democrossian 0 Ocak 10, 2016 gönderildi Raporla Share Ocak 10, 2016 gönderildi (düzenlendi) Türk Torunu ile aynı noktaya değinmişim. Onun değindiği gözümden kaçmış. Yani aklın yolu bir işte. Aynı sakatlığı belirlemişiz. Toprak sözcüğünden yuvarlak sözcüğüne gitmek ise çok çok aşırı bir zorlama. Böyle bir iddiada bulunulamaz. Çok aşırı desteksiz bir sallama olur. Ayrıca amacı ne? Böyle bir sallama doğru varsayılsa ne sonuç çıkar da bundan? Hayır topraktan toparlak sözcüğüne gitseydin bari, daha inandırıcı olurdu. Tarihsel kayıtlarla bilinen, milattan hemen önce İskenderiye'li Erastotenes'in dünyanın çapını ölçmek gibi dahiyane bir başarıya imza attığı. Onun bile dünyayı küre olarak düşündüğünden emin değiliz. Kubbe olarak da düşünmüş olabilir. Fakat bu Erastotenes'in zekasına gölge düşürmez. Ölçtüğü değer gerçek dünya çapına çok yakındır. Bu dahiyane parlak bir başarı. Bu dâhi adamın zekası önünde saygıyla eğiliyor ve selamlıyorum. Dünyada saygı duyulacak insan bulmak oldukça zordur. Erastotenes bunu hak edenlerden biri... Demokritos öyledir... Atatürk öyledir... Bunlar bin yılda bir görülen değerlerden. İslam dünyası bir halife Me'mun çıkarabildi, bir Farabi ve İbn Sina gibi izleyicileri, bir Atatürk... Bunların hiç biri müslüm değil, o ayrı. Ne Me'mun müslümdür, ne Farabi, ne Atatürk. Müslüm olarak kalsalar zaten hiç bir şey yapamazlardı. İslam coğrafyasında bilim adına ne kıpırtı olmuşsa muazzam halife Me'mun sayesindedir. İslam coğrafyasında akıl, düşünce diye bir kıpırtı olmuşsa eşsiz dâhi Farabi sayesindedir. İslam coğrafyasında bir modernlik kıpırdanması olmuşsa dünyanın en başarılı devrimcisi Atatürk sayesindedir. Bunlar tüm başarılarını islama rağmen, islamı karşılarına alarak ve islamı eze eze gerçekleştirmişlerdir. İslamı ezmeden akıl, modernite, bilim filan seraptır. Bunlara ancak islamı çiğneyerek, ezerek ulaşılabilir. Çünkü islam bunların önüne dikilmiş bir engel, bir puttur. Bu putu devirip bu engeli çiğneyip aşmadan insanlık erdemlerine ulaşılamaz. Semazenlerin hacı salaklarının dönmesi ise hiç bir şeyi göstermez. Dolap beygirleri de dönüyor hiç olmazsa bir iş üretiyorlar. Semazenler salak taş dönen hacılar ne bot üretiyor, hiç bir bot. Madem bu işler ezoterizmle açıklanıyor, açıkla bakalım bu salaklar taş döndükleri gibi niye taş öpecez taş taşlayacaz diye birbirini eziyorlar? Bu salakların akıllarından zoru ne? Ocak 10, 2016 tarihinde democrossian tarafından düzenlendi Link to post Sitelerde Paylaş
poiuz 0 Ocak 10, 2016 gönderildi Raporla Share Ocak 10, 2016 gönderildi Açıkçası bu YALANA bende inanıyordum fakat eski tefsirlere bakınca işin böyle olmadığını gördüm. Ayete tabii ki farklı anlamlar yükleyenler olmuş, fakat burada önemli olan yapılan çeviri. Ebu Cafer Taberî (doğum:838, ölüm:923): 51:47 Biz semayı bir kuvvetle bina ettik. Biz onu genişletmekteyiz. kaynak: https://docs.google.com/file/d/0B8HCvt9Lvb2aOWFlWmJEQUs3TEk/edit?pref=2&pli=1 Görüldüğü gibi günümüz çevirisi ile birebir aynı. İbn Kesir (doğum:1301, ölüm:1373) 51:47 Göğü gücümüzle biz kurduk ve muhakkak biz genişleticiyiz. kaynak: https://drive.google.com/file/d/0B8HCvt9Lvb2aLUlabEhRRmpBY0E/edit?pref=2&pli=1 Bu mealde benzer anlamda çevrilmiş. Niye gücüyle, kuvvetiyle bina ediyor biliyormusun? Cünkü yukarda GÖKKUBBE var! Bina etmek, genisletmek zor is. (bildigim kadar) Sinirsiz uzayin boslukta ilerlemesi gibi kolay degil. Link to post Sitelerde Paylaş
kirec 0 Ocak 10, 2016 gönderildi Raporla Share Ocak 10, 2016 gönderildi vesia genişledi... musiu ismi fail yani genişleten... inna lemusiun biz genişleticileriz... Link to post Sitelerde Paylaş
democrossian 0 Ocak 10, 2016 gönderildi Raporla Share Ocak 10, 2016 gönderildi Allahın cahil çöl yağmacıları bakmışlar yukarda geniş kocaman bir kubbe var. Yere de düşmüyor, düşmesin diye direkleri de yok! Allahallah allahüekber diye höykürmüş salaklar. Allah kudretini geniş bir alana yayacak, geniş bir alanda gücünü gösterecek kadar büyüktür demişler. Allahın cahil yağmacılarının ne evrenden ne genişlemesinden haberi olması ya... Saçmalamanın da bir sınırı var. Heriflerin taaa taş devrinde icat edilen güneş takviminden bile haberleri yok, ay takvimi kullanıyor geri salaklar... Hayır bunlara kimse insanları inançlarından dolayı öldüremez ve sizin gibi inanmayanların cehennemde ebedi yanacaklarını filan iddia edemezsiniz, hüre hür köleye köle dişiye dişi kısas edilir diye sosyal statü ayrımına göre hukuk yapamazsınız, insanları işkence ederek öldüremezsiniz, kadınları dövemezsiniz diye bile öğreten olmamış, ne evrenin genişlemesi yahu! Palyaço musunuz komedyen misiniz. Güldürmeye çalışıyorsanız fıkra anlatın, allahın cahil çöl yağmacıları evrenin genişlediğini biliyordu diye saçma sapan zırvalayarak aşırı komik oluyorsunuz. Link to post Sitelerde Paylaş
ANTİATEİST 0 Ocak 10, 2016 gönderildi Yazar Raporla Share Ocak 10, 2016 gönderildi Uzun lafın kısası bu dine olan inancınız sadece "19" yüzünden ayakta, öyle mi ? Bașka türlü söylemek gerekirse, kitabınızin içeriği hiç önemli değil yani ?! Kitabın içeriği önemli. Fakat kitaba neden inanayım. Her gördüğüm sakallıya dede demiyorum ki her kendine peygamber diyene peygamber diyeyim. Link to post Sitelerde Paylaş
ANTİATEİST 0 Ocak 10, 2016 gönderildi Yazar Raporla Share Ocak 10, 2016 gönderildi bilgilendirme için teşekkürler 0hakikat0 adlı bir youtube kanalında da bir videoda buna benzer izah var daha önce izlemiştim hangi video. Link to post Sitelerde Paylaş
kavak 0 Ocak 11, 2016 gönderildi Raporla Share Ocak 11, 2016 gönderildi Kitabın içeriği önemli. Fakat kitaba neden inanayım. Her gördüğüm sakallıya dede demiyorum ki her kendine peygamber diyene peygamber diyeyim. Madem ki kitabın içeriği önemli ise, Siz neden içeriğinden ziyade toplama, çıkarma ve çarpma peşindesiniz ? Kitabınız insan ürünüdür. Var mı buna bir itirazınız ? Yoksa, gerisi teferruattır. Link to post Sitelerde Paylaş
Özden Kurt 0 Ocak 12, 2016 gönderildi Raporla Share Ocak 12, 2016 gönderildi Vesea(وسع) fiilinin asli sözlük manası Genişlemektir. Ancak her sözcük gibi, bu kelimenin de türevleri, içinde bulunduğu cümlenin bağlamına göre aktüel hale gelir. Örnekse aşağıdaki ayetlerde aynı fiilin, ihata (إحاطة) ve iktidar (إقتدار) manasında kullanıldığı çok net şekilde görülmekte... Bakara 255: وَسِعَ كُرْسِيُّهُ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضَ Onun kürsüsü yeri ve gökleri kuşatmıştır / kapsamıştır Enam 80: وَسِعَ رَبّ۪ي كُلَّ شَيْءٍ عِلْمًا Rabbimin ilmi her şeyi kuşatmıştır / kapsamıştır Araf 42: لاَ نُكَلِّفُ نَفْسًا إِلاَّ وُسْعَهَا Kimseyi mükellef tutmayız gücünün / kudretinin dışında Bakara 286: لاَ يُكَلِّفُ اللّٰهُ نَفْسًا اِلَّا وُسْعَهَا Allah kimseyi mükellef tutmaz gücünün / kudretinin dışında Vesea(وسع) fiilinin bu ayetlerde kazandığı türev manalara bakılırsa, aynı fiilin if'al babından ism-i faili olan "Musiun" kelimesinin de, İHATA EDEN (Muhit) veya GÜÇ YETİREN (mukdir) anlamında kullanılabileceğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Yani, zariyat 47'de geçen Musiun (موسعون) kelimesinin manası için önümüzde üç seçenek var demektir 1. SEMAYI İHATA EDEN / KUŞATAN 2. SEMAYA GÜÇ YETİREN (semayı bina etmeye güç yetiren) 3. SEMAYI GENİŞLETEN Peki ayetin mutlak medlulü (Murad-ı ilahi) bu ihtimallerden hangisi olabilir ? Bir sonraki ayete de bakalım. Zariyat 48: وَالْأَرْضَ فَرَشْنَاهَا فَنِعْمَ الْمَاهِدُونَ vel erda feraşnaha fe nı´mel mahidun ve yeryüzü onu döşedik, ne güzel döşeyicileriz biz Bu ayette gördüğünüz gibi döşemek anlamındaki فرش eylemine, yine döşemek anlamındaki مهد eyleminin ism-i faili ile atıf yapılıyor... Aynı mantık bir önceki ayet için de geçerli: Zariyat 47: وَالسَّمَاء بَنَيْنَاهَا بِأَيْدٍ وَإِنَّا لَمُوسِعُونَ ves semâe beneynâhâ bi eydin ve innâ le mûsiûn ve sema onu bina ettik kudretimizle, mutlaka kudretlileriz biz Burada da kudret anlamında kullanılan أيد sözcüğüne, yine kudret anlamına gelen وسع eyleminin ism-i faili ile atıf yapılmıştır...Sonuç olarak, Elmalılı hamdinin "musiun" sözcüğü için tercih ettiği "kudret sahibi" manası, ayetin medlulüne gayet uygun diyebiliriz... Link to post Sitelerde Paylaş
Zavallı 0 Ocak 12, 2016 gönderildi Raporla Share Ocak 12, 2016 gönderildi (düzenlendi) Vesea(وسع) fiilinin asli sözlük manası Genişlemektir. Ancak her sözcük gibi, bu kelimenin de türevleri, içinde bulunduğu cümlenin bağlamına göre aktüel hale gelir. Örnekse aşağıdaki ayetlerde aynı fiilin, ihata (إحاطة) ve iktidar (إقتدار) manasında kullanıldığı çok net şekilde görülmekte... var sayalım genişletmek olsun... neyi genişletiyor ? göğü genişletiyormuş...!!! gök genişliyor mu ? HAYIR elbette gök genişlemiyor.... bilime göre genişleyen EVREN !!! burda bile allahın bilgisizliği KABAK gibi ortaya çıkıyor.... allahınız EVRENİ dünya ve göğünden ibaret sanıyor !!! yoksa gök demez - EVREN derdi... ayeti neresinden tutsan elinde patlıyor.... 1400 yıl geçmiş....eh çürümüş iyice haliyle. Not: bu günden itibaren bazı çevirilerde GÖK yerine EVREN yazarsa hiç şaşırmayacağım !!!! Ocak 12, 2016 tarihinde Zavallı tarafından düzenlendi Link to post Sitelerde Paylaş
Desert Wind 0 Ocak 12, 2016 gönderildi Raporla Share Ocak 12, 2016 gönderildi Kuran'ın gökyüzü ve 7 kat gök dediği eski dinlerden aşırılan bir terim dışında evrenden haberi yok. Link to post Sitelerde Paylaş
Özden Kurt 0 Ocak 12, 2016 gönderildi Raporla Share Ocak 12, 2016 gönderildi var sayalım genişletmek olsun... Olmayan şeyi niye var sayalım ki ? Link to post Sitelerde Paylaş
kirec 0 Ocak 12, 2016 gönderildi Raporla Share Ocak 12, 2016 gönderildi inna lekadirun da diyebilirdi... ama genişletme anlamına da gelen bir kelime kullanılması enteresan bence de... Link to post Sitelerde Paylaş
sağduyu 0 Ocak 12, 2016 gönderildi Raporla Share Ocak 12, 2016 gönderildi Neden genişletiyor ki? Dar mı yapmış, sığmıyor muyuz? Link to post Sitelerde Paylaş
kirec 0 Ocak 12, 2016 gönderildi Raporla Share Ocak 12, 2016 gönderildi evrenin genişlemesi gerektiğini bir bilim adamı bu kırmızıya kayma gözlenmeden önce hesaplarıyla bulmuştu diye okumuştum eğer yamul muyosam aynıştayn mıydı neydi ya adı bişeydi... Link to post Sitelerde Paylaş
tupac 0 Ocak 12, 2016 gönderildi Raporla Share Ocak 12, 2016 gönderildi Yeryüzünü biz yayıp döşedik: Ne güzel döşeyiciyiz! -ZARİYAT/48 Arkadaşlar bir sonraki ayet gözden kaçıyor. Burada neye işaret ediyor olabilir sizce? "Döşeyiciyiz" derken neyi kastetmiş olabilir? Link to post Sitelerde Paylaş
Desert Wind 0 Ocak 15, 2016 gönderildi Raporla Share Ocak 15, 2016 gönderildi Yeryüzünü biz yayıp döşedik: Ne güzel döşeyiciyiz! -ZARİYAT/48 Arkadaşlar bir sonraki ayet gözden kaçıyor. Burada neye işaret ediyor olabilir sizce? "Döşeyiciyiz" derken neyi kastetmiş olabilir? Tövbe tövbe ))))))) Link to post Sitelerde Paylaş
Zavallı 0 Ocak 15, 2016 gönderildi Raporla Share Ocak 15, 2016 gönderildi Yeryüzünü biz yayıp döşedik: Ne güzel döşeyiciyiz! -ZARİYAT/48 Arkadaşlar bir sonraki ayet gözden kaçıyor. Burada neye işaret ediyor olabilir sizce? "Döşeyiciyiz" derken neyi kastetmiş olabilir? bu kastediliyor olmasın ? Link to post Sitelerde Paylaş
Misafir Haziran 5, 2017 gönderildi Raporla Share Haziran 5, 2017 gönderildi Açıkçası bu YALANA bende inanıyordum fakat eski tefsirlere bakınca işin böyle olmadığını gördüm. Ayete tabii ki farklı anlamlar yükleyenler olmuş, fakat burada önemli olan yapılan çeviri. Ebu Cafer Taberî (doğum:838, ölüm:923): 51:47 Biz semayı bir kuvvetle bina ettik. Biz onu genişletmekteyiz. kaynak: https://docs.google.com/file/d/0B8HCvt9Lvb2aOWFlWmJEQUs3TEk/edit?pref=2&pli=1 Görüldüğü gibi günümüz çevirisi ile birebir aynı. İbn Kesir (doğum:1301, ölüm:1373) 51:47 Göğü gücümüzle biz kurduk ve muhakkak biz genişleticiyiz. kaynak: https://drive.google.com/file/d/0B8HCvt9Lvb2aLUlabEhRRmpBY0E/edit?pref=2&pli=1 Bu mealde benzer anlamda çevrilmiş. Fahreddin-i Razi (doğum:1149-ölüm:1209) Mûslûn ifadesi Ayet-i kerimedeki bu ifade hakkında şu izahlar yapılabilir:a) Bu ifâde, "genişlik" maddesindendir. Yani, "Biz o semâyı, yer ve yeri kuşatan su ve hava, semâya ve onun genişliğine nisbetle, tıpkı çöldeki bir halka misâli olacak bir biçimde genişlettik" demektir. Bu ifâde, "Kadir olucularız.." anlamındadır. c) Bu ifâde, "Biz, mahlûkatın rızkını genişleticileriz" manasındadır. kaynak:https://drive.google.com/file/d/0B8HCvt9Lvb2adTBOcU9uNzJrcVU/edit?pref=2&pli=1 Fahreddin Razi ise ayetinin 3 anlama gelebileceğinden söz etmiş. İlk anlam olarak "genişlik" manasını vermiş. Dİğer iki anlamı ise mecazi olarak vurgulamış ki ateistlerinde verdiği anlam bu Birkaç tane daha tefsir verecektim fakat TÜRKÇE çevirisini bulamadım. O şekilde çevirmiş olmaları asla iddiaa ettiğiniz anlamda evrenin genişlediğini ifade ettikleri anlamına gelmez asla. Ben o verdiklerinin çeviri ve yorumlarının tamamını atayım,bu attığın ilk linkten Taberi'ninki,mavi kısımlar çevirisi,diğeri yorumları.Diğer ayetlerde göğün yükseltilmesinden bahsedilir,kast edilen evren değil semadır hep öyle yazmıştır bu çevirmenler; Razi'nin tefsirinin tamamını atayım; Ayet-i kerimedeki ifâdesi hakkında şu izahlar yapılabilir:a) Bu ifâde, "genişlik" maddesindendir. Yani, "Biz o semâyı, yer ve yeri kuşatan su ve hava, semâya ve onun genişliğine nisbetle, tıpkı çöldeki bir halka misâli olacak bir biçimde genişlettik" demektir. Böylesine geniş bir alanı kaplayan bir bina ise şaşırtıcıdır. Çünkü, böylesine geniş bir kubbeyi hiçbir usta yapamaz. Zira onlar, sayesinde, bu yuvarlaklığın sağlanabileceği ve birbirlerine bitişlnceye değin cüzlerinin birbiriyle temasa geçebileceği bir âleti bulundurmaya muhtaçtırlar. Bu ifâde, "Kadir olucularız.." anlamındadır ki, Cenâb-ı Hakk´ın, "Allah hiçbir nefse, gücünün yettiğinden başkasını yüklemez" (Bakara, 286) ayetindeki kelimesi de bu manada olup, yani, "Ancak o nefsin gücünün yetebileceği şeyi..." demektir. Bu hususta bu iki ifâde arasındaki münasebet gayet açıktır. Şöyle de denebilir: Bu durumda bu, şu gayeye, yani (son esasa) bir işaret olup, son itikadı esas da, haşirdir. Buna göre Cenâb-ı Hak adeta, "Biz, semâyı yaptık ve bizler, semâ gibilerini yaratmaya da kadiriz.. (Yani, insanları öldükten sonra yeniden diriltmeye de kadiriz..) demiştir ki, bu tıpkı "Gökleri ve yeri yaratan, onlar gibisini yaratmaya kadir değil midir?" (Yasin, 81) ayeti gibi olmuş olur.c) Bu ifâde, "Biz, mahlûkatın rızkını genişleticileriz" manasındadır.[93] Kaynak;http://www.kalb-iselim.net/kutuphane/tefsirweb/ (zariyat bölümüne gel buradan) Al bu da attığın linkten İbni Kesir'inki,burda da Taberi'ye benzer durum var açıkça gökten semadan bahsediyor,diğer ayetlerde direklerinin yükseltildiği yazılan semadan... Link to post Sitelerde Paylaş
democrossian 0 Haziran 8, 2017 gönderildi Raporla Share Haziran 8, 2017 gönderildi "Bizim yaratma gücümüz çok geniş ve kapsayıcıdır" anlamında son derece dandik sıradan bir ifade. Sinekten yağ çıkarmaya uğraşırken hiç mi mideniz bulanmıyor yahu! Ha sahi! Yemeğe sinek düşünce iyice batırıp yemek sünnetti, pardon! Link to post Sitelerde Paylaş
poiuz 0 Haziran 10, 2017 gönderildi Raporla Share Haziran 10, 2017 gönderildi (düzenlendi) Biz semayı bir kuvvetle bina ettik. Biz onu genişletmekteyiz. Dinci tarihciler(!) vardır, birisi bir yalan yazar ondan sonra gelenler onu kaynak gösterir. Zamanla birbirlerini kaynak göstere göstere o söylenen yalanı gerçek saymaya başlarlar. Konuyu açan kişinin iddiası da öyle bir şey. Birilerinin fantazisi (birbiriyle alakalı olmasa da) yeni fantaziler doğuruyor. Eskilerin neden "genişlemek" kelimesini kullandığını anlamak için başka ayetlere bakalım. Nûn. Kaleme ve onunla yazdıklarına yemin olsun ki ey Muhammed, rabbinin nimeti sayesinde deli değilsin. Kalem Suresi 1-2 Denildi ki: Nûn kavlinden murâd, yedi kat yeri taşıyan büyük okyanusun su dalgaları üzerinde yaşayan büyük bir balıktır. Nitekim bu konuda Ebu Ca'fer İbn Cerîr Taberî şöyle der: Bize İbn Beşşâr... İbn Abbâs'tan nakletti ki; o, şöyle demiş: Allah Teâlâ'nın ilk yarattığı, şey, kalemdir. Kaleme; yaz, dedi. O; ne yazayım? deyince, Allah Teâlâ; kaderi yaz, dedi. O günden kıyamet gününe kadar olacak şeyler kader uyarınca cereyan etti. Sonra Nûn'u yarattı. Su buharı yükseldi de ondan gökyüzü parçalandı ve Nûn'un sırtına yeryüzünü yaydı. Nûn sarsılınca, yeryüzü yayıldı ve oynadı. Allah Teâlâ dağlarla onu sabit kıldı. Bu sebeple o, yeryüzüne karsı övünür. İbn Ebu Hatim de Ahmed İbn Sinan kanalıyla A'meş'ten bu rivayeti nakleder. Aynı şekilde Şu'be de... A'meş kanalıyla İbn Abbâs'tan bunu nakleder. Şu'be'nin rivayetinde ayrıca şu ilâve yer alır: Sonra İbn Abbâs »Nûn. Kaleme ve onunla yazılanlara andolsım ki,» âyetini okudu. Şüreyk de bu rivayeti A'meş kanalıyla İbn Abbâs'tan nakleder. Ma'mer de yine İbn Abbâs'tan bu rivayeti naklettikten sonra îbn Abbâs: «Nûn. Kaleme ve onunla yazılanlara andolsun ki,» âyetini okumuş. Sonra İbn Cerîr Taberî der ki: Bize Abd İbn Hu-meyd... İbn Abbâs'ın şöyle dediğini bildirdi: Rabbım Azze ve Celle'nin ilk yarattığı şey, kalemdir. Sonra ona; yaz, dedi. O da kıyamet kopun-caya kadar olacak her şeyi yazdı. Sonra suyun üzerinde Nûn'u halketti. Sonra onun üzerine yeryüzünü yaydı. Taberânî de bu rivayeti merfû' olarak nakleder ve der ki: Bize Ebu Hadîd... İbn Abbâs'tan nakletti ki, Rasûlullah (s.a.) şöyle buyurmuş: Allah'ın ilk yarattığı şey; kalem ve balıktır. Kaleme; yaz, dedi. O; ne yazayım? dedi. Allah Azze ve Celle kıyamet gününe kadar olacak her şeyi yaz, dedi. Sonra Rasûlullah (s.a.), Nûn, Kaleme ve onunla yazılanlara andolsun ki,» âyetini okudu. Nûn balıktır. Kalem ise bilinen kalemdir. Bu konuda bir başka hadîsi de îbn Asâkîr... Ebu Hüreyre'den nakleder. O; Rasûlullah (s.a.)m şöyle buyurduğunu duydum, demiştir: Allah'ın yarattığı ilk şey, kalemdir. Sonra Nûn'u yaratmıştır. Nûn divittir. Sonra ona; yaz, dedi. O; ne yazayım? deyince, ecel veya eser veya rızık veya amelden olan veya olacak her şeyi yaz, dedi. Ve kıyamet gününe kadar olacakları yazdı. İşte Allah Teâlâ'nın: «Nûn. Kaleme ve onunla yazılanlara andolsun ki,» kavlinin mânâsı budur. .Sonra kalemin üstünü damgaladı ve o, kıyamet gününe kadar bir daha bir şey söylemedi. Sonra aklı yarattı ve; izzetim hakkı için sevdiğim kişilerde seni mükemmel kılarım kızdığım kişilerden de seni eksiltirim, dedi. İbn Ebu Necîh der ki: İbrâhîm İbn Ebu Bekr, ona Mücâhid'in şöyle dediğini haber vermiş: Nûn, yedi kat yerin altında bulunan balıktır. Beğâvî ve tefsîrcüerden bir topluluğun zikrettiğine göre, bu balığın sırtında bir kaya varmış. Kayanın ağırlığı gökle yeryüzünün ağırlığındaymış. O balığın sırtında bir öküz varmış ve onun kırk bin boynuzu varmış. Yedi kat yer ve onun üzerinde bulunanlarla bunların arasında yer alanlar bunun sırtında imiş Allah en iyisini bilendir. O, yeryüzünde olanların hepsini sizin için yaratan, sonra göğe yönelip onları yedi gök hâlinde düzenleyendir. O, her şeyi hakkıyla bilendir. Bakara 29 İbn Kesir yukardaki ayet hakında diyor: "Bu Âyet-i Kerîme de gösteriyor ki Allah Teâlâ önce yeryüzünü yaratmaya başlamış, sonra yedi göğü halketmiştir. Bina yapanların durumu da böyledir. Önce alt tarafı yapmaya başlar, sonra üst kısmı yaparlar. Bundan sonra zikredeceğimiz gibi müfessirler de bu hususu tasrîh etmişlerdir..." Biz semayı bir kuvvetle bina ettik. Biz onu genişletmekteyiz. Kuran ne diyor bir daha bakalım: Görmediniz mi, Allah yedi göğü tabaka tabaka nasıl yaratmıştır? Nuh 15 O, yedi göğü tabaka tabaka yaratandır. Rahmân’ın yaratışında hiçbir uyumsuzluk göremezsin. Bir kere daha bak! Hiçbir çatlak görüyor musun? Mülk 3 Sonuç: Kurana göre 7 gök/sema vardır ve Allah bunları tabaka tabaka, aşağıdan yukarıya, bir bina gibi yaratmıştır. Sema(lar) tabakalar yaratıldıkca "genişlemektedir". Bir kubbe gibidir, çatlak felan yoktur. Ve Bizim bildiğimiz evrenle uzaktan yakından ilgisi de yoktur!!! Haziran 10, 2017 tarihinde poiuz tarafından düzenlendi Link to post Sitelerde Paylaş
Recommended Posts