Jump to content

Meclis Başkanı Kahraman: Laiklik yeni anayasada olmamalı


Recommended Posts

bugün bir videoda gördüm. herif tartıştığı kişiye "allahın kitabından rahatsız oluyorsan, allahın yarattığı dünyada yaşamayacaksın!" dedi. bunu Adana'da bir otobüste söyledi. işler iyi gitmiyor, söyleyeyim. bu kafa bir süredir iktidar ve istedikleri anayasa da çıkarsa başka düşüncelere ne kadar yaşama şansı verecekler bilemiyorum.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Laik olmayan müslüman milletler, laik batı ülkelerine göçmek için egede ne diye ölüyorlar o zaman. Madem laiklik kötü, şeriat iyi, peki niye laik ülkelere göçmek için çaba sarf ediyorsunuz ey müslümanlar? Laik ülkelere göçme çabanız laikliğin, canlarınızı ortaya koyacak kadar iyi, şeriatın kötü olduğunu kanıtlamıyor mu?

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 4 months later...

İsmail Kahraman'ın Atatürk nefretinin altında, devşirme olması mı var?

Osmanlının özellikle merkez (saray) teşkilatı başta olmak üzere idaresi, neredeyse tüm imparatorlukta devşirmelerin inisiyatifine geçmiş, kendi aralarında içten içe bir devşirme dayanışmasını da egemen kılmaya başlamışlardı. Sadrazam Sokollu Mehmet Paşa, devşirildiği yer olan ülkesi Bosna-Sokol şehrinin imarına önem veriyor, akrabalarını, Osmanlı saray yönetiminin kilit yerlerine getiriyor, Mimar Sinan, çalıştırdığı işçi ve ustaların tamamını doğduğu şehir olan Kayseri Rum’larından temin ediyordu. 15,16 yaşlarında devşirilen çocuklar, hiçbir biçimde devşirilme hikâyelerini unutmuyorlar, ‘unutmuş’ görünüp, günü geldiğinde gereğini yapmak üzere, sahte bir Türklük-Müslümanlık örtüsü altında yönetim kademelerinde yükselmeye bakıyorlardı.

“Büyük vezirler, vezirler, kumandanlar, çoğu kez Müslümanlığı kabul etmiş görünen devşirme kullardı. 48 büyük vezirden yalnız 4’ü Müslüman çocuğuydu. Divanı Hümayun, tam bir ‘esirler pazarıydı’. Öte yandan, Sultanın kendisi neydi? İstanbul halkı, ‘köle oğlu’ diye adlandırırdı onu. Valide Sultan, yani Sultan’ın annesi, ya bir Rus, ya bir Çerkez, ya Grek, ya da İtalyan esiri idi… II. Selim (1566–1574), yarı bir Rus’tu, III Mehmet (1595–1603), yarı bir Venedikli, II Osman (1613–1621), IV. Murat (1623–1640), I. İbrahim (1640–1648), II. Mustafa (1695–1703) yarı Grektiler…” 

Devşirme takımı tıpkı bugün olduğu gibi Osmanlı döneminde de kendilerini kanıtlamak, dini bütün bir Müslüman olduğuna inandırmak için binbir çareye başvurmaktan helak oluyorlardı. Bu durum, dönmelerin geleneksel karakteridir. O günlere ait şu ilginç fıkrayı Osman Ergin aktarmaktadır:

“Derler ki, dönme devşirmelerden birisi sırayla yükselerek, nihayet Rumeli’de bir eyalete vali olur. Bulunduğu muhite cami, mektep, medrese gibi İslam ve Osmanlı kültürüne yarayan birçok müesseseler yaptırır. Günün birinde durup dururken kethüdasının çağırıp:

-       Bak ağa, şu Eflak-Boğdan taraflarında bir Hıristiyan köyünde bir de kilise yaptır der.

-       Kethüda hayretle yüzüne bakar. Bir Müslüman’ın kilise yaptıramayacağını anlatmak ister. Paşa bunu anlar ve der ki:

-       Ne bileyim ben, hocalar Müslümanlığın, papazlar Hıristiyanlığın hak dini olduğunun söylüyorlar. Yaptığım hayır müesseseleri arasında bir de kilise bulunsun. Öteki dünyada hangi din doğru çıkarsa o işe yarar...”

Osmanlı gerçeği özetle böyle 

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...