Jump to content

Michael Sikkofield Ateizm Ahlakiyla Ilgili Yazisi


Recommended Posts

http://michaelsikkofield.blogspot.com.tr/2015/08/bugun-de-baskalar-adna-utandk-cok-sukur.html

Simdi sizden bir zahmet, sinirlenmeden sabirla bu yaziyi okumanizi rica ediyorum. Evet sacmalamis, hem de agir sacmalamis.

Yazimda "ahlak" kelimesini toplumsal ve bireysel refahi arttiran ve bir yarar saglayan davranislar olarak dusunun...

Demis ki "Dinler ahlakin temelidir." Hayir arkadasim dinler ahlakin temeli degildir. Dinler varolan ahlaki kurallar uzerine insaa edilmislerdir. Toplumsal normlar, kurallar ve anlayislardan beslenip bu kurallarla kurulmusdur. Bunun disinda kokeni irrasyonellik olan birsey, hicbirseye ozellikle de ahlaka rasyonel bir temel saglayamaz, Din ahlakin temelidir demek, ahlaklilik dinle saglanabilir demektir. Bu soylenen varolan gerceklerle celismektedir. Tarih boyunca nerede din egemen olmussa ahlaksizlik tavan yapmistir. Din ahlakliligin degil, ahlaksizligin sebebidir.

Ahlakin evrimsel kokenleri bulunmaktadir. Bunu dogrulayan yuzlerce arastirma var. Bu yuzden dinler ahlakin temeli degil, varolan toplumsal ahlaki kurallar uzerine kurulmuslardir. Evrimsel surecler bizi ahlakli olmaya itmistir, cunku bu tarz davranislar toplumsal acidan yarar ve cikar saglamis, bu davranisi gosteren bireyler dollerini sonraki nesillere aktarabilmislerdir. Yani ahlakli davranisi gosteren bireyler evrimsel surecler icersiinde secilmislerdir.

Evet bu arkadas, komplo teorisyeni ama o kadar cok okuyani var ki... Peki sitesinde tavsiyeler kisminda ne yazio biliyor musunuz? www.canertaslaman.com

Iste bu kisiler bu yuzden tehlikeli, bunlarin sert bir sekilde elestirilip, bilgisiz beyinleri zehirlemesinin onune gecilmesi gerekiyor. Bir de yazinin sonlarina dogru utanmadan: "herkes okur ateist olur, ben okudum musluman oldum." yazmis. Elbetteki musluman olursun, cunku sorgulama ne bilmiyorsun. Sorgulamanin ilk kosulu, dogru bilinen seylerin, yanlis olabilecegi dusuncesinin kabuluyle baslamaktir. Kokeni irrasyonellik olan, akil ve mantik olmayan bir seyi yikmak icin akil ve mantik kullanimi ise yaramaz. Dinlerin en buyuk sebepler duygusal ve psikolojik olmalaridir. Bunun uzerine bir de toplumsal etkileri ve baskilari eklerseniz. Dinlerden cikmaniz imkansiz bir hale gelir. Bu yuzden dinlerden cikmanin ilk kosulu dinlerin sagladigi duygusal ve psikolojik etkilerin kirilmasi, toplumsal sebeplerin yikilmasiyla gerceklesebilir. Bunlari sagladiktan sonra, arastirma, akil ve mantik kullanimi dinlerden kopusu ve ateizme giden sureci korukleyecektir.

Cehalet tavanda ulkemizde... Yorumlari alalim yaziyla ilgili...

tarihinde Atheist Primate tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

http://michaelsikkofield.blogspot.com.tr/2015/08/bugun-de-baskalar-adna-utandk-cok-sukur.html

Simdi sizden bir zahmet, sinirlenmeden sabirla bu yaziyi okumanizi rica ediyorum. Evet sacmalamis, hem de agir sacmalamis.

Yazimda "ahlak" kelimesini toplumsal ve bireysel refahi arttiran ve bir yarar saglayan davranislar olarak dusunun...

Demis ki "Dinler ahlakin temelidir." Hayir arkadasim dinler ahlakin temeli degildir. Dinler varolan ahlaki kurallar uzerine insaa edilmislerdir. Toplumsal normlar, kurallar ve anlayislardan beslenip bu kurallarla kurulmusdur. Bunun disinda kokeni irrasyonellik olan birsey, hicbirseye ozellikle de ahlaka rasyonel bir temel saglayamaz, Din ahlakin temelidir demek, ahlaklilik dinle saglanabilir demektir. Bu soylenen varolan gerceklerle celismektedir. Tarih boyunca nerede din egemen olmussa ahlaksizlik tavan yapmistir. Din ahlakliligin degil, ahlaksizligin sebebidir.

Ahlakin evrimsel kokenleri bulunmaktadir. Bunu dogrulayan yuzlerce arastirma var. Bu yuzden dinler ahlakin temeli degil, varolan toplumsal ahlaki kurallar uzerine kurulmuslardir. Evrimsel surecler bizi ahlakli olmaya itmistir, cunku bu tarz davranislar toplumsal acidan yarar ve cikar saglamis, bu davranisi gosteren bireyler dollerini sonraki nesillere aktarabilmislerdir. Yani ahlakli davranisi gosteren bireyler evrimsel surecler icersiinde secilmislerdir.

Evet bu arkadas, komplo teorisyeni ama o kadar cok okuyani var ki... Peki sitesinde tavsiyeler kisminda ne yazio biliyor musunuz? www.canertaslaman.com

Iste bu kisiler bu yuzden tehlikeli, bunlarin sert bir sekilde elestirilip, bilgisiz beyinleri zehirlemesinin onune gecilmesi gerekiyor. Bir de yazinin sonlarina dogru utanmadan: "herkes okur ateist olur, ben okudum musluman oldum." yazmis. Elbetteki musluman olursun, cunku sorgulama ne bilmiyorsun. Sorgulamanin ilk kosulu, dogru bilinen seylerin, yanlis olabilecegi dusuncesinin kabuluyle baslamaktir. Kokeni irrasyonellik olan, akil ve mantik olmayan bir seyi yikmak icin akil ve mantik kullanimi ise yaramaz. Dinlerin en buyuk sebepler duygusal ve psikolojik olmalaridir. Bunun uzerine bir de toplumsal etkileri ve baskilari eklerseniz. Dinlerden cikmaniz imkansiz bir hale gelir. Bu yuzden dinlerden cikmanin ilk kosulu dinlerin sagladigi duygusal ve psikolojik etkilerin kirilmasi, toplumsal sebeplerin yikilmasiyla gerceklesebilir. Bunlari sagladiktan sonra, arastirma, akil ve mantik kullanimi dinlerden kopusu ve ateizme giden sureci korukleyecektir.

Cehalet tavanda ulkemizde... Yorumlari alalim yaziyla ilgili...

toplum homojen değildir. güzeli çirkini akıllısı ahmakı talihlisi, tahlihsizi hırsızı dürüstü vs...

şimdi homojen olmayan toplumun hepsinin dinsiz olduklarını ve 100% şuna inandıklarını düşünsenize: Ben Evrim geçirmiş bir hayvanım, Öldükten sonra yok olucam kimseye hesap mesap vermiycem.. nefsimi tatmin edersem İşte cennet edemezsen zavallı yaşıycam..

tüm insanların böyle kabul ettiğini düşünürsek. İhsan iylik fazilet gibi ali kelimelerinin bir anlamı kalır mı?

dinsiz Ahlak olmaz eğer Olursa Ahmaksın Ahmak yaşıycaksın bütün dünyada, ot geldin ot gidicen toplumun (tamamı dinsiz olan toplumun) gözünde

Hangi bir Kanun vadır ki: Ben hiç kimseye sezdirmeksizin, birisinin hukukuna tecavüz edeceğin vakit (nefsime) bana karşı faaliyete geçsin engellemeye çalışsın (benimde haberim yokken (tıpış tıpış gelip banada sezdirmeden, tam o sırada birden bire karşıma çıksın, O kanun.. ve bana yapma desin) O kanun dindir İmandır..

tarihinde Dindarr tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Ahlak demek iyilik ve kötülük inancı demek.

İyilik ve kötülük inancı demek mana demek

Materyalizmde mana bulunmaz

Ateizm de Materyalizm temelli olduğundan

Mana ile ilgilenmez

İnananların söylediği şey doğru

Ahlakın dinlerindir.

Tüm inançlar dinlere aittir.

Bir yalanı söylemeyi artık bırakın.

Evrimde Ahlak yok.

Ahlak diye bir özellik geliştirmez canlılar.

Evrimde bir insanın yapamayacağı şeyler biyolojik olarak bellidir.

İnsan kollarını kanat gibi kullanarak uçamaz.

İnsan suyun altında aletsiz nefes alamaz

Tutup da böyle saçma kuralları biyolojik şeylermiş gibi anlamlandırmaya çalışmayın

Arkadaş bunu kabullenmek bu kadar zor mu?

İnsanın bir çocukla, annesiyle, babasıyla, kardeşiyle, evladıyla seks yapmasını engelleyen biyolojik bir düzenek yok.

Bir başka insanı öldürmeni engelleyen biyolojik düzenek yok

Siz bunlardan niye utanıyorsunuz ki?

Böyle sonuçlara ulaşıyor diye gerçeği görmezden niye geliyorsunuz?

Ahlak bir "iyilik ve kötülük inancıdır"

İnanç manadır

Manaların kuralları olmaz

Manalar olayların açıklaması değildir

Manalar insanın ilüzyonlarıdır.

Geçmişteki tüm insan toplulukları ilkeldir.

Yani geçmişe gittiğinizde dinlerden ve inançlardan bağımsız insan toplulukları bulamazsınız

Dinlerden ve inançlardan bağımsız kişiler bulamazsınız.

Dünyanın hiç bir yerinde saçma bir inancı olmamış insan yoktu

Mağara devrinde bile.

Durum böyle iken ilk önce dinlerden bağımsız bir ahlak çıktı sonra dinler üstüne inşa edildi derseniz aptal olursunuz

Ahlak bir inançtır

Tüm inançlar da dinlerindir.

Materyalizmin inançlarla ve manayla işi olmaz

Ahlak savaşına girmişsiniz :D

Dincilerla yok o bizim tanrımız yok bizim tanrımız diye Ahlak kavgası veriyorsunuz.

Ahlak onların ürettiği bir ürün.

Ahlak kötü bir şeydir.

Bir inançtır

İnsan davranışlarının önceden belirlenmiş kalıpları olamaz.

Önceden belirlenen tüm kalıplar inançtır.

İnsanların davranışları yargılamaya tabi tutulamaz

Aklınıza hangi örnek gelirse gelsin hepsi insan davranışıdır.

İki insanın nasıl bir ilişkiye gireceği, nasıl ilişkilere giremeyeceği onların bileceği iş.

O yüzden bana sakın çocuğunu biri tecavüz edip öldürse ne yaparsın gibi sorular sormayın.

Öyle bir durumda bile çocuğumu öldürenle benim aramda nasıl bir ilişki cereyan etmeli bunun kararını ben veririm.

Toplaşmış milyonlarca dangalağın kağıtlara yazdığı kurallar değil.

Ben seçerim

Sizler Ahlak konusunda mağara devrindesiniz.

Ateistlerin hepsi öyle

Gerçekten Ateist isen, Ahlakla vedalaşacaksın

Ahlak diye bir kavram olamaz hayatında.

İstediğini istediğin gibi hiç kimseye hesap vermeden yaparsın

İstediğini yapmaktan eğer başkalarına ölümcül veya fiziksel zarar verici faaliyetler anlıyorsan, uyum anlamıyorsan

O zaman böyle yaparak gireceğin ilişki de fiziksel zarar ve ölümcül davranışlarla tepki alır, uyum olmaz.

Saçmalığı bırakın

Ahlakı inananlara bırakın

O onların malı

Ahlak utanç verici bir şeydir

Akıl için ilkel ve komik bir davranıştır

Link to post
Sitelerde Paylaş

Onun gibi bir din bezirganın yazılarını okuyacak kadar kafayı sıyırmadım. Ekşi sözlükteki zamanlarını da hatırlıyorum onun, yabancı internet sitelerinden topladığı komple teorilerini o zamanlar tanıdıklarına çevirtmek için kırk taklalar atardı, sonra bu bloğu açtı, çevirdiği yazıları genelde şeytan peri cin meselelerine bağlayarak bitirir, içerisine de küfürler serpiştirir. Peşinde gezenlerin çoğu ortaokul ve lise ergenlerinden başkası değil. Bu ergenlerin sayesinde bloğundan kazandığı reklam geliri ile kalktı birde saçmalıklarını topladığı kitap yazdı. Ancak kitabı yayınlanmadan önce takvimin internet sitesinde bu kişinin kim olduğu ile alakalı şu yazı çıktı: http://www.takvim.com.tr/yazarlar/arda_uskan/2013/08/22/michael-sikkofield

Reklamını yapanlarında kimler olduğu ortadır, dine hizmet edip insanların beyinlerini yıkıyorya gerisini kim takar. Tipik müslüman olduğuda ortadadır kendisinin, ağzından küfür düşmeyen kişi kalkmış şimdi "ahlak" üzerine yazı yazıyor. Fazla dindar olduğundan bu kadar ahlaklı(!) olsa gerek :lol: . Bizim hakkımızda yazı yazacağına, müslümanların güzel ahlakı(!) üzerine yazı yazsın o (Yiyiyorsa).

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ben bu Taslaman denen adamın ne bir tek kelimesini okudum, ne dinledim, ne tanırım, ne bilirim. Bu adam benim için yok hükmünde. Ekranda görsem tanımam. Altına yazarlarsa ha bu muymuş derim on saniye sonra yine unuturum, tekrar görsem yine tanımam.

Hayır beynimde bu kadar lüzumsuz bir bilgi niye bulunsun! Benim bir ilkem vardır: Zırva üzerine yorum yapılmaz. Bu ilkeyi herkese salık veririm. Yorum akıllı uslu doğru düzgün bir anlatımın bir fikrin bir savununun bir iddianın üzerine yapılır. Zırva üzerine yorum yapmak boş kasnak gibi lüzumsuz dönmektir. Sadece bu zırvadır, bunun aslı astarı dayanağı direği yoktur der geçer gidersin. Zamanımız değerli. Taslamanla tasmalıyla filan harcamaya değmez.

Şimdi örneğin adnan denen adamın bir tane bir sözünü, cüppeli denen adamın bir tane lafını ciddiye almak diye bir durum olabilir mi! Bunların ciddiye alınacak en küçük bir yanları var mı! Bunlar eskaza doğru bir şey de söyleseler önem taşımaz. Duran saat zaten günde iki kere doğru zamanı gösterir, bozuk çalışan saat de bir denk gelebilir yani... Bunlarda o bile yok. Ağızlarını açtıkları, yumurtladıkları, sıçradıkları hep zırva...

Diyeceksiniz ki hiç dinlemiyorsan okumuyorsan nerden bileceksin? Şurdan: Eskaza denk geliyor ve daha iki kelime ettiğinde zırvaladığını anlıyorum. O kadar yani on saniye harcayacak kadar vaktim var. Zırva teşhisi üzerinde uzmanlaşınca böyle oluyor. Zırvayı daha gelişinden tanıyorsun.

Ama bir Yaşar Nuri örneğin, bu da zırvalasa bile oldukça uzun bir süre oldukça doğru sözler edebiliyor. Bazı öyle konular anlatıyor ki sonuna kadar, sapına kadar doğru. Bir yarım saat filan doğru sözler söyleyebilir. Ama "yüce allah peygamber efendimiz" filan demeye başladı mı işte şimdi zırvaya geçti deyip zaplayacaksın.

tarihinde democrossian tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Ama bir Yaşar Nuri örneğin, bu da zırvalasa bile oldukça uzun bir süre oldukça doğru sözler edebiliyor. Bazı öyle konular anlatıyor ki sonuna kadar, sapına kadar doğru. Bir yarım saat filan doğru sözler söyleyebilir. Ama "yüce allah peygamber efendimiz" filan demeye başladı mı işte şimdi zırvaya geçti deyip zaplayacaksın.

Yaşar Nuri bile bu ortamda müslüman kalamadı.

Gitti deist oldu. Hala kuran allah tevhid diye saydırıyor gerçi hahahaha.

Link to post
Sitelerde Paylaş

toplum homojen değildir. güzeli çirkini akıllısı ahmakı talihlisi, tahlihsizi hırsızı dürüstü vs...

şimdi homojen olmayan toplumun hepsinin dinsiz olduklarını ve 100% şuna inandıklarını düşünsenize: Ben Evrim geçirmiş bir hayvanım, Öldükten sonra yok olucam kimseye hesap mesap vermiycem.. nefsimi tatmin edersem İşte cennet edemezsen zavallı yaşıycam..

tüm insanların böyle kabul ettiğini düşünürsek. İhsan iylik fazilet gibi ali kelimelerinin bir anlamı kalır mı?

dinsiz Ahlak olmaz eğer Olursa Ahmaksın Ahmak yaşıycaksın bütün dünyada, ot geldin ot gidicen toplumun (tamamı dinsiz olan toplumun) gözünde

Hangi bir Kanun vadır ki: Ben hiç kimseye sezdirmeksizin, birisinin hukukuna tecavüz edeceğin vakit (nefsime) bana karşı faaliyete geçsin engellemeye çalışsın (benimde haberim yokken (tıpış tıpış gelip banada sezdirmeden, tam o sırada birden bire karşıma çıksın, O kanun.. ve bana yapma desin) O kanun dindir İmandır..

Çoğunlukla dinsizliğin fazla olduğu ülkelerde ahlak ve refah daha yüksekken dindar toplumlarda yerlerde olmasını nasıl açıklıyorsun?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Çoğunlukla dinsizliğin fazla olduğu ülkelerde ahlak ve refah daha yüksekken dindar toplumlarda yerlerde olmasını nasıl açıklıyorsun?

bir kimse atesitse Ahmaktır...

Ahmaklığa bak dinsiziğin fazla olan ülkeler diyor...

halbuki dünyada bir tane dinsiz kalmamıştır... bizde dinsizlik moda halinde kaldı

21. yüzyılda Allahı inkar kapısı kapanmıştır...

Türkiyede Dinsiz yetişmez ortam Müsait değildir..

Mesela sen ne kadar dinsizin atesitim desende Vicdanına Türklerin dini hakimdir ve hakim. yeeeeeee :D

Türkiyede doğucan büyücen ve sonra atesit olucan mümkün değil.

O senin vicdanına Bizim dinimiz Hakimdir. avucun içinde oynatır seni

istediğin kadar ben atesitim de... islamın avucunun içindesin...

sonra ben ahlaklı adamım diye gez....

hakiki dinsizliğin temelinde kökünde ahlak yoktur.. ben everim geçirmiş bir hayvanım nefsimi tatmin edersen cennetteyim edemezsem zavallının tekiyim...

bundan dolayıı başkasının refahı benim umurunda değildir.. çünkü benim için tek gaye o refaha kavuşmaktır önüme gelene yol verirsem ahmağın teki olmuş olurum

işte böyle yaşyan tüm müslümalar ağzıyla dindar halen dinsizlerdir...

Link to post
Sitelerde Paylaş

bir kimse atesitse Ahmaktır...

Ahmaklığa bak dinsiziğin fazla olan ülkeler diyor...

halbuki dünyada bir tane dinsiz kalmamıştır... bizde dinsizlik moda halinde kaldı

21. yüzyılda Allahı inkar kapısı kapanmıştır...

Türkiyede Dinsiz yetişmez ortam Müsait değildir..

Mesela sen ne kadar dinsizin atesitim desende Vicdanına Türklerin dini hakimdir ve hakim. yeeeeeee :D

Türkiyede doğucan büyücen ve sonra atesit olucan mümkün değil.

O senin vicdanına Bizim dinimiz Hakimdir. avucun içinde oynatır seni

istediğin kadar ben atesitim de... islamın avucunun içindesin...

sonra ben ahlaklı adamım diye gez....

hakiki dinsizliğin temelinde kökünde ahlak yoktur.. ben everim geçirmiş bir hayvanım nefsimi tatmin edersen cennetteyim edemezsem zavallının tekiyim...

bundan dolayıı başkasının refahı benim umurunda değildir.. çünkü benim için tek gaye o refaha kavuşmaktır önüme gelene yol verirsem ahmağın teki olmuş olurum

işte böyle yaşyan tüm müslümalar ağzıyla dindar halen dinsizlerdir...

Ooldu, güzel kafaymış güle güle kullan.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Ahlakın dinden türediği tamamen uydurmadır. Ahlak ile din arasında olumlu ya da olumsuz bir etkileşim olduğu doğrudur, ama dinin ahlakın temelini oluşturduğu, ahlak kurallarının dinle başladığı konusunda doyurucu hiçbir bilimsel kanıt sunmadan atıp tutmak buradaki materyalist kılığındaki idealistlerin en sevdiği uğraşların başında gelmektedir. Dinlerin sona ermesiyle bu kuralların yaşamdan tümüyle çekileceğini söyleyerek de bu kavrayışı mantıksal sonuçlarına ulaştırırlar. Bunlar idealist olmakla kalmayıp aynı zamanda da bireycidirler. Ahlakın doğasını kavrayışta idealist, işlevini tartışırken de bireyci saflara doluşurlar.


Bu görüşü savunanların ahlaka itiraz etmelerinin en göze çarpan dayanak noktası ahlakın "ortak iyiye dair bir inanç" olduğuna yönelik tanımdadır. Ahlaki yargılar da din gibi aile ortamında ve toplumsal ilişkilerde aktarılır. Ama ahlak bir inançlar bütünü olmaktan çok güdüsel eğilimlerle beslenen bir bilinçtir. Hangi ahlak kuralının gerekli ya da geçerli olduğu konusundaki yanlış ya da doğru bilinçlenme farklı bir tartışma konusudur. Dinlerin ahlak kuralları üzerinde yarattığı çarpılma, insanlığın ahlaki bilinci üzerinde yarattığı tahribat da ayrı bir tartışma konusudur. Bunlar din ve ahlakın birbirinin varlık koşulu olup olmadığıyla ilgili tartışmanın dışındadırlar. Asıl mesele dinin esasen bir inanç, ahlakın ise bir güdüsel eğilimlerle beslenen bir bilinç meselesi olmasıdır. Bir annenin bebeği için yaptığı fedakarlıkların kaynağı din değil, güdüsel eğilimlerden beslenen bu bilinçtir. Ya da bilinç boyutunu kazanmış bu güdüsel eğilimlerdir. İp uçları hayvanlarda da bulunabilir.


Ahlak ve din. Biri olmadan diğeri olabilir mi? Bunu öğrenmek için bilimsel olarak ilk başvuru adresimiz hayvanlar alemidir. Şanslıyız, bize yakın primatların hepsini dinsiz oldukları için inceleme örneği olarak seçebiliriz. Bebekleri de öyle.


Hayvanlarda ahlak duygusunun olmadığı görüşüne sahip insanlar hayvanları gerçekte dinlerin penceresinden bakarak kavramaktadırlar. Bu görüş dinlerin hayvanlar hakkında öğrettiği "hayvanların ruhu yoktur, aklı yoktur, onlar insanın istifadesi için yaratılmışlardır" kabullerinin etkisi altında düşünen zihinlerin bir önyargısıdır. Bu önyargıya sahip insanlara hayvan deneylerinden hayvanların ahlaki davranabildikleri yönünde birtakım kanıtlar sunarsınız ama kulak asmazlar. Görmek istemeyen körlerin ve işitmek istemeyen sağırların tedavisi yoktur.


Ahlakın varlığının maddi ve evrimsel temellere sahip olduğu tartışma götürmez bir gerçek olsa da "ortak iyi" diye bir şeyin var olduğu çok tartışma götürür. Toplum birbiriyle uzlaşmaz çıkarlara sahip sınıflara bölündüğüne göre, bu toplumu oluşturan sınıfların tümü için aynı anlama gelecek bir iyilik konsepti büyük bir zorlama olacaktır. İşte sapla samanın birbirine karıştığı yer de burasıdır. Genel olarak ahlakı tartışıp durmak yerine, bu bölünmüş yapı içindeki farklı ahlak örüntülerini ele alıp bunların gerçekliğini -yani o kesimin kesimsel ortak iyiliğine hizmet etme ihtiyacına yanıt verip veremediğini- sorgulamak sonuç elde etmemizi mümkün kılar. Sözgelimi, hırsızlar arasında da belli bir hukuk ve ahlak kuralları sistemi işlerin düzenli yürümesini sağlar. Birbirlerinin bölgesine girmezler, birbirlerinin evinden birşey çalmazlar, birbirlerine "yamuk" yapmazlar, yapanı da sistemlerinin dışına atarlar. Kendilerine has bir ahlak bilinçleri vardır. Bu ortak bilinç sayesinde hem o dünyada saygı görürler, hem de sistemlerinin devamını sağlarlar. Yani, toplum halinde yaşayan herkese ahlak lazımdır, hırsıza bile lazımdır. Önemli olan, kendine lazım olan ahlakı yaratmaktır, nasıl bir toplum istediğiniz nasıl bir ahlak istediğinizi de belirler. Örneğin, burjuva ahlakının ikiyüzlülüğünü eleştirebilirsiniz, o zaman da proleter sınıfın kendi çıkarlarına uygun bir ahlak sistemini yaratmasını savunabilirsiniz. Ama ben ahlak istemiyorum, bana yapay geliyor bu işler diyemezsiniz. Ahlakı yapay kabul ediyorsanız, toplum denen şeyi de yapay kabul etmeniz gerekir. Tutarlı olmak için, "bir insanın başka insanlara olan ihtiyacı yapay bir ihtiyaçtır, birey kendi yağıyla kavrulmalıdır" deyip daltaşşak ormana koşmanız icap eder bu durumda.


Toplum denen yapı nasıl maddi ihtiyaçlar temelinde doğmuşsa, ahlak denen kurallar örüntüsü de maddi ihtiyaçtan doğmuştur. Dinden doğmamıştır. Dinden doğduğunu söyleyen materyalist değil, idealist bir kavrayışa sahiptir. Gerçek materyalistler konuya böyle bakmazlar. Materyalist olmakla kendini öyle sanmak arasında büyük fark vardır. Yorum farkları bundan kaynaklanmaktadır.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ben bu Taslaman denen adamın ne bir tek kelimesini okudum, ne dinledim, ne tanırım, ne bilirim. Bu adam benim için yok hükmünde. Ekranda görsem tanımam. Altına yazarlarsa ha bu muymuş derim on saniye sonra yine unuturum, tekrar görsem yine tanımam.

Hayır beynimde bu kadar lüzumsuz bir bilgi niye bulunsun! Benim bir ilkem vardır: Zırva üzerine yorum yapılmaz. Bu ilkeyi herkese salık veririm. Yorum akıllı uslu doğru düzgün bir anlatımın bir fikrin bir savununun bir iddianın üzerine yapılır. Zırva üzerine yorum yapmak boş kasnak gibi lüzumsuz dönmektir. Sadece bu zırvadır, bunun aslı astarı dayanağı direği yoktur der geçer gidersin. Zamanımız değerli. Taslamanla tasmalıyla filan harcamaya değmez.

Şimdi örneğin adnan denen adamın bir tane bir sözünü, cüppeli denen adamın bir tane lafını ciddiye almak diye bir durum olabilir mi! Bunların ciddiye alınacak en küçük bir yanları var mı! Bunlar eskaza doğru bir şey de söyleseler önem taşımaz. Duran saat zaten günde iki kere doğru zamanı gösterir, bozuk çalışan saat de bir denk gelebilir yani... Bunlarda o bile yok. Ağızlarını açtıkları, yumurtladıkları, sıçradıkları hep zırva...

Diyeceksiniz ki hiç dinlemiyorsan okumuyorsan nerden bileceksin? Şurdan: Eskaza denk geliyor ve daha iki kelime ettiğinde zırvaladığını anlıyorum. O kadar yani on saniye harcayacak kadar vaktim var. Zırva teşhisi üzerinde uzmanlaşınca böyle oluyor. Zırvayı daha gelişinden tanıyorsun.

Ama bir Yaşar Nuri örneğin, bu da zırvalasa bile oldukça uzun bir süre oldukça doğru sözler edebiliyor. Bazı öyle konular anlatıyor ki sonuna kadar, sapına kadar doğru. Bir yarım saat filan doğru sözler söyleyebilir. Ama "yüce allah peygamber efendimiz" filan demeye başladı mı işte şimdi zırvaya geçti deyip zaplayacaksın.

haklisin. ugrasmaya bile degmez...

Link to post
Sitelerde Paylaş
Ahlakın dinden türediği tamamen uydurmadır. Ahlak ile din arasında olumlu ya da olumsuz bir etkileşim olduğu doğrudur, ama dinin ahlakın temelini oluşturduğu, ahlak kurallarının dinle başladığı konusunda doyurucu hiçbir bilimsel kanıt sunmadan atıp tutmak buradaki materyalist kılığındaki idealistlerin en sevdiği uğraşların başında gelmektedir. Dinlerin sona ermesiyle bu kuralların yaşamdan tümüyle çekileceğini söyleyerek de bu kavrayışı mantıksal sonuçlarına ulaştırırlar. Bunlar idealist olmakla kalmayıp aynı zamanda da bireycidirler. Ahlakın doğasını kavrayışta idealist, işlevini tartışırken de bireyci saflara doluşurlar.
Bu görüşü savunanların ahlaka itiraz etmelerinin en göze çarpan dayanak noktası ahlakın "ortak iyiye dair bir inanç" olduğuna yönelik tanımdadır. Ahlaki yargılar da din gibi aile ortamında ve toplumsal ilişkilerde aktarılır. Ama ahlak bir inançlar bütünü olmaktan çok güdüsel eğilimlerle beslenen bir bilinçtir. Hangi ahlak kuralının gerekli ya da geçerli olduğu konusundaki yanlış ya da doğru bilinçlenme farklı bir tartışma konusudur. Dinlerin ahlak kuralları üzerinde yarattığı çarpılma, insanlığın ahlaki bilinci üzerinde yarattığı tahribat da ayrı bir tartışma konusudur. Bunlar din ve ahlakın birbirinin varlık koşulu olup olmadığıyla ilgili tartışmanın dışındadırlar. Asıl mesele dinin esasen bir inanç, ahlakın ise bir güdüsel eğilimlerle beslenen bir bilinç meselesi olmasıdır. Bir annenin bebeği için yaptığı fedakarlıkların kaynağı din değil, güdüsel eğilimlerden beslenen bu bilinçtir. Ya da bilinç boyutunu kazanmış bu güdüsel eğilimlerdir. İp uçları hayvanlarda da bulunabilir.
Ahlak ve din. Biri olmadan diğeri olabilir mi? Bunu öğrenmek için bilimsel olarak ilk başvuru adresimiz hayvanlar alemidir. Şanslıyız, bize yakın primatların hepsini dinsiz oldukları için inceleme örneği olarak seçebiliriz. Bebekleri de öyle.
Hayvanlarda ahlak duygusunun olmadığı görüşüne sahip insanlar hayvanları gerçekte dinlerin penceresinden bakarak kavramaktadırlar. Bu görüş dinlerin hayvanlar hakkında öğrettiği "hayvanların ruhu yoktur, aklı yoktur, onlar insanın istifadesi için yaratılmışlardır" kabullerinin etkisi altında düşünen zihinlerin bir önyargısıdır. Bu önyargıya sahip insanlara hayvan deneylerinden hayvanların ahlaki davranabildikleri yönünde birtakım kanıtlar sunarsınız ama kulak asmazlar. Görmek istemeyen körlerin ve işitmek istemeyen sağırların tedavisi yoktur.
Ahlakın varlığının maddi ve evrimsel temellere sahip olduğu tartışma götürmez bir gerçek olsa da "ortak iyi" diye bir şeyin var olduğu çok tartışma götürür. Toplum birbiriyle uzlaşmaz çıkarlara sahip sınıflara bölündüğüne göre, bu toplumu oluşturan sınıfların tümü için aynı anlama gelecek bir iyilik konsepti büyük bir zorlama olacaktır. İşte sapla samanın birbirine karıştığı yer de burasıdır. Genel olarak ahlakı tartışıp durmak yerine, bu bölünmüş yapı içindeki farklı ahlak örüntülerini ele alıp bunların gerçekliğini -yani o kesimin kesimsel ortak iyiliğine hizmet etme ihtiyacına yanıt verip veremediğini- sorgulamak sonuç elde etmemizi mümkün kılar. Sözgelimi, hırsızlar arasında da belli bir hukuk ve ahlak kuralları sistemi işlerin düzenli yürümesini sağlar. Birbirlerinin bölgesine girmezler, birbirlerinin evinden birşey çalmazlar, birbirlerine "yamuk" yapmazlar, yapanı da sistemlerinin dışına atarlar. Kendilerine has bir ahlak bilinçleri vardır. Bu ortak bilinç sayesinde hem o dünyada saygı görürler, hem de sistemlerinin devamını sağlarlar. Yani, toplum halinde yaşayan herkese ahlak lazımdır, hırsıza bile lazımdır. Önemli olan, kendine lazım olan ahlakı yaratmaktır, nasıl bir toplum istediğiniz nasıl bir ahlak istediğinizi de belirler. Örneğin, burjuva ahlakının ikiyüzlülüğünü eleştirebilirsiniz, o zaman da proleter sınıfın kendi çıkarlarına uygun bir ahlak sistemini yaratmasını savunabilirsiniz. Ama ben ahlak istemiyorum, bana yapay geliyor bu işler diyemezsiniz. Ahlakı yapay kabul ediyorsanız, toplum denen şeyi de yapay kabul etmeniz gerekir. Tutarlı olmak için, "bir insanın başka insanlara olan ihtiyacı yapay bir ihtiyaçtır, birey kendi yağıyla kavrulmalıdır" deyip daltaşşak ormana koşmanız icap eder bu durumda.
Toplum denen yapı nasıl maddi ihtiyaçlar temelinde doğmuşsa, ahlak denen kurallar örüntüsü de maddi ihtiyaçtan doğmuştur. Dinden doğmamıştır. Dinden doğduğunu söyleyen materyalist değil, idealist bir kavrayışa sahiptir. Gerçek materyalistler konuya böyle bakmazlar. Materyalist olmakla kendini öyle sanmak arasında büyük fark vardır. Yorum farkları bundan kaynaklanmaktadır.

Bu kadar iste... Budur yani... ;)

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 1 month later...

İlahi dinlerde ahlak prensibi "tanrı vardır, benden isteği nedir" şeklindedir. Budizm'de ise "acı vardır, acıdan nasıl kalınabilir" şeklindedir. Ahlak toplumsal temellere dayanmıyorsa yürümez o. Dinsel ahlakla yaşayanlar, gizli yaşadıkları şeylerin itirafındna bulunsalar, tanrıyı nasıl istedikleri şekilde konuşturabildikleri anlaşılacaktır.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 3 weeks later...
Ahlakın dinden türediği tamamen uydurmadır. Ahlak ile din arasında olumlu ya da olumsuz bir etkileşim olduğu doğrudur, ama dinin ahlakın temelini oluşturduğu, ahlak kurallarının dinle başladığı konusunda doyurucu hiçbir bilimsel kanıt sunmadan atıp tutmak buradaki materyalist kılığındaki idealistlerin en sevdiği uğraşların başında gelmektedir. Dinlerin sona ermesiyle bu kuralların yaşamdan tümüyle çekileceğini söyleyerek de bu kavrayışı mantıksal sonuçlarına ulaştırırlar. Bunlar idealist olmakla kalmayıp aynı zamanda da bireycidirler. Ahlakın doğasını kavrayışta idealist, işlevini tartışırken de bireyci saflara doluşurlar.
Bu görüşü savunanların ahlaka itiraz etmelerinin en göze çarpan dayanak noktası ahlakın "ortak iyiye dair bir inanç" olduğuna yönelik tanımdadır. Ahlaki yargılar da din gibi aile ortamında ve toplumsal ilişkilerde aktarılır. Ama ahlak bir inançlar bütünü olmaktan çok güdüsel eğilimlerle beslenen bir bilinçtir. Hangi ahlak kuralının gerekli ya da geçerli olduğu konusundaki yanlış ya da doğru bilinçlenme farklı bir tartışma konusudur. Dinlerin ahlak kuralları üzerinde yarattığı çarpılma, insanlığın ahlaki bilinci üzerinde yarattığı tahribat da ayrı bir tartışma konusudur. Bunlar din ve ahlakın birbirinin varlık koşulu olup olmadığıyla ilgili tartışmanın dışındadırlar. Asıl mesele dinin esasen bir inanç, ahlakın ise bir güdüsel eğilimlerle beslenen bir bilinç meselesi olmasıdır. Bir annenin bebeği için yaptığı fedakarlıkların kaynağı din değil, güdüsel eğilimlerden beslenen bu bilinçtir. Ya da bilinç boyutunu kazanmış bu güdüsel eğilimlerdir. İp uçları hayvanlarda da bulunabilir.
Ahlak ve din. Biri olmadan diğeri olabilir mi? Bunu öğrenmek için bilimsel olarak ilk başvuru adresimiz hayvanlar alemidir. Şanslıyız, bize yakın primatların hepsini dinsiz oldukları için inceleme örneği olarak seçebiliriz. Bebekleri de öyle.
Hayvanlarda ahlak duygusunun olmadığı görüşüne sahip insanlar hayvanları gerçekte dinlerin penceresinden bakarak kavramaktadırlar. Bu görüş dinlerin hayvanlar hakkında öğrettiği "hayvanların ruhu yoktur, aklı yoktur, onlar insanın istifadesi için yaratılmışlardır" kabullerinin etkisi altında düşünen zihinlerin bir önyargısıdır. Bu önyargıya sahip insanlara hayvan deneylerinden hayvanların ahlaki davranabildikleri yönünde birtakım kanıtlar sunarsınız ama kulak asmazlar. Görmek istemeyen körlerin ve işitmek istemeyen sağırların tedavisi yoktur.
Ahlakın varlığının maddi ve evrimsel temellere sahip olduğu tartışma götürmez bir gerçek olsa da "ortak iyi" diye bir şeyin var olduğu çok tartışma götürür. Toplum birbiriyle uzlaşmaz çıkarlara sahip sınıflara bölündüğüne göre, bu toplumu oluşturan sınıfların tümü için aynı anlama gelecek bir iyilik konsepti büyük bir zorlama olacaktır. İşte sapla samanın birbirine karıştığı yer de burasıdır. Genel olarak ahlakı tartışıp durmak yerine, bu bölünmüş yapı içindeki farklı ahlak örüntülerini ele alıp bunların gerçekliğini -yani o kesimin kesimsel ortak iyiliğine hizmet etme ihtiyacına yanıt verip veremediğini- sorgulamak sonuç elde etmemizi mümkün kılar. Sözgelimi, hırsızlar arasında da belli bir hukuk ve ahlak kuralları sistemi işlerin düzenli yürümesini sağlar. Birbirlerinin bölgesine girmezler, birbirlerinin evinden birşey çalmazlar, birbirlerine "yamuk" yapmazlar, yapanı da sistemlerinin dışına atarlar. Kendilerine has bir ahlak bilinçleri vardır. Bu ortak bilinç sayesinde hem o dünyada saygı görürler, hem de sistemlerinin devamını sağlarlar. Yani, toplum halinde yaşayan herkese ahlak lazımdır, hırsıza bile lazımdır. Önemli olan, kendine lazım olan ahlakı yaratmaktır, nasıl bir toplum istediğiniz nasıl bir ahlak istediğinizi de belirler. Örneğin, burjuva ahlakının ikiyüzlülüğünü eleştirebilirsiniz, o zaman da proleter sınıfın kendi çıkarlarına uygun bir ahlak sistemini yaratmasını savunabilirsiniz. Ama ben ahlak istemiyorum, bana yapay geliyor bu işler diyemezsiniz. Ahlakı yapay kabul ediyorsanız, toplum denen şeyi de yapay kabul etmeniz gerekir. Tutarlı olmak için, "bir insanın başka insanlara olan ihtiyacı yapay bir ihtiyaçtır, birey kendi yağıyla kavrulmalıdır" deyip daltaşşak ormana koşmanız icap eder bu durumda.
Toplum denen yapı nasıl maddi ihtiyaçlar temelinde doğmuşsa, ahlak denen kurallar örüntüsü de maddi ihtiyaçtan doğmuştur. Dinden doğmamıştır. Dinden doğduğunu söyleyen materyalist değil, idealist bir kavrayışa sahiptir. Gerçek materyalistler konuya böyle bakmazlar. Materyalist olmakla kendini öyle sanmak arasında büyük fark vardır. Yorum farkları bundan kaynaklanmaktadır.

Zırva.

Bu senin inancın.

İyilik tartılamaz, ölçülemez, kıyaslanamaz, maddeye dökülemez, dolaylı olarak bile ortaya koyulamaz = yoktur.

Kötülük de tartılamaz, ölçülemez, kıyaslanamaz, maddeye dökülemez, dolaylı olarak bile ortaya koyulamaz = yoktur

İçinden bana iyilik dediğin şeyden bir numune versene.

BNu kadar laf kalabalığı dindir, inançtır, uydurmadır.

O laflar senin olmasını istediklerindir.

Bir dindarın mükemmel din inancı gibi.

Saçmalamayı kes aklını başına topla.

Bilimsel ol biraz.

Taşşağını tartıp da en ağır taşşak benimki deme.

Tüm taşakları tart.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Zırva.

Bu senin inancın.

İyilik tartılamaz, ölçülemez, kıyaslanamaz, maddeye dökülemez, dolaylı olarak bile ortaya koyulamaz = yoktur.

Kötülük de tartılamaz, ölçülemez, kıyaslanamaz, maddeye dökülemez, dolaylı olarak bile ortaya koyulamaz = yoktur

İçinden bana iyilik dediğin şeyden bir numune versene.

BNu kadar laf kalabalığı dindir, inançtır, uydurmadır.

O laflar senin olmasını istediklerindir.

Bir dindarın mükemmel din inancı gibi.

Saçmalamayı kes aklını başına topla.

Bilimsel ol biraz.

Taşşağını tartıp da en ağır taşşak benimki deme.

Tüm taşakları tart.

Ahlak yoksa herkes her kötülüğü yapar. böyle sacma sey olurmu ya

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ahlak yoksa herkes her kötülüğü yapar. böyle sacma sey olurmu ya

Teistler de genelde böyle der zaten.

Ama tek farkı onlar "Allah yoksa..." diye başlar cümlesine.

Ahlak varsa nerededir?

İyilik ve kötülük molekülleri nerededir?

İyilik molekülleri hangi şartlar altında yaşayabilir? Kötülük molekülleri hangi şartlar altında yaşar?

Molekül aktarımı yapılabilir mi?

Mesela bir çocuğun yanağını sevme amaçlı okşama davranışına neden olan moleküller ile o çocuğun yanağını cinsel amaçlı okşama davranışına neden olan moleküllerin farkı nedir?

Böyle net şekilde ele alalım meseleyi.

Görelim bakalım varmıymış ahlak.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...