Jump to content

Tanrı "1" tane olabilir mi?


Recommended Posts

İşte bu... Gerçek böyle güneş gibi parlar, ben gerçeğim diye apaçık kendini ifade eder. Öyle bir sürü zırvanın hezeyanın saçmalığın arkasına saklanmaz. Gerçek böyledir. Gerçeğin apaçık, apaydınlık ışığı ile hiç bir karanlık gölge yalan başa çıkamaz. Gerçeğin bir kırıntısı milyarlarca yalan döküntüsünü siler süpürür çöpe gönderir.

Bitti... Bir tanrı olsaydı da nedenselliğe boyun eğecekti. Bu kadar... Biter yani, tanrının hiç bir çıkış yolu yok...

Democrassian, sana bir soru sormak istiyorum;samimi olarak.Gordügum kadariyla deterministsin.Bilgili ve degerli biri oldugunu düşünüyorum...

Nedenlerin nedenlerini sonsuza kadar goturursek karşimiza Tanri cikar mi ?

Kafami kurcalayan,felsefik bir soru.Saygilar...

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 103
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Nedenlerin nedenlerini sonsuza kadar goturursek karşimiza Tanri cikar mi ?.

Teşekkür ediyorum, saygılar benden.

Kısa cevap hayır çıkmaz. Tabii gerekçelendirmeyi ayrıntılı yapmak lazım. Öncelikle evrimi baz alacağız. Evrim evrende keşfedilmiş en büyük gerçektir. Evrimden daha büyük bir gerçek yoktur. Şimdi; evrim gerçeği bize kesin olarak gösterir ki gelişmiş karmaşık düzenli yapılar daha az gelişmiş daha az karmaşık daha basit yapılardan evrimleşir. O halde geçmişe doğru gittiğimizde böyle bir gidişatla karşılaşırız. Daima... Bunun istisnası yoktur. Kısa dönemli atavizm dediğimiz küçük geri dönüşler olabilir. Doğru akım gibi sabit birt çizgi izlemeyi bekleyemeyiz, dalgalanma maddenin ve hayatın özünde bulunur. Alternatif akım gibi...

Bunu kavradığımız zaman, bugünkü yapılardan sorumlu geçmiş yapılara doğru gittiğimizde, hiç bir zaman daha gelişkin, daha karmaşık düzenli yapılara doğru gidemeyiz. Bu yüzden tanrı diye bir şeye ulaşamayız. Ama tekrarlanmalar, periyotlar olabilir. Örneğin zirvesine ulaşan bir uygarlık sona ermiş ve tekrar ilkel bir yapılanma başlamış olabilir. Bunun tanrı demek olamayacağını başka bağlantılarda açıklamıştım. İşte örneğin Mars ölmeye başlayınca Marslılar yaşamı dünyaya taşıdılarsa, bu Marslıları tanrı yapmaz. Dünyamız ölmeye başladığında yaşamı Venüs'e taşısak bu da bizi tanrı yapmayacaktır. Ötesinde, evrenler çokludur, tek evren olması aklen olanaksızdır, önceki evrende zirve yapmış bir uygarlık varlığının bilgi kodlarını en son en büyük devasa bir karadeliğe yüklese ve yeni oluşan bir evrende bu bilgi kodları yaşamı tekrarlasa bu da o uygarlığı tanrı yapmaz.

Tanrının olanaksız olduğu sanırım açıkça görülüyor. Sonsuz olan şeyler vardır, uzay zaman... Bunlar sonsuz. Ama bu sonsuzda düz, kesintisiz, hep devam eden bir şey yoktur. Her şey evrimleşmek, çökmek ve yeniden evrime başlamak zorundadır. Diyeceksiniz ki en azından madde/enerji sonsuz olmak zorunda. Doğrudur. Madde enerji yokken zart diye ortaya çıkmaz. Zaten uzay/zamanın sonsuz olması madde/enerjinin de sonsuz olmasını gerektirir. Ama madde evrimle organize olmadan düzenli, gelişkin, ötesinde zeki yapılar üretemez. Bu yapılar da bir noktada çökmek zorundadır. Buna determinizmde statüko diyoruz. Statükolar milyarlarca yıl bile olsa sürebilir. Ama çökmesi ve yeni bir statüko oluşması kaçınılmazdır.

Hiç bir zeka sonsuzu hatırlayamaz. Sonsuz zaman önce şunu yapmıştım diyemez. Bu şu demek oluyor, yok olamayız. Yok olma diye bir şansımız yok. Geçici yok oluşlardan sonra yeniden var olacağız. Fakat asla eski hayatımızı hatırlamayacağız. Başka bir evrende var olacağız, daha önce başka bir evrende şuydum şöyleydim, şöyle işler yapmıştım diyemeyeceğiz.

Bu iyi veya kötü işler yapmamızın tümüyle boşa gideceği anlamına gelmez. Kim bilir, belki Great Attractor gibi devasa ve evrenimiz yaşlandıkça daha da devleşecek olan bir karadelikte var oluş bilgimizi depolayacak teknolojiyi yakalarız. Bu çekirdek başka bir evrende yeniden var olmamızı sağlayabilir. Belki canlıların birbirini yemek zorunda olmadığı bir evren yaratmamız mümkün olur. Ahlak sonsuzdur, yaşamımızla, insanlıkla, evrenimizle kısıtlı değildir. Biz sonsuz olduğunu algılamasak bile... Yaşamımızın sonsuz olduğunu da algılayamıyoruz. Ölünce fiş çekiliyor ve makine duruyor, hızla bozulmaya başlıyor. Ötesi hakkında hiç bir veri sağlayamıyoruz.

Ama bir an ölüdğümüzü düşünelim. Artık hiç bi şey algılayamıyor olsak da alt komşumuz yine ödenecek faturaların hesabını yapıyor, kedi çöpü karıştırıyor, trafik gürültüyle akıyor, nehirler denizlere boşalıyor ve arılar çiçekleri geziyor. Yani hayat devam ediyor. Bizim ölmemizin ne zararı var kı? Biz dahil kimseye zararı yok. Yok olmak olanaksızdır, yok olamayız. Ölmekle yok olmadık. Bu hiç bir şeyi değiştirmez. En küçük bir şeyi değiştirmez. Evren de büyük yırtılma ile sona erecek. Fakat varlık yok olmayacak. Karadelikler çok uzun süre maddeyi ve içindeki maddenin atomlar ve moleküller şeklinde organize olması bilgisini, belki de hayatın ortaya çıkış biçimini saklayacak.

Döngü vardır, her sona eriş, bir başlangıcın startıdır.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Teknik bir konu olacak ama açıklayıcı... O yüzden fazla teknik terim kullanmadan açıklamaya çalışacağım.

Gerçekte doğru akım diye bir şey yoktur. Pil, akü, güneş pili gibi araçlar doğru akım kaynağı olarak tanımlanır ama bu göreceli bir tanımlamadır. Bütün elektirk akımları alternatif akımdır. Doğru akım düz bir çizgi izler. Osiloskop dediğimiz, ekranında akımın değişim grafiğini çizen ölçü aletine bir aküyü bağlarsak, akımın dümdüz bir çizgi izlediğini görürüz. O yüzden buna doğru akım deriz. Ama prize bağlarsak ekranda bir sinüs dalgası görürüz. Buna da alternatif akım deriz.

Halbuki alternatif akım dediğimiz akım sadece hızlı bir değişim yapmaktadır, doğru akım dediğimiz akımdaki değişim ise yavaş olmanın ötesinde bir farka sahip değildir. O da dalgalanacaktır ama bu dalgalanmanın periyodu saatlerce sürecektir. Sonunda akü boşalacak ve periyot bitecektir. Sonra şarj periyodu başlar. Sonra deşarj, sonra yine şarj, yine deşarj. Görülüyor ki doğru akım periyodu çok uzun alternatif akımdan başka değil. Şarj edilmeyen piller tek periyotluktur. Periyotları tekrarlamazlar.

Bunun gibi hayatımızı tek hayat ve evrenimizi tek evren zannetmemizin ndedni de periyotlarının çok uzun olmasından. Periyotlar sonsuzdur, rüya içinde rüya gibi iç içe periyotlar vardır. Tek periyotluk pili ele alalım. Periyodu bitti va attık. Maddesi hâla aynıdır, dağılır ve toprağa karışırsa yıllarca zararlı olabilse de sonuçta doğal yoğunluğuna gelerek normalize olur.

Fakat yerkabuğu asla yenilenmez. Tüm maddeler toprağa dönse de dünyanın ömrü sınırlıdır. Güneşin de sınırlıdır, evrenin de. Fakat en uzun periyot olan evrenin ömrü de tek periyot değildir. Mutlaka daha uzun bir periyodun parçasıdır.

Teknikte iç içe periyotlara harmonik denir. Müzikte de vardır. Tınıyı harmonikler oluşturur. Yoksa her enstrümanın sesi aynı lurdu, farklı yapıda müzik aletlerinden farklı tınılar elde edemezdik.

Evren çok büyük, bildiğimiz en büyük orkestra... Perdenin kapanması sadece bir periyodun bitişidir. Periyotlar iç içedir. Çok daha uzun bir periyotta bir evren daha kurulur.

Müslümler hemen orkestra varsa şefi de vardır diye atlarlar. Yani, iyi kötü bu dünyanın orkestra şefi insan türüdür. Daha gelişkin orkestra şefleri varsayımlarından tanrı çıkmaz. Tanrı olsaydı o da bizim gibi evrimleşmek zorunda olurdu. İnsan türü belki evrenin orkestra şefliğine kadar gidebilir. Güneş en az bir milyar yıl daha dünyamıza dostça ışıyacak. Bu çok çok uzun bir süre ve teknoloji hızla gelişiyor. Bu da bizi tanrı yapmaz ama... Tanrı diye periyotsuz, kesiksiz, süreksiz sonsuz bir zeki yapı olamaz. Zeka evrilmek zorundadır. Zart diye kendiliğinden zeka ortaya çıkmaz.

Müslümler bayar artık insanı, satranç dersin, haaa satranççı olmadan kim oynayacak... Yapı dersin, haaa işte mühendis lazım... Renk dersin, haaa bak boyacı lazım. Bunlar evrimi anlamak istemedikçe böyle bayarlar, bıktırırlar insanı. Bunlar zanneder ki papağan zart diye rengarenk tüyleriyle papağan oluverdi. Bir ilk papağan var zannederler. İlk diye bir şey yoktur. Hiç bir şeyin ilki yoktur. Bir bunu anlamayan kişilere evrenlerin evrimini nasıl anlataaksın... Evren ilk ve tek ve son evren olamaz. Böyle bir şey olanaksızdır.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Reenkarnasyon biraz sezdim yazıların bir bölümünde, herneyse. Benimde sorum şu olacak tanrı olsaydı olayın başında değilde sonunda olması lazım gelmezmiydi? evrim yasaları ve süreci göz önüne alınırsa.

Democrasian, çok guzel açıklamış.Okuyucu için harika yazmış.

Abdul; Tanri sonuçta olmaz,varsa bile başlangıçta olmasi gerekir ve bu bence tartışmasız.Matematik bilimi birçok yerde tanrinin varlığıni olasılık bilimi acısından ispat etmeye kalkıyor,birnevi ispatlıyor da.Bu arastirdigim bir konu. Diger arkadaşlarin da matematik bilimi açısından fikirlerini merak ediyorum...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Democrasian, çok guzel açıklamış.Okuyucu için harika yazmış.

Abdul; Tanri sonuçta olmaz,varsa bile başlangıçta olmasi gerekir ve bu bence tartışmasız.Matematik bilimi birçok yerde tanrinin varlığıni olasılık bilimi acısından ispat etmeye kalkıyor,birnevi ispatlıyor da.Bu arastirdigim bir konu. Diger arkadaşlarin da matematik bilimi açısından fikirlerini merak ediyorum...

Yani tanrıyı olası kılıyor bu bilim öylemi?Ben tersini sezdim açıkcası yazılandan.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Yani tanrıyı olası kılıyor bu bilim öylemi?Ben tersini sezdim açıkcası yazılandan.

Yazilandan tersini mi sezdin? Hangi yazilandan? Kardeşim; Democrasian arkadaş; nedensellik felsefesine,determinizme göre açiklama yapmiş.Ben orada;farkli bir bakis acisiyla matematiğin olasilik kavramini ortaya koydum;ilave olarak.Yani bir nevi konuyu degistirme ve başlıga uygun olarak; örneğin aminoasitlerin oluşmasi ve dna dizimlerindeki olasılık hesaplamalari durumu.Tanrı'nın olma olasılıģı matematiksel olarak hesaplanabilir mi? Ve bu hesaplamayi yapmak felsefik olarak doğru mudur? Aslında bu konu oldukça komplex bir konu.Herkesin değoşik fikirleri var; bu fikirleri almak isterim...Saygılar...
Link to post
Sitelerde Paylaş

Reenkarnasyon yok. Olması için ruh olması ve ruh göçü olması lazım. Ruh diye bir şey ise yoktur. Ayrıca şu ruhu şu bedene koyayım diye tanrı da lazım gelir, o da yok. Tanrısız bir reenkarnasyon ölümle serbest kalan bir ruhun çevresine bakınıp girebileceği bir yenidoğan bulmasını gerektirir, böyle bir şey de yok. Bu da tanrısız yine olmaz, bu ruhlar nerden gelecek.

Her şekilde reenkarnasyon olacak bir şey değil.

Matematikle tanrı ispata nasıl kalkışılır, böyle bir iş lafta kalır. Herhangi bir pratiği yok.

Benim anlattığım zaten geriye giderek daha karmaşık gelişkin düzenli bir yapıya ulaşılamayacağı için en başlangıca zeki, güçlü bir tasarımcı koyamayacağımız. Evrenimiz bile simülatörde üretilen bir yapı olsa, bu yine simülasyoncuyu tanrı yapmaz. Onun da içinde gelişip evrildiği bir evren gerekir. Simülasyonu gerçekleştirebilecek bilgi, zeka ve teknolojik düzeye erişmesi için bir evrim geçirmesi gerekir. Periyodik zirvelerin tanrı oluşturmayacağını, bu gelişmiş uygarlıklara tanrı diyemeyeceğimizi açıkladım. Öyle olsa biz de tanrı olabilirdik dedim. Biz de beşyüz milyon yıl sonra bir evren simüle edersek bu bizi tanrı yapmaz. Gelişkin bir uygarlık yapar. Gelişkin bir uygarlık tanrı değildir.

Tanrının oluşmaması lazım. Evrimleşmemesi lazım. Kendiliğinden sonsuzdan beri zeka ve gücüne sahip olması lazım.

Peki teizm bu iddiasını geri çekip tanrı evrimleşmiştir, sonsuzdan beri gücü ve zekasıyla kendiliğinden yoktu, evrimleşerek oluştu diyebilir mi? Elbette diyebilir. Ağızlara fermuar çekilmez. İsterse der. Biz de o zaman buna tanrı diye aynı ismi niye veriyorsunuz deriz. Zeki, üstün teknolojili bir uygarlık zeki, üstün teknolojili bir uygarlık olur. Buna tanrı demek için bir neden yok. Desek çarpılır mıyız, kıyamet mi kopar! Yoo, ama niye diyeceğiz ki? Madem yeni bir tanım getiriyorsunuz, yeni bir ad bulun. Belli bir anlamı tanımlamış bir sözcüğü niye kullanmakta ısrar ediyorsunuz? Yanlış anlaşılmalara yol açar böyle bir durum. Kimi eski tanrıyı anlar, kimi yeniyi, karmaşa olur.

tarihinde democrossian tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Protein dizilimi olasılığı hesabı yapanlar, yanlış yol izliyor. Trilyonlarca maymunları klavyelerin başına oturtuyorlar, rasgele tuşlara vurmaları sonucu hangisi kaç trilyon yıl sonra bir Şekspir yazar diye hesaplıyorlar. Evrim böyle çalışmadı ki... Maymunun biri anlamlı tek bir sözcük yazdığında bunun işe yaraması, bir yarar sağlaması ve doğal seçilimle kalıtlanması gerekiyor.

Klavyelerin başında rasgele tuşlara vuran maymunlar gerçekçi ve evrime uygun varsayım değil. Evrimde bir amaç gözetmeyen mutasyonlardan yarar sağlayanı avantaj sağlayarak kalırlanır, yarar sağlamayanlar elenir. Evrim böyle çalışır. Yani mutasyonlar amaç gözetmez ama doğal seçilim amaca uygun, yani hayatta kalmaya ve neslini sürdürme amacına ulaşma başarısına yol açar.

Yoksa dolduracaksın aminoasitleri kavanoza da çalkalayacaksın, protein oluşacak mı diye bekleyeceksin, yok öyle bir şey... Muhtemelen ilk inşa edilen proteinler bazı kristal düzenli yapıları bir şablon olarak kullandılar. RNA ve DNA olmadan bu kristal yapı şablonları ile yapılarını kalıtladılar.

Elbette bunun için de işlerin yolunda gitmesi gerekiyor. Ama bırakalım evrendeki sayısız gezegenden sadece birinde işlerin yolunda gidebileceğini, sayısız evrende de hiç hayat ortaya çıkmamış, birinde tek bir gezegende işler aksamadan yürümüş olabilir.

Elbette zor, ilk adım nasıl atıldı, bunu keşfetmek çok zor. Bitmiş bir satrancın hamlelerini geriye doğru tahmin ederek ilk açılış hamlesini keşfetmek gibi. Satrancı birinin oynadığını düşünmek kolay. Ama sayısız stranç tahtaları olduğunu, yanlış hamle yapan satranç tahtalarının anında oyundan düşüp ortadan kalktıklarını ve doğru hamlenin yapıldığı tahtaların hızla kendilerini kopyalayarak oyuna devam ettiklerini düşünmek daha fazla düşünce gücü gerektiriyor.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bazen bir adla adlandırılmış bir kavramda kayma yaşanabilir. O adlandırma yapıldığında eskisinden farklı bir kavram oluşabilir zihinlerde. Bu mümkün olmayan bir durum değil. Olabilir, olamaz, kabul edilemez bir durum diyemeyiz.

Ama tanrı çok yaygın kullanılmış bir kavram. Buna pat diye bugünden tezi yok yeni bir anlam yükleyemeyiz. Bunu yapmak kavram kargaşasına yol açar. O yüzden bugün tanrının tanımı değişti, artık bundan böyle tanrı deyince şunu anlayacaksınız diye yeni bir tanım koyulamaz.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Tanrı isteseydi yıldızın birini silindir, birini küp, birini dikdörtgen prizma, birini koni, birini piramit şeklinde yaratabilir miydi... Teleskopla baktığımızda envai çeşit geometrik şekilde yıldız görebilir miydik...

Bunu yapabilecek hiç bir güç yoktur. Bütün yıldızlar küresel biçimde olmak zorundadır. Tanrı olsaydı canı isteyip tek bir yıldızı bile silindir biçiminde yapamazdı. Böyle bir şeye hiç bir şeyin gücü yetmez. Bir yıldızın muazzam kütleçekim gücü buna asla izin vermez. Bir gezegeninki bile izin vermez. Bırak yıldızı...

Tanrı kafaya koydu ya, bir gezegeni komple soğuttu ve yekpare kaya haline getirdi, sonra küp biçimi yonttu diyelim. Bunun için devasa makineler inşa etmesi lazım. Tanrı olsa ve böyle bir işe kalkışsa, görüş alanımızın da içinde olsa tam seyirlik bir operasyon olurdu. Seyrine doyulmazdı.

Tanrı hiç beceremeyeceği böyle büyük işlere kalkışmıyor. Haddini biliyor, paşa paşa oturuyor oturduğu yerde... Yalnız kullarım bana tapınsın istiyor, bununla kendini avutuyor garibim... Yazık yaaa... Yapayalnız, ne arkadaşı var ne dostu... İçler acısı... Dört dindar secdelere kapanacak da koltukları kabaracak... Vah vahhh... İçim burkuluyor garibime... Çok acı, çok içler acısı... :D

Link to post
Sitelerde Paylaş

örneğin aminoasitlerin oluşmasi ve dna dizimlerindeki olasılık hesaplamalari durumu.

Evrimin ne anlama geldiğini bilmeyenlerin kafasını karıştırmak için üretilen argümanlardır bunlar. Evrimin olasılıklarla arası aksine oldukça iyidir. Hatta evrim olasılıklar üzerine kuruludur.

İnsülin bir polipeptit yani aminoasitlerin bir araya gelmesi ile oluşmuş bir hormondur. Tek görevi, reseptör denilen hücre içindeki başka bir proteine bağlanmaktır. Kan şekerinin seviyesini bu yolla, yani bir anahtarın kilidine uyması yoluyla belirler. Durumun böyle olması, canlılık için o anahtarın vazgeçilmez olduğu anlamına gelmesin. Başka uyumları olan anahtar ve kilitler de aynı işi görebilirdi. Kan şekerinin takibini insulin değil de kimsulin de yapabilirdi. Hatta enzim-reseptör ikilisi için nerede ise sonsuz sayıda kombinasyon mümkün olabilir.

Benim cebimdeki anahtarların aynını, kör bir anahtar ustasının yapması nerede ise imkansızdır. Ancak kör bir anahtar ustasının herhangi bir anahtar-kilit ikilisini yapması oldukça olasıdır.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Tanrı hiç beceremeyeceği böyle büyük işlere kalkışmıyor. Haddini biliyor, paşa paşa oturuyor oturduğu yerde... Yalnız kullarım bana tapınsın istiyor, bununla kendini avutuyor garibim... Yazık yaaa... Yapayalnız, ne arkadaşı var ne dostu... İçler acısı... Dört dindar secdelere kapanacak da koltukları kabaracak... Vah vahhh... İçim burkuluyor garibime... Çok acı, çok içler acısı... :D

Tanrı fizik kurallarına karşı gelebilir mi? Örneğin Ay'ı, hiçbir çarpışma vs olmaksızın, fizik kurallarını açıkça ihlal edecek şekilde, ikiye bölebilir mi?

Fizik bilimi, evrenin tarihinin hiçbir döneminde, kuralların ihlal edilmediğini göstermiştir. Fizik bilimi de bunun üstüne kuruludur. Burada ışık hızı ne ise, Amerika'da da odur. Muhammed zamanında kütle çekim var idiyse, şimdi de vardır.

Dolayısı ile, Kızıldeniz'in ikiye bölünmesi, bir insanın göğe yükselmesi, Ay'ın ikiye bölünmesi vs imkansız olaylardır. Hiç olmamıştır, insanlar tarafından uydurulmuştur.

Tanrı bile yarattığı iddia edilen fizik kurallarını yıkamaz, geçersiz kılamaz.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Evrimin ne anlama geldiğini bilmeyenlerin kafasını karıştırmak için üretilen argümanlardır bunlar. Evrimin olasılıklarla arası aksine oldukça iyidir. Hatta evrim olasılıklar üzerine kuruludur.

İnsülin bir polipeptit yani aminoasitlerin bir araya gelmesi ile oluşmuş bir hormondur. Tek görevi, reseptör denilen hücre içindeki başka bir proteine bağlanmaktır. Kan şekerinin seviyesini bu yolla, yani bir anahtarın kilidine uyması yoluyla belirler. Durumun böyle olması, canlılık için o anahtarın vazgeçilmez olduğu anlamına gelmesin. Başka uyumları olan anahtar ve kilitler de aynı işi görebilirdi. Kan şekerinin takibini insulin değil de kimsulin de yapabilirdi. Hatta enzim-reseptör ikilisi için nerede ise sonsuz sayıda kombinasyon mümkün olabilir.

Benim cebimdeki anahtarların aynını, kör bir anahtar ustasının yapması nerede ise imkansızdır. Ancak kör bir anahtar ustasının herhangi bir anahtar-kilit ikilisini yapması oldukça olasıdır.

Tamamen katıldım,oldukça açıklayıcı ve değerli bilgiler içeriyor...

Tanrı fizik kurallarına karşı gelebilir mi? Örneğin Ay'ı, hiçbir çarpışma vs olmaksızın, fizik kurallarını açıkça ihlal edecek şekilde, ikiye bölebilir mi?

Fizik bilimi, evrenin tarihinin hiçbir döneminde, kuralların ihlal edilmediğini göstermiştir. Fizik bilimi de bunun üstüne kuruludur. Burada ışık hızı ne ise, Amerika'da da odur. Muhammed zamanında kütle çekim var idiyse, şimdi de vardır.

Dolayısı ile, Kızıldeniz'in ikiye bölünmesi, bir insanın göğe yükselmesi, Ay'ın ikiye bölünmesi vs imkansız olaylardır. Hiç olmamıştır, insanlar tarafından uydurulmuştur.

Tanrı bile yarattığı iddia edilen fizik kurallarını yıkamaz, geçersiz kılamaz.

Bu açıklamaya katılmıyorum, mantık hatası olduğunu düşünüyorum. Eğer bir Tanrı varsa (örnek:deism'in Tanrısı ; ibrahimi vs.tarzı dinlerin tanrısı hepsi saçmalık,bunu herkes biliyor,veya bilmiyor)...devam ediyorum, eğer bir Tanrı varsa, zamandan ,mekandan ,fizik kurallarından ve herşeyden bağımsızdır.

Ve bu Tanrı, fizik kurallarını ve tüm bilimlerin kurallarını,yasaları koymuş ise,istediğini yapmakta serbesttir. Fizik kurallarına karşı gelebilir. Fizik kurallarını altüst etmemesi, alt-üst edemeyeceği anlamına da gelmez.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Eğer bir Tanrı varsa zamandan ,mekandan ,fizik kurallarından ve herşeyden bağımsızdır.

Sorun da burada zaten. Tanrı bile her şeyden bağımsız olamıyor. Onu dahi tanımlayan, dolayısı ile sınırlandıran sıfatlar var. "1" tane olması gibi.

Dahası fizik kuralları, maddeden ya da enerjiden bağımsız değillerdir. Fizik kuralları elle tuttuğumuz ya da gördüğümüz madde ve enerjinin ta kendisidir. "Bir yanda kurallar, diğer tarafta madde ve enerji var" şeklindeki bir sav, doğru değildir. Madde ve enerjiyi, tanımlandıkları şeyler yapan, gerçek nesneler yapan, kuralların ta kendileridir.

Eğer kurallar ihlal olursa, madde, madde olmaktan çıkar. Aynı durum enerji için de geçerlidir. Kuralların daha farklı olduğu durumlarda, madde,enerji, uzay-zaman'ın da şekil değiştirdiğini (daha doğru ifade ile, madde,enerji miktarlarının, uzay-zaman ilişkisini ve kendi niteliklerini) değiştirdiğini görüyoruz.

Sorun bahsettiğiniz noktadadır. Fizik kurallarını, bizler kağıda yazılan formüller olarak algıladığımız için, yaratılabilir, konulabilir, ihlal edilebilir vs sanıyoruz. Fizik kuralları varlığın ta kendisidir. Var olmanın temelden anlamıdır. O yüzden de ihlal edilemezler.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Tanrı fizik kurallarına karşı gelebilir mi?

Bu sorunun cevabı Tanrı'nın nasıl tanımlandığı ile ilgili.

Eğer Tanrı maddesel ise evet fizik kurallarının dışına çıkamaz çünkü fizik kuralları maddenin davranışlarını temsil eder.

Eğer Tanrı maddesel değil ise fizik kurallarının onun üzerinde bir etkisi yoktur, zaman ve mekanla sınırlanamaz.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bu sorunun cevabı Tanrı'nın nasıl tanımlandığı ile ilgili.

Eğer Tanrı maddesel ise evet fizik kurallarının dışına çıkamaz çünkü fizik kuralları maddenin davranışlarını temsil eder.

Eğer Tanrı maddesel değil ise fizik kurallarının onun üzerinde bir etkisi yoktur, zaman ve mekanla sınırlanamaz.

Maddesel değilse yoktur Tanrı hiçtir .Varlık madde alanında anlam kazanır. Varlık sahasına etki etmeyen etki-tepki gibi reaksiyonlara bağlı olmayan hiçbir şey yoktur. Dolayısıyla eğer Tanrı bunlardan bağımsızsa Tanrı hiçtir ve hiç kendi kendini olumsuzlar.Hiçliğin var olması diye bir şey mümkün olmadığına göre Tanrı yoktur .

Maddeselse zaten tartışmaya gerek yok teistik Tanrı hatta deistik Tanrı maddesel olamaz.

tarihinde Tanah-Gospel Theologist tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Maddesel değilse yoktur Tanrı hiçtir .Varlık madde alanında anlam kazanır. Varlık sahasına etki etmeyen etki-tepki gibi reaksiyonlara bağlı olmayan hiçbir şey yoktur. Dolayısıyla eğer Tanrı bunlardan bağımsızsa Tanrı hiçtir ve hiç kendi kendini olumsuzlar.Hiçliğin var olması diye bir şey mümkün olmadığına göre Tanrı yoktur .

Maddeselse zaten tartışmaya gerek yok teistik Tanrı hatta deistik Tanrı maddesel olamaz.

Açıklaman kendi içinde çelişkili. Anlam maddesel mi? Değil. O zaman ilk cümlene göre anlamı yok farz etmemiz gerekir. O da ikinci cümlenle çelişir.

Neyse, burada gene Tanrı tanımına bakmak gerekir.

Tanrı eğer her şeyi yapabilen ise o zaman maddesel de olabilmelidir.

Olamıyorsa her şeyi yapabilen bir Tanrı olamaz.

Yapıp yapmadığını nasıl biliriz? Bilemiyorum.

Evren Tanrı'nın maddeselleşmiş hali ise? Bunu yanlışlamak mümkün müdür?

tarihinde vitamin tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Açıklaman kendi içinde çelişkili. Anlam maddesel mi? Değil. O zaman ilk cümlene göre anlamı yok farz etmemiz gerekir. O da ikinci cümlenle çelişir.

Neyse, burada gene Tanrı tanımına bakmak gerekir.

Tanrı eğer her şeyi yapabilen ise o zaman maddesel de olabilmelidir.

Olamıyorsa her şeyi yapabilen bir Tanrı olamaz.

Yapıp yapmadığını nasıl biliriz? Bilemiyorum.

Evren Tanrı'nın maddeselleşmiş hali ise? Bunu yanlışlamak mümkün müdür?

Anlam maddesel mi ne demek yahu? Anlamı tanımlasana bana kendi kafanda neymiş anlam?

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...