Kuranın belirlediği spesifik özel oranları verdik. Ne olcak kalan 1/4. NE Yapalım, arttıysa devlete kalsın, mirasçılara yine oransal mı paylaştırsak vs vs. işte bu tartışmada reddiye.

Link to post
Sitelerde Paylaş

E peki bu müslümler nasıl savunuyor bunu bu kadar basit bir şeyi göremiyorlar mı 1400 senedir?

Aynı şeyleri soruyorsun gönderdiklerimi tam okumuyorsun :). Alntı yaptığın yazımda neden göremediklerini belirttim.

Görüyorlar elbet. Hz. Ömer dediyse Hz.Muhammed demiş gibidir Hz.Muhammed demişse Kuran Ayeti gibidir zaten onu açıklayıcıdır.

O zaman sıkıntı yoktur rahatça sunni müslüman olarak uyuyabiliriz. Daha fazla kurcalamaya gerek yok. Dediğim gibi hadis kuranı değiştirdiği zaman sunniler itiraz etmiyor. Muta örneğini verdim. Baba gibi ayet duruyor orda, sunniler yok diyor hadis degistirdi onu.

İstediğin kadar miras hesabı hatalı de, farketmez. Hz. Ömer düzenleme getirdimi getirdi açıklığa kavuşturdu mu, kavuşturdu. Daha sunni fıkıh hocası bunu tartışmaz. Hz. Ömer dediyse nokta, stop, bitti.

tarihinde Fellix tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

E peki bu müslümler nasıl savunuyor bunu bu kadar basit bir şeyi göremiyorlar mı 1400 senedir?

yıllardır anana ana - babana baba dedin demi ?

ben gerçekleri bilsem ...sana gelsem ve desem ki - onlar senin anan baban değiller.....sen evlatlıksın aslında....desem....

sen ana babana gidip sorsan....onlar da sana - "hayır evladım saçmalama - kim sokuyor kafana bunları ? sen bizim öz evladımızsın!!!" deseler....

sen kime inanırsın ?

aslında gerçeği söyleyen bana mı ?

anana babana mı ?

tarihinde Zavallı tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Dediğim gibi çok Basit bir mantıkları var.

Hadis/Sünnet Kurandaki Ayeti Değiştirir diyor Sunniler daha ötesi yok !! Ben ilk bunu öğrendiğimde dehşete kapılmıştım.

Bknz. Nisa 24.-Muta Nikahı örneği.

  • Yani Hz Muhammed Sünneti = Hz Ömer, Ali , Ebubekir, Osman = Kuran Ayeti (Uygulama açısından denktir diyorlar)

Koskoca Hz. Ömer ayete açıklama getirmiş, daha onu tartışırsan ya Şii olursun ya da koskoca Hulefayı raşidin sünnetlerine nasıl laf edersin diye kafanı keserler.

Adam şeyhine laf söyletmiyor müceddid bilmemne kutup diye, Hz. Ömer laf söyletir mi, eleştitirir mi sence, hele peygamber ömerin sünneti benim sünnetimdir diye hadisleri vs havalarda uçuşurken

Bunu ilahiyatçılar yapmaya başladı onlarıda reformist diye taşlıcaklar az kaldı. İlahiyatçılar akıl, mantık, sorgulama süzgecini dine uydurmaya çalışıyorlar, o yüzden mezhepsiz ortadalar bir çoğu. Sanılan aksine yozlaştıralım vs dertleri yok. Adamlar bu çelişkileri budamak için yırtınıyor adeta, bunu çok az kişi görebilir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Din adamlarınin bazılarıda bunun ilahi bir din olmadigini biliyor hatta bir kaci deist . Ama Bukadar insana çıkıp senin dinin yalan dersen ne olursan ol keserler seni

Kuranda miras hatası okadar nettir ki kendileri bile sorguluyor ama tanrı denilen şey bir afyon gibi bütün bedene işlemiş kolay kolay çıkmaz

Link to post
Sitelerde Paylaş

Dediğim gibi çok Basit bir mantıkları var.

Hadis/Sünnet Kurandaki Ayeti Değiştirir diyor Sunniler daha ötesi yok !! Ben ilk bunu öğrendiğimde dehşete kapılmıştım.

Bknz. Nisa 24.-Muta Nikahı örneği.

  • Yani Hz Muhammed Sünneti = Hz Ömer, Ali , Ebubekir, Osman = Kuran Ayeti (Uygulama açısından denktir diyorlar)

Koskoca Hz. Ömer ayete açıklama getirmiş, daha onu tartışırsan ya Şii olursun ya da koskoca Hulefayı raşidin sünnetlerine nasıl laf edersin diye kafanı keserler.

Adam şeyhine laf söyletmiyor müceddid bilmemne kutup diye, Hz. Ömer laf söyletir mi, eleştitirir mi sence, hele peygamber ömerin sünneti benim sünnetimdir diye hadisleri vs havalarda uçuşurken

Bunu ilahiyatçılar yapmaya başladı onlarıda reformist diye taşlıcaklar az kaldı. İlahiyatçılar akıl, mantık, sorgulama süzgecini dine uydurmaya çalışıyorlar, o yüzden mezhepsiz ortadalar bir çoğu. Sanılan aksine yozlaştıralım vs dertleri yok. Adamlar bu çelişkileri budamak için yırtınıyor adeta, bunu çok az kişi görebilir.

Madem şiilere göre hadisin ayeti iptal etme gibi bir üstünlüğü yok o zaman onlar niye göremiyor hatayı?

Bir de hadislere inanmayan müslümanlar ne diyor buna?

Turan dursun sitesinde ayrıntılarıyla okudum ama bu sorulara cevap bulamadım. Mezhepsiz ilahiyatçılardan Bayındır'ın bir çözüm yöntemi varmış onu da çürütüyordu. Ama diğer mezhepsiz olanlar eliaçık yaşar nuri öztürk edip yüksel falan ne diyor bu konuda?

tarihinde Türk Torunu tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

bilenler görmezden geliyorlar....çünkü gerçekleri açıklarlarsa ellerindeki güç kaybolacak...milletin sırtından kazanç sağlayamayacaklar bir daha....

edip ise zaten babası tarafından bile MÜRTED ilan edilen - islam dünyasının büyük çoğunluğu tarafından islam DIŞI kabul edilen bir tip...

yaşar nuri ise zaten DEİSTLİĞİNİ alenen ifşa etmiş birisi...

başka sorunuz ? !

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bana en mantıklı savunma bu geldi ama bu da saçmalık. Oranlar mutlak değilmiş yaklaşık dağıtmamız yeterliymiş(!)

slamda Miras Hukuku ve Avliyye ve Reddiyye

İslam’ın mirasla ilgili hükümlerini düzenleyen ayetler temel olarak Nisa suresi 11 ve 12. ayetlerdir. Bu ayetlerde mirasçıların hakları belli oranlar verilmek suretiyle düzenlenir. Aşağıda bu ayetleri veriyorum:

Nisa / 11-12 (Y. Nuri Öztürk)
Allah size çocuklarınızla ilgili olarak şunu öneriyor: Erkek için, iki dişinin payı kadar. İkiden fazla kadın iseler ölenin bıraktığının üçte ikisi onlarındır. Eğer çocuk sadece bir kadınsa, mirasın yarısı onundur. Ölenin çocuğu varsa, geriye bıraktığından ana-babanın her biri için altıda bir hisse olacaktır. Ölenin çocuğu yoksa ve kendisine ana-babası mirasçı olmuşsa bu durumda anasına üçte bir düşer. Eğer kardeşleri varsa, anasının payı, yapacağı vasiyetten ve borcundan arta kalanın altıda biridir. Babalarınız var, oğullarınız var. Siz bunlardan hangisinin yarar bakımından size daha yakın olduğunu bilemezsiniz. Allah'tan gelen bir buyruğu önemseyin. Hiç kuşkusuz Allah herşeyi bilir, tüm hikmetlerin sahibidir.
Zevcelerinizin geriye bıraktığının yarısı sizindir, eğer onların çocuğu yoksa. Eğer onların çocuğu varsa, vasiyet ettikleri ve borçları ödendikten sonra geriye bıraktıklarının dörtte biri sizindir. Eğer sizin çocuğunuz yoksa bıraktığınızın dörtte biri zevcelerinizindir. Eğer sizin çocuğunuz varsa bu durumda, yaptığınız vasiyet ve borcunuz ödendikten sonra geriye kalanın sekizde biri zevcelerinizindir. Eğer miras bırakan erkek veya kadının ana-babası ve çocuğu yok da erkek kardeşi veya kız kardeşi varsa, bu kardeşlerden herbirine altıda bir düşer. Kardeşler bundan fazla ise bu takdirde onlar, yapılmış bulunan vasiyet ve borç ödendikten sonra üçte bire ortaktırlar. Kimseye zarar verilmemelidir. Allah'tan bir öneridir bu. Allah Alîm'dir, Halîm'dir.

Bu ayetlerde verilen oranlardan yola çıkan bazıları kendi akıllarınca enteresan miras paylaşımı senaryoları üreterek İslam’a ve Kuran’a saldırmaktadırlar. Konuyu bir örnekle açıklayalım: “Bir adam ölür ve geride bir anne, bir baba, üç kız evlat ve bir de eş bırakır. Miras nasıl paylaşılacak?”. Bu örneği ortaya atan kişiler çözümü de (!) kendileri verirler: “1/6 + 1/6 + 2/3 + 1/8 = 1,125”. Yani oran 1,0 dan büyük, o halde Kuran'da matematik hatası var!

Benzer bir duruma ilişkin ilk problem Hz. Ömer zamanında ortaya çıkmış ve sahabeler bu problemi “avliyye” dedikleri bir yöntemle çözmüşlerdir. Bu yöntemin ne olduğunu anlatacak değilim, isteyen internette yöntemle ilgili kaynak bulabilir. Ancak bu yöntem inkârcıları (ve belki de bazı inananları) ikna etmemektedir. Onlara göre bu yöntem bir hileden başka bir şey değildir. Bu yöntem ilk başlarda benim de aklıma pek yatmamış ve ciddi bir şekilde Kuran’dan şüphelenmeme neden olmuştu.

Aslında problemin kaynağı Kuran’ın bu ayetlerinde verilen oranları “mutlak” oranlar olarak kabul etmekten kaynaklanıyor. Yani örneğin 3 kız kardeş için verilen 2/3 oranı “mutlak” bir oran farz ediliyor. İyi de gerçekten öyle mi? Bu oranlar mutlak oranlar mı, yoksa bir tür “tavan” ya da “taban” değerler mi? Bu oranların “mutlak” olmadığını iddia etsek bile, buna Kuran’dan delil getirmediğimiz takdirde kimseyi ikna edemeyeceğimiz çok açık…

Bu amaçla öncelikle Nisa/11 ve Nisa/12 ayetlerini incelememiz gerekiyor. Bu ayetlerin sonunda yer alan ifadeler bu açıdan oldukça önemli: “ferıdatem minellah” ve “vesıyyetem minellah”. Sadece 2’şer tane Arapça kelime! Bu ifadelerden yola çıkarak bu oranların mutlak olduğu kesinlikle iddia edilemez. Ancak buna rağmen bazıları örneğin A. Yusuf Ali İngilizce mealinde “bu sabit oranlar Allah tarafından emredilmiş/belirlenmiştir” şeklinde bir çeviri yapmış. Bu 2 kelimenin neresinde “sabit oranlar” lafzını gördü bilmiyorum, ona sormak lazım! Örneğin M.H. Shakir “ferıdatem minellah” ifadesini “bu Allah’tan bir buyruk/düzenlemedir” şeklinde çevirmekle yetinmiş. Yukarıya aldığım Nisa/11-12’nin Türkçe çevirileri ise Y. Nuri Öztürk’e aittir. Bu ifadelerle ilgili bir diğer nokta da şu: Her 2 ifade de verilen oranlardan hemen sonra gelmiyor. İlk ayette araya “Babalarınız var, oğullarınız var …” diye başlayan 2 cümle giriyor, ikincisinde ise arada “Kimseye zarar verilmemelidir” şeklinde bir ifade mevcut. Şu halde “Allah’tan bir buyruk” ya da “Allah’tan bir görev” olan şey nedir? Bu oranları sabit kabul edip aynen uygulamak mı? Babalar ve oğullar ve diğer mirasçılar arasında ayırım yapmayıp adaletli bir dağılım yapılmasına izin vermek mi? Bence ikincisi! Aslında bu “emrin” ne olduğunu anlamak için bu ayetlerin devamına bakmak gerekiyor.

Kuran’da bu oranların “sabit” ya da “mutlak” olmadığına dair delil hemen bu ayetlerin devamında mevcut… Surenin 13 ve 14. ayetleri aynen şöyle:

Nisa / 13-14
İşte bunlar Allah'ın sınırlarıdır. Kim Allah'a ve onun resulüne itaat ederse Allah onu, altından nehirler akan cennetlere, orada sürekli kalıcılar halinde, sokar. İşte bu, en büyük başarıdır. Kim de Allah'a ve onun resulüne isyan eder, Allah'ın sınırlarını da aşarsa, Allah onu, içinde sürekli kalıcı olarak ateşe sokar. Artık onun için yere batırıcı bir azap vardır.

"İşte bunlar Allah'ın sınırlarıdır" şeklinde çevrilen ifadenin Arapçası "Tilke hududu(A)llah". Yani çeviride bir hata/kasıt yok. Hudut kelimesi Türkçe'ye de geçmiş bir kelimedir. Sınır kelimesinin ise ne anlama geldiği herkesçe malum. “Aşılmaması gereken bir nokta, bir çit, bir değer”… Yani bu oranlar sadece birer sınır ve asıl olan bu “sınır” değerlerini aşmadan onlara yaklaşmak… Dolayısıyla bu oranların “mutlak” olduğunu iddia etmenin hiçbir temeli yok…

Şimdi sorun şu: Yukarıdaki ayetlerde geçen “emir” kelimesiyle aşağıdaki ayetlerde geçen “sınır” kelimesi birbiriyle nasıl bağdaşır? Aslında yanıt çok basit: Allah’ın emri olan şey bu sınırlara riayet etmek! Bu sınırlara riayet etmek ise onları aşmamak ve onlara mümkün olduğunca yaklaşmak ile olur. Yani “emrin” ne olduğunu anlamak için önce aşağıdaki ayetlere bakmak ve sonra dönüp “emri” buna göre değerlendirmek gerekiyor. Kısacası Allah’ın emri olan şey mirasçılar arasında ayrım yapmayarak verilen oranları birer “sınır” olarak alıp bunlara uymak! (Ama sonuçta bunların “sınır” olduğunu unutmamak şartıyla!)

Bu “sınır” olgusunun bu şekilde ifade edilmesinin de bazı sebepleri var: Örneğin 2’den fazla kadın ise 2/3 olarak verilen oran, “en fazla 2/3” ya da “2/3’e kadar” olarak verilebilir ve böylece bunun bir üst limit olduğu açıkça ortaya konabilirdi. Ancak bu durumda neler olacağını tahmin etmek güç değil. Bu tarz bir ifadeden istifade eden birileri mirasçı 3 kıza 2/3 oranında pay vermek yerine 1/10 ya da belki hiç pay vermeyebilirdi. Dolayısıyla Nisa/11 ve 12’de “en fazla 2/3” ya da “2/3’e kadar” tarzında ifadelerin kullanılmaması anlamlıdır.

O halde asıl olan bu oranlara mümkün olduğunca uymaya ve yaklaşmaya (!) çalışmaktır. Ancak sonuçta bunlar bir “sınırdır”. Yani mutlak oranlar değildir. Matematikteki limit kavramının buna çok benzer olduğunu bilenler bilirler. Bilmeyenler bilenlerden sorsun öğrensin!

Bu “sınır” kavramına başka ayetlerde de rastlıyoruz. Örneğin oruçla ilgili bir ayet olan Bakara/187’de de bazı sınırlar konuyor:

Oruç günlerinin gecesi kadınlarınızla ilişkide bulunmanız size helal edildi. Onlar sizin için bir giysi, siz de onlar için bir giysi durumundasınız. Allah nefsinize güvenemeyeceğinizi bildiği için tevbenizi kabul etti ve sizi bağışladı. Şimdi onlarla ilişkide bulunun, Allah'ın sizler için yazdığını isteyin ve fecrin beyaz ipliği siyah iplikten sizce seçilinceye kadar yiyin, için, sonra da ertesi geceye kadar orucu tam tutun. Bununla birlikte siz, mescitlerde itikaf halinde iken onlarla ilişkide bulunmayın. Bunlar, Allah'ın sınırlarıdır; sakın onlara yaklaşmayın! Allah böylece, sakınıp korunsunlar diye insanlara ayetlerini iyice açıklıyor

Yukarıdaki ayette yiyip içme için ve cinsel ilişki için bazı sınırlar konulmuş. Bu ayette yiyip içmeyle ilgili sınırın “kadar” denilerek verildiğine dikkat edin. Çünkü burada “kadar” ifadesinin kullanılmasının miras ayetlerinde olduğu gibi bir risk oluşturmadığı açık…

Bir başka ilginç nokta da Nisa suresi ayet 14 ile yukarıdaki Bakara/187’yi karşılaştırınca ortaya çıkıyor. Bakara187’de Allah’ın sınırlarına “yaklaşılmaması” emrediliyor. Oysa Nisa/14’te “aşılmaması”. Eğer Nisa/14’te de “yaklaşmayın” denseydi benim yaptığım tüm bu yorumlar geçersiz olurdu! Hele hele matematikteki limit kavramı ile kurduğumuz benzerlik tamamen geçersiz hale gelirdi. Ne dersiniz? Neden burada “yaklaşmayın” denmiyor da “aşmayın” deniyor? Şans mı? Hiç sanmam!

Ne ilginçtir ki mirasla ilgili ayetler bize bu oranların “mutlak” olmadığı çıkarımını yaptırabilecek şekilde devam ediyor. Tabii bir inkârcıyı bu bile ikna etmeye yetmez. O bunu kelime oyunu olarak görecektir. Kuran’ın bu çıkarımı yapabilmemize imkân vermesini ise ya hiç değerlendirmeyecek ya da sadece “şans” olarak değerlendirecektir. Bunun farkındayız. Ama önemli olan bizim aklımızın huzur bulması...

Bu “sınır” çıkarımı aynı zamanda Hz. Ömer zamanında yapılan “avliyye” uygulamasının da son derece yerinde ve makul bir yöntem olduğunu göstermektedir. Çünkü her ne kadar Kuran’da verilen oranlar bire bir elde edilmese de, konulan “sınır”lar asla aşılmamaktadır. Avliyye uygulamasında mirasçılar Kuran’da verilen oranlardan daha düşük bir pay almakta ve Kuran’ın “sınırları” bir tür “tavan (üst limit)” görevi yapmaktadır ve “sınır” (aşağıdan yukarıya) aşılmamaktadır.

Reddiyye ise bunun tam tersi durumlarda uygulanan bir yöntemdir. Yani mirasçıların Kuran’da verilen paylarının toplamı 1,0 dan daha düşük çıkmaktadır. Bu durumda da mirastan artan kısım yine mirasçılara Kuran’daki payları ölçüsünde bölüştürülmektedir.

Reddiyye işlemindeki paylaşım oranlarına itiraz etmek için sadece mantıkla düşünme hastalığına yakalanmış olmak ve sağduyudan yoksun olmak gerekir. İçimize sinmese de biz yine de böyleleri için de bir açıklama yapalım: Reddiyye işleminde Kuran’da verilen “sınır”lar bir tür “taban (alt limit)” görevi yapmaktadır. Sonuçta da “sınır”lar aşılmamakta (bu defa sınır yukarıdan aşağıya!), kimsenin hakkına tecavüz edilmemektedir.

Bir Açıklama:

Efendim, geçenlerde bir forum sitesinde bu makaledeki "sınır" fikrine itiraz edilerek şöyle denmiş: "Bu nasıl bir sınır ki bazen tam üstünde duruyorsun bazen sağına geçiyorsun, bazen de soluna...". Yani diyor ki "senin işin Nasreddin Hoca Türbesi gibi olmuş. Kapısı kilitli ama her tarafı açık!".

Efendim, yaptığı itirazda aslında cevabı da kendisi vermiş ama farkında değil. Cevap "BAZEN" kelimesinde gizli... Evet, bazen sağında kalırsan sınırı aşmamış oluyorsun, bazen de solunda. Ama sağında kalman gerekirken soluna geçmeye çalışırsan ya da solunda kalman gerektiğinde sağına göz dikersen, işte o zaman "SINIRI" aşmış oluyorsun! Yani "SINIR" orada ve SINIR olmaktan çıkmış değil! Ama ne tarafında durursan "SINIR İHLALİ" yapmış/yapmamış olacağın "DURUMA" göre belirleniyor!

Ahh, Nasreddin Hoca ahh! Mekanın cennet olsun!

Link to post
Sitelerde Paylaş

iyi - yaklaşık dağıtacaksak ...kurandaki oranlara göre dağıtmayacaksak...

orucu da NİSPİ tutabiliriz...

namazların vakitlerini ve rekatlarını da NİSPİ kılabiliriz...

sorun olmaması lazım onlarda da...

ben mesela 5 değil 3 vakit namaz kılacam -2 şer rekattan--- nede olsa kurandaki rakamlar hep NİSPİ !!!

orucu da 1 ay değil 1 hafta tutucam...çok bile....o da nispi rakam sonuçta !!!

tarihinde Zavallı tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Bana en mantıklı savunma bu geldi ama bu da saçmalık. Oranlar mutlak değilmiş yaklaşık dağıtmamız yeterliymiş(!)

slamda Miras Hukuku ve Avliyye ve Reddiyye

Avlivyye'yi savunmuş, yeni bir şey söylemiyor sadece matematiksel olarak limit açıklamaları getirmiş.

Bence de içlerinde en adil çözüm islami çerçevede Ömerin getirdiği yöntem, aksi halde Kurandaki oranlarla dağıtmak imkansız.

Şiilerde Kuran'da sırayla anlatılmak istendi diye kıvırıyorlar

Yahu dagitamiyoruz diye birşey yok internette bir sürü yerde cevabı var onun

Cevap var dediğin Ömer'in metodunu anlatıp duruyorlar, yani kurandaki oranları tam kullanmıyorlar. Sayfalarca konuştuk anlattık hala papagan gibi, okuma araştırma zahmetine girmek yok, cevabı mı ha verildi o canm ...Zzz

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 2 weeks later...
  • 3 years later...

Kuran'da Hata yok kadına 1/8 pay var. İşinize gelirse. Ha birde dinde zorlama yoktur. Eğer kızlar İslami tercih etmezse zırnık alamaz mirastan.. tercih etmesin de görelim..na buraya yazdım . Bu yüzden kadınlar calismasin isterler.

 

Diğer sebebi de kadınların gözü açılmasını diye böyle olur .

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...