Jump to content

Geleceği bilen Tanrı olamaz..


Recommended Posts

"Gelecek", bizim bir kuruntumuz. Bizim gelecek dediğimiz şey, uzay-zamanın başka bir boyutundan bakanlar için "şimdi" veya "geçmiş" olabilir.

Herkes için geçerli tek bir zaman anı yoktur. Herkes, ayağının belli bir noktaya basması gibi, zamanın da belli bir anında durur. Hiç kimsenin an'ı bir diğerininki ile özdeş değildir: aralarndaki mesafeyi ışığı kat edeceği zaman farkı kadar fark vardır.

Bizim gelecek dediğimiz şey, bir başkasının şimdi'sidir: yani aktüeldir, gerçektir, vardır ve yaşanmaktadır. Öyle kenarda bir yerde, gerçekleşmeyi bekleyen bir şey değildir. Hali hazırda gerçekleşmektedir, hatta başka bir uzay-zaman diliminde olanlar için gerçekleşmiştir, olmuş-bitmiştir. Biz güneşin görüntüsünü aldımız an'da, bu görüntü güneştekiler için 8 dakika önceki haldir. O an'a göre onlar, sekiz dakika ilerisidir ve biz bunun henüz ne olduğunu bilmiyoruz.

Ama uzay-zamana dışarıdan bakmayı başarabilen biri bilir. Russell'in verdiği örneğe göre: Roma yollarının ana hatlarının uçaktan bakan biri tarafından daha iyi görülmesi gibi.

Bunu görebilme pozisyonundan Laplace bahsetmiştir. Determinizm'in ilk bilimsel açıklamasını yapan Laplace. Ona göre zaman dışarıdan bakan bir yaratık, geçmiş ve geleceği aynı anda görebilir. Bu yaratık Daimon ya da Laplace'ın dev'i adıyla hala meşhurdur. Laplace ateist olduğu için en fazla Daimon'a kadar gitmiş, orada durmuştu.

Ama bu görülebilirliğin pozisyonundan bahsetmesi açısından önemlidir onun Daimon'u. Yani, geleceği, geçmişi, şimdi'yi, tek bir anlıkta ya da ansızlıkta, görmenin bir açıklaması vardır. Gelecek, görülebilir bir şeydir, kesin. Özellikle Einstein'in teorilerinden sonra, zaman akışı denen şeyin bir ışık hızı fonksiyonu olduğunu, ışık hızının ötesine-berisine geçen bir faninin, zamanın da değişik boyutlarına geçeceğini biliyoruz.

Tanrı mı geçemeyecek? Bir kere bizim gelecek diyerek kendimizi çektiğimiz şey, Tanrı için bir "gelecek" değil; bir "şimdi".

İster Tanrı'ya bağla, ister bağlama; Tanrı isterse olsun, isterse olmasın, şu bir gerçek: Hem belirlenmiş, hali hazırda işleyen bir "gelecek" vardır. Hem de insan, eylemlerini özgür iradesiyle işler.

Bu bir paradokstur, Tanrı olsa da olmasa da, bugün için bir paradoks. Biribiriyle çatışan iki gerçek bir aradadır. Bu konuda başka söylenecek bir şey yok, mevcut mantık sınırlamalarımız bakımından. Ben, çözenini görmedim şimdiye kadar.

Bu konuyu burada defalarla tartıştık, sadece benim bildiğim, onuncu defadır yazıyorum. Herhalde haftaya tekrar gelir.

Sanki inandığın kitabı senden başka kimse okumamış gibi nasıl da kolayca yalan söylüyorsun.
Yazmıyor mu Kuran'da tahtı suların üstünde iken Allah'ın yeri ve gökleri 6 günde yarattığı, yazmıyor mu işlerin onun yanına bizim zamanımızla 1000 yıl olan 1 günde gittiği, yazmıyor mu onun yanındaki 1 günün bizim 1000 yılımıza denk olduğu, yazmıyor mu tahtını 8 meleğin taşıdığı.
Bütün bunlar Kuran'da yazarken hangi mantıkla benim putumun yanında zaman maman yoktur, o zaman ve mekandan bağımsızdır diyorsun?
Hiç utanmıyorsunuz değil mi arabın, yahudinin palavralarını biraz süsleyip farklı bir ambalajla satmaktan?
Ayrıca bu yeni moda müslümanlardaki Allah'larına tanrı, yaratan demeleri ne ayak? Tanrı cins isimdir, geneldir, hangi tanrıdan bahsediyorsunuz? Ortada eski yeni sürüyle tanrı var.
Link to post
Sitelerde Paylaş

"Gelecek", bizim bir kuruntumuz. Bizim gelecek dediğimiz şey, uzay-zamanın başka bir boyutundan bakanlar için "şimdi" veya "geçmiş" olabilir.

Herkes için geçerli tek bir zaman anı yoktur. Herkes, ayağının belli bir noktaya basması gibi, zamanın da belli bir anında durur. Hiç kimsenin an'ı bir diğerininki ile özdeş değildir: aralarndaki mesafeyi ışığı kat edeceği zaman farkı kadar fark vardır.

Bizim gelecek dediğimiz şey, bir başkasının şimdi'sidir: yani aktüeldir, gerçektir, vardır ve yaşanmaktadır. Öyle kenarda bir yerde, gerçekleşmeyi bekleyen bir şey değildir. Hali hazırda gerçekleşmektedir, hatta başka bir uzay-zaman diliminde olanlar için gerçekleşmiştir, olmuş-bitmiştir. Biz güneşin görüntüsünü aldımız an'da, bu görüntü güneştekiler için 8 dakika önceki haldir. O an'a göre onlar, sekiz dakika ilerisidir ve biz bunun henüz ne olduğunu bilmiyoruz.

Ama uzay-zamana dışarıdan bakmayı başarabilen biri bilir. Russell'in verdiği örneğe göre: Roma yollarının ana hatlarının uçaktan bakan biri tarafından daha iyi görülmesi gibi.

Bunu görebilme pozisyonundan Laplace bahsetmiştir. Determinizm'in ilk bilimsel açıklamasını yapan Laplace. Ona göre zaman dışarıdan bakan bir yaratık, geçmiş ve geleceği aynı anda görebilir. Bu yaratık Daimon ya da Laplace'ın dev'i adıyla hala meşhurdur. Laplace ateist olduğu için en fazla Daimon'a kadar gitmiş, orada durmuştu.

Ama bu görülebilirliğin pozisyonundan bahsetmesi açısından önemlidir onun Daimon'u. Yani, geleceği, geçmişi, şimdi'yi, tek bir anlıkta ya da ansızlıkta, görmenin bir açıklaması vardır. Gelecek, görülebilir bir şeydir, kesin. Özellikle Einstein'in teorilerinden sonra, zaman akışı denen şeyin bir ışık hızı fonksiyonu olduğunu, ışık hızının ötesine-berisine geçen bir faninin, zamanın da değişik boyutlarına geçeceğini biliyoruz.

Tanrı mı geçemeyecek? Bir kere bizim gelecek diyerek kendimizi çektiğimiz şey, Tanrı için bir "gelecek" değil; bir "şimdi".

İster Tanrı'ya bağla, ister bağlama; Tanrı isterse olsun, isterse olmasın, şu bir gerçek: Hem belirlenmiş, hali hazırda işleyen bir "gelecek" vardır. Hem de insan, eylemlerini özgür iradesiyle işler.

Bu bir paradokstur, Tanrı olsa da olmasa da, bugün için bir paradoks. Biribiriyle çatışan iki gerçek bir aradadır. Bu konuda başka söylenecek bir şey yok, mevcut mantık sınırlamalarımız bakımından. Ben, çözenini görmedim şimdiye kadar.

Bu konuyu burada defalarla tartıştık, sadece benim bildiğim, onuncu defadır yazıyorum. Herhalde haftaya tekrar gelir.

Hangi dinden, felsefeden olursan ol, hoş bir yazı olmuş, teşekkürler...

Link to post
Sitelerde Paylaş

"Gelecek", bizim bir kuruntumuz. Bizim gelecek dediğimiz şey, uzay-zamanın başka bir boyutundan bakanlar için "şimdi" veya "geçmiş" olabilir.

Herkes için geçerli tek bir zaman anı yoktur. Herkes, ayağının belli bir noktaya basması gibi, zamanın da belli bir anında durur. Hiç kimsenin an'ı bir diğerininki ile özdeş değildir: aralarndaki mesafeyi ışığı kat edeceği zaman farkı kadar fark vardır.

Bizim gelecek dediğimiz şey, bir başkasının şimdi'sidir: yani aktüeldir, gerçektir, vardır ve yaşanmaktadır. Öyle kenarda bir yerde, gerçekleşmeyi bekleyen bir şey değildir. Hali hazırda gerçekleşmektedir, hatta başka bir uzay-zaman diliminde olanlar için gerçekleşmiştir, olmuş-bitmiştir. Biz güneşin görüntüsünü aldımız an'da, bu görüntü güneştekiler için 8 dakika önceki haldir. O an'a göre onlar, sekiz dakika ilerisidir ve biz bunun henüz ne olduğunu bilmiyoruz.

Ama uzay-zamana dışarıdan bakmayı başarabilen biri bilir. Russell'in verdiği örneğe göre: Roma yollarının ana hatlarının uçaktan bakan biri tarafından daha iyi görülmesi gibi.

Bunu görebilme pozisyonundan Laplace bahsetmiştir. Determinizm'in ilk bilimsel açıklamasını yapan Laplace. Ona göre zaman dışarıdan bakan bir yaratık, geçmiş ve geleceği aynı anda görebilir. Bu yaratık Daimon ya da Laplace'ın dev'i adıyla hala meşhurdur. Laplace ateist olduğu için en fazla Daimon'a kadar gitmiş, orada durmuştu.

Ama bu görülebilirliğin pozisyonundan bahsetmesi açısından önemlidir onun Daimon'u. Yani, geleceği, geçmişi, şimdi'yi, tek bir anlıkta ya da ansızlıkta, görmenin bir açıklaması vardır. Gelecek, görülebilir bir şeydir, kesin. Özellikle Einstein'in teorilerinden sonra, zaman akışı denen şeyin bir ışık hızı fonksiyonu olduğunu, ışık hızının ötesine-berisine geçen bir faninin, zamanın da değişik boyutlarına geçeceğini biliyoruz.

Tanrı mı geçemeyecek? Bir kere bizim gelecek diyerek kendimizi çektiğimiz şey, Tanrı için bir "gelecek" değil; bir "şimdi".

İster Tanrı'ya bağla, ister bağlama; Tanrı isterse olsun, isterse olmasın, şu bir gerçek: Hem belirlenmiş, hali hazırda işleyen bir "gelecek" vardır. Hem de insan, eylemlerini özgür iradesiyle işler.

Bu bir paradokstur, Tanrı olsa da olmasa da, bugün için bir paradoks. Biribiriyle çatışan iki gerçek bir aradadır. Bu konuda başka söylenecek bir şey yok, mevcut mantık sınırlamalarımız bakımından. Ben, çözenini görmedim şimdiye kadar.

Bu konuyu burada defalarla tartıştık, sadece benim bildiğim, onuncu defadır yazıyorum. Herhalde haftaya tekrar gelir.

özgür irade harici(katılmadığım konudur ) yazınız çok güzel olmuş.
Link to post
Sitelerde Paylaş

henüz olmamış olaylar kimse tarafından bilinemez...

Tanrı için de henüz olmamış olaylar vardır...

Hepimiz için vardır...

Bir yerlerde olmuş ama fotonu bize daha gelmemiş diye bizim için daha olmamış falan diye düşünmek kuruntudur...

Bu metnin içinde çelişki var. Eğer benim yazdığıma atfen yazmışsan, meramımı anlatamamışım ben.

Sırf fotonu bize gelmediği için, bir olayı "daha olmamış" diye nitelemek kuruntu, tamam...

Nitekim evren biz'den ibaret değil. "Gelecek" de, sadece bizim geleceğimiz değil. Evren "biz" ve "gelecek" diye ikili bir düzlemden oluşmuyor.

O fotonun henüz ulaşmadığı başka şimdi'ler var, o şimdi'ler de başka geçmiş'lere göre gelecek'ler... Demek istediğim şu: uzay zamandaki her verili koordinat, birine göre geçmiştir, birine göre gelecektir, birine göre şimdi'dir.

Bu koordinatların sayısı sınırsız. Veya, toplam zaman çizgisinin planck an'ına bölümünde çıkacak sayı kadar. (Bir fizikçi olmayarak yanlış denklem kurmadıysam eğer.)

Sözün özü: bilinmeyen bir şey yok. Senin bilmediğini, bir başkası öğrenmiş durumda. Sözünü ettiğim çelişki bu.

Laplace'ın Daimon'u bu an'ların hepsini görüyor. O anlardaki verili durumun ne olduğunu biliyor. Laplace bir ateistti. Daimon'u kurguladı ve orada durdu. Ama bize, geleceğin nasıl bilinebileceğine ilişkin bir formül sundu. Ha, bu tek formül mü, bak onu da bilmiyoruz. Belki de yarın başka formüller bulunacak. Bilginin sonunda değiliz henüz.

Bir ateist olarak Laplace, okul'lu Gazali, sufi Mevlana ve teolog Augustin'le ayn mantığı kullanıyor. Ama tek başına mantık, Tanrı'nın varlığı gibi bilginin en nihai kategorisinde sonuca ulaşmak için yeterli değil. Aynı hikmet, birini başka yere üçünü başka yere uçuruyor. Bizi insan yapan da bu.

Eğer Daimon'un gördüğünü Tanrı göremiyorsa, o tanrı değildir. Sabahın köründe kalkmaya değmez o tanrı için. Bugün bırakırım.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sırf fotonu bize gelmediği için, bir olayı "daha olmamış" diye nitelemek kuruntu, tamam...

O fotonun henüz ulaşmadığı başka şimdi'ler var, o şimdi'ler de başka geçmiş'lere göre gelecek'ler..

Bir foton yada bir durum sana etki etmiyorsa varlığını veya yokluğunu bilemezsin ama seni etkilemediği için yok konumdadır. tarihinde ateistdusunce tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

temel yahudinin birini görünce basmış tokadı...

Noluyoruz yaw diyen adama ulen demiş temel ne demeye hz isayı astınız köftehorlar falan vs...

Yahu o olay ikibin sene önce oldu deyince yahudi...

ben demiş temel daha yeni duydum...

O hesap...

Nasreddin hoca da kırılacak testinin cezasını önceden vermiş...

Neyse hocam...

Ne laplasın şeytanı ne de gazalinin tanrısı geleceği bilemez...

Olaylar oldukça bilinir...

tanrının da geleceği mechuldür...

O da bizde aktif olarak geleceğimizi inşa ederiz...

Belirlenmiş bir gelecek ne tanrı için ne de bizim için yoktur...

Kararlar planlar niyetler vardır....

Ama nasıl gerçekleşecek tanrı da biz de olunca göreceğiz...

Link to post
Sitelerde Paylaş

hadi len ordan gerzek oku bakalım tanrı nasıl bir tahtta oturuyomus.

1- “[/size]Dün gece rüyâmda RABBİMİ GENÇ BİR DELİKANLI SÛRETİNDE gördüm. Altından yapılmış bir koltuk üzerinde[/size]oturuyordu. Başında altından bir tâc, [/size]iki ayağında altından nalinler vardı. (Krş. Tirmîzî, Tefsîr, Sad -38; İbn Hanbel, Müsned, V, 367; Dârimî, Sünen, Rüyâ, 12.)[/size]2- Peygamberimiz (sav) buyurdu ki: [/size]"ALLAH BENİMLE GÖRÜŞTÜ VE EL SIKIŞTI. Elini iki omuzum arasına koydu; öyle ki PARMAKLARININ SOĞUKLUĞUNU İKİ GÖĞSÜM ARASINDA HİSSETTİM.” (Hanbel, 5/243)[/size]

:) Müslüman değilim. Deistim. Onlar ideolojik şeyler, ben ilk nedenden, arkheden bahsediyorum.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Hayır olabilir. Geleceği bilse de başlatabilir ya da otonom gelişmesini sağlayabilir vakaların. Antropomorfik düşünüyorsunuz. Tanrı o. Var olana benzemez. Tahtta oturan bir insan değil Tanrı zaten. Siz cidden çok basit düşünüyorsunuz yahu. Tanrı için bahsettiğiniz engeller yok. O her şeye egemendir zaten. Yani kalıplar yok öyle. Ben bile çok şüpheci olduğum halde, hakikati biraz olsun idrak edince deist oldum.

:) Müslüman değilim. Deistim. Onlar ideolojik şeyler, ben ilk nedenden, arkheden bahsediyorum.

Madem deistsin, o zaman ne diye tanrı var olana benzemez, tahtta oturmaz falan diyorsun. Nereden biliyorsun var olana benzemediğini, tahtta oturmadığını?

Link to post
Sitelerde Paylaş

biz çok basit düşünüyorsak, sen bize şu sofistike düşünce şeklini bi anlat hele. engelleri, sınırları olmayan ve herşeye egemen olan bir tanrı olabileceği fikrine nereden kapıldın?

Ayrıca asıl antropomorfiyi yapanlar, senin gibi "sanatlı pilot kalem varsa, bunu yapan bir sanatçı var" diyenler.

Uzay-zaman dışında ya da başka bir mekanda Tanrı sabit bir kült değildir. Belirli bir bilinç isteyen bir şey bu, hani durup da Tanrı diye kimse uydurmuyor. İdealizmle gitmek gerek öncelikle. Mantık da zaten ide'den gelir. Değerler dizinine ulaşıldığında Tanrı'nın yanında her şey önemsiz kalır. Çünkü eksiksiz, kusursuz ve mutlaktır ve özümüzdeki her şey onda özgündür. Yani benimkisi bir nevi panenteizm, pandeizm ya da deizm olarak ifade edilebilecek bir düzey oluyor. Ateizmin yüzde yüz yanlış bir yorum olduğunu biliyorum ve neden kaynaklandığını da. O yüzden içeriğinde pek bir şey yok. Yeterli değil.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Madem deistsin, o zaman ne diye tanrı var olana benzemez, tahtta oturmaz falan diyorsun. Nereden biliyorsun var olana benzemediğini, tahtta oturmadığını?

O kavramların kaynakları insanlar. Tanrı'nın eksiksiz olduğunu varlığın eksikliği ve bozukluğundan bile anlayabilirsin. Eğer böyle olmasaydı, her şey kusursuz olurdu.

Link to post
Sitelerde Paylaş

O kavramların kaynakları insanlar. Tanrı'nın eksiksiz olduğunu varlığın eksikliği ve bozukluğundan bile anlayabilirsin. Eğer böyle olmasaydı, her şey kusursuz olurdu.

Yani varlık eksik ve bozuk diye tanrı eksiksiz mi oluyor? Eksik ve bozuk bir şey yaratanda hiç bir eksiklik bozukluk yok mu yani? Bir tanrı neden eksik ve bozuk bir şey yaratır?

Ayrıca senin tanrıyı tanımlamak için kullandığın eksizliklik, hatta tanrı kavramı bile insanların yarattığı kavramlar değil mi? Senin var olduğunu sandığın tanrıyı tanımlamak için kullanacağın her kelimenin, her kavramın kaynağı insan.

Bir de sence bu tanrı adil ve iyi bir tanrı mı?

tarihinde sağduyu tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

tanrının da geleceği mechuldür...

Tanrı'nın "geleceği" yoktur.

Tanrı için "gelecek" diye bir şey yoktur.

Kendisi için önünde bir "gelecek" duran şey, Tanrı değildir.

"Gelecek, geçmiş vs." bizim için vardır.

İçinde Tanrı'nın bulunduğu cümlelerde cek'li, cak'lı, di'li, miş'li kipler kullanılması, bizim bir sorunumuzdur, Çünkü bizim, zaman kip'siz bir dil ve mantık formumuz yoktur.

Tanrı'nın bütün zamanı bir "sonsuz şimdi"dir. Bütün uzay-zaman, Tanrı'nın elinde bir "zamansız toplam" mahiyetindedir.

Tanrı'nın orijinal cümlelerinde zaman kipi yoktur. Levh-i mahfuz'daki haliyle bilgi, zaman-dışıdır. Ne zaman bir insan diline çevrilir (Tevrat'a, Kuran'a vs.), o zaman Tanrı zaman'lı ve mekan'lı cümlelerin konusu olur.

Ama dediğim gibi, bu bizim sorunumuz, bizim bir sınırımız. Tanrı'nın değil.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Tanrı'nın "geleceği" yoktur.

Tanrı için "gelecek" diye bir şey yoktur.

Kendisi için önünde bir "gelecek" duran şey, Tanrı değildir.

"Gelecek, geçmiş vs." bizim için vardır.

İçinde Tanrı'nın bulunduğu cümlelerde cek'li, cak'lı, di'li, miş'li kipler kullanılması, bizim bir sorunumuzdur, Çünkü bizim, zaman kip'siz bir dil ve mantık formumuz yoktur.

Tanrı'nın bütün zamanı bir "sonsuz şimdi"dir. Bütün uzay-zaman, Tanrı'nın elinde bir "zamansız toplam" mahiyetindedir.

Tanrı'nın orijinal cümlelerinde zaman kipi yoktur. Levh-i mahfuz'daki haliyle bilgi, zaman-dışıdır. Ne zaman bir insan diline çevrilir (Tevrat'a, Kuran'a vs.), o zaman Tanrı zaman'lı ve mekan'lı cümlelerin konusu olur.

Ama dediğim gibi, bu bizim sorunumuz, bizim bir sınırımız. Tanrı'nın değil.

bunlar bizim kuruntumuz...

Tanrı ezelden ebede olacak bütün işleri yapıp bitirip köşesine çekilmiş değil...

Yada o ebedi bilgisiyle olacak her şeyi yapmaktan başka bir işi kalmayan biri mi...

O aktif her yeni gün de yeni bir işle meşgul olan geleceğini inşa eden faal bir fail...

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...