Jump to content

Ahlakın Evrimsel Kökenlerini Sindiremeyenler İçin


Recommended Posts

Ahlak evrensel değildir elbette ki. Ahlak kavramından aynı şeyi anladığımızı sanmıyorum. Sen İslam dininin sana öğrettiği ahlak kavramı üzerinden tartışıyorsun. Ben ise her insanın içinde az çok (kiminde az, kiminde çok ve de bazı insanlarda hiç var olmayan) sorumlu hissetme duygusundan bahsediyorum. Sevgi gibi. Sevginin biyolojik kökeni var mı, yok mu?

Ahlak bir inançtır

Bazı insan aktivitelerinin bazı olumlu veya olumsuz anlamlara sahip olduğunu kabul eden bir inanç.

İslamına başlatma şimdi.

İslamla hiçbir ortak noktam kalmadı benim.

Ayrıca ben Güçlü Ateistim, basit bir Ateist değilim.

Bizim senle tartışmamızda senin haklı olma ihtimalin olamaz.

Beni bir çeşit sofistike ve çok gelişmiş Ateist olarak görebilirsin.

Senin göremediğini görür, bilemediğini bilirim.

Sen de bir Agnostikin göremediğini görür, bilemediğini bilirsin.

Böyle bir hiyerarşi bu.

Doğal yani.

Bir düşünce simülasyonunda kendimi yüceltip seni aşağılamıyorum :)

Sana gerçeği söylüyorum.

Sen hatalı mantık yürütüyorsun.

Tanrı sanrısından kurtulmuş olman akli dengeni kazandığın anlamına gelmez.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 180
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Ama açlığı bu sayede aşabilmiş. Sapiensler, diğer insan grupları ile irtibat halindeymişler. Bilimadamları bunu nasıl anlamış? Sapienslerin yaşadığı alanlarda o bölgeye ait olmayan taşlardan yapılmış bazı eşyalardan anlamışlar. Neanderthallerin eşyalarının tamamı kendi bölgelerindeki taşlardan yapılıymış. Bu durum, neandertallerin farklı neanderthaller ile iletişim halinde olmadıklarını gösteriyormuş. Ve de ete ihtiyaç duyduklarında eğer kendileri bulamıyorlarsa, yan taraftaki kabile onlara iyilik yapmıyormuş.

İnsanların iyilik kavramının kökeni işte bu. Birbirlerine iyilik yapan sapiensler, et olmadığı zaman yan kabileden alabiliyormuş. Bu sayede buzul çağında sapiensler yok olmamış, neanderthaller yok olmuş.

Senin kurduğun mantık hatalı.

İlk olarak bilmen gereken şey şu.

Bizler primatız.

Primatlar küçük topluluklar halinde yaşar.

Birlikte yaşayabiliyoruz deme.

Yaşayamıyoruz.

Hitler gibi çalışma kamplarına doldurmuşlar bizi.

Arbeite Arbeite diyip kırbacı vuruyorlar.

Bu deliliğin kurumsallaşmış hali.

Sen bunu savunuyorsun.

Savunduğun ahlak kavramının geneli de 200-300 bireyden fazla topluma katkı sağlamak için tasarlanmış komutlar.

İyi olarak sınıflandırdığın her şey o kurumsallaşmış deliliğe hizmet ediyor.

Ne sana ne de başkasına :)

Link to post
Sitelerde Paylaş

Senin kurduğun mantık hatalı.

İlk olarak bilmen gereken şey şu.

Bizler primatız.

Primatlar küçük topluluklar halinde yaşar.

Birlikte yaşayabiliyoruz deme.

Yaşayamıyoruz.

Hitler gibi çalışma kamplarına doldurmuşlar bizi.

Arbeite Arbeite diyip kırbacı vuruyorlar.

Bu deliliğin kurumsallaşmış hali.

Sen bunu savunuyorsun.

Savunduğun ahlak kavramının geneli de 200-300 bireyden fazla topluma katkı sağlamak için tasarlanmış komutlar.

İyi olarak sınıflandırdığın her şey o kurumsallaşmış deliliğe hizmet ediyor.

Ne sana ne de başkasına :)

Evet haklısın. Primatız, küçük topluluklar halinde yaşıyoruz. Milyonlarca sene de insanın ataları küçük topluluklar halinde yaşamış. Sadece sapiensler büyük topluluklara geçebilmiş.

Ahlakın kökeni ne? İyilik ve kötülük kavramlarıdır değil mi? Bir sapiens neden tanımadığı başka bir sapiense yardım eder? Bunu erectuslar yapmadı, neanderthaller yapmadı. Aksine birbirlerini pişirip yediler.

Sapiens ama başka bir duygu geliştirdi. Yardım etme duygusu. Bu duygu da araştırılıyor. 1 yaşındaki bebeklerde üstelik. Bu bebekler bile başka insanlara yardım ediyor. Çünkü kodunda var. Belgeselini bulursam paylaşırım.

Tek kalan homo türüyüz. İyilik kavramı işte burada ortaya çıkıyor. İyilik yapıyoruz yaşamak için. Dostumuza iyilik yapıyoruz. Düşmanımıza değil. Çünkü iyiliğin de iyilik karşılığı var. Ama düşmana yapılan iyiliğin karşılığı yok. Bu iyilik yapma davranışı tamamen biyolojik bir davranış. Tek amacı var. Hayatta kalmak.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Evet haklısın. Primatız, küçük topluluklar halinde yaşıyoruz. Milyonlarca sene de insanın ataları küçük topluluklar halinde yaşamış. Sadece sapiensler büyük topluluklara geçebilmiş.

Ahlakın kökeni ne? İyilik ve kötülük kavramlarıdır değil mi? Bir sapiens neden tanımadığı başka bir sapiense yardım eder? Bunu erectuslar yapmadı, neanderthaller yapmadı. Aksine birbirlerini pişirip yediler.

Sapiens ama başka bir duygu geliştirdi. Yardım etme duygusu. Bu duygu da araştırılıyor. 1 yaşındaki bebeklerde üstelik. Bu bebekler bile başka insanlara yardım ediyor. Çünkü kodunda var. Belgeselini bulursam paylaşırım.

Tek kalan homo türüyüz. İyilik kavramı işte burada ortaya çıkıyor. İyilik yapıyoruz yaşamak için. Dostumuza iyilik yapıyoruz. Düşmanımıza değil. Çünkü iyiliğin de iyilik karşılığı var. Ama düşmana yapılan iyiliğin karşılığı yok. Bu iyilik yapma davranışı tamamen biyolojik bir davranış. Tek amacı var. Hayatta kalmak.

Sapiens geliştirdiği simülasyon yeteneğiyle aklını bozdu.

Doğayı anlama ve kendimizi koruma için bir yetenek geliştirdik

Bu yetenek normal seyrettiğinde sorun yoktu (30-40 bin yıl öncesine kadar)

Ancak bu yetenek tahmin, inanç, beklenti, umut üretmeye başladığında

Ve gerçekte olan şeyleri bu sanrılarla ilişkilendirmeye başladığında ipin ucu koptu.

Gerçek sandığı sanrıların peşinden giden sarhoşlara döndü tür.

Ara sıra içimizden bazıları ayılıyor.

Ama ayılanlar herkesin bağlı olduğu yularları ve tabuları yıkamıyor.

Çünkü yanlış anlam sayısı milyonları aşmış durumda.

Kurumsallaşmış bir yapısı da var

Şiddetten başka yolu yok bu deliliği sona erdirmenin.

Buna 6 milyar insan dahil.

Bir gün ayılanların sayısı yeterli orana geldiğinde onlar bunu yapacak.

Akıl hastanesine kapatılmaya çalışılan deliler gibi tepki verecek insanların çoğu

Bu tepkide de insanların %90'ı yok olacak.

Olmayan şeyleri gerçek zanneden 6 milyardan fazla insan var.

Ayık insan sayısı, gerçekten ayık insan sayısı 1 milyonu geçmez.

Ayıktan kastım tanrı ve ahlak inancından kurtulmuş sofistike düşünen insanlar.

Yoksa çgüdüleriyle düşünmeden çocuk ve insan katledenler değil.

İç güdüsüyle simülasyon yeteneğini (beynini) birleştirebilen tipler.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Kargalar:
Kargalarin beyni diger kuslarin beyninin iki kati büyüklügündedir. Orantili büyütürsek bir sempanze ile kiyaslayabiliriz.
1384727548383.jpg
Yeni Kaledonya kargası
Pasifik adalarından Yeni Kaledonya'da yaşayan karga türüdür. Bilimsel adı Corvus moneduloides olan karga, beslenmek için alet kullanmasıyla tanınır. Loş ve nemli ağaç kabuklarının içinde saklanan larvaları saklandıkları yerden çıkarmak için ağaç dallarını kullandıkları bilinmektedir.
Ahlak EVRENSEL degil, EVRIMSELdir!!!

TIKLAYIN ......

https://www.facebook.com/karikateist/videos/946660002097815/

keh keh :D

tarihinde Zavallı tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Iste burada buyuk bir sorun soz konusu. Dongusel akil yurutme, totoloji sorunu ile bas basa kalirsiniz. Hipotetik-deduktif yontem dinamikleri ne olacak? Eger elde edilen bulgular teoriyi destekliyorsa bundan yola cikip teoriye ebediyet atfedilmez. Her olgu ve bulguya o teoriyle aciklama getirebiliyorsak nasil yanlislayacagiz? Bu teorinin siniri nedir? Kopegi cikarip sunu deneyin: "Insanlar neden bagirir? Genlerinde oldugu icin." hic bir fark yok. Bu yapilan parcaya butun gibi yaklasma safsatasi. Genetik temeli aramaya gerek bile yok, mantik bastan kopuk. Birde onceki mesajinda koordinasyon surecine laf atmissin. Ornegin agiz konusmak icin evrimlesmis olabilir mi? Konusma surecini aciklamak icin dis yapisina etki eden genler mi one surulecek? Ya da saltik genetik bilimi disinda diger bilim dallari ve teorilere mi basvurulacak?

Yahu virajı alamayıp yan yola geçmişsin. Geri dön ben karşı şeritteyim :)

Tümevarım=mantıksal zorunluluk demek değil. De ortada böyle bir şey yok ki..?

Nasıl yanlışlayacağız demek?? Hangi ufuktasın bilmiyorum ama, genelde aksi yönde bir örnek bekleriz mesela biz sıradan ölümlüler..

Sen benim "hemen her" den kastımı, gerçek anlamda mota mot mu anladın şimdi?

Yani mesela kara delikler neden vardır? Doğal seçilim..Evrenin kökeni nedir? Doğal seçilim.

Her şeyin teorisi nedir? O da doğal seçilimdir birader, ne sandıydın..!? :) (gerçi kozmolojide doğal seçilim içeren bir hipotez var ama o başka konu)

Bu teorinin sınırı tabii ki "konunun bağlamıdır". Dirimbilimdir. Ya ne olacağıydı?

Gen kelimesine hapsetmişsin kendini. Ufkunu genişlet.

İnsan neden bağırır? Geni meni unut sen. İnsan neden bağırır? Şuradan başlasan işe topu çevirip duracağına..

Köpek neden ulur, insan neden bağırır..kedi neden pislediği yerin üstünü örter...hayanlar neden ölmemeye çalışır...ölmeyi bilirler mi yoksa?

Yani önce bir pratiğe geri dön. Yanlışlanamaz falan şeklinde pratik düşmanı garip itirazlar yapacağın yerde kaç mesajdır yapmadığın şeyi yap: kendi cevabını yaz.

Safsata dediğin şey senin kendi yarattığın korkuluk. Mantık da -az önce yan yola geçtiğin üzere- kopuk :)

Sürekli soru sorma eğilimindesin bir şey üretmek yerine ama cevap vereyim:

Ağız konuşmak için evrimleşmez. Evrimde "amaç" yoktur. Sürece ilişkin bir bilgi yoktur. Boşuna kör saatçi dememişler buna, en tumturaklı tabiri.

Ha tabii bu bağlamda arkadan söylemiş oldukların ve yani yine kendi kendine yaratmış olduğun korkulukların da bir anlamı yok. Diş yapısına etki eden genler vb..

Senin yanlış çıkarsamalarına, olmayan şeye cevap üretemeyiz.

Pratikten kopunca başa gelen bunlar işte.

Bak her zaman yazdığım örneği vereyim: Darwin ve kalıtım

Darwin kalıtımı kendine göre bir hipotezle açıklamaya çalıştı. Ama yanıldı. Yanıldığı ortaya çıktı. Ama o bundan rahatsızlık duymadı, ya da kafaya takmadı diyelim, çünkü canlılığı gözlemlediğinde kalıtımın öyle ya da "oralarda bir yerde" olduğunu biliyordu. Kalan kısmı sadece zaman meselesiydi..Mendel çıkageldi ve bunu gösterdi.

Mevzunun ruhu bundan ibaret. Senin yapman gereken şey ise bunun aksini göstermekten ibaret.

Doğal seçilim üzerine söylediklerimle gerçekler aynı tarafta olduğu üzere bu kadar rahat konuşabiliyorum.

tarihinde teflon tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Sana göre saçma. Soyut bir kavramın, somut bir yapısının olduğunu düşünemiyorsunuz. Size göre bizlerde ruh var ve özgür irademizle, ruhlarımız maddi olmayan soyut olan tüm duygu ve durumlardan sorumlu.

Tüm bu yukarıdaki yazın da biyolojiden anlamadığını gösteriyor.

Sadece biyoloji cahili olmak değil bu arkadaşları sorunları. Materyalizmin temellerinden bile haberleri yok. Ahlakı delilik, yanılsama olarak gösteriyorlar. Bu yanılsamanın da maddi dünyanın maddi ilişkilerinden bağımsız bir kaynağı varmış gibi bir açıdan görüyorlar olayı. İdealist birer davar olduklarının ayırdına varacak ve bundan sıyrılacak bir yönelimi kazanacak gibi de görünmüyorlar. Düşüncelerinde saklanan gizli metafiziği görecek ve ondan kurtulmalarının başlangıç adımı olacak bir içgörüden yoksunlar.

Ahlakın maddi/materyalist açıklaması niye yapılamasın ulan develer? Ahlakın tek işlevi verili bir toplum yapısını formüle etmek, sosyolojik kodunu oluşturmaktır. Ahlak, hukuk ve devlet denen şeyler toplum denen maddi kavramın ürünleridir. Toplumu toplum yapan ahlakı değil, ahlakı yapan toplumdur. Dini yapanın insan olması gibi. Hepsinin kaynağı toplumun maddi koşullarıdır. Toplum gerekliyse, ahlak da gereklidir. Toplum gereksizse, ahlak da gereksizdir.

Ahlakın tanım ve içeriğindeki çelişkiler de, o toplumun ve genel olarak toplum olmanın çelişkilerini yansıtır. Toplumun maddi ilişkileri değişince, ahlakı da değişir, hukuku da, estetiği de, kültürü de değişir. Ahlakın verili bir toplumun içindeki çeşitliliği, tarihsel değişkenliği ve kendi içindeki tutarsızlıkları onu bağrından çıkarmış toplumun kendi içindeki maddi çeşitliliği, tarihsel değişkenliği ve toplum içi çelişkilerinin oluşturduğu dinamiklerin belirlenimi altındadır ve açıklamasını orada bulur. Anlık ve rastlantısal birer "toplu yanılsama" ya da "mantıksal hata" değil yani bunlar. Nesnel toplumsal koşulların belirlediği birer öznel üstyapı unsuru hepsi. Nesnel dünyanın dinamikleri ile onun öznel yansımaları arasındaki bu diyalektik ayrılık ve birliği görmeyenlerin hepsi kendilerine ne derlerse desinler, idealisttirler. İdealizmlerinin maddi dünyadaki olumsuz yansıması ise, düşünce çatışmasının -bu forumdan beklentileri bu- insanları etkileyen ve dünyayı dönüştüren temel etken olduğu kanısını yaymalarıdır. Toplumsal dönüşümün bilişsel bir kafa değişikliği ile ya da bir dizi münazarayı kazanarak elde edilebilecek bir sonuç olduğuna inanacak kadar da saftırlar.

Hepsini geçelim, idealizm bile rastgele bir yanılsama değildir, bir mantık eksikliği ya da düşünce yanlışlığı da değildir. Maddi bir temeli vardır ve bu temelde açıklaması yapılabilir. Sırf bir düşünce hatası olmadığı için de, münazara yoluyla yok edilemez. Bütün idealistleri keserek de yok edilemez. İnsanları idealist olarak kavramaya ve anlamaya yönelten maddi koşulların sorgulanması gerekir.

Ahlakı metafizik bir kavrayışla ele almaktan koruyacak tek şey onu içinden çıktığı topluma bakarak, insan ürünü olduğunu unutmadan ele almaktır. Bu gerçeğe yabancılaşan, dünyaya tersinden bakıyordur, idealisttir. Ateist olmak bile bu gerçeği değiştirmez. Çıkın, toplumu soluyun lan biraz.

İnsanın doğası moğası yok. Toplum değişir, insan da değişir. Artık tek başına biyolojik evrimin koşulladığı bir mecrada yürümüyoruz. Toplumsal hayvan, toplum diye koca bir canlı yarattı. Senin benim biyolojimi, geleceğimi onun evrimi tayin ediyor. En azından, toplum diye bir şey var olduğu sürece.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bizler primatız.

Primatlar küçük topluluklar halinde yaşar.

Savunduğun ahlak kavramının geneli de 200-300 bireyden fazla......

Ha şunu bileydin..

Hah şöyle anlaşacaz yakında. :)

Grup/topluluğa geldin.

Bu arada eklememi vereyim:

Grubun büyüklüğünün de konu açısından bir önemi yok. Umduğun/sandığın değişikliğe yol açmayacak.

Hatice değil netice.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Senin kurduğun mantık hatalı.

İlk olarak bilmen gereken şey şu.

Bizler primatız.

Primatlar küçük topluluklar halinde yaşar.

Birlikte yaşayabiliyoruz deme.

Yaşayamıyoruz.

Hitler gibi çalışma kamplarına doldurmuşlar bizi.

Arbeite Arbeite diyip kırbacı vuruyorlar.

Bu deliliğin kurumsallaşmış hali.

Sen bunu savunuyorsun.

Savunduğun ahlak kavramının geneli de 200-300 bireyden fazla topluma katkı sağlamak için tasarlanmış komutlar.

İyi olarak sınıflandırdığın her şey o kurumsallaşmış deliliğe hizmet ediyor.

Ne sana ne de başkasına :)

Şu yazın var ya, ender olarak materyalist pırıltılar saçtığın yazılarından biri Yaso. Nihayet derdinin ahlak mahlak değil, içinde yaşadığımız toplumun ölçeği olduğunu açık açık belirtmişsin. Daha önceleri de böyle klanvari ölçekte arayışların vardı, ama net olarak belirtmiyor, "çocuğu öldürme diye kural yoktur, çocuğunu öldürtmemek diye kural olur" tarzı daha sofistike imalı laflar kullanıyordun. Doğala, organiğe ben de bitiğim, tutkunuyum vahşinin çağrısına annadınmı. Gelgelelim, tarihöncesi bitti, tarih başladı be arkadaşım. Bi şekilde başladı işte bokyiyen. Gerçi Fukuyama diye bir adam tarihin sonu geldi diyerek heyecanla atılmıştı, ama sonra görüşünden caydı. Tarihin sonuna öyle ahlak sahte, toplum plastik, bunu bilmeyen spastik diyerek gelinmez be kardeşim.

Hobi düzeyinde kalır senin bu doğa çığlığın. Hahaha. Tarzan'a selamlar.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Başlıkta türün devamı için diye bir ifade sık kullanılıyor.

Türün devamı canlılığın ne bir amacıdır ne de programı.

Canlılığın amacı yoktur.

Canlılıkta aslolan kaba kuvvettir.

Her canlının içinde onun uygulayabileceği bir kaba kuvvet vardır.

Bu kaba kuvveti hem kendi türü hem de onu avlayan veya ona yem olanlar görür.

Cİnsel birleşmede de durum böyledir.

Erkeğin kaba kuvveti dişinin kaba kuvvetini yener.

Birinin kaba kuvveti azaldığında o ya yem olur, ya öldürülür, ya terkedilir.

Yavrularda da durum böyledir.

Ancak kan bağıyla onların kaba kuvveti onları doğurana bağlıdır.

Yani yavrunun kaba kuvveti = annenin kaba kuvveti + kendi kaba kuvvetidir.

Annenin kaba kuvveti + yavrunun kaba kuvveti değerinden büyük kaba kuvvetler yavruları da anneleri de yok eder.

Canlılığın kuralı bu.

Hatta cansız maddelerdeki kural da bu.

Momentum, işte her şey bu momentum üzerine kurulu.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ben sana birşey demiyeceğim..Sen kendini çok iyi ifade etmişsin..Bu ahlak konusundan da sıkıldım artık..İş artık namusu bile savunan ateistlere geldi..Hatta ''dinlere borçluyuuuuuuz'' gibi laflar edilmeye başlandı..

Bak mesela bu iletinde açıkça ahlaksızlık yapıyorsun. Kötü ahlak anlamında söylüyorum.

Sana, alıntıladığım iletimde namus ne demek, onu da açıkladım ama sen ahlaksız Müslüman damarından kurtulamadığın için yine tribünlere oynamayı yeğledin.

Dön de tekrar oku ve öğren.

Link to post
Sitelerde Paylaş

yazılı düşünelim:

Neden çok az kişi hariç herkes?

Neden 7'de birbuçuğu?

İnsanlığın yedide bir buçuğunun, çok az kişi hariç herkesin yanlış/kötü olarak kabul ettiği şey, aynı zamanda da evrimsel olarak (birçok nedenden ötürü)aslen verimsiz?

Senin evrimsel ahlak dediğin şey doğru olsaydı nasıl olması gerekiyordu?

Mesela, neden pedofili diye birşey var?

Ya da mesela insan türünün dişisi doğurganlığı 4 yaşında elde edip 9 yaşında kaybediyor olsa süreç/sonuç nasıl olurdu?

Ya da yine mesela; kadınların sadece sadece cinsel ilişkiye zorlandıkları durumda(tecavüz) salgıladıkları bir hormona istinaden döllenme ve peşisıra üreme sağlanabiliyor olsaydı süreç/sonuç-toplumsal kompozisyon nasıl olurdu? Olası ahlak-iyi/kötü kabulü ne olabilirdi..?

Erkek aslanlar neden yeni doğmuş yavruları öldürme eğilimindedirler? Peki aslanların beyin üst kabuğu insan düzeyinde olsa süreç/sonuç nasıl olurdu?

Evrimsel ahlak senin tümcen ve gerçeği karşılayab bir kelime öbeği de değil.

Evrim, daha da isabetlisi doğal seçilim eğilimleri belirler. Onlara ahlak denen kılıfı biz giydiririz. Neo-korteksimiz olayı bambaşka yerlere de götürebilir.

Genel geçer ahlak yok. Ahlak dediğin şey izafi ve uydurma. Bunu defalarca ayzdım. Ama toplumun oolduğu yerde kaçınılmaz. Kural-ahlak-toplumsal kabul vb. ne dersen de..

Evrimsel olarak hayatta kalmak ve üreme asıldır. Uyumluluğu/fitness'ı artırır. Peki insanların önemli bir bölümü prezervatif/doğum kontrol yöntemlerini kullanır. Bu nasıl olur yahu? evrim doğru ise böyle bir eğilim ve davranışımız hiç olmamalıydı? O zaman evrim yanlış?? Ama düz mantığa, dümdüz mantığa göre yanlış. İntihar edenler var, a o zaman evrim yanlış. Homoseksüeller var, evrimsel açıdan fitness'ları sıfır. Çoktan silinmiş olmaları gerekirdi, ama hala varlar. A o zaman evrim yanlış..Bu mudur?

Evrimi ve doğal seçilimi ya hep ya hiç şeklinde algıladığınız sürece, hele de neo korteksi ve farkındalığın farkında olan inasnı denkelmin içine doğru yerleştiremediğiniz müddetçe aynı düz mantık çıkarımlarını yapmaya devam edeceksiniz.

Ahlak kelimesine yapışıp kaldınız. Kurallar, toplumsal sözleşme, pozitif hukuk. Alerjiniz buna ise, terimleri değiştirin. İçinde ahlak-kural-toplumsal sözleşme olmayan bir toplum gösterin?

Çok eşlilik neden namussuzluk addedilir? Din öyle buyurduğu için mi? Dini uyduran insan. Peki insan neden böyle düşündü? Hayvanlarda neden alfa erkeği kavramı var?

Bir kadın birden fazla erkekle ilişkiye girdiği zaman, o erkeklerden her birinden hamile kalma olasılığı kişi sayısı nisbetinde düşer. Peki ya onu(kadını)sadece bir tek kişiye mahkum ederseniz? Hamile kalırsa sizden kalır. Farkındalığın farkında olan insan üst beyni de bunu ataerkil bir yapı içerisinde namus kavramına evriltmiştir. Hakim kültür budur. ama tamamı değil. Doğal seçilim hakim kültürü koşullar, hakim kültür de ahlakı belirler.

İnsan bilincinin yarattığı bazı karmaşıklıkları bütüne maledip sapla samanı birbirne karıştırmamak gerek. Prezervatif örneğinde olduğuğu gibi. O durumda bile o birey genetik havuzdan silinir. Peki dünyada halen neden korunma yöntemini kullanalar var? Çünkü ortada çok faktörlü bir denge oyunu var.

İnsan bilinci evrim/doğal seçilimle açıklanabileceklerin ötesinde ahlaki kalıplar geliştirebilir. (örnek verin üzerine konuşalım) Ama bu resmin bütünündeki gerçeği değiştirmez.

Sizin din zannetiğiniz kuralları önce doğal seçilim koydu. Senaryonun geleceği ise çok daha öngörülemez olabilir.

Hatam varsa gösterile.

Sevgili teflon,
Evrimsel sürecimiz 4 yaş doğurganlığı örneğindeki gibi gelişmiş olsaydı buna adapte olmak zorunda olacaktık.
4 yaşındaki bir kız çocuğunu döllemenin herhangi bir ahlaki değeri olmayacaktı.
Beslenmenin veya su içmenin veya sivilizasyon öncesi avlanmanın ahlaki bir karşılığı olmadığı gibi.
Var olmaya devam edebilmek için yapmamız gerekeni yapacaktık.
Ben olayın evrimsel boyutundayım. Ahlak olgusunu tamamen reddetmiyorum.
Evrimselliğini reddediyorum. Ahlak, bir inançtır diyorum.
Yani pedofilinin bir hastalık olarak kabul edilmesine karşı değilim, bunu savunurum ama evrimsel olduğunu kabul etmem.
Çünkü canlının yaşadığı çevreye adapte olduğunu bilirim.
Oxana Malaya, 3 yaşından itibaren kurtlar tarafından büyütülen bir kız çocuğudur.
5,6 yıl sonra bulunduğunda, kurtlar gibi uluduğu, kurtlar gibi koştuğu,
ve kurtlar gibi davrandığı gözlemlenir. Peki Oxanaya göre ahlak nedir? Oxanaya göre ahlak hiçbir şeydir.
Oxanaya yaşlı insanlara nasıl davranılması gerektiğini sorduğunda sana "what the havhav dude?!" diyecektir.
Çünkü oxana daha konuşmayı bile bilmez.
İletişim becerimizin gelişmesi, tanrı, tanrılar, melekler, vs. gibi inançlar oluşmasına zemin oluşturdu.
Ahlakta bu şıklara bir alternatif sadece. Shrek'in evrimsel kökenini de inceleyelim mi hep birlikte?
Ahlak olgusuna karşı değilim, sadece çevresel olduğunu düşünüyorum.
İstanbulda bir otobüste 20 potansiyel tacizci ve 1 kadın olduğunu düşünelim.
Bu 20 kişiden sadece biri, taciz etme cesaretini gösterdiği anda, diğer 19u tarafından linç edilecek, kadına ise bacı gibi davranılacaktır. Aslında diğerleride o adamla aynı bok??
Özgecan Arslan için düzenlenen tofaş şahin konvoyundaki popülasyonu düşünün. Aynı hesap.
İşte evrimsel ahlakçı bir arkadaşa göre masumu koruma içgüdüsü olarak parmakla gösterilecek bu davranış örneği bana göre, masumu koruma tabusudur. Bu ve bu gibi davranışların temeli çevreseldir. Kişiye doğduğu günden itibaren öğretilenlerdir, kişinin kendi deneyimlediği travmaların yansımasıdır.
Bu arada çok eşliliğin doğamıza hakim olmasına rağmen namussuzluk addediliyor olması,
bence olayın evrimsel boyutundan ziyade toplumsal boyutudur. Sen seni çeken hemen her dişiyi döllemek üzerine
programlanmış bir robotsun ama bu biyolojik gerçeği yok saymak için kendine bir takım değerler oluşturuyorsun.
Doğal seçilim senin soy zırvalığınla ilgilenmez.
Doğal seçilim, yaşamla ilgilenir.
Soyun devamı için, kim kimin dölüdür sorusunu yanıtlamamıza gerek yoktur.
Link to post
Sitelerde Paylaş
Kulağın evrimsel kökeni biyolojiktir, incelenebilir, gözlemlenir ve kanıtlanır.
Ses dalgalarının kulak ile hangi şekillerde etkileşime geçildiği izlenilebilir,
Eski ve diğer canlı türleriyle karşılaştırılabilir.
Ahlakı, kulağın işitme faaliyetini gözlemlediğin gibi gözlemleyemezsin.
Çünkü ahlak biyolojik değildir. Ahlak fizyolojik değildir. Ahlak coğrafiktir, dinsel ve toplumsaldır.
Yani değişkendir. Bahsettiğin evrimsel ahlaktan farklı bir örnek verelim, 8 yaşındaki bir çocuğun evlenmesini
çok az kişi hariç herkes yanlış bulacaktır. Çünkü bunu yanlış bulmak bizim genlerimizde vardır. Evrimsel ahlaktır bu!
8 yaşındaki bir kız evlenmeye müsait değildir, evrimsel ahlakımıza göre.
Aa ama dünyanın yedide bir buçuğu için ahlaka uygun ve doğru bir şey bu. EEEEE, demek ki, evrimsel ahlak
kavramı tutarsızmış. Evrimsel ahlak denen ebeveyn küme içinde,
toplumsal ya da dinsel ahlak adlı farklı bir küçük küme oluşursa, bu küçük küme, ebeveyn kümenin bir parçası olmak zorundadır.
Birbiriyle çelişemez bu ikisi, eğer çelişirse evrim kelimesiyle bir arada kullanılamaz. İnsanlığın geneli "A" sesini "A" olarak duyarken, 1.5 milyar insanın bu sesi "ojgsdjkfj" şeklinde duyması ne kadar saçmaysa, evrimsel ahlakın toplumsal ahlakla çakışması o kadar saçmadır.

Sadece sayıklıyorsun...

8 yaşındaki çocukla evlenilmemesi kültürel bir olgudur. Biyolojik, evrimsel olguda, böyle bir mevzu yoktur.

Biyolojik evrimsel olgumuzda, genlerin sürekliliği ve korunması olgusu yer alır. Bugün geldiğimiz toplumsal yapı, teknolojik nimetler vs. vs. derken, çocukların büyümesini sağlamak, toplumsal süreçte bariz şekilde genlerin devamı için çok daha avantajlı olduğu için, 8 yaşındaki çocukla evlenmek, ters gelmektedir bizlere. Ama atıyorum, 50 bin yıl önceki koşullar, belki 8 yaşındaki kızlarla evlenmeyi daha avantajlı kılıyor olabilirdi. Böylece, 18 yaşına ulaşacağı meçhul olan kızın, en azından bir kaç kez üremesi bir şekilde garantiye alınmış olurdu mesela.

Ama bugün, genetik örgünün muhafazası için sağlıklı olan, kızın evlenmemesi, en azından o yaşta. Bu mevzu bu kadar kısa değil. Olayın aslı çok daha gerilere gider. Basitçe, kısaca, özet geçerek anlatacak olursak.... Öncül insan toplumlarında, evlenmek denen husus zaten yoktur. Kadınlar ve kızlar, doğal olarak sürü liderinin malıdır. Doğal olarak diyoruz, buna dikkat edin. Yani, sürüdeki kadınlar da, doğal olarak kendilerini sürü liderinin dişisi (malı gibi) olarak görürler. Bu husus bugün hala geçerlidir, dişi insanlar, ortalıktaki en dominant erkeğe meyillidir hep, emin olabilirsiniz. Böyle bir toplum örgüsünde de, kızın 8, 18 vs. yaşında olması bir şeyi etkilemez, sürü lideri alfa erkek, canı çektiğinde dilediği dişiyi dölleme hakkını doğal olarak kendinde görür ve haliyle uygulamaktan da geri kalmaz.

Bu yapıyı, evrimimizin ortak sürdüğü, şempanze, goril vs. gibi primatlarda aynı şekliyle görürüz zaten bugün.

Velakin günümüz toplumları böyle tek bir alfa birey olan ufak klanlar halinde değil. son derece kalabalık bir sürü olarak mevcuttur. Böyle bir yapıda, koca sürüye hükmeden ve üreme hakkına da doğal olarak sahip tek bir alfa birey olması mümkün değil. Bu nedenle, sürü içinde küçük altsürüler olan aile kavramı gelişmiş insanlarda.

Karmaşa buradan başlar. Geçmişte, böyle bir yapılanma içinde, kızın ufak yaşta da olsa aileyi terketmesi, bir "koca" bulması sürünün çıkarınadır. Zira, malum genetik çeşitlilik dürtüsü, kadınları ve erkekleri kardeşlerle, ebeveynlerle çiftleşmekten zaten alıkoyar. Kızın, kendi başını becerek hale gelmesiyle başka bir erkeğin himayesine her açıdan girmesi, sürü için üremede daha avantaj getirecektir.

Ama teknoloji gelişip, olay değişince, mesele de değişir elbette. Bugün, üreme şansı çok, ama çok yüksek. Geçmişte kadınların koca kafalı çocukları doğurabilmesi ve o gayet fetüs halinde doğan gelişimi tamamlanmamış çocuğun büyüyüp üreme şansı yakalaması çok çok düşük bir ihtimaldi. Ama bugün artık öyle değil. Bugün insanlar bir şekilde üreme kaygısı taşıyacak bir noktada bulunmuyor. Üreme, doğaya yeni bir hayvan getirmek değil, yeni bir insan getirmek olarak değişti artık. konu, insandan önceki hayvan halimiz olsaydı, mesele kolaydı. Ama artık doğacak çocuğun insan olması, yani gereken eğitimi vs. alması gerekiyor. Ve aynı zamanda, çocuklarında insan olmanın getirdiği nimetlerden faydalanması ki buna kızlar da dahil. Basitçe, kızlarda insan ve gezmek, öğrenmek, eğlenmek vs. gibi nimetlerden istifade etme hakları baki. Zira, türün devamı için süratle ve seri halde doğurup durmaları gerekmiyor artık. Bir, hadi iki çocuk yapsalar bile, sürün devamı misliyle garantide.

Şu hesabı yapın. Aslanlar yaklaşık 3 yılda bir doğurur. Bir sürüde kabaca 10 - 12 dişi bulunur. Bir defada 3-4 yavru yapabilirler. Velakin, kabaca üç yılda nüfusu 4'e katlanması gereken aslanların nesli tehlikededir bugün. Yani, doğan her 30 yavrudan ancak biri üreyecek olgunluğa erişebilir. İnsan için ise, bu oran çok daha kötüdür aslen. Eğer teknolojimiz olmasaydı, doğan her 100 insandan ancak biri üreme şansı zar zor bulabilir olacaktır.

Erken evlilik hayvan gibi yaşadığımız günler için biyolojik bir ihtiyaçtı. Ama bugün tam tersine, türün devamı için bir tehdit. Şöyle ki, biz artık insan türüyüz, Homo Sapiens denen hayvan türü değil. Hayvan olarak düşünürsek, erken evlilik gayet mantıklı, ama insan olarak, erken evlilik türümüzün dibine dinamit koymak demek.

Bizi hayvan olmaktan insan olmaya terfi ettiren kültürümüz. Ve haliyle, kültürümüz bize erken evliliği, çirkin gösteriyor ki gayet haklı.

Ve sen sadece sayıklıyorsun.

Toplumsal ahlak dediğin şeyin, her halukarda evrimsel ahlak dediğin şeyin bir uzantısı olduğu mevzusunu atlıyorsun. Bugün toplumsal ahlak dediğin şey, aslen evrimsel sürecimizin bir sonucundan ibarettir. Sorun, maalesef evrimsel süreçlerin, zürafanın boynu, tavus kuşunun kuyruğu vs. gibi garabetlere sebep olması gibi, bugün geldiğimiz aşırı büyümüş sanal düşünme kabiliyetimizden ibaret. Bu konuda maalesef insan biraz hızlı gitti, öyle ki, sanallaştırma kabiliyeti bize konuşma gibi muazzam bir kabiliyet eklerken, aynı zamanda tanrılar falan gibi martavalları da var etti.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Pek mühim dindar anibal hazretleri de geldi

Kendisi "ah ahlak vah ahlak" adlı dangalaklar yöresinden bir türkü seslendiriyor

Bir sürü dini öğreti yazmışsın anibal

Dindar anibal

Ahlak dindarı

Bugün ahlak için ne yaptın?

:)

Valla yapacaktım ama maalesef...

Zira sen pek bir uzaktaydın, ahlak adına bir tarafını güzelce genişletecektim mesela..

,

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...