Jump to content

Ben Ahlak Mahlak Tanımam Diyen Varmı?


Recommended Posts

3 minutes ago, Cold water said:

Senin sordugun soru mu simdi? Bilimim sucu yasamadan gocmek istememek ne demek yahu?

Kardeşim biz inançsız insanlarız, düşüncelerimizin sınırı yok

Yaptıklarımızın hesabını da vermeyeceğimizie göre

Link to post
Sitelerde Paylaş
42 minutes ago, copyPaste said:

Mesela yanına kalacağını bilse adam öldürecebilecek, tecavüz, hırsızlık, gasp yapacak, bilimum suçu yaşamadan göçmek isteyemecek adam varmı aramızda

Hani böyle ahlak, insanlık, iyilik gibi keiimelerin saftasa olduğunu düşünen

Kelimeler safsata olmaz. Onlarla kurdugun cumleler safsata olur.

Ahlak tanridan gelmemistir, evrimin urunudur demek safsata degildir.

Evrimin urunu olmasi onlari yanilsama yapmaz, dogada mutlak anlamlari vardir demek safsatadir.

Ben bu alamdaki ahlak savunuculuguna safsata diyorum ama saydigin kotuluklerin hicbirini de yapamiyorum olamaz mi?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ramazan geldi. Gazetelerde, televizyon ve radyo kanallarında ramazan sohbetlerinden geçilmiyor. Ben de bunları bazen okuyor veya dinliyorum. Bu yazı ve sohbetler iki kümeden oluşuyor. Birinci kümedeki yazılarda (dindarlar bunları seviyor) “şekil ve usul” anlatılıyor.

Burada anlatılanlar “Günah işleyebilirsin. Ama takke giyer, başını bağlar, ibadet edersen yine de cennete gidersin” şeklinde özetlenebilir. Diğer kümede de İslam'ın ibadetten ibaret olmadığı, özünde insanın toplum içindeki davranışlarını düzenlemeyi amaçladığı anlatılıyor. İslam “güzel ahlâk” dinidir deniyor. Güzel ahlak nedir sorusuna da Peygamberimizin yaşam tarzıdır cevabı veriliyor. Peki, Müslümanlar, ne kadar ahlaklı?

DÜNYA AHLAKLILIK ENDEKSİ

 

“Dünya Ahlaklılık Endeksi” diye bir şey yok. Buna karşılık Türkiye'de de faaliyet gösteren Transparency International (Uluslararası Saydamlık) adlı bir kurumun yayınladığı “Yolsuzluk Algılanması Endeksi” diye bir sıralama var. Yolsuzluk ile ahlaksızlık tam olarak eş anlamlı değil.

Daha doğrusu, yolsuzluk ahlaksızlığın sadece bir türüdür. Yolsuzluk yapan herkes kesin ahlaksızdır. Ama eline fırsat geçmediği için hayatında hiç yolsuzluk yapmamış bir kişi de ahlaksız olabilir. Yayınlanan son listede Türkiye, Avrupa'nın en yüksek yolsuzluk algılamasına sahip ülkesi olarak yer alıyor.

AHLAK NEDİR?

 

Eğer ahlakın evrensel bir tanımı yoksa her toplum kendini ahlaklı sanabilir. Öyleyse önce bir tanım gerek.

“Ahlak, toplum tarafından geliştirilen ve bireylerden uyması istenen; amacı, bireyin kendi nefis ve çıkarlarını kollarken, diğer bireylerin ve toplumun çıkarlarına halel getirmesini engellemek olan kurallar manzumesidir.”

RÜTBE-İ AHLAKIN AYNASI NEDİR?

 

Doğada sadece soyut değil, somut olan pek çok şey de doğrudan ölçülemez. Mesela bir toplumun ahlaklılık rütbesi, ancak yarattığı sonuçlar üzerinden ölçülebilir. Ahlakın sonuçları mutlaka bir yerde “ete kemiğe bürünür” ve çıplak gözle görülür. Bunların başında da “imar ve trafik” düzenleri gelir. Bugünden itibaren herkesin fahri “ahlak ölçüm uzmanı” olmasını istiyorum.

İki göreviniz var. Birincisi; gittiğiniz, gezdiğiniz ve gördüğünüz her köy, kasaba, semt, kent ve ülkeyi “trafik” ve “imar” kıstaslarına göre değerleyin. Bu nispeten kolay olan görevinizdir. Zor olan ikincisidir. Önce kendinizin, sonra babanızın, ananızın, kardeş, akraba ve hemşerinizin, sevdiklerinizin ve saydıklarınızın aldığı her kararı ve davranışı yine bu iki kıstasa göre değerleyin ve “0-10” arası bir not verin.

Son söz: Ahlaklı toplum, ahlaklı bireylerden oluşur

EGE CANSEN

Link to post
Sitelerde Paylaş

Tuzu kuru, sağlığı yerinde, ekonomik sıkıntı çekmeyenlerin vs. nedense "ahlakla" pek işleri olmaz bence.
Bunların ne zaman bizzat kendi çıkarları söz konusu olduğunda ise...
"Vay efendim bu haksızlık, insanlığa sığmaz, bunlar insan olamaz" diye yaygarayı basarlar.
Yani toplumun kuralları şöyle dursun, her insanın kendine göre biçimlendirdiği, kendine özel "ahlak" kuralları vardır.
Bu kurallar insandan insana göre değiştiği gibi, aynı kişide bile günden güne değişebilir.
Mesela hayatı boyunca trafik kurallarına uyan ve kırmızı ışıkta duran birisi, gün gelir, hiç durmayıp, hem kendisini hem de diğer insanları tehlikeye atmaktan çekinmez.
Veya ne bileyim, bugün "beyaz" dediğine gün gelir "siyah" demekten pek gocunmaz. Bunun tipik örneklerini özellikle siyaset ortamında görmek pekala mümkün.
Bu yüzden bana göre 100% ahlaklı insan olmadığı gibi 100% ahlaksız insan da yoktur.
Sanırım gerçek ikisinin ortasında bir yerlerde.    

 

tarihinde kavak tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Bir kac metre ötede onlarca insan ölmüşken, sağ kalanlar canının derdindeyken taksicilerin tek derdi nasıl cepleri olabilirdi?

 

Taksici meselesi ‘diğerini fark etmeme’nin başka bir biçimi. Taksici, kazıklamaya çalıştığı müşteriyle ortak yanlarını, insan olduklarını, onun yerinde kendisinin de olabileceğini görmüyor. Kişisel çıkarı öne geçiyor.

 

“Bu tam bir orta sınıf özelliği” diyor Prof. Dr. Melek Göregenli, “Bu tür davranışlar genelde yoksullara atfedilir. Oysa yoksullarınki daha çok hayatta kalmak için yapılan yağmadır. Bunda ise amaç bu koşullardan kâr elde etmektir. Burada müthiş bir kendine dönük bireycilik var.”

 

Koşullar zorlaştıkça ve sistem herkese yeterli güvence ve imkân sağlamadıkça hoyratlığın arttığından söz ediyor.

 

Dediğine göre, Brüksel’deki taksicinin böyle davranmamasının nedeni Avrupalı’nın doğuştan iyi olması falan değil. Onun yaşam standardı zaten bir çizginin üstünde. Ayrıca, o toplumda diğerini görmek, iyilik yapmak bir değer. Demokrasi, adalet, sistemik koruma mekanizmaları olmadığında ise herkes yaptığını çok kolay meşrulaştırıyor; “Bir ben mi şövalyelik yapacağım? Ben de gelirime bakarım” diyor. Kimse devletin ya da bir dış aktörün hayatını kolaylaştırmayacağını biliyor. O yüzden, çok ahlaksızca da olsa, kendi yöntemleriyle hayatta kalmaya çalışıyor. Herkes orman kanunlarını kendine göre yorumluyor.

Link to post
Sitelerde Paylaş

çeşitli ahlak türleri var.
islam ahlakı, marksist ahlak, toplumsal ahlak, evrensel ahlak  vb.

ahlak türlerinin tanım ve uygulamaları da hep değişken.
hepsi de dualizm ürünü bir bencillik ve çelişki içeriyorlar.

sonuçta ahlak kurallarına uymak da uymamak da insanlara ve farklı toplum kesimlerine çıkar sağlıyor.

bu çıkarlar bir noktada çatışmaya neden oluyor. 
çünkü ahlak kurallarına uyanlar kendilerini aldatılmış, sömürülmüş ve enayi hissediyorlar.

Link to post
Sitelerde Paylaş

taksicilerin çoğunun ahlaksızlığa ve dolandırıcılığa eğilimli olması enteresan. hepimizin taksicilerle ilgili kötü bir anısı vardır. aslında bu taksicilerle de alakalı değil. taksici denen esnaf, hepimizin sık muhattap olduğu bir tip olduğundan öyle görünüyor diye düşünüyorum. yoksa taksici, genel nüfusun bir yansıması. taksicilerin çoğunluğunun bu gibi davranışlara eğilimli olması, bu milletin çoğunluğu ile ilgili de bir fikir veriyor bize.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Taksiciler çoğunlukla eski mahkumlardır. Saldırgan ve ahlaksız olmaları şaşırtıcı değil. Normal sokak arası esnafında da eski hükümlü sayısı fazladır. Bunların çoğu zaten tescilli pisliktir.

Evet. Yine bir ahlak başlığı. Allaha hesap vermeyeceğinizi bilseniz bacınızı skermiydinizci angutun teki yakmış yine lambayı.

Ahlakı dine mal etmeye çalışmak, dine yapılmış en büyük iltifattır. Ahlak kesinlikle dinden bağımsız, doğal bir olgudur. Din tam aksine, çoğu zaman ahlaksızlığın kaynağı olmuştur.

Allah'a hesap vermeyeceğimi biliyorum. Peki bacımı sker miyim? Skmem. Çünkü bacımla aramdaki saf ilişkiyi bozmaya değmez. Onunla kardeşlik ilişkisi içinde olmak bana daha çok zevk veriyor.

Allah baba kulağımı çekmeyecek. Peki insan öldürür müyüm? Öncelikle insan öldürecek olursanız Allah'tan önce hesap vereceğiniz yerler var. Devlet ya da öldürdüğünüz kişinin yakınları gibi. Hadi bunlardan kaçtım diyelim, yine de öldürdüğüm insanla göz göze gelecek olsam bütün ömür boyu bunun acısını yaşarım herhalde.

Hırsızlık yapar mıyım? Eskiden kitap falan çalardım. Ama emekli, yaşlı bir kadını gasp edip 3 aylık maaşını elinden almaya çalışmam. 

Allah korkusunun insanları suç işlemekten alıkoyduğunu hiç sanmıyorum. Cezaevlerinde bir araştırma yapılsın, hükümlülerin büyük çoğunluğunda Allah inancı olduğuna eminim. 

Peki dinin insanları ahlaksız davranışlardan, suç fiillerinden alıkoyduğu fikri nereden çıkıyor. Bence bunu korkak psikopatlar uyduruyor. Tecavüz, cinayet, toplu katliam falan yapmak isteyip korkuyorlar, bu korkuyu da Allah'a bağlıyorlar. O Allah korkusu falan değil oğlum, o bayağı bildiğin düz tırsaklık.

Link to post
Sitelerde Paylaş

FARELER VE İNSANLAR

 

Chicago Üniversitesi’nden meslektaşım Peggy Mason ve ekibinin fareler üzerinde yaptığı ilginç bir deney var. Fareler üzerine deney yapılması, insanı daha iyi anlamak için. Dünyanın en önemli bilimsel yayını olan Science’da yayınlanan çalışma “fareler ve insanlar” denklemini değiştirecek nitelikte. Deney çok basit: Araştırmacılar iki fareyi alıp birini dışarıdan kapısı açılabilir şeffaf bir hücreye hapsetmişler, diğerini ise hücrenin etrafında serbest bırakmışlar. Serbest fare hücre hapsindeki fareyi görüyor ama herhangi bir şey yapması gerekmiyor. Araştırmanın ilk bulgusu şu: Hücre hapsinde bir fare olunca serbest gezen farede huzursuzluk ve stres artıyor. Yani hiç tanımadığınız biri de olsa ötekinin acı çekmesine şahit olmak huzur bozuyor. Ama asıl bulgu bu değil...

 

ACI ÇEKENE YARDIM DOĞAMIZDA VAR!

 

Araştırmacılar deneyi birkaç defa tekrarlayınca çok daha farklı bir şey oluyor: Serbest fare birkaç tecrübenin ardından, hiçbir ödül ya da öğrenme mekanizması olmadan kapıyı açmayı keşfediyor. Araştırmayı yürüten ekipten Dr. Bartal’ın açıklaması önemli: “Biz bu fareleri hiçbir şekilde kapıyı açmak için eğitmiyoruz. Bu konuda hiçbir ön tecrübeye sahip değiller ve bu kapıyı açmak hiç de kolay değil. Ama ne zaman hücreye bir fare tıksak, dışarıdaki fare önce huzursuz oluyor sonra deneme yanılma yoluyla bıkmadan usanmadan kapıyı açmanın bir yolunu buluyor.”

 

YARDIM, HİÇBİR BEKLENTİ OLMADAN YARDIM!

 

Araştırmacılar “Acaba fareler gerçekten karşılıksız bir empati ile mi yoksa hücredeki fareyi çıkartarak kendilerine sosyal bir fayda sağlamak için mi kapıyı açıyor?” sorusuna da yanıt aramış. Bu tezi test etmek için de hücredeki farenin kapısı açıldıktan sonra onu doğrudan deney ortamından uzaklaştırmışlar. Buna rağmen dışarıdaki fare her seferinde yine yardım etmeye, kapıyı açmaya devam etmiş. Sosyal bir fayda ummadan!

 

RÜŞVET YEMEYEN FARELER!

 

Araştırmanın devamı çok daha ilginç. Acaba dışarıdaki fareye bir rüşvet verilse o fare yine yardım etmek ister mi? Araştırmacılar bunu ölçmek için yukarıdaki deney ortamına birbirinin aynısı iki kafes koymuşlar. Birinci kafese bir fareyi hapsetmişler, ikinci kafese ise farelerin çok sevdiği çikolata kırıntılarını koymuşlar. Şimdi sorayım: “Sizce dışarıdaki fare hangi kafese yönelmiştir?” Tahmin ettiniz! Serbest fare çikolatayı daha çok tercih etmemiş ve yine gidip hücredeki fareyi kurtarmış. Araştırmacılar dışarıdaki farenin önce çikolatayı yiyip ardından diğer kafesteki fareyi kurtarabileceğini ama bunu yapmadığını ve hatta serbest kalan fare ile çikolatayı paylaştığını biraz da şaşkınlıkla ifade ediyor.

 

DOĞAL OLUN, ÖTEKİNİN DERDİYLE HEMGAM OLUN!

 

Özetle, empatinin, ötekine karşılıksız yardımın biyolojik bir temeli var. Biz bu temel üzerine başkalarının acısını görünmez kılan dinsel, ırksal, siyasal duvarlar örersek ancak huzurumuzu kaçırmayı başarırız. Çünkü başkalarının acısını paylaşamayan, sevinci ve huzuru da çoğaltamaz. 

 

SELCUK SİRİN

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 2 weeks later...
On 7/1/2016 at 13:52, copyPaste yazdı:

Kardeşim biz inançsız insanlarız, düşüncelerimizin sınırı yok

Yaptıklarımızın hesabını da vermeyeceğimizie göre

Siz bence inancsiz degil, aksine cok fazla inancli bir insansiniz, lakin psikopatolojik ifadesiyle, bir takim kompulsif egilimlerinizin agirligi altinda zihnen ezilmektesiniz. Alintiladigim iletinizde urettiginiz soylemin psikolojik tabanini, okuyuculardan gizlediginizi dusunecek kadar da safsiniz.  

Her neyse, yine de bir seyi ifade etmek gerekli; "inancsiz olmak", hukuk-tanimaz bir yasam surmeye, kendine-saygisizliga, psikotik-kriminal egilimlere ya da bu gibi egilimlerin aksiyona dokulmelerine tekabul etmez. Her turden psikotik egilim, inancli ya da dindar bir kimsede gorulebildigi gibi, inancsiz/dinsiz kimsede de gorulebilir. Bu baglamda, yaptiklarinizi (ya da yapmak istediklerinizi) "hesap" dusuncesine endekslediginizi belirtmeniz, sadece icerisinde bulundugunuz zihinsel durumu, haliyle -muhtemelen- yasadiginiz hayatin nasilligini acik etmektedir.

Ahlak mevzusuna gelince; ahlak kaideleri; sosyokulturel, ve paradigmaldirler, yani; kavramsal tabanda sabit olmayip, degiskendirler. Bu cercevede, sayet insan denilen, diger canli varliklar ile birlikte bir toplum dahilinde yasamaktaysa,  "birey bilinci" denilen zihinsel niteligi gelistirmesi tutarli olacaktir. Aksi takdirde, gerek psikolojik/subjektif dunyasinda, gerek sosyal statusunde problemlerin turemesi kacinilmaz olur.

Saygilarimla

tarihinde epoché tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
On 01.07.2016 at 23:04, copyPaste yazdı:

Mesela yanına kalacağını bilse adam öldürecebilecek, tecavüz, hırsızlık, gasp yapacak, bilimum suçu yaşamadan göçmek isteyemecek adam varmı aramızda

Hani böyle ahlak, insanlık, iyilik gibi keiimelerin saftasa olduğunu düşünen

 

Cevabını bildiğin soruları niye soruyorsun? Sorunun saçması olmaz der Hacı ama bazen oluyor işte.

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş

taksicilerden bahsetmişken bugün Fransa'da bir terör saldırısı oldu. kurbanları bölgeden ücretsiz olarak taşıyarak kaçırdı. birkaç hafta önce Atatürk havalimanında olan saldırıdaysa bizim taksiciler krizi fırsata çevirdiler. taksimetreyi 100 $ 300 TL'den açtılar. toplumda feci bir yozlaşma var

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...