Jump to content

Forum üyeleri


Recommended Posts

Boş konuşuyorsun.

Devlet despotluğu dediğin şeye örnek vermen lazım. 1940'lara kadar Türkiye Avrupa'nın en demokrat ülkelerinin başında geliyordu. Kadınlara seçme hakkı tanınmıştı. İnsan aklını kafes içine koyan dinsel hegemonya kırılmış, akılcı eğitim ortaya çıkmıştı.

Birşeyi unutuyoruz. Türkiye en devrimci, en demokrat, en özgürlükçü dönemini 1960'larda yaşadı. 1960'ların gençliği eğitim öğrenimini Kemalizmin kadrolarının hakim olduğu dönemde yaşamıştı. Atatürk Türkiyesi'nin çocukları 1960'lı yılların devrimci çağını yarattılar. Batıda anlatıla anlatıla bitirilemeyen 68 hareketi varken, Türkiye de devrimci bir dönem yaşıyordu. Demek ki Atatürk Türkiyesi toplumsal gelişim açısından batı momentini yakalamıştı. Bugün nasılız?

AB raporundan bahsetmişsin. AB'nin mına koyayım sana birşey olmasın aslanım. O ibnelerin yazdıklarının hiçbir kıymeti harbiyesi yoktur. Biz bu ülkede yaşayanlar, ülkemizin ne hale geldiğini öğrenmek için onların raporlarına bakacak değiliz.

AB Türkiye'de Kemalizm istemiyormuş. Biz de Avrupa'da emperyalizm ve kapitalizm istemiyoruz. Nükleer silahlarını derhal yok etsinler. Nasıl olacak?

Sen liberalsin değil mi? Sen de İslamcılarla, Türkçülerle, Ülkücülerle, Atatürkçülerle, sosyal demokratlar ile çatışma halinde değil misin? Çok mu seviyorlar sanıyorsun seni?

Link to post
Sitelerde Paylaş

AB raporundan bahsetmişsin. AB'nin mına koyayım sana birşey olmasın aslanım. O ibnelerin yazdıklarının hiçbir kıymeti harbiyesi yoktur.

Biz bu ülkede yaşayanlar, ülkemizin ne hale geldiğini öğrenmek için onların raporlarına bakacak değiliz.

AB Türkiye'de Kemalizm istemiyormuş. Biz de Avrupa'da emperyalizm ve kapitalizm istemiyoruz. Nükleer silahlarını derhal yok etsinler. Nasıl olacak?

doğrudur..türkiye egemen bir ülke.

keşke kendi içimizde barış içinde olsak.

böyle olursa ab de bizimle daha uyumlu olmaya çalışacaktır.

Sen liberalsin değil mi? Sen de İslamcılarla, Türkçülerle, Ülkücülerle, Atatürkçülerle, sosyal demokratlar ile çatışma halinde değil misin?

Çok mu seviyorlar sanıyorsun seni?

sıradan bir vatandaşım. huzur arıyorum.

ama doğrudur.. herkes de bir despotluk var. :)

türkiyede barışçıl bir ortam yok.

zıt kutuplar birbirini biçimlendiriyor. bu biçimlendirme devlet gücü veya terörle oluyor.

Türkiye en devrimci, en demokrat, en özgürlükçü dönemini 1960'larda yaşadı. 1960'ların gençliği eğitim öğrenimini Kemalizmin kadrolarının hakim olduğu dönemde yaşamıştı. Atatürk Türkiyesi'nin çocukları 1960'lı yılların devrimci çağını yarattılar. Batıda anlatıla anlatıla bitirilemeyen 68 hareketi varken, Türkiye de devrimci bir dönem yaşıyordu. Demek ki Atatürk Türkiyesi toplumsal gelişim açısından batı momentini yakalamıştı. Bugün nasılız?

60'lı yıllar benim bildiğim köylülüğün yükseldiği bir dönemdi :)

sanat edebiyat ve siyasette bunu görürsün. 1965'e kadar chp ve inönü baştaydı.

"cumhuriyetçi köylü millet partisi" diye bir parti bile kurmuşlar ve meclise girmiş. :)

kemalistlerin bu köylü sevgisi boşuna değildi.

çünkü köylüyü köyde tutmaya çalışıyorlardı. :)

ama demirel gelince işler tersine döndü.

köylülük kötülendi ve şehirlere göç hızlandı.

kemalistler şehre gelen köylülere tepki duydular.

ayılar dağdan indi dediler. :)

Boş konuşuyorsun.

Devlet despotluğu dediğin şeye örnek vermen lazım. 1940'lara kadar Türkiye Avrupa'nın en demokrat ülkelerinin başında geliyordu. Kadınlara seçme hakkı tanınmıştı. İnsan aklını kafes içine koyan dinsel hegemonya kırılmış, akılcı eğitim ortaya çıkmıştı.

bunun yanıtı hep verildi.

islamcılar zulüm için iki örnek verir.

1-atatürk ve inönü dönemi

2-darbe dönemlerindeki uygulamalar.

yanıtları belli

1-din adamı sayısının kısıtlanması, arapça ezanın yasaklanması, başörtü ve sarık'a savaş açılması, tutuklama ve idamlar.

2-darbe dönemlerinde her görüşten insan acı çekti.

entellektüel yaşamda kemalizm'in bu kadar tepki görmesinin nedeni olsa gerek.

ufak şeyler büyütüldü ve terör batağına batıldı..insanlar kendini özgür hissetmediler.

tarihinde bosyinebos tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

AKP dönemi öncesi dönemde yaşanan herşeyin faturasını Atatürkçülere çıkartma. Ben, Köy Enstitülerinin kapatıldığı günü Atatürkçülerin iktidardan düştüğü tarih olarak kabul ederim. Merkez sağ adı verilen partilerin kurduğu hükümetler, sürekli olarak batıya angaje ve İslamcılar ile flört halinde idi. Onların yaptıklarının faturasını Atatürkçülere kesemezsin.

Askerin yaptığı her işin sorumluluğu da bize ait değildir. 12 Mart ve 12 Eylül'ü savunan bir tek Atatürkçü yoktur. 27 Mayıs'ı sahipleniriz. Türkiye'nin gördüğü en demokratik anayasanın 27 Mayıs'ta yapıldığını bütün dünya kabul ediyor.

Entelektüel yaşamda Kemalizmin tepki görmesinin sebebi, entelektüel hayat denen zımbırtının Avrupa fonları ile domine ediliyor olmasıdır. Atatürkçülere su yok. O yüzden kıçından tavşan çıkaran embesil liberaller dahi muamelesi görüyor. Ahmet Altan, Orhan Pamuk, Elif Şafak triosu yıllarca kağıt israfı yarattılar. Vasat metinleri yüzbinlerce basıldı, gazete ile promosyon olarak dağıtıldı. Bianel adı altında, insan aklı ile dalga geçen zırvalıklar insanlara sanat diye yutturuldu. Osuruktan etnik hikayeler, sinama şaheseri diye ödüllere boğuldu, AB fonları tarafından balya balya euro indirdi. Atatürkçülerin entelektüel hayat dediğin zımbırtıdan dışlanmasının sebebi budur.

Kendin demiyor musun, AB Kemalizm'i istemiyor diye. E, işte istemiyor ve önünü kesmek için vatansız, uçan balon gibi bir sanat alemi yaratmaya çalışıyorlar. Para muslukları bunun için çalışıyor. Aslında kendi söylediklerini bir araya getirsen, tabloyu kendin de görebilirsin.

Başörtüsü yasağı, sadece 28 Şubat'tan sonra kısa bir süre uygulanmıştır. Onu da niçin yaptıklarını anlamamışımdır. İslamcı erkek davarlar üniversitelere girerken, kızları niçin engellemeye çalıştılar bilemiyorum. Desteklemediğimiz bir iştir. Eğer engellenmek isteniyosa, sonuçla değil nedenle uğraşmak gerekir.

İstiklal mahkemelerinin haksız yere idam ettiği insan yoktur. Bunlar savaş döneminde işgalci düşman ile işbirliği yapanlardır. İnançlarından dolayı idam edilen kimse yoktur. Söylenenler yalan. İdam edilenleri tek tek incele. Hepsi düşmanın safındadır. Hiçbir ülke, savaş halinde ihanet edeni affetmez. Bugün Türkiye Cumhuriyeti'nde idam cezası kaldırılmıştır ama savaş durumunda, vatan hainleri idam edilebilir. Yasa bu şekildedir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ha, 60'lar. Harika 60'lar...

Bak kardeşim, 60'ların ne olduğuna tek örnek vereceğim. Moğollar'ın yaptığı uzunçalar, Avrupa'da Pink Floyd'un üzerinde yer alarak 1. sırada listeye girmişti. Fransa'da müzik listeleri şu şekilde idi; 1- Moğollar, 2- Pink Floyd. (Pink daha da aşağıda olabilir, emin değilim)

60'lar Türkiye gençliğinin ışıkla dolduğu yıllardı. Köylülük dediğin hadise şudur; o zaman nüfusun çoğunluğu köyde yaşıyordu. Şehirde yaşayanların oranı, 80'lerden sonra köyü geçti. Türkiye köylü bir toplum idi. Okumuş sınıflar halkın sorunları ile ilgilenmek, öğrendiiklerini halkın yararına kullanmak isteği ile köye yönelmişti. Köylere gidip ahırları elleri ile boyayıp okul yapan Çalıkuşları bu dönemin insanı idi. Köylülük lafzının çıkma sebebi odur.

O yıllar imam / öğretmen kavgasında, öğretmenin üstün geldiği yıllardı. Daha sonra imam intikamını aldı!

Link to post
Sitelerde Paylaş

söylediklerinin çoğuna katılıyorum.

dediğim gibi ufak şeyler büyütülüyor. gerisini de yalan dolanla tamamlıyorlar.

dinsel ve ideolojik amaçla yalan söylemek, sahte belge üretmek normal görülüyor.

dersimde 100 bin kişi öldü dediler. belki de dersimin tüm nüfusu o kadardı.

12 eylülde kürtçe yasaklandı dediler. içeriğinden hiç bahsetmediler.

diyarbakır cezaevinde işkence gördük dediler. ama mamak ve sağmalcılardaki işkenceleri unuttular.

batı uşağı merkez sağ ve şeriatçıların yalan ve uydurmaları ansiklopedi olur.

hiç girmiyorum. :)

idamsız devrim olmaz. o da bir yere kabul edilebilir.

ama şu kesin..kemalist aydın ve askerler bu süreçleri pek de iyi yönetemediler.

var bir şeyler. :)

insanlar yıllarca öyle yoğun bir kemalist söylem bombardımanına tutuldu ki.

farklı, muhalif ve aykırı sesler bir noktadan sonra heyecan yaratmaya başladı.

sağol.. :)

tarihinde bosyinebos tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Herşeyi birbirine karıştırmışsın. Köylüler şehirden indi diye huzursuzlananlar Atatürkçüler değildi.

Türkiye'de yıllarca, Türkiye'den giden azınlıkların yasını tutan bir edebiyat vardı. Buna tepki göstermeyeceğim. Keşke bir arada yaşamayı becerebilseydik. Ama olmadı, gittiler.

Anadolu'dan gelenlere tepki duyanlar Atatürkçüler değil, Rumları özleyen diğer şehirli ahali idi. Göç yeni bir olaydır. Geçmiş yüzyıllarda, köyden şehire göç diye bir olay yoktur. Yeni gelenler ile şehirliler arasında bir gerilim olması normal değil mi? Bugün ülkemize gelen Suriye'lilerden çok mu memnunsun? Ayrıca bu memnuniyetsizlik çift taraflıdır. Köylüler de şehirlileri fazla açık bulurlar. Kadınlarına afedersin orospu gözü ile bakarlar. Bu gerilimde niçin sadece bir tarafı suçluyorsun?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Başlıkta belirtilen tepkisel ateistleri ikiye ayırmakta fayda var bence....;

1-) Sadece dine tepkili olanlar ...

2-) Dinlere tepki göstermekle yetinmeyip, dine inanan tüm insanlara karşı agresif tavır içinde olanlar.

İkinci grup aslında farkında olmadan ateizm felsefesinin dışına çıkıp, kendilerine bir din oluşturmuş durumdadır.

Bu kesim, sadece müslümanlara tepki göstermez. hoşlanmadıkları her görüşte, konuyu bırakıp kişileri hedef alan bir tavır içindedir.

Not: Yapıcı eleştiri niyetiyle belli bir kişiyi işaret etmeyen, tamamen konuyla ilgili bir yorumdur.

Link to post
Sitelerde Paylaş

yeterartık1 , hepyalan, SPORTOTO

bana mı dedin? :)

kemalist paranoya. versiyon 20160905.. :)

neyse..kemalist bir aracı kurumun bugünkü günlük raporundan kesit.

Avrupa ekonomisinde canlanmanın devam etmesi ve güçlü iç dinamikleri sayesinde

Türkiye ekonomisi küresel yavaşlamadan fazla etkilenmedi.

S&P’nin Türkiye’nin notunu negatiften durağana çektiği açıklamasında vurguladığı gibi ekonomi dışsal şoklara karşı dayanıyor.
Ak Parti’de genel başkanın değişmesiyle sonuçlanan politika şokunun durumu değiştirmesi beklenmiyor.
Haftanın sürprizi MHP genel başkanı Bahçeli’nin "hükümete verdiğimiz fiili destek hukuki bir boyut alabilir" açıklaması yapması.
Bahçeli’nin desteği kabul görürse Ak Parti 330 vekili geçen bir güçle ülkeyi başkanlık sistemine taşıyacak bir referandumun yolunu açabilir. Piyasalar erken seçim ihtimalinin azalmasına sevinebilir.
S&P’nin olumlu açıklaması ve Bahçeli sürprizi ile Türkiye piyasalarının haftaya olumlu bir başlangıç (%0,5) yapmasını bekliyoruz.

S&P gaz vermiş. türk ekonomisi dayanıklıymış.

parası yüzde 100 değer kaybedip, varlıkları çöp değerine düşüp dayanıklı kalan başka ekonomi yokmuş :)

daha geçen gün amerikalıların sat raporlarını okuyorduk yav. bist100 78 bine bile indi.

birileri fena halde dalga geçiyor ama anlamadım yine.

bahçeli her zamanki gibi sürpriz (!) yapmış..

"hep destek, tam destek" demiş ve akp'ye yardımcı olma kararı almış. :)

böylece erdoğan'ın mağdur olmasını engellemiş.

mağdur olma padişahım.. mağrur ol..mağrur ol.. :lol:

Link to post
Sitelerde Paylaş

Hay kemalistlerine.

Kim paranoyak belli.

tamam.. anladım.

sen "kemalist" sözcüğünü hakaret olarak görüyorsun.

hatta "kemalizm" diye bir şey yok bile diyorsunuz. :)

ama şunu bil.. tüm dünya "kemalist" diyor.

tüm dünya ile kavga etmek istiyorsan.. buyur et.. :)

Link to post
Sitelerde Paylaş

Kemalist kelimesi tabii ki hakaret değil. Ama sen bunu hakaret anlamında kullanıyorsun.

Niçin yapıyorsun bunu? Bir takım yalanlarla şartlandırılmışsın da ondan. Atatürk'e sadece şeriatçılar düşmandır. PKK'lılar bile Atatürk'ün fikirlerine bütünüyle karşı çıkmaz. Atatürk'ün Türkiye'de yaptığının benzerini hayali Kürdistan'larında yapmayı hayal ederler.

Sen koşullanmışsın. Ne söylenirse söylensin tepki ile karşılıyorsun. Eğer oyun oynayan bir şeriatçı ya da PKK'lı değilsen, Atatürk'e karşı böyle kökten bir düşmanlık duyman saçma.

Doğal olarak laik/cumhuriyetçi olması gereken insanları Atatürk'e karşı koşullandırmak için duygusal şoklar uyguluyorlar. Dersim olayı, İstiklal Mahkemeleri, Ermeni Sürgünü gibi ağır olayları tek taraflı anlatımla,ve özellikle olayda mağdur olanların teatral anlatımları aktarıp, kafalarda bir duygusal şok yaratıyorlar. O teatral şovların çoğu kurgulanmış ve gerçekten uzak bazı propaganda materyalleri aslında. Ama bir şok yaşanıyor ve bir suçluluk duygusu başlıyor. Bu koşullanmanın üzerine, ne söylersek söyleyelim bizi "egemen ideolojinin", "katliamcıların", "tektipçilerin" sözcüsü olarak görüp algıları kapatıyorlar.

Bu tip insanlar ile diyaloğun aslında tek yolu var. Atatürk'ün mağdur ettiğini düşündükleri kesimlerin yaptıkları "zulümler" aynı teatral şovlar eşliğinde bu arkadaşlara izletmek gerekiyor. Örneğin Seyyid Rıza'nın adamlarının yağmaladığı, tecavüzler yaptığı köylerde yaşayanlar ağlak bir dille konuştuğu, alta da ağır bir müziğin aktığı bir video izlerse, ibre biraz düzelmeye başlar. Örneğin Balkan'lardan göç ettirilen Müslüman/Türk'lerin dramlarını anlatan videolar. Altta, yine dediğim gibi ağlak bir müzik. Özellikle Balkanlar iyi olur çünkü yeşil gözlü ağlayan bir kız oldukça etkili olur. Şeriatçıların kestikleri kelleler. Şeyh Said'i çok seviyor ya bu arkadaşlar. İşte Şeyh Said'in yeni versiyonu Işid. Ha, Işid fazla sert diyorsanız AKP de olur. Şeyh Said'e çok üzülüyorsanız, alın size AKP mübarek olsun.

Şeriatçı ya da PKK'lı olmadığı halde Atatürk'e düşmanlık duyan kişi, duygusal bozukluk yaşıyordur. Aklı ile değil, duyguları ile düşünüyordur. Duyguları, psikolojik harp sonucu bozulmuş ve yönlendirilmiştir.

Atatürk'ün eleştirilecek hiçbir yönü yok mu? Çook. Çok fazla var. Ama eleştirmek ayrı, düşmanlık duymak ayrı. Kendisine Atatürkçü diyen insanlar, Atatürk'ün yapamadıklarını yapmayı hedefler. Atatürk de zaten bunu işaret etmiştir.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...