Jump to content

SÜMER'DE '' KUR '' KUR'AN -I KERİM


Recommended Posts

10346646_934038529979268_435491452363836

Sümer tabletlerinde Yahudilik ve devamı olan Hıristiyanlığın eski köklerine ulaşılmıştır. Bu zamandan beri Hıristiyanlık bu kil tabletler ile “doğruluğu geçmişteki kökenleriyle doğrulanan bir din “ olarak sunulmaya başlanılmıştır.

Hindistan’da Ahmed-i Kadıyani, Filistin ve Mısır’da Efganilik ülkemizde de Nurculuk adlarıyla halka dayatılan son iki yüzyılın “Mason İslam” kültü de bu Sümer tabletlerine dayanmaktadır.

Dinde reform tartışmalarının sonucu ülkemizde 1945’lerden beri Mason ABD’nin baskıları ve maddi destekleriyle buralara getirilmektedir.

Sümer’in yer, su tanrısı Adem’e eş ilk köle insan Adapa’yı maymun kanı ile kendi kanını kırmızı toprak- kil ile karıştırarak “yaşam odası- Rahim” adını verdiği laboratuvarda üreten, yeryüzünde bitkisel ve hayvani bütün yaşam bicilerini yaratan yedi kıtalı yeryüzünü şekillendiren, tufandan insanları kurtardığı için lanetlenip sonradan “Şeytan” ilan edilen Su tanrısı Baba Enki ile başlayalım.

Enki ilkel denizin Nammu’sunun baş tanrı “Anu- An” ı yaratan ve onun ile” evliliğinden olan oğludur.Abzu’nun (sulu çukurun ve dölün- meninin) tanrısıdır.

“Gılgamış, Enkidu ve Yeraltıdünyası (Cehennem, ruhlar alemi, Ahret-Kur)” destanının başlangıcında bahsedildiği gibi Kurla savaşır ve farz edildiği gibi zaferle çıkar ve “Kur’un Tanrısı- Kralı” rütbesini ister. O suların, yaratılışın ve bereketin tanrısıdır. Ereşkigal;Ereşkigal yeraltı dünyasının yani cehennemin, ahretin kraliçesidir.Cennetin Boğası olan Gugulanna ile evlenmişti ve İnanna’nın ablasıydı. İnanna onun topraklarına ayak bastığında Ereşkigal ilk önce kapı bekçisine onun takılarını çıkartması, kırması için yönlendirmiş ve ondan sonra yedi kapıdan geçmesine izin vermesini söylemişti.

İşte destan metni;

Sonra İnanna vardığında o;
Ölümün gözünü İnanna’ya dikti,
Yeminli sözüne karşı onunla konuştu,
Ona suçluluktan ağlamasını fısıldadı.
Ona vurdu,
İnanna bir cesede döndü,
….ve onu bir duvardaki kancaya astı.”

Buraya kadar başlangıçta Sümer’in en büyük tanrısının “AN” veya “N” harfinin Arap dilinde “Nun” sesi vermesi yüzünden “ANU” şeklinde seslendirildiğini belirtelim. Yeryüzüne inen kavmini de gereğinde cezalandırmak veya doğru iş yapmaya eğilimli olmalarını sağlamak için de için “KUR” adını verdikleri bir yeraltı dünyası, ahret, cehennem inşa ettiklerini tabletlerde geçen efsanelerden öğrendik.

Tanrıça İnanna’nın ablasının sorumlusu olduğu cehennem-yeraltı dünyası, onun Ahrette tuzağa düştüğü bu cehennemin adının Sümer’de “Kur” olduğunu gördük.

Müslümanların Kitabının adı nedir?

“Kur’an-ı Kerim”. Kur’an’ın adının yazılış şekli aynen böyledir.

Arapça sağdan okunduğu için bizde sağdan gidelim ve derdimizi yazalım;

Kerim (3) –An-ı (2) Kur (1)
Kerim (Büyük- Ulu)- An (Sümer’in Anu’su, Mısır’ın A’an’ı)- Kur (Sümer’in cehennemi) hepsini toplarsak;

“Büyük An’ın Cehennemi” Mısır’ın “Ölüler Kitabı’nın” Hicaz Arap uyarlaması. Her ikisi de “dirilere ölümü ve ahret yaşamını” anlatmak için yazılmıştırlar ve “diriler içindirler”.

ALİ İMRAN SURESİ (3;2.Ayet) 2-“Allah O Allah’tır ki kendisinden başka hiçbir Tanrı yoktur. Diridir. Allah her an yarattıklarını gözetip durandır. Ya Muhammed, O sana kitabı öncekileri onaylayıcı olarak indirdi. Bundan önce insanlara kurtuluş yolunu öğretmek için Tevrat ve İncil’i indirmişti.”

Ayet’in “2.” Cümlesini tekrar okuduğumuzda “Kuran’ın öncekileri onaylayıcı bir kitap” olduğu açıkça söylenir. Sonra da “öncekileri” kasten Tevrat ve İncil’in adlarını da ekler. İncil’den önce Zebur ondan önce de Tevrat vardır.

İşte bu nedenle özellikle Sümer cehennemi Kur’un karşılıkları arasından “Cehennem” ifadesini seçtim.

Hicaz Araplarının Yezitlik dinlerinde Harran’ın Yezitlerinin- Sabilerinin baş tanrısı Sümer’in önceleri hilal ay ile remz edilen sonraları gök- hava tanrısı olan Enlil’in oğlu Ay tanrısı Nanna/Sin’dir, Mısır’ın A’an’ı da ay tanrısıdır ve ikisi de gece yolculuğuna çıkarlar. Mısır’ın Ra’sı da öyledir ve Thoth- A’an da gece yolculuğunda Ra’nın kayığında bulunur, Ra’nın görünüşündedir, kendisidir. Gerek Sümer’in An’ı gerek Mısır’ın A’an’ı olsun Arap diline birkaç şekilde girmiş “A” sı uzatma işareti ile yazılan “Tanrı An” kültü olduğu gerçektir.

Çünkü Kuran ayetleri tam bu konuyu doğruluyor;

Rahman Suresi (55; 44.) Ayetin tefsirinde “An” kelimesini şöyle vermektedir;

Rahman Suresi 44. …Dönüp dolaşıyorlar onunla o cehennem ateşi ile kızgın bir hamîm arasında Hamîm, sıcak su, “Ân”, son derece kızgın demektir…”

Bu durumda Sümer tanrısı An’ın ya da Mısır’ın A’an’ın adlarının “son derece kızgın, yakıcı” anlamına geldiğini düşünürsek yanlış düşünmemiş oluruz. Çünkü Esma-ül Hüsna’da yani Allah’ın “99” ismi içindeki adlarından birisi de “Cabbar- Cebbar=kızgın” dır. Öte yandan Allah’ın adının anılış şekillerinden birisi de “Zü'l-celâl ve'l-ikram” dır. “Celal’ın “kızgınlık” olduğunu söyleyelim gerisine gerek yok.

Kuran’ı Kerim’i “Ulu Kızgın’ın Cehennemi” ya da “Büyük Kızgın Cehennem” veya “Ulu An’ın (Kızgın’ın) Cehennemi “ olarak da açıklamak olasıdır.
Ayetin tefsirinden alıntıya devam edelim çünkü, tefsir cümleleri benden daha da korkutucu ifadeleri içermektedir;

----------------------------------

Sonra şeytan Mecüclerini (cüce savaşçı askerlerini) onların üstüne saldırttı ve tümünü yok edip genetik yapılarının değiştirilmesinden sonra “daha aciz beden ve akıl sahibi” olarak yeniden üretildiklerinde bile bu Semitik topluluklardan üstündüler ve şeytan kendi tanrısal güçleriyle bu semitik toplumları öne geçirmiş görünmektedir.

Kuran bu olayı Kuran’da Hicr, Ress, Ad ve diğer kavimlerin helakı olarak anlatırken aşağıdaki ayet de onların “fiziksel üstün yaratılışta olduklarını” dile getirmektedir;
Meryem Suresi; (19;-74.)- “Biz onlardan önce nice nesilleri yok ettik ki onlar varlıkta ve gösterişte bunlardan daha üstündüler.”

Ve insanların soylarının “değiştirilmeleri” apaçık belirtilir;

Kur’an Enbiya Suresi (21;-11,12,43.ayetler);

11- “Biz inkarcı nice ülke halkını kırıp geçirdik ardından başka milletler yarattık.”
12- “Onlar gazabımızı hissettiklerinde hemen ülkelerini bırakıp kaçıyorlardı.”
43- “Biz onları ve atalarını yaşattık, nihayet kendilerine ömürleri uzun geldi.”

Semitik kavimlere Peygamberlerin kitaplarıyla birlikte gelmesi ve eski kavimlerin aralarına salınarak genetik yapılarının güçlendirilmesinin nedeni dünya yaşamından sorumlu şeytanın genlerini aşağıladığı kölelerine ayar tutturamamasındandır.

Kur’an-ı Kerim ne der?

“Ayetle hüküm veriniz!”

Biz ne yaptık ayetle hüküm verdik.

O halde Müslümanlar dinlerinin kökleri ve geçmişini sorgularken biraz düşünmelidirler. Masonluk, Yezidilik, Yahudilik ve Hıristiyanlık karışımı olan Hindistan’da Kadıyanilik, Filistin ve Mısır’da Efganilik, Arabistan’da Vehhabilik, Türkiye’de Nurculuk ile Hıristiyanlaştırıldıklarını göremeyen ve “Ilımlı İslam” ya da “Dinde reform” veya “Arap Baharı” dümenleriyle dinlerinin değiştirildiğini menfaatleri yüzünden görmezden gelenler bu yazıya karşı çıkmadan önce kendi yaptıklarını gözden geçirmelidirler.

Sümer tabletleri bile Hıristiyanlığı ve Yahudiliği doğruluyor ama İslam geri diyenler de bu yazı ile İslam’ın Sümer’in, Mısır’ın, Hint’in öz be öz doğrulayıcısı ve düzelticisi olduğu göremedilerse bu kendi zekaları ile ilgili bir sorundur.

https://www.facebook.com/Sorgulayann/photos/pb.534390316610760.-2207520000.1452595406./934038529979268/?type=3&theater

tarihinde Zavallı tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Yahudilerin kutsal kitabı tanah,mikra olarak anılıyor galiba..İngilizce bilen birisi şu yazıyı tercüme ederse,daha iyi anlarız;

https://en.wikipedia.org/wiki/Mikra

Bu mikranın arapçada Kuran'a karşılık geldiği söyleniyor..Yani Kuran'ın etimolojik çözümlemesi için Sümer'deki An'a kadar gitmeye gerek yok..Bunlar zorlama yorumlar..

Link to post
Sitelerde Paylaş

Din kitabı ile ilgili olduğu için çeviride zamanımı harcamaya acıdım, Google'a çevirttim. ( Çoğunlukla komik çeviriler olur ama bu kez iyi bir çeviri oldu)

Mikra
Vikipedi, özgür ansiklopedi
(Ayrıca Mikra yazıldığından) Mikra (מקרא) "okunur olanı" anlamına קרא Kara türetilmiş bir İbranice bir kelime olduğunu ve İbranice İncil veya Tanah ifade eder. Aynı zamanda "küçük" anlamına gelen Yunanca bir kelime (μικρά), sıfat Kopek dişil tekil ya da nötr çoğul biçimidir.
İbranice terim anlamlara gelebilir:
Tanah (İbranice İncil)
toplantı veya montaj
Yunan dönem anlamlara gelebilir:
Mikra Asya, Anadolu'nun Yunan ismi, bazen Asya minor olarak adlandırılır
Link to post
Sitelerde Paylaş
Hindistan’da Ahmed-i Kadıyani, Filistin ve Mısır’da Efganilik ülkemizde de Nurculuk adlarıyla halka dayatılan son iki yüzyılın “Mason İslam” kültü de bu Sümer tabletlerine dayanmaktadır.

Bence her bir şeyin yazarı ilk önce yazdığı konuyu iyi bilmeli araştırmalıdır. Eğer bilmiyorsa bu konuda fazla söz söyleme hakkı yoktur.

Makaleyi okumağa çalıştım. Ama ilk cümlesinde bunu görünce yazar kendisi hala neyin ne olduğunu anlamaış devamı her halde bundan daha kötü diye okumaktan vaz geçtim. Bu ilk cümle bile yazarın konuya ne kadar hakim olduğunu gösteriyor.

Ama burda diğer bir konu da yazar biliyor fakat okuyucuların bilmediği varsayımı üzerinden işi daha da ileriye götürüyor ki, bu da öncekiden daha vahim bir durum.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Yazı için müthiş bir haya gücü diyebilirim..

Hayal gücünün etkisi ile her şey birbirine karışmış.

Eğer İslam ile geçmiş arasında bir bağ kurulacaksa bu Sümer değil Akad olmalı.

Zira burada atıf yapılan Gılgamış Destanı Akadçadır..Fakat kuran adı üzerinden bu şekilde bir bağıntı kurmak acemice bir hayal ürünü bence..

Link to post
Sitelerde Paylaş
(Ayrıca Mikra yazıldığından) Mikra (מקרא) "okunur olanı" anlamına קרא Kara türetilmiş bir İbranice bir kelime olduğunu ve İbranice İncil veya Tanah ifade eder.

Şöyle toparlayalım o zaman;

İbranice incil veya tanah anlamına gelen mikra kelimesi,arapçada kuran anlamına gelir..Bu,araştırmacı Erol Sever'in ''KURAN BİR HRİSTİYAN OKUMA KİTABIDIR''söylemine de uyuyor..

Zaten kelimelerde yakın birbirlerine..Kara,mikra,kuran

Yazı için müthiş bir haya gücü diyebilirim..

Hayal gücünün etkisi ile her şey birbirine karışmış.

Eğer İslam ile geçmiş arasında bir bağ kurulacaksa bu Sümer değil Akad olmalı.

Zira burada atıf yapılan Gılgamış Destanı Akadçadır..Fakat kuran adı üzerinden bu şekilde bir bağıntı kurmak acemice bir hayal ürünü bence..

Sadece Sümer ve Akkad toplumlarından bahsedemeyiz..Asur var,Babil,Fenikeliler var,Persler var..Yani bu coğrafyada bir sürü toplum yaşamış..Eğer İslam'ı çözümleyecekseniz,bakacağınız yer hristiyanlık,yahudilik olmalıdır..Tabi tüm detaylarıyla yapacaksınız bunu..İslam'a dair herşey bu iki dinin içindedir..Teeee Sümer'e veya Akkad'a gitmeye gerek yok..

Şöyle diyeyim..Eğer Homo sapiensi anlamak istiyorsanız,homo erectusu veya homo habilisi filan araştırmalısınız..Teeeee ağaçta yaşayan atalarımıza kadar gitmenize gerek yok..En yakınınızı araştırırsanız,geçmişteki atalarınızın da en yakınınızda bıraktığı izi görmüş/anlamış olursunuz..

tarihinde NOLAN tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

https://en.wikipedia.org/wiki/Mikra

Bu mikranın arapçada Kuran'a karşılık geldiği söyleniyor..

Arapça ve ibranice sözlüklere bakarsanız, eşanlamlı ve eşsesli "kaf ra elif (قرأ)" ile "kuf reş alef (קרא)" fiil kökünün, en az 4 farklı manayı ihtiva edebildiğini görürsünüz; "Okumak, Çağırmak, Hatırlamak ve Söylemek"

Bu fiilin mefulüne, yani fiilden etkilenen şeye arapçada Makru (مقروء), ibranicede Mikra (מקרא) denilir. Bunların anlamları ise, bağlamına göre "Okunan, Çağırılan, Hatırlanan veya Söylenen" olabilir...

KaRaE (قرأ) fiilinin arapçada iki tane de masdarı vardır. birincisi fi'alet vezninden kıraat (قراءة), ikincisi fu'lan vezninden kuran (قرآن)

Bildiğiniz gibi, masdarlar meful manasında da kullanılmaktadırlar. Örnekse Yazdı anlamındaki ketebe fiilinin mefulü, yazılmış şey manasında "mektub" olması gerekirken, çoğu zaman yazmak anlamında bir masdar olan KİTAB sözcüğü, MEKTUB anlamında kullanılır...

Aynı şekilde aslen bir masdar olan kuran (قرآن) sözcüğü de Makru (مقروء) anlamında kullanılmaktadır. Dolayısıyla ibranice Mikra (מקרא) kelimesiyle de eşanlamlı hale gelmektedir...

Fakat başta da söylediğim gibi bu fiil, türevleriyle birlikte en az dört manayı ihtiva edebiliyor...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Arapça ve ibranice sözlüklere bakarsanız, eşanlamlı ve eşsesli "kaf ra elif (قرأ)" ile "kuf reş alef (קרא)" fiil kökünün, en az 4 farklı manayı ihtiva edebildiğini görürsünüz; "Okumak, Çağırmak, Hatırlamak ve Söylemek"

Bu fiilin mefulüne, yani fiilden etkilenen şeye arapçada Makru (مقروء), ibranicede Mikra (מקרא) denilir. Bunların anlamları ise, bağlamına göre "Okunan, Çağırılan, Hatırlanan veya Söylenen" olabilir...

KaRaE (قرأ) fiilinin arapçada iki tane de masdarı vardır. birincisi fi'alet vezninden kıraat (قراءة), ikincisi fu'lan vezninden kuran (قرآن)

Bildiğiniz gibi, masdarlar meful manasında da kullanılmaktadırlar. Örnekse Yazdı anlamındaki ketebe fiilinin mefulü, yazılmış şey manasında "mektub" olması gerekirken, çoğu zaman yazmak anlamında bir masdar olan KİTAB sözcüğü, MEKTUB anlamında kullanılır...

Aynı şekilde aslen bir masdar olan kuran (قرآن) sözcüğü de Makru (مقروء) anlamında kullanılmaktadır. Dolayısıyla ibranice Mikra (מקרא) kelimesiyle de eşanlamlı hale gelmektedir...

Fakat başta da söylediğim gibi bu fiil, türevleriyle birlikte en az dört manayı ihtiva edebiliyor...

Kuran'ın ilk söyleminin IKRA olmasına ne diyorsunuz?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Kuran'ın ilk söyleminin IKRA olmasına ne diyorsunuz?

ikra emri, ekseriyetle "okumak" anlamıyla meallendirilse de, KaRaE sözcüğünün en az dört farklı manaya gelebileceğini daha önce söylemiştim. Bununla ilgili eski ahidin tekvin bölümünden bir kaç örnek vereyim:

2-23: ona kadın denecek .................... לזאת יקרא אשה
3-20: ve adem dedi ki ......................... ויקרא האדם
4-17: kente oğlunun ismini söyledi ..... ויקרא שם העיר כשם בנו חנוך
5- 2: onların adına adam denildi ........ ויקרא את־שמם אדם
11-9: onun ismine babil denildi ........... קרא שמה בבל
Aynı şekilde arapçada da bu fiil, “Demek-Söylemek” anlamında kullanılmaktadır. Mesela "Falan kişiye selam söyle : إقرا سلامي على فلان" derken, ikra emrini "Demek-Söylemek" anlamında kullanırlar.. O halde ilk ayetteki ikraya da bu manayı verebiliriz:

Yaratan rabbinin ismini söyle ... اقْرَأْ بِاسْمِ رَبِّكَ الَّذِي خَلَقَ

Aslında bu bir ibadet emridir. "Tanrının ismini söylemek, zikretmek ibadeti"

ibranicede "kara başem yahve (קְרָא֙ בְּשֵׁ֣ם יְהוָ֔ה)" şeklinde ifade edilir ve Tevratta bir çok yerde tekrarlanmaktadır... Yine Eski ahidin tekvin bölümünden bir kaç örnek vereyim:

26-24: İshak orada bir sunak yaparak Rabbin ismini söyledi. (וַיִּקְרָא֙ בְּשֵׁ֣ם יְהוָ֔ה) sonra ...Çadırını batıdaki Beytel’le doğudaki Ay Kenti’nin arasına kurdu. Orada Rab’be bir sunak yaparak Rabbin ismini söyledi. (וַיִּקְרָ֖א בְּשֵׁ֥ם יְהוָֽה)
13-4: İbrahim, önceden yapmış olduğu sunağın bulunduğu yere gidip, orada Rabbin ismini söyledi. (וַיִּקְרָא֙ בְּשֵׁ֣ם יְהוָ֔ה)
21-33: İbrahim Beer-Şeva’da bir ılgın ağacı dikti; orada sonsuz tanrı yahvenin(rabbin) ismini söyledi (וַיִּקְרָ֥א שָׁ֛ם אַבְרָ֖ם בְּשֵׁ֥ם יְהוָֽה)
ve bir yahudi peygamber, bu ibadetten uzaklaşan kavmini, tanrısına şöyle şikayet eder:
Yesaya 64-7: Senin ismini söyleyen kimse yok / kalmadı ...... ואין קורא בשמך
Sonuç olarak kur-an kelimesinin bu ayetle doğrudan ilgisi olduğunu ve bu sözcüğün "kendisiyle dua edilen şey" veya daha serbest bir çeviriyle "Dua, zikir kitabı" manasında olduğunu söyleyebilirim.
tarihinde Özden Kurt tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

.............................

Sonuç olarak kur-an kelimesinin bu ayetle doğrudan ilgisi olduğunu ve bu sözcüğün "kendisiyle dua edilen şey" veya daha serbest bir çeviriyle "Dua, zikir kitabı" manasında olduğunu söyleyebilirim.

''Rabbinin ismini söyle'' sözlerine şu açıdan da bakabiliriz..Kadim gnostik dinlerde tanrının ismi söylenmez..Bu söylemin bu konuyla alakası var gibi..Tabi,Kuran'ın ilk sözleri ile ilgili birçok şey söylenebilir..

Kuran,Kabe çevresinde yaşayan gnostiklerin dua/zikir/okuma/ilahi kitabı idi..

Araştırmacı Erol Sever,Kuran'ın süryanice bir kelime olduğunu,Kuran'ın sözcük anlamının ''okuma kitabı'' olduğunu ve buradaki okumanın ilahileri bir melodiye uygun şekilde okumak manasına geldiğini söyler..

Ben şunu anlamadım..

Kuran süryanice bir kelime ama ibranice mikra kelimesi,arapçada kuran anlamına geliyor..Kuran arapça bir kelime mi,yoksa süryanice bir kelime mi?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Svean Nişanyan Muhammed hikayesinin bir ''ilk ata'' efsanesi olduğunu söylemişti bu bence de böyle.Araplar genişlediklerinde bir kahraman ilk ata fşgürü yarattılar Yahudilikteki Yakup gibi Kuran'ı ona atfettiler.

tarihinde aykırıteolog tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
Yaratan rabbinin ismini söyle ... اقْرَأْ بِاسْمِ رَبِّكَ الَّذِي خَلَقَ

Belki Almanca biliyorsunuz. Almanca çevirisinde(Rudi Paret) değişik bir anlam çıkıyor, ki şöyle:

"Trag vor im Namen deines Herrn, der erschaffen hat,"

Türkçe çevirisi : Yaratan rabbinin adıyla söyle.

Burada söyle kelimesi "anlat, bilgi ver, konferans ver" anlamında kullanılmış.

Ayetin devamını okuyunca bana bu anlam daha doğru gibi geliyor.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Belki Almanca biliyorsunuz. Almanca çevirisinde(Rudi Paret) değişik bir anlam çıkıyor, ki şöyle:

"Trag vor im Namen deines Herrn, der erschaffen hat,"

Türkçe çevirisi : Yaratan rabbinin adıyla söyle.

Burada söyle kelimesi "anlat, bilgi ver, konferans ver" anlamında kullanılmış.

Ayetin devamını okuyunca bana bu anlam daha doğru gibi geliyor.

bu durumda islamcıların "kuran okumayı tavsiye eder...OKU ile başlıyor kuran bile !!"

iddiaları toptan ÇÖPE !!

:D

Link to post
Sitelerde Paylaş

''Rabbinin ismini söyle'' sözlerine şu açıdan da bakabiliriz..Kadim gnostik dinlerde tanrının ismi söylenmez..Bu söylemin bu konuyla alakası var gibi..Tabi,Kuran'ın ilk sözleri ile ilgili birçok şey söylenebilir..

Bana göre "Rabbin isimini kiraat etmek" eyleminin, ekseriyetle tanrı adına yapılan bir sunakta gerçekleştirilmesi bunun bir ritüel, ibadet olduğunu gösteriyor... "Rabbin ismini söyle" cümlesini, Tanrının isiminin söylenmemesi düsturunun serbest hale getirilmesi gibi yorumlamak biraz zorlama olur diye düşünüyorum.

Araştırmacı Erol Sever,Kuran'ın süryanice bir kelime olduğunu,Kuran'ın sözcük anlamının ''okuma kitabı'' olduğunu ve buradaki okumanın ilahileri bir melodiye uygun şekilde okumak manasına geldiğini söyler..

Ben şunu anlamadım..

Kuran süryanice bir kelime ama ibranice mikra kelimesi,arapçada kuran anlamına geliyor..Kuran arapça bir kelime mi,yoksa süryanice bir kelime mi?

"Kuran" kelimesine "okuma kitabı" manasını vermek için illaki süryanice olduğunu savunmak gerekmiyor. Kelimenin arapçadaki manası da zaten aynıdır. Mesela kuranda geçen "sabah kuranı" ifadesi, sabah namazında ayetlerin (ilahilerin) melodik bir şekilde okunmasıyla ilgilidir.

Benim kanaatimce kuran, arapça bir kelimedir. Çünkü arapçada KRE kökü vardır ve bu fiil kökünün masdarı da kuran'dır. Zaten bu sözcüğe başka bir menşe isnat etmek pratikte hiçbir değişiklik de yaratmıyor. Çünkü ibranice veya süryanice gibi dillerde KRE kökünün manası, arapçadaki KRE'nin manasına eşdeğer...

Mesela HMR kökü, her iki dilde eşdeğer değildir; arapçada örtmek anlamına gelirken süryanicede kavis anlamına gelir. Bu fiilin masdarı olan hımar / khamer kelimesini arapça okursanız örtü, süryanice okursanız kemer anlamına gelir. Yani anlam bakımından çok farklıdır. Fakat KRE kökü her iki dilde de eşanlamlıdır. dolayısıyla kuran kelimesinin süryanice veya arapça olması bir şeyi değiştirmez...

Link to post
Sitelerde Paylaş

"Trag vor im Namen deines Herrn, der erschaffen hat,"

Türkçe çevirisi : Yaratan rabbinin adıyla söyle.

Burada söyle kelimesi "anlat, bilgi ver, konferans ver" anlamında kullanılmış.

Ayetin devamını okuyunca bana bu anlam daha doğru gibi geliyor.

Ayette geçen ism (إسم) sözcüğünün başındaki B (ب) harfi, önüne geldiği kelimeye "a, e, ile" manasını kazandıran bir hal ekidir. Bu ek, bazen zait olarak kullanılır ve manaya tesir etmez. yani terçüme şu şekilde yapılabilir:

Rabbin adına söyle (tebliğ etmek manasında)

Rabbin adı ile söyle (dua etmek manasında)

Rabbin adı söyle (zikir çekmek manasında)

Şahsen, "Rabbin adını kıraat etme" eyleminin eski bir ritüel ibadet olduğunu tevratta gördüğüm için, doğru terçümenin son iki seçenekten birisi olduğunu düşünüyorum...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Svean Nişanyan Muhammed hikayesinin bir ''ilk ata'' efsanesi olduğunu söylemişti bu bence de böyle.Araplar genişlediklerinde bir kahraman ilk ata fşgürü yarattılar Yahudilikteki Yakup gibi Kuran'ı ona atfettiler.

Freud'u taklit etmiş demek ki..Freud'da Musa için böyle der..Bence tümden zırva bu..Muhammed diye birisi yaşamış olamaz..Mümkün değil bu..Muhammed,hristiyanların İsa'sının ta kendisi..İsa'da bir mit zaten..Yani ne İsa,ne de Muhammed tarihi bir kişilik değiller..Bunların ne babası var,ne anası..Mit bunlar,mit..

Bana göre "Rabbin isimini kiraat etmek" eyleminin, ekseriyetle tanrı adına yapılan bir sunakta gerçekleştirilmesi bunun bir ritüel, ibadet olduğunu gösteriyor... "Rabbin ismini söyle" cümlesini, Tanrının isiminin söylenmemesi düsturunun serbest hale getirilmesi gibi yorumlamak biraz zorlama olur diye düşünüyorum.

"Kuran" kelimesine "okuma kitabı" manasını vermek için illaki süryanice olduğunu savunmak gerekmiyor. Kelimenin arapçadaki manası da zaten aynıdır. Mesela kuranda geçen "sabah kuranı" ifadesi, sabah namazında ayetlerin (ilahilerin) melodik bir şekilde okunmasıyla ilgilidir.

Benim kanaatimce kuran, arapça bir kelimedir. Çünkü arapçada KRE kökü vardır ve bu fiil kökünün masdarı da kuran'dır. Zaten bu sözcüğe başka bir menşe isnat etmek pratikte hiçbir değişiklik de yaratmıyor. Çünkü ibranice veya süryanice gibi dillerde KRE kökünün manası, arapçadaki KRE'nin manasına eşdeğer...

Mesela HMR kökü, her iki dilde eşdeğer değildir; arapçada örtmek anlamına gelirken süryanicede kavis anlamına gelir. Bu fiilin masdarı olan hımar / khamer kelimesini arapça okursanız örtü, süryanice okursanız kemer anlamına gelir. Yani anlam bakımından çok farklıdır. Fakat KRE kökü her iki dilde de eşanlamlıdır. dolayısıyla kuran kelimesinin süryanice veya arapça olması bir şeyi değiştirmez...

3 semavi din,kaynağını özellikle paganlardan almış..Pagan gnostikler,Tanrı'nın adının telaffuz edilmesini yasaklamışlar adeta..Tanrı'ya ''Tanrı'' demenin bile saçma olduğunu söylemişler..Hepimizin az çok bildiği 3 semavi dinde ise,Tanrı ismi adeta sömürülür..Burada şunu diyebiliriz..Paganlara bir tepki olarak ''onlar söylemiyor ama biz söyleyelim,hatta en büyük olduğunu söyleyelim'' mantığı yaratılmış gibi..

Söyle,zikret,oku gibi söylemler ısrarla belirtilmiş..Bu ısrarın altında bir tepki yatıyor..''Allah'tan başka ilah yoktur'' söylemi de bir tepkidir..Putperestler filan diye bize yutturulmak istenen insanlar,aslında bu dinlerin karşısında yer alan gnostiklerdir..Bir yerde yahudi gnostiklerle,diğer yerde hristiyan gnostiklerle hep savaşılmış..Hep öldüren,yok eden kesim de bu tepkici inananlardır..Çünkü gnostiklerin doğasında öldürmek,yok etmek filan yoktur..Bu yüzden zaten yok olmuş bu insanlar..En son sabiiler kalmış..

Kök aynıysa sorun yok..O zaman Kuran kelimesinin süryanice veya arapça olduğunu söylemek bir yorum olur..Anladım bunu..Sağolun..

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...