Jump to content

15 Temmuz Darbe Teşebbüsünü Kimler Yaptı?


Recommended Posts

  • İleti 1k
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

O yani haci,/adananin Asahi mahalesine gitsin bicibici yesin.

Yukari mahalede icli kofte Yok ona..

 

Cok entek Tantel takiliyor..

 

Resmen SAPITTI..

 

 

SIYIRDI KAFAYI.

 

 

 

tarihinde Bitburger tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
Quote

 

yazmış da yazmışsın. çoğuna da katılmıyorum.
ülkenin %70 i atatürkçü ise niye kadınların yüzde 70'i başını örtüyor. kemalizm'de baş örtüsü yoktur.

şunu unutma...sağ kesim için atatürk yoktur.. mustafa kemal paşa vardır.
örn. erdoğan; mustafa kemal paşa'yı över durur. çünkü devleti onunla birlikte kurduğuna inanır. (palavra)

darbenin türkiye'yi libya,ırak gibi yapacağına inanmıyorum. 
türkiye başka bir dünyaya aittir. milli gelirleri  vb.karşılaştır.

muhalefeti suçluyorsun.chp üzerine düşeni hep yaptı.

ama akp-mhp tabanı aynı.
bu nedenle devlet bahçeli sürekli olarak akp ile işbirliği yapmak zorunda kaldı.
koalisyon hükümetini bile engelledi. başbakanlık verdiler reddetti. böyle bir adam.
bu durumda akp, erdoğan rahmetli olana kadar iktidarda kalır.

asker atatürkçü diyorsun.. katılmıyorum.
askeriye ve subay sandıklarından hep akp çıkıyor. git araştır. sor.
akp'ye oy veren asker nasıl kemalist olur.

uzanları motorola ve nokia ile arasındaki olaylar dolandırma değil.. ödeme güçlüğüydü.
türkiye'de dolar 1,5 ayda 2 katına çıkmıştı . ekonomi çökmüştü. dolar yoktu.
alınan borç uzun vadeliydi ( galiba 10 yıl)  erken ödeme ile çok büyük oranda düşebilirdi.
ki zaten telsim satışından 2 milyar dolara yakın cash para aldılar.   asla da zarar etmediler. 

rusya'nın türk ekonomisine sınıf atlattığını söylüyorsun. katılmıyorum. 
enerji güvenliğimizi bozacak düzeyde bağlı olduğumuz bu geri zekalı ülkeye bir miktar ihracatımızın olması normaldir. 
ama asla çok değildir. son uçak olayı rusların dost yüzünü gösterdi.

bombalama Anıtkabire yapsa idi,  Türkiye sokağa inerdi. halk darbesi devrimi olurdu demişsin. katılmıyorum.
cumhuriyet mitingleri ve gezide 2.5 milyon insan sokağa döküldü. hiçbir işe yaramadı.
sadece akpli yandaşlara yeni toma, polis kadrosu ve  6 maaş ikramiye verilmesini sağladı.

az sayıda kemalist subay artık asla darbe yapmıyorlar. hükümet devlet gücüyle orduya saldırıyor.
kameralar önünde hakaret edilen ve dayak yiyen generalleri gördün.

abd'nin cemaat, ypg  ile ortak olduğu doğrudur. ama bunun ne anlamının olduğu ayrı bir konu.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Hacı Abi darbeyi Kemalistlerin yaptığını senden başka iddia eden bir insan yeryüzünde yok. Herhalde Türkiye'de olmadığın için, Türkiye'den çıkan sesleri pek duyamıyorsun.

Fethullahçı piçler TRT'de okuttukları bildirilerinde Atatürk'ün sözlerine göndermelerde bulunmuş olmaları, onları Atatürkçü yapmaz. O bildirideki sözleri ciddiye alan kişinin, o bildiriyi okuyan kadının elinde tuttuğu kağıt kadar aklı yoktur.

Şeriatçılar dahi darbeyi Kemalistlere itelemeye çalışmazken, sendeki bu gayreti anlamıyorum.

Bu işi Fethullahçıların yaptığının kanıtı, asker olmayan Fethullahçıların da darbede rol almış oldukları gerçeğidir. Darbede rol alan polisler ve hakimler de vardır. Bunların hepsi tespit edilmiştir. Bu insanların Fethullahçı örgüt ile bağı sabittir.

Bir insanın bir örgüt ile bağını tespit etmek o kadar zor değildir. Özellikle Fethullahçı olmanın bundan 2 sene öncesine kadar makbul bir iş olduğu düşünülecek olursa, özellikle TSK dışındaki örgüt mensuplarının bunu iftihar ile ortaya koymuş olmalarına şaşırmamak gerekir.

Artık darbeyi kimin yaptığını, bu işin bir darbe olup olmadığını tartışmayı bir yana bırakalım. Bu tartışma garip bir nihilizme doğru yol alıyor. Darbe vardır ve bu darbeyi Fethullahçı hainler yapmıştır. Nokta.

Tartışılacak konu yok mu, var. Bu darbe cumhuriyetçi kesimi endişeye sevk etmiştir. Tayyip Erdoğan'ın aşırı güçlenmesi, İslamcı tabanın bir özgüven patlaması yaşaması, devlet kurumlarında AKP'ye muhalefet edecek kadroların oldukça kısıtlanmış olması bir sorun olarak önümüzde duruyor. Tartışma bu konu üzerinde yürüyecek olursa, daha mantıklı bir düzleme oturmuş oluruz.

Link to post
Sitelerde Paylaş
58 minutes ago, bosyinebos said:

hacinin dediği şu. 

 

erdoğan kitleleri yanına çekmek için bir düşman yaratıp ona saldırıyor.
önce kemalistler şimdi de fetoculara saldırıyor.

erdoğan'ın düşman olduklarına düşman olursanız erdoğan'a dost olursunuz.
yani şu anda feto'ya saldırırsanız erdoğan'ın dostu olursunuz.

erdoğan'ın oyununa gelmeyin. feto'yu da önemsemeyin..

yani şu anda kemal kılıçdaroğlu ve devlet bahçeli erdoğan'ın dostudurlar.
çünkü erdoğan'ın oyunlarına meze olmuşlardır.

Bu tanim bu haliyle skintili ve gercekte söylenmek isteneni tam olarak yansitmiyor. "Olmayan", "sanal" düsman yaratip onun üzerinden calismak dogrusudur. Örnegin 11 Eylül olayindan sonra ABD Irak'la ilgili "dünyanin ve insanligin" 1. nolu düsmani algisini yaratarak o ülkeyi yok etti. Kullandigi argümanlar ve tüm iddialari gercek degildi. Ayni sey Türkiye icinde yapilmak isteniyor. Türkiye ISIDci algisindan en cok faydalananlar; PKK, ABD ve Rusya'dir. Suriye politikasinin bir cok yanlisi olsada, sen ABD ye Ceraplus "kirmizi" cizgimiz diyerek posta koyarsan darbeyide bekleyeceksin.

Türkiye artik su saatten sonra topyekun saldirilara ugrarsa sasirmayin. Avrupa basini ufaktan ufaktan Erdogan diktatorlügünü pekistiriyor benzeri acilimlara girdiler. Idam cezasi yeniden tatbil edilirse APO lari da sallandirilir korkusu ile karsi cikiyorlar, Türkiye'nin Nato üyeligi sorgulaniyor. Kaotik ortamlarin cadisi olarak adlandirilan Clinton dönemi icin bir hazirlik yapilmak istendi fakat basarili(Haciya) olamadilar. Olamayacaklar. Millet olarak biz Tayyib'in safinda görünüyor olsakta asil mücadelemizi vatanimiz icin verecegiz. Konu Tayyib olmus olsaydi onun 1 kursunluk isi vardi. Üstelik dibindeki 4 yaverde köstebekti. Isini cok kolayca bitirebilirlerdi. Ama konu o degil, Türkiye.    

Link to post
Sitelerde Paylaş
28 minutes ago, medicus said:

Bu tanim bu haliyle skintili ve gercekte söylenmek isteneni tam olarak yansitmiyor. "Olmayan", "sanal" düsman yaratip onun üzerinden calismak dogrusudur. Örnegin 11 Eylül olayindan sonra ABD Irak'la ilgili "dünyanin ve insanligin" 1. nolu düsmani algisini yaratarak o ülkeyi yok etti. Kullandigi argümanlar ve tüm iddialari gercek degildi. ..

..........

Beyin cimnastiği adına yazalım:

11 eylül= 15 temmuz

Irak'la ilgili "dünyanin ve insanligin" 1. nolu düsmani algisi = Feto ile ilgili "dünyanın ve insanlığın" 1 no.lu düşmanı algısı (!!)

soru: 11 eylül gerçek miydi?

insanlar öldü bu yüzden darbe gerçektir argümanı da bu bağlamda sıkıntılı hale gelebilir. Yalanın içine gerçek parçaları serpiştirilebilir. Hatta doğası ve iligili hadisenin dinamiği gereği serpişir. Meşhur "kontrollü kaos" tabiri kullanılabilir. Kontrollü olması istenen kaos kontrolden çıkmış ama neticede yine aynı amaca hizmet etmiş olabilir. İlgili kesim bu ayak üzeri darbeye, ayak üzeri olduğu için de başarısız olmaya mahkum darbeye "ittirilmiş" dahi olabilir. Gerçekler budur/değildir demiyorum. Konu akp olunca, ihtimal böyle olmasında da şaşılacak hiçbirşey olmazdı diyorum. Milleti bu sorguyu yapabilmekten dahi korkar hale getirdiler. Bu sefer gerçekten korkuttular. Sorguyu yapan direk sözde vatan haini ilan ediliyor. Yalnız olay hakikaten çok katmanlı bir hadise.

Bu bir fikir beyanı değil, perspektif önerisidir. Rahat olmak lazım. Düşüncelerimizden başka bir şey kalmadı geriye haddizatında.

Ha bu arada, bu konuyla ilgili iyimserlikeri de fazla iyimser buluyorum.

 

tarihinde teflon tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

 

25 minutes ago, medicus said:

 Türkiye artik su saatten sonra topyekun saldirilara ugrarsa sasirmayin. Avrupa basini ufaktan ufaktan Erdogan diktatorlügünü pekistiriyor benzeri acilimlara girdiler. Idam cezasi yeniden tatbil edilirse APO lari da sallandirilir korkusu ile karsi cikiyorlar, Türkiye'nin Nato üyeligi sorgulaniyor. Kaotik ortamlarin cadisi olarak adlandirilan Clinton dönemi icin bir hazirlik yapilmak istendi fakat basarili(Haciya) olamadilar. Olamayacaklar. Millet olarak biz Tayyib'in safinda görünüyor olsakta asil mücadelemizi vatanimiz icin verecegiz. Konu Tayyib olmus olsaydi onun 1 kursunluk isi vardi. Üstelik dibindeki 4 yaverde köstebekti. Isini cok kolayca bitirebilirlerdi. Ama konu o degil, Türkiye.    

idam cezası gelse bile geriye uygulanamaz. yani darbeci subaylar ve apo'nun canı emniyette.
umutsuz olmaya da gerek yok. çünkü akp'nin dönekliği dillere destan. bugün çatıştığıyla yarın sevişebiliyor.

esat ile el altından görüşüyorlarmış.
rusya ile suriye konusunda anlaştılar.. hangi konularda anlaştıkları bilinmiyor.

ışid zaten dünya-ahiret komşumuz. kaçak petrol vb.  ticaretimiz var. gani gani.. allah artıyor..
kürtler zaten denize çıkış konusunda dünyanın desteğini aldılar. önemli değil.. bulaşmayalım.

israil ile de anlaştık. her şey süper.

sıkıştıkça suriyelileri  avrupa'ya postalıyoruz.
dahası suriyeliler için sınırı açma tehdidiyle ab ve dünyadan milyarlarca dolar para alıyoruz.
zengin suriyelileri türkiye'de tutup sırtlarından para kazanıyoruz.

akp hep dört ayak üzerine düşüyor. fark ettin mi? hayırlı işler.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ortada çok enteresan bir durum var. Herkes kendine göre bir düşünce ortaya koymuş. Okuduklarım arasında mantıksız olduğunu düşündüğüm teori, Atatürkçü subayların darbeye kalkıştığı. Atatürkçü subaylar böyle acemice ve plansız bir darbeye kalkışmaz. Balyoz ve ergenekon davalarıyla tırpanlandıkları için böyle bir kalkışma başarısız olmuş olabilir.Ama bu subaylar kendi halkına ateş etmez, kendi askerini bu denli rencide etmez, halka linç ettirmez. Bu gerçekten bir darbe girişimi ise bunu Fethullahçı yapı gerçekleştirmiştir.Belki çok abartılı gelecek ama Erdoğan bile yaptırmış olabilir. Çünkü çok fazla çelişki var. Böyle saçma darbe girişimi olmaz.! 

Link to post
Sitelerde Paylaş
gladio bugün cemaati kullanmaktadır. rusya gibi ülkeler niye cia üsleri diye cemaat okullarını kapattı. cemaat niye iran'a sokulmuyor. cia/gladio katolik opus dei'yi nasıl kullanıyorsa cemaati de öyle kontrol altında tutmaktadır. bunlar bilinmeden ergenekon meselesi anlaşılamaz..."

soner yalçın, samizdat, sayfa 489.
Link to post
Sitelerde Paylaş

Feto cemaatinin ne kadar güce sahip olduğu hakkında çok fazla bir bilgim yok fakat atladığımız bir nokta var, sözü edilen paşalar TSK'ya, cemaat terör örgütü ilan edildikten sonra girmiş insanlar değil bu yüksek kademedeki-kimisi orgeneral kimisi tuğgeneral vs- askerlerin TSK içinde büyük bir geçmişi var. Yanı sıra cemaatle akp'nin birbirleriyle olan mazisi çok uzun yıllara dayanıyor. Bir başka deyişle bu ülkede gülen cemaatini en iyi tanıyanlar akpliler. Akın Öztürk bundan 10 sene önce de TSK'da idi 30 sene önce de. Bu adamın cemaatle ilgisi olduğunun akp tarafından bilinmemesinin imkanı yok. Ya da gözaltına alınan herhangi bir askerin. 

 

 

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
5 hours ago, exnihilo said:

ergenekon operasyonu bizzat gladyonun yürüttüğü bop a karşı direnebilecek güçleri tasfiye operasyonudur.

Ergenekon=fethullah=gladio

Çok komik bir denklem. Fethullah BOP'a mı direniyor? Kusura bakma ama sesli güldüm.

Ergenekon diye bir örgüt yok. Fethullah diye bir örgüt var. Gladio ise çok daha kapsamlı bir örgüt. Örneğin İtalya'da bu örgüt sobelendi ve daha önce Kontrgerilla olarak adlandırılan bu örgüt, İtalya olayından sonra Gladio ismi ile anılmaya başlandı.

Bazı konular tefekkür ederek, akıl yürütmesi yolu ile anlaşılamaz. Bilgi sahibi olmak gerekiyor.

Gladio = İtalya'da soruşturmayı yürüten savcının ifadesi ile gizli bir hükümettir. Bu hükümet, içinde bulunduğu ülkeyi NATO'nun hedefleri doğrultusunda tutmaya, o istikametten ayrıldığında tekrar o rotaya sokmaya çalışan bir yapıdır. Siz NATO ya da ABD çıkarlarına zarar verecek bir yönelim içine girerseniz, ülkenize yerleşmiş olan Gladio, sizi çeşitli eylemlerle bu yönelimden vazgeçirir. Sizi vazgeçiremeyeceğini anlarsa, size yok eder. Gladio budur. Tayyip Erdoğan'ın paralel devlet yapılanması çok isabetli bir tanımdır. Gladio gerçek anlamda bir paralel devlettir ve NATO (ABD) hesabına çalışır.

Ergenekon = Türkiye'nin milli  refleks taşıyan güçleri. Bu bir örgüt değildir. Ancak artık bir anlayış olarak algılanabilir. Türkiye'nin menfaatlerini önde tutan, her görüşten insanları ifade eder. Örgüt değildir.

Fethullah = Kökeni Komünizmle Mücadele Dernekleri olan, din soslu masonik bir örgüttür. Din olarak algıladıkları şey, geleneksel İslam değil bütün tek tanrılı dinlerin sentezinden oluşan İbrahimi dindir. İbrahimi din, ABD emperyalizminin icat ettiği, patenti ve kontrolü kendisinde olan yeni bir dindir. Fethullah örgütü bu yeni dini yaymaya çalışan, bir yandan ikbal dağıtarak genişleyen, büyük maddi gücü ve medya gücü sayesinde cazibe merkezi olmuş bir operasyon örgütüdür. Fethullah'ın yaydığı dinde Allah var Muhammed yoktur. Bastırdıkları bazı materyallerde "La ilahe İllallah Muhammeden resulullah" sözünü "La ilahe illalah" şeklinde kısaltarak kullanyorlar.

Doğru denklem şöyle;

Ergenekon x Gladio > Fethullah (alt küme)

Ergenekon ile Gladio ister istemez çatışır. Fethullah, Gladio'nun bir alt kümesidir.

Link to post
Sitelerde Paylaş
4 hours ago, Robespierre said:

Çok komik bir denklem. Fethullah BOP'a mı direniyor? Kusura bakma ama sesli güldüm.

Ergenekon diye bir örgüt yok. Fethullah diye bir örgüt var. Gladio ise çok daha kapsamlı bir örgüt. Örneğin İtalya'da bu örgüt sobelendi ve daha önce Kontrgerilla olarak adlandırılan bu örgüt, İtalya olayından sonra Gladio ismi ile anılmaya başlandı.

Bazı konular tefekkür ederek, akıl yürütmesi yolu ile anlaşılamaz. Bilgi sahibi olmak gerekiyor.

Gladio = İtalya'da soruşturmayı yürüten savcının ifadesi ile gizli bir hükümettir. Bu hükümet, içinde bulunduğu ülkeyi NATO'nun hedefleri doğrultusunda tutmaya, o istikametten ayrıldığında tekrar o rotaya sokmaya çalışan bir yapıdır. Siz NATO ya da ABD çıkarlarına zarar verecek bir yönelim içine girerseniz, ülkenize yerleşmiş olan Gladio, sizi çeşitli eylemlerle bu yönelimden vazgeçirir. Sizi vazgeçiremeyeceğini anlarsa, size yok eder. Gladio budur. Tayyip Erdoğan'ın paralel devlet yapılanması çok isabetli bir tanımdır. Gladio gerçek anlamda bir paralel devlettir ve NATO (ABD) hesabına çalışır.

Ergenekon = Türkiye'nin milli  refleks taşıyan güçleri. Bu bir örgüt değildir. Ancak artık bir anlayış olarak algılanabilir. Türkiye'nin menfaatlerini önde tutan, her görüşten insanları ifade eder. Örgüt değildir.

Fethullah = Kökeni Komünizmle Mücadele Dernekleri olan, din soslu masonik bir örgüttür. Din olarak algıladıkları şey, geleneksel İslam değil bütün tek tanrılı dinlerin sentezinden oluşan İbrahimi dindir. İbrahimi din, ABD emperyalizminin icat ettiği, patenti ve kontrolü kendisinde olan yeni bir dindir. Fethullah örgütü bu yeni dini yaymaya çalışan, bir yandan ikbal dağıtarak genişleyen, büyük maddi gücü ve medya gücü sayesinde cazibe merkezi olmuş bir operasyon örgütüdür. Fethullah'ın yaydığı dinde Allah var Muhammed yoktur. Bastırdıkları bazı materyallerde "La ilahe İllallah Muhammeden resulullah" sözünü "La ilahe illalah" şeklinde kısaltarak kullanyorlar.

Doğru denklem şöyle;

Ergenekon x Gladio > Fethullah (alt küme)

Ergenekon ile Gladio ister istemez çatışır. Fethullah, Gladio'nun bir alt kümesidir.

Esittir derken birbiriyle baglantili demek istedim sizin denkleminiz daha dogru anlatamadim haklisiniz

Link to post
Sitelerde Paylaş

Son dakika haberi: Ve Orgeneral Akar'ın yaveri itiraf etti!

Mesut HASAN BENLİ / ANKARA
20 Temmuz 2016 - 09:43Son Güncelleme : 20 Temmuz 2016 - 14:28
  • Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’ın yaveri ve darbe soruşturması kapsamında tutuklanan Piyade Yarbay Levent Türkkan, savcılık soruşturmasını çarpıcı itiraflarda bulundu. Türkkan, darbe yapılacağını 14 Temmuz sabahı saat 10.00-11.00 sularında öğrendiğini söyledi. Kendisine "Cumhurbaşkanı, Başbakan, Bakanlar, Genelkurmay Başkanı, Kuvvet Komutanları ve Orgenerallerin tek tek alınacağının, sessiz sedasız işin biteceğinin, darbenin gece 03.00'de yapılacağının söylendiğini" aktardı". Yaver, Rehin alınan Orgeneral Hulusi Akar'ın, darbecilerin teklifini reddetmesinin darbe girişiminin başarısızlığında önemli rol oynadığını söyledi. Paralel yapı üyesi olduğunu kabul eden Türkkan ifadesinin bazı bölümleri şöyle:

*Anadolu Ajansı, Piyade Yarbay Levent Türkkan'ın son fotoğraflarını servis etti.

FAKİR BİR AİLENİN ÇOCUĞUYUM

Hulusi Akar'ın Yaveri ifadelerinde "Ben fakir bir ailenin çocuğuyum. Babam çok fakir bir çiftçiydi. Tarlamız, bağımız bahçemiz yoktu. Fethullah Gülen Cemaati ile ilk defa ortaokul döneminde tanıştım. İyi ve geleceği parlak bir öğrenciydim. Okulda matematikten 9 almışlığım yoktur.
Ortaokulda cemaatin abileriyle tanışmıştım. 5 yaşından beri Subay olmayı hayal ediyordum. Bu idealim cemaatin ekmeğine tuz biber oldu. 1989 Işıklar Askeri Lisesi'nin sınavlarına girdim. Sınavı kendi bilgilerimle kazanacağımdan emindim. Cemaatteki abilerim de emindi. Fakat yine de bana sınav olmadan önceki gece yarısı getirip soruları verdiler. Soruları Serdar Abi getirmişti. Bursa merkezde bir cemaat evinde soruları bana vermişlerdi" dedi.

İŞTE ÖZETLE  O İFADELER

EVET CEMAAT ÜYESİYİM

Paralel Yapı üyesiyim. Fetullah Gülen cemaatindenim. 1989'da Işıklar Askeri Lisesi sınavlarına girdim. Sınavdan önceki gece soruları getirip verdiler. Ve liseyi kazandım. Genelkurmay'da emir subaylığı görevine getirildikten sonra cemaat adına verilen görevleri yerine getirmeye başladım.

NECDET ÖZEL’İ DİNLEDİM

Necdet Özel Paşa'yı (Eski Genelkurmay Başkanı Necdet Özel) dinleme cihazıyla sürekli dinliyorduk. Cihazı Türk Telekom'da çalışan 'Abi' verdi. Haftada bir cihazları götürüp 'Abi'ye veriyordum. Necdet Özel Paşa, Hulusi Akar Paşa ve Yaşar Güler Paşa döneminde dinleme yapıldı. Ben darbeyi 14 Temmuz 2016 Perşembe günü saat 10.00 sıralarında öğrendim.

2011-2015 yılları arasında Necdet Özel'in emir subay yardımcısı olarak çalışan yaver, daha sonra emir Subayı olmuş. Anlattıkları şoke edici: "Genelkurmay Başkanı Necdet Özel Paşa'yı dinleme cihazıyla sürekli dinliyordum. İki boğum parmak ucu kadar 'radyo' diye tabir edilen dinleme cihazını her gün paşanın odasına herhangi bir yere koyup akşam da çıkarken alıyordum. Kendi hafızası vardı. Pili bir gün dayanıyordu. Haftada bir dolan cihazı cemaat abime götürüp veriyordum, boş olanları alıyordum. Arada sırada Genelkurmay Başkanı'nın odasına dinleme cihazı araması yapılıyordu. Doğal olarak ben bu aramaların ne zaman yapılacağını önceden bildiğim için cihazı koymuyordum. 

'KENAN EVREN OLACAK MISIN, OLMAYACAK MISIN?'

15 Temmuz öğleden sonra Tümgeneral Mehmet Dişli'nin odasına gittim. O da cemaatçidir. Bize 'Genelkurmay Başkanı'na sen Kenan Evren olacak mısın olmayacak mısın diye soracağım' şeklinde beyanda bulundu. Dişli, Akar Paşa'nın teklifi kabul edeceğini düşünüyordu. Ancak Akar teklifi kabul etmedi. Kuvvet Komutanları da ikna edilemedi.

MEHMET DİŞLİ GİRİN DEDİ

15 Temmuz Cuma günü saat 20.00-21.00 arasında Genelkurmay Başkanı makamındaydı. Akar en son MİT Müsteşarı Hakan Fidan'la görüştü. Fidan makamdan ayrıldıktan sonra Özel Kuvvetler'den 20 civarında tam teçhizatlı asker Karargâh'a girdi. Dişli de oradaydı. 5 dakika sonra Dişli çıktı bize 'girin' dedi. 

AKAR  'YANLIŞ YAPIYORSUNUZ' DİYORDU

İçeri girdiğimizde Akar Paşa bize 'Yanlış yapıyorsunuz' dedi. Özel Kuvvetler onu götürdü. Sürekli bize 'Yanlış yapıyorsunuz' diyordu.

AKAR'IN EŞİNE HABER VER  

Ben orada kaldım. Dişli Paşa beni telefonla arayarak, komutanının eşini aramam konusunda isteği olduğunu söyledi. Ben de hanımefendiyi askeri hattan aradım. Hanımefendi konuşurken gözyaşlarına boğuldu. Meclis'in bombalandığını, sivil halkın öldürüldüğünü TV'den öğrendiğimde pişman olmaya başladım. Yapılanlar katliam gibiydi."

 İŞTE YAVER TÜRKKAN'IN İFADELERİNİN TAM METNİ

Cemaatte irtibat halinde olduğu kişilerin Murat, Selahattin ve Adil kod adlı şahıslar olduğunu aktaran Türkkan, şöyle devam etti:

"Bunlardan Murat'ın evini biliyorum. Konya yolu civarındadır, gösterebilirim. Diğerlerinin ve tamamının ne iş yaptıklarını ayrıca adres ve açık kimlik bilgilerini bilmiyorum. Bu abilerle Murat'ın evinde ayda bir ya da iki ayda bir rutin görüşmelerimi yapıyordum. Ben bugüne kadar Fetullah Gülen cemaatinin vatan haini olduğuna hiçbir zaman inanmamıştım. Sadece onların Allah rızası için çalıştıklarını düşünüyordum. Ancak darbe teşebbüsü ve sonrasında ne olduklarını anladım. Bu yapı ve bu yapıya mensup olanlar için vatan haini tabiri az gelir. Artık biliyorum ki bu yapı mensupları cani ruhlu kişilerdir. Fetullah Gülen'i bizzat hiç görmedim ancak söylediklerim onun için de geçerlidir."

Bursa Karacabey'den fakir bir çiftçi ailesinden geldiğini anlatan Türkkan, babasının yevmiye karşılığı çalıştığını, 5 kardeşin en küçüğü olduğunu söyledi.

Fetullah Gülen cemaatiyle ilk defa ortaokul döneminde tanıştığını belirten Türkkan, şunları kaydetti:

"O tarihlerde Bursa Cumhuriyet Lisesi Ortaokul kısmında okuyordum. İyi ve geleceği parlak bir öğrenciydim. Ortaokulda cemaatin abileriyle tanışmıştım. O tarihte Serdar, Musa kod adlı üniversite öğrencisi abiler vardı. Ben lisenin resmi pansiyonunda kalıyordum. Bu abiler pansiyona gidip geliyorlardı. Ben ve benim gibilere namaz kıldırıyorlardı. Sonra beni kendi cemaat evlerine götürmeye başladılar. Ben 5 yaşından beri subay olmayı hayal ediyordum. Ailem de beni bu şekilde kanalize ediyordu. Benim bu idealim cemaatin ekmeğine tuz biber oldu. Benim subay olmak istememe çok memnun oldular. 1989 yılında Işıklar Askeri Lisesi'nin sınavlarına girdim. Sınavı kendi bilgilerimle kazanacağımdan emindim, cemaatteki abilerim de emindi. Fakat yine de bana sınav olmadan önceki gece yarısı getirip soruları verdiler. Soruları Serdar abi getirmişti. Elinde bilgisayar çıktısı şeklinde sorular vardı. Şıkların üzerine cevaplar işaretlenmişti. Zaten bildiğim şeylerdi. Okudum, ezberledim. Bursa merkezde bir cemaat evinde bana bu soruları verdiler. Soruları benden başkalarına da verdiklerini değerlendiriyorum. Ancak kime verdiklerini isim isim bilmiyorum. Yıllar sonra Serdar ve Musa abilerle irtibatım kalmadı. Aradan zaman geçtiği için onların kimliklerinin tespitine ilişkin bilgi de veremem. Fakat fotoğraflarını görsem tanıyabilirim.

ABİLER İMA İLA NAMAZ KILMAYI ÖĞRETMİŞLERDİ

Bu şekilde askeri lise sınavlarını kazandım. Hatırladığım kadarıyla yüz küsuruncu olmuştum. Dereceye giremedim. Çünkü hatırladığım kadarıyla kasıtlı olarak soruların tamamını bana göstermemişlerdi. Işıklar Askeri Lisesi'ndeyken Serdar ve Musa abilerle görüşmeye devam ettim. Ayda bir kez görüşüyorduk. Genelde hafta sonu geliyorduk, namaz kılıyorduk, sohbet ediyorduk, Fetullah Gülen'in kitaplarını okuyorduk. Abilerim bana deşifre olmamak için askeri lisede tuvalette abdest almayı ve ima ile namaz kılmayı öğretmişlerdi. İma ile namazı istediğimiz yerde kılıyorduk. Namazı zihnen düşünüp dualarını içimden okuyordum."

TEK GÖREVİNİZ İFŞA OLMAMAK

Herhangi bir siyasi kanala yönlendirilmediğini, şu an itibarıyla da kemikleşmiş herhangi bir siyasi görüşünün bulunmadığını aktaran Türkkan, "Genelde AKP'ye oy verdim. Sandığın başına gittiğimde oyumu o dönemin koşullarına göre kullandım. Askeri lisedeyken önce iki yıl Serdar abi, sonrasında da Musa abi benimle ilgilenmişti. Askeri lise döneminde cemaatten abilerim bana herhangi bir görev vermediler. Ben de cemaat adına herhangi bir faaliyette bulunmadım. Tek göreviniz ifşa olmamak diye öğretiyorladı." ifadesini kullandı.

CEMAATLE AYLIK GÖRÜŞMELER YAPTIM

Türkkan, 1993 yılında askeri liseyi bitirince sınavsız doğrudan Kara Harp Okuluna kayıt yaptırdığını, bu şekilde Ankara'ya geldiğini, birinci sınıfta cemaatle arasında bir kopukluk olduğunu belirterek, "Açıkçası o tarihte bir müddet ben de kendimi sorguladım. O tarihte kız arkadaşlarım vardı. Bu duruma cemaatten abiler kızıyorlardı." diye konuştu.

Kara Harp Okulunda cemaatle ilgili herhangi bir faaliyette bulunmadığını savunan Türkkan, İstanbul, Trabzon, Diyarbakır, Lefkoşa, Kızıltepe ve en son Ankara'da görev yaptığını, kıtalarda sürdürdüğü görevler sırasında cemaatle aylık görüşmeler yaptığını, bulunduğu yere göre cemaatte irtibatta olduğu ağabeylerinin sürekli değiştiğini anlattı.
Bağlı bulunduğu ağabeylerinin asker olmadığını, hepsinin üniversite mezunu olduğunu ifade eden Türkkan, bu kişilerin mesleklerini hiçbir zaman sorgulamadıklarını belirterek, bu kişilerin, kendilerine "Bize sormayın, işinize bakın, dersinizi okuyun." dediklerini aktardı.

İLAHİ BİR KİMLİĞİ OLDUĞUNA İNANIYORDUM

Lise ve harp okulu dışında görev yaptığı yerlerdeki ağabeylerinin isimlerini hatırlamadığını, bu kişilerin kod adı kullandığını ancak gördüğünde bunları simalarından tanıyabileceğini dile getiren Türkkan, darbe girişi olayına kadar cemaati "Allah rızasını gözeten bir yapı" olarak gördüğünü, Fetullah Gülen'in de "ilahi bir kimliğinin bulunduğuna inandığını" ileri sürdü.

NECDET ÖZEL'İ SÜREKLİ DİNLİYORDUM

Türkkan, 2011 yılında, şu anda emekli olan bir albayın, kendisini, dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel'e, emir subayı yardımcılığı için önerdiğini belirterek, 2011-2015'te Genelkurmay Başkanı Özel'in emir subayı yardımcısı olarak çalıştığını, emir subayı emekli olunca kendisinin emir subayı olduğunu kaydetti.

DİNLEME CİHAZINI KOYUYORDUM

Genelkurmay'da emir subayı olduktan sonra cemaat yapılanması adına kendisine verilen örgütsel görevleri de yerine getirmeye başladığını anlatan Türkkan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Genelkurmay Başkanı Necdet Özel paşayı dinleme cihazıyla sürekli dinliyordum. İki boğum parmak ucu kadar radyo diye tabir edilen dinleme cihazını her gün paşanın odasına herhangi bir yere koyup akşam da çıkarken alıyordum. Kendi hafızası vardı. 10-15 saat ses kaydı alabilecek kapasitesi vardı. Murat abiden önceki ismini hatırlamadığım Türk Telekom'da çalışan abi cihazı bana verdi. Cihazı evinde vermişti. Evi İncek'te Alacaatlı tarafındaydı. Gitsem evini bulabilirim. Bana dinleme cihazını verip paşanın sesini kaydetmem talimatını verdi. Bana 'Sadece bilgi amaçlı dinleyeceğiz, bir şey olmayacak' dedi. Ben de sorgulamadım, cihazı aldım. Paşanın sesini her gün kaydettim. İki, üç cihaz vardı. Haftada bir dolan cihazı cemaat abime götürüp veriyordum. Boş olanları alıyordum. Ben hiçbir zaman kaydettiğim sesleri dinlemedim. Nitekim benim o cihazları bağlayıp dinleyeceğim teçhizatım da yoktu. Arada sırada Genelkurmay Başkanının odasında dinleme cihazı araması yapılıyordu. Doğal olarak ben bu aramanın ne zaman yapılacağını bildiğim için cihazı koymuyordum. Dinleme cihazıyla ilgili herhangi bir olumsuzluk yaşamadım. Bana verilen görevi harfiyen yaptım."

Türkkan, "Necdet Özel paşa döneminde iki yıl Hulusi Akar paşa, iki yıl da Yaşar Güler paşa Genelkurmay 2. Başkanlığı görevini yürütmüşlerdi. Her ikisinin de emir subayı arkadaşım olan Binbaşı Mehmet Akkurt'tu. Mehmet Akkurt da Fetullah Gülen cemaatinin bir mensubudur. Ses kayıtlarını onunla birlikte yaptık. O da isimlerini belirttiğim Genelkurmay 2. Başkanlarının odasına dinleme cihazı yerleştiriyordu. Onun cemaat abisinin kim olduğunu bilmiyordum. Şu anda Mehmet Akkurt'un nerede olduğunu, gözaltında olup olmadığını bilmiyorum. Darbeye teşebbüs günü onun görevi Genelkurmay 2. Başkanını etkisiz hale getirmekti. Tahminen silahlı kuvvetlerde ne olup bittiğini bilmek için cemaat bu paşaları dinliyordu." dedi.

YÜZDE 60-70 CEMAATÇİ

Levent Türkkan, "Ben, Genelkurmay Başkanı değiştiğinde, Hulusi Akar'ın emir subayı olduğumda ses kaydı işini bıraktım. Murat abi bana emir subayı olduktan sonra 'Dinleme cihazını sen bırakmayacaksın' dedi. Birkaç ay sonra öğrendim ki aynı işi Serhat ve soyadını bilmediğim Şener isimli başçavuşlara yaptırmışlar. Serhat ve Şener başçavuşların ikisi de Hulusi Akar paşanın emir astsubaylarıydı." ifadesini kullandı.

Türkkan, şöyle devam etti:
"Cemaatte kesin bir şekilde gizlilik ve ketumiyet vardır. Herkes kendi abisini bilir, gider dersini yapar, namazını kılar, sohbetini yapar, kendi işiyle ilgili verilen görevleri yapar, fazlasını bilmez ve sormaz. Benim şahsi kanaatim 1990'lı yıllardan bu yana sınavla okullardan gelen ve orduya alınan subayların yüzde 60-70'i cemaatçidir. Genelde cemaatçi olan subaylar kurmay subaylardır. Bu benim cemaatçi olarak tahminim. Somut bir delilim yoktur. Kesin cemaatçi olduklarını bildiğim Binbaşı Mehmet Akkurt, başçavuşlar Serhat ve Şener, Yüzbaşı Serdar Tekin, konut astsubayı başçavuş Veysel Tokmak, korumalardan Başçavuş Ömer Gürsel Çetin, Abdullah Erdoğan, Genelkurmay Başkanı Özel Kalem Müdürü Ramazan Gözel, diğer özel kalem Hüseyin Hakan Öcal, Genelkurmay Başkanı Başdanışmanı Kurmay Albay Orhan Yıkılkan, Cumhurbaşkanı başyaveri Albay Ali Yazıcı, Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı Komutanı Muhsin Kutsi Barış, Genelkurmay 2. Başkanı eski koruması yüzbaşı Abdurrahim Aksoy, 2. Başkan Özel Kalem Müdürü Yarbay Bünyamin Tuner, onun yardımcısı binbaşı Recep, Personel Başkanlığında Şube Müdürü Albay Cemil, Korgeneral Mustafa Özsoy, Korgeneral Salih Ulusoy, Albay Muharrem Köse, personel dairesinde görevli Tuğgeneral Mehmet Partigöç adlı kişilerdir. Bunlar benim tahminime göre yüzde 99 cemaatçidir. Askerin içinde birini, diğerine abi olarak görevlendirmiyorlardı. Abilik, bizim gözümüzde cemaate bir üst görev değil, daha bilgili, kitap okuyan, dini bilgileri çok olan kişidir. Aynı zamanda görev verdiğini de gözardı etmemek gerekir. Örneğin ben, abilerin bana verdiği paşaları dinleme görevini yerine getirdim."

14 TEMMUZ'DA SAAT 10:00 GİBİ ÖĞRENDİM

Türkkan, savcılık ifadesinde, darbe yapılacağını 14 Temmuz 2016 Perşembe günü saat 10.00-11.00 gibi öğrendiğini, Genelkurmay Başkanı Danışmanı Kurmay Albay Orhan Yıkılkan'ın kendisine darbe planlandığını söylediğini aktardı.       

GÖREVİMİN HULUSİ AKAR PAŞA'YI ETKİSİZ HALE GETİRİP İŞİ KOLAYLAŞTIRMAK OLDUĞUNU SÖYLEDİ       

Yıkılkan'ın, "Cumhurbaşkanı, Başbakan, bakanlar, Genelkurmay Başkanı, Kuvvet Komutanları ve orgenerallerin tek tek alınacağını, sessiz sedasız işin biteceğini, işin 15 Temmuz'u 16 Temmuz'a bağlayan gece saat 03.00'te yapılacağını" belirttiğini anlatan Türkkan, ifadesinde şunları kaydetti:   �
"Beni sigara içmek için dışarı çağırdı. İkimiz yalnızken bu bilgileri verdi. Ayrıca bana darbenin yapılacağı gün görevimin Hulusi Akar Paşa'yı etkisiz hale getirip işi kolaylaştırmak olduğunu söyledi. Yine söylediğine göre, Hulusi Akar Paşa'yı etkisiz hale getirdikten sonra özel kuvvetler gelip alacaktı. Orhan Yıkılkan'ın bana verdiği görevi sorgulamadan kabul ettim. O gece benden sorumlu olan Murat abimin Konya yolunda Opet'in arka tarafındaki evine gittim. Bu konuyu duyunca biraz da darbe haberini alınca neler olduğunu anlamak için merak üzerine gittim. Rutin görüşmemiz yoktu. Normal zamanda abinin evine haberleşerek gideriz, gitmemiz gerekir, ancak önemli bir durum olduğu için bu defa habersiz gittim. Orada daha önceden tanıdığım Adil ve Selahattin abiler vardı ev Murat abinin olmasına rağmen o yoktu. Selahattin abi Murat abinin bir üst sorumlusu, Adil abi ise Selahattin abinin bir üst birim sorumlusu olan kişilerdir. Bana niye geldiğimi sordular. Darbeyle ilgili herhangi bir bilgi vermediler. Ben onlara 'yarın akşam bir faaliyet olacak bilginiz var mı?' diye sordum. Sorunca bana kızdılar, 'sen nerden biliyorsun, bundan kime bahsettin, sana bunu kim söyledi' dediler. Ben de Albay Orhan Yıkılkan'ın söylediğini onlara bildirdim. Orhan Yıkılkan'ı tanıyorlardı. Nereden tanıdıklarını bilmiyorum. Bana sıkı sıkı tembih ettiler. 'Bu konuyla ilgili hiç kimseye, hiçbir yerde, hiçbir şey söylemeyeceksin, olay çok gizli şekilde devam edecek, deşifre olmayacak' dediler. Bana verilen görevle ilgili herhangi bir şey söylemediler. Bu şekilde oradan ayrıldım. Başka unuttuğum için ifade etmedim, Mehmet Akkurt da benimle Murat abinin evine gelmişti. Evde Adil abi, Selahattin abi ben ve Mehmet Akkurt olmak üzere 4 kişi vardık, başka kimse yoktu."      

KİMSE İTİRAZ ETMEDİ

Yaver Levent Türkkan, Orhan Yıkılkan'ın kendisine verdiği görev için ekibinde yer alan Serdar Tekin ve başçavuşlar Serhat Pahsa, Veysel Tokmak, Abdullah Erdoğan ve ismi Şener olan bir başka başçavuşun da cemaatçi olduğunu belirtti.

Yıkılkan'ın kendisine tebliğ ettiği görevi, ekibindeki bu kişilere, perşembe günü peyderpey ve teker teker aktardığını, kimsenin itiraz etmediğini ifade eden Türkkan, Yıkılkan'ın ayrıca, Genelkurmay Başkanı Akar'ın korumalarından Başçavuş Ömer Gürsel Çetin'in, Binbaşı Mehmet Akkurt'un emrinde olacağını söylediğini aktardı.

TÜMGENERAL MEHMET DİŞLİ DE CEMAATÇİDİR

Türkkan, 15 Temmuz günü öğleden sonra Albay Yıkılkan'ın kendisini aldığını, birlikte Tümgeneral Mehmet Dişli'nin odasına gittiklerini belirterek, şu ifadeleri kullandı:               
"O da cemaatçidir. Mehmet Dişli Genelkurmay Proje Yönetim Daire Başkanıdır. Odada sadece üçümüz vardık. Girer girmez darbeye ilişkin mevzuyu konuşmaya başladık. Mehmet Dişli darbe teşebbüsü başladığında ilk önce Hulusi Akar Paşa'nın odasına tek başına gideceğini, onun kabul etmesi halinde darbe faaliyetinin başına geçirileceğini bize söyledi. Bunu söylerken bize 'Genelkurmay Başkanına, (Sen Kenan Evren olacak mısın, olmayacak mısın) diye soracağım' şeklinde beyanda bulundu. Genelkurmay Başkanına darbeyi tebliğ ederken, kendisini sevdiğimizi, saydığımızı, kabul etmesi halinde darbeninin başına geçireceklerini söyleyeceğini bize bildirdi. Elinde bir not kağıdı vardı. Oraya Genelkurmay Başkanına söyleyeceklerini tek tek yazmıştı. Söylediğine göre Hulusi Akar darbe faaliyetinin başına geçmeyi kabul ederse, Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Akın Öztürk olacaktı. Gece yarısı 03.00'te faaliyet başlayacağı için saat 02.30'da Genelkurmay Başkanının konutunda buluşacağımızı kararlaştırdık. Aramızdaki konuşmalara göre Hulusi Akar Paşa teklifi kabul etmezse ben ve ekibim etkisiz hale getirecektik. Bu konuda eski Özel Kalem Müdürü Ramazan Gözel ve yeni Özel Kalem Müdürü Yarbay Hakan Öcal'ın bana yardım edeceğini söylediler. Özel Kuvvetler'den gelen personel Hulusi Akar Paşa'yı alıp götürecekti."      

HULUSİ AKAR TEKLİFİ KABUL ETMEDİ

Orhan Yıkılkan'ın, konudan Dişli'den daha çok bilgi sahibi olduğunu anladığını bildiren Türkkan, Hulusi Akar Paşa'ya yapılan teklifin, diğer kuvvet komutanları ve orgenerallere yapılmayacağını belirtti. Hulusi Akar'ın teklifi kabul edip, kuvvet komutanları ve diğer orgeneralleri darbe faaliyetinin içine çekeceğinin düşünüldüğünü anlatan Türkkan, "Hulusi Akar, kendisine yapılan teklifi kabul etmedi. O kabul etmeyince kuvvet komutanlarını da ikna edemediler. Bu durumdan hareketle bir noktada Hulusi Akar'ın kendisine yapılan teklifi kabul etmemekle darbe girişiminin başarısızlığının yolunu açtığını söyleyebiliriz" ifadesini kullandı.

BİDLİĞİM KADARIYLA KUVVET KOMUTANLARI VE JANDARMA GENEL KOMUTANI CEMAATÇİ DEĞİL

Darbenin gerçekleştirilmesi halinde kullanılması için hazırlanan listede, Genelkurmay Başkanının isminin karşısının boş bırakılmasının nedeni de sorulan Türkkan, Akar'ın vereceği cevap belli olmadığı için bunun yapılmış olabileceğini kaydetti.

"Bildiğim kadarıyla Kuvvet Komutanları ve Jandarma Genel Komutanı cemaatçi değildir." diyen Türkkan, söz konusu listede, Kara Kuvvetleri Komutanı Salih Zeki Çolak'ın atandığı görev kısmının neden boş bırakıldığını, Jandarma Genel Komutanı Galip Mendi'nin atandığı görev kısmına "devam" ibaresinin neden yazıldığını bilemediğini belirtti.
Listede, "darbeden sonra görevine devam" diye yazılanların güvendikleri kişiler olabileceğini ifade eden Türkkan, listeden haberi olmadığını savundu.  

HULUSİ AKAR 'YANLIŞ YAPIYORSUNUZ' DEDİ

Levent Türkkan, 15 Temmuz günü saat 20.00-21.00 arasında Genelkurmay Başkanı Akar'ın makamında olduğunu, kendisinin de orada bulunduğunu anlatarak, şunları kaydetti:               
"Olaylar çok hızlı gelişti. Genelkurmay Başkanı Akar, en son MİT Müsteşarı Hakan Fidan ile 1 saatten fazla görüştü. Hakan bey zaten sürekli bize gelirdi, biz ona giderdik. Komutanla ikisi birbirlerini severlerdi. Bu görüşmede olağanüstü bir buluşma hissetmedim. Hakan Fidan makamdan ayrıldıktan çok kısa süre sonra özel kuvvetlerden 20 civarında tam teçhizatlı asker karargaha girdi. Orhan Yıkılkan da Mehmet Dişli de oradaydı. Mehmet Dişli Komutanın kapısını çalıp içeri girdi. Dişli Paşa içeride 5 dakika civarında kaldı. Aralarında ne konuştuklarını duymadık. Dışarı çıktığında 'ortada, girin' dedi. İçeriye ben, Yüzbaşı Serdar Tekin, Başçavuş Abdullah, Özel Kalem Müdürü Albay Ramazan, Orhan Yıkılkan ile girdik. Dişli Paşa da oradaydı. Hulusi Akar Paşa, Dişli Paşa ve bizlere hitaben 'Yanlış yapıyorsunuz, bu böyle olmaz' dedi. Benim elimde tabanca vardı. Hulusi Paşa makamının yanındaki masada sandalyede oturuyordu. Tabanca elimdeyken Hulusi Paşa'ya 'Komutanım sizi koltuklara alalım' dedim. O da herkes içeri girince panik yaptı ve 'Bana su getirin' dedi. Serdar Yüzbaşı su getirdi. Alıp içti. Ben 'Abdest alıp namaz kılacağım, üzerimi değiştireceğim' dedi. Arka taraftaki dinlenme odasına Serdar Yüzbaşı ve Abdullah Başçavuşla birlikte girdiler. Orada üzerini değiştirdi, namazını kıldı. Kıldığı namaz, vakit namazı mıydı, ne namazıydı açıkcası bilemiyorum. Arada kendisi bizlere hitaben, 'Yanlış yapıyorsunuz' diyordu. Ben Hulusi Paşa'ya 'Komutanım, yıllardır yanınızdayım. Hiç sizi üzdüm mü, size hainlik yaptım mı? Lütfen dediklerimizi yapın. Hiçbir sorun çıkmayacak' dediğimi hatırlıyorum. Karşılığında ne cevap verdiğini hatırlamıyorum. Namazı bittikten sonra montunu giydi. Özel Kuvvetlerden gelen görevliler koluna girip alıp götürdüler."

OLAYLARI TELEVİZYONDAN İZLEDİK

Hulusi Akar'a çıkışa kadar, koruma Abdullah Erdoğan'ın refakat etmiş olabileceğini belirten Türkkan, ifadesine şöyle devam etti:               
"Bindirildiği helikoptere o da binmiş olabilir. Bana 'sen gelmeyeceksin' dediler. Orada kaldım, makamı emniyete aldım. Komutanın şahsi malzemelerini topladık, çantasına yerleştirdik, çantasını oraya koyduk. Ben o gece hep makamdaydım. Herhangi bir gelen giden olmadı. Yanımda Serdar Yüzbaşı ve başçavuşlar Serhat ve Şener vardı. Birlikte oturduk, olayları televizyondan izledik. Bir şey konuşmadık, öylece bekledik. Komutanı götürdükten sonra Dişli Paşa beni telefonla aradı. Komutanın eşini aramam konusunda isteği olduğunu söyledi. Bunun üzerine hanımefendiyi askeri hattan aradım. 'Komutanımız iyi, hiç problem yok' gibi rahatlatmak adına bir şeyler söyledim. Konuşurken ağlıyordu. Ben 'o gece makama kimse gelmedi' dedim ama Albay Yıkılkan özel kalem müdürü odasındaydı, onun yanına girip çıkanın haddi hesabı yoktu. Orada bir noktada darbe faaliyeti kısmen organize ediliyordu, ancak ilerleyen zamanlarda konuşulanlardan televizyondaki haberlerden esas faaliyetin Akıncılar Üssü'nde organize edildiğini anladım. Benim bulunduğum bölümde karargahın içinde herhangi bir arbede, çatışma, yaralanma olmadı."  

KIYAMET GÜNÜ GİBİYDİ   

Türkkan, Genelkurmay Başkanlığının etrafının "kıyamet günü gibi" olduğunu, vatandaşların toplandığını, polislerin geldiğini, zaman zaman silahların ateşlendiğini, F-16'ların alçak uçuş yaptığını anlattı.      

PİŞMANIM         

TBMM'nin bombalandığını televizyondan öğrendiğini belirten Türkkan, şunları kaydetti:               
"Bombaların patladığını, sivil halkın zarar gördüğünü öğrendikçe pişman olmaya başladım. Yapılanlar katliam gibiydi. Benim Allah rızası için çalıştığını düşündüğüm cemaatin girişimiyle bunlar yapılıyordu. Sabah saat 09.00 sıralarında karargahtaki koridor, darbeye iştirak edenlerle dolup taştı. Herkes aralarında 'başarısız olduk, teslim oluyoruz' diye konuşuyordu. Tuğgeneral Mehmet Partigöç olayı yönlendiriyordu. Teslim olmak için askeri savcı ve merkez komutanlığından personel istedi. İstenen kişiler gelince personel teslim oldu. Serdar Yüzbaşı ve ben o gruptan 10 dakika sonra teslim olduk. Özel Kuvvetler Komutanı Zekai Aksakallı Paşa'yı cep telefonumdan aradım. Makama gelip gittiği için tanıyordum. Komutanım 'gelin makamı size teslim edeyim' dedim. Kabul etmedi, 'Diğerleriyle teslim ol' dedi. Bunun üzerine Serdar Yüzbaşı ile kapının önüne çıktık. Özel Kuvvetlere teslim olduk. Onlar da bizi polislere teslim ettiler. Bizi Başkent Spor Salonu'na götürdüler. Teslim olurken herhangi bir şekilde direnmedim. Samimi olarak pişmanım. Sadece darbeye iştirak etmekten değil, Fetullah Gülen cemaati mensubu olmaktan dolayı da çok pişmanım. Olayların içindeyim, bu yüzden sorumluluğum var, fakat ben vatan haini değilim. Polise, sivil vatandaşa kesinlikle silah sıkmam. Sıkmadım da. Darbe girişimi sırasında sivil vatandaşa, polise silah sıkılmasını, bomba atılmasını, tank sürülmesini kesinlikle tasvip etmem mümkün değil. Anlattıklarım, söylediklerim samimidir. Tüm bildiklerimi anlattım. Özellikle emniyetteki sorgu sırasında bu şeyleri söylemeye ikna edilmediğimi belirtmek istiyorum. Ben emniyette beklerken kağıt kalem isteyip kendi ifademi yazdım. Bu şekilde ifade vermem yönünde bir telkinde bulunan olmadı. Bu anlamda yasal olarak mümkünse lehime etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanmak istiyorum."    

Link to post
Sitelerde Paylaş

 Siz hala Tayyip itinin dümen suyunda gidiyor ve onun tarafından manüple ediliyorsunuz. Darbeden Fetö sorumlu değil. Kendisinin Fethullahçı olduğunu söyleyenler bunu Tayyip'le ters düşmemek için yapıyor. Bu iddiayı daha çok duyacaksınız.  Ama bu sizleri ve dünyayı kandırmak için ortaya atılan bir iddia.

Türkiye ABD'ye Gülen'in iadesi için baş vurmamış. Şu anda bile bir dosyanın gönderilip gönderilmeyeceği meçhul.  Muhtemelen gönderilmeyecek. Çünkü dosya gönderilirse ABD Gülen'in ifadesini alacak. Ve Gülen bu ifadesinde Tayyip itinin bütün sahtekarlıklarını ortaya koyacak. Yani Gülen dosyası Tayyip'in aleyhine bir delil olacak. Tayyip'in ahlaksızlıkları, hırsızlıkları kanıtlanmış olacak. ABD'yi kandıramaz Tayyip. Gülen dosyası belk de Tayyip'in sonu olacak..

Link to post
Sitelerde Paylaş

fethullah gülen'in emekli maaşını kesmişler.
hukuk dışı sayısız uygulamadan biri. pkk destekçisi vekillere bile bunu yapmadılar.

Quote

 Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK), Gülen cemaatinin lideri Fethullah Gülen'in emekli maaşını keserken, 
tüm sosyal güvenlik haklarını da iptal etti.

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
6 dakika önce, bosyinebos yazdı:

fethullah gülen'in emekli maaşını kesmişler.
hukuk dışı sayısız uygulamadan biri. pkk destekçisi vekillere bile bunu yapmadılar.

 

Fetö'nün emekli maaşı yıllar önce kesilmiş olmalı... Şimdiye kadar devam etmesi anlamsız zaten.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...