Jump to content

Recommended Posts

Gerçek dışı görünüyor pek çok şey; sanırım bu durum gerçeğin saptırılmaya çalışılması sonucu ortaya çıkıyor ve ülkemizde de pek yaygın bir uygulama. Ey güzel ve dindar insanlar; sevgili Müslümanlar ; millet yada ümmet düşüncesi size kim olduğunuzu unutturmamalı; sizlere herşey yanlış anlatılıyor; ancak aklı salimle ve hür vicdanınızla tüm bu yalan dolanların içinden kendinize en yakışan ve bir o kadar da onurlu bir yolu seçmekte özgür olduğunuzu bilmelisiniz. Bu özgürlüğü hepimize; hangi dinden ya da hangi dinin hangi mezhebinden olursak olalım, dahası ne olursak olalım laiklik vermektedir. Sizler laikliğin dünyada son 2000 senedir kullanılan bir kavram olduğunu; avrupada şehir devletlerinin bir bir Romaya ve Vatikana baş kaldırdıkları zaman verdikleri mücadeleye laiklik savaşı dediklerini bilmeyebilirsiniz. Bunun sadece Türkiye’de Cumhuriyet rejimi tarafından size empoze edilmiş bir kavram olduğunu düşündünüz ama öyle değil. Ortaçağ Avrupası engizisyon mahkemeleri dönemi yüzyıllarca sürmüştür; onların işkenceleri işid’in yaptıklarını pek aratmaz. Ama bu karanlık dönem rönesans ve aydınlanma dediğimiz hareketle ve kanla ve savaşla son bulmuştur. Laik Floransa Cumhuriyeti ilk laik sistemlerden birini getirmiştir. Ana fikir çok basittir; Hıristiyan bir hakimin Müslüman bir tutukluyu yargılamaması gerektiği fikrine dayanır; insancıldır ve eşitlik arar. Bu ilk yanlış bilinen konu

Diğeri de ümmet ya da millet değil Türk olduğunuz ve özgür olduğunuz basit gerçeğidir. Ancak damarlarınızdaki asıl kan bize savaşmayı değil, hoş görmeyi söylemektedir gerçekte. Geçmiş mirasımızla böbürlenmeyi değil onu incelemekle ve ona değer katmakla geçirmeliydik zamanımızı. Ta Götürklerden Dede Korkutlardan gelmeliyiz, Tüm Osmanlı mirasını; külliyatını, edebiyatını, tarihini; bi de Cumhuriyet dönemini tarihimize ekledik mi; şairleriyle; yazarlarıyla; bestecileriyle, heykeltraşlarıyla, fölklürüyle; operasıyla; tiyatrosuyla, mimarisiyle, resmiyle, hattıyla…. bitmezki; size savaşların hiçbirşey kazandırmadığını tüm bu bilinçle bileceksiniz, sizi Müslüman oluşunuzun değil Türk oluşunuzun buraya getirdiğini bileceksiniz, ama bunu asla bir gurur meselesi yapmanıza da gerek yok; çünki dünya üzerindeki yedi milyar insandan her biri elbet bir ülkeye ve aidiyete bağlıdır bunda abartılacak bir şey yok. Siz hiç bir İtalyan’ın Roma İmparatorluğunu yeniden kuracağız dediğini duydunuz mu?

Cepheye gidip kime karşı mermi sıkarsak sıkalım; yaptığımızın sadece silah tüccarlarına para kazandırmaktan başka bir şey olmadığını biliyorz artık tüm bu mühteşem geçmişimizle. O zaman bu pis oyuna bir dur diyeceğiz. Artık nasıl biliyorsanız öyle dur diyin. Parlementodaki bu kokuşmuş beyinler hiçbir zaman bu halkı anlayamadı; ne zamandan beri biz birbirimizi “memleketlerimize” göre tanımlayıp kategorize etmeye başladık. Bu topraklarda zaten bir zamanlar Acemler; Ermeniler; Rumlar; Türkler; Kürtler; Lazlar; Çerkezler, Tatarlar, Araplar kendi kıyafetleriyle gezmiyorlar mıydı? Biz zaten farklılıklarıyla zengin olan bir toplum değil miydik? Şimdi kimin için ölecek mişiz söylesenize akp nin oyu artacak diye mi?

Belki de bu klip kim olduğumuzu biraz anlatır bize

https://youtu.be/2UcbHrcFN7c

lycianmage.wordpress.com

Link to post
Sitelerde Paylaş

Türkiye'de ve onu uygulayan İslam üklelerinde laiklik, bize öğretildiği gibi bir "hukuk" başlığı değil bir "kimlik sorunu" kategorisidir.

Laiklik; Hintlilerin, Çinlilerin, Afrikalıların yaptığı gibi doğrudan Hıristiyanlaşarak medenileşme yolunu seçemeyen Müslüman toplumların bir telafi formülü, bu toplumlarda Hıristiyanlaşmamanın bedelidir. Eğer bizim de ayakkabılarla içeri girip sıralara oturarak Cuma ayini yapabileceğimiz camilerimiz olsaydı, biz laik olmayacaktık.

Laiklik; Türkiye, Tunus, Şah İran'ı, Krallık Afganistan'ı gibi ülkelere bu motivasyonla gelmiştir. Kimse istemezken, kimse sormazken, kimsenin ihtiyacı yokken gelmiştir. Gündemde böyle bir soru yokken gelmiştir. Ne Müslüman çoğunluğun, ne kendi statülerine sahip gayrımüslim azınlığın, ne de kendi dergahlarında semah dönen tarik erbabının aklında böyle bir şey yokken gelmiştir. Şapka devrimiyle beraber gelmiştir, sahilde mini etek ve Hüseyin Aygün'de rakı olarak devam etmektedir. En son PKK tarafından sahiplenilmiştir.

Türkiye gibi ülkelere laiklik bir hukuk sorusu, bir çoğulculuk kategorisi olarak gelmedi. Bir kimlik sorusu olarak geldi. Bu toplumlar, Batı karşısında duydukları tarihsel kompleksleri telafi etmenin bir yolu olarak laikliği buldular.

Bu toplumların laikliği bir huzur değil, huzursuzluk formülüydü: inisiyatif, aktif, addialı, yok edici, cezalandırıcı bir ilkeydi. Nitekim eski Anayasa Mahkemesinin içtihatlarından biri de bu yönde: laiklik salt bir güvence ilkesi değil, aynı zamanda bir yaşam tarzıdır. Yani bu içtihada göre hurma yiyenleri içeri atacak bir kanun çıkarabilir, Antalya'da deveye binmeyi yasaklayabilirdiniz.

Laik devlet inanç gruplarından birini diğerine üstün tutmaz dediğiniz, boş bir ezber, bir şehir efsanesi. Bizim laik devlet, sulandırılmış bir kimlik Müslümanı olarak yetiştirmek istediği grubu diğer dini grupların üstünde tutmakla kalmadı onlara saldırttı, onları kaçırttı, onların bu toplumdaki varlığının sonunu getirtti. Devletin laik olma iddiası, tam tersine onun elini kolaylaştırdı: şeriatla yönetilirken yüzde otuzu gayrimüslim olan toplum, laikliğe geçtikten sonra yüzde doksandokuz Müslüman olmakla övünüyor.

Üçüncü Dünya Müslüman laikliği, bir erdem hikayesi değildir. Orijinal bir buluş değildir. Bir fikir ürünü, bir felsefe değildir. İnsanlık tarihine sunulacak değerler arasında değildir. Üzerinde çalışılmamıştır. Herhangi bir tarihsel tecrübenin ürünü değildir. Dini farklılığından dolayı üstün kültür karşısında hicap duyan mağlup bir kültürün öykünmesidir. Başka bir şey değildir. İncelemeye değer hiç bir derinliği yoktur.

O dediğiniz, laik Floransa Cumhuriyetinde Hıristiyan bir hakimin Müslüman bir tutukluyu yargılamamsı fikri, laikliğe zıt bir fikirdir. Bu daha çok, şeriatın çok-hukukluluk kuralına benzer, laikliğe değil: her din sahibinin kendi hukukuna göre işlem görmesi. Laiklik tam tersine, her din grubu için ayrı ayrı olan kuralları ve mahkemeleri kaldırmış, kendi kurallarını getirmiştir. Öyle ya, artık devlet, yargı ve yurttaşlar la-dini, yani laik olduğu için dinsel farklılıkları gözetmeye lüzum yoktur. Hepimiz, laik, dindışı, çağdaş ve tarafsız bir sisteme aitiz ve yeni bir kimliğe sahibiz: dinler üstü ulus kimliğine (yerseniz tabii). İşte ülkemiz politik gündeminde laiklikle ulusalcılığın ilişkisi de buradan gelir.

Yine o dediğiniz, Avrupa’da şehir devletleri Roma’ya ve Vatikan’a baş kaldırırken bir özgürlük savaşı değildi yaptıkları. Avrupa’da laiklik eskiden beri vardı: kilise dışındak alanlar laiktir, din-dışıdır, dünyevidir ve kirlidir: seküler iktidarlar, prensler, seküler hukuk, ticaret, para işleri vesaire… Kilise bununla, kendi kutsallığını pekiştiriyordu. Kendi karşısına kutsal olmayan, profane, kirli, laik bir dünya koyuyordu. Bu, Hıristiyanlıktaki ikili kırılmaya uygun bir şeydir: bir tarafta Tanrı’nın krallığı, öbür tarafta Sezar’ın. Bir tarafta göksel/kutsal olan, öbür tarafta dünyevi/laik/profan olan.

Batı’da olan şey, laik olanın kutsal olan karşısında sağladığı zaferden başka bir şey değildir. Zaten var olan “laik”, zaten var olan kiliseyi arka plana itmiş, yerine kendini, kendi dünyevi faaliyetlerini, hukukunu, ticaretini koymuştur. Dünyaya itibarını iade etmiştir. Dünya ile barışmıştır.

E, bize ne? Bizim dünyamızda böyle bir algı kırıklığı yaşanmadı ki hiç.

Başkasının "geçmişinden" kendinize "bugün" yaratamazsınız. Elin şeyiyle gerdeğe girilmez.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Laikliği hala hazmedemeyen müslümanlar var aramızda.

Laiklik; Türkiye, Tunus, Şah İran'ı, Krallık Afganistan'ı gibi ülkelere bu motivasyonla gelmiştir. Kimse istemezken, kimse sormazken, kimsenin ihtiyacı yokken gelmiştir. Gündemde böyle bir soru yokken gelmiştir. Ne Müslüman çoğunluğun, ne kendi statülerine sahip gayrımüslim azınlığın, ne de kendi dergahlarında semah dönen tarik erbabının aklında böyle bir şey yokken gelmiştir. Şapka devrimiyle beraber gelmiştir, sahilde mini etek ve Hüseyin Aygün'de rakı olarak devam etmektedir. En son PKK tarafından sahiplenilmiştir.

Ortadoğuya bak, sonra Kafir TC 'ye bak. Anlarsın laikliğin nasıl bir ihtiyaç olduğunu. Laikliğe en çok ihtiyacı olan müslümanlardır.

pkk'yı işin içine karıştırıp laiklik gibi bir kavramı kritletmeye çalışma. Uyanıklık yapma.

Laik devlet inanç gruplarından birini diğerine üstün tutmaz dediğiniz, boş bir ezber, bir şehir efsanesi. Bizim laik devlet, sulandırılmış bir kimlik Müslümanı olarak yetiştirmek istediği grubu diğer dini grupların üstünde tutmakla kalmadı onlara saldırttı, onları kaçırttı, onların bu toplumdaki varlığının sonunu getirtti. Devletin laik olma iddiası, tam tersine onun elini kolaylaştırdı: şeriatla yönetilirken yüzde otuzu gayrimüslim olan toplum, laikliğe geçtikten sonra yüzde doksandokuz Müslüman olmakla övünüyor.

Bu şuna benzedi.

Arada buraya gelen müslümanlar ''siz niye hep islamı eleştiriyorsunuz yeaaaa, hristiyanlığa hiç laf etmiyorsun'' tarzı laflar ederler.

Bizim toplum hristiyan mı? Laikliğin karşısında öncelikli oalrak hangi din var?

Başkasının "geçmişinden" kendinize "bugün" yaratamazsınız. Elin şeyiyle gerdeğe girilmez.

-_-

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bence musluman oldugunu iddia eden kisiler icin laiklik esnetilmeli, onun yerine seriat kanunlari uygulanmali. Mesela laiklik istemeyen musluman bir kadini kocasi dovdugunde, sikayet icin gelirse, evine gonderilmeli. Laiklik istemeyen musluman birisi bisey calarsa, eli kesilmeli. Laiklik istemeyen musluman bir kadin kocasina bosanma davasi acamamali, ama kocasi buna bosol dediginde kapi onune konmali, cocuklarini musluman esinde kalmali, eger esi gosermiyorsa bundan sonra cocuklarini gormemeli. Iki musluman arasinda bir sorun cikarsa, bunlar kadiya gidip sorunu cozmeli. Laik devletin mahkemeleri bu gibi konulara bakmamali. Ne zaman bir laik ile laik olmayan arasinda sorun cikarsa, o zaman devletin mahkemeleri devreye girmeli. Mesela laik ve musluman oldugunu iddia edenlerin miras hesaplari Kurana gore yapilmali, medeni kanun uygulanmamali. Musluman oldugunu iddia eden kisiler zorla camiye goturulmeli, Gitmeyenler icin gereken kirbac cezalri uygulanmali. Zina eden muslumanlara gereken cezlar seriat kanunlarina gore verilmeli. Laiklik istemeyen musluman kadinlara seriat uygulanip sokaklarda tek baslarina gezinmeleri engellenmeli, Ayrica bu arkadaslar oyle turbanla falan gezemezler, islami kurallara uygun siyah ninja kiyafeti giymek zorundalar. Cok ciddiyim. Muslumanlarin baska turlu laikligin onemini anlayacagi yok.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Laiklik, kendi inancını tartışılmaz görüp, başkasına dayatma zorbalığına, "dur" demenin adıdır !

Laiklik, tüm inançların ve düşüncelerin özgürlüğü için, insanca bir yaşam için, evrensel bir kuraldır. İnsan olmanın en büyük gereklerinden biridir.

Güçlü ve gaddar olanların, başka insanların maneviyatına ve yaşamına tecavüz etmesine, "hayır" diyebilmenin yolu, laiklikten geçer.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Laiklik; Türkiye, Tunus, Şah İran'ı, Krallık Afganistan'ı gibi ülkelere bu motivasyonla gelmiştir. Kimse istemezken, kimse sormazken, kimsenin ihtiyacı yokken gelmiştir. Gündemde böyle bir soru yokken gelmiştir. Ne Müslüman çoğunluğun, ne kendi statülerine sahip gayrımüslim azınlığın, ne de kendi dergahlarında semah dönen tarik erbabının aklında böyle bir şey yokken gelmiştir. Şapka devrimiyle beraber gelmiştir, sahilde mini etek ve Hüseyin Aygün'de rakı olarak devam etmektedir. En son PKK tarafından sahiplenilmiştir.

Bu derece dehşet verici bir hataya düştüğünüze göre, anladığım kadarıyla, tek yönlü düşünen dincilerin kitaplarını okuyup, sürekli onların söylemlerine maruz kalmışsınız.

Muhtemelen bu şekilde bir nevi beyniniz yıkanmış olabilir.

"Laiklik, kimsenin ihtiyacı yokken gelmiştir...." Kim diyor bunu....?

Bu derece mesnetsiz bir iddiayı kimler, nasıl ortaya atabilmiştir?

Günümüzde, bir insan TV de kuranı bile eleştirmeye çekinirken, dinsizler bir tarafa, modernist müslümanlar ve hristiyanlar bile defalarca saldırı ve tehditlere uğramışken, "bir de laiklik olmasaydı ne olacaktı" diye düşünmez mi insan..?

Yani bu iddiaya göre halkın laikliğe ihtiyacı yoktu. ve durum şu şekilde olacaktı;

mesela şeyhülislam fetva verdiğinde, kendi vicdanına göre dinini yaşamak isteyen bir vatandaş, "hayır biz bunu kabul etmiyoruz, bu onun görüşüdür" diyebilecekti, öyle mi..?

Kadınlar günümüzde bile hala dini geleneklerden madur olurken, laiklik olmasa da istediği kıyafeti giyebilecek veya sevgilisiyle özgürce dolaşmak gibi, nefes almak kadar doğal haklarını kullanabilecekti !

Kumsalda istediği şekilde denize girip güneşlenebilecekti veya şortunu giyip bisikletine binip, sahilde her insanın hakkı olduğu gibi gezebilecekti..

Sosyal hayatında hiçbir kısıtlama olmadan yaşayabilecekti..!

İnsanlar, "batı gelenekleri" denilen ama aslında insana ait modern bir kültürün ifadesi olan, her tür müzik, dans, kıyafet, saç modeli ve yaşam biçimiyle, toplumdan dışlanmadan yaşayabilecekti...

Bunları mı iddia ediyorsunuz?

Şeriat sadece dinsizlerin hayatına tecavüz değildir, aynı zamanda, temiz niyetlerle dine inanmış insanların manevi hayatına bir saldırıyı ifade eder.

Dine inandığım, ancak Allah'ı vicdanıma göre şekillendirdiğim dönemdeki birkaç düşüncemi de buraya eklemek isterim;

"Şeriat, Allah düşmanlığıdır. şeriat, bir insanı, Allah'ı sevdiği için değil, devlet mecbur bıraktığı için ibadet etmek zorunda bırakan, insanların duygularını vicdansızca ezip geçen, bir zorbalık düzenidir.

Şeriat, devletin adeta tanrısına darbe yaptığı bir düzendir. Allah'a "hadi lan sen de kimsin, artık insanlar bizden korktukları için günahlardan uzak duracaklar" şeklinde çıkıştığı, yaratan ve yaratılanı hiçe sayan bir düzendir.

Şeriat en hafifletilmiş deyimiyle, vatan hainliği ve insanlık düşmanlığıdır.."

İşte Allah'a inandığım ve sevdiğim dönemdeki bazı görüşlerim.

Aklı devre dışı kalmamış her müslümanın da, vicdanıyla düşünebildiğinde bu sonuca ulaşması gerekir.

Ayrıca bir dini topluma dayatmak isteyenler, öncelikle o dinin kesinlikle insanı yaratan varlıktan geldiğini %100 olarak ispatlamak zorundadır.

İnsanların hayatına mudahele ediyorsan, hukuken kesinlikle ispat etmek zorundasın demektir;

Bir insandan tazminat talep ettiğinde, doğal olarak onun sebebini ortaya koymanı isterler. Burda talep edilen para da değil, koskoca bir hayat !

Bu nedenle "laiklik gereksizdir" diyen kişi, eğer adil bir insan ise, sadece kendi inancının doğru olduğunu, diğer 5.7 milyar insanın yanıldığını tartışmasız bir şekilde ispatlamak zorundadır!

Kendi dinini temsil eden ülkeler, halkına dünyasını dar getirmesine rağmen, bilimde ve insan haklarında en geri ülkeler olmasına rağmen, dinleri sözle değil işgalle yayılmasına rağmen... onları bu noktaya getirenin herşeyi bilen olağanüstü bir varlık olduğunu ispatlamak zorundadır!

Şimdi "laiklik gereksiz" diyen, buyursun bunları ispatlasın. Bu sadece forum için geçerli değil; bana eşit söz hakkı verilen, ifade özgürlüğüme tecavüz edilmeyen başka bir ortamda da bunu ispatlamaya çalışabilirsiniz.

Ya dininizi ispatlamalısınız, ya da erdemli her insan gibi inancınızda mütevazi olmasını öğrenmelisiniz.

Bir sefer de "ben yanılabilirim" diyebilmeyi başarın. ama bunu lütfen, insanların hayatını mahfedenlere destek olmadan önce yapın !

tarihinde Mindsurfer tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...