Jump to content

Celal Şengör-Tesadüf.


Recommended Posts

Tesadüf bir sonuçtur..

Herhangi bir konu hakkında eğer yoğunlaşırsanız,o konu hakkındaki yeni bir fikri veya şöyle diyelim,kırılma noktasını tesadüfen farketmiş olmazsınız..Çünkü yoğunlaştığınız için böyle bir tesadüfle karşılaşmış olursunuz..Yoğunlaşmasaydınız,hiç farkedemezdiniz bu kırılma noktasını..

Canlılar da böyledir..Canlı hayatta kalmak için inanılmaz bir çaba gösterir..Müthiş bir yoğunlaşmadır bu..Canlı sonuçta tesadüfen dediğimiz bir mutasyonla hayatta kalmayı başarabilir..

''Sen tesadüfen mi oldun?'' diyenler,aslında sayısı 150-200 milyon sperm arasından sıyrılıp hayata tutunduğunun farkında olmayanlardır..Hayır ben tesadüfen olmadım..Hayat,benim hayatta kalmam için baskı yaptı..Bu baskı benim hayatta kalmamı sağladı..Buna ben tesadüf diyorum,sen saçmalık diyorsun ama bilim benim yanımda..!

Link to post
Sitelerde Paylaş

NOLAN'in yazdigi 2. iletide "anlayabilene" o kadar cok cevap var ki aslinda... Tesaduf bir sonuctur. Aynen oyle iste...

Evrim tesadufi olan cesitliligin, tesadufi OLMAYAN secilimleridir. Teistlerin anlayamadigi bu. Tesadufilik ve rastlantisallik, doganin ve hayatin icinde her daim yer almistir. Bir gun icerisinde surekli tesadufi olaylarla karsilasiriz, imkansiza yakin olaylar surekli gerceklesir. Ancak bunlara kendi alginiza gore bir anlam yukleyip bunu yapan bir guc olmali diyorsunuz. YANILIYORSUNUZ...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bu yüzden teknoloji asla doğayı birebir taklit edemeyecek. Bizim yaratacağımız teknolojik canlılar kesinlikle doğanın yarattığı canlılardan çok farklı olacak.

Diyelim yapay zekayı yaratmayı sonunda başardık ve bunu robotlara yerleştirdik. İnsan zekasına sahip, hatta daha ileri robotlar yaptık. Bu robotları artık imal etmeye gerek yok, bunlar üreme yeteneğine de sahip, kendilerini kopyalayabiliyorlar. Hatta doğaya benzemesi için bunları eşeyli de yaptık diyelim. İki robot bir yeni robot yapmaya karar veriyorlar ve kendi üretim kodlarını harmanlayıp yeni bir üretim kodu oluşturuyor, bu koda göre yeni bir robot imal ediyorlar. Bunu üretim motamot olmasın, evrim olsun diye yaptık. Yoksa sürekli aynı robotlar kopyalanıp durur.

Fakat bu üretimde tek bir kusursuz robot üretilmesini bekleriz. Öyle bir sürü yavru robot üretip başarılı olanlar hayatta kalsın diye bir strateji uygulayamayız. Bu robotlar savaşçı olur, gidip başka bir güneş sisteminde kolonizasyon savaşları yaparlarsa o zaman olur ama... Savaşta hayatta kalanların geri bildirimi ile onların üretim kod harmanlarını yeni üretimlere verebiliriz.

Doğadan ne tümüyle kopabiliriz, ne tümüyle doğaya sadık kalmak diye bir şey var. Bu yüzden geleceği kestirmek çok zor. Gelecekte neler olacağını hiç birimiz bilmiyoruz.

Doğa milyarlarca yılda biçimlendi, koşullara göre yoğruldu. Bu süreci taklit etmek olanaksız. Bu süreç yeniden ancak yeni bir evrende yaşanabilir. Bu evren içinde doğa içinde yeni bir doğa yaratma olanağı yok. Bu doğa, budur. Bu evren ölene kadar... Yeni bir evrende farklı bir başlangıç ve farklı bir serüven olabilir ancak.

Canlıların birbirlerini yemek zorunda olmadıkları yeni bir evren... Belki...

Lafı illa tanrıya getireceksek... Tanrıya bu anlatımda hiç ama hiç yer vermedim, çünkü yeri yok. Tanrının bu konularda adı bile geçmez. Çünkü tanrı yok. Evrim var... Tesadüfün tanımının ne olduğu, neye rastlantı, neye planlı öngörülmüş olgu diyeceğimiz bir yana... Bu tartışmalar tanrı var veya yok anlamında yapılmaz. Tanrı tesadüf her neyse her durumda yok. Vay efendim tesadüf yok tanrı vardır ya da tesadüf var tanrı yoktur filan diye bir şey söz konusu değil. Her durumda tanrı olamaz ve yoktur.

Basitçe söylemek gerekirse yerçekimi, tanrı yeri yaratıp bu yer çeksin dediği için filan yok. Yerçekimi, maddenin doğasından kaynaklanan bir durum. Her türlü doğal olgu buna kıyaslanabilir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Nihayet evrime yeni bir yaklaşım daha getirilebildi. Henüz yeni bulgular aşamasında olan, deney ve gözlemlerle kanıtlanmış olmayan bu yaklaşıma göre, canlılar kuantum ilkeleri kullanma yeteneğine sahip. Örneğin DNA zincirleri yapılarını korumak için kuantum dolanıklık ilkesinden yararlanıyorlar. Enzimler zor kimyasal reaksiyonları hızlı bir şekilde gerçekleştirebilmek için enerji bariyerlerini kuantum tüneller açarak diğer katalizörlerin asla başaramayacağı bir hızda rekasiyonu başarıyla tamamlıyorlar.

Bu yaklaşıma göre canlı yapılar kesin bir şekilde cansız yapılardan ayrılıyor. Bir bilgisayar bir amipe göre son derece basit sıradan bir yapı.

Bu yaklaşım kuantuma yeni bir popülarite artışı sağladı. Kuantum alanında ilerlemek, kuantum bilgisayarları gündelik yaşama sokmak şart. Şu anki teknoloji bir tür sınıra dayanmışlık yaşıyor ve bir devrim bekliyor. Bu devrimi kuantumun gerçekleştirmesi bekleniyor. Fakat kuantum son derece zor bir alan. Şu anki teknolojimizle buldozer kepçesiyle dantel örmeye çalışmak gibi bir şey yapıyoruz. Hantal aletlerimizle son derece küçük yapılarla uğraşmaya çalışıyoruz.

Öyle ki, elektronları gözlemleyebilmek için üzerlerine foton göndermemiz gerekiyor. Bu, bir bilardo topunun masadaki varlığını anlayabilmek için karanlıkta başka bir bilardo topunu masada yuvarlayıp yerini belirlemek istediğimiz topa çarpmasını beklemek gibi. Bu şekilde çok hızlı yol alamayacağımız ortada. İşte CERN'de de buna benzer bir şey yapıyoruz. Protonları ışık hızına çık yakın hızda çarpıştırıp ortaya çıkan enkazı detektörlerdeki ışımaları bilgisayarda analiz ederek parçacık altı parçacıkalrı keşfediyoruz. Bunun çocuğun oyuncağının nasıl çalıştığını merak edip duvara çarpması ve dökülen parçaları incelemesinden pek farkı yok.

Bir şekilde dönüm noktasını yakalayan ve çığır açan bir keşifle bir teknolojik devrim gerçekleştireceğiz. Belki de bir teknolojik devrimin şafağı çok yaklaştı. Çünkü şafaktan önce bir karanlık basar. Dünya bilim çağından geçici bir din baskısı karanlık dönemine girmiş gibi. Dört kıçı kırık haydut maymun kılıklı bir kucak sakallı iğrenç dinci terörist dünyaya meydan okuyor ve bundan nemalanan dört egemen güç terörden dini sorumlu tutamayız şeklinde saçma sapan demeçler veriyorlar. Bu karanlık bir çağdır. Bunun şafak sökmeden önce basan karanlık olduğundan eminim. Böyle soytarılıklara yakın gelecekte izin verilmeyecek.

Din layık olduğu çöplüğe çok yakında atılacak ve orada çürüyüp insanlık bu beladan kurtulacaktır.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Din layık olduğu çöplüğe çok yakında atılacak ve orada çürüyüp insanlık bu beladan kurtulacaktır.

Bence çok iyimsersiniz.

Dinler insanlık kadar eskidir ve insanlar var olduğu müddetçe varlığını sürdürecektir.

Ancak ne olur ?. Değişime uğrayacaklar ve kabuk değiştireceklerdir, ama yok olmaları için bir sebep göremiyorum.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bence çok iyimsersiniz.

Dinler insanlık kadar eskidir ve insanlar var olduğu müddetçe varlığını sürdürecektir.

Ancak ne olur ?. Değişime uğrayacaklar ve kabuk değiştireceklerdir, ama yok olmaları için bir sebep göremiyorum.

Aslında haklısınız. Maksadını aşan bir ifade kullanmışım. Şöyle toparlayayım: Dinin çöpe atılması ile yok olmasını kastetmemiştim. Önemsiz bir konuma indirgenmesini kastettim. Din çöpe atıldığında orada çürümesi çok zaman alacaktır. Hatta hiç yok olmayacaktır.

Aynı görüşteyiz. Din incelir ama kopmaz görüşündeyim ben de...

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...