Jump to content

hücre içine yolculuk


Recommended Posts

Evreni bilmiyoruz ve ben en bilimsel cevap olarak bu konuda ''bilmiyoruz'' diyorum evet başka yerde bizim gibi veya bakteriler gibi canlılar var ya da yok -ki büyük ihtimal var- bilmiyoruz .

Canlılık özel bir şey değil ki mucize olsun?Sıradan bir davranış şekli maddenin.Belli koşullarda ortaya çıkıyor sadece olay bu.Özne her zaman kendisini özel görür siz de öznesiniz ve canlılığı özel görüyorsunuz.

Canlılık tabi ki özeldir. Sıradan olduğunu düşünmek için evrenin her yerinin canlı kaynıyor olması gerekirdi.

Bu kadar düşük olasılıkta bir şey gerçekleştiğinden dolayı özel olduğunu düşünmek çok normaldir.

Sen kişisel bazı sıkıntılardan dolayı (böyle düşünmezsem teistlere benzerim düşüncesi gibi) canlılığın sıradanlaştırmaya çalışıyorsun.

Hiç sıradan değil. Bilmediğini söylediğin bir şey sıradan olabilir mi?

Korkman düşünmene engel olmamalı.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 104
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Canlılık için özel niteliği pek uygun değil. Özel deyince maddenin özel davranışları anlaşılıyor.

Canlılarda madde özel davranışlar sergilemez.

Canlılık özel değildir ama ekstremdir.

Canlılık için maddenin uç davranışıdır diyebilirsiniz.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Öyleyse yeri gelmişken size bir soru sorayım. Bir ökaryot hücre organeli olan mitokondri tek başına canlı mıdır?

Tek başına canlı değildir. Canlı olması için hücresel yapıya ihtiyaç vardır. Mitokondri hücresel yapıya sahip değildir, hücre dışında kendini çoğaltacak yapılardan yoksundur. Bir zamanlar mitokondrinin canlı olduğu, daha sonra ökaryotik hücre içinde yaşadığı (endosimbiyoz), daha sonra da hücresel özelliklerini kaybederek ökaryotik hücre organeline evrildiği düşünülüyor. Aynı şey kloroplastlar için de geçerli.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Tek başına canlı değildir. Canlı olması için hücresel yapıya ihtiyaç vardır. Mitokondri hücresel yapıya sahip değildir, hücre dışında kendini çoğaltacak yapılardan yoksundur. Bir zamanlar mitokondrinin canlı olduğu, daha sonra ökaryotik hücre içinde yaşadığı (endosimbiyoz), daha sonra da hücresel özelliklerini kaybederek ökaryotik hücre organeline evrildiği düşünülüyor. Aynı şey kloroplastlar için de geçerli.

bende tam bu noktaya değinmek istiyordum. Mitokondrinin dna'sı vardır ve zamanında tek başına canlılık gösteren bi yapıydı, hücresel bi yapısı olmamasına rağmen. Canlılık için illaki hücresel yapı gerekiyorsa, emdosimbiyoz kuramı hiç ortaya atılmamalıydı, çünkü bu kurama göre mitokondri zamanında tek başına canlılık gösteriyordu. Umarım anlatabilmişimdir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

bende tam bu noktaya değinmek istiyordum. Mitokondrinin dna'sı vardır ve zamanında tek başına canlılık gösteren bi yapıydı, hücresel bi yapısı olmamasına rağmen. Canlılık için illaki hücresel yapı gerekiyorsa, emdosimbiyoz kuramı hiç ortaya atılmamalıydı, çünkü bu kurama göre mitokondri zamanında tek başına canlılık gösteriyordu. Umarım anlatabilmişimdir.

Hücresel bir yapı derken, en azından hücre zarından bahsetmeli. Mitokondrilerin zarları vardır ve prokaryot hücrelerde bulunan zarlarla çok büyük benzerlik gösterir. Eğer mitokondrileri hücre dışında "yaşatabilirseniz" hücre teorisi çöker.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Canlılık tabi ki özeldir. Sıradan olduğunu düşünmek için evrenin her yerinin canlı kaynıyor olması gerekirdi.

Bu kadar düşük olasılıkta bir şey gerçekleştiğinden dolayı özel olduğunu düşünmek çok normaldir.

Sen kişisel bazı sıkıntılardan dolayı (böyle düşünmezsem teistlere benzerim düşüncesi gibi) canlılığın sıradanlaştırmaya çalışıyorsun.

Hiç sıradan değil. Bilmediğini söylediğin bir şey sıradan olabilir mi?

Korkman düşünmene engel olmamalı.

Evrenin her yerinde bok da yok bok cansızdır peki özel midir?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Hücresel bir yapı derken, en azından hücre zarından bahsetmeli. Mitokondrilerin zarları vardır ve prokaryot hücrelerde bulunan zarlarla çok büyük benzerlik gösterir. Eğer mitokondrileri hücre dışında "yaşatabilirseniz" hücre teorisi çöker.

mitokondrinin prokaryot hücrelerle birlik kurup ökaryot hücrelerin temelini atması bundan yaklaşık 1 milyar yıl önce olmuştur. Mitokondrilerde kendi genetik materyallerini taşıyan yapılar olarak, elbetteki 1 milyar yıl boyunca tamamen içinde bulunduğu hücrenin enerji ihtiyacını karşılamak üzere evrimleşmiştir. Yani bugünki mitokondriyi hücre dışında yaşatmak tabiki olanaksızdır, ama bulundukları hücre içerisinde kendi dnasındaki talimatlara göre üreyebilen bir organelin bence canlı sayılmaması hata olur. Bu bakımdan iç işlerinde bağımsız dış işlerinde bağımlı devletlere benzetmişimdir hep mitokondri ve plastitleri. Bu tartışma kolay kolay bitmez çünkü canlılığın sınırlarının net olmadığını düşünüyorum.

Link to post
Sitelerde Paylaş

mitokondrinin prokaryot hücrelerle birlik kurup ökaryot hücrelerin temelini atması bundan yaklaşık 1 milyar yıl önce olmuştur. Mitokondrilerde kendi genetik materyallerini taşıyan yapılar olarak, elbetteki 1 milyar yıl boyunca tamamen içinde bulunduğu hücrenin enerji ihtiyacını karşılamak üzere evrimleşmiştir. Yani bugünki mitokondriyi hücre dışında yaşatmak tabiki olanaksızdır, ama bulundukları hücre içerisinde kendi dnasındaki talimatlara göre üreyebilen bir organelin bence canlı sayılmaması hata olur. Bu bakımdan iç işlerinde bağımsız dış işlerinde bağımlı devletlere benzetmişimdir hep mitokondri ve plastitleri. Bu tartışma kolay kolay bitmez çünkü canlılığın sınırlarının net olmadığını düşünüyorum.

tabiki olayın bir de bu yönü var.hücre içine evrimin ilk zamanları giren mitokondri ilkel yaşam formunda canlımı cansız mi kabul ediliyor?
Link to post
Sitelerde Paylaş

mitokondrinin prokaryot hücrelerle birlik kurup ökaryot hücrelerin temelini atması bundan yaklaşık 1 milyar yıl önce olmuştur. Mitokondrilerde kendi genetik materyallerini taşıyan yapılar olarak, elbetteki 1 milyar yıl boyunca tamamen içinde bulunduğu hücrenin enerji ihtiyacını karşılamak üzere evrimleşmiştir. Yani bugünki mitokondriyi hücre dışında yaşatmak tabiki olanaksızdır, ama bulundukları hücre içerisinde kendi dnasındaki talimatlara göre üreyebilen bir organelin bence canlı sayılmaması hata olur. Bu bakımdan iç işlerinde bağımsız dış işlerinde bağımlı devletlere benzetmişimdir hep mitokondri ve plastitleri. Bu tartışma kolay kolay bitmez çünkü canlılığın sınırlarının net olmadığını düşünüyorum.

Hücre teorisi bu yüzden var. Yeni gittiğimiz bir gezegende canlı var mı sorusuna bu teori ile yanıt arayacağız. Eğer hücre teorisi çökerse (ki benim hiç umurumda olmaz) yeni bir teoriyle canlılığı tanımlamış olacağız. Proteinleri, mitokondrileri vs. canlı kabul ederseniz yeni bir teori oluşturmalısınız. Yeni bir teori sadece hipotezlerle oluşmaz; hipotezlerin "geniş ölçüde" kabul görmesi, "geniş ölçüde" gözlemlenmesi gerekir. Deneyler yapılmalı ve bu deneyler birbirinden bağımsız gruplarca defalarca aynı sonucu vermelidir.

Bu haliyle, sizin düşünceleriniz hipotezdir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

vitamin bey -galiba- Deist ve maalesef çok fazla yanılgısı var.

Deist değilim. Ama eliminist materyalist de değilim. Yani, o yok, bu yok, o sahte demiyorum.

O mantıkla gittiğinde zaten madde de yok.

Canlılık kendine has özelliklere sahiptir. Bu da onu ayırt edici/özel yapar.

Evrende başka canlılar olduğunu umuyoruz. Bilecek kadar çok canlılık yok. Özel koşullarda ortaya çıkıyorsa özel olmaması için bir sebep yok.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Deist değilim. Ama eliminist materyalist de değilim. Yani, o yok, bu yok, o sahte demiyorum.

O mantıkla gittiğinde zaten madde de yok.

Canlılık kendine has özelliklere sahiptir. Bu da onu ayırt edici/özel yapar.

Evrende başka canlılar olduğunu umuyoruz. Bilecek kadar çok canlılık yok. Özel koşullarda ortaya çıkıyorsa özel olmaması için bir sebep yok.

Canlılıkla marsta oluşan bir dağın hiçbir farkı yok . Aynı fizik kurallarına farklı koşullarda tabii .Hiçbir özel tarafı yok.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Canlılıkla marsta oluşan bir dağın hiçbir farkı yok . Aynı fizik kurallarına farklı koşullarda tabii .Hiçbir özel tarafı yok.

Söylediğine inandığını sanmıyorum sadece referans noktanın arkasında durmak için bu şekilde söylüyorsun.

Bir Einstein'in bir taştan daha özel olmadığını söylüyorsun.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Hücre teorisi bu yüzden var. Yeni gittiğimiz bir gezegende canlı var mı sorusuna bu teori ile yanıt arayacağız. Eğer hücre teorisi çökerse (ki benim hiç umurumda olmaz) yeni bir teoriyle canlılığı tanımlamış olacağız. Proteinleri, mitokondrileri vs. canlı kabul ederseniz yeni bir teori oluşturmalısınız. Yeni bir teori sadece hipotezlerle oluşmaz; hipotezlerin "geniş ölçüde" kabul görmesi, "geniş ölçüde" gözlemlenmesi gerekir. Deneyler yapılmalı ve bu deneyler birbirinden bağımsız gruplarca defalarca aynı sonucu vermelidir.

Bu haliyle, sizin düşünceleriniz hipotezdir.

Protein veya dna-rna tek başına canlı olamaz zaten, bunlar kimyasal bileşendir. Bunlara canlı dersek bunun sonu atom altı parçacıklara kadar gider. Canlılık için hücre şarttır diyorsanız virüslerin evrimini açıklayamazsınız. Virüsler canlı değilse evrilmeden önce nasıl canlıydılar? canlı bir sistem cansız bir sisteme evrilmez, çünkü bunun evrimsel açıdan bir avantajı yoktur. Virüsler parazittir yalnızca, parazitlere cansız derseniz onların evrimini açıklayamazsınız.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Protein veya dna-rna tek başına canlı olamaz zaten, bunlar kimyasal bileşendir. Bunlara canlı dersek bunun sonu atom altı parçacıklara kadar gider. Canlılık için hücre şarttır diyorsanız virüslerin evrimini açıklayamazsınız. Virüsler canlı değilse evrilmeden önce nasıl canlıydılar? canlı bir sistem cansız bir sisteme evrilmez, çünkü bunun evrimsel açıdan bir avantajı yoktur. Virüsler parazittir yalnızca, parazitlere cansız derseniz onların evrimini açıklayamazsınız.

Güzel ve doğru bir yaklaşım. En etkili cümle virusların evrilmesi ile ilgili... Çok doğru.. Nedir virus denen zıkkım? Gökten zembille mi indi?

Aynı şeyleri bir zarla kuşatılmayan viroidler, virusoidler ve prionlar için de söyleyebiliriz. Nereden çıktı bu moleküller?

Bu moleküllerin parazit olduklarına inanılıyor. Ama virusların parazit değil de, ilkel canlılar olduğunu savunan ama pek tutulmayan bir teori daha var.

İnsanlarda ve dana ve koyun gibi bazı hayvanlarda deli dana dediğimiz hastalığa neden olan prionların bitkiler aleminde işlevsel olan normal moleküller olduğu biliniyor. Yani prionlar bitkilerden evrilen ve dipol özelliğinden dolayı büyüyen ve temas yolu ile diğer molekülleri kendilerine benzeten moleküller.

Prionların davranışlarını ve yapılarını inceleyen bilim onların hiç kuşkusuz canlı enfeksiyöz ajanlar olduğunu kanıtlıyor.

Bu nedenlerden hücre teorisi eksiktir diyoruz zaten.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Söylediğine inandığını sanmıyorum sadece referans noktanın arkasında durmak için bu şekilde söylüyorsun.

Bir Einstein'in bir taştan daha özel olmadığını söylüyorsun.

Hayır değil onu özel gören bizim kıstaslarımız (gerçekte biz de özel değiliz) gerçekte özel kelimesi de soyut ve karşılığı yok evrende.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Protein veya dna-rna tek başına canlı olamaz zaten, bunlar kimyasal bileşendir. Bunlara canlı dersek bunun sonu atom altı parçacıklara kadar gider. Canlılık için hücre şarttır diyorsanız virüslerin evrimini açıklayamazsınız. Virüsler canlı değilse evrilmeden önce nasıl canlıydılar? canlı bir sistem cansız bir sisteme evrilmez, çünkü bunun evrimsel açıdan bir avantajı yoktur. Virüsler parazittir yalnızca, parazitlere cansız derseniz onların evrimini açıklayamazsınız.

Virüslerin evrimi hakkında pek çok hipotez var. Bunlardan birisi de virüslerin hücre içinde evrildiği. Yani önce hücre sonra virüs hipotezi...Canlı bir sistem cansız bir sisteme evrilebilir. Mitokondrilerin bu şekilde evrildikleri düşünülüyor. Daha pek çok hipotez var. Örneğin virüslerin prokaryotlarla eş zamanlı evrilmeleri ve prokaryot hücreler sayesinde evrilmeye devam etmeleri. Hipotezler çok. Ancak virüslerin evrimini açıklamak için aptalca şeyler değiller. Bir ara bu konu hakkındaki hipotezleri toplu olarak yazabilirim.

Richard Dawkins dahil hiç bir çağdaş biyolog virüslere canlı demiyor. Prionların kaşifi Prusiner de 12 kitap ve 300 küsür makalenin hiç birinde prionları canlı olarak tanımlamamıştır. Prusiner'ın yaptığı devrim prionların; "genetik kod olmadan" çoğabilen bir protein olduğunu keşfetmesidir. Prusiner bu ön yargıyı yıkmıştır. Prionlar da zaten sadece prionlara etki eden proteinlerdir. Prusiner bakterilerde sentetik prionlar da oluşturarak prionların kökeninin canlı hücreler olduğunu zaten kanıtlamıştır. Prionların da hücre içinde evrildikleri hipotezi benimsenmiştir.

Prokaryot hücreler daha eskidir. Dolayısı ile öncelikle prokaryot hücrenin evriminin üzerinde kafa patlatmak daha akılcıdır. Ökaryot hücreler prokaryot hücre kümelerinden evrilmiş olabilir. Bakteriler, fotosentez yapabilirler, kemosentez yapabilirler, oksijensiz ortamda hatta 130 C derece sıcaklıkta çoğabilirler, çoğu hücre için ölümcül olan sülfür bileşiklerinden bile enerji elde edebilirler. Sonuç olarak önce prokaryot, belki de Archae alanındaki (domain) hücrelerin ilk evrilen hücrelerin (abiogenez?!) arasından sıyrılarak iki temel kol oluşturduğu, daha sonra da prokaryot hücrelerin bir kısmının birleşerek ökaryot hücreleri oluşturdukları düşünülebilir. Tabi bu da bir hipotezdir sonuçta.

Canlılık için temel almamız gereken nitelik metabolizmadır. Yani; enerji dönüşümü, yapım "ve" yıkım reaksiyonlarıdır. Eğer bir sistem metabolizmaya sahip değilse canlı değildir. Canlı derken işte bu metabolizmadan, dolayısı ile bu metabolizmayı oluşturan yapıların diyalektik ilişkisinden söz ediyoruz. Şimdiye kadar yapılan hiç bir gözlem ve deneyde, hücre dışında bir metabolik faaliyet bulunmamıştır. Bu yüzden hücre teorisi oluşmuştur.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...