Jump to content

Recommended Posts

nefret ediyorum ama zenginler de gerekli gibi..

1-zenginlerin vergi oranları yüksek..

ayrıca veraset ve intikal vergileri de yüksek.

hatta isveç gibi bazı ülkelerde aşırı yüksek. zenginler ülkeden kaçıyorlar. :)

yani isveç'te devlet zengin ama halk orta sınıftan oluşuyor.

2- zengin insanlar yatırım yaparak risk alıyorlar.

ve o riskin sonuçlarına katlanıyorlar

ama devletler zengin-yoksul gerilimini azaltmak için vakıf ve yardım kuruluşlarına vergi kolaylığı sağlıyorlar.

yani yardım işi bile zengin dostu bir şey. :)

Link to post
Sitelerde Paylaş

yorumların çoğu dışarıdan yapılıyor. ABD ile ilgili benim de önyargılarım herzaman oldu. ancak tecrübem bana gösterdi ki, bir toplumun içinde yaşayıp parçası olmadan %100 kanaat oluşturmak doğru değil. ABD'de yaşayan üyeler cevap verebilir robespierre'e.

yalnız Avrupa için durum kesinlikle öyle değil. tarihsel kin deyin veya haset deyin, adına ne derseniz deyin, Avrupa konusunda önyargılı davranılıyor. Avrupa insan haklarını herşeyin merkezine koymuştur ve buna göre hareket eder. Avrupa'ya, Suriye'de veya Libya'da vs olanlar için ikiyüzlülük demek tuhaf. siz milliyetçiliği dibine kadar savununca sorun yok ama Avrupa kendi vatandaşının bekasını düşünen politikalar güdünce ikiyüzlü, tü-kaka öyle mi?

Avrupa 2.dünya savaşı sonrası akıllı davrandı ve tarihteki yanlışlardan ders çıkardı. 100 sene evveline kadar Fransa İngiltere ilişkileri, Türkiye-Ermenistan gibiydi. Almanya ve Avrupa'nın geri kalanı için bu durum daha da yeni. ancak yeni jenerasyonlar büyüdü, gelişti ve hatalarından ders çıkartarak bugünkü Avrupa'yı yarattı. ABD'nin saldırgan dış politikası Avrupa'yı Ortadoğu'da aktif olmaya mecbur bırakıyor. ABD'nin istediği gibi at koşturmasına seyirci kalmak Avrupa için kötü olacaktır. yani ABD Irak'a saldırdığında, İngiltere de asker göndermek ve bir parçası olmaya mecbur. bu bir medeniyet savaşıdır. medeniyet düşmanları, benim de düşmanlarım. keşke Avrupa'da yaşayan müslümlere de hakettikleri muamele yapılsa. onların diğer Avrupalılarla eşit muamele görmesi hepimizin geleceğini tehdit ediyor.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Başlık hakkında fikriniz varsa belirtin, yoksa başlığı pisletmeyin diye yukarıya uyarı astım... Ama luzumsuz yazılarla bu işe devam ediyorsunuz... Peşinen başlığı kirletmeye devam edeceğim deyin, ben de sizi forumdan kapı dışarı edeyim...

Bundan sonra tek bir ileti silmem, sileceksem bir üyeyi silerim...

Bu şahıs başlığı kirletmeye devam ederse lütfen raporlayın...

Link to post
Sitelerde Paylaş
Her siyasi ideoloji, teori ve pratikte çelişmiştir...

Bir ideolojinin uygulanmasına geçilince, ideolojide bölünmeler her zaman baş gösterir.Herhangi bir ideolojiyi savunanlar, genellikle inançlarını,doğru zannettikleri politikaları tam olarak uyguladıkları kanısındadırlar. Oysa zaman ve mekân şartlarındaki değişiklik teoriyi tam anlamıyla uygulamanın imkânsızlığını gösterir.Örneğin,ne Lenin, ne Stalin ,ne de Mao , Marks’ın söylediklerini tam olarak uygulayamamışlardır. Bu yüzden muhalifleri Lenin ve Stalin’i Marks’dan ayrılmakla suçlamışlardır. Mesela, Kautsky ve Plekhanov Lenin’i, Trotsky de Stalin’i sosyalizme ihanetle itham etmişlerdir. Lenin ve Stalin ise uygulamalarının Marksizm’in “tam doğru ve mükemmel ifadesi” olduğunda ısrar etmişlerdir. Bunun gibi siyasal partiler de platformlarını (seçim vaadlerini) yerine getirmek zorundadırlar.


Ama anormal şartlar, imkânsızlıklar vb. partileri platform ve programlarını tam olarak uygulamaktan alıkoymaktadır.


Kendi grupları içinde ideolojik tartışmanın en önemli sebebi ideolojinin yorum tarzlarındaki değişikliklerdir, çünkü ideoloji her şeyden önce bir iman, doğma ve inanç bütünüdür. Bunu ideoloji mensupları farklı şekilde anlayabilirler...


Link to post
Sitelerde Paylaş

Herhangi bir ideoloji; taraftarlarını,takipçilerini, ortaya attığı gerçeklere inandırabilmek için rasyonel ve bilimsel bir temele dayandırmaya çalışır.

Kapitalist sistemlerde, Burjuva sınıfının yani parasal gücü yüksek olanların,işletme sahiplerinin, piyasaları ve siyasi hayatı yönlendirmesi ispatlanmış bir gerçek olduğundan;

kapitalizm , sosyalizmle bi bağlamda barışmak ister, ancak sosyalizm her defasında reddeder...

Akılcı ve bilimsel temele en iyi örnek Marksizm’dir. Marksizm, kurucusuna göre, “bilimsel sosyalizmdir ve bu yönüyle “ütopyacı” sosyalizmden ayrılır. Marksizmin bilimsel yönü, özel bir yöntemi, diyalektik materyalizmi kullanmasından ötürüdür. Marksistlere göre bu metod hatadan uzaktır.Çünkü, Marksizmin bilimsel niteliğinin bir başka sebebi de sosyalizmin “mutlaka geleceği” ve kapitalist sistemin er geç sosyalizme dönüşeceği gerçeğidir. Yani marksistler sadece sosyalist sistemin kurulmasını tavsiye etmezler, aynı zamanda bunun kaçınılmaz bir durum, ekonomik ve sosyal gelişme kanunlarının doğal bir ürünü ve tarihi determinizmin sonucu olduğunu bilirler...

Sağlam, güvenilir ve özgür bir toplum kurmanın yolu insanları aydınlatmak ve eşit imkanlar sunabilmektir, Aydınlatmak, insanları şartlı reflekslere sürüklemek için değil, onlara gerçeği göstermek, gerçeğin her yönünü tanıtmak ve sırf gerçeği bildirmek için yapılan fikri çalışmalardır. Çıkarcı zihniyetler,Birinci önceliği insan memnuniyeti değil de sadece ve sadece kar olan işletmeler,işadamları, eninde sonunda sizi esir etmeyi ve kullanıp atmayı amaçlar...

Ancak Eğitim ve Aydınlatma ise sizi bu sömürücülerden kurtarır,ve onların ne mal olduğunu size gösterir !

Unutmayalım ki; dünya nüfusunun %95'i , kendilerini evrenin merkezinde zanneden %5'ine hizmet etmektedir...

Hepimiz, politik partileri modern sınıfsal yapıların politikadaki temsilcileri olarak görebilir ve parti içi ilişkileri modern tüzel ilişkiler olarak değerlendirebiliriz. Aslında daha yakından ve kültür temelli baktığımızda görürüz ki, modern partilerin içyapılarında Orta Çağ’ın kültürünü karakterize eden patrimonyal bir bakış ya da patronaj ilişkileri süreklilik gösterir.İşte burada neo-patrimonyalizm kavramıyla düşünmemiz gerekebilir...

tarihinde impressivo tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Dünya sistemi ivmesi bir şekilde hızlanmakta. Örneğin 1400-1500 yılları arasında 1 önemli buluş varsa 1500-1600 yılları arasında 3 buluş 1500-1700 yılları arasında 9 buluş gibi.

Kapitalizm ve sosyalizm 2. Dünya savaşının başlangıcı ve sonucunun ana kümesidir. Bir dualizmdir.

Bundan daha önce köy-şehir ekonomisi başlamıştı. 1. Dünya savaşını başlatmış ve sonucunun ana kümesi olmuştu.

Şimdi sosyalizm bitmedi. Aksine kapitalizm bitti. Kapitalizm bittiği için sosyalizm bitti. Şuanda var olan genel sistem olması, onun bitişini algılamamızı engelliyor. Çünkü başında belirttiğim gibi ivmesi bir dünya gelişimi var.

Artık küresel tek bir devletin oluşturacağı küresel kaynaklar ile ilgili yeni bir savaşın yeni iki ekonomik sistemin başlangıcındayız. Bunları henüz tanımlamadık çünkü savaşmaya başlamadık.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 2 weeks later...

Bir de kapitalizmin ortaya çıkış sürecini ele alalım.Bilindiği gibi,kapitalizm , avrupada ortaya çıkmıştır. (Hristiyanlık dini bağlantılı)

Kapitalizm sadece yüzeysel bir değişme değildir. Kapitalizm daha ziyade para ve çalışma konusunda düşünme biçiminin değişmesidir. Eskiden, geleneksel olarak insanlar ,sadece temel ihtiyaçlarını karşılamak için çalışmışlardır. Protestan etik, bu anlayıştan radikal bir kopuşu ifade eder.Avrupa'da insanlar kâr etmek için yatırım yapmayı görevleri olarak görmeye başlamışlardır.Böylece elde edilen kârlar da tüketime değil yeniden yatırıma yönlendirilmiştir.Örneğin, para ve çalışmaya yönelik yeni yaklaşım kapitalizmin ruhu olarak açıklanmıştır.
Kapitalizm neden benzer eğitim, zeka ve maddi özelliklere sahip Hindistan’da ya da Çin’de değil de Avrupa’da ortaya çıkmıştır?
Bu sorunun cevabı dinde gizlidir. Çin ve Hindistan’daki dinler ile Katolik mezhebi, tasarrufu ve yatırımı değil, hayata geleneksel yaklaşımı teşvik etmişlerdir.Ama Protestanlığın sahneye çıkmasıyla kapitalizm ufukta görünmüştür.
Protestanlıkta (özellikle Calvinizmde) farklı olan nedir? Calvin, Tanrı’nın kimin cennete, kimin cehenneme gideceğini önceden belirlediğini iddia etmiştir. O’na göre bu dünyada nereye gideceğinizi bilemezsiniz. Bu doktrin insanı, cennete mi yoksa cehenneme mi gideceği konusunda belirsizlik içinde bırakarak kaygılı bir varlığa dönüştürür. Bu soruyla boğuşan kilise üyeleri, Tanrının seçtikleri arasına girdiklerini kanıtlamakla kendilerini yükümlü hissetmektedirler. Cennet için seçilmiş insanlar gibi yaşarlar ve sıkı çalışma kurtuluşun bir göstergesidir.
Bu anlayış Calvinistlerin oldukça ahlaklı yaşamaları, sıkı çalışmaları, zamanını israf etmemeleri, tutumlu olmaları konusunda müşevvik unsur olmuştur. Aylaklık ve gereksiz harcama, olumsuz özellikler olarak görülmüştür. Hayatta kendini inkâra dayanan bu yaklaşım, Protestan etik olarak adlandırılmıştır.
Sıkı çalışma ve sadece ihtiyaç için para harcama, para biriktireceğimiz anlamına gelir. Bu birikim, harcanmadığı için yatırıma yönlendirilir. Bu da üretimin artışına yol açacaktır.
Katoliklikten Protestanlığa (özellikle de Calvinizme) doğru bir dini değişim, düşünce ve davranışlarda son derece köklü değişmelere (Protestan etik) yol açmaktadır. Bu durum kapitalizmin ruhunun gelişimi ile sonuçlanmıştır.
Kapitalizm, Avrupa’da doğmuştur; çünkü Calvinist teoloji, kapitalizmin temel unsurları olan tutumluluk, çok çalışma, yatırım gibi kültürel özellikleri yüceltmektedir. Özetle ifade etmek gerekirse, modern kapitalizm, ruhunu Protestan ahlakından almıştır. Protestanlığın çok çalışmaya, meslek kavramına, tutumlu olmaya ve yatırıma yaptığı vurgu erken kapitalizmin teşvik edici bir unsuru olmuştur. Örneğin tüketime yapılan vurgu bugüne kadar hiç olmadığı kadar kapitalist toplumun en önemli kültürel öğelerinden biri haline gelmiştir.
Link to post
Sitelerde Paylaş

protestanlığın doğuş nedeni budur.

zengin prenslik ve krallıklar, servetlerini vatikan'la paylaşmak istemediler.

ve dahası kilisenin elindeki servete göz diktiler.

"din önderi martin luther" kilisenin mallarının yağmalanmasını istedi.

ve yoksul köylüleri vatikan'a karşı ayaklandırdı.

200 yıl süren savaşların ardından birbirlerini tanıdılar ve mesele kapandı.

daha sonra 1800'lü ve 1900'lü yıllarda ateist, komünist devrimler oldu.

ve hep kilisenin malları yağmalandı.. din adamları öldürüldü ama yeni bir din kurulmadı.

yani dindar ve dinsizlerin kendi iç ve aralarındaki mücadele ve bölünmeler hep servet paylaşımından doğdu.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...