Kuranınizinde 0 Temmuz 21, 2016 gönderildi Raporla Share Temmuz 21, 2016 gönderildi Bu darbeyi hala TAYYİP ERDOĞANIN PLANLADIĞINI düşünüyorum. Tayyip artık her şeyi yapabilir. Artık gözü iyice döndü. Tüm kamu kurumlarına yargıya ve orduya kendi adamlarını koyacak. Medya artık tamamen onun eline geçecek. Gazeteciler paralden veya hakaretten tutuklanacak. Yakında başkanlık mitingleri düzenleyecek. Yeni anayasayı tamamen kendine göre dizayn edecek. Yakında başkomutan olacak ve orduyuda kendine bağlayacak. Link to post Sitelerde Paylaş
jumanji35 0 Temmuz 21, 2016 gönderildi Raporla Share Temmuz 21, 2016 gönderildi erdoüan ve akplilerin vücut dillerinden anladğm tiyatro olmadığı. niye bu kdr soğukkanlıydı tayyip bence ona biat edenlerin gözü karalığını bildiğinden. adam tankın altına yatıyor bildiğin. gitmiş yani. ideolojileri sekteye uğramasın diye çok rahat ölümü göze alır tabanı. bunu gördük. ki ayrıca az badire de atlatmadı kendisi. onun özgüveni de vardır tabi. Link to post Sitelerde Paylaş
malta erigi 0 Temmuz 21, 2016 gönderildi Raporla Share Temmuz 21, 2016 gönderildi ben bu hava kuvvetleri komutanı için üzülüyorum ya. 70 küsür yaşında adamı dövmeye doyamadı Tayyip'in polisleri. gazetede çıkan her yeni fotoğrafında daha kötü işkence izleri var. ayıptır ya... deden yaşında adamı ne diye dövüp duruyorsun. zaten hapiste ölecek. Link to post Sitelerde Paylaş
bosyinebos 0 Temmuz 21, 2016 gönderildi Raporla Share Temmuz 21, 2016 gönderildi 28 minutes ago, malta erigi said: ben bu hava kuvvetleri komutanı için üzülüyorum ya. 70 küsür yaşında adamı dövmeye doyamadı Tayyip'in polisleri. gazetede çıkan her yeni fotoğrafında daha kötü işkence izleri var. ayıptır ya... deden yaşında adamı ne diye dövüp duruyorsun. zaten hapiste ölecek. 64 yaşında bir adam. daha bir hafta öncesine kadar tayyip erdoğan'ın has-güvenilir adamıymış. nete bakıyorum. dava açsın. 500 bin doları cebine koysun diyenler var. ama darbe şemasında adı olduğu söyleniyor. Link to post Sitelerde Paylaş
LGBTİ 0 Temmuz 21, 2016 gönderildi Raporla Share Temmuz 21, 2016 gönderildi İki sünni Müslüman grup iktidar için çarpıştı, biz de iki kötüden daha az kötü olanını seçmek zorundaydık. Bu darbe değildi, pis bir örgütün işgaliydi, pis bir üfürükçünün Humeynicilik oynadığı bir Türkiye hayal ediyorlardı iyi ki başaramadılar. Böyle iğrenç bir topluluğun girişimini, Atatürk'ün mirasını taşıyan tek bir kişinin bile desteklemesi hayal bile edilemez. Dün ''GEZİ'' de kendi gençlerinin kafasını halkın gaz fişekleriyle patlatanlar, şimdi ''DEMOKRASİ'' çığlıklarıyla DEMOKRAT rolünü üstlenmişler sokaklarda ''Bizim Silahımızı Bize Doğrulttular'' diye kahramanı oynarlarken, ''GEZİ'' de penguenlere bağlanan CNN TURK Kahraman oldu ''Beyefendi''ye bağlanıp. Bu kahramanların Ali İsmail'e yaptıklarını unutmadık ve daha nicelerini. Laik kesim sindirilmiş hayretler içinde çaresizce seyretmekten başka yol bulamıyor, ağzını açan darbeci, , batı hayranı, vatan haini ilan edilir oldu. Vasıfsız yandaşlarla doldurulan makamlarla böyle giderse Osmanlı gibi çöküşü kaçınılmaz ülkenin. Eniştesinden alırız artık haberi. Atatürk'ün mirasını taşıyan hanımefendiler ve beyefendiler bu makamlara getirilmezse sonumuz yakın. Şu an medyada konuşan bir sürü ''Her devrin adamı'' gazeteci müsveddeleri emin olun başarılı olsalardı ilk alkışlayan olurlardı Her dem hor görülen LGBTİ mensubu penceresinden görülenler bu. Saygılar. Link to post Sitelerde Paylaş
Kuranınizinde 0 Temmuz 21, 2016 gönderildi Raporla Share Temmuz 21, 2016 gönderildi Benim hala umudum var. Bu ülkede cumhuriyeti yıkmaya çalışanlara atatürkü kaldırmaya gerici yeni anayasayı getirmeye çalışanlara; 28 ŞUBATIN O DEVRİMCİ RUHUNU HATIRLATIRIZ ONLARA CUMHURİYET MİTİNGLERİNİ HATIRLATIRIZ. ONLARA 2013 HAZİRANINI HATIRLATIRIZ. Arkadaşlar gün birlik günü ateisti deisti agnostiği kim olursan ol bu faşizme bu gericiliğe bu diktatörlüğe artık dur deme zamanı. Yarın her şey için geç olabilir. Link to post Sitelerde Paylaş
bosyinebos 0 Temmuz 21, 2016 gönderildi Raporla Share Temmuz 21, 2016 gönderildi 1 hour ago, malta erigi said: ben bu hava kuvvetleri komutanı için üzülüyorum ya. 70 küsür yaşında adamı dövmeye doyamadı Tayyip'in polisleri. gazetede çıkan her yeni fotoğrafında daha kötü işkence izleri var. ayıptır ya... deden yaşında adamı ne diye dövüp duruyorsun. zaten hapiste ölecek. 27 mayıs darbesinde menderes destekçisi generaller dayak yemişler ve hatta idam cezası almışlar. ama bir orgeneralin polisten dayak yemesi gibi bir onursuzluk daha önce hiç olmamıştı. yani erdoğan'ın mesajı açık. askerler devlet memurudur. emir kuludur ve hatta hiçbir şeydir. Link to post Sitelerde Paylaş
Abdul Alhazred 0 Temmuz 24, 2016 gönderildi Yazar Raporla Share Temmuz 24, 2016 gönderildi Ahmet Zeki Üçok'un söylediğine göre 2013 ergenekon ve balyoz soruşturmalarında görevden alınan generallerin yerine alt sıralardan fetöcüler yerleştirilmiş.4 sene sonra askeriyenin içerisinde %98 fetö dışında asker kalmıycakmış.2013 senesi bu bakımdan önemli bir husus. Bu sayede asker içi yapılaşma son bulacakmışki ,kısmi dönüş sağlanmış darbe sonrası. Link to post Sitelerde Paylaş
leonardo18 0 Temmuz 24, 2016 gönderildi Raporla Share Temmuz 24, 2016 gönderildi On 7/21/2016 at 09:45, Robespierre yazdı: Sen bu yazdığını benim mesajıma cevap olarak mı yazdın? Fethullah'ın milliyetçi olduğunu söylüyorsun, bir yandan da casus olabilir diyorsun. Milliyetçi olan kişi casus olabilir mi? Sen ya milliyetçinin anlamını bilmiyorsun ya da casusun ne iş yaptığını bilmiyorsun. Kafanı bir topla ve öyle yaz. Saçma şeylerle karşılaşınca insan sinirleniyor. Fethullah okullarının ne olduğunu bilmiyorsun. Bilmediğin halde niye akıl yürütüyorsun, anlamak mümkün değil. Fethullah okulları, yurtdışında yaşayan Türklerin çocuklarına hizmet vermek için açılmamıştır. Türklerin yoğun olarak yaşadıkları yerler bellidir. Başta Almanya ve diğer Avrupa ülkeleri, kısmen Amerika falan. Fethullah okulları bu bölgelerde çalışmıyor. Afrika'da, Orta Asya'da falan yoğunluk kazanmıştır. Yani ABD'nin yumuşak güç (soft power) ihtiyacı duyduğu coğrafyalarda çalışırlar ve senin garip bir şekilde iddia ettiğin gibi Türklere değil, bulundukları ülkelerin vatandaşlarına hizmet verirler. Onları ABD çıkarlarına uygun şekilde devşirmeye çalışırlar. Temel amaç budur. Zaten öğretmenlerin çoğu ABD'lidir. Maaşları ABD öder. Fethullah okulları Rusya'da, Kırgızistan'da ve Azerbaycan'da yasaklanmıştır. Sebebi, bunların casus faaliyeti yürütüyor olmasıdır. Ha, bu casusluğu Türkiye adına değil ABD adına yaptıkları söylenmektedir. Kırgızistan'da ve Ukrayna'da turuncu darbeler için karagah olarak kullanılmışlardır. Konu ile tamamen ilgisiz şeyler söylüyorsun. Hakikaten bilmiyor musun, yoksa kafaları mı karıştırmaya çalışıyorsun anlamadım. Bilmiyorsan öğren, kafaları karıştırmaya çalışırsan, karıştıramazsın. Amaç o değil tabi ki. Benim okuduklarıma göre buralardan çıkan kişilere "kilit noktalara yerleşme ve gerektiği zaman eyleme geçme" talimatı veriliyor. Yine de ben bilgisizim. Çok ilgilenmiyorum Bugün Cumhuriyette yazılanları okuyunca da hayret ettim. Adam Hasan Sabah değil tabi. Ve geçmişte milliyetçi biri olduğu söylenirdi, onu aktardım. Casus da değiller anladığım kadarıyla, Erbakancı gibi bir şeyler. Ordunun üst kademesine ve spor kulüplerine kadar sızmış olmaları da benim açımdan halen bilimkurgu gibi bir şey. Ben anlamadım, anlamadığımı da söylüyorum. Link to post Sitelerde Paylaş
leonardo18 0 Temmuz 24, 2016 gönderildi Raporla Share Temmuz 24, 2016 gönderildi On 7/21/2016 at 21:26, malta erigi yazdı: internette bir binbaşının, darbeci bir tuğgenerali dövdüğü videoyu gördüm. çok tuhafıma gitti. binbaşıyı bırakın bir albay bile generalin yanında merdivenlerden çıkarken ellerini yanlarda birleştirip hazırolda çıkmaya çalışır, komik görüntüler olurdu normalde ne AKP imiş be arkadaş. 10 senede Türkiye'ye ait ne varsa değişti. Hiçbir şey değişmedi. Ya da evet değişti. Ama Turgut Özal döneminde de çok şey değişmişti. Yine halk çok öfkeliydi, yine öldükten sonra herkes ondan bahsediyordu. Liberal-sermaye partilerinin özelliği bu. Link to post Sitelerde Paylaş
leonardo18 0 Temmuz 24, 2016 gönderildi Raporla Share Temmuz 24, 2016 gönderildi On 7/22/2016 at 00:12, LGBTİ yazdı: İki sünni Müslüman grup iktidar için çarpıştı, biz de iki kötüden daha az kötü olanını seçmek zorundaydık. Bu darbe değildi, pis bir örgütün işgaliydi, pis bir üfürükçünün Humeynicilik oynadığı bir Türkiye hayal ediyorlardı iyi ki başaramadılar. Böyle iğrenç bir topluluğun girişimini, Atatürk'ün mirasını taşıyan tek bir kişinin bile desteklemesi hayal bile edilemez. Dün ''GEZİ'' de kendi gençlerinin kafasını halkın gaz fişekleriyle patlatanlar, şimdi ''DEMOKRASİ'' çığlıklarıyla DEMOKRAT rolünü üstlenmişler sokaklarda ''Bizim Silahımızı Bize Doğrulttular'' diye kahramanı oynarlarken, ''GEZİ'' de penguenlere bağlanan CNN TURK Kahraman oldu ''Beyefendi''ye bağlanıp. Bu kahramanların Ali İsmail'e yaptıklarını unutmadık ve daha nicelerini. Laik kesim sindirilmiş hayretler içinde çaresizce seyretmekten başka yol bulamıyor, ağzını açan darbeci, , batı hayranı, vatan haini ilan edilir oldu. Vasıfsız yandaşlarla doldurulan makamlarla böyle giderse Osmanlı gibi çöküşü kaçınılmaz ülkenin. Eniştesinden alırız artık haberi. Atatürk'ün mirasını taşıyan hanımefendiler ve beyefendiler bu makamlara getirilmezse sonumuz yakın. Şu an medyada konuşan bir sürü ''Her devrin adamı'' gazeteci müsveddeleri emin olun başarılı olsalardı ilk alkışlayan olurlardı Her dem hor görülen LGBTİ mensubu penceresinden görülenler bu. Saygılar. O akşam ne olduğunu halen tam olarak anlamadım. Ama AKP'nin karnaval düzenlemesi sürpriz bir şey değildi. Hatta ilk saatlerde AKP'li olmayan kişilerin askere karşı çıktıkları, olayın sonrada AKP mitingine döndüğü söyleniyor. Da 10 gün oldu hala davul zurna oynuyorlarmış. Onu nasıl beceriyorlar onu anlamadım. İşe filan gitmiyor mu bunlar? Link to post Sitelerde Paylaş
leonardo18 0 Temmuz 24, 2016 gönderildi Raporla Share Temmuz 24, 2016 gönderildi On 7/22/2016 at 00:20, Kuranınizinde yazdı: Benim hala umudum var. Bu ülkede cumhuriyeti yıkmaya çalışanlara atatürkü kaldırmaya gerici yeni anayasayı getirmeye çalışanlara; 28 ŞUBATIN O DEVRİMCİ RUHUNU HATIRLATIRIZ ONLARA CUMHURİYET MİTİNGLERİNİ HATIRLATIRIZ. ONLARA 2013 HAZİRANINI HATIRLATIRIZ. Arkadaşlar gün birlik günü ateisti deisti agnostiği kim olursan ol bu faşizme bu gericiliğe bu diktatörlüğe artık dur deme zamanı. Yarın her şey için geç olabilir. Tabi ki canım. Bugün Kılıçdaroğlu çıktıktan sonra bende öyle düşünmeye başladım. Rusya'ya dönmedik ve zaten büyük ihtimalle dönmeyiz. Konu yavaş yavaş bittiğine göre şunu da ekleyebilirim: -Bence HDP/Demirtaş da konuşsun: Mesela desin ki "Ses hızını aşan uçakların seslerinin yarattığı korkuyu ve verdiği rahatsızlığı siz de gördünüz. biz de Siirt/Mardin/Diyarbakır'da böyle sesler (özellikle geceleyin) duymak istemiyoruz." Bunu söylemesi lazım. Bu tür savaş makinalarının görüntüsü bile sinir bozucu. Oralarda 80'lerden beri bunlarla burun buruna yaşayan halk kaçınılmaz olarak Türkiye'den nefret edecektir. Kılıçdaroğlunun bugün yaptığı gibi, "Madem ki demokrasi diyorlar..." diye söze gireceğiz. Bu F-16 olayından sonra, gelecekte Kürtleri İngiltere'nin Kuzey-İrlanda ve İskoçyayı tutabildiği şekilde elimizde tutacaksak, bu konuya dikkat etmemiz gerektiğine karar verdim. Hatta Oralarda psikolojik destek bile olmalı. İnanılmaz sinir bozucu sesler ve insanları eninde sonunda küfür etmeye veya kötü şeyler yapmaya iter. Link to post Sitelerde Paylaş
KokTurk 0 Temmuz 24, 2016 gönderildi Raporla Share Temmuz 24, 2016 gönderildi From:mustafakemal.selanik1881@gmail.com To: devlet.bahceli@tbmm.gov.tr, dperincek@ip.org.tr, kemal.kilicdaroglu@chp.org.tr, bcoskun@sozcu.com.tr, emincolasan@sozcum.com, fbila@milliyet.com.tr more Date: 2016-03-05 08:32 Subject: Erdoğan'a darbe yapılacak Kim bu MİT ve TSK içindeki CIA ajanları ( ODA Tv. 28 Şubat 2016 Pazar ) *"Erdoğan'a darbe yapılacak" diyen makalenin tam metni* *ERDOĞAN’ A DARBE YAPILACAK* ------------------------------ 27.02.2016 17:08 Rusya’ya birlikte, 27 Şubat’ta başlaması planlanan ateşkes için anlaştıklarını duyuran ABD’nin, Türkiye’nin Suriye sınırındaki bombardımanına tepki göstermemesinin arkasında, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yönelik bir darbe girişiminin olabileceği iddia edildi. CounterPunch'a yazdığı yazıda, Ankara'nın Suriye'deki Kürt güçlerine yönelik ‘gizli kapaklı bir savaş' yürüttüğünü savunan ABD'li gazeteci Mike Whitney, ABD Başkanı Barack Obama ve yönetimin de bundan tamamen haberdar olduğunu belirterek *"MİT ve TSK içerisinde ajanları bulunan ABD bu durumdan faydalanabilir."* diye yazdı. Odatv çok konuşulan o makalenin tamamını Türkçe'ye çevirdi. *İşte Şıvan Okçuoğlu çevirisiyle o makale:* Cuma günü (19 Şubat) Rusya tarafından Türkiye'nin olası bir Suriye işgalinin önüne geçmek üzere hazırlanmış bir önerge ABD tarafından reddedildi. Türkiye'nin desteklediği militanları korumak ve Kürtler'in ilerleyişlerini durdurmak için sınıra yığdığı binlerce piyadesini ve zırhlı askeri aracını Suriye'ye sokabileceği konusunda artan endişeler üzerine Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) Rusya tarafından acil bir toplantıya davet edilmişti. YPG, Türkiye ile Suriye arasında kalan son koridoru da ele geçirmek üzere. Türkiye'nin askeri bir müdahelesinin bölgedeki gerginliği arttıracağından endişelenen Moskova'nın tek sayfalık önergesi oldukça açık ifadeler içeriyor. Rusya'nın BM delegesi Vladimir Safronkov metin hakkında şu sözleri ifade etmişti,* ''Rusya'nın sunduğu önerge taslağının ana elementleri, öncelikle tüm grupların Suriye'nin iç işlerine burunlarını sokmalarını engellemek ve Suriye'nin egemenlik hakları ile bağımsızlık hakkına saygı duymalarını sağlayarak olası kara harekatı fikirlerinden uzaklaşmalarını sağlamak.* *Önergede açıkça belirtildiği gibi, Moskova'nın elindeki raporlar Suriye Arap Cumhuriyeti'nin topraklarına yönelik askeri bir kara harekatına girişmek üzere sınır bölgelerde normalin üzerinde bir yığılma gözlendiğini açıkça ortaya koymaktadır.''* Önerge hakkında ihtilaf doğuracak hiç bir konu yoktu, ne bir hile, ne de gizli bir amaç. Delegelere basitçe Suriye'nin egemenliğini destekleyerek silahlı bir saldırganlığa karşı olup olmadıkları soruldu. Bu sorular BM'nin kuruluş amacıyla doğrudan ilişkili meselelerdi. ABD ve müttefikleri bu önergeyi redderttiler, çünkü Washington'un Suriye'de varolan jeopolitik hırslarını gerçekleştirmekte başarısız olmuşlardı. Önergeyi reddetmek bir noktayı açıklığa kavuşturuyor, ABD Suriye'de barış ortamı istemiyor. Dahası, Obama yönetimi Türk kara birliklerinin bölgedeki karışıklığı önlemekte önemli bir role sahip olabileceğini ve Birleşik Devletler'in halen Suriye'de kazanabileceğini düşünüyor. Unutmayalım, eğer önerge kabul edilmiş olsaydı Türkiye'nin olası bir harekatı sonsuza kadar tarihe karışacaktı. *TÜRK ORDUSU BM ONAYI OLMADAN İSTEMİYOR* Neden? Çünkü, Washington Post'ta bulunan bir habere göre *''Türk ordusu BM'nin güvenlik konseyinin onayı olmadan bir kara harekatına girişmek istemiyor.''* Batılı çoğu insan, diktatöryel bir güç elde etmiş olması nedeniyle istediği her an bu tip bir kara harekatını başlatabilecek olan Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın yarattığı yanılsamanın etkisindeler. Fakat asıl mesele bu değil. Erdoğan ordu içerisindeki bir çok rakibini saf dışı bırakmış olsa da, en yüksek rütbeli subaylar sivil toplumdan aldıkları destek ile mutlak bir otonomiye sahipler. Türk generaller girişecekleri bir harekatın gelecekte savaş suçu sayılarak yargı olasılığını doğurmayacağı konusundan emin olmak istiyorlar. Bunu anlamanın en iyi yolu ise, olası bir harekatın ABD, NATO ve BM tarafından desteklenip desteklenmediğini gözlemektir. Önergeyi reddeden Obama yönetimi bu dinamikleri elbette anlamaktadır. Obama'nın istediği, Washington adına sürdürülen vekalet savaşında Türkiye'nin her an Suriye'ye girebilme ihtimali ve Rusya önderliğindeki koalisyonla çarpışma olasılığı kapısının açık kalması yönündedir. Bu vesile ile diyebiliriz ki, Obama kısa vadede Esad'ın iktidarının yıkılamayacağını anlamış fakat Rusya'yı asla sonu gelmeyecek bir bataklığa çekmek istemektedir. ABD'nin önergeyi imzalamayı reddetmesinden saatler sonra Geneva'da düzenlenen ve kapalı kapılar ardında Amerikalı ve Rus yüksek rütbeli komutanların katılarak ateşkesin içeriğini tartıştıkları bir toplantı gerçekleşmişti. *MOSKOVA NEDEN KARŞI* Ateşkes, genel anlamda *''düşmanlıklara son vermek''* manasına gelse de, burada yıpranmış durumdaki cihadcılara ve ABD destekli isyancılara toparlanıp yeniden bir araya gelerek ileri bir tarihte yeniden savaşmak için güç toplamak manasına geliyor. Fakat, Moskova ve Washington savaştan yıpranmış kentlere insani yardım ulaştırmak istiyorlar ve Esad'ın Suriye'nin geleceğindeki rolü hakkında derin bir ayrım içerisinde bulunan gruplar arasında *''politik geçiş'*' hedefliyorlar. Washington Post bu konuda şunları yazmıştı: '' Çok sayıdaki problemden bir tanesi, kimin terörist olduğunu belirlemek meselesi haline gelmiş durumda. IŞİD, el-Nusra ve el-Kaide, Suriye' de bir arada ve kaynaşmış durumdalar, Rusya ve Suriye her birini terörist olarak görmektedir. El - Nusra' nın kuzeybatı yönündeki Türkiye sınırında bulunan isyancılar ile bir arada bulunması ve üzerlerindeki etkisi bilhassa problemli bir konu. Rusya, ABD'nin önerdiği el-Nusra'nın en azından geçici bir süre için de olsa bombalanmaması yönündeki talebini reddetmişti.'' -Washington Post- Bir başka şekilde söyleyecek olursak, Obama yönetimi 9-11'i gerçekleştiren ve 3000 Amerikalı'nın ölümüne neden olan gruplar ile ortaklaşa çalışmak istiyor ve aynı gruplar on binlerce masum Suriyeli'nin ölümünden sorumlular. Masumların kaybettikleri hayatlarının tek sebebi, Vahabi paralı askerler tarafından işgal edilen ülkelerinin İslami bir halifeliğe dönüştürülmek isteniyor oluşu. Doğal olarak, Moskova bu maskaralığa karşı çıkıyor. Böyle olsa da, Dış İşleri Bakanı John F. Kerry'nin Pazar günü duyurduğu kadarıyla, kendisi ve Rus meslektaşı, Sergei Lavrov, ateşkes üzerine geçici bir anlaşma hakkında prensipte fikir birliği içerisinde olsalar da çatışmaların günler içerisinde tekrar başlama olasılığının bulunması insana düşündürüyor, ateşkesin aynı anda nasıl hem *''zorunlu''* hem de *''ihlal edilebilir''* olabildiğini kimse açıklayamıyor. BM çatısı altında reddettiği Rusya'nın önergesinin ardından, sadece saatler sonra el-Kaide'yi Rusya'nın önerdiği ateşkes esnasında koruyucu bir şemsiye altına almaya çalışması Obama yönetiminin ne denli iki yüzlü olduğunu görmek açısından faydalı oldu. Bu durumda ABD'nin *''terörle savaş'*' sözüne ne demeliyiz? *ANKARA SALDIRISI* Bu esnada Türkiye'de gerçekleşen ve 28 kişinin hayatını kaybetmesine, 61 kişinin yaralanmasına neden olan bombalı Ankara saldırısının ardından Erdoğan'ın Suriye'ye girmekle ilgili tehditleri katlanarak artıyordu. Türk hükümeti saldırının ardından YPG ile bağlantısı olan Salih Naccar adında genç bi aktivisti suçladı. Patlamadan sadece 24 saat sonra hükümetin açıklamaları boşa düştü. Batı medyasına o anda henüz düşen bir habere göre, web sayfalarından yaptıkları duyuru ile Kürdistan Özgürlük Şahinleri (TAK) bombalı saldırıyı üstlenmişti. (TAK yasadışı PKK ile bağlantısı olan bir örgütlenmedir.) Pazartesi günü Erdoğan rejimi yeni tahrip edici haberler ile bir kez daha sarsıldı: DNA örnekleri failin hükümetin idda ettiği gibi Neccar değil, baştan beri saldırıyı üstlenen TAK üyesi Abdülbaki Sömer olduğunu gösteriyordu. Bu yazı yazılırken hükümet halen ilk açıklamalarının savaş isteklerini desteklemek üzere söylenmiş bir yalandan ibaret olduğunu itiraf etmemişti. Erdoğan ve aşırılık yanlısı meslektaşları şimdilerde halen Suriye'de savaşma fikrini desteklemek üzere iyiden iyiye gözden düşmüş iddialarını tekrar etmeye devam ediyorlar. Erdoğan'ın Pazar günü Gaziantep'te gerçekleşen UNESCO toplantısında söyledikleri: *''Topraklarına, vatandaşlarına, birliğine, beraberliğine yönelik tüm saldırıları gerekirse kaynağında bertaraf etmekteki kararlılığını bir kez daha ifade ediyorum. Hiç kimse Türkiye'nin kendisini hedef alan terör saldırıları karşısında kendisini savunma hakkına engel olamaz.''* Bu sözler Türkiye'nin neden geçen hafta boyunca Suriye topraklarını bombaladığını açıklıyor. Açıklığa kavuşturduğu bir başka konu ise, Erdoğan'ın militanların neden Suriye topraklarından Türkiye'ye özgürce girmelerine izin verdiğini ve militanların Suriye ordusu karşısında daha başarılı saldırılar yapmasını mümkün hale getiren bu izini neden verdiğidir. New York Times'ın şu haberine bakalım: ''Adını anonimleştirdiğimiz Suriyeli isyancı bir kaynağımızdan öğrendiğimiz kadarı ile, geçtiğimiz hafta Halep'te süren çatışmalara katılmak üzere Türkiye'den 2000 kişilik bir destek birlik getirildi. Türk güçleri isyancıların bir kaç gece içerisinde bir taraftan ötekisine geçmelerini kolaylaştırdılar, gizlice isyancılara İdlib'e kadar eşlik ettiler, Türkiye'den dört saatlik bir mesafe ölçüsünde, ve tekrar Suriye'ye girerek savaş halindeki güçlere katılarak iyi korunan Azez'de savaşa dahil oluyorlar.'' New York Times'ın Suriyeli isyancıların Türkiye'ye geçişlerinin serbest olduğuna dair yayınladığı şu habere bakalım: Levant Cephesi komutanı Ebu İssa,* ''Hafif silahlardan ağır silahlara, havan topundan füzelere ve tanklarımıza kadar her şeyi sınırdan geçirmekte özgürdük.''* *ABD LAİK ARAPLARI NEDEN HEDEF ALIYOR* Obama yönetiminin iyi bildiği bir gerçek, Erdoğan Suriye'de devam eden yangına benzin taşıyor, fakat bu gerçeği görmek yerine öteki tarafa bakmayı tercih ediyorlar. Bununla birlikte Suriye topraklarını bombaladığı için Obama'nın gayet zayıf kalan bir üslupla azarladığı Erdoğan'ın Türkiye'nin kendisini savunma hakkına dair söylediklerini onaylayarak, West Bank ya da Gazze Şeridi'nde işlediği cinayetlere dair İsrail'e gösterdikleri anlayışa benziyor. Yalnız bu konuşmalar dahi Washington'un yaklaşımlarındaki iki yüzlülüğü görmek için yeterlidir. Washington'ın Suriye'de varolan hareket planı nedir? Yönetim gerçekten IŞİD belasını defedip düşmanlıklara son verebileceğini düşünüyor mu? Ya da Obama'nın bilmediğimiz başka bir planı mı var? İlk olarak, Washington IŞİD hakkında en az endişe hissedenlerden biri değil. Bu grubun korkuluk rolü oynaması ABD'nin ulusal çıkarları doğrultusunda Suriye'ye asker gönderme projesi için gerekli. Eğer IŞİD öcüsü yarın ortalıktan kaybolacak olursa, Beyaz Saray ortaya yeni öcüler çıkarmakta zorlanmayacaktır, uyuşturucu savaşı gibi ya da ona benzer gülünçlükte, bölgedeki yıkımı aralıksız sürdürebilecek bir bahane mutlaka bulunur. ABD'nin güçlü laik Arap rejimlerini devirmek istemekteki amacı ne olabilir? Yoksa uzun vadeli ABD/İsrail projelerine karşı bir duruş sergiledikleri için mi? Öteki aleni sebep ise bölgesel kaynakları kontrol altına alıp boru hattı koridorları inşa ederek Avrupa'nın enerji ihtiyacını ABD doları kullanarak gidermek zorunda kalmaya devam etmesi için olabilir mi? *MİT VE TSK İÇİNDEKİ ABD AJANLARI* ABD ve YPG arasındaki müttefik ilişkisinin ABD'nin Suriye'de varolan gelecek planları açısından bir önemi olmadığına inanmaya devam ediyoruz. Eğer cihadcılar Suriye'nin kuzey sınırında bulunan dikdörtgen alanı bütünüyle kontrol altında tutabilecekler ise, Kürt bölgelerinin ABD için bir önemi kalmayacaktır. ABD'nin YPG ile kurduğu samimi ilişkinin asıl sebebi Türkiye'yi kızdırmak ve o'nu Suriye'de bulunan Rusya'nın kurduğu askeri koalisyonla karşı karşıya getirmek üzere provoke etmek. Türk askeri bölgede beş yıldır savaşan ancak son zamanlarda ricat pozisyonuna geçmiş bulunan cihadcılara ve öteki vekaleten savaşan güçlere destek kuvveti olarak görev alabilir. Daha da önemlisi, Türkiye'nin olası bir Suriye harekatı zaten taraflara ayrışmış bulunan ülke içinde ciddi boyutta bir tepki ortaya çıkarabilir ve bu durum Erdoğan'ın gücünde ciddi bir azalmaya neden olabilir. MİT ve TSK içerisinde ajanları bulunan ABD ise bu durumdan faydalanabilir. Bütünüyle tarafsız bir yaklaşım ile, sosyal bir hareketi kışkırtmak dahi rengi önceden belli olan bir devrimi ateşleyerek sorun çıkarıcı Erdoğan, Washington'dan yönetilen bir darbe ile etkisiz hale getirilebilir. Benzer bir oyunu daha önce Kiev'de CIA eliyle gerçekleştirilirken izlemiştik. *OBAMA ERDOĞAN'IN SURİYE'YE GİRMESİNİ BEKLEYECEK* Gözünde canlandırması zor değil, Obama gizlice Erdoğan'a yeşil ışık yaktı ve altındaki halıyı çekmeden önce askerlerini Suriye'ye sokmasını bekleyecek. Benzer bir sahtekarlık örneği 1990'da Amerikan elçisi Irak'a gittiğinde gerçekleşmişti. April Glaspie, Saddam'ın Kuveyt'e girmesine onay vermişti. Irak ordusu hedeflerine henüz ulaştığı anda ABD kendi ordusunu devreye sokarak Çöl Fırtınası Operasyonu adı altında büyük ölçekli bir karşı askeri operasyon başlatmıştı. Bu Amerika'nın yerine daha uysal ve itaatkar bir Arap geçirmeden önce Saddam'ı devirmek için attığı ilk adımdı. Benzer bir rejim değişikliği tuzağı Erdoğan için mi kuruldu dersiniz? Kesinlikle öyle görünüyor. Link to post Sitelerde Paylaş
malta erigi 0 Temmuz 25, 2016 gönderildi Raporla Share Temmuz 25, 2016 gönderildi sanırım Tayyip darbe girişimini kullanarak kankası Bahçeli'yi Meral Akşenerden kurtaracak. Akşener darbeyi biliyordu, darbeden sonra Başbakan olacaktı diye laflar dönüyor. Link to post Sitelerde Paylaş
Abdul Alhazred 0 Temmuz 25, 2016 gönderildi Yazar Raporla Share Temmuz 25, 2016 gönderildi İyide benim anlamadığım Erdoğan zaten BOP projesi eş başkanlarından biri bir darbe yapıp neden yazıdaki gibi bir uygulama konulsun. 15 Temmuzdaki darbe bu yazıdan farklı bir tutum izlemekte. Link to post Sitelerde Paylaş
poiuz 0 Temmuz 25, 2016 gönderildi Raporla Share Temmuz 25, 2016 gönderildi Darbeyi cemaatin yaptigini varsayarsak... Darbe yapan da, yapilan hükümet te müslüman ve dinci Her ikisi de demokrasi icin haraket ettiklerini söylediler/söylüyorlar Ama her ikisinin davranislari da (darbe ve sonrasi yapilan temizlik) anti demokratik! Zaten demokrasimizi sokaga cikan ISIDciler kurtardi. Haydi hayirlisi... Link to post Sitelerde Paylaş
Abdul Alhazred 0 Temmuz 29, 2016 gönderildi Yazar Raporla Share Temmuz 29, 2016 gönderildi Erdoğan’ın darbe tezgahı ve siyasal iktidarın tam fethi – Kemal Erdem Cemaat’in kadrolarının Ordu içerisinde tek tek tasfiye edilmesi onun işine gelmiyordu. O bu tasfiyeyi daha büyük amaçları için bir “siyasal kaldıraç” olarak kullanmak istiyordu. Kontrollü bir şekilde Cemaat’in Ordu içerisindeki kadrolarını bir ikilem içerisine soktu, hiç acele etmeden onların etrafını sararak onlara darbe yapmaktan başka bir yol bırakmadı.Bu yola başvurdukları andan itibaren de zaten hazırlıklı olan Erdoğan,bu darbenin arkasına asıl kendi darbesini yerleştirdi 15 Temmuz günü akşam saatlerinde başlayan ve 16 Temmuz günü sabaha kadar süren ve Erdoğan tarafından hazırlanan ancak Fethullah Gülen Cemaati’nin kullanıldığı bir darbe tezgahı çok açık bir şekilde sahneye kondu. Bütün dünya bir Erdoğan ve AKP şovuna tanıklık etti. Şu ana kadar ortaya çıkan bilgiler , Erdoğan ile AKP hükümetinin Gülen Cemaati’nin darbe faaliyetlerinden haberdar oldukları ve darbenin içerisine sızarak bu darbeye bir “düşük” yaptırarak asıl kendi darbelerini gerçekleştirmiş olduklarını göstermektedir. Erdoğan bir çok defa yaptığı gibi , bu sefer de kendi düşmanlarının hatalarını kendisine müttefik yaparak ve “gelen kuvvetin yönünü tersine çevirerek” kendi asıl amacına ilerleyen bir strateji uygulamıştır.. Erdoğan, MİT aracılığıyla darbeyi önceden kontrol altına alarak ve kontrollü bir şekilde gelişmesini sağlayarak , Gülen Cemaati’nin bu hatasını devleti ve siyasal iktidarı tam ele geçirmek için kullanmıştır. 15 Temmuz darbesi, MİT tarafından Gülen Cemaati’nin darbesine düşük yaptırılarak gerçekleşmiş ve bu düşük darbe aracılığıyla asıl darbeyi Erdoğan yapmıştır.Yani darbe içerisinde darbe yapılmıştır. Darbe sonrasında yaşananlar ve ortaya çıkan bilgiler bu iddiamızı doğrulamaktadır. MİT’in uzun zamandan beri Ordu içerisinde Gülen Cemaati’nin adamlarını izlediği ve bu grubun bir askeri darbe hazırlığı içinde olduğu biliniyordu.İşte bununla ilgili haber: “Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ile bağlantıları olduğu iddia edilen Akın Öztürk’ün ‘darbe yapabilecek potansiyele sahip olduğunun’ geçen yıl bir grup subay tarafından Genelkurmay Başkanlığı’na bildirildiği öğrenildi. Türk Silahlı Kuvvetleri, devletten temizlenmeye başlanan FETÖ bağlantılarına sahip general ve amirallerin önümüzdeki günlerde yapılacak olan Yüksek Askeri Şura’da emekli edileceklerinin belli olması üzerine Orgeneral Öztürk’ün düğmeye bastığı ortaya atılan iddialar arasında. Eğer darbe başarılı olsaydı, Akın Öztürk Genelkurmay Başkanı olacaktı.” (hurriyet.com.tr/16 Temmuz 2016) Ama kanımızca Erdoğan ve hükümet, bu grubu tek izlememekteydiler ama bu darbenin içine de adamlarını sızdırarak ve başarısız bir darbenin ortaya çıkmasını sağlayarak , bu başarısız darbeyi bastırma görünümü altında bütün muhalefeti de bastırarak Erdoğan’a Başkanlık biçimi altında Tek Adam Diktatörlüğü’nü açmak istiyorlardı. CHP milletvekili Dursun Çiçek, CNN Türk’e yaptığı bir değerlendirmede üstü örtülü bir şekilde bu darbede MİT’in rolünü sorgulamış ve bu kadar yaygın bir örgütlenmeden MİT’in haberinin olmamasının mümkün olmadığını ve de bu darbenin bilerek Erdoğan ile hükümet tarafından önünün açıldığını belirtmiştir: “Bu kadar yaygın bir örgütlenmeyi istihbaratın önceden görmemesi anlaşılır gibi değildir. Milli İstihbaratın ve Cumhurbaşkanının bu örgütlenmeden önceden haberdar olup önlem almış olması gerekirdi. Şüphe var; acaba bilerek mi tedbir alınmadı? Genelkurmaybaşkanı’nın darbeciler tarafından kontrol altına alındığının anlaşılmasından sonra yerine hemen atama yapılmalıydı, gecikilmiştir. Atama zamanında yapılsaydı darbe girişimi daha az zararla engellenirdi” (hurriyet.com.tr/17 Temmuz 2016) İlginç bir şekilde 17/24 Aralık 2013 operasyonlarından sonra, Emniyet ve Yargı içerisinde büyük bir temizlik yapan Erdoğan, Cemaat’in Ordu içerisindeki uzantılarına dokunmadı.Hatta bu durum kamuoyunda büyük bir eleştiri konusu oldu.Bugün ortaya çıkan tablodan da anlaşılmaktadır ki, Erdoğan Cemaat’in Ordu içerisindeki uzantılarına bilerek dokunmayarak ve etrafını tamamen kuşatarak, onları başarısız bir darbe girişiminin içerisine çekerek, bu darbeyi bastırma görünümü altında kendi darbesini derinleştirmek ve iktidarı tam ele geçirmek istemekteydi. Ordu içerisindeki Cemaat kadrolarını teker teker tasfiye etmek varken,bunu yapmayarak, onları kendi darbesini gerçekleştirmek için kullanmıştır. MİT bu darbenin neresindedir? Bu darbeyi uzun zamandan beri izleyen MİT, hangi adamlarını bu darbeciler içerisine sokmuştur ve bu darbecileri nasıl kendi kucaklarına düşmeleri için manipüle etmiştir? Darbecilerin zamansız bir şekilde harekete geçmeleri için hükümet, bu darbeci kadrolara operasyon olacağı haberini yaymış ve onlar da bu durum karşısında hemen harekete geçmek zorunda kalmışlardır.İşte bununla ilgili Cumhuriyet’te Ahmet Şık’ın haberi: “ Ankara’dan istihbarat kaynaklı bir takım iddialar: Ordudaki Cemaat kadrolarına yönelen soruşturmalarla ilgili 16 Temmuz sabah erkenden operasyonların ilk dalgasının yapılmasına karar verildi. İzmir askeri casusluk davası kumpas soruşturmasın savcısı Okan Bato’nun şüpheli listesindeki askerlerin tamamı hakkında gözaltı kararı var. Bunun dışında komuta kademesindeki birçok rütbeliyi kapsayan gözaltı kararı verilmişti. Savcı Bato’nun, Ağustos şurasından önce operasyonların başlatılması önerisi Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından onaylanmıştı. Gözaltı kararları ve yapılacak operasyonlarla ilgili Genelkurmay’a bilgi verildi onay alındı. Bu sabah 04’te operasyonlar başlayacaktı. Aralarında darbe girişimine kalkışanların da bulunduğu haklarında gözaltı kararı verilen tüm askerler teknik takip altındaydı. 15 Temmuz gündüz saatlerinde teknik izleme yapan birimler olağan dışı hareketlilik gözlemlendiğini rapor etti. Ancak ne olduğu anlaşılamadı. 15 Temmuz gecesi ise darbe girişimi ortaya çıktı. Tahminen daha ileri tarih için planlanan darbe girişiminin B planı devreye sokuldu. Jandarma ve Hava Kuvvetleri merkezli darbe girişiminin beyni Cemaat. Sayıca çok büyük değillerdi ve ordu içinden destekleri zayıf kaldı. AKP ve Erdoğan karşıtı asker ve sivillerin kendilerine destek vereceklerini, AKP yanlılarına karşı yanlarında duracağını düşündüler.” (Ahmet Şık,Cumhuriyet ,16 Temmuz 2016) Erdoğan’ın amacı tek Cemaat’in kadrolarını Ordu içerisinde tasfiye etmek değildi. Ama bu tasfiyeyi bütün siyasal iktidarı ve özellikle Başkanlık Sistemi’nin önündeki engelleri kaldırmak için de kullanmak istiyordu. Cemaat’in kadrolarının Ordu içerisinde tek tek tasfiye edilmesi onun işine gelmiyordu. O bu tasfiyeyi daha büyük amaçları için bir “siyasal kaldıraç” olarak kullanmak istiyordu. Kontrollü bir şekilde Cemaat’in Ordu içerisindeki kadrolarını bir ikilem içerisine soktu, hiç acele etmeden onların etrafını sararak onlara darbe yapmaktan başka bir yol bırakmadı.Bu yola başvurdukları andan itibaren de zaten hazırlıklı olan Erdoğan,bu darbenin arkasına asıl kendi darbesini yerleştirdi. Cemaat’in darbesinin bastırılmasından sonra, bu rüzgarı arkasına alan Erdoğan, 2500 savcı ve hakimi, Anayasa Mahkemesi’nin iki üyesini ve HSYK’nın beş üyesini hemen tasfiye etti.Sanki Ordu’daki darbeyi bu kesimler yaptı? Zaten uzun zamandan beri,Erdoğan’ın yargıyı ve Anayasa Mahkemesi’ni yüzde yüz ele geçirmek için planlar yaptığı yazılmaktaydı ve Erdoğan’ın yargıyı yüzde yüz ele geçirme planının bu darbe tezgahı olduğu da açığa çıkmış oldu. Erdoğan’ın “15 Temmuz Darbesi” tamamen psikolojik savaş yöntemleri üzerine oturan bir darbedir.Darbenin bastırılması görünümü altında asıl darbenin yapılması yeni bir taktik değildir. Aynı darbeyi AKP-Cemaat ittifakı, Ergenekon Komplosu ile Kemalistlere karşı yaptı.Mağduriyet yaratarak kitleleri kazanmak daha etkili olduğu için, bu tür psikolojik operasyon destekli darbeler daha tercih edilmektedir.Çünkü böyle darbelerde bastırmanın şiddeti daha yüksek olmakta ve istenilen siyasi amaca yürümek daha kolay olmaktadır. Cemaat’in polis ve yargı içerisindeki tasfiyesine benzer bir tasfiye Ordu’da yapılmış olsaydı,bunun Erdoğan için fazla bir getirisi olmayacaktı. Bu darbeye MİT’in önceden hazırlıklı olduğu ve herşeyin en ince ayrıntısına kadar düşünüldüğü, Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’ın ve Kuvvet Komutanları’nın darbe boyunca enterne edilmelerinden bellidir.Genelkurmay Başkanı’nı gerçekten darbeciler mi rehin aldı yoksa darbeciler içindeki MİT’çiler mi rehin aldı? Erdoğan darbe sırasında Hulusi Akar’ın ve Kuvvet Komutanları’nın kendisine karşı olası bir başka darbeye girişmelerini önlemek ya da Cemaat ile birlikte hareket etmelerini önlemek için, bilerek Hulusi Akar’ı ve Kuvvet Komutanlarını enterne ederek ve emir-komuta zincirini askıya alarak işlerin ters gitmesinin önünü kesmiştir. Hiç kuşkusuz bunları hemen bilemeyiz ancak Erdoğan’ın darbe mekaniğinin mantığından bunlar çıkmaktadır. Yine Ordu içerisindeki Cemaat kadrolarının, Yüksek Askeri Şura öncesinden sıkıştırılarak darbe için harekete geçmelerinin sağlanması da manidardır. Herşeyin Erdoğan ve hükümetin lehine olacak şekilde gelişmesi, tesadüf ile açıklanacak bir durum değildir. Bir başka ilginç durum da MHP lideri Devlet Bahçeli’nin “haklı” çıkmasıdır. Kendi partisindeki muhaliflerin hareketini her fırsatta Cemaat’in MHP’yi ele geçirme girişimi olarak sunan Bahçeli’nin,Erdoğan’ın bu darbe girişiminden haberdar olduğu ve gizli bir şekilde Erdoğan ile ittifak yaptığı anlaşılmaktadır. Bahçeli’nin partisindeki muhalifleri Cemaat ile ilişkili göstermesi tesadüf değil, Erdoğan ile yapmış olduğu gizli anlaşmanın sonucudur.Bahçeli’nin “haklı” çıkması dahi , bu darbenin perde gerisinde , Erdoğan tarafından uzun zamandan beri hazırlandığının açık bir göstergesidir.Bahçeli kendi koltuğunu kurtarma karşılığında, Erdoğan’ın darbesinde figüran olmayı kabul etmiştir. Erdoğan 15 Temmuz olaylarında göründüğü gibi masum değildir. Cemaat’in darbesinin arkasına kendi darbesini yerleştirmesi görüşü ne komplodur ne de yabana atılacak bir fikirdir. Karanlıklar Prensi Hakan Fidan, IŞİD üzerinden Türkiye’ye füze attırarak Türkiye’nin Suriye’ye girmesine temel hazırlamayı biliyor da, Cemaat üzerinden bir provakasyon ile darbe yapmasını mı bilmiyor ? Yoksa insanlar Erdoğan ve AKP’nin bu kadar akıllı ve yetenekleri olmadıklarını mı düşünüyorlar? Bu insanlar sandığımızdan da akıllı ve zeki insanlar. 15 Temmuz olaylarında karanlıkta kalan ve tuhaf bir çok olay var.Darbeciler linç edildiği için ve tamamen itibarsızlaştırıldığı ve de tamamen kendilerini ifade etmeleri engellendiği için, hükümetin her dediği kamuoyu tarafından hemen doğru kabul edilmekte ve “yutulmakta”dır. Örneğin bu tuhaf olaylardan birisi de Meclis’in bombalanması olayıdır.Bu bombalamayı gerçekten kim yaptı? Bu bombalamanın hükümete yarayacak bir şekilde gerçekleşmesi tuhaftan da öte ve bu 15 Temmuz darbesinin en karanlık taraflarından birisidir.Darbeciler darbe ile başka siyasal güçleri de kendi yanlarına çekmek istiyorlardı ve TRT’de yayınladıkları bildiride de “demokratik ve parlamenter sisteme ve de insan haklarına saygılı bir sistem” kurmak istediklerini belirttiler.Bunun tersi olan bir eylemi niçin yapsınlar? Buradan da Meclis’in kimin tarafından bombalandığı kendiliğinden anlaşılmaktadır. Bunun gibi bir sürü olay vardır: Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanları’nın tutuklanması, Erdoğan’ın kaldığı otelin bombalanması,Saray’ın bombalanması,MİT’in taranması, Erdoğan’ın uçağının sözde jetler tarafından taciz edilmesi vs. Bütün bunların doğruluğunu kim teyit edecek ve bunu yapanlar gerçekten kimdi? Hükümetin adamları mıydı yoksa darbecilerin adamları mıydı? Madem MİT bu darbe tezgahının içindedir o zaman başka sorular akla gelmektedir: MİT darbecilerin “beynine” ne kadar sızmış ve onların darbesini ne kadar hükümete yarayacak şekilde manipüle etmiştir? Darbeciler içine sızdırılan adamların ne kadarı öldürülmüş ya da çıkan çatışmalar da öldürülmüştür? Ordu içerisindeki Cemaat kadrolarının ne kadarı ajanlaştırılarak çift taraflı kullanılmıştır? Sonra darbede başka tuhaflıklar da vardır. En kötü darbeci dahi, bir darbenin başarısı için siyasal iktidarın başını yoketmek için harekete geçer.Ama darbe boyunca Erdoğan ve Hükümet üyelerine yönelik hiçbir girişim olmadığı gibi, bir de bu siyasiler gece boyunca şov yaptılar (gayet rahat olmalarını da ayrıca bir kenara bırakıyorum). Sürekli bir şekilde Erdoğan ve Hükümet üyelerinin olmadığı yerler bombalandı. TRT’ye bildiri okutmaya giden grup da tuhaf bir şekilde spikere özel kanalları nasıl keseceklerini soruyordu.Darbeciler herşeyi düşünmüşler ama özel kanalları nasıl keseceklerini düşünmemişler! İnsan sormadan edemiyor: darbecilerin bazı gruplarını yoksa onlar içine sızmış hükümet ajanları mı darbenin başarısız olması için yönetiyordu? Eğer öyleyse bu ajanlar Meclis’in bombalanması gibi olaylara da karıştılar mı? Erdoğan darbesinin yöntemi o kadar basittir ki,bu kadar basit bir yöntemin bu kadar büyük politik sonuçlara yolaçması oldukça ilginçtir. Erdoğan’ın başından beri yani hükümete geldiğinden beri önceleri Cemaat ile ve daha sonraları ise tek başına bir darbe mekaniği var ve bu mekanizma parçalı bir şekilde ilerlemektedir. Yani Erdoğan’ın siyasal iktidarı tam ele geçirme yürüyüşü zamana yayılmış ve parça parça komplolar ve psikolojik savaş yöntemleriyle ilerlemektedir. Erdoğan’ın darbe mekaniği daha önce Ergenekon Komplosu’nda da gördüğümüz gibi sert ve yumuşak güçlerin birlikte kullanımına dayanmaktadır. Aynı birlikteliği 15 Temmuz darbesinde de görmekteyiz. Sert güçler de kendi içerisinde dolaylı ve dolaysız olarak ikiye ayrılmaktadır. Dolaylı güçler gizli olarak kullanılan güçlerdir ve dolaysız güçler ise devletin açık kolluk güçleridir. Yumuşak güçler ise, politik ve ideolojik güçlerdir :politikacılar, bürokratlar ve gazeteciler gibi. Bu sonuncular psikolojik savaşın yöntemlerine uygun olarak, sert güçlerin “darbelerini” halka manipüle ederek ve algının yönü ile şiddetini değiştirerek vererek, istenilen sonucu geniş kitlelere yayarlar. Erdoğan kendi darbesinin kollarını üçe ayırarak iktidarın iplerini tam ele geçirmiştir: 1-Halk güçlerine karşı IŞİD ve El Kâide terörü üzerinden darbe vurmuş; 2-Devlet içerisindeki muhalefete Gülen Cemaati üzerinden bir komplo ile darbe vurmuş. 3-Devletin kolluk güçlerini de “terörle mücadele” görünümü altında kullanarak bütün muhalefeti bastırmaya çalışmıştır. Birinci ve İkinci gruptaki güçler dolaylı ve gizli güçler olup, bu güçlerin darbeleri açık ve dolaysız güçler ile birleştirilerek, bütün toplum zapturapt altına alınmıştır. Bir başka nokta da, başta ABD ve Batı olmak üzere, bazı devletlerin Erdoğan’dan kurtulmak için Gülen Cemaati’nin darbesine bel bağlamış olduğunun ortaya çıkmasıdır.Bu darbenin aslında alttan alta gizli bir şekilde Batı tarafından desteklendiği ve de Erdoğan’dan kurtulmak için Cemaat’e bel bağlandığı anlaşılmıştır. Her işi yüzüne gözüne bulaştıran Batı bu darbeyi de yüzüne-gözüne bulaştırdı ve Erdoğan’ı hafife almanın bedelini ağır ödedi. Bundan sonra Batı’da daha fazla bombaların ve terör eylemlerinin olacağından artık kuşku yoktur. Türkiye 15 Temmuz’dan itibaren, Erdoğan’ın sinsi bir şekilde Gülen darbesinin arkasına gizlediği darbe ile daha da karanlık bir döneme girmiştir. Erdoğan 15 Temmuz darbesi ile tek Başkanlık Sistemi’nin önündeki engelleri kaldırmamış ama iktidarın iplerini de tamamen ele geçirerek, bütün ülkeyi tamamen esir almıştır! Link to post Sitelerde Paylaş
bosyinebos 0 Temmuz 29, 2016 gönderildi Raporla Share Temmuz 29, 2016 gönderildi 2 hours ago, Abdul Alhazred said: İlginç bir şekilde 17/24 Aralık 2013 operasyonlarından sonra, Emniyet ve Yargı içerisinde büyük bir temizlik yapan Erdoğan, Cemaat’in Ordu içerisindeki uzantılarına dokunmadı.Hatta bu durum kamuoyunda büyük bir eleştiri konusu oldu. Bugün ortaya çıkan tablodan da anlaşılmaktadır ki, Erdoğan Cemaat’in Ordu içerisindeki uzantılarına bilerek dokunmayarak ve etrafını tamamen kuşatarak, onları başarısız bir darbe girişiminin içerisine çekerek, bu darbeyi bastırma görünümü altında kendi darbesini derinleştirmek ve iktidarı tam ele geçirmek istemekteydi. Ordu içerisindeki Cemaat kadrolarını teker teker tasfiye etmek varken,bunu yapmayarak, onları kendi darbesini gerçekleştirmek için kullanmıştır. bu temizlik ne zaman bitecek. bu adam herkesi temizliyor. Link to post Sitelerde Paylaş
Engse Hohol 0 Temmuz 29, 2016 gönderildi Raporla Share Temmuz 29, 2016 gönderildi Genelkurmay Personel Plan Yönetim Daire Başkanı Tuğgeneral Mehmet Partigöç, Fetullah Gülen'i telefona arayıp Hulusi Akar ile görüştürmek istediği çift taraflı ifadelerde yazılı. Hulusi Akar ikna edilmekten korkup telefonda görüşmemiş. Yani darbe girişiminin planlayıcıları arasında Atatürkçüler yok. Sonra Erdoğan’ın yaveri Ali Yazıcı'nın da Atatürkçülük ile ilgisi yok. Sonra Tümgeneral Mehmet Dişli... Hulusi Akar ikna olmayınca yayınlatmak istedikleri bildiriyi imzalamaya, böylece güvendiği isimlerden birisi, AKP milletvekili Şaban Dişli'nin kardeşi Tümgeneral Mehmet Dişli darbecilerden değilmiş gibi davranıp, Akar'ı işin bittiğine ve bildiriyi imzalamaya ikna etmeye çalışıyor. Şaban Dişli'nin yetiştiği ortamda Mehmet Dişli'nin de Atatürkçü olması beklenemez. Planlamada atatürkçüler yok ama ortama uyup kullanılmış Atatürkçü subaylar olabilir. Link to post Sitelerde Paylaş
haci 0 Temmuz 29, 2016 gönderildi Raporla Share Temmuz 29, 2016 gönderildi 10 dakika önce, Engse Hohol yazdı: Genelkurmay Personel Plan Yönetim Daire Başkanı Tuğgeneral Mehmet Partigöç, Fetullah Gülen'i telefona arayıp Hulusi Akar ile görüştürmek istediği çift taraflı ifadelerde yazılı. Hulusi Akar ikna edilmekten korkup telefonda görüşmemiş. Yani darbe girişiminin planlayıcıları arasında Atatürkçüler yok. Sonra Erdoğan’ın yaveri Ali Yazıcı'nın da Atatürkçülük ile ilgisi yok. Sonra Tümgeneral Mehmet Dişli... Hulusi Akar ikna olmayınca yayınlatmak istedikleri bildiriyi imzalamaya, böylece güvendiği isimlerden birisi, AKP milletvekili Şaban Dişli'nin kardeşi Tümgeneral Mehmet Dişli darbecilerden değilmiş gibi davranıp, Akar'ı işin bittiğine ve bildiriyi imzalamaya ikna etmeye çalışıyor. Şaban Dişli'nin yetiştiği ortamda Mehmet Dişli'nin de Atatürkçü olması beklenemez. Planlamada atatürkçüler yok ama ortama uyup kullanılmış Atatürkçü subaylar olabilir. Nedir bu yaw? Dedikodularla mı savunuyorsunuz darbeyi Feto'nun yaptığını.. Bu kocakarı dedikodusu. Şu şunu demiş, bu şunu yapmış.. Link to post Sitelerde Paylaş
Recommended Posts