Jump to content

Canlılığın Kendini kopyalama İsteğinin Nedeni Nedir?


Recommended Posts

"Eğer kedi embriyosu sadece maddeyse ve insan da sadece maddeyse kedinin insan olması sana göre mümkün."

bu cümleden ne demek istediğin anlaşılmıyor.

Demek istediğim bir madde yığınına rehberlik eden bir yapı olmalı ki onun nasıl bir şekil alacağını tayin edebiliyor olsun.

Çünkü evrimde her şey olasıdır. Her türlü yapı ortaya çıkabilir. Ancak burada bazı yapılar daha olası iken bazı yapılar daha az olası veya hiç olası olamamaktadır.

Bir madde yığının nihai formunu belirleyen onun başka formlara evrilmesini sınırlayan bir şeyler var olmalı ki kedi embriyosunun gelecekte bir zamanda köpek veya insan olmasını ihtimal dışı olsun.

Genlerin tek başına bu işi becerebildikleri görüşü bana eksik bir görüş gibi gelmektedir. Çünkü genler bir şeyin ne yöne gideceğini belirlemez tek görevleri protein sentezlemektir.

Kedi embriyosunun ne dersen de ona gidecek olmasının nedenini biliyoruz.

Ki hatırı sayılır örnekte de gidememekte.

Kedi embriyosunun insan olması mümkün değil. Plan zaten belli. Madde ise insan da olur ne demek?

Braindamage'in bahsettiği şey evrim ve uzun bir süreç. Ki bu noktada dahi insan benzeri bir şeyin "atası" haline gelmesi doğal niş artık dolu olduğu üzere, imkansız olsa gerek. Başka yer ve başka bir zamanda ise oldukça güç olsa da, imkansız değil.

Ben burada bir türün başka bir türe evrilmesi gibi uzun bir süreçten bahsetmiyorum.

Bir embriyonun kendi yaşam döngüsü içerisinde yetişkin hale gelmesi gibi bir sürecin aktörlerinden bahsediyorum.

Eğer canlılık sadece maddeden ibaretse o zaman bir madde yığınının başka bir madde yığınına değişimi mümkün olurdu ancak kedi olarak gelişime başlayan madde nihayetinde kedi olabilmektedir, köpek olabilmek gibi başka bir yöne kayamamaktadır. Gelişme aşamasındaki bir maddeye bir parçasını kesip atarak zarar versen bile gene kendisine gidecektir. Demek ki başka bir forma gidişi olası bir durum değildir. Hangi durumun olası hangisinin olası olmadığını belirleyen bir şeyler olmalıdır.

Bu mekanizmanın var olabileceği bana bir amacın olabileceğini düşündürüyor çünkü gelecekte nasıl bir durumda olacağı belirlenmiştir. Belirlenmemiş olsa kedi kadın, kurt adam, kurbağa inek gibi durumları yüksek olasılıklarda gözlemleyebiliyor olurduk.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 143
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Bu örnekler başlığın tartışılmasını istediği konunun dışına çıkıyor.

Canlılık tasarımlanmadan kendiliğinden ortaya çıkan edilgen bir olgu.

Hizmet edeceği amaç ise bir fizik kanunu olan entropi.

Verilen örnek canlı oluştuktan sonra akıl kazanması ve o aklı kullanarak kendine hizmet etmesi ile ilgili.

Burada farklı amaçlara hizmet ediliyor.

sayin haci.

Bir amip bolunerek olumunun onune gecer ve erteler . ayni sekilde bir virus bir hucre icine girer ve orada cogalir. Ancak hic birinde akil yoktur,soylediginiz gibi kendine hizmet etmek vardir. Bu durum bencillik (gen bencildir) konusunu on plana cikarir.

Konuya cok farkli bir pencereden bakacak olursak benim bilgisayarimda kendini kopyalayan , ortam icin baska bilgisayarlara sicrayan bilgisayar virusleri canlimidir ?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Doğada hiçbir anlam ifade canlılığın devamı için kendini kopyalaması neden var olmuştur?Canlılık yok olsa doğa bunu zerre kadar önemsemez ama canlılık bir şekilde devamını sağlamaya yönelmiştir.Bunun nedeni bilimsel olarak nedir?Canlılık yok olmak yerine neden soy devamını seçmiştir?

Canlılığın “seçme hakkı” yoktur. Elmanın yere “düşme hakkı” olmadığı gibi…Doğa yasaları gereği olanlar olmak “zorundadır.”

Teşekkür ederim güzel özetlemişsin.

Fiziğe göre maddesel olmayan durumların sonucu olan madde dediğimiz şeyin varlığın temeli olmadığı bilinen bir gerçek.

Bu nedenle materyalist felsefe varlığı açıklamada eksik bir metafizik.

Ben o nedenle bir tür idealist felsefeyi savunuyorum.

İlgilenenler için çok ünlü bir fizikçi olan, Bohr ve Einstein ile de geçmişi olan David Bohm'un Implicate Order adıyla bilinen görüşlerine bakmalarını tavsiye ederim.

“Maddesel olmayan durumların sonucu olan madde dediğimiz şey varlığın temeli değildir.” Kuantum fiziğinden sonra ortaya çıkan kuantum felsefesi ile “orta dünyada” yapılan materyalizm metafizik olarak görülebilir ancak diyalektik materyalizm metafizik değildir.

Dikkatli okumamissin.

Değişik aşamalardan geçebilir (çevresel etkiler, beslenme, mutasyonlar ve.) ama kedi embriyosu yarın adına ne dersen de ona gider. Tutup insan olmaz. Bu bağlamda nihai noktalar bellidir. Bu belirti amacı düşündürebilir.

Eğer kedi embriyosu sadece maddeyse ve insan da sadece maddeyse kedinin insan olması sana göre mümkün. Bana göre mümkün değil ve canlılıkta bunu yönlendiren madde dışı bir özellik olabilir.

Embriyoloji vs. hakkında aşağıdaki alıntıları paylaşmak istiyorum.

-----------------------------------------------------------------------------------------------

Bu konu başlığında şimdiye kadar yazılanları okudum sabahın köründe (04.00) Dağınık çalışıyoruz madem ben de biraz dağıtayım istedim.

Kitaplığımın başucu olarak adlandırdığım bölümünden “Yeryüzündeki En Büyük Gösteri” adlı kitabı çıkardım (Kuzey Yayınları Mart 2010) ve altını çizdiğim bazı cümleleri sizlerle paylaşmak istiyorum. Sayfa numaralarını parantez içinde yazdım. Yalnız, konuya kısa bir giriş yapmak da istiyorum: Dawkins hücreden organizmaya geçişin biyolojik anlamının hücresel (yerel) kurallara nasıl dayandığını göstermek için bir örnek verir. Sığırcık sürüsünün oluşturduğu şekiller! Bu şekilleri kedi şekline (kediye) benzettiğimizi var sayarak aslında kedinin nasıl kedi olduğunu da biyolojik olarak temellendirir. Hadi başlayalım, önce sığırcık sürüsü videosu, ardından Craig Reynolds’un 1986’da yazdığı bir simülasyon. Sonra da benim altını çizdiğim cümleler. Ana fikir: bir mimar yok!

https://www.youtube.com/watch?v=A6nvvFkbRkY

https://www.youtube.com/watch?v=86iQiV3-3IA

“Sanırım söylemek istediğim şey, embriyolojik değişimin gözlenen esaslarını bir kez kabul ettiğinizde evrimsel değişimin adeta çocuk oyuncağı olduğu.” (192)

“DNA kesinlikle bir proje planı değil.” (198)

“Gizemin hala çözülememiş olmasının sebebi, bizim, teoride bile olsa, bir vücudu inşa edecek talimatları vücudun gerçekte inşa edildiği şekliyle, yani az önce “kendi kendine kurulum” adını verdiğim ve bilgisayar programcılarının kimi zaman “aşağıdan yukarıya” adını verdikleri yöntemle, yazmaya nereden ve nasıl başlayacağımızı hayal etmekte güçlük çekmemizdir.” (200)

“Tasarımı muazzam şekilde yapılmış olan vücut, genele yönelik küresel bir plan diyebileceğimiz hiçbir kaynağa başvurmaksızın, tek tek hücreler tarafından kurallara yerel olarak uyulmasının bir sonucu olarak ortaya çıkar. “ (203)

“Hayatınızın gerçekten en önemli olayı doğum, evlilik ya da ölüm değil, gastrulasyondur.” (209) (Lewis Wolpert’den aktarılmış.)

“Tüm hayvanlarda, farklılaşmanın anahtarı asimetrik hücre bölünmesidir.” (226)

“Herhangi bir hayvanda hücreler genetik olarak birbirlerinin aynısı olsalar bile, vücudun farlı bölümlerinde, kısacık embriyonik gelişim süresince sahip oldukları asimetrik hücre bölünmesi geçmişi yüzünden birbirlerinden farklıdırlar. (…) kurallar tamamen yerel, yerel ve yereldir.” (227)

“Doğal seçilim, başarılı genlerin gen havuzundaki diğer başarısız alternatiflere göre daha çok hayatta kalmasıdır.” (228)

Link to post
Sitelerde Paylaş

sayin haci.

Bir amip bolunerek olumunun onune gecer ve erteler . ayni sekilde bir virus bir hucre icine girer ve orada cogalir. Ancak hic birinde akil yoktur,soylediginiz gibi kendine hizmet etmek vardir. Bu durum bencillik (gen bencildir) konusunu on plana cikarir.

Konuya cok farkli bir pencereden bakacak olursak benim bilgisayarimda kendini kopyalayan , ortam icin baska bilgisayarlara sicrayan bilgisayar virusleri canlimidir ?

Canlı nedir?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Canlılığın “seçme hakkı” yoktur. Elmanın yere “düşme hakkı” olmadığı gibi…Doğa yasaları gereği olanlar olmak “zorundadır.”

Seçmeyi kavramı günlük dile yakınlaştırmak içi,n kullandım asıl sorum canlılığın yok olmaya değil de neden var olmaya yöneldiğiydi.Sonuçta kazayla başlasa ve yok olsa doğa için bir kayıp olmazdı.Ne tetikledi de hayatta kalmak, bölünmek, devamını sağlamak doğa tarafından canlılığa bir zorunluluk oldu.Yok olmaya yönelmedi ne oldu da ''devam etme'' konumunun avantaj olduğu aşılandı.

tarihinde aykırıteolog tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Seçmeyi kavramı günlük dile yakınlaştırmak içi,n kullandım asıl sorum canlılığın yok olmaya değil de neden var olmaya yöneldiğiydi.Sonuçta kazayla başlasa ve yok olsa doğa için bir kayıp olmazdı.Ne tetikledi de hayatta kalmak, bölünmek, devamını sağlamak doğa tarafından canlılığa bir zorunluluk oldu.Yok olmaya yönelmedi ne oldu da ''devam etme'' konumunun avantaj olduğu aşılandı.

İyi de canlılığın hayatta kalmak, çoğalmak ve devam etmek gbi bir zorunluğu yok ki... Bu niteliklere sahip olan cansız madde canlılıktan sorumludur.

Cansız madde bir takım fizik yasalarının etkisi altında canlılık kazandığı ve çoğalarak canlılığını yeni nesillerde devam ettirdiği için canlı denen davranışlar sergilemektedir. Canlılık maddenin davranış şekillerinden biridir. Ve bu davranış şekli ekstremdir belki ama ilahi değildir. Canlılar için ayrı fizik kanunları yoktur.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Seçmeyi kavramı günlük dile yakınlaştırmak içi,n kullandım asıl sorum canlılığın yok olmaya değil de neden var olmaya yöneldiğiydi.Sonuçta kazayla başlasa ve yok olsa doğa için bir kayıp olmazdı.Ne tetikledi de hayatta kalmak, bölünmek, devamını sağlamak doğa tarafından canlılığa bir zorunluluk oldu.Yok olmaya yönelmedi ne oldu da ''devam etme'' konumunun avantaj olduğu aşılandı.

İşte bu soru canlılığın fonksiyonu üzerine düşünmeyi gerektiriyor.

Hacı'nın Yaşamın Bilimsel Bir Anlamı Var Mıdır? konusunda buna ben biraz giriş yapmıştım. Cevabı şu anki bilgimizin dışında o nedenle metafizik bir boyutu var.

tarihinde vitamin tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

İnsan olarak yaşamımızı diğer canlılarla karşılaştırınca kendimizde son derece ilginç bulduğumuz, diğer canlılarda olmadıklarını farzettiğimiz bazı üstün niteliklerle karşılaşıyor ve nesnellikten hızla uzaklaşıyoruz. Bu o kadar hızlı, etkili ve kesin bir uzaklaşma ki, hayvan aslımızı bile reddedebiliyoruz. Moleküler düzeyde bir solucandan farklı olmadığımız gerçeği bizi çok rahatsız ediyor ve bu sinir bozucu durum bizi yaşamımıza anlam verecek, diğer canlılarda olmayan, üstün meziyetler aramaya sevkediyor. Her seferinde aradıklarımızı buluyoruz. Üstünlüğümüzün tescili bizi rahatlatıyor. Canlılığın doğasını anlamada ve gizemini çözmede önümüzdeki en büyük engel bizizdir. Bencil benliğimizi aşmadan yaşamın gizemini çözemeyiz.

Link to post
Sitelerde Paylaş

hacı ben de özel olmadığımızı biliyorum. Benim sorum sadece canlılığın cansızlığın farklı bir şekli olup olmadığı.Bence kavramları veren biz olduğumuz için ayıran da biziz.Canlılıkla cansızlık kavramı gibi bir şey yok, ya cansızlık yok, ya canlılık, tek kavram ve bunu ayıran olayı kolaylaştırmak ve sınırlandırmak isteyen bizleriz.

Dolayısıyla canlılık cansızlığın farklı bir yansıması tepkisi olmalı cansızlık dediğimiz olayın bir versiyonu ama biraz farklı versiyonu. Tıpkı suyun buz olup o suya buz dememiz gibi aslında o su farklı isim veren farklı gördüğümüz için biziz aslında canlılık yok o ismi veren de biziz cansızlığın nadiren görülen bu tepkisine bu versiyonuna biz canlılık diyoruz.Ben böyle düşünüyorum sayın hacı.

tarihinde aykırıteolog tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Seçmeyi kavramı günlük dile yakınlaştırmak içi,n kullandım asıl sorum canlılığın yok olmaya değil de neden var olmaya yöneldiğiydi.Sonuçta kazayla başlasa ve yok olsa doğa için bir kayıp olmazdı.Ne tetikledi de hayatta kalmak, bölünmek, devamını sağlamak doğa tarafından canlılığa bir zorunluluk oldu.Yok olmaya yönelmedi ne oldu da ''devam etme'' konumunun avantaj olduğu aşılandı.

Soruların konusunda ciddi olarak kafa patlatıyorum. Seçme kelimesinin yerine yönelme kelimesini koyarak yeni soru soruyorsun. Doğanın kaybı (!) daha da ilginç bir durum. Sonra “aşılanma” terimi…

Bunlar hep doğanın edilgen olduğunu ima eden düşünme biçimleri. Böyle bir düşünme biçimi en iyi olasılıkla seni tasavvufa götürür. Burada bırakıp, sadede geleyim:

Organik veya inorganik kimya ile uğraşıp bir iki kimyasal reaksiyon gerçekleştiren her insan şunu bilir ki; ne yaparsan yap sonucu değiştiremezsin. Demir atomu kükürt atomu ile kolayca bileşik oluşturur. Ne demir atomuna ne de kükürt atomuna laf geçiremezsin. Bu atomlara: “Neden bileşik oluşturdunuz? Amacınız neydi? Hangi örgüte üyesiniz?” diyemezsin. Yeterli aktivasyon enerjisi varsa bu bileşik oluşacaktır. Daha önce oluşmuştu, daha sonra da oluşacak. Demirle kükürtü yan yana getirip aktivasyon enerjisini verirsen sadece ve sadece tek bir bileşik oluşmasını beklersin ve hep öyle oldu, hep öyle olacak…

Kimyasal reaksiyonların insan tarafından “yönetilebildiğine” şahit olduğunda ise, doğada asla var olmamış yada olması ihtimali çok düşük moleküllerin elde edilebileceğini bizzat gözlerinle görürsün. Ancak bu insan ile yapılan bir müdahaledir ve insan daha pek çok konuda olduğu gibi tanrının gücünü çoktan elinden almıştır.

Kimyasal reaksiyonlar için hazır bekleyen binlerce molekülün, şimşeklerin, sıcaklığın, mor ötesi ışınların, mekanik etkilerin, basınçların oluşacak reaksiyonlar için zemin hazırladığı bir ortamda; kimyasal bir çorbada, tıpkı demirin kükürtle birleşmesi gibi, engellenemez –ve planlanamaz- reaksiyonlar oluşur. Oluştu, oluşacak. Bir enzim, oluştuktan sonra –ki yukarıda sözünü ettiğim ortamların dışında her hangi bir bilinçle yada amaçla oluşmamıştır- sadece ve sadece bir reaksiyonun oluşması için uygun ortam hazırlar. Bu enzim var olduktan sonra artık tepkimeye giren moleküllerden başka bir şey bekleyemezsiniz. Daha önce hiç oluşmamış bir molekülün oluştuğunu görürsünüz. Hayret verici bir şey değildir çünkü milyarlarca kombinasyondan biri gerçekleşmiştir. Bu molekül ya bizim gibi siktirip (tamam birayı abartmaya başladım yine ) gidip, evrenin başka bir yerinde bilmediğimiz bir doğa olayının nedeni olacaktır (Dünya’ya çok büyük bir asteroitin çarpıp kendimin moleküllerine ayrıştığını var sayıyorum) , yada bu nedenden dolayı evrilebilirse zeka sahibi varlıklar bunun “hangi amaçla” olduğunu değil nasıl olduğunu kavrayabileceklerdir.

Nasıl demirle kükürtü yan yana koyup yeterli aktivasyon enerjisini verdiğinizde başka bir bileşik oluşmasını beklemiyorsanız, prefrontal korteksi gelişmiş bir primattan da başka bir düşünme biçimi bekleyemezsiniz. Çünkü aynı bir taş gibi, kül gibi, insan da doğa yasalarının dışında değildir. Kısacası evrim sonucu oluşmuş insan ne doğanın (evrim başka yerlerde ne yaptı bilmiyoruz) ne de kendinin “amacı” olduğunu düşünecek durumda değildir.

Kendi adıma yazıyorum; tanrının olmadığını hissettiğim her an daha mutlu oluyorum. Çünkü; sonsuzluk hiçbir şey tarafından sınırlandırılamaz.

Homo erectus, iki milyon aynı aleti kullanmış. Benim farkına vardığım on bin yıllık “bilgi” için acele etmemem gerek. Ne kendim için ne de önümüzdeki geleceğimiz için…

Link to post
Sitelerde Paylaş

sayin haci.

Bir amip bolunerek olumunun onune gecer ve erteler . ayni sekilde bir virus bir hucre icine girer ve orada cogalir. Ancak hic birinde akil yoktur,soylediginiz gibi kendine hizmet etmek vardir. Bu durum bencillik (gen bencildir) konusunu on plana cikarir.

Konuya cok farkli bir pencereden bakacak olursak benim bilgisayarimda kendini kopyalayan , ortam icin baska bilgisayarlara sicrayan bilgisayar virusleri canlimidir ?

Canlı olmanın birçok özelliğinden biridir kendini kopyalamak. Canlı olmanın başka özellikleri de vardır; solunum yapmak, boşaltım yapmak vs.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Canlı olmanın birçok özelliğinden biridir kendini kopyalamak. Canlı olmanın başka özellikleri de vardır; solunum yapmak, boşaltım yapmak vs.

sayin rondom ,atesi ornek alalim.

Ates buyur, etrafindaki tuketebildiklerini tuketerek buyur. Atiklarini kul olarak atar .kullanabildigini, oksijeni kullanarak enerjiye donusturur. Bu esnada havaya karbondioksit verir. Cogalmak icin bazi mantarlarin yaptigi gibi ruzgari kullanir bir miktar kivilcimi cevreye birakabilir.

Ornegin canlilarla benzeyen baska yonu. Eger cevrede kullanilacak enerji miktara azalmissa diger atesleri yiyerek onlarin icindeki daha kullanilmamis eneejiyi kullanarak yasamak ister .

Bunu sizce yasam gibi bir faaliyete benzetmem ne derece makul ?

tarihinde ateistdusunce tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Ateş yaşamak "istemez". Hiç bir canlı yaşamak "istemez". İstek bilinç gerektirir. Bilinç, yaşamın var olmasının nedeni değildir.

Sizin önce felsefeyle ilgilenmeniz gerekir. Biyolojiyi yada herhangi bir şeyi bu temellendirmeniz gereken felsefeyle değerlendirmeniz gerekir. Şu anki durumunuz şu; ateş yaşar mı?

Ateş yaşar mı? Bunu ancak felsefi temellendirmeleriniz, yol ayrımlarındaki "kesin" ama bütün varlığınızla temellendirdiğiniz dönüşlerle yapabilirsiniz.

Bilimsel düşünme biçimi vazgeçilmez bir düşünme biçimi değildir. Çünkü bilim hep vaz geçilen bir şey olduğu için bilim olmuştur.

:) Makul değil. Çünkü; canlılıkla enerji dönüşümlerini özdeşleştirmişsiniz neredeyse. Canlılığın bizim bildiğimiz anlamda "böyle" olduğunu, evrenin başka yerlerinde canlılığın daha farklı olabileceğini kavrayabilmiş olduğunuz sürece makul olursunuz. Bunu da tamamen doğa yasalarını keşfetmenize, kendinizi keşfetmenize, felsefenize, yaşam biçiminize, okumanıza, düşünmenize bağlamamız gerekir.

Makul olduğunu ben bilemem; merkez bilir :)

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ateş yaşamak "istemez". Hiç bir canlı yaşamak "istemez". İstek bilinç gerektirir. Bilinç, yaşamın var olmasının nedeni değildir.

Sizin önce felsefeyle ilgilenmeniz gerekir. Biyolojiyi yada herhangi bir şeyi bu temellendirmeniz gereken felsefeyle değerlendirmeniz gerekir. Şu anki durumunuz şu; ateş yaşar mı?

Ateş yaşar mı? Bunu ancak felsefi temellendirmeleriniz, yol ayrımlarındaki "kesin" ama bütün varlığınızla temellendirdiğiniz dönüşlerle yapabilirsiniz.

Bilimsel düşünme biçimi vazgeçilmez bir düşünme biçimi değildir. Çünkü bilim hep vaz geçilen bir şey olduğu için bilim olmuştur.

:) Makul değil. Çünkü; canlılıkla enerji dönüşümlerini özdeşleştirmişsiniz neredeyse. Canlılığın bizim bildiğimiz anlamda "böyle" olduğunu, evrenin başka yerlerinde canlılığın daha farklı olabileceğini kavrayabilmiş olduğunuz sürece makul olursunuz. Bunu da tamamen doğa yasalarını keşfetmenize, kendinizi keşfetmenize, felsefenize, yaşam biçiminize, okumanıza, düşünmenize bağlamamız gerekir.

Makul olduğunu ben bilemem; merkez bilir :)

benzetme makul bir benzetme ve betimleme sadece.
Link to post
Sitelerde Paylaş

Ölümün bir anlamı olmadigi gibi tam tersi durumunda olamaz. Zaten cennet cehennnem ve yeniden doguş gibi türevlerinin çıkış nedeni bu yaşamın anlamı varsa ölümün daha anlamlı olması gerek diyerek dinler çıkmış.

Neden bir anlamı olmasın ölümün. Anlam bulmak için din eksenli bakmana da gerek yok.

Büyük resmi kavrayacak şekilde düşünmeye başladığında her olup bitenin bir anlamı olabileceğini de düşünmeye başlıyorsun.

Yıldızların ölümü mesela canlılığı oluşturan atomların uzaya dağılmasını sağlıyor.

Gezegenlerin varlığı hayatın oluşabileceği bir ortamı sağlıyor.

Canlıların ölümü de hayata bakarak daha iyi anlaşılabiliyor. Devamlı gelişen bir çevre var. Yaşlı canlılar bu gelişimlere uyum sağlamakta eksikler. Ana sistem evrim sayesinde öğrenip evrilen bir yapı ise (gözlemler ve düşünceler sonucu benim görüşüm bu yönde) daha farklı etkileşimlerle evrimine daha fazla katlı sağlayabilecek yeni canlıları yeğleyecektir. O nedenle eskilerin yok olup yenilere şans verildiği bir kurgu oluşmuş.

Hiç ölüm olmadan da olamaz mıydı? Verimli olamazdı. Bir insanın hayatı boyunca çevresiyle etkileşimleri sayesinde elde ettiği düşüncelerini değiştmeye kalktığımızda bunun çok çok zor olduğunu biliyoruz. Ana yapı da çeşitliliği arttırarak daha fazla daha farklı yollarla daha farklı etkileşimlerle yol alabilmek için artık ona verebilecek birşeyi kalmayan yapıları yok edip yenilere şans veriyor.

O nedenle ölüm iyi bir düzenleme aracı olması bakımından büyük resme bakıldığında önemli bir amaca hizmet eder konuma geliyor.

Bundan dolayı, eğer ana yapıya hizmet edecek özellikleriniz azsa, kendinizi farklı yönlerde geliştiremiyor hep aynı şeyleri yapıp bir ilerleme sağlayamıyor konuma gelmişseniz ana sisteme geribildirimleriniz azaldığından kuyruğa girmiş olabilirsiniz. :)

Link to post
Sitelerde Paylaş

Neden bir anlamı olmasın ölümün. Anlam bulmak için din eksenli bakmana da gerek yok.

Büyük resmi kavrayacak şekilde düşünmeye başladığında her olup bitenin bir anlamı olabileceğini de düşünmeye başlıyorsun.

Yıldızların ölümü mesela canlılığı oluşturan atomların uzaya dağılmasını sağlıyor.

Gezegenlerin varlığı hayatın oluşabileceği bir ortamı sağlıyor.

Canlıların ölümü de hayata bakarak daha iyi anlaşılabiliyor. Devamlı gelişen bir çevre var. Yaşlı canlılar bu gelişimlere uyum sağlamakta eksikler. Ana sistem evrim sayesinde öğrenip evrilen bir yapı ise (gözlemler ve düşünceler sonucu benim görüşüm bu yönde) daha farklı etkileşimlerle evrimine daha fazla katlı sağlayabilecek yeni canlıları yeğleyecektir. O nedenle eskilerin yok olup yenilere şans verildiği bir kurgu oluşmuş.

Hiç ölüm olmadan da olamaz mıydı? Verimli olamazdı. Bir insanın hayatı boyunca çevresiyle etkileşimleri sayesinde elde ettiği düşüncelerini değiştmeye kalktığımızda bunun çok çok zor olduğunu biliyoruz. Ana yapı da çeşitliliği arttırarak daha fazla daha farklı yollarla daha farklı etkileşimlerle yol alabilmek için artık ona verebilecek birşeyi kalmayan yapıları yok edip yenilere şans veriyor.

O nedenle ölüm iyi bir düzenleme aracı olması bakımından büyük resme bakıldığında önemli bir amaca hizmet eder konuma geliyor.

Bundan dolayı, eğer ana yapıya hizmet edecek özellikleriniz azsa, kendinizi farklı yönlerde geliştiremiyor hep aynı şeyleri yapıp bir ilerleme sağlayamıyor konuma gelmişseniz ana sisteme geribildirimleriniz azaldığından kuyruğa girmiş olabilirsiniz. :)

Guzel, katildigim noktaları var. Fakat ölüm sadece yaşamin başarısını destekleyen bir durumsa yaşam ölümuü ne yöde desteler? Burada birde takildigim şey sürekli gelişen canlılık m? Evrim surekli iyiye degil yaşamını en iyi idame edecek şekildeki canlılığa evrilir. Burada canlinin başarılı olması beklenmez. Yaşamın ne gibi bir anlamı olabilir ki askinda ha hamam tası ha insan bekte fark yok. ?

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...